XVI. yüzyılda yaklaşık otuz yıl beylerbeyilik yapan ve birçok hayır eseri bırakan Temerrüd Ali Paşa pek az bilinen bir tarihi şahsiyettir[1]. 1986 yılında Tokat Ali Paşa Cami ile ilgili yaptığımız bir araştırmada[2] karşımıza çıkan bu beylerbeyi hakkındaki incelemelerimize aradan geçen yıllarda devam ettik ve XVI. yüzyılın fazla tanınmamış simalarından olan Temerrüd Ali Paşa'nın hayatını önemli ölçüde aydınlatabilecek duruma geldik.
Temerrüd Ali Paşa Bosnalı olup, Enderun'dan yetişmiştir[3]. Hayatının ilk yılları hakkındaki bilgilerimiz kesin bir doğruluk taşımamaktadır. Temerrüd lakabı ile beylerbeyilik yıllarında karşımıza çıktığı için bu yıllardaki hayatını ve faaliyetlerini takip etmek mümkündür. Ama devlet hizmetinin ilk yıllarında lakabı zikredilmediği için o dönemdeki Ali isimli diğer görevlilerden tefrik etmek mümkün olmamaktadır. Aşağıda anlatacağımız çeşitli saray ağalıklarında görev yaptıktan sonra Yeniçeri Ağası olan Ali Bey büyük bir ihtimalle Temerrüd Ali Paşa'dır. Ancak tam olarak doğruluğunu sağlayacak bilgilere ulaşamadığımız için yanılma ihtimalimizin de olduğunu belirtmekte fayda görüyoruz.
Rebiülevvel 940- Zilkade 940 (Aralık 1533 - Temmuz 1534) tarihleri arasında silahdâr cemaati içerisinde 12 akçe ulûfe alan Bosnalı Ali isminde birisi bulunmaktadır [4] . Daha sonra Muharrem 941 (Temmuz-Ağustos 1534)'de gurebâ-i yesâr ağalığı görevinde Ali Bey isimli birisine rastlıyoruz[5]. Silahdâr cemaatindeki Bosnalı Ali ile gurebâ-i yesâr ağası Ali Bey'in aynı kişi olup olmadığını tespit edemiyoruz. Ancak silahdâr cemaatindeki bir kişinin gurebâ-i yesâr ağalığı gibi bir göreve getirilmesi, devrin tevcihât sistemi içinde mümkün olabilen bir durumdur. Ali Bey'in gurebâ-i yesâr ağalığı görevini 120 akçe ulûfe ile Rebiülâhir 941-Cemâziyelâhir 941 (Kasım-Aralık 1534) tarihlerinde de sürdürdüğünü görüyoruz[6]. Ali Bey bu görevinden sergurebâ-i yemînliğe getirilmiştir. Tam tarihini tespit edemediğimiz bu tayin Cemâziyelâhir 941-Şaban 942 (Aralık 1534-Şubat 1536) tarihleri arasında olmuştur [7] . Zilkade 942 (Mayıs 1536)'de ser-ulûfeciyân-ı yesâr Mustafa Bey Alaiye sancakbeyliği'ne tayin edilince, onun yerine Ali Bey getirilmiştir[8]. Safer 943 (Ağustos 1536)'te ser-ulûfeciyân-ı yemîn Hızır Bey, küçük mirahurluk görevine getirilmiş, Ali Bey de ser-ulûfeciyân-ı yemînliğe terfi etmiştir [9] . Elimizde bulunan kayıtlara göre Zilhicce 943 (Mayıs 1537)'de 120 akçe ile bu görevini sürdürmektedir[10]. Bundan sonraki tarihlere ait tevcihât ve mevâcib kayıtlarına rastlayamadığımız için Ali Bey'in ser-ulûfeciyân-ı yemînlik görevini ne zamana kadar sürdürdüğünü ve buradan hangi vazifeye tayin edildiğini tam olarak tespit edemiyoruz. O devirdeki ağayân grubunun tevcihât silsilesine göre Ali Bey'in bundan sonra tayin edilebileceği görev küçük mirahurluk'tur [11]. Nitekim, Ali Bey'in 14 Zilkade 947 (11 Nisan 1541)'de küçük mirahurluktan, büyük mirahurluğa terfi ettiğini görüyoruz[12]. Yaklaşık bir ay sonra, 14 Muharrem 948 (10 Mayıs 1541)'de ise yeniçeri ağalığı'na tayin edilmiştir[13]. Yeniçeri ağası Ali Ağa, 1541'deki Budin seferine katılmış[14] ve bu seferdeki hizmetlerinden dolayı in‘am almıştır[15]. Yeniçeri ağalığını hangi tarihe kadar[16] yaptığını tam olarak tespit edemiyoruz[17].
Temerrüd Ali Paşa'nın İstanbul'dan ayrılmasına Erzurum Beylerbeyi Musa Paşa'nın 950 (1543) yılında Gürcülerle yaptığı mücadelede şehid olması sebep oldu[18]. Musa Paşa'nın öldürülmesi üzerine Diyarbakır Beylerbeyi Hadım Ali Paşa süratle o bölgeye hareket etti[19]. Merkezden de Temerrüd Ali Paşa gönderildi[20]. Muhtemelen Temerrüd Ali Paşa'ya merkezden gönderilirken Erzurum Beylerbeyliği tevcih edilmiş olmalıdır. Nitekim 26 Şevvâl 950 (22 Ocak 1544) tarihine ait bir kayıtta Erzurum Beylerbeyi olarak görülmektedir [21]. 27 Cemaziyelevvel 951 (16 Ağustos 1544)'de Ali Paşa'ya hil‘at verilmiştir. 25 Recep 951 (12 Ekim 1544)'de ise Gürcüler'i mağlubiyete uğrattıkları için Temerrüd Ali Paşa ile Hadım Ali Paşa'ya in‘amda bulunulmuştur[22].
Gürcü meselesinin halledilmesinden sonra Erzurum'un imarının gündeme geldiği görülmektedir. Ali Paşa'ya Erzurum'da oturması emri verilmiş, onun Erzurum'un yeni şenlenmesi sebebiyle askerin yaz-kış burada bulunmasının halka zarar vereceği ve kıtlık yaratacağını arzetmesi üzerine, kar bastırmadan Bayburt ve Erzincan'a gitmemesi, kar kalkmadan da tekrar Erzurum'a dönmemesi emredilmiştir. Fakat Erzurum alaybeyi ile kullar ağasının kuvvetleri devamlı olarak Erzurum'da bulunacaktı[23]. Erzurum'un Gürcüler'e ve İran'a karşı savunulması için bu tedbir alınmıştır. Yine bu dönemde, eskiden olduğu gibi Kığı ve Hınıs sancaklarına yaylağa gelen Bozulus Türkmenleri'nin İran'a koyun kaçırmaları engellenmeye çalışılmıştır[24].
