Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Ağrı iline bağlı Patnos ilçesi, önemli Urartu yerleşmelerine sahip olması ile tanınmaktadır. Bu merkezlerden biri olan Kot Tepe, arkeoloji dünyasına “Aznavur" adı ile tanıtılmıştır[1] (Harita 1). Yörenin kaçak kazılarla tahrip edilmesi üzerine başlatılan arkeolojik çalışmalar, yerleşim yerinin tepe kısmında Urartu panteonunun baş tanrısı Haldi’ye ait olduğu düşünülen bir tapınağın açığa çıkarılması ile sonuçlanmıştır[2]. Söz konusu tapınakla ilgili araştırmalar sonraki yıllarda da devam etmiştir. Ayrıca, tepenin yaklaşık 7 km doğusunda bulunan ve arkeoloji dünyasına “Giriktepe" (Değirmentepe) adı ile tanıtılan Giresor Tepe’de de bir Urartu sarayı saptanmıştır[3].
Bilim adamları, günümüze kadar Haldi tapınağının yer aldığı tepeyi “Aznavurtepe” ya da “Anzavurtepe”, Urartu sarayının bulunduğu tepeyi ise “Giriktepe” (Değirmentepe) olarak adlandırmışlardır. Ancak, bu tepelerin haritalarda geçen isimleri Kot Tepe ve Giresor Tepe’dir[4] (Harita 2).
Patnos ilçesinin kuzeybatısında yer alan Kot Tepe, modern yerleşim alanına çok yakın bir konumda bulunmaktadır. Bu tepenin güney kesimi, 34. İç Güvenlik Tugayı’na tahsis edilmiş askeri bir bölgedir (Resim 1). 1990 yılında Kot Tepe’nin üzerine bir röle istasyonu kurulmuş ve güneydoğu yamacına altı adet telefon direği dikilmiştir (Resim 2). Bu çalışmalar sırasında, tepenin alt kısmındaki direklerin dikildiği bölgede üç stel ve bir kaide açığa çıkarılmıştır.
Kot Tepe’de saptanan bu stellerden iki tanesi Ağrı ilindeki Tümen Komutanlığı’na gönderilmiştir. Diğer stel ve kaide ise Tugay’ın orduevi nizamiyesi girişinin hemen sağındaki küçük bir park içinde sergilenmektedir (Resim 3-4). Her iki eser de, yaklaşık 4,5 m. çapında çok kenarlı beton bir platform içine gömülmüştür (Stel 71 cm. ve kaide de 30-32 cm. kadar betonun içinde kalmaktadır). Platformun çevresinde de, üzerine haç motifi işlenmiş mimari taşlar, birer adet küp, dibek ve öğütme taşı bulunmaktadır.
Stelin üzerine yerleştirilmiş tanıtım levhasında, bulunuşu ve bazı özellikleri şu şekilde anlatılmaktadır:
"Bu taş 15.6.1990 tarihinde üzerinde Urartular’a ait Haldi Tapınağı 'nın bulunduğu Kod Tepe güneyinde telefon direği dikerken, toprağın 50 cm. altında 3 taş ve bir kaide olarak bulunmuştur.
M.Ö. 800 yıllarına ait Urartu lahit taşı olduğu sanılan bu taşın uzunluğu 416 cm., genişliği 69 cm. ve kalınlığı 35. cm dir. Aynı yerde bulunan kaidenin uzunluğu 112 cm., genişliği 123 cm. ve kalınlığı 40 cm. dir. Ortası lahit taşına girecek tarzda çukur olarak yapılmıştır. Gerek taş, gerekse kaidesi bölgemizde örneği olmayan blok mermerden inşa edilmiş olup, Urartu taş işçiliğinin en güzel örneklerinden biridir.
15.7.1990 günü bulunduğu yerden alınarak 243. Mekanize Alay Kh. Girişinde koyulmuş olup, daha sonra 10.7.2000 günü 34‘üncü İç Güvenlik Tugayı Askeri Gazino girişine dikilerek muhafaza altına alınmıştır”
Eserlerin mermer olduğu söylenmekle birlikte, gri renkteki bu taş cinsinin andezit veya bazalt taşı olması gerekir. Stelin tüm kenarları, çepeçevre 45 derecelik bir açıyla 1,5-2 cm. genişliğinde kesilerek işlenmiştir. Bu eser, ilk yerleştirildiği yerden şimdiki yerine taşınırken, kaldırıldığı sırada kayarak düşmüş ve yaklaşık orta kısmından soldan sağa doğru diyagonal olarak kırılmıştır. Ayrıca kenarlarında da küçük hasarlar vardır. Stelin onarımı, her iki parçaya da 30’ar cm. derinliğinde üç delik açılması ve bu deliklere 60 cm uzunluğunda 1,2 cm. çapında demir çubukların yerleştirilmesi şeklinde yapılmış, arada kalan boşluklar da çimento ile doldurulmuştur. Ancak iki parça birbirine tam olarak oturtulamadığından, sağ yan arkaya doğru 2 cm. kadar çıkıntı yapmaktadır.
