Giriş
Kilikya, kuzeyden ve doğudan Toroslar ve Amanoslar ile çevrili Seyhan (Saros), Ceyhan (Pyramos), Berdan (Kydnos) ve Göksu (Kalykadnos) Nehirleri’nin
Toros Dağları’nın yamaçlarından getirdikleri alüviyal topraklarla doldurarak şekillendirdiği, güneşi bol, çok bereketli bir ovadır. Ayrıca Kilikya, Kapadokya’nın ve Amanoslar üzerinden Kuzey Suriye’nin denize açılan kapısıdır. Bu günkü adı Çukurova’dır. Antik kaynaklara göre Kilikya dağlık (taşlık) ve ovalık olmak üzere ikiye ayrılır. Herodotos[1] , Ptolemaeos[2] ve Strabon[3] gibi antik dönem yazarları, bölgenin dağlık yani batı bölümüne, Kilikya Tracheia (Κιλιχια τραχέια) ya da Oreine Kilikya[4] (Grekçe ορεινη Κιλιχια) ya da Latince Cilicia Aspera, doğudaki Ovalık bölüme ise, Pedias (Κιλιχια πεδιας) veya Idios Cilicia ya da Cilicia Compestris isimlerini vermişlerdir. M. Ö. 1. yüzyıl’da yaşamış olan antik coğrafyacı Strabon’a göre Kilikya Tracheia (Dağlık Kilikya), batı sınırı olan Alanya (Korakesion)‘dan Soloi/Pompeipolis (Viranşehir)’e kadar olan kısımdır. Genel kanaate göre, Dağlık ve Ovalık Kilikya’yı birbirinden Limonlu (Lamas) çayı ayırmaktadır. Kilikya’nın Mersin ilinde kalan bölümünde Mersin ilinin en doğu kısmında kalan Mezitli, Kazanlı ve Tarsus bölgesi Ovalık Kilikya içindedir. Pedias (Ovalık kesim) Sol(o)i ve Tarsus’tan en doğuda İssos’a ve kuzeyde Toroslar’ın, Kapadokyalılar’ın yerleşmiş olduğu kuzey yanındaki, kısımlara kadar uzanır. Bölgede genellikle, geniş ve verimli ovalar bulunur[5] .
Kilikya konumundan dolayı (Harita 1), Kapadokya ve Kuzey Mezopotamya’yı birbirine veya denize bağlayan yolların ve geçitlerin merkezinde olan bir bölgedir. Ticaretin ortaya çıktığı ve iletişim aracı olarak kullanılmaya başlandığı Asur Ticaret Kolonileri Çağı (M.Ö.1950-1750)’ndan itibaren Kilikya, hinterlandındaki bölgelerin kendi üzerinden denize bağlandığı, üretimin bol olduğu ve bu yüzden de büyük kralların istila isteğini arttırdığı bir yer olmuştur. Aynı zamanda tarihin bilinen ilk ve en önemli kara ticaret yolu olan, Herodotos’un belirttiği üzere, Anadolu’nun batısından başlayarak Susa ve Persopolis’e kadar uzanan Kral Yolu’nun Doğu Akdeniz’e açıldığı yolları barındıran bir bölgedir. Tarihi Kral Yolu’nun Doğu Akdeniz’de denizle bağlantısı Kapadokya-Kilikya arasındaki geçitler ve yollar sayesinde olmaktadır[6] .
Tarih içinde, bölgedeki en büyük hakim güç olan Roma İmparatorluğu döneminde, Kilikya Pedias’ın en işlek yolları üzerinde, çevresinde pazar yerleri, gelen tüccar ve yolcuların konaklayabileceği mekanlar ve burada meskun halkın bulunduğu, menzil konumundaki kaleler inşa edilmiştir. Bölgelerin jeolojik özellikleri doğrultusunda bu menziller, 70 veya 75km.de bir kurulduğu gibi, dağlar ve zorlayıcı yollar üzerinde 30 veya 35 km. de bir yapılmıştır. Roma Kültür yapısına göre, bölge halkı, anıt mezar veya nekropollerini yol kenarlarına yapmaktadır. Bu yüzden nekropoller ve anıt mezarlar yol güzergahları konusunda birinci derecede ipuçları vermektedir. Bundan başka yol güzergahları üzerinde villa rusticalar, tapınım merkezleri ve kalelerden oluşan menzillerin de bulunduğu görülmektedir[7] .
