Klasik Çağda Atina döneminin (M.Ö. 454-404) önemli olaylarından biri de Atina'nın önde gelen devlet adamlarından general Perikles'in Karadeniz Seferidir[1]. Bize Karadeniz Seferi konusunda bilgi veren tek kaynak eskiçağ biyografi yazarı Plutarkhos (M.S. 50-120)'a aittir ve bu sefer ile ilgili iki yeni çalışma yapılmıştır. Birinci çalışmada, Plutarkhos'un seferle ilgili gözlemlerinin yanlış olduğu ön görülerek, Atinahlar'ın Perikles'in seferi sonucu Karadeniz'e herhangi bir koloni göndermediği ana fikri tartışılır[2]. İkinci çalışmada daha da ileri gidilerek Plutarkhos'un Karadeniz Seferi ile ilgili gözlemlerinin Atina'da Hellen birliği fikrinin çok güçlü olduğu M.Ö. 4. yüzyılda uydurulmuş olabileceği, dolayısı ile Plutarkhos'un Atinahlar'ı bu seferi düzenlemiş gibi göstererek bizleri yanılttığı öne sürülmektedir[3]. Ayrıca bu iki çalışmada yazarlar seferin Atina açısından politik ve ekonomik sonuçlarının önemli olmamasını kendi tartışmalarını desteklemek için kullanmaktadırlar.
Bize göre bu seferin düzenlendiği andaki Atina'nın iç siyasi durumu göz önünde tutulduğunda Plutarkhos'un gözlemlerine bir dereceye kadar hak vermek gerekmektedir. Perikles Atinalılar'ın girişilen seferin gelişim çizgisi üzerine doğal olarak ortaya çıkan bir takım başka siyasi ve ekonomik çıkarlar elde edebileceğinin farkındaydı ve aşağıda açıklanacağı gibi Atinalılar'ın nihayetinde az da olsa bu sefer sonucunda bazı pratik faydalar elde ettiği görülmektedir. Fakat başlangıçta Perikles'i bu seferi düzenlenmeye iten temel etken, Atina devletinin iç siyasi sorunundan kaynaklanan ilgiyi başka bir tarafa çekme arzusu olabilirdi.
Kesin tarihinin bilinmemesine rağmen, Atinalılar'ın Byzantion ötesine ilk kez donanmalarını gönderdikleri, Perikles'in ünlü Karadeniz Seferi'nin M.Ö. 436/5 yılları civarında düzenlendiği çok muhtemeldir[4]. Plutarkhos Perikles'in Karadeniz Seferi ile ilgili şu görüşlere yer vermektedir:
"Perikles Karadeniz'e büyük ve muhteşem bir şekilde donatılmış bir donanma ile açıldı ve orada Hellen şehirlerine hürmetkâr bir şekilde davranıp müzakere ile onların arzuladığı çeşitli yerel antlaşmalar yaptı. Bu arada Karadeniz çevresindeki komşu barbar devletlerinin kralları ve genç prenslerine sadece Atina askeri gücünü değil, aynı zamanda Atinalılar'ın donanmaları ile kendilerinden emin ve bağımsız bir şekilde Karadeniz'de istedikleri yere seyredebileceklerini ve bu sularda hakimiyeti sağlıyabileceklerini gösterdi.[5]
Bize göre Plutarkhos'un yukarıdaki açıklamasında yer alan iki nokta dikkate alınmalıdır. Bunlardan birincisi ilk cümlede yer alan, Perikles'in Hellen şehirleri ile yerel antlaşmalar yapıp onlara iyi davrandığı bölümdür ki bizce bu Atinalılar'ın seferin gelişimi sürecinde fırsatları değerlendirerek elde etmiş oldukları siyasi veya ekonomik çıkarlar hükmünde değerlendirilebilir. Diğer cümle ise Atina İmparatorluğu'nun gücünü Karadeniz ve çevresindeki diğer yeni krallıklara ve prensliklere gösterdiği bölümdür. Siyasi alanda sadece bir güç gösterisinde bulunma arzusuna dayanan bu bölüm ise Perikles'in sefere çıktığı anda kafasında olan asıl niyetine işaret edebilir. Bu seferin düzenlendiği sıradaki Atina'nın iç siyasi durumunun da Perikles'in bir güç gösterisinde bulunma arzusunu desteklediği görülmektedir.