Kaide ise hasarsız bir şekilde korunmuştur. Üzerinde yer alan yuvanın uzun kenarları, kabartma olarak yapılmış düzenli olmayan dörtgenler ile ortalanmıştır. Söz konusu dörtgenler 50 x 10 cm. ölçülerinde ve 1 cm. yüksekliğindedir. Bu kenarlardan biri, dörtgeni tam olarak ortalayan kabartma bir daire nedeniyle ön yüz olarak değerlendirilmelidir. 23 cm. çapındaki dairenin yaklaşık 2 cm. lik bir kısmı dörtgenin içine girmekte ve yuvarlaklık bu kesimde belli belirsiz seçilebilmektedir. Kabartma yüksekliği dairenin ön kısmında 0,5 cm. iken, dörtgenin içerisinde 1 cm. ye çıkmaktadır (Resim 5-6).
Stel ve kaide yuvasının arada hiç boşluk kalmayacak şekilde birbirine tam olarak oturması, bunların birlikte düşünülerek aynı zamanda yapıldıkları konusunda şüphe bırakmamaktadır.
Urartu dininde, yerleşim merkezlerinin içinde yer alan tapınak yapılarının yanı sıra; bazı kutsal alanlar, kayalara oyulmuş kapı nişleri ve açık hava tapınakları da önem taşımaktadır.
Urartu başkentlerinden Tuşpa olduğu bilinen Van Kalesi kayalığının ku-zeydoğu yamacı, kutsal alan örneklerinin en önemlilerinden biridir. Urartu kralı II. Sarduri (M.Ö. 764-735) tarafından M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında yaptırıldığı bilinen bu kutsal alan, günümüzde “Analıkız" olarak anılmaktadır. Söz konusu kutsal alanda, biri daha büyük olmak üzere üst kısımları yuvarlatılmış iki niş kayaların içine oyulmuştur. Bunların içinde de, II. Sarduri’nin askeri eylemlerini anlatan çivi yazılı steller yer almaktadır. Nişlerin önünde bulunan ana kaya da düzeltilerek, uzunlamasına geniş bir yüzey oluşturulmuş ve kurban kanlarının akıtılmasına yaradığı düşünülen bir kanal açılmıştır[5].
Benzer bir kutsal alan da, Elazığ ili Baskil ilçesindeki Kaleköy’de saptanmıştır. Fırat nehri kenarında kurulmuş olan bir kalenin hemen yanında yer alan kaya kütlesinin batı yüzü düzleştirilmiş ve üzerine iki büyük niş oyulmuştur. Bu ana nişlerin dışında, küçük boyutlarda yapılmış sekiz niş daha bulunmaktadır. Nişlerin önünde, iki yanı duvarlarla sınırlandırılmış düz bir alan vardır. Söz konusu alan, nehire doğru alçalan farklı yükseklikteki iki düz alan ile birleşmektedir. Nişlerin üstünde ve yakın çevresinde de, küçük kaya oyukları görülmektedir. Kaleköy’de saptanan bu kutsal alan Orta Demir Çağı’na (M.Ö. 800-600) tarihlendirilmektedir. Ancak, kutsal alanın yanındaki kalenin bir dönem Urartular tarafından kullanılmış olmasına rağmen, nişlerin Urartu yapımı olduğu kesin değildir[6].
Başka bir kutsal alan, Van ili Gürpınar ilçesindeki Çavuştepe’nin (Sardurihinili) Yukarı Kale kesiminden tanınmaktadır. Bu merkez de Urartu kralı II. Sarduri (M.Ö. 764-735) tarafından M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında kurulmuştur. Çavuştepe’de nişler söz konusu olmamakla birlikte, batı surunun dış kesimindeki kaya kütlesi işlenerek düz bir cephe elde edilmiş ve bunun önünde geniş düz bir alan oluşturulmuştur[7].