Araştırmanın ana hedefi, Antik Dönem’de kullanılan ancak bir sebepten dolayı tarihin bir devrinde kapanan yol güzergahları ve buralardaki yerleşmeler, kaleler, nekropoller, tapınak ve şapeller, gözetleme kulelerini bularak tanıtmak ve Kilikya üzerinden Kapadokya ve Kuzey Mezopotamya’nın denize çıkan yolları üzerinde çok önemli bir geçit ve kavşak olan, Elmedere (Almadere) Geçidi’ni ve buradan geçen güzergahların (Harita 2) gittikleri yönlerde bulunan yerleşim ve kalelerin tanıtılmasına çalışmaktır.
1. Kilikya’nın Yolları Üzerine Yapılan Bazı Çalışmalar
Kilikya’nın Eskiçağ Tarihi’ni aydınlatmak için bölgedeki ilk araştırmalar gezginler tarafından başlatılmıştır. Eskiçağlardan bu yana kullanılan önemli yolların ve geçitlerin tespitini yapan çok sayıda gezgin bölgeyi ziyaret etmiştir. U. B. Alkım’a göre 19.yüzyılda Çukurova’ya gelip araştırma yapan Avrupalı bilim adamı ve gezginlerin sayısı 40 civarındadır[8] . Öncelikle, 1836 yılında bölgeye gelen H. F. Murpy[9] , 1876 yılında E. J. Davis[10], 1882’de F.Schaffer[11] Kilikya’yı Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya’ya bağlayan yollar üzerinde araştırma gezileri yapmışlar, haritalar çizmişlerdir. M. Darga ve H. Anstock 1948 yılında “Akyol”un kuzeyini tespit etmişlerdir[12]. 1903 yılında bölgeye gelen C. Wilson[13], Küçük Asya Rehberi’nde U. B. Alkım’ın bahsettiği-Göksun’dan Meryemçil Beli’ni (kendi tabiri ile Mariançil) aşarak Kadirli (Kars Bazar)’ye geldiğini belirtir. Aynı yol, İngiliz Bahriye İstihbarat Dairesi’nin Küçük - Asya’ya dair hazırladığı rehberde de; Göksun’u Doğu Kilikya’ya bağlayan en kısa yol olarak geçer[14]. Bu yol üzerindeki kalelerden ikisinin P. Leonce Alishan[15] ve Charles Texier[16] tarafından yazıldığını görmekteyiz. Ayrıca V. Langlois, 1852’den 1860’a kadar bölgeye ziyaretlerini sürdüren ve en kapsamlı çalışmayı yapan gezginlerden biridir[17], W. B. Barker[18], G. Bell[19] Seton-Williams[20], M. Gough[21], U. Bahadır Alkım[22], T. S. R. Boase[23], S. Hogasian ve M. Kilbourne[24], Ramsay[25], Ramazan Özgan[26], R. W. Edwards[27], F. Hild- H. G. Hellenkemper[28], K. Molin[29] gibi ve daha başka gezgin ve bilim insanının bölgede araştırmalar ve geziler yaptıklarını biliyoruz. Bunlardan başka; 1988 yılında Doğu Kilikya’da, 1990 yılından itibaren de tüm Kilikya Bölgesi’nde (Alanya’dan Antakya’ya kadar olan alanda) M. H. Sayar başkanlığındaki bir ekip tarafından, “Kilikya’da Epigrafi ve Tarihi-Coğrafya Araştırmaları” projesi kapsamında gerçekleştirilmekte olan yüzey araştırmalarıyla birlikte arkeolojik yerleşim envanteri çıkarılmaya başlanmıştır. Bu çalışmaların bir alt dalı olan ve K. S. Girginer tarafından yürütülen “Adana ve Çevresi Arkeolojik Yüzey Araştırmaları Projesi ve Adana’nın Arkeolojik Dokusunun Belirlenmesi” çalışmaları kapsamında, bölgenin yerleşim envanteri çıkarılmıştır. 2002 yılından itibaren K. S. Girginer tarafından “Kizzuwatna Araştırmaları Projesi” yürütülmektedir. Yine Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından başlatılan ve Avrupa Konseyi ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Adana İli ve İlçeleri Kültür Envanteri projesi dâhilinde, 2004 yılından itibaren, Adana İli ve İlçelerindeki Arkeolojik yerleşimler ve sit alanları belirlenerek tescillenip, kayıt altına alma çalışmaları yapılmıştır.