Tarihte her olayın sebebi zamanının şart ve koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Plutarkhos Karadeniz Seferi ile ilgili gözlemlerini verdiği metinden hemen sonraki paragrafta, bu seferin düzenlendiği zamanda Atina'daki iç siyasi gelişmeler ile ilgili olarak şu noktaya işaret etmektedir; "Perikles'in Atina vatandaşlarının tahriklerine göz yummadığı durumlar vardı. Atinalılar o zamanda ellerinde bulunan güç ve zenginlikle sarhoş olup Pers İmparatorluğu'ndan Mısır'ı geri alarak bu imparatorluğun hakimiyeti altındaki sulara saldırmaktan söz ettiklerinde, Perildes bu tür maceralara sürüklenmeyi reddetti. Bir çok Atina vatandaşı daha aşırı gidip sonuçlarını düşünmeden Sicilya'yı fethetmeyi tutku haline getirmişti. Bu tutku daha sonra Alkibiades ve diğer demagagoslar tarafından alevlendirilmişti. Hatta Kartaca ve Etruria'ya saldırma hayalleri vardı..."[6]
Yukarıdaki metinden anlaşıldığı gibi seferin düzenlendiği zamanda Perikles'i dış fetihlere zorlamak için üzerinde Atina halkının büyük bir baskısı vardı. J. de Romilly bu dönemle ilgili olarak şöyle demektedir: "Şehir tamamıyle ilgisiz değildi, fakat bu tasavvur sadece ikinci derecede ve aralıklarla gelen bir aksiyona ilham verdi. Bir çok vatandaş ekonomik yönü hiç mi hiç düşünmeyerek emperyalist bir tutumu benimsedi ve hazineyi doldurmayı düşünenler de parayı sadece diğer fetihler için kullanma niyetindeydi: güç zenginliğe değil, zenginlik güce yolaçtı.[7] Yukarıda verilen alıntıda da Plutarkhos, Karadeniz seferinin düzenlendiği dönemde Atinalılar'ın refah ve güç sarhoşluğu içinde olduğunu vurgulamaktadır[8]. Buna göre ekonomik zenginlik ve siyasi güç içinde bulunan Atina halkının psikolojik olarak daha fazla kontrol etme duygusu içine girmiş olduğu görülmektedir. Muhtemelen seferin düzenlendiği sırada, Atinalılar maddi faydalardan daha çok kendi yaşama biçimleri ve idari yapılarını diğer insanlara empoze etmeyi düşünüyorlardı[9]. Çünkü bunlar Atinalılar'a daha büyük bir şöhret sağlayabilir ve saygınlıklarını arttırabilirdi. Böylelikle Atinalılar diğer insanları kendileri gibi medenileştirerek psikolojik ve ruhani olarak kendilerini tatmin etmek isteyebilirlerdi[10].Karadeniz seferinin düzenlendiği zamanda ekonomik zorunluluk yukarıda aktarılan metinde geçen diğer fetihler arzusu için ana sebep olmuş olsaydı , Plutarkhos muhtemelen bundan da söz ederdi. Daha sonra Peloponnesos Savaşı sırasında (M.Ö. 431-404) gerekli kaynaklardan yoksun oldukları zaman Atinalılar'ın öncelikleri tekrar ekonomik çıkarlar üzerine yönelecekti.