Kayalara oyulmuş dikdörtgen biçimli kapı nişleri, Urartular tarafından “Haldi Kapısı” olarak adlandırılmaktadır[8]. Bu grubun en eski örneği, Van kalesinin güneyinde bulunan Zıvistan (Elmalı) köyü yakınlarındaki Hazine Piri Kapısı’dır. Yöredeki bir kayalığın batı yüzünde yer alan kapı nişi, 2,80 m. yüksekliğinde ve 6 m. genişliğindedir. Kapı nişinin içinde yer alan bir yazıt sayesinde, anıtın Urartu krallarından İšpuini (M.Ö. 830-810) tarafından, M.Ö. 9. yüzyılın sonlarında yaptırıldığı anlaşılmaktadır[9].
Kapı nişlerinin en önemli örneği ise Van ilinde yer alan Toprakkale’nin (Rusahinili) hemen bausında uzanan, Zimzim dağı kayalıklarının güneybatı kesimindeki Meher Kapı anıtıdır. 4 m. yüksekliğinde ve 2,60/2,70 m. genişliğinde olan Meher Kapı nişi, Hazine Piri Kapısı'ndan farklı olarak iki kademeli bir çerçeveye sahiptir. Nişin içinde yer alan yazıtın ilk satırları, Urartu krallarından İšpuini ile oğlu Menua’nın ortak krallıkları (M.Ö. 820- 810) döneminde, M.Ö. 9. yüzyılın son çeyreği içinde baş tanrı Haldi adına yaptırıldığını ortaya koymaktadır. Yazıtın devamında ise Urartu panteonundaki 79 tanrının adı önem derecelerine göre sıralanmakta ve bu tanrılara verilmesi gereken kurban hayvanlarının sayısı belirtilmektedir[10].
Urartular’da, bu tür kapı nişlerinin içinden tanrıların çıkacağına inanıldığı da bilinmektedir[11]. Konu ile ilgili iki önemli arkeolojik kanıt, Muş ili Malazgirt[12] ilçesi yakınlarında yer alan ve Irak’ın kuzeyinde Revanduz civarında Herir Batas’ta[13] bulunan kapı nişlerinden elde edilmektedir. Etrafında kademeli çerçeve olmayan bu kapı nişlerinde birer tanrı tasvir edilmiştir.
Urartular ’da görülen kutsal alanların diğer bir grubu, en iyi örneği Erzincan ilinde yer alan Altıntepe’de saptanan, stellerin dikili olduğu açık hava tapınaklarıdır. Van ilinin Özalp ilçesinde bulunan Yeşilalıç kutsal alanı ise buraya kadar tanımlanan kutsal niteliklerin hepsini bünyesinde barındıran daha kompleks bir yapıdadır. Bu bağlamda, Kot Tepe buluntularının bilinen benzerleri olarak karşımıza çıkan Altıntepe ve Yeşilalıç’dan elde edilen verilerin ana hatları ile değerlendirilmesi yararlı olacaktır.
Altıntepe açık hava tapınağı, tepenin güneydoğu yamaçlarında yer alan oda mezarların[14] yanında, birinci mezara bitişik durumda açığa çıkarılmıştır. Her iki yapının da yaklaşık olarak aynı zamanda inşa edildiği düşünülmektedir. Mezardan ele geçen yazılı buluntular, Urartu kralı II. Argişti (M.Ö. 714-685) zamanına ait olduğunu göstermektedir[15]. Açık hava tapınağı, taş üzerine kerpiç olarak inşa edilmiş bir duvar ile çevrilmiştir. Kapladığı alanın iç ölçümü 11,70 x 7,75 m. dir. Bu alanın üst kısmındaki duvarlara birer metre mesafede, yan yana yerleştirilmiş dört adet kaide saptanmıştır. Kaidelere ait steller de yıkılmış vaziyette aynı bölgede yer almaktadır. Üst kısımları kavisli olan steller 2,30 x 0,50 x 0,32 m., kaideler ise 1 x 0,70 m. boyutlarındadır. Çok iyi bir işçilik sergileyen bu eserler andezitten yapılmıştır. Ancak, kaidelerin toprak altında kalan 28 cm. lik kısımları iyi işlenmeyip pürüzlü bırakılmıştır. Kaide taşlarının ortasında 40 x 20 x 20 cm. ölçülerinde, dikdörtgen şeklinde birer yuva vardır. Steller bu yuvalara muntazam bir biçimde girmektedir. Yıkılma öne doğru meydana gelmiş, steller yuva kenarlarından kırılmış ve dip kısımları yuvaların içinde kalmıştır. Stellerden üçünün gövdesi de kırıktır. İkinci stelin önünde 50 cm. çapında bir sunak saptanmıştır. Bu sunağın ortasında 14 cm. çapında yuvarlak bir çukur vardır. Ancak, sunulan sıvının dışarı akmasını sağlayacak bir delik yoktur. Taban altında kurban kanlarının veya sunulan sıvıların akmasına yarayan bir kanal kalıntısı da bulunamamıştır. Altıntepe açık hava tapınağı, belirli zamanlarda toplanılıp ölü kültü ile ilgili törenlerin yapıldığı kutsal bir alan olarak yorumlanmaktadır[16].