2. Elmedere (Almadere) Geçidi
Yukarı Ceyhan Havzası’nın en önemli geçitleri olan doğudan batıya doğru; Meryemçil Beli- Mazgaç Beli- Bağdaş Geçidi, Kuzey Mezopotamya’nın ve Kapadokya’nın Kilikya’ya bağlandığı, ana yol güzergahlarını belirleyen geçitleridir. Buradan güneye inildiğinde Kozan (Sizzū=Sision) – Anazarbos – Kastabala - İskenderun Körfezi veya Kozan- Adaniịa yol güzergâhları doğrultusunda, Kilikya Pedias’ın en önemli kentlerine ulaşılır. Kuzeye çıkıldığında da Orta Anadolu’yaKültepe’ye ve daha ilerisine gidilir[30]. Buralar antik ana yol güzergâhlarıdır (Harita 2).
Muhtemelen antik dönemdeki ana yol güzergahlarından olan ve Yukarı Ceyhan Havzası- Yukarı Seyhan Havzası yollarını birleştiren Elmedere (Almadere) Geçidi’nin bağladığı yollar, Bağdaş Beli ve Mazgaç Beli’ne daha doğuda Meryemçil Beli’ne gider. Elmedere (Almadere) Geçidi’ni; Bağdaş Beli- Akyol (Ağyol)’a, Mazgaç Beli- kuzeye, Orta Anadolu’ya, Meryemçil Beli doğuya, Kuzey Mezopotamya’ya bağlar. En doğudan itibaren bu güzergahlardan ilerlersek; Bağdaş Beli- Almadere (Elmedere) Geçidi (günümüzde Akçaluşağı Köyü Göller Yaylası civarındadır)- Akçaluşağı Köyü Esebeleni Mevki (Roma yerleşimi ve nekropolü vardır)[31]- Tokmanaklı Köyü - Tapan Paşalı Köyü (Roma yerleşimi vardır), buradan yol ikiye ayrılır; kuzeye giden yol Tapan Köyü’nün diğer mahallelerine oradan da daha kuzeye Saimbeyli (Badimon) ve doğuya yönelerek Kahramanmaraş tarafına çıkar. Bu yol: U. Bahadır Alkım’ın 1959’da yayımladığı makalesindeki ikinci haritasında belirtilen güzergah olduğunu zannettiği, ancak, esasen haritadaki çizilen bu yola paralel olan daha doğudaki bir güzergahdır. Zira Alkım’ın haritasındaki güzergah doğrudan “Badimon= Saimbeyli”ye çıkmaktadır. Badimon’a çıkan güzergah, bahsi geçen daha doğudaki Akçaluşağı Köyü’nden geçen yol güzergahı olmalıdır. Ancak bu güzergahdan Feke’ye çıkan ikinci bir yol daha vardır[32] ki o da, batıya dönen ikinci yol; Tenkerli[33] - Uğurlubağ (Hefkereyebakan) - Kayadarlığı Geçidi’nden şimdiki Pınargözü Köyünün yukarısından geçerek, Üsküyen Geçidi’nin kuzeyine çıkar. Bir başka yol da Cevizlidere’den Çulluuşağı Köyü’ne ve Üsküyen Geçidi’ne[34] gider. Uğurlubağ Köyü’nde çok stratejik bir mevkide, her yönden gelen yollara hakim bir de kale bulunmaktadır, Kale, güneyden Karasis Kalesi - Kozan yolunu, kuzeyden Feke yolunu, doğudan da Kuzey Mezopotamya’dan gelen güzergahı kontrol etmektedir. Kuzeybatıdaki Kayadarlığı Geçidi’nden de Üsküyen Geçidi yoluna hakimdir. Tenkerli yol ayırımında, batıya giden yol Uğurlubağ güzergahını takip eder. Burada Çukurova Elektrik A.