Eser, 1994 yılında Çorum iline bağlı Alaca ilçesi sınırları içinde, Hititlerin başkenti Boğazköy (Hattusa) 'i.in 34 km. kuzeydoğusunda yer alan Alaca Höyük'de, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün izniyle, Çorum Müzesi Müdürlüğü'nün başkanlığında yapılan "Çevre Düzenlemesi ve Temizliği" çalışmalarında açığa çıkarılmıştır.[*]
R. O. Arık ve H. Z. Koşay tarafından yapılan 1935 yılı kazıları sırasında, Sfenksli Kapı 'nın hemen güneyinden başlayarak doğu-batı yönünde açmış oldukları 6 sondajdan en güneyde bulunan "A" sondajı, Sfenksli Kapı 'ya 96 metre uzaklıktadır ve iki kapı arslanı taslağı ile ilgilidir[2]. Bu sondajla, anılan hafirlerce, toprak altında bulunan kısımlan açığa çıkarılmış olan arslan taslaklarının bir bölümü, daha sonra yeniden toprak altında kalmıştır. Bu nedenle, 1994 yılı temizlik çalışmalarımız söz konusu alanda yoğunlaştırılarak, batıda bulunan arslan taslağının toprak altında kalmış olan bölümünü ortaya çıkarmak üzere, doğu-batı yönünde 7.50X4.50 metre ölçüsündeki bir açmada çalışılmıştır. Bu açmanın batı duvarına yaklaşık 60 santim uzaklıkta, çalışmamıza başlamadan önce çok küçük bir bölümünün toprak üstünde bulunduğu görülen, çift başlı bir arslan protomu ortaya çıkarılmıştır (Le'. Ia-b).
Bu yazıda incelenecek olan arslan protomları, büyük bir olasılıkla, Alaca Höyük'ün 3 kilometre kuzeydoğusunda yer alan ve diğer Alaca Höyük heykeltraşlık eserlerine malzeme sağlamış olan Kalınkaya Taşocağı 'ndan getirilmiş, tek parça andezit bloğa yapılmışur[3]. 1.47 X 0.95 X 0.66 metre ölçüsündeki bloğa yontulmuş, protom şeklindeki arslan başlarından sağdaki tahrip olmuştur (Lev. I c). Sağlam durumdaki, sol tarafta bulunan arslanın başı, ana bloktan 0.61 metre dışarı doğru taşmıştır (Lev. I d). Alaca Höyük'de bulunmuş pençeleri altında bir boğanın yer aldığı arslan tasvirinde[4] arslanın başı, ana bloktan 0.74 metre, yine Alaca Höyük'de 'bulunmuş bir insanı ayakları altına almış arslanın[5] başı, ana bloktan 0.54 metre ve Dokuz köyünde bulunmuş teknede[6] boğa başları, ana bloktan 0.50 metrelik bir çıkıntı yapmıştır. Arslanların yanyana yapılmış başları, araları derince oyulmak suretiyle birbirlerinden ayrılmıştır (Lev. I c). Boyunlan diğer Alaca Höyük arslanlarında olduğu gibi (Lev. II b) kısadır. Başların ana bloktan çıktığı yerde, blok kenarı boydan boya oyularak, hem arslanların boyunlan oluşturulmuş, hem de ana bloğun kenarı belirginleştirilmiştir (Lev. I d). Bu kısımda başka bir çalışma yapılmamıştır.
Çift başlı ve iki gövdeli tasarlanmış arslanlardan, sağlam durumda olanının yürek biçimindeki kulaklarının sınırları çok hafif olarak kabartılmıştır (Lev. I d). Yok denilebilecek kadar kısa olan boynun bittiği yerde, kabartma olarak yapılmış yele hattı alt çenenin sol tarafını belirlemekte ve yumuşak bir kıvrımla yukarı doğru dönerek sol kulağa bağlanmaktadır. Tahrip olmuş diğer başın üst bölümünde, kulakların aynı şekilde belirtilmiş olması (Lev. Ic), arslanların işçiliklerinin aynı seviyede olduğuna işaret etmektedir. Sol taraftakin arslanın yele hattı, Alaca Höyük'de bulunmuş, pençeleri ile bir boğanın sırtına basan arslanın (Lev. II a) sağ tarafındaki yele işlenişini anımsatmaktadır. Ancak söz konusu arslanın daha ileri bir işçilik evresinde olması nedeniyle, yelesi yüzün tamamını çevreleyerek kulaklara bağlanmıştır.