Van iline bağlı Özalp ilçesinin güneyinde, Yeşilalıç (Pagan) köyü yakınlarında bulunan Yeşilalıç kutsal alanı ise bölgedeki bir Urartu kalesinin hemen yanında yer alan Nazarabad dağının eteklerindeki bir kayalık üzerinde kurulmuştur. Cephesi güneye bakan bu alanda, ilk olarak kayalara oyulmuş dikdörtgen şekilli bir kapı nişi görülmektedir. Meher Kapı nişi gibi iki kademeli bir çerçeveye sahip olan bu kapı nişi, 5,10 m. yüksekliğinde ve 2,40 m. genişliğindedir. Nişin önündeki kayalar düzeltilerek küçük bir platform oluşturulmuştur. Güney ve güneybatıda yönünde bulunan kayalar üzerindeki derin olmayan yuvarlak çukurların kültle ilgili işlevleri olduğu düşünülmektedir[17]. Kapı nişinin içindeki yazıt sayesinde, Yeşilalıç kutsal alanının Urartu krallarından İšpuini ile oğlu Menua’nın ortak krallıkları (M.Ö. 820-810) döneminde, M.Ö. 9. yüzyılın son çeyreği içinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır[18]. Yeşilalıç kutsal alanında herhangi bir stel ele geçmemiştir. Ancak, kapı nişinden 7 m. kadar uzakta, doğu-batı yönünde 3 ve bunların biraz aşağısında, kuzey-güney yönünde de 3 adet olmak üzere, toplam 6 adet kayalara oyulmuş stel yuvası vardır. Birbirinden ortalama 50 cm. kadar uzaklıkta olan yuvalar, 30 x 20 x 20 cm. ölçülerindedir[19].
Kale, saray, tapınak ve yukarıda tanımlanan kutsal nitelikli yerler gibi anıtsal mimari yapıların yanı sıra, bayındırlıkla ilgili çeşitli projeler de üreten Urartu uygarlığında, taşçılık zanaatının son derece gelişmiş bir düzeyde olduğu görülmektedir. Konu ile ilgili olarak yapılan araştırmalar sonucu, söz konusu mimari unsurların yapımında kullanılan malzemenin çıkarıldığı taş ocakları ve bunların işlendiği atölyeler hakkında önemli bilgiler elde edilmiştir[20]. Bu tür taş işleme atölyelerinin en büyüğü olan Alniunu kenti, Urartu stelleri hakkında veriler de ortaya koyduğundan ayrı bir önem taşımaktadır. Van kalesi (Tuşpa) kayalığının güneyinde yer alan Alniunu kenti ve taş işleme atölyesi oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Yerleşim yerinin yakın çevresinden çıkarılan kireçtaşı bloklar işlenmemiş, işçiliği yarım bırakılmış ya da tamamen işlenmiş bir halde bu alanda görülebilmektedir. Alniunu atölyesinde herhangi bir stel ele geçmemiştir. Ancak, kare ya da dikdörtgen şeklinde yapılmış blokların bir kısmı dikdörtgen kesitli stel yuvalarına sahiptir. Daha büyük boyutta olan bazı bloklarda ise stel yuvaları yan yana üçlü gruplar oluşturacak şekilde yapılmıştır. Üçlü düzenleme içeren örneklerin ölçüleri, ortalama 1,5-2 x 0,7 x 0,6 m. olarak saptanmıştır. Özenle işlenmiş çok sayıdaki örnek, tüm işçiliğinin bu atölyede tamamlandığını ortaya koymaktadır. Üçlü düzenleme anlayışı, Yeşilalıç kutsal alanındaki kayalık zeminde karşımıza çıkan yuva grupları ile uyum sağlamaktadır. Tekli bloklar ise Altıntepe’de açık hava tapınağında tespit edilen kaideler ile benzerlik göstermektedir[21]. Aynı durum, Kot Tepe buluntuları için de geçerlidir.
Urartu yazılı belgelerinde, taş stellere NA4puluši(e) adı verilmektedir[22], Altıntepe ve Kot Tepe’de açığa çıkarılan stellere ek olarak, bu tür bazı örneklerin geçmiş yıllarda Van civarında görüldükleri de söylenmektedir[23]. Aynı biçimde yapılmış, ancak üzerlerinin yazıtlı olması bakımından farklılık taşıyan steller Urartular’da daha yaygındır. Söz konusu yazıtlar genellikle askeri faaliyetlerden bahsetmektedir[24]. Üzerleri yazıtlı olan steller günümüzde Van Müzesi’nde de sergilenmektedir[25].
Yazıtlı steller ile ilgili olarak, Van ili Muradiye ilçesinde yer alan Karahan köyünden ele geçen steller önemli bir buluntu grubu oluşturmaktadır[26]. Karahan stellerinden birinin üzerinde, “...Sarduri oğlu İšpuini Tanrı Haldi için Haldi kentinde bir Haldi kapısı yaptırdı ve Tanrı Ua için bir kutsal steller (alanı) inşa etti...” cümleleri okunmaktadır. Nerede olduğu bilinmeyen Haldi kentindeki bu stellerin kutsal bir alan oluşturduğu düşünülmektedir. Diğer bir stel üzerinde de “Tanrı Šuini için İšpuini oğlu Menua bu steli dikti; İšpuini oğlu Menua ve Menua oğlu İnušpua’ya Tanrı Šuini yaşam, sevinç ve yücelik versin” denilmektedir. Van ili Muradiye ilçesinde yer alan Köşk köyünden ele geçen ve Menua tarafından diktirildiği belirtilen bir stel üzerinde ise “Haldi’ye bir öküz ve üç koyun kurban edilmeli, Haldi kapısına ve stellerin önünde şarap libasyonu yapılmalı” yazılıdır[27].
Urartular’da tanrılar için düzenlenen dini törenlerde yapılan en önemli tapınma, kurbanlık hayvanların kesilmesidir. Parçalanan etlerin bir kısmının tanrılara sunulmasına ek olarak, hayvan kanı ve şarap başta olmak üzere sıvı kurbanı da yapılmaktadır. Açık hava tapınağı şeklindeki kutsal alanlarda düzenlenen dini törenlerin büyük bir kısmı da olasılıkla steller önünde gerçekleştirilmekte ve çoğunlukla sıvı kurbanı yapıldığı düşünülmektedir[28]. Yazılı belgelerden elde edilen verilere ek olarak, bu konuda gliptik sanatından tanınan tasviri kanıtlar da bulunmaktadır. Söz konusu örneklerden ilki bir mühür baskısı üzerindedir. Bu örnekteki sahnede, platform üzerine dikilmiş üç stelin karşısında bir insan figürü durmakta ve yanında da bir libasyon kabı bulunmaktadır[29]. Diğer bir örnek ise Van Müzesi’nde korunan mühür üzerinde yer almaktadır. Bu eserdeki sahnede de, stellerin önüne yerleştirilmiş yemek masasının yanında duran bir insan figürü libasyon yapmaktadır[30].
Urartu dininde önemli bir yeri olduğu anlaşılan bu stellerin, ne anlam taşıdığı henüz kesin olarak açıklanamamıştır. Bunların Urartu panteonunun ilk üç veya dört tanrısını simgeledikleri düşünülmektedir. Söz konusu tanrılardan ilk üçü Haldi, Teišeba ve Šuini’dir. Diğer tanrının ise Meher Kapı anıtındaki listede yer alan dördüncü tanrı Hutuni veya baş tanrıça Arubani olabileceği varsayılmaktadır[31]. Yeşilalıç kutsal alanındaki stel yuvalarının altı adet olması nedeniyle, listede daha sonra gelen bazı tanrıların adları da gündeme getirilebilir.