Plutarkhos'un bahsettiği gibi Atina'nın siyasi güç ve ekonomik refahının zirvesinde olduğu bir dönemde Perikles, temelde acil, zorunlu siyasi ve ekonomik çıkarlar elde etmeye dayanmayan fetihler düzenlemek isteyen Atina halkının bu düşüncesini kırmaya, yabancı devletlerin işlerine karışma arzusunu frenlemeye ve halkını n güçlerini kazanmış olduklarını savunmaya yönlendirmeyi amaçlamış olabilirdi[11]. Eğer Atinalılar daha fazla servete ihtiyaç duymuş olsalardı, Perikles bu düzenlenmek istenen fetihlerin sonucunda ortaya çıkacak pratik faydalardan Atinalılar'ı yoksun bırakmayı düşünmezdi. Atina vatandaşları, M.Ö. 449 yılında Persler ile imzalandığı görülen Kallias antlaşmasını[12] göz ardı ederek Pers devletine doğrudan saldırmak istediklerinde Perikles vatandaşların duygularını dizginlemek isteyip, onların ilgilerini başka yere çekmeye gerçekten ihtiyaç duyabilirdi. Perikles bu sayede Karadeniz Seferini düzenleyerek Mısır ve fethedilmesi zor diğer bölgelere yönelik Atinalılar'ın şiddetli arzularını gidermiş olacaktı.
Karadeniz’in seçilmesinin Atina İmparatorluğu'nun tabiatından kaynaklanması muhtemeldir. Bu imparatorluk deniz gücü üzerine kuruluydu. Plutarkhos, Perikles'in birçok vatandaşın sekiz aylık ücretle hizmet edip aynı zamanda denizciliği uygulayıp öğrendiği altmış tane triremesi heryıl sefere gönderdiğini ve bunu da sırf Atina halkını hoşnut bırakmak için yaptığını bildirmektedir[13]. Atinahlar'ın Perikles'den önce fırtınalı, kıyılarının bir kesimi keskin kayalıklardan oluşan ve geniş çaplı korsanlık olayları [14] yaşanan Karadeniz'e sefer düzenlediğine veya herhangi bir koloni gönderdiğine dair bir delil de yoktur. Böylelikle Atina gücünün doruğunda iken Perikles meydan okuma anlamında Atina donanmasının Karadenizde bile hakimiyeti sağlayabilecek kapasitede olabileceğini göstermek istemiş olabilirdi. Aynı zamanda Atinalılar bölgenin Krallık ve Prensliklerine güçlerini gösterecekler ve onlar tarafından da tanınacaklardı . Muhtemelen Persler'in Karadeniz'e yönelik ilgisi zayıf olduğundan,[15] bu sefer doğrudan doğruya onların tepkisine yol açmayacaktı.
Karadeniz seferi ile bir güç gösterisinde bulunma arzusu tabi olarak seferin gelişim sürecinde Atinalılar için bazı başka ekonomik ve politik çıkarlar da sağlayacaktı. Sefer ile ilgili yukarıda aktarılan gözleminin birinci cümlesinde Plutarkhos, Perikles'in bu sefer sırasında diğer Hellen şehirlerine iyi davranıp onların arzuladığı antlaşmalar yaptığını bildirmektedir. Plutarkhos'un bu gözleminden Atinalılar'ın tamamiyle tek taraflı olarak fedakarlık yaparak bu şehirlere yardımda bulunduğu sonucu çıkarılabilir. Fakat bizce bu noktada Plutarkhos Hellen birliği fikrini ön plana çıkararak konuyu abartmakta ve bizleri bir dereceye kadar yanlış yönlendirmektedir. Bu iyilikleri yaparken Atinalılar'ın kendi çıkarları için kontrol mekanizmalarını tam olarak durdurduğu söylenemez.