İncelemekte olduğumuz eserde, sol tarafta bulunan arslanın alnı açılmış, gözlerin yapılacağı yer, alınla bu bölüm arasında seviye farkı oluşturularak belirlenmiştir. Ancak, göz çukurları belirtilmemiştir (Lev. I c). Bu bölümün yüzeyi, en yüksek noktası burnun yapılacağı yer olmak üzere, hafifçe dışbükey olarak düzeltilmiş, kenarları işlenerek keskinliği giderilmiş olup, ana bloktan dışarı doğru taşan bir dikdörtgen prizma biçimindedir. Bıyık ve ağzın yapılacağı yer 0.25 X 0.28 metre ölçüsündedir. Bu bölümün de köşeleri yuvarlatılmış, kenarlarını n keskinliği giderilmiş ve zemini düzeltilmiştir.
Sağlam durumdaki arslanın başı, yukarıda anlatılan özellikleri ile bugüne kadar Alaca Höyük'de ele geçirilmiş arslan tasvirlerinden[7] tekniği bakımından farksız olmasına karşın, onlardan daha az işlenmiştir. Başka bir deyişle işçiliği bakımından Alaca Höyük'de bulunmuş arslan tasvirlerinin başlangıç evresine ait bir örnektir.
Arslanların ileri uzatılmış durumda tasarlanmış bacaklarında, pençelerin yapılacağı yer hazırlanmış, bu kısımlarda taşın köşeleri yuvarlatılarak yumuşak bir görünüm kazandırılmıştır (Lev. I b). Pençeler, arslanın bıyıklarının ve ağzının yapılacağı yere göre 0.06 metrelik bir çıkıntı oluşturmaktadır. Alt çene ile pençelerin arası ise, 0.11 metre içeri doğru oyulmuştur. Taslak aşamasında olmasına rağmen, bacakların en yakın benzeri, Alaca Höyük'de bulunmuş pençeleri ile bir boğanın sırtına basan arslanın bacaklarıdır (Lev. II a). Eserin çift başlı ve iki vücutlu arslanlar şeklinde tasarlanması, kısa boyunları ve bacakları bakımından Boğazköy'deki Arslanlı Tekne'nin arslanlarına benzemektedir[8] (Lev. II c).
Arslanların ait olduğu bloğun üstü, yan ve arka yüzleri özenle düzeltilmiştir. Bloğun sağ yan yüzünde, alt kenardan üçgen biçiminde bir bölüm kopmuştur. İnce bir çatlak çizgisi, kopan üçgen bölümün üst köşesinden bloğun arka tarafına doğru devam etmektedir . Arslan başlarının bulunduğu tarafında ise, rötuş yapılmış olduğu görülmektedir. Bu kısmın, sanatçı tarafından arslanın gövdesini işlemek üzere açılmış olduğu düşünülebilirse de, kopan parçanın derinliğinin fazla olması ve diğer Alaca Höyük heykelu-aşlık eserlerinde alçak kabartma tekniğinin uygulanmış olması nedeniyle, bu bölümün tahrip edilmiş olması daha yüksek bir olasılıktır.
Bloğun arka tarafında ve seyirciye göre sol tarafta, üst kenara 0.25 metre, sağ tarafta ise, üst kenara 0.21 metrelik bir uzaklığa kadar olan bölüm oyularak, bloğun alt bölümünde bir kademecik oluşturulmuştur. Yüksekte kalan alt bölümün sağ tarafında dairesel bir kabartmanın varlığı sezilmektedir(Lev. II d).
Eser, taslak durumunda olmasına rağmen, diğer Alaca Höyük heykeltraşlık eserlerinde saptanan Hitit stilinin ve tekniğinin bütün özelliklerini taşımaktadır. Bu nedenle eser, 2. Hitit yapı katında ve olasılıkla II. Muvatalli döneminde (M.Ö. 1306-1285) yapılmış olmalıdır.
Taslağın işlevi konusunda kesin bir yargıya varmak mümkün olmamakla birlikte, bu konuda bazı olasılıklar bulunmaktadır:
1) Eserin üstünün ve yan taraflarının özenle düzeltilmiş olduğu göz önüne alınırsa, onun mimari bir elemandan çok, bağımsız olarak kullanılmak üzere tasarlanmış olabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Çünkü, Alaca Höyük'de mimari bir eleman olarak kullanılmak üzere hazırlanmış bazı heykeltraşlık eserlerinde[9], blokların seyirci tarafından görülmeyecek, yani yanına veya üstüne konulacak diğer bloklar tarafından kapatılacak olan taraflarının kabaca düzeltilmiş oldukları gözlemlenmektedir.