Temerrüd Ali Paşa'nın Erzurum Beylerbeyliği'nde hangi tarihe kadar kaldığı tam olarak belli değildir. Ancak 9 Safer 955 (20 Mart 1548) tarihinde Ulama Paşa'nın Erzurum Beylerbeyliği'ne tayinine kadar bu vazifede kalmış olabilir [25]. Temerrüd Ali Paşa Erzurum'dan sonra Karaman Beylerbeyliği'ne tayin edilmiştir[26]. Fakat bu tayinin tarihi tam olarak belli olmadığı gibi, Ali Paşa'nın Erzurum'dan direkt olarak mı, yoksa bir süre mazul kaldıktan sonra mı Karaman'a tayin edildiği de belli değildir. Ancak burada bir yıldan daha az süren bir beylerbeyiliğin ardından Ali Paşa'nın 8 Muharrem 956 (6 Şubat 1549)'da Bağdat'a tayin edildiği anlaşılmaktadır[27].
Bağdat Beylerbeyiliği'ne tayin olduğu esnada Basra'da arapların şekavetde bulunmaları üzerine serdar olarak buraya gönderildi. Bağdat muhafazasında ise Sivas Beylerbeyi Baltacı Mehmed Paşa görevlendirildi[28]. Temerrüd Ali Paşa, Basra'da Osmanlı hakimiyetini sağlayıp, asilerin elindeki kaleyi teslim aldıktan sonra tekrar Bağdat Beylerbeyliği vazifesine dönmüştür[29]. Bağdat Beylerbeyliği esnasında mahalli beylerin meseleleri ile uğraşmıştır. Şehrizor beyliğinden alınmasından sonra, İmadiye hakimi Hüseyin Bey tarafından kaleye hapsedilen Memun Bey, Temerrüd Ali Paşa'nın aracılığı ile affedilmiş ve İstanbul'a gönderilmiştir[30].
Bağdat'ta yaklaşık üç yıl görev yapan Temerrüd Ali Paşa, buradan Sivas Beylerbeyliği (Rum Beylerbeyliği)'ne 28 Zilkade 960 (5 Kasım 1553) tarihinde tayin edilmiştir[31]. Sivas Beylerbeyi olarak Ali Paşa'ya 901.674 akçelik has verilmiştir [32]. Ali Paşa, Sivas Beylerbeyi iken eyâlet askeri ile Nahcivan seferine katılmıştır[33].
Sivas Beylerbeyliği esnasında en önemli olay Şehzâde Bâyezid isyanıdır[34]. Şehzâde Bâyezid Kütahya'dan Amasya sancak beyliğine tayin olduğunda Çorum'da Ali Paşa tarafından karşılanmıştı[35]. Amasya'ya geldikden sonra şehzâdenin çevresine asker toplamaya başlaması ortamı iyice germişken, ansızın Amasya'dan Tokat'a gitmesi büyük bir heyecan ve telaşa sebep oldu. Şehzâde Bâyezid, Sivas Beylerbeyi Ali Paşa ve defterdârının kendisini karşılayıp, Sivas'ın etrafında beraber avlanmalarını istemişti. Ancak Gelibolulu Mustafa Âli, şehzâdenin niyetinin Sivas kalesini ele geçirerek ayaklanmaya girişmek olduğunu belirtir. Ali Paşa, Şehzâde Bâyezid'in bu hareketine karşılık, av mevsimi olmadığını belirterek, vakti gelmeden hareketle bizi ve kendinizi kaza tuzağına düşürmeyin diye haber gönderdi ve adamlarıyla Sivas kalesine sığındı. Ali Paşa, şehzâdenin Sivas üzerine yürüyeceğinden kuşkulanmış ve kaleye çekilerek savunma hazırlıklarına girişmişti. Ancak Şehzâde Bâyezid taraftar toplamak ve babası ile kardeşi Şehzâde Selim'in tepkilerini ölçmek istemiş olsa da Tokat'a gitmesinin asıl amacı avlanmaktı. Ali Paşa'nın bu davranışı yüzünden de avlanmaktan vazgeçip Amasya'ya geri dönmüştü. Şehzâde Bâyezid, babasına yazdığı mektupta Paşa'yı avlanmaya çağırdığı konusunda hiçbirşey söylememekte, aksine Ali Paşa'nın halkı kendi aleyhine kışkırttığını ve bir mektup göndererek Sivas'a gelecek olursa buna kuvvetle karşı koyacağını bildirdiğinden bahsetmektedir[36].
Ali Paşa'nın bu davranışı şehzâdenin babasına karşı olan güvenini kaybetmesine sebep oldu. Bir beylerbeyinin bir şehzâdeye böyle davranmasını babasının kendisine kastı olduğu şeklinde yorumladı. Babasına yazdığı mektubunda Ali Paşa'nın hakkından gelmesi kolay iken sırf padişahın ırzını sakındığı için bundan vazgeçtiğini söylemiş ve babasından beylerbeyinin cezalandırılmasını istemişti. Şehzâde Bâyezid, topladığı askerleri geri göndermek için de Şehzâde Selim'in yanında bulunan kuvvetlerin dağıtılmasını talep etmişti. Ancak Kanunî, ne Ali Paşa'yı cezalandırmış, ne de Şehzâde Selim'in yanındaki askerleri dağıtmıştı. Yani Şehzâde Bâyezid'e göre Ali Paşa kendisinden daha makbul tutulmuş ve Şehzâde Selim'in kendi üzerine gönderilmesi düşüncesinden vazgeçilmemişti. Bu durumda Şehzâde Bâyezid'in, Şehzâde Selim'i ortadan kaldırması hem kendi başının kurtarılmasını hem de tahta tek varis olmasını sağlayacaktı[37]. Artık Şehzâde Bâyezid'in isyanı başlayacak ve Kanunî de diğer oğlu Şehzâde Selim'in yanında yer alacaktı.
Şehzâde Bâyezid'e karşı Anadolu'daki diğer birçok beylerbeyi gibi Sivas Beylerbeyi Temerrüd Ali Paşa'nın da askerlerini toplayarak Konya'ya Şehzâde Selim'in yanına gitmesi emredilmişti. Ancak şehzâdeler arasında Konya- 'da cereyan eden savaşta Ali Paşa kuvvetleri görülmemektedir[38].
Konya savaşını kaybettikten sonra Amasya'ya dönen Şehzâde Bâyezid'in Karadeniz veya Kafkaslara gitme ihtimali vardı. Temerrüd Ali Paşa, onun Şirvan taraflarına gidebileceğini ileri sürmüştü. Şehzâdenin kaçmasını önlemek için Ali Paşa onun yolunu kesmekle görevlendirildi. Aynı amaçla çevredeki diğer beylerbeyleri ve sancakbeyleri ile Kırım hanına da emirler verildi. Ali Paşa, Amasya'dan hareket eden Şehzâde Bâyezid'in yolunu kesememiş, Sivas Kalesi'nde kalmıştı. Şehzâde Bâyezid'in İran'a doğru hareket edeceği anlaşılınca, Karaman Beylerbeyi Ferhat, Sivas Beylerbeyi Ali ve Diyarbakır Beylerbeyi İskender Paşalara, Erzurum'da Ayas Paşa ile buluşarak onun yolunu kesmeleri emredildi. Erzurum Beylerbeyi Ayas Paşa, şehzâdeyi durdurmamış, bağışlanması için padişaha başvurmak üzere iken Diyarbakır, Karaman ve Sivas beylerbeyileri Erzurum'a varmışlar ve onun arabuluculuk girişimini kabul etmeyerek, padişahın emirleri gereğince asilerin cezalandırılması için ısrar etmişlerdir. Bunun üzerine şehzâde, Çoban Köprüsü'ne doğru çekildiyse de, beylerbeyiler onu izlemekten vazgeçmemişlerdir. Beylerbeyiler Aras kenarında Karadere mevkiinde şehzâdenin kuvvetlerine yetişerek saldırıya geçmişler, ancak Bâyezid durum kendi açısından uygun olmadığı için savaşmayı kabul etmeyerek nehri geçip doğuya doğru uzaklaşmıştı. Paşalar, şehzâdeye yetişemeyeceklerini anlayınca Malatya ve Antep beylerini arkasından gönderip geri dönmüşlerdir[39].