Plutarkhos Perikles'in antlaşmalar yapmış olduğu Karadeniz'deki çeşitli Hellen şehirlerinden ve bu antlaşmaların içeriğinden bahsetmektedir. Ancak aşağıda belirtileceği gibi Plutarkhos gözlemlerinde sadece sefer sırasında Atinahlar'ın Sinop'a müdahelesine yer vermektedir. Bu da sefer öncesinde planlanmış bir müdaheleden çok Perikles'in pragmatik düşünüşlü olması nedeniyle sefer sırasında meydana gelen bir gelişmeyi Atinalılar'ın siyasi çıkarı için kullanmak istemesinden kaynaklanmış gibi görünmektedir.
Plutarkhos Sinop tiranı Timesilaus'a karşı yardım etmek için Lamakhos'un kumandası altında bir kara gücü ve 13 savaş gemisi ile beraber Timesilaus tarafından önceden sürülmüş bir grup insanı Perikles'in Sinop'ta bıraktığını bildirmektedir. Tiran ve onun destekçileri şehirden sürüldükten sonra, Perikles Atina'ya döndüğünde meclisten bir kararname çıkarmış ve bu kararname ile 600 Atinalı gönüllünün Sinop'a yelken açmalarını ve önceden tirana ve destekçilerine ait olan ev ve toprakları kendi aralarında bölerek yerleşmelerini sağlamıştır[16]. Göründüğü kadarı ile Timesilaus Atinalılar'la işbirliği yapan bir grup politik hasımını sürmüştü. Eğer bu sürgün edilenler Atina'ya yardım için gelmemişlerse,[17]Perikles'in Karadeniz'de bulunma fırsatından yararlanıp askeri yardım umabilirlerdi.
En önemli nokta Atinalılar'ın seferden önce Sinop'u ele geçirmek gibi kesin bir amacının olmayabileceğidir. Sefer sırasındaki bu beklenmedik gelişmeden dolayı, Perikles'in kendisinin elindeki büyük güçle doğrudan olarak müdahele etmektense muhtemelen başarılı olabileceklerini düşünerek Sinop muhalefetini desteklemek için buranın çevresinde gerektiğinden daha az güç bıraktığı ve kendisinin geri döndüğü görülmektedir. Daha sonra başarılı olduklarını görünce bir kararname çıkarttırarak buraya Atinalı gönüllüler göndermiştir.
Plutarkhos M.Ö. 450'den hemen önceki yıllarla ilgili gözlemlerinde Atinalılar'ın değişik yerlere kleroukhiaları [18] gönderdiğini bildirmektedir[19]. Plutarkhos'un Sinop'a özellikle "Atinalı gönüllüler" (Athenaion ethelontas) gönderildiğini yazması bu gönderilen kişilerin tam anlamıyla yoksul olmayıp kendi demokratik rejimlerini, dolayısıyla kendi hayat tarzlarını buradaki halka empoze etme niyetinde olan insanlar olduğunu önerebilir. Bu gönüllüler Sinop'ta yaşayan Atina destekçisi yerel halkla beraber tiran ve destekçilerinden istimlak edilen toprak ve evlere yerleştirildi ve kimileri nihayetinde burada Atina'dan daha iyi hayat şartlarına sahip oldular. Muhtemelen şehirde bir çeşit garnizon olarak görev yaparak Atina sempatizanı demokratik rejimi desteklemeye devam ettiler. Sonuçta Perikles'in bu fırsatı değerlendirmedeki siyasi amacı Sinop'un da demokratik rejimin getirilerinden yararlanmasını sağlamak olabilirdi[20].Fakat aynı zamanda Sinop uzun vadede meydana gelebilecek büyük bir savaş zamanında ihtiyaç duyulduğunda Atina devletine temel gereksinim maddeleri ve siyasi destek sağlayabilecekti[21].
Aynı zamanda Amisos'(Samsun) da bir Atina yerleşiminin kurulma ihtimali de vardı. M.Ö. 4. yüzyıl tarihçisi Khios'Iu Theopompus'a göre bu yerleşim birimi Miletliler tarafından kurulmuştur. Kapadokyalılar'ın kontrolündeki bir dönemden sonra Athenokles ve ismini Piraeus'a çeviren Atinalılar tarafından kolonileştirilmiştir[22]. Ayrıca bu şehrin Piraeus olarak tekrar isimlendirildiğini gösteren M.Ö. erken 4. yüzyıla ait sikkeler vardır[23]. M.Ö. 70 yılında Karadeniz şehirlerinin siyasi yapısının yeniden düzenlenmesi aşaması bağlamında Appian şöyle söz eder: "Roma generali Lukullus aynı şekilde deniz yolu ile kaçan Amisos vatandaşlarını tekrar evlerine yerleştirdikten sonra onlara yakınlık duydu ve Atina halkına Alexander tarafından gösterilen lütfu taklit etme gayreti ile şehre bağımsızlığını bahşetti ve vatandaşlarını hızla geri çağırdı. Çünkü bunların Atinalılar'ın deniz imparatorluğu zamanında Atina tarafından yerleştirilmiş olduğunu ve başlangıçta demokratik bir hükümete sahip olup daha sonra uzun bir süre için Pers Kralları'na bağımlı kalmış ve nihai olarak demokrasilerinin Alexander tarafından bir kararname ile restore edilmiş ve en son olarak Karadeniz Kralları'na hizmet etmek zorunda bırakılmış olduklarını öğrenmişti."[24] Bundan anlaşıldığı kadarıyla şehrin nüfusu boşalmış ve tekrar Atinalılar tarafından arttrılmıştır. Bu şehrin Atinalılar tarafından yerleşim tarihi karanlıktır. Fakat Pers ve Peloponnes Savaşları arasında bir tarih Atinalılar Amisos'a Perikles'in seferi sonucunda yerleştirilmiş olabilirdi. Çünkü İskenderiye'li eski Roma tarihçisi Appian(M.S. ca. 150) tarafından yukarı da işaret edildiği gibi Atina vatandaşları "Atina denizlere hakim olduğu zaman" yerleştirilmişti. Muhtemelen Athenokles[25]isminde bir tirandan alınmış ve Atina vatandaşları şehre getirilip önceki Atina karşıtı yerleşimcilerden istimlak edilen topraklara yerleştirilmiştir. Böylece bu şehirde Sinop örneğini takip etmiş gibi görünmektedir.
Sinop tiranının tahtından uzaklaştırılması olayında olduğu gibi Perikles, ummadığı fakat bu sefer sonucunda ortaya çıkan fırsatlardan en üst düzeyde yararlanmayı amaçlamıştı. Fakat elimizdeki yetersiz kaynaklar göz önüne alındığında, Atinalılar'ın Karadeniz çevresindeki sadece birkaç şehrin iç güvenliklerinden kaynaklanan problemlerini bahane ederek Atina sempatizanı demokratik hükümetlerin oluşumunu sağladıkları görülmektedir. Bu fırsatların değerlendirilmesi ilk safhada Atina'nın demokratik rejimini ve hayat tarzını siyasi olarak yaymaya yönelik bir ideolojinin sonucu olarak görülebilir. Fakat uzun vadede Atina'nın ekonomik çıkarlarına da hizmet edebilirdi.
Bütün bunlara rağmen Karadeniz Seferi sonucunda elde edilen siyasi ve ekonomik çıkarların gerçekte çok önemli olmadığı anlaşılmaktadır. Perikles'in bu sefer sırasında ziyaret ettiği iddia edilen bütün şehirlerden vergi topladığına dair hiç bir delil yoktur. Sinop ve muhtemelen Amisos gibi güvenliğini sağladığı şehirlere vergi uygulayıp uygulamadığı da bilinmemektedir. Eğer bu iki şehir sefer sonucunda (M.Ö. 436/5) Attika-Delos Deniz Birliği'ne katılmış olsalardı, Peloponnesos Savaşı öncesi Birliğin "vergi listeleri’nde[26] görülürlerdi.
