ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Erdoğan Merçil

Anahtar Kelimeler: Türkiye Selçukluları, Türkçe, Resmî Dil, Tarih, Türkiye

Son yıllarda devletin de kabul ettiği "Dil Bayramı" kutlamalarında (13 Mayıs) yanlış bir değerlendirme görülmekte ve Türkiye Selçukluları döneminde Türkçe'nin resmi dil olarak Karamanoğlu Mehmed Bey (1261-1278) tarafından gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Nitekim "Dil Bayramı" kutlamalarında gerek medyada ve yazılı metinlerde, gerek ders kitaplarında bil şekilde açıklamalar yapılmaktadır[1].

Peki bu durum nasıl ortaya çıkmıştır veya bu konudaki değerlendirmeyi kim başlatmıştır? Kanaatimce ima yoluyla da olsa bunu ilk başlatan Ord. Prof. Fuad Köprülü'dür. O, I918'de kaleme aldığı, Türk Edebiyatı'nda ilk Mutasavvıflar adlı eserinde[2],önce XIX. yüzyıl tarihçilerinden Hayrullah Efendi (? -1866)'den bir alıntı yapıyor, "... Badehu Divan tertip olunup tahrirat ve evamirin cümlesi Lisânı Fârsî üzere yapıldığından, Lisân-1 Türk mahvolmak derecesine gelmişti. Binaenaleyh Divan'da kıraat olunacak evrakın mecmüu Lisân-ı Türkî üzre olup, elsine-i saire ile tekellüm olunması mühkem yasak oldu." Hayrullah Efendi bir olayın tarihini de h. 10 Zilhicce 676/4 Mayıs 1227[3] olarak veriyor. Görüldüğü üzere burada olayı kimin gerçekleştirdiği belirtilmemiştir. Ancak üç sahife sonra ayni eserinde Prof. Köprülü[4] Türkçe o devirde (yani Türkiye Selçukluları devri) yazı dili olarak pek şâyi bulunmamakla beraber, daha Sultan Veled'den önce Anadolu'da aruz vezniliyle Türkçe tasavvufi manzumeler, menkıbeler, hikayeler yazıldığı da muhakkak gibidir." şeklinde bir ifade kullanıyor ve buna ait verdiği notta ".. Karamanoğlu Mehmed bey'in Türkçe'yi resmî lisan yapması münasebetiyle verilen tafsilâta.." bakiniz diyor. Prof. Köprülü daha sonra kaleme aldığı başka bir eserinde[5]," (Hicri 676)'da Karamanoğlu Mehmed Bey Konya'yı zaptettiği zaman divan işlerinde yalnız Türkçe kullanılmasını emretmiş ve bir rivayete göre eski katiplerden birtakımı katlettirmiştir" diyerek olayr Karamanoğlunun gerçekleştirdiğini açıkça kabul ettiği gibi bunun İçin kan da döktürmüştür.

Köprülü'den sonra Türkçe'nin resmi dil olmasıyla ilgili bilgi veren bilim adamı Ord. Prof. İ. Hakki Uzunçarşılı'dır. Onun Anadolu Beylikleri[6]adlı kitabında da olayın yaratıcısı Karamanoğlu Mehmed Bey'dir, "Şemsüddin Mehmed Bey, Gıyasüddin Siyavüş'ü hükümdar İlân eyledikten sonra Farsça olan resmi muharreratı (mektuplar, yazılı kağıtlar) kaldırarak onun yerine Türkçe muharreratı koydu. Rahmetli hocam buna ilgi çekici bir sebep de bulmuş, "Bu suretle divandan çıkan yazılar ve gelecek cevapların Türkçe olması kendisi İçin emniyeti mücip oluyordu" demiştir.

Öte yandan Prof. Dr. Ş. Tekindağ İA. Karamanlılar maddesinde (s. 319) bu konuda kısa da olsa doğru bilgi vermektedir,"Konya önünde akdolunan duanda, dergahta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka dil kullanmamağa karar verildi"[7]. İbrahim Artuk[8]da, Tekindağ'ın verdiği bilgiyi tekrarlıyor. Ancak Prof. Tekindağ'ın, bu konuda zikrettikleri, belki de kısa olduğundan daha sonraki araştırmacılar tarafından ihmal edilmiş görülüyor.