Ş.’nin “Feke Havzası Dağıtım İstasyonu”nun hemen sol (kuzeydoğu) tarafında kayaların içine oyulmuş bir anıt mezara rastlanmıştır. Burası henüz tescil edilmemiştir. Tenkerli’nin güneybatı yönünden girişinde de iki anıt mezar vardır. Bunlar Geç Roma dönemine ait mezarlardır. Kuzeye Tenkerli Köyü’ne dönen yol; köyün içinden geçerek, daha kuzeye yönelir, Tekeç’ten geçip, Abdiuşağı’nı soluna (batı) alarak devam eder - buradaki yamaçlarda şimdi kaybolan bir Kiske (yerel ağızda harabe) kalıntısı bulunmaktaydı - buradan Feke’nin Köleli Köyü’ne ulaşır[35]. Köleli’de de yıkık bir Ortaçağ kalesi bulunmaktadır[36]. Tenkerli Köyü’nün kuzeyinde de anıtsal kaya mezarları kalıntılarına rastlanmıştır[37]. Bu yol henüz tescil edilmemiştir[38]. Feke’den batıya yolalındığında Marankeçili ve Mansurlu üzerinden, güzergah doğruca Kültepe’ye çıkmaktadır. Esasen Mezopotamya’yı Kültepe’ye bağlayan güzergahlardan birisi de burasıdır ve bu güzergahın merkezi de Almadere (Elmedere) Geçidi’dir.
Bu güzergahlar üzerindeki yerleşmelerin durumları şöyledir:
a. Akçaluşağı Köyü
Kozan’ın 35 km. kuzeydoğusundadır. Kahramanmaraş il sınırına yakındır. Elmedere (Almadere) geçidi ile Kahramanmaraş yoluna bağlanır. Antik çağda Bağdaş Beli, Mazgaç Beli, Kiraz Bel ve Elmedere (Almadere) Geçidi ile Kuzey Mezopotamya, Kilikya, Orta Anadolu yol ağlarının üzerindedir. Elmedere (Almadere) Geçidi civarında da yerleşim olması muhtemel kalıntılar mevcuttur.
Elmedere (Almadere) Geçidi, Akçaluşağı Köyü’nün doğusundaki Göller yaylası civarındadır.
Akçaluşağı Köyü’nün batısında Esebeleni mevkiinde 2009 yılında yapılan yüzey araştırmaları sırasında, çok geniş bir yerleşim yeri tespit edilmiştir. Esebeleni’nde bir de nekropol mevcuttur. Köyün Çamlık Mevkiinde de Geç Antik Devre tarihlenen tek nefli bir sakral yapının, kaçak kazılar sonucunda ortaya çıkarılmış olduğu anlaşılan, mozaikli zemini incelenmiştir[39]. Akçalıuşağı Köyü’nün kuzeyinde bir kaya mezarına ait yazıttan arta kalan tek bir satır incelenebilmiştir. Bu tek satırlık yazıtta kullanılan yıl sayısından, Akçalıuşağı Bölgesi’nin Eskiçağda Anazarbos Antik Kenti hakimiyet alanında bulunduğu anlaşılmaktadır[40].