Diğer taraftan Karadeniz'den şehir isimleri ilk kez Birliğin M.Ö. 425/4 yılında değerlendirilen vergi listesinde ortaya çıkmaktadır[27]. Bu yıldaki değerlendirmenin yazılı olduğu kitabenin günümüze kadar gelip restore edilmiş fragmenterlerinden bu değerlendirmenin Thudippus tarafından meclise sunulan kararname sonucunda yapıldığı görülmektedir. Bu kararname kuvvetli dili ile göze çarpar. Önemi ise vergi miktarlarını iki-üç kez arttırması ve vergi ödeyebilecek bütün şehir devletlerini listelemesidir[28]. Yüksek miktardaki bu verginin acilen toplanmasını gerektiren nedenler arasında savaş için para toplanması ve Kleon'un bu kaynağı kendi finansal çıkarları için kullanmak istemesi bulunmaktadır[29]. Listedeki bazı şehirler Atina'dan çok uzaktaydı ve vergi toplamak çok uzun zaman alabilirdi. Bunu yapmak büyük bir gayret ve kaynak gerektirdiğinden bütün şehirlerden her yıl vergi toplanmayabilirdi. Hatta bunu yıllara yaymak zorunda kalabilirlerdi[30]. Bu sebeple Atinalılar'ın M.Ö. 425/4 yılında listeleri mümkün olduğu kadar geniş tutma ihtimalleri vardı. Kleon'un gerçekçi olmayan miktardaki bu vergiyi pratikte toplamış olabileceği de şüphelidir. Gerçi şehirlerin isimlerinin çok küçük bir kısmı yeniden restore edilip okunmaya çalışılmışsada, Karadenizin Kuzey ve Güney kıyılarından bir çok şehre de bu yılın vergi listelerinde yer verilmiştir[31]. Aynı şekilde bu yüksek sayıdaki Karadeniz şehrine hayali bir şekilde propaganda yapmak için listelerde yer verilmiş olabilirdi[32].
Sonraki basamak bu durumdan memnun olmayan Birlik üyesi devletlerin karşı koymasına rağmen Atinalılar'ın vergi toplamaya devam etmesi olacaktı[33]. Thukydides Lamakhos'un M.Ö. 424 yılının yazında 10 gemi ile Karadeniz'e açıldığından söz etmektedir. Fakat Lamakhos "Herakleia [Karadeniz Ereğlisi] toprağında Calex nehrine demirlediğinde kısa sürede meydana gelen su baskını nedeni ile gemilerini kaybetti. Kendisi boğazların berisinde Asya da yaşayan Bithynia Trakyalılar'ın toprakları arasından yaya olarak gitti ve Karadeniz’in ağzında Megara kolonisi olan Kalkhedon [Kadıköy]' a ulaştı."[34]
Atinalılar göründüğü kadarı ile uzaklığı, fırtınalı havası, çevresinde barbar kabile ve korsanların bulunması sebebi ile bu bölgeden vergi toplanması zorluklarını düşünerek Perikles'in Karadeniz seferi sırasında bölgeyi tanımış ve muhtemelen oradaki şehir ve kabilelerle bazı dost ilişkileri olmuş Lamakhos'u vergi toplamak için Karadeniz'e göndermeyi uygun buldular. Buna rağmen yukarıda aktarılan Thukydides'in gözleminden Lamakhos'un tabi nedenlerden dolayı bu vergi toplama işinde tam olarak başarılı olamadığı görülmektedir.