Ali Paşa 966 (1559) yılının sonundaki kayıtlarda Sivas Beylerbeyi olarak zikredilmektedir [40]. Ali Paşa, Bağdat Beylerbeyiliği'nden mazul Hızır Paşa'nın 12 Şaban 967 (8 Mayıs 1560)'de Sivas Beylerbeyliği'ne tayinine kadar bu görevde kalmış olmalıdır. Ali Paşa, Sivas Beylerbeyliği'nden azledildikten sonra, 16 Cemâziyelâhir 968 (4 Mart 1561) tarihinde hacca gitmek için izin almıştır [41]. Ali Paşa'yı hacdan döndükten[42] sonra, İstanbul'da görüyoruz[43]. 26 Eylül 1563 (7 Safer 971)'de Lala Mustafa Paşa'nın yerine 1.300.000 akçelik has ile Erzurum Beylerbeyi olarak tayin edilene[44] kadar başka bir görev üstlenmemiştir [45]. Bu yeni görevine tayin edildiğinde Ali Paşa, İstanbul'da bulunuyordu[46].
Ali Paşa'nın ikinci Erzurum Beylerbeyliği esnasında, Gürcistan'da Osmanlılara tabi meliklerin birbirleriyle mücadeleye giriştiklerini görüyoruz. Yine bu dönemde İran sınırının tashihi için Ali Paşa, İran ümerasından Şah Kulu Sultan ile mektuplaşmıştır[47]. Sınır tashihi ile ilgili çalışmalar devam ederken, Temerrüd Ali Paşa, Anadolu Beylerbeyliği'ne 2 Zilhicce 971 (12 Temmuz 1564) tarihinde tayin edilmiştir[48]. Kısa bir süre Anadolu Beylerbeyliği yapan Temerrüd Ali Paşa, 9 Receb 972 (10 Şubat 1565) tarihinde tekrar Erzurum Beylerbeyliği'ne tayin edilmiştir[49]. Ali Paşa bu göreve 1.300.000 akçelik has ile tayin edilmiş, daha sonra 28 Ramazân 975 (27 Mart 1568) tarihinde yüzbin akçe terakki almıştır[50].
Bu dönemde Sigetvar seferine çıkıldığı için, Ali Paşa'dan İran ve Gürcistan sınırına dikkat etmesi ve İran hakkında haber vermesi istenmiştir. Sınırdaki kuvvetlerin İran'ı taciz etmemesi, bu konuya dikkat edilmesi istenmiştir. Yine bu dönemde Erzurum ve İspir sancaklarının tahrir[51] edildiğini görüyoruz [52]. Ali Paşa, bu defaki Erzurum Beylerbeyliği'nde ölümüne kadar vazife yapmıştır[53]. Temerrüd Ali Paşa, bu görevdeyken 20 Muharrem 980 (2 Haziran 1572) tarihinde vefat etmiş[54], yerine 10 Safer 980 (22 Haziran 1572)'de Bağdat Beylerbeyi Murad Paşa tayin edilmiştir[55]. Ali Paşa'nın cenazesi Tokat'a götürülerek, burada inşa ettirdiği camiinin bahçesindeki oğlunun türbesine[56] defnedilmiştir[57] .
ALİ PAŞA'NIN LAKABI VE ŞAHSİYETİ
Ali Paşa'nın lakabı "Temerrüd"dür. Temerrüd'ün manası ise "inat"tır. Vesikalarda ve tarihlerde lakabı açıkça bu şekilde zikredilmektedir[58]. Ali Paşa'nın lakabının "Mütemerrid (İnatçı)" biçiminde olması daha doğru iken[59], bu şekilde sadece Hasan Rumlu'nun eserinde zikredilmektedir[60]. Ali Paşa'nın bu lakabı niçin ve ne zaman aldığı konusunda bir bilgi sahibi değiliz. Ali Paşa'yı bu lakabı ile ilk defa, Erzurum Beylerbeyi Musa Paşa'nın şehit edilmesi üzerine Erzurum tarafına gönderildiğinde görüyoruz[61]. Ali Paşa'nın lakabından inatçı bir şahsiyeti olduğu anlaşılmaktadır. İnatçılığı o kadar fazla olmalıdır ki, bu durumu ona lakap olmuştur. Yine Bağdat'a tayin kaydının yanına bir kâtibin düştüğü nottan vakur ve sert tabiatlı birisi olduğu anlaşılmaktadır [62]. Gelibolulu Mustafa Âli onun için şunları söylemektedir; "Vakar ve edebi merâtibi gibi gitdikce efzûn eğerçe ki hırs u tama‘ı gâlibdi. Fe-ammâ ba‘zı hayrat inşâsına dahi râgıbdı. Muhassıl-ı sebîh-i salef ve yerine varduğı hakimlere hayr-hulk bir mü’eddeb mu‘tedil kimse idi"[63].
Temerrüd Ali Paşa, tarihle, fıkıhla ve şiirle meşgul olup, Farsça ve Türkçe şiirler yazan bir beylerbeyi idi[64]. XVI. yüzyılın tezkire yazarlarından Ahdî uzun bir süre onun himayesinde bulunmuştur[65]. Ahdî örneğinden ve şiirle meşgul olmasından hareketle onun çevresinde birçok şairin bulunduğunu tahmin edebiliriz.
Ahdî, Ali Paşa'yı şuara tezkiresine almış ve onu şu şekilde zikretmiştir: "Hadd-ı zâtında tarîk-i ulûmda ma‘arifle pür-ma‘rifet ve meydân-ı şecâ‘atde âli sıfat
Tanrı aslanı Ali hakkı ki a'da gözine
Pîşe-i rezm ü şecâ'atde odur şîr-kadem
zebân-ı Fârisîde bî-nazîr ve Şâh-nâme ile tevârih-i selâtin-i mâzi bilmede gereği gibi dilîr kütüb-i şürût-ı fıkıhda mütâla'ası dil-pezîr ve mü'ellif-i tezkire hidmet-i şerîflerinde müddet-i medîd olmışdur. El-hak rûz ü şeb tahsîl ü tekmîl-i fazîlet idüp muhibb-i ehl-i tecrîd olmağın akrânı içre kemâl ile ferîd ve hadd-i zâtında emâret ü eyâlet ile dervîş-nihâd ve pâk-i‘tik®d ve sâhib-adl ü dâd kimesnedür. Zirâ ki hemîşe evkat-ı hamsede sâ‘atin takvâ vü tahârete ve savm ü ibâdete sarf itmeği kendüye farz-ı ayn bilüp ana binâen haccü'l-haremeyni'ş-şerîfeyn ile müşerref olmışdur"[66].