2) Hitit imparatorluk Çağı'na ait, heykelden bağımsız olarak tasarlanmış kaideler içinde, tasvirsiz olanların[10] yanında, çeşitli şekillerde süslenmiş olanlar da ele geçirilmiştir. Bu kaideler tasvirleri bakımından üç tipe ayrılmaktadır:
a) Kilisetepe'de bulunmuş blok biçimindeki kaidenin üzerinde, kabartma şeklinde yan yana yapılmış iki ayakkabı yer almaktadır[11].
b) Boğazköy'de bulunmuş blok biçimindeki kaidelerin üzerinde açılmış dikdörtgen planlı oyuklar, buraya bir heykeltraşlık eserinin yerleştirilmesi için yapılmıştır. Kaidelerin ön yüzleri kabartmalarla süslenmiştir[12].
c) Tel Açana'da açığa çıkarılmış ve İdrimi heykeline ait olduğu anlaşılmış bulunan kaide, belirli bir yüksekliğe kadar blok halinde düz bırakılmış, üst kısmına heykelin yerleştirileceği taht yapılmıştır[13]. Tahtın yan kenarlarında, gövdeleri kabartma olarak işlenmiş arslan tasvirlerinin sadece bacaklarının bir bölümü ve pençeleri korunmuştur. Tahrip olmuş arslan başlarının, tahttan dışarı doğru taşacak şekilde tasarlanmış oldukları anlaşılmaktadır[14]. Bu eser, ayrı tipte olmasına rağmen, arslan tasvirleri ile süslenmiş olması bakımından Alaca Höyük taslağına benzemektedir.
Hitit imparatorluk Çağı'nda, doğrudan heykeli taşımak üzere tasarlanmış, hayvan protomları ile süslü heykel kaideleri bugüne kadar bulunamamıştır. Bu tipteki heykel kaideleri M.Ö. 1. binde Geç Hitit Çağı'na ait olmak üzere, Zincirli'de ve Kargamış'da ele geçirilmiştir[15]. Eserimiz, yukarıda belirtilen tipteki kaideler gibi, bir heykeli taşımak üzere tasarlanmış olabilir.
3) Mısır'da ve Babil'de olduğu gibi'[16], Hitiderde de kutsal kabul edilen ve büyük önemi bulunan su, çeşitli törenlerde kullanılmıştır[17].
Kral ve kraliçe için uzun yıllar dileğiyle ilgili işlemleri de içeren Eski Hitit Çağı'na ait ritüel bir metinde, Güneş Tanrım (DUTU) [18] 'nın ve Fırtına Tanrısı (DIM) [19] 'ın çeşmelerinden söz edilmekte ve bu metnin yorumunda Kellerman tarafından söz konusu çeşmelerin mutlaka doğal su kaynağı ile ilişkili olmasının gerekmediği, insan eliyle yapılmış olabileceği de ileri sürülmektedir[20]. Bu çeşmelerden Fırtına Tanrısı (DIM) 'na ait olanının bakırdan (URUDU) [21] yapıldığı ve demir (AN.BAR) [22] ile kaplanmış olduğu, Güneş Tanrısı (DUTU)'na ait olanının ise, taştan (NA4) [23] yapılmış olduğu ve panterler (paıSani4 [24] tarafından korunduğu kaydedilmektedir[25].
Araştırmalar ve kazılar sonucunda, günlük su gereksinimini karşılamak veya törenlerde kullanılmak üzere yapılmış bazı barajlar ve çeşidi su yapıları saptandığı gibi[26], Boğazköy'ün 2 kilometre doğusunda ve Yozgat karayolu- nun hemen yanında Kayalı Boğaz'da, Boğazköyde, Kırşehir'in 50 kilometre batısındaki Dokuz köyünde, Sungurlu yakınlarındaki Arifegazi'den Çorum Müzesi'ne getirilerek korunmaya alınan tek veya çift başlı arslan veya boğa protomları ile bezenmiş tekneler ele geçirilmiştir[27]. Bu dört eser, yukarıda sözü edilen ve yazılı kaynaklardan sağlanan bilgileri doğrulayan arkeolojik belgelerdir. Başları protom şeklinde tasarlanmış arslanlar tarafından korunan eserimiz, yazılı kaynaklarda sözü edilen ve arkeolojik olarak belgelendirmiş bir su teknesi işlevini görmek üzere tasarlanmış olabilir.
Sonuç olarak eserimiz, ister bir heykel kaidesi, ister bu su teknesi görevini görmek üzere tasarlanmış olsun, Alaca Höyük heykeltraşlı k eserlerine, hem yeni bir tipi temsil etmesi bakımından, hem de şehirde bugüne kadar ele geçirilmiş arslan protomlarından daha önceki bir işçilik evresine ait olması nedeniyle, heykeltraşlık eserlerinin işçilik evrelerine ışık tutması yönünden katkı sağlamıştır.