1702-1708 Tarihleri Arasında Türk-Fransız İlişkilerinde Konsolos Arzları ve Bunlara Ait Hükümler
Ayşin Şişman
Anahtar Kelimeler: Türk, Fransız, Konsolos Arzları, 1702-1708, Osmanlı Devleti, Kanuni Sultan Süleyman
Giriş
Devletlerarası ekonomik, sosyal, iktisâdî ve askeri yönlerden münasebetler kuruldukları tarihten itibaren başlamaktadır. Osmanlı Devleti'nin Avrupa devletleri içerisinde resmi olarak ilk ticari, siyâsî ve askeri ittifak ilişkileri kurduğu devlet ise Fransa olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman tarafından öncekilere nazaran daha kapsamlı olan kapitülasyonların Fransızlara tanınması bu ilişkilerin hız kazanmasına neden olmuştur. Fransız Konsoloslarının arzları ve buna bağlı Fransız tebaasının meseleleri bu kapitülasyonlar çerçevesinde çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu çalışmamızda. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Dairesi Bâb-1 Asafi Divânı Hümâyûn Düvel-İ Ecnebiyye Defteri (A.DVN.DVE) No 118 GS: 904 numaralı belge esas alınarak 1702-1708 tarihleri arasındaki Türk-Fransız ilişkilerinde konsolos arzları ve bunlara ait hükümler mevcut araştırmalardan faydalanılarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.
A- Türk-Fransız ilişkilerine Genel Bakış
a) Siyasi ilişkiler
Türkler ile Fransa arasında ilk ilişkilerin. Haçlı Seferleri sırasında başla- dığı bilinmektedir. Anonim bir Haçlı Kroniği olan Gesta Francorum'da "Eğer Hıristiyan olsalardı Türklerin dünyanın en cesur ve en asil milleti olacakları" belirtilerek, Türklerin ve Frankların kardeş kabilelere mensup oldukları, her ikisinin de Truvalıların soyundan geldikleri efsanesi hatırlanmaktadır[1]. Bu efsanenin her iki tarafın da Greklerle müşterek olan rekabetinden başka bir esasa dayanmadığı da belirtilmektedir. Osmanlı Devlet ile ilk temas ise bir haçlı organizasyonu niteliği taşıyan Niğbolu Savaşı ile olmuştur. Nitekim savaşa iştirak eden 1000 Fransız şövalyesi ile &7000 yardımcı ve ücretli askerîn başında Burgonya Dükası Jean de Nevers'in bulunduğu bilinmektedir[2].
1483 yılından itibaren Cem Sultan'ın Fransa'daki hayatı Türk-Fransız münasebetlerinde hususi bir yer işgal etmiştir. Cem Sultan 6 sene Fransa'da alıkonulmuştur[3]. Bunlara bağlı olarak, Türk-Fransız diplomasi münasebetleri 1525 yılında Fransa kralı I.François'in, Kanuni Sultan Süleyman'dan Alman İmparatoru Charles-Quint'e karşı savaşta yardım istemesi ile başlamıştır[4]. Bu sırada hemen hemen en güçlü döneminde bulunan Osmanlı Devleti, Fransa Kralı'nın yardım isteklerini Orta Avrupa’da ilerlemek ve Akdeniz'de tam bir hâkimiyet kurmak için kabul etmiş, böylece gemiler göndererek askerî yardımda bulunmuştur[5]. Aynı tarihlerde ilk Fransız elçisi Frangipani de İstanbul'a gelmiştir[6]. Fakat Osmanlı Devleti nezdinde devamlı büyükelçi sıfatıyla 1534 yılında İstanbul'a resmen gönderilen Jean de la Forest olmuştur[7]. Bundan sonra 1536 yılında Fransızlarla ilk kapitülasyonları ihtiva eden ahidnâme imzalanmıştır. Bu ve bundan sonra çeşitli zamanlarda yenilenen ahidnâmeler, Fransız nüfuzunun Şarkta üç asırdan fazla bir zaman hüküm sürmesini temin etmek itibariyle de büyük bir önemi haizdir[8].
b) Kültürel İlişkiler
Fransa ile Osmanlı Devleti arasında siyasî bakımdan tanışıklık sağlandıktan sonra iki ülke arasındaki ilişkiler kültür sahasında da kendisini göstermiştir. Birinci Haçlı Seferi sonunda Kudüs Merkez Haçlı Krallığı kurulunca bugün Lübnan'daki birçok katolik manastırlar o zaman tesis edilmiştir[9]. Osmanlı hâkimiyetine geçen bu manastırların statüsü I. Selim zamanında tanınmış, kendilerine fermanlar ile bu tanıma belirtilmiş olmalıdır. Osmanlı Devleti'nin 19. yüzyıl öncesi yabancı kültür kuramlarının en eskileri de Fransızlara aittir[10]. Bunun ilk örneği Galata'da açılan küçük bir kilisedir. Saint-Benoit adını taşıyan bu kilise daha sonraları Osmanlı topraklarındaki Fransız okullarının temelini teşkil etmiştir[11]. Bunların yanında Osmanlı Devleti'nin yenileşme hareketleri içersinde ileriki yıllarda Fransa'dan öğretmen, uzman, subay, sivil görevliler getirilmiştir. Bu arada Fransızca kitaplardan Türkçe'ye çeviriler de yapılmıştır[12].