Ahdî, Temerrüd Ali Paşa'nın şiirlerinden örnek olarak şunları zikretmektedir: "Bu matla-ı Fârisî nîku-şi‘ar-ı âlî-himmet-i gülzâr-ı alemün cefâ-yı hâ‘ından be-tarîk-ı şikâyet sebt itmişdür.
Ruste ber gird-i dü çeşmemher taraf sad hâr-ı gam
Mi-hored her lahza sad âb-ı gam ez seyl-i sitem[67]
Menem ân andelib-i gaam keşîde
Güli ez gülşen-i ‘âlem ne-çîde[68]
(Diğer):
Şâh-ı hayâl-i yâr dile her kaşan gelür
Şan şehr-i Mısra Yusuf-ı gül-pirehen gelür[69]
Aşağıda teferruatlı olarak anlatılacağı üzere, Temerrüd Ali Paşa birçok hayır eseri bırakmıştır. Nitekim yukarıda bahsedildiği gibi, Gelibolulu Âli de bu özelliğine dikkat çekmektedir. Bizim tespit edebildiğimiz, Tokat'ta 1 cami, 1 hamam; Erzurum'da 1 cami, 1 köprü, 9 çeşme ve Sivas'ta sayısını tespit edemediğimiz çeşmeleri yaptırmıştır. Yaptırdığı iki camide kitabe bulunmaması onun hayır yaparken ismini ön plana çıkartmak istememiş olabileceğini düşündürtmektedir.
EŞİ VE ÇOCUKLARI
Temerrüd Ali Paşa'nın eşi[70], II. Bâyezid'in kızı Selçuk Sultan'ın[71] kızınd a n torunu olan Fatma Sultan'dır[72]. Ali Paşa'nın ölümünden sonra eşi İstanbul'a getirtilmiştir[73] . Fatma Sultan'ı 982 (1574) yılında İstanbul'da görüyoruz[74].
Fatma Sultan geliri 10 dükkândan oluşan bir vakıf kurmuştur[75]. Bu vakfın gelirinin nereye harcandığı konusunda bir kayda rastlayamadık. Fatma Sultan 990 (1582) tarihli kayıtlarda hayatta gözükmektedir[76]. 1582 yılından sonra vefat ettiği anlaşılmakla birlikte, tam tarihini tespit edemedik. Tokat'- taki türbede Ali Paşa ile oğlunun mezarları yanında bulunan kitâbesiz mezarın Ali Paşa'nın eşine ait olduğu rivayet edilmektedir[77]. Fatma Sultan'ın cenazesi İstanbul'dan getirilerek buraya gömülmüş olabilir, fakat bu konuda açık bir bilgiye sahip değiliz.
Ali Paşa'nın kaç çocuğu olduğunu tam olarak bilemiyoruz[78]. Ancak eşi Fatma Sultan'dan olma bir oğlu ile bir kızını tespit edebildik. Paşa'nın oğlu Mustafa Bey vefat etmeden önce Sivas (Rum) Beylerbeyliği defterdârı idi[79]. Mustafa Bey 973 (1565/1566)'de vefat etmiş ve Tokat'ta defn edilmiştir[80]. Oğlunun genç yaşta vefatının Ali Paşa'yı derinden etkilemiş olacağını tahmin edebiliriz. Nitekim, Tokat'ta oğlunun gömüldüğü yere bir cami yaptırması da oğlunun hatırasını yaşatmak için olmalıdır.
Mustafa Bey vefat etmeden önce 4200 akçe vakfederek, bir vakıf tesis etmiştir. Bu vakıf Pazartesi, Perşembe ve Cuma günleri Mustafa Bey'in kölesi Rüstem b. Abdullah'ın ruhu için bir cüz Kur'an-ı Kerim okumak için kurulmuştu. Vakfın geliri murabaha ile kullanılıyordu. Bu gelirden cüzhân Hamza'ya 480 akçe, mütevelli Himmet Sâfi'ye 120 akçe veriliyordu[81].
Ali Paşa'nın diğer çocuğu, kızı Neslihan Sultan'dır. Kızı 990 (1582) yılında annesi ile birlikte İstanbul'da bulunuyordu[82]. Sonraki durumu hakkında bir bilgiye rastlayamadık.
TEMERRÜD ALİ PAŞA'NIN HAYIR ESERLERİ
TOKAT
1. ALİ PAŞA CAMİİ
Ali Paşa Camii, Tokat'ın tarihi eserleri içinde en önemli ve en görkemli olanlardan birisidir[83]. Bu cami hakkında birçok tetkik yapılmışsa da bânisi hakkında fazla bilgi sahibi olunamamıştır[84]. Bilhassa caminin kitabesinin olmaması sebebiyle, yapılış tarihi ve bânisinin kimliği meselesi açıklığa kavuşamamıştır. Caminin yanındaki türbede bulunan mezarların kitâbelerinden öğrenilen bir kısım malumata istinad edilen rivayetlerin haricinde bu mevzu hakkında fazla birşey bilinmemektedir.
Ali Paşa Camii'nin bânisi hakkında bilinenler kısaca şunlardan ibarettir: Caminin bânisi olan Ali Paşa Kanunî'nin isyan eden oğlu Şehzâde Bâyezid'in damadı olup, onun öldürülmesinden sonra Tokat'ta ikamete memur edilmiş ve bu esnada camiyi yaptırmıştır. Ancak sürgün olduğu için camiye kitâbe koyamamıştır. II.Selim devrinde Şehzâde Bâyezid taraftarlarının birer birer öldürüldüğü bir sırada Ali Paşa da öldürülmüştür[85].
Mezar taşındaki "Kim Ali Paşa" ibaresi "Kemer Ali Paşa" şeklinde okunduğundan, Ali Paşa'nın lakabı uzun süre "Kemer" şeklinde zikredilmiştir[86]. Türbede Ali Paşa'nın mezarının yanında bulunan oğlu Mustafa Bey'in mezartaşı kitâbesindeki "nesl-i Sultan Bâyezid" ibaresi ise Ali Paşa'nın Şehzâde Bâyezid'in damadı olduğuna yorumlanmıştır[87]. Aşağıda vereceğimiz bilgiler, bu rivayetlerin yanlış olduğunu açıkça gösterecektir.
Tokat Ali Paşa Camii'nin bânisinin mezartaşı kitâbesinde 980 (1572) yılında öldüğü kayıtlıdır. Oğlunun mezartaşı kitâbesinden de Ali Paşa'nın Osmanlı hanedanından birisi ile evli olduğu bellidir[88].
25 Safer 980 (7 Haziran 1572) tarihli bir mühimme hükmünde; Erzurum Beylerbeyi iken vefat eden Ali Paşa'nın Tokat'ta yaptırmaya başladığı camiye gereken malzemenin alınması için malından 300 bin akçe ayırdığı ve adamlarıyla Erzincan'a gönderdiği, fakat vefat etmesi üzerine çavuşlar gönderilerek paranın Erzurum kalesinde saklandığı, yine Erzurum yakınlarında Kara Arz denilen yerde bir köprü yaptırmaya başladığı ve yarısından fazlasının bittiği bildirilmiş, caminin inşasının tamamlanması ve köprünün yapımının da daha sonra bitirilmesi yeni Erzurum Beylerbeyi Murad Paşa'ya emredilmektedir [89]. Bir başka mühimme hükmünde ise Tokat'ta cami yaptırırk e n vefat eden Erzurum Beylerbeyi Ali Paşa'nın eşinin Osmanlı hanedanınd a n bir sultan olduğu zikredilmektedir[90].