Akçaluşağı’nın kuzey tarafına giden yollar üzerindeki yerleşimler, Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından başlatılan ve Avrupa Konseyi ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen, Adana İli ve İlçeleri Kültür Envanteri projesi dâhilinde ziyaret edilerek Arkeolojik ve sit alanı şeklinde tescil edilmişlerdir.
b. Kuyubeli Kalesi
Burası Uğurlubağ-Tapan yolunun güvenliği için güzergahın kuzey yönüne yapılmış bir kaledir. Ortaçağa tarihlenir. Günümüzde neredeyse kaybolmaya yakın bir durumdadır[41].
c. Uğurlubağ Köyü ve Kalesi
Adana’nın Feke İlçesi’ne bağlı, Feke’nin güneydoğusunda yer alan, jeopolitik açıdan çok önemli bir köy ve yerleşim merkezidir. 1012m rakımlı, yoldan yüksekte, sarp ve dik uçurumlar ile çevrili bir kaledir. Kuzeyinde ve doğusunda yüksek uçurumlar bulunur. Nispeten güneyden çıkmak daha iyidir. Kapısı da güneydedir. Taş işçiliği Kozan Kalesi işçiliğine benzer[42] (Resim 1). Kale ana kaya üzerine inşa edilmiştir. Horasan harçlı, kesme ve moloz taş örgülü, küçük iç hacimli bir kaledir. Batı yönünde üzeri kemerli 6 adet, bir üst kademede ise 3 adet mazgal açıklığı bulunmaktadır. Kalenin uçurumlu doğu kısmında da duvar izi kalıntıları mevcuttur. Kuzey-güney uzunluğu 25 m., doğu-batı uzunluğu 27m. Dir[43] (Resim 2). Ortaçağa tarihlenir, ancak yerin önemi ve yüzey araştırmalarından elde edilen seramik parçaları ile çevresindeki kaya mezarları buranın çok daha önceden kullanılmaya başlandığını düşündürmektedir[44].
Yüzey araştırmalarında rastlanılan seramikler, Geç Roma- Erken Bizans dönemine tarihlenmektedir. Antik yerleşim alanı, kalenin batısına doğru yayılmıştır. Yerleşim alanında bulunan seramikler de, Roma Dönemi’ni çağrıştırmaktadır. Kalıntılardan, bir tapınak olması mümkün alanlara, değirmen taşları ve sunaklara rastlanmıştır. Günümüzde de Uğurlubağ (Hefkereyebakan) Köyü, kalenin batısında yer alır. Uğurlubağ (Hefkereyebakan) ve Tenkerli Köyleri anıtsal kaya mezarlarının bulunduğu bölgeler olmasından dolayı, muhtemelen Roma Dönemi’nde oldukça rağbet edilen yerleşimlerdir.
d. Paşalı Köyü Çorcular Mahallesi Anıt Mezarları
Yapının yakınlarındaki kalıntılardan burada yoğun bir yerleşimin olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde de burası önemli bir yerleşimdir. Yapı, Roma Dönemine tarihlenir. Güneyden oval girişli, kesme blok taş örgülü, ancak çok tahrip edilmiş bir şekildedir. Aynı şekildeki bir anıt mezar yapısının Kistel mevkiinde de olduğu tespit edilmiştir[45]. Buradan kuzeye doğru gidildiğinde Kiraz Bel’den geçilir ve “Badimon= Saimbeyli”ye ulaşılır. Alkım’ın ikinci haritasında çizdiği güzergah burasıdır[46] ama, asıl yeri haritadaki belirtilen yerden daha doğuda olmalıdır[47].
3. Marankeçili – Mansurlu Güzergahı (Batı)
Doğudan gelen güzergahların birbirleri ile bağlantılarının yanısıra batıdan gelip, Kayseri - Sivas tarafına giden yollar da Feke(Vahka)”de birleşir. Kayseri - Yahyalı’dan gelen yol Marankeçili - Mansurlu Güzergahı’nın doğusuna döner, Maran (Yerebakan) Köyü’nden Feke’ye ulaşır. Maran Köyü’nde de Ortaçağdan kalma yıkık bir kale bulunmaktadır[48]. Ayrıca yol boyunca Bizans dilli yazıtlara rastlanır[49].