1965'lerde Prof. Dr. i. Kafesoğlu[9]'na göre, Türkçe'nin resmi dil olmasının kahramanı Karamanoğlu Mehmed Bey'dir, bu konuyu "bugünden sonra divanda. dergahta, bârgâhta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmayacaktır" şeklindeki bir fermanla çözmüştür. Görüldüğü üzere divanda alman bu karar, artık Karamanoğlu Mehmed Bey'in fermanına dönüşmüştür.

Prof. C. Cahen[10] ise bu olayı ve nedenini şöyle açıklıyor, "Bütün bunların arasında en çok şaşılacak şey ise, Türkmenler'in Arapça'yı ve hattâ Farsça'yı bilmemeleri nedeniyle Anadolu'daki Selçuklularda daha önce asla görülmemiş birşeyi Türkçe’yi kullanan bir divan katipliğini kurmuş olmalarıydı." Cahen'in verdiği bu bilgide ne Karamanoğlu'nun ne de divan toplantısının zikri geçiyor. Ayrıca ortaya bir de divan katipliği çıkıyor ki, Callen bu bilgiyi Yazıcade Ali'nin Selçuk-nâme'sinden almış olmalıdır.

197O'te Prof. Dr. Faruk Sümer[11], bir takdim tehirle Mehmed beğ vezir oldu deyip, Türkçe'nin resmi dil olmasının kararının divanda alındığını belirterek doğruyu ifade ediyor.

Bundan sonra Türkçe'nin resmi dil olmasıyla ilgili yazılanlar bu olayı Karamanoğlu Mehmed bey'in gerçekleştirdiği şeklindedir. Yine 1970'te Prof. Dr. N. Kaymaz, Karamanoğlu'nun faaliyetlerini ön plana çıkarıyor[12] "Bu arada Mehmet Bey, her yöne haberler yollayarak, bütün Türkmenleri davet etmiş, dîvân toplantıları, tayinler ve tevcihler yapmış ve, o günlerde, Anadolu Türkünün, yabancı idaresinden olduğu kadar, yabancı baskısından da ne derece bunalmış bulunduğunu gösteren meşhur tarihi fermanını yayınlamıştır."

Önce olayı doğru olarak yorumlayan Prof. Dr. O. Turan[13], daha sonra Mehmed Bey divan toplantısında bu mühim kararı almıştır demekledir[14]. Türk dili ve Edebiyati bölümü öğretim üyeleri de bu konuda fikirlerini belirtiyorlar. Rahmetli Prof. Dr. F.K. Timurtaş, Türk Dünyâsı El Kitabi (Ankara 1976, s. 330)'ında olayı şöyle açıklıyor, "Karamanoglu Mehmed Beg... devlet idaresini vezir sıfatıyla ele aldıktan sonra, 15 Mayıs 1277 (11. 10 Zilhicce 675) dellal çağırtarak, şu fermam her tarafa yayıyor: "Şimden gerü divanda, dergah ta, bârgahta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka dil kullanılmayacaktır". Yine aynı bölümden Prof. Dr. N. Yüce[15] de bu konuda, "Resmi yazışmalarda, edebi ve ilmi eserlerde Farsça ve Arapça geleneği Anadolu Beylikleri zamanında da devam ettiği gibi, İran Kültürünün tesiri daha da arttı. Bu duruma ilk tepki I277'de Karamanoğlu Mehmed Bey'in "bu günden sonda Divan'da dergahta, barigahta, mecliste, meydanda Türkçe'den başka dille konuşulmayacaktır" mealindeki meşhur yasağı olmuştur" şeklinde bir açıklama yapıyor. Her iki öğretim üyesine göre, kararı tek başına Karamanoğlu Mehmet Bey almıştır, burada ne Selçuklulardan ne de divandan bahis vardır.

Prof. Dr. Nezihi Aykııt[16]'a göre de. Cimri'nin vezirliğini üzerine alan Mehmed Bey bu arada devletin resmi dili olarak Farsça yerine Türkçe'yi kabul ettirmiştir.

Öte yandan biz de Türkçe'yle ilgili karan divan toplantısında Karamanoğlu Mehmed Bey'in aldığını belirterek bu yanlış yorumu devam ettiriyoruz[17].

Yukarıdakilere benzer bir yorum, Karamanoğlu Mehmed Bey'in devlet İşleri dahil her yerde Türkçe konuşulmasını emretmesi, Küçükdağ ve Arabacı adlı araştırmacılar tarafından da yapılmıştır[18]. Prof. Dr. Refik Turan[19]'a göre de. Divan toplantısında Mehmed Bey Türkçe hususunda mühim bir karar almıştır.