Mühimme hükümlerindeki bilgiler ile mezartaşı kitabesindeki ifadeler karşılaştırıldığında, Erzurum Beylerbeyi iken vefat eden Ali Paşa'nın Tokat Ali Paşa Camii'nin bânisi olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Burada zikredilen Ali Paşa ise yukarıda Erzurum Beylerbeyliği'nden genişçe bahsettiğimiz Temerrüd Ali Paşa'dır[91]. Temerrüd Ali Paşa ise yukarıda bahsedildiği üzere Şehzâde Bâyezid'in damadı olmadığı, gibi onunla savaşmış ve eceliyle ölmüştür.
Ali Paşa, 960-967 (1553-1560) yılları arasında Sivas Beylerbeyliği yapmıştır. Bu yıllarda cami inşaatına başladığına dair bir bilgi yoktur. Oğlu Mustafa Bey 973 (1565/66)'te öldüğü zaman Rum Beylerbeyliği defterdârı idi. Rum Beylerbeyleri Sivas'ta kış şiddetli olduğu için, kışı bazen Tokat'ta geçirirlerdi. Mustafa Bey yukarıda da bahsettiğimiz gibi 973 (1565/66) kışında Sivas Beylerbeyi ve efradı Tokat'ta kışlarken burada vefat etmiş ve burada defnedilmiş olabilir. Oğlunun vefat ettiği yılda Temerrüd Ali Paşa, Erzurum Beylerbeyisi idi. Ali Paşa'nın muhtemelen oğlunun defnedildiği yerde bir türbe yaptırttığı anlaşılıyor. Türbenin üzerinde yapım tarihi bulunmamaktadır[92].
Temerrüd Ali Paşa, Erzurum Beylerbeyi iken türbenin yanına cami yaptırmaya başlamıştır[93]. Caminin inşasına başlanması 975-980 (1567-1572) yılları arasında olmalıdır. Ali Paşa 980 (1572) yılında öldüğünde caminin inşası sürüyordu ve önemli bir kısmı bitmişti[94]. Cami, Tokat'ın Yaş Meydan Mahallesi'nde, Ulu Cami'nin vakfı olan bir arazi üzerine yapılmıştır. Bu arazi için Ulu Cami vakfına yıllık 305 akçe kira veriliyordu[95].
Ali Paşa ölmeden önce, yukarıda bahsedildiği gibi caminin inşasının tamamlanması için 300 bin akçe göndermişti. Ölümü üzerine bu para Erzurum'a getirilerek kalede saklanmıştır. Caminin tamamlanması için yapılacak işler mütevellisi Sivas zaimlerinden Hacı Tursun[96] eliyle ve devlet denetiminde devam ettirilmiştir [97]. Caminin mimarı vesikalarda Kara Mimar olarak zikredilen, asıl ismini tespit edemediğimiz bir mimardır[98]. Eyâlet mimarlarından mı, yoksa hassa mimarlarından mı olduğu belli değildir. Caminin binâ nâzırlığını Tokat kadısı, binâ eminliğini ise Mahmud isimli birisi yapmıştır[99].
Camiye nâzır tayin edilen Tokat kadısına, Kara Mimar'a yardımcı olması, yarar bennâ ve üstâdlar bulması ve caminin tamamlanmasına gayret edip, israftan kaçınması emredilmiştir[100]. Mütevelli Hacı Tursun eliyle caminin yapımı için Ali Paşa'nın bıraktığı nakit paranın (15 bin filori[101]) murabahaya verilerek değerlendirilmesi istenmiştir[102]. Daha sonra mütevelli, Tokat kadısı vasıtasıyla Divân-ı Hümâyun'a müracaat ederek bu paranın mülk ve akara tebdil edilmesi için, Çorum'da bir hamam, Tokat'da bir kervansaray[103] yaptırılmasını talep etmiş ve bu isteği kabul edilmiştir[104].
Erzurum beylerbeyine hüküm yazılarak Bayburt ve Gümüşhane'de mahzenlerde olan kurşun ile o bölgedeki bazı kimselerin zimmetlerinde olan bir miktar demirin kira ile Tokat'a gönderilmesi emredilmiştir[105]. Diyarbakır beylerbeyinden ise caminin direklerinin zıvanalarını dökmek için Yakup isimli döküm ustasını Tokat'a göndermesi istenmiştir[106].
Caminin bitirilme tarihini gösteren bir bilgiye rastlayamadık. Ancak 16 Rebiülevvel 985 (3 Haziran 1577) tarihli bir timar terakki hükmünde Tokat kadısının, Zaim Geyvan Kethüdâ'nın, Ali Paşa caminin tamamlanmasında çaba sarfettiğini bildirmesi üzerine ona 3 bin akçe terakki verildiği belirtilmektedir [107]. Cami bu tarihten kısa bir süre önce bitirilmiş olmalıdır. Cami, Ali Paşa'nın ölümü sebebiyle ilk plandığı şekilde bitirilememiş olabilir. Nitekim, camiyi inceleyen A. Gabriel, "Minarenin dikilmesi sırasında batıya doğru bir çıkma yapılmış, fakat doğuya doğru yapının eksikliği genel görünüme belirli bir eksiklik veriyor. Öyle görünüyor ki mimar ya iki minare yapmayı veya herhangi bir ek yapmayı düşünmüştü. Fakat bunun yapımı gerçekleşmemiş" demektedir[108]. Ali Paşa, belki de camiyi bir külliyenin parçası olarak düşünmüştü.
Ali Paşa Camii, XVI. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul ve Anadolu'da çok sık uygulanan bir sisteme göre inşa edilmiştir. Yontma taştan inşa edilen cami, kalın ve derin ayakların sınırladığı nişlerle genişletilmiştir. Tek kubbeyle örtülü kare planlı bir hacim ile kuzeyindeki yedi bölmeli son cemaat yeri ve kuzeybatı köşesine bitişik minareden oluşmaktadır[109].
Caminin vakfiyesi geçen asrın başlarında Tokat'ta bulunuyordu[110]. Ancak bugün mevcut değildir. Vakfiyeyi Ankara, Tokat ve Sivas'ta Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait arşivler ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulamadık. Sivas Eyâleti'nin vakıf ve mülklerini muhtevi evkaf defterinde de Ali Paşa Camii yoktur[111]. Camiin vakfiyesinin dökümü, Sivas Eyâleti'nin mufassal tahrir defterinin Tokat Kazası'na ait kısımdan önceye kaydedilmiştir[112]. Aslında bu kaydın evkaf defterinde bulunması gerekirdi. Muhtemelen evkaf defterinin vakfiyenin tanzim tarihinden önce hazırlanması sebebiyle, Ali Paşa Cami'ine ait vakfiye dökümü mufassal deftere (980/1572 tarihli) kaydedilmiştir. Buna göre camiin vakıfları şu şekildedir [113].