Gerçekte Herakleia (Karadeniz Ereğlisi) M.Ö. 425/4 yılında değerlendirilen Attika-Delos Deniz Birliği'nin vergi listelerinde ismi restore edilebilen sadece iki şehirden biridir[35]. Önemli olan nokta İstanbul Boğazı'na yakın olmasıdır. Bize göre Lamakhos kısa mesafeli bir harekatta bile başarılı olamadıktan sonra, Atinalılar'ın Karadeniz'in daha uzak ve bilinmeyen bölümlerinden nasıl vergi toplanabilmiş olabileceklerinin tekrar düşünülmesi gerekir. Ayrıca Herakleia vatandaşlarının kolaylıkla vergi ödemeye boyun eğmediklerine dair kanıt da vardır[36]. Atina İmparatorluğu'nun dağılma süreci olan M.Ö. 5.yüzyıl sonlarında Herakleia ve özellikle Sinop'un Karadeniz'in geniş sularına hakim olduğunu ve güçlü olduklarından diğer Hellen şehir devletlerinin isteklerine boyun eğmediklerini de görüyoruz[37]. Atinalılar özellikle Peloponnesos Savaşı sırasında (M.Ö. 431-404) Byzantion'un ötesine seyeredemeyecek kadar meşgul olduklarından Herakleialılar güçlerini kolaylıkla Atinalılar'a karşı vergi ödememek için kullanabilirlerdi.
Özetlemek gerekirse Karadeniz şehirlerinden vergi toplamanın Perikles'in Karadeniz Seferi'ni düzenlemesi için bir neden oluşturduğu söylenemez. M.Ö. 436/5 yılından sonrada Atina devletinin başarılı bir şekilde bu bölgeden vergi topladığına dair kesin bir delil yoktur. Bu gözönüne alındığında, Atinalılar'ın M.Ö. 5.yüzyılda Karadeniz Bölgesi'ndeki egemenliği Perikles'in kısa süreli bir güç gösterisinden daha ileri gidememiştir. Plutarkhos dışında hiç bir eskiçağ yazarı bu seferden söz etmez. Eğer bu sefer Atina İmparatorluğu'nun büyümesine gerçekten önemli bir katkı sağlamış olsaydı, Thukydides bundan Pentekontaetia[38]sında söz ederdi.
SONUÇ
M.Ö. 436/5 yılında siyasi güç ve ekonomik refahlarının zirvesinde olan Atinalılar ne kadar güçlü ve şöhretli olduklarını dünyaya gösterme arzusundaydılar. Bu psikoloji içinde acil, gerekli siyasi ve ekonomik çıkarlar gözetmeden Mısır, Sicilya, Etruria ve hatta Kartaca'yı da kontrol ederek kendi ideolojilerini empoze etmek isteyen Atina halkının bu arzularını kırmak için Perildes nispeten gereksiz insan ve emek kaybına yol açmayacak Karadeniz seferini düzenlemiş ve güç gösterisinde bulunmuş olabilirdi. Diğer taraftan, bu seferle Perikles'in Hellen şehirlerine çok iyi davrandığı ve tek taraflı olarak onların lehinde bazı yerel antlaşmalar yaptığına dair Plutarkhos'un gözlemlerinde muhtemelen bir abartma olduğu görülmektedir. Zorunlu olmasa da bu sefer sırasında ve sonrasında ortaya çıkacak siyasi ve ekonomik fırsatları Perildes'in değerlendirmesi doğaldır. Fakat bu pratik faydaların gerçekte fazla önemli olmadığı görülmektedir. Elimizde bulunan kısıtlı deliller, Atinalılar'ın çıkan fırsatları değerlendirerek ideolojik olarak sadece Sinop ve muhtemelen Amisos'da kendi sempatizanı demokratik rejimlerin oluşmasına yardım ettiklerini göstermektedir. Bu iki şehir sefer sırasında zorunlu olmasa da gelecekte büyük bir savaş sırasında ihtiyaç duyulduğunda Atina devletine bazı temel gereksinim malları ithal edebilir ve siyasi destek sağlayabilirdi. Ancak Karadeniz gibi uzak ve tehlikeli bir bölgeden savaş sırasında ithalatın Atinalılar için ne kadar zorunlu ve önemli olabileceğinin de sorgulanması gerekir.