Daha etraflı bir araştırmayla örnekleri belki de çoğaltmak mümkündür. Ancak bu konuda özellikle Türk araştırmacıların neler yazdıklarını belirtmek açısından zikrettiğimiz örneklerin yeterli olacağı kanaatindeyim.

Yukarda belirttiğimiz araştırmacıların verdikleri bilgilere bakarsak 1277'deki Türkçe'yle ilgili kararın baş mimari Karamanoğlu Bey olduğu anlaşılmakta ve Selçuklu divani hiç söz konusu edilmemektedir. Araştırmacılar bu olayda Karamanoğlu Mehmed Bey'i nedense aşırı derecede önemsemiş ve ön plana çıkarmışlardır.

Peki Türkçe'yle ilgili bu durum nereden ortaya çıkmaktadır? Bunu anla- yabilmek İçin her halde Selçuklu devrinin kaynaklarım gözden geçirmek gerekiyor. Türkiye Selçukluları devrini yaşamış müelliflerden biri Kerimüddin Mahmud b. Muhammed Aksarayi'dir. Aksarayi Selçuklu Devletinin hizmetinde bulunmuş ve eseri Müsameretü '1-Ahbâr ve Musayeret ül-Ahyar'ı h. 723/m. I323'de yazmıştır. Aksarayî'nin konumuzla ilgili olarak yazdıkları şöyledir[20], "Cimri taraftarları Konya'da saltanat sarayının bütün mal ve hazinesini yağmaladılar. Selçuk Devletinin bu eski başşehri şimdi de Cimri'nin saltanatına boynu eğdi. Alçak bir şeytan Süleyman tahtına oturdu. Cimri'nin adına hutbe okundu ve para kesildi. Beraberinde getirdiği çapulcular her tarafta talana ve yağmacılığa koyuldular.." Aksarayı'nin verdiği bilgilerde ne Türkçe olayı ne de Karamanoğlu Mehmed Bey'in ismi geçmektedir.

Türkiye Selçukluları ile ilgili kaynaklardan biri de Farsça Anonim Selçuk-nâme adıyla bilinen eserdir. Hicri 765/m. 13631364 yılına kadar olayları ihtiva eden bu Selçuk-nâme[21]ye göre, "...Ansızın bir şahıs (Cimri) ortaya çıkarak ben İzzeddin Keykavus'un oğlu şehzade Mes'ud'um dedi... Türkler baş kaldırdı... derken bu şahsı buldular. Onu bahane ederek Konya'nın üstüne askerle yürüdüler. Karaman, Eşref, Menteşe Türklerinden 10 bine yakın bir ordu Konya’ya geldi... Türkler kale kapılarını ateşe verdiler, şehri ele geçirdiler 8 Zilhicce 677/22 Nisan 1279[22]. O şahıs tahta oturdu, adına hutbe okuttular. Karaman'ın en büyük oğlunu kendine vezir edindi." Bu kaynağımızda da Türkçe konusunda ve Karamanoğlu'nun ismi hakkında herhangi bir bilgi yoktur.

Karamanoğulları'na ait Şikâli Tarihi de, "Sultan Alâeddin, Cimri namında bir haramiyi habs eylemişti; Karamanoğlu habisden çıkarub, Konya'ya hâkim eyledi." şeklindeki haberle konumuz hakkında suskun kalıyor[23]. Ayrıca Türkiye Selçukluları tarihiyle ilgili bilgi veren bazı müelliflerin eserlerinde de bu hususta bir habere rastlayamıyoruz{24]٠.

Devrin ve daha sonraki tarihçilerin pek haber vermediği bu konuyla ilgili elimizde tek bir kaynak mevcuttur. Bu İbn Bibinin eseri El-Evamirü'l-Alâ’iye fi'I-Umur il-Alâ'iye'di[25].İbn Bibi Türkiye Selçuklu devrinin canlı şahitleri arasındadır ve eserini 679 yılı sonlarında 1281'de yazmıştır. Bu yazım yılı, Türkçe'yle ilgili kararın alındığı tarihten 3-4 yıl sonraya düşmektedir. İbn Bibi bu hususta ne diyor[26], "Cimri'yi şehre getirdiler, Devlethanede sultanların makamına oturttular... Ertesi gün Cimri'yi büyük bir ihtişam ve debdebe içinde çok sayıda komutan (serheng), sayısız cevgandar, süslü candarlar, silahdar ve camedarlarla birlikte ata bindirip şehrin etrafında gezmeye çıktılar. Dönünce divan kurdular. Her tarafa makam sahibi kimseleri ve taraftarlarını (eshab-ı manasıb ve taraftaran-ı memalik) çağırmak için fermanlar çıkardılar, "Bu günden sonra hiç kimse divan'da, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçe'den başka dil konuşmayacak" diye karar aldılar (karar çünan nihadend). Birkaç gün işleri yolunda gitti. Vezirlik Karamanoğlu Mehmed Beğ'e verildi".