Tokat : Çifte hamam, hamamın yanında 3 müstakil hane, Saraydar isimli bostan, Saray diye anılan ve Ali Paşa tarafından tamir ettirilen hane, bu hanenin yakınlarındaki 1 hamam, Meydan Mahallesi'nde Yar Ahmed oğlu Calabverdi'nin hanesi, Tokat Kazova'da Uluoba köyünde bir çiftlik.
Erzurum : Çifte hamam.
Çorum : Çifte hamam, hamam çevresinde dükkânlar, Ilıca köyü hamamı.
Kafirni Nahiyesi : Alın köyünün yarım malikâne hissesi, Kınık köyünün dörtte bir malikâne hissesi, Alemdar karyesinin sekizde üç hissesi.
Hüseyinâbâd (Alaca) Nahiyesi : Kabaklar köyünün dörtte bir malikâne hissesi.
Caminin gelir kaynaklarını oluşturan bina ve köy hisselerinin bir kısmı Ali Paşa'nın sağlığında alınmış, bir kısmı da ölümünden sonra caminin mütevellisi Hacı Tursun tarafından vakfın on beş bin altını çalıştırılarak ya satın alınmış ya da inşa ettirilmiştir.
Vakfın görevlileri ve aldıkları günlükleri ise şu şekildedir :
Vaiz: 6 akçe, imam ve hatib: 10 akçe, imam: 5 akçe, muallim: 3 akçe, halife: 1,5 akçe, bevvâb: 8 akçe, ser-mahfil: 2 akçe, yedi hâfız: 1'er akçe, hoş-hân: 2 akçe, türbe-hân: 3 akçe, Yasin-hân: 1,5 akçe, Tebâreke-hân: 1 akçe, Ammehân: 1 akçe, Kürsî-hân: 1 akçe, otuz cüz-hân: 2'şer akçe, Salâ-hân: 1 akçe, mu‘arrif: 2 akçe, iki müezzin: 4'er akçe, nâzır: 3 akçe, nokta-güzâr:1 akçe, muvakkit: 3 akçe, iki kayyum: 3'er akçe, câh-ken: 2 akçe, sirâcî: 2 akçe, kâtip: 3 akçe, iki câbi: 3'er akçe, meremmetçi (Tokat'taki cami ve hamam için): 3 akçe, meremmetçi (Erzurum'daki hamam için): 2 akçe, Çorum'daki hamam ve dükkânlar ile bazı evkafın câbilik ve kâtiplik işlerinde istihdam edilen bir kişi: 3 akçe.
2. ALİ PAŞA HAMAMI
Caminin yaklaşık elli metre karşısına ona gelir sağlamak için yapılmıştır. Caminin vakıflarından birisidir. Kadın ve erkek kısımları ayrı ve simetrik olarak yapılmış olan bu hamam, çifte hamam diye anılmaktadır[114]. Hamam bugün hala kullanılmaktadır.
ÇORUM
ALİ PAŞA HAMAMI (YENİ HAMAM)
Tokat Ali Paşa Camii'nin vakıflarındandır. Mütevelli Hacı Tursun, caminin nakit parasının değerlendirilmesi için hamama ihtiyacı olan Çorum'da bir hamam inşa edilmesini Divân'a teklif etmiştir. Mütevellinin bu önerisi Divân-ı Hümâyûn tarafından 17 Muharrem 981 (19 Mayıs 1573) tarihinde uygun görülmüş ve Çorum kadısı nezaretinde, mütevelli eliyle hamam inşa edilmiştir[115] .
Çorum'da çarşı içinde, saat kulesi yanında olan bu hamam Çorum'un en büyük hamamlarındandır. Halen kullanılan bu çifte hamam, "Yeni Hamam" diye anılmaktadır[116] .
ERZURUM
1. ALİ PAŞA CAMİİ
Ali Paşa bu camiyi, üçüncü Erzurum Beylerbeyliği zamanında yaptırmıştır. Caminin vakfiyesi 974 (1566) tarihini göstermektedir[117]. Bu yılda inşaat tamamlanmış olmalıdır. Yukarıda bahsettiğimiz üzere 972-980 (1565-1572) tarihleri arasında beylerbeyilik yapan Ali Paşa'nın kim olduğu bilinmediği için bu caminin bânisinin kim olduğu da tam olarak bilinmiyordu[118]. Cami, hasar görmesi sebebiyle 1105 (1693) yılında Hasan isimli bir kişi tarafından tamir ettirilmiştir. Bu tamiratı belirten bir kitabe caminin kapısının üstünde bulunmaktadır [119]. Bu camiye de, Tokat'taki Ali Paşa Camii'nde olduğu gibi Temerrüd Ali Paşa tarafından yaptırıldığını belirten bir kitâbe konulmamıştır. Her iki camide de kitâbe olmaması, bunun Ali Paşa'nın bir tercihi olabileceğini düşündürtmektedir.
2. KARAS KÖPRÜSÜ (KINALI KÖPRÜ)
Bugün Erzurum'a bağlı Karaz köyü yakınlarındadır. Ali Paşa ölmeden önce bu köprüyü yaptırmaya başlamış ve yarısından çoğu bitirilmişti. Paşa'- nın ölümü üzerine yeni Erzurum beylerbeyine yazılan hükümde Tokat'taki caminin inşaatının tamamlanmasının ardından köprünün de bitirilmesi istenmektedir [120]. Bu köprü hakkında yaptığımız ilk araştırmalar esnasında Erzurum'a dair yazılmış eserler ile taşköprüler hakkındaki eserlerde bir bilgi bulamadık[121]. Bu durum köprünün bitirilemediğini düşündürmüştür. Bunun üzerine Atatürk Üniversitesi'nde bulunan arkadaşlarımızdan mahallinde araştırma yapmalarını rica ettik[122]. Onların Karaz köyü yakınlarındaki araştırmaları, köprünün bitirildiğini ve hala kullanıldığını ortaya çıkardı. Bu tespitten birkaç yıl sonra rastladığımız, Türkiye'deki taşköprülerin birçoğu hakkında bilgi veren karayollarının yayınladığı bir kitapta, bu köprünün Karas Köprüsü adı altında zikredildiğini gördük[123]. Bu köprü bölge halkı arasında ise üzerindeki kurumuş yosunlar sebebiyle "Kınalı Köprü" olarak anılmaktadır.
Karas Köprüsü Erzurum'a 10 km., Karaz'a 6 km. uzaklıkta Fırat'ın kollarından Karasu üzerindedir. Köprünün döşeme uzunluğu 85 metre, genişliği 5.20 metredir. 8 gözlü olan köprünün en büyük kemer açıklığı 4.60 metreyi bulmaktadır. Kemerleri sivri kemerdir ve üzerinde ince bir tahfif kemeri daha yer alır. Köprü üzerinde bulunan iri blok taşlardan yapılmış korkuluk tempan duvarı ile aynı hizadadır[124].
DSİ tarafından kanal temizliği yapılırken köprünün ayak temelleri ortaya çıkmış, bunlar beton kılıflar içine alınmışsa da çatlama ve dökülmeler olmuştur. Selyaranlar ve tempan duvarı kaplamalarında da dökülmeler meydana gelmiştir[125].