4. Kozan’ın Doğusundan Saimbeyli’ye Giden Yol
Bir de ovada, Kozan’ın hemen doğusunda, Bucak Kervan Yolu üzerinden, Kozan’a uğramadan kuzeye yönelen bir yol daha vardır. Bu yol üzerinde Kozan’ın doğusunda Eskikabasakal Köyü’ndeki Arkeolojik yerleşim içinde olan Peri Kalesi bulunmaktadır. Yolun devamında Ferhatlı [50], Poşatlı ve Himmetli’den geçerek, Feke’ye uğramadan Saimbeyli’ye varmayı sağlamaktadır[51].
Sonuç
Antik dönemdeki ana yol güzergahlarından olan ve Yukarı Ceyhan Havzası - Yukarı Seyhan Havzası yollarını birleştiren Elmedere (Almadere) Geçidi’nin bağladığı yollar, Bağdaş Beli ve Mazgaç Beli’ne daha doğuda Meryemçil Beli’ne gider. Elmedere (Almadere) Geçidi’ni; Bağdaş Beli- Akyol (Ağyol)’a, Mazgaç Beli- kuzeye, Orta Anadolu’ya, Meryemçil Beli doğuya, Kuzey Mezopotamya’ya bağlar. En doğudan itibaren bu güzergahlardan ilerlersek; Bağdaş Beli- Almadere (Elmedere) Geçidi (günümüzde Akçaluşağı Köyü Göller Yaylası civarındadır)- Akçaluşağı Köyü Esebeleni Mevki (Roma yerleşimi ve nekropolü vardır) - Tokmanaklı Köyü - Tapan Paşalı Köyü (Roma yerleşimi vardır), buradan yol ikiye ayrılır; kuzeye giden yol Tapan Köyü’nün diğer mahallelerine oradan da daha kuzeye Saimbeyli (Badimon) ve doğuya yönelerek Kahramanmaraş tarafına çıkar. Batıya dönen yol; Tenkerli - Uğurlubağ (Hefkereyebakan) - Kayadarlığı Geçidi’nden şimdiki Pınargözü Köyünün yukarısından geçerek, Üsküyen Geçidi’nin kuzeyine çıkar. Bir başka yol da Cevizlidere’den Çulluuşağı Köyü’ne ve Üsküyen Geçidi’ne gider. Uğurlubağ Köyü’nde çok stratejik bir mevkide, her yönden gelen yollara hakim bir de kale bulunmaktadır . Kale, güneyden Karasis Kalesi - Kozan yolunu, kuzeyden Feke yolunu, doğudan da Kuzey Mezopotamya’dan gelen güzergahı kontrol etmektedir. Kuzeybatıdaki Kayadarlığı Geçidi’nden de Üsküyen Geçidi yoluna hakimdir. En önemlisi de batıda Cevizlidere Mevkii’nden Üsküyen Geçidi’ne çıkar. Aslında Uğurlubağ (Hefkereyebakan) Kalesi, Üsküyen Geçidi’nin kuzey ve güneyine bağlanan yolların merkezindedir. Neticede Yukarı Ceyhan Havzası - Yukarı Seyhan Havzası yollarını birleştiren Elmedere (Almadere) Geçidi’ni KayseriSivas yollarına bağlayan bölge Uğurlubağ (Hefkereyebakan) Kalesi ve Cevizlidere Mevkii’dir. Esasen Aslanlı Bel’den, Bağdaş Beli ve Elmedere (Almadere) Geçidi, buradan Uğurlubağ (Hefkereyebakan) Kalesi, Cevizlidere Yolu ve Feke (Vahka) üzerinden batıya Marankeçili ve Mansurlu doğrultusunda direkt Kayseri – Kültepe’ye varan yol, Asur Ticaret Kolonileri Çağı’ndan itibaren kullanılan önemli bir güzergahtır. Muhtemelen tarihin bir döneminde kapanan Cevizlidere yolundan dolayı, Üsküyen Geçidi’nin devamında güzergah güneye yön almış ve günümüzde bilinen güzergah kullanılmaya başlanmıştır. 19. yüzyıl ve 20. yüzyılda bölgeye gelen ve araştırma yapan bizden ve Avrupalı bilim insanları, günümüzdeki bilinen yol güzergahı üzerindeki yerleşmeler, kaleler, kentler ve köyleri inceleme fırsatı bulmuşlardır.