İbn Bibi'nin verdiği bu bilgiye baktığımızda alınan kararla ilgili olarak Karamanoğlu Mehmed Beğ'in ismi geçmemektedir. Ayrıca divandaki bu olayın haberini, müellif karar aldılar diye noktalamaktadır. Yani bu kararı tek bir kişi değil, bu sırada divanı oluşturan kişiler almıştır[27]. Belki o divana Karamanoğlu Mehmed Beg de dahildir, ancak kaynakta açık ve seçik bir şekilde kararda etkili olduğu hususunda bir bilgi yoktur. Diğer taraftan Karama oğlu bazılarının iddia ettiği gibi, bu divan toplantısından önce değil, birkaç gün sonra vezir olmuştur.

Netice, bundan böyle bu yanlış yorumu düzeltmenin zamanı gelmiştir. Türkçe hususundaki kararın Karamanoğlu Melııııed Beğ'in fermam ve yasağıyla değil, Selçuklu Divani tarafından alındığını ifade etmek daha doğru olacaktır kanaatindeyim.

* Bu yazımız 13'üncü CIEPO-Sempozyumu (21-25 Eylül 1998-Viyana)'nda bildiri olarak sunulmuştur.

Dipnotlar

  1. Bk. Kopramaıı K.Y., (Koordinatör), Tarih I Ders Kitabı, Ankara 1993, s. 177. M.E.B.Y.: Merçil, E. (Koordinatör), Lise İçin Tarih I tiredili Sistem, İstanbul 1992, s. 241.
  2. Bk. Türk Edebiyatıııda İlk Mutasavvıflar, İstanbul 1918, s. 262, 267 not. 2. Ayrıca bk. Hayrullah Efendi, Tarih-i Al-i Osman. I, s. 110.
  3. 0 Zilhicce 676'nın miladi karşı lığı 4 Mayıs 1278 olmalıdır.
  4. Bk. Köprülü, ayni eser, s. 267 not. 2.
  5. Bk. Anadolu'da Türk Dil ve Edebiyatının tekknülüne bir bakış, Türk Tarihinin Ana Hatları serisi, Akşam Mat. İstanbul 1930, s. 5.
  6. Bk. Anadolu Beylikleri ır Akkoymılu, liarakoyunhı Deıletleri, Ankara 1969[2], s. 5-6.
  7. Aynı mlf., "XIII. Yüzyıl Anadolu Tarihine aid araştırmalar Şemsiiddin Mehmed Bey Devrinde Karamanlılar" Tarih Dergisi sayı: 19 İstanbul 1964, s. 91-92. Bu ikinci makalede bir-iki fazlalık varsa da olayın anlamın genelde doğrudur.
  8. Bk. "Sahte Selçuklu Sultam Cimri", Tarih Deıgisi, sayı: 13. Istanbul 1958, s. 156. Buna mukabil Ali Sevim'e göre, karar aldım' Mehmed Bey'dir, bk. "Cimri Olayı Hakkında Birkaç Not", Belleteıı sayı 97. Ankara 1961, s. 67.
  9. Bk. Selçuklular mad. İ.A. s. 410.
  10. Bk. Pre-Ottoman Turkey, London 1968, s. 290. Türkçe trc. Yıldız Moran. Osmanlılardan önce Anadolu'da Türkler, İstanbul 1984[2], s. 283.
  11. Bk. "Anadolu'da Moğollar", SAD I, Ankara 1970. s. 52.
  12. Bk. Pervane Mu'inü'd-din Süleyman, Ankara 1970.5. 173.
  13. Bk. Selçuklular Tarihi re Tiirk-İslaM Medeniyed, Ankara 1965, s. 321.
  14. Bk. Selçukleılar Zamanında Türkiye. İstanbııl 1971, s. 562.
  15. Bk. Türkler (Türk dili) mad. İ.A. s. 495.
  16. "Türkiye Selçuklu Sultanı Siyavuş (Cimri)un Sikkeleri", Belleten sayı: 203, Ankara 1988, s. 477.
  17. Merçil, E., Müslüman-Türk Dellederi Tarihi, Ankara 1991, s. 161.