3. HASANKALE ÇEŞMELERİ
Ali Paşa, o dönemde Erzurum beylerbeyiliği'nin Pasin kazasına bağlı Hasankale'de dokuz adet çeşme yaptırmıştır. Çeşmeler için bir mütevelli de tay i n olunmuştu[126]. Bu çeşmelerin bugünkü durumu hakkında bir bilgi elde edemedik[127] .
SİVAS
Ali Paşa'nın Sivas'da çeşmeler yaptırıp vakfettiği hakkında 1572 tarihli bir kayıt vardır[128]. Ancak bu çeşmelerin mahiyetini ve tam olarak nerede bulunduğunu tesbit edemedik. Daha sonraki tarihler ve günümüz için de bu çeşmelerle ilgili bir bilgiye rastlayamadık[129].
Temerrüd Ali Paşa yaklaşık bir yıl Karaman, üç yıl da Bağdat beylerbeyliği [130] yapmıştır. Birçok yerde hayır eseri yaptıran Ali Paşa'nın, buralarda da bazı eserler yaptırmış olma ihtimali vardır. Ancak bu bölgelerle ilgili yaptığımız araştırmalarda bu konuda bir bilgiye ulaşamadık.
EKLER
-I-
Evkaf-ı Sâhibü'l-hayrât ve'l-müberrât nâşirü'l-hasenât ve'l-mükerremât Ali Paşa el-merhûm esbelallahu Te‘âlâ Rahmetehü'l-kâmile be-cihet-i câmi‘-i hod der-nefs-i Tokat.
Hammâm-ı çifte der-nefs-i Tokat vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Hânehâ-i müstakil be-hammâm-ı mezbûr. 3 bâb. Vakf-ı câmi‘-i müşârünileyh.
Bostan-ı Sarâydâr ki mîrîden satun alınmışdır der-Tokat. Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Hânehâ-i el-marûf sarây ki merhûm-ı müşârün-ileyh ta‘mir etmişlerdir. Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Hammâm der-nezd-i sarây. 1 bâb. Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Hânehâ-i Çalabverdi veled-i Yar Ahmed der-mahalle-i Meydân. Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Çiftlik der-karye-i Ulu Oba tâbi‘-i Kazâbâd vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Hammâm-ı çifte der-nefs-i Erzurum. Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh derTokat.
On beş bin altun ak®ra tebdîl olunca onu on bir üzre murâbaha içün verildikden sonra ber-mûceb-i emr-i şerîf ve şart-ı vâkıf zikr olunan on beş bin altun ile vâkıf hâl-i hâyatında mü’ebbed mütevellî nasb etdüği Hacı Tursun Çelebi ki Ağacık nâmıyla mülakkabdır. Mütevellî-i mûmâ-ileyh yedinden kimi mücedded binâ olunup ve kimi şirâ‘-i şer‘le alınup vakf kayd olunanlardır.
Hammâm-ı çifte der-nefs-i Çorum. Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Dekâkin der-etrâf-ı hammâm-ı mezbûr. Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Nısf-ı mâlikâne-i karye-i Alın tâbi‘-i Kavirni. Mezbûr karyenin nısf mâlikânesi Pir Hoca Çelebi ile müşteriklerinden iştirâ olunmuşdur.Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Rub‘-ı mâlikâne-i karye-i Kabaklar tâbi‘-i Hüseyinâbâd. Hoca Ali veled-i Sa‘dullah'dan iştirâ olunmuşdur. Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Dekâkin-i Zergerân. 4 bâb. Vakf-ı müşârün-ileyh der nefs-i Tokat.
Hammâm der-karye-i Ilıca-i Kârri. 2 halve? tâbi‘-i Çorum. Vakf-ı müşârün-ileyh.
Dükkân-ı boyahâne. 1 bâb der-nefs-i Tokat der-Mahalle-i Üskürelü Mescid. Günde beşer akçe icâre mukadderdir.Vakf-ı müşârün-ileyh.
Çeşme-i Sehin? ( ”ÕÍÊ) ki Süleymân veled-i Hasan bağı dâhilinden câri olur. Vakf-ı müşârün-ileyh.
An-emlâk-ı bab-zâde-i ahâli-i Tokat ber-mûceb-i mülknâme-i mezbûr
Karye-i Kadlus? ( ‚—‰Ë”.) nâm-ı diğer Yahyalu tâbi‘-i Niksar. Tamam mâlikâne-i karye-i mezbûre. Vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Nısf-ı mâlikâne-i Henere? ( ÁÊ—Á ) tâbi‘-i Tozanlu. Vakf-ı câmi‘-i müşârünileyh.
Rub‘-ı mâlikâne-i karye-i Kınık tâbi‘-i Kâvirni. Vakf-ı câmi‘-i müşârünileyh.
Karye-i Alemdâr tâbi‘-i mezbûr. Sekiz sehimden üç sehmi vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Kârbânsarây. 2 bâb. Hudûdu mülknâmede mastûr der-vakf-ı câmi‘-i müşârün-ileyh.
Dükkân-ı nalband. Bâb 1. Vakf-ı câmi‘-i mûmâ-ileyh.
El-masraf-Be-cihet-i câmi‘-i minhu
Cihet-i Vâ‘iz. Fî yevm 6.
Cihet-i Hatib ma‘a imâm. Fî yevm 10.
Cihet-i İmâm-ı âhar. Fî yevm 5.
Cihet-i Ta‘lim. Fî yevm 3.
Cihet-i Hilâfe. Fî yevm 1.5.
Cihet-i Bevvâbin. Fî yevm 8.
Cihet-i Ser-mahfil. Fî yevm 2.
Cihet-i Huffâz. 6 nefer. Beher nefer fî yevm 1.
Cihet-i Ta‘rîf. Fî yevm 2.
Cihet-i Hoş-hân. Fî yevm 2.
Cihet-i Mü'ezzin. 2 nefer. Beher nefer fî yevm 4.
Cihet-i Nezâret. Fî yevm 3.
Cihet-i Amme-hân. Fî yevm 1.
Cihet-i Tebâreke-hân. Fî yevm 1.
Cihet-i Kürsî-hân. Fî yevm 1.
Cihet-i Salâ-hân. Fî yevm 1.
Cihet-i Cüz-hânân neferen 30. Beher nefer fî yevm 2.
Cihet-i Nokta-güzâr. Fî yevm 1.
Cihet-i Hâfız-ı uhra. Fî yevm 1.
Cihet-i Muvakkit. Fî yevm 3.
Cihet-i Termîm-i câmi‘-i şerif ve hammâm der-Tokat. Fî yevm 3.
Cihet-i Termîm-i hammâm-ı Erzurum. Fî yevm 2.
Cihet-i Kayyum 2 nefer. Beher nefer fî yevm 3.
Cihet-i Sirâcî. Fî yevm 2.
Cihet-i Câh-ken. Fî yevm 2.
Cihet-i Kîtâbet. Fî yevm 3.
Cihet-i Cibâyet 2 nefer. Beher nefer fî yevm 3.
Cihet-i Yasin-hân. Fî yevm 1.5.
Cihet-i Türbe-hân. Fî yevm 3.
Cihet-i cibâyet ve kitâbet-i hammâm ve dekâkîn ve bazı evk®f der-kazâ-i Çorum. Fî yevm 3.
Mezkûr cihet şart-ı vâkıfdır. Ziyâde mühim olmağla vaz‘ olundu.