Stellerin ve bunların önünde libasyon yapma geleneğinin, Urartular’a nereden geldiği konusunda da kesin bir kanıt yoktur. Benzer örnekler Anadolu, Suriye ve Filistin’de M.Ö. 2. binin başlarından itibaren tanınmaktadır. M.Ö. 1. binde ise İran’da Urmiye gölünün güneyinde yer alan Hasanlu’da saptanan örnekler vardır. Daha kaba bir yapıda olan bu steller, yerleşimin IV. tabakasında bulunan II. Yanmış Yapı’nın önündeki taş döşeli avluda yer almaktadır. Urartu kralı Menua (M.Ö. 810-786) tarafından saltanatının ilk yıllarında ele geçirilen Hasanlu'nun IV. tabakası, Batı İran’da II. Demir Çağı’na (M.Ö. 1100-800) tarihlendirilmektedir[32]. Diğer yandan, Yeşilalıç kutsal alanındaki stel yuvaları şimdiye kadar Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki en erken örnekler olarak değerlendirilmiştir. Hasanlu’nun Urartular’ın eline geçmesi ile Yeşilalıç kutsal alanının ve olasılıkla yakınındaki kalenin inşası yaklaşık olarak aynı tarihlere rastlamaktadır. Bu bakımdan stel dikme ve önlerinde libasyon yapma geleneğinin, Urartular’a Kuzeybatı İran’dan geldiği düşünülmektedir[33].
Kot Tepe’de saptanan buluntular, büyük bir olasılıkla bu yerleşim yerinde de bir açık hava tapınağının var olduğuna işaret etmektedir. Eserlerin bilimsel bir kazı çalışması sonucu ele geçmemiş olması, Altıntepe’deki gibi birbirinin yanında yer alan mezarlar ve açık hava tapınağından meydana gelen bir kompleksin bulunup bulunmadığı sorusunu bugün için cevapsız bırakmaktadır.
Kot Tepe, Altıntepe ve Yeşilalıç buluntuları birbirleriyle karşılaştırıldığında önemli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Kot Tepe ve Altıntepe stelleri, yerleşim yerlerinin güneydoğu kesimlerinde ele geçmiştir. Yeşilalıç kutsal alanındaki üçlü yuva gruplarından biri de güneye dönüktür. Bu bakımdan, söz konusu kutsal alanlarda belirli bir yön anlayışı bulunduğu görülmektedir.
Kot Tepe stelinde kenarların kesilerek işlenmiş olmasına karşılık, Altıntepe stelleri düz kenarlıdır. Altıntepe’deki ikinci stelin önünde yer alan ortası çukur sunağın libasyon ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Kot Tepe kaidesinde ise ön kısımda kabartma bir daire bulunmaktadır. Bu kısım, içlerinde sıvı ya da katı maddeler bulunan sunu kaplarının yerleştirildiği bir yer olmalıdır.
Buluntuların ölçüleri de önemli bir değerlendirme kriteri oluşturmaktadır. 4,16 x 0,69 x 0,35 m. ölçüsündeki Kot Tepe steli, 2,30 x 0,50 x 0,32 m. boyutlarındaki Altıntepe stellerinden 1,5-2 misli kadar daha büyüktür. Doğal olarak Kot Tepe kaidesi de Altıntepe kaidelerinden daha büyüktür. Kot Tepe kaidesindeki stel yuvası 69 x 35 x 40 cm. ölçüsündedir. Bu ölçü 30 x 20 x 20 cm. boyudanndaki Yeşilalıç stel yuvalarının da yaklaşık iki katıdır. Saptanan ölçüler, Kot Tepe buluntularını şimdiye kadar tanınan en büyük Urartu kült stelleri konumuna getirmektedir[34].
Kot Tepe’deki stellerden ikisinin kaidesi ele geçmemiştir. Stel ve kaidelerin üçten fazla sayıda olması da ihtimal dahilindedir. Buluntuların tarihlendirilmesi konusunda yeterli bir veri yoktur. Bununla birlikte bazı varsayımlar üzerinde durulabilir. Kot Tepe’de açığa çıkarılan Haldi tapınağındaki yazıtlar, Urartu kralı Menua (M.Ö. 810-786) tarafından yaptırıldığını ortaya koymaktadır[35]. Kot Tepe açık hava tapınağı da, Haldi tapınağına yakın bir zamanda inşa edilmiş olmalıdır. Bu durumda, Kot Tepe açık hava tapınağının Urartu krallarından İšpuini ve Menua’nın ortak krallıkları (M.Ö. 820-810) dönemine tarihlenen Yeşilalıç kutsal alanından kısa bir süre sonra yapıldığı ve Urartu kralı II. Argişti (M.Ö. 714-685) zamanına tarihlenen Altıntepe açık hava tapınağından daha önce inşa edildiği söylenebilir.