  18. Bk. Selçuklular ve Konya. Konya 1994, s. 113.
  19. Bk. Türkiye Selçuklularından Hükümet Mekanizması, İstanbul 1995, s. 111.
  20. Bk. Müsâmeret ül-Ahbâr, Mogollar Zamanında Türkiye Selçukluları Tarihi, nşr. O. Turan, Ankara 1944, s. 123-124./Trk. trc. Selçuki Devletleri Tarihi, Aksaraylı Kerimeddin Mahmüd'un Musameret el-Ahyar adlı Farsça tarihinin tercümesi, Türkçe'ye çsT. M. Nuri Gençosman, Ankara 1943, s. 205.
  21. Bk. Anadolu Selçuk) ulan Devleti Tarihi III, Tıpkıbası m ve Türkçe trc. Prof. Dr. Feridun Nâfiz Uzluk, Ankara 1952, Farsça metin, s. 59-60, Türkçe trc. s. 39.
  22. Bu tarih de münakaşalıdır. Prof. Kaymaz (aynı eser, s. 172 not. 136) bu tarihi konu ederek şöyle bir neticeye varıyor, 7 Zilhicce 675/12 Mayıs 1277. Daha sonra bu tarihle ilgili nottaki açıklaması ise, "Tarih Anoniın Selçuknâme'den alınmıştı r. Fakat burada yanlışlıkla selle 676 olarak gösterilmektedir (s. 60). İbn Şeddad aynı ayın dokuzuncu Perşembe gününü veriyor (Bk. Baybars Tarihi, Al-Melik AI-Zahir (Baybars) Hakkındaki Tarihin İkinci Cildi, Türkçe'ye çeviren: Ord. Prof. M. Şerefüddin Yaltkaya, İstanbul 1941, s. 90). Halbuki ayın dokuzu değil, yedisi Perşembe'ye geliyor. Onun için Atıonön'in kaydı m seneyi düzelterek almayı tercih ettik" şeklindedir. Ancak Anonim Selçııknâme'nin verdiği tarih 677'dir (Bk. Uzluk, s. 60). Bu bakımdan o tarihi yani 677'yi alırsak olay 1279'da geçmiş olmaktadı r. Burada esas olarak Cimri adı na basılan h. 675/m. 1277 tarihli parayı kabul edersek, olayın tam tarihini 8 Zilhicce 675, yani 13 Mayıs 1277'yi bulabiliriz.
  23. Mesud Koman, şikarinin Karaman Oğulları Tarihi, Konya 1946, s. 44.
  24. Bk. Hamdullah Müstevfi, Gaffari, Osmanlı devri tariliçilerinden bazı ları, Cennabi, Müneccimbaşı Ahmed efendi, Ahmed b. Mahmüd (Selçııknâme), Mehmed Neşri.
  25. Önsöz ve fihristi hazı rlayan Adnan Sadı k Erzi, Tıplubası m, Ankara 1956/Tiirkçe trc. Mürsel Öztürk, I-II, Ankara 1996, Kültür Bak. Yay.
  26. Bk. s. 692 ve 696/Trk. trc. II, s. 205 ve 209; Yazıcızade Ali, Tarih-i Al-i Selçuk, Topkapı Sarayı, Revan Köşkü ktp. nı . 1390, vr. 503.
  27. Burada belki de divana katılan görevlileri de belirtmek gerekir. Genelde Türkiye Selçukluları Büyük Divanı; vezir, naib, MÜSteNfl, tuğrai, emir-i arz, işraf-ı memalik, atabey ve pervaneden oluşmakta idi, bk. Uzunçarşılı, İ .H., Osmanlı Devleti Teşkilkına Medhal, Ankara 1970, s. 89. Ancak bu sırada belki de genişletilmiş bir divan söz konusudur. Konya'ya hakim olan Türkmen gruplarını n reisleri ve onlarla birlikte hareket eden devlet büyükleri de büyük bir ihtimalle adı geçen toplantıya katı larak bu kararı almışlardır.