(TKA, TD, nr.14, vr.138a)
-II-
Vakf-ı sâhibü'l-hayrât-ı Hanum Hatun. Zevce-i Ali Paşa el-merhûm
Zemin-i Kilise-i Dekşiş? ( œ†„‘‘). Hâliyâ dükkân binâ olunmuşdur. 10 bâb mîrîden iştirâ olunmuştur.
( TKA, TD,nr.14, vr.137b )
-III-
Elviye-i Vilâyet-i Erzurum
Livâ-i Erzurum der-tasarruf-ı Temerrüd Ali Paşa mîrimîrân-ı sâbık-ı Vilâyet-i Anadolu. Fî 9 Receb sene 972.
Hâsıl 1.292.532.
Berât şüd. Fî sene-i m.
Terakki. 100.000. Fî 28 Ramazân sene 975.
Berât şüd ma‘a terakki. 1.307.949. Fî 3 Rebiülâhir sene 976.
Derdest-i Murad Paşa mîrimîrân-ı sâbık-ı Bağdad. Fî 10 Saferü'l-muzaffer sene 980.
Hasıl 1.300.000.
Berât şüd ma‘a ziyâde. Fî sene 981. 1.307.018.
Derdest-i Hüsrev Paşa mîrimîrân-ı sâbık-ı Karaman. Fî 3 Ramazân sene 981.
Hasıl 1.200.000.
Berât şüd ma‘a ziyâde. Fî sene 982. 1.307.018.
( BOA, MAD, nr. 563, s.146 )
-IV-
Erzurum beylerbeyisine hüküm ki; Mektûb gönderüp Erzurum beylerbeyisi iken fevt olan Ali'nin hâl-i hayâtında Tokat'da binâ eylemeğe mübâşeret eyledüği câmi‘in mühimmâtı içün mâlından üç yüz bin akçe ihrâc edüp âdemleriyle Erzincan'a irsâl edüp vefât eylemekle çâvuşlar gönderülüp akçe getürdüp Erzurum kal‘asında hıfz olunmuşdur ve Erzurum kurbünde Kara Arz demekle ma‘rûf köprünün binâsından ayrı kalmayup köprünün binâsına şurû‘ edüp nısfından ziyâdesi yapılup ma‘adası kalduğun arz eylemişsin. İmdi câmi‘-i mezbûrun ta‘mîri içün zikr olunan üç yüz bin akçeyi vermek emr edüp buyurdum ki, vusûl buldukda zikr olunan câmi‘ ta‘mîri içün ifrâz eyledüği üç yüz bin akçe veresin ki câmi‘-i mezbûrun ta‘mîrine mübâşeret olunup itmâma erişdürile ve köpri ahvâli dahi sonradan görüle. 25 S [sene 980].
Fevt olan Erzurum beylerbeyinin kethüdâsı Bâli'ye verildi. Fî 25 Safer.
( BOA, MD, nr. XIX, s.181/379)
-V-
Pasin beyine hüküm ki; Bundan akdem [Erzu]rum beylerbeyisi iken vefât eden Ali Bey'in muhallefâtından nakle kabil olanların göçürüp mahrûse-i İstanbul'a gönderilmek emrim olmuş, ol emr âlâ-mâkâne mukarrer olmağın anda olan tavara kifâyet mikdârı harclık verüp ve sultâna ve esbâbı göçürmeğe harçlık verüp irsâl eylemek emr edüp buyurdum ki vusûl buldukda te- ’hir etmeyüp, sâbıka gönderilen emr mûcebince nakl olacak esbâbı ve tavarı içün kifâyet kadar harclık verüp ve sultâna dahi lâzım olduğu üzre harclık verüp irsâl eylemek ardınca olasız ve ne mikdâr harclık verilüp ne vechile tedârik olunduğun yazup bildiresiz ve müşârün-ileyhâ sultân dâmet-i ismetihânın nakli husûsunda ihtimâmla mukayyed olup menâzil ü merâhilde ta‘ab çekdirmelü eylemeyesiz.
Fevt olan Erzurum beylerbeyinin kethüdâsına verildi. Fî 26 Ra [980].
(BOA, MD, nr. XIX, s. 269/541 )
-VI-
Erzurum beylerbeyisine hüküm ki; Sâbık® Erzurum beylerbeyisi iken fevt olan Ali Bey'in nefs-i Tokat'da binâ eyledüği câmi‘ mühimmî içün Bayburd'da ve Gümüşhânı'nda der-mahzen olan kuşe kurşunı kirâyla Tokat'a gönderilmek ve Karınca Halil oğlu İbrahim ve karındaşı Fettâh çeribaşı oğlu Abdülhamid ve karındaşı zimmetlerinde bir mikdâr demüri olup anı dahi tahsîl edüp kirâyla mahall-i mezbûra irsâl eylemek emr edüp buyurdum ki, zü‘emâdan mütevellîsi olan Ağacık demekle ma‘rûf Hacı Tursun vardukda bu bâbda mukayyed olup zikr olunan demüri mezbûrlardan tahsil etdirüp dahi hâsıl olan demüri der-mahzen olan kurşunı kirâyla Tokat'a irsâl eylemek bâbında enva‘-ı sa‘y ve ikdâm eyleyesin. 16 Ramazânü'l-mübârek sene 980.
( BOA,MD, nr. XXI, s. 25/74.)
-VII-
Tokat k®dısına hüküm ki; Sâbık® Erzurum beylerbeyisi iken fevt olan Ali Bey'in Tokat'ta binâ eyledüği câmi‘sin nâzır olmak emr edüp buyurdum ki, vusûl buldukta zikr olunan binâya sen nâzır olup mi‘mârı olan Kara Mi‘mâr'a ihtimâm eyleyüp yarar bennâ ve üstâd getirdüp câmi‘in itmâmına sa‘y ü ikdâm eyleyüp itlâf ü isrâfdan hazer eyleyesin ve vâki‘ olan nuk‚dın bi'l-fi‘l mütevellî olan zü‘emâdan Ağacık demekle ma‘rûf Hacı Tursun nâm kimesne ma‘rifeti ile rehn ile murâbahaya verdirüp müflise verdirmeyesin. Şöyleki müflise verilüp mâl zâyi‘ olursa tazmîn etdirile. 16 Ramazânü'l-mübârek sene 980.
(BOA, MD, nr.XXI, s. 25/75)
-VIII-
Tokat kadısına hüküm ki; Bundan akdem Erzurum beylerbeyisi iken fevt olan Ali Bey'in Tokat'da binâ eyledüği câmi‘sin nâzır olmak emr edüp buyurdum ki, zikr olunan binâya sen nâzır olup binâ emîni olan Mahmud ve mütevellîsi olan Ağacık demekle ma‘rûf Hacı Tursun ma‘rifeti ve mübâşeretleriyle mi‘mârı olan Kara Mi‘mâr'a ihtimâm eyleyüp yarar bennâ ve üstâdlar getürdüp câmi‘in itmâmına envâ‘-ı sa‘y ve ihtimâm eyleyüp itlâf ü isrâfdan ziyâde hazer eyleyesiz.
Mütevellîsi Hacı Tursun'a verildi. Fî 12 Ramazân [980].
(BOA, MD, nr.XXI, s. 61/150)