c) Ticari Dişkiler
Osmanlı Fransız ticârî ilişkilerinin temeli yine 1530'lu yıllara rastlamaktadır. Osmanlı Devleti'ne gönderilen ilk daimi büyükelçi olan Jean de la Forest'in görevlerinden bir tanesi de, Fransa'ya Asya ve Kuzey Afrika'da ticârî imkânlar temin- etmektir. Osmanlı Devleti, Venedik ve Ceneviz gibi başka Avrupa devletlerine daha önceleri bir kısım ticârî imkânlar vermiştir. 1536 senesinde bunlara benzer fakat daha kapsamlı imtiyazları Fransa'ya vererek geniş manada ilk ticarî ve siyasî ahidnâmeyi imzalamıştır. Ahidnâmeye göre Fransızlara %5 gümrük ile her iki devlete ait gemilerle serbestçe seyr ü sefer etmeleri müsaadesi verilmiştir. Adı geçen ahidnâmenin en önemli ticârî kararı ise, "Sicilya, Ceneviz, Ancona ve sair devletlerin ticâret gemilerinin Fransız bayrağı ile Osmanlı sularında ticâret yapmalarına izin verilmesidir[13]. Böylece Fransa, bir müddet diğer devletler yanında üstün bir mevki elde etmiştir[14]. Daha sonraki dönemlerde bu imtiyazlar yenilenmiştir. 1673 yılındaki ahidnâmeye göre Fransız tüccârlarından alınan gümrük vergisi %5'ten, %3'e indirilmiştir. Aynı zamanda "en fazla müsaadeye mazhar ülke" durumunu elde etmiştir[15]. XVI. yüzyıl sonları ile XVII. yüzyıl başlarında Venediklilerin rakibi olan Fransa ticâret hacmini artırmış ve Osmanlı denizlerindeki ticâret gemilerinin sayısı 1000'i bulmuştur[16]. Fransa XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Osmanlı siyâsî, ticarî ve kültürel hayatına damgasını vurmuştur. Bu açıdan Türk-Fransız ilişkilerini incelemek oldukça önemlidir.
B- Türk-Fransız İlişkilerinde Ahidnâmeler
Osmanlı Devleti ile Fransa arasında imzalanan ahidnâmeler iki devletin ilişkileri bakımından önemlidir. XVI. yüzyılın ikinci yarısına kadar Venedik, Osmanlı Devleti'nde ticâret hacmi en geniş olan devlettir. Mısır ve Suriye'deki ticaretin de çoğunu elinde bulundurmaktadır. Osmanlılar, Venediklerle savaş veya siyâsî itilâf içinde olmadıkları zaman, onlara rahatça imtiyazlar sağlamışlardır. Fakat aynı yüzyılın son döneminde Venedik- Osmanlı savaşlarının çıkması, Akdeniz ticaretinde Venediklilere rakip olarak Fransa, İngiltere ve Hollanda'yı ortaya çıkarmıştır[17]. İmtiyaza mazhar olan ülkeler bu ortamda Fransa, İngiltere ve Hollanda olacaktır. Halil İnalcık, Osmanlıların kapitülasyon politikasında başlıca iki amaç güttüklerini ileri sürmektedir[18]. Bunlar mâli ve politik amaçlardır. Mâli amaç, Osmanlı topraklarından transit geçen ve ülkeden ihraç edilen mallardan vergi alarak, hâzineye büyük gelirler sağlamaktır. Politik amaç ise, Osmanlıların kendi emniyet ve çıkarlarını korumak gayesiyle batı devletlerine imtiyazlar vererek, devletlerden birini diğerine karşı kullanmaktır. Bu amaçlara uygun olarak çeşitli zamanlarda Fransa’ya kapitülasyonlar verilmiştir.
a) 1536 Ahidnâmesi
Bu ahidnâme, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Fransa'ya tanınan ilk ticârî imtiyazları ihtiva etmektedir[19]. Gizliliğine özen gösterilmiş olan bu muahedenin metnine arşivlerde ve basılı kaynaklarda rastlanılmamıştır[20]. Joseph Matuz, "A Propos de le Validité des Capitulations de 1536 Entre l'Empire Ottoman et la France"adlı makalesinde, Kanuni Sultan Süleyman'a ait bulunan iki fermanı da inceleyerek 1536 kapitülasyonlarının hâlâ karanlıkta olduğu sonucuna varmaktadır[21]. Bu sebeple bazı kaynaklar, Fransa'ya tanınan ilk kapitülasyonun 1569 tarihli ahidnâme-i hümâyûn olduğunu belirtmektedir[22]. Ancak İsmail Soysal'ın, Fransız İhtilâli ve Türk Fransız Diplomasi Münâsebetleri adlı eserinde, sonraki hadiselerin, 1553 ahidnâmesinde bu ahidnâmeye yapılan atıfların, dışişleri arşivlerindeki notların, bu ittifakın mevcudiyetini ispat edici mahiyette görüldüğü zikredilmektedir[23]. Ahidnâmeye göre, Fransız tüccârları %5 gümrük ile gemilerle serbest ticâret yapabilecekler, bütün hukûkî meselelerde konsoloslarının kaza hakları kabul edilecektir. Bunun haricinde Fransız tebaası hakkındaki davalara kadılar bakmayacak, lâkin bunlar Divân-ı Hümâyûna sevk edilecek ve karar verecek kazaskerlerinin yanında da birer Fransız tercüman hazır bulunacaktır. Müslüman tebaadan birisine olan borcunu ödemeden kaçan bir Fransızın yerine başka bir Fransız veya konsolos yakalanmayarak doğrudan Fransa Kralı aleyhine dava açılacaktır. Fransız tebaası mahallî hâkimlere müracaat etmeden vasiyet olunan malları, Fransız konsolosuna teslim olunarak, Fransız kanunlarına göre muamele görecektir. Tutuklu bulunan Fransızlar, serbest bırakılacak ve bundan sonra yakalananlara esir muamelesi yapılmayacaktır [24].
1536 Ahidnâmesi Padişahın ömrü ile sınırlı olacaktır. Antlaşmanın yeni- lenmesi tamamıyle yeni padişahın inisiyatifine bırakılmıştır.
b) 1553 Ahidnâmesi
Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1553 yılında bazı değişiklikler yapılarak Fransa ile yeni bir ahidname akdedilmiştir. Ahidnameyi, D'Aramon ile Sadrazam Rüstem Paşa imzalamıştır. Fransa Kralı Akdeniz'de deniz yardımı karşılığında ağır maddi taahhütler altına girmiştir. Böylece Fransa'nın, düşmanları ile barış yaptığı 1559 yılına kadar Türk kuvveti ile Avrupa'da muvazene devam etmiştir[25].
Türk-Fransız münasebetlerinin, ilk 30 senelik döneminde iki ülke arasında dostluk kurulmuştur. Akabinde Fransızların Türkiye'de ticari İmkânları ve Hıristiyanlar üzerinde himaye haklan gittikçe artmaya başlamıştır.
c) 1569 Ahidnâmesi
II. Selim döneminde ikinci Kapitülasyon Muahedesi 1569 yılında imzalanmıştır. Bu muahedede yer alan imtiyazlar Kanuni dönemindekinden daha geniş kapsamlıdır[26]. Antlaşmada birinci kapitülasyonlardan farklı maddeler vardır. 1569 Ahidnâmesi süresiz olacak. Sultan ve Kralın ölümü ile yürürlükten düşmeyecektir. Osmanlı Devleti'nde bir seneden fazla oturan ecnebilerden cizye vergisi alınmasına rağmen, Fransızlar bu uygulamadan muaf tutulacak, Osmanlı tebaası ile ayni vergiyi ödeyeceklerdir.
Ahidnamede, önceden Ceneviz, Sicilya ve Ancona ticaret gemilerine, Osmanlı denizlerinde Fransız bayrağı taşıma zorunluluğu var iken bu hususun İngiliz, Venedik ve Portekiz ticaret gemilerine de uygulanması yer almaktadır. Bu da Fransa'nın ticari nüfuzunun artması bakımından son derece önemlidir[27].
Bu ahidnameyi, 1572 yılında o zamanki Fransız Elçisi Noailles(1572٠ 1574) [28]Şimdiye kadar alman imtiyazların en şümullüsü ve avantajlısı " olarak nitelendirmiştir[29].
d) 1581 Ahidnâmesi
Fransa ile olan kapitülasyonların yenilenmesi XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Fransız ilişkilerinin olumlu ya da olumsuz seyrine bağlı olarak yenilenmiştir. 1581 Ahidnâmesi de bu mecra İçinde gerçekleşmiştir.
Fransa'da 1574 yılında III. Henri tahta geçmiştir. Bu durumu bildirmek üzere, İstanbul'a elçi Gilles de Noailles gönderilir. Daha önce Osmanlı Devleti desteği ile Lehistan Kralı olan III. Henri, bu konumunu Fransa Kralı olunca da devam ettirmek isteğindedir. Bu İsteğe Osmanlı Devleti karşı çıkar ve netice olarak, hadise Türk-Fransız ilişkilerinin bozulmasının nedeni olmuştur. Fakat ayni tarihlerde Osmanlı Devleti ile İngiltere arasındaki ekonomik ve siyâsî bağların iyi yönde gelişmesi, Fransa Kralım telâşlandırmıştır. Kral, İstanbul'a bir elçi göndererek yeni imtiyazlar elde edebilecek ortamı sağlamıştır[30]. Ardından III. Murad dönemine rastlayan 1581 yılında ahidname imzalanmıştır. Bu muahedenin Fransızlar açısından önemi ve başarısı, bir müddet evvel 1581 Osmanlı-İngiliz Ahidnamesinde[31], İngiliz bayrağı ile de Türk limanlarına gemi gelebilmesi imkânı tanınmış iken, bunun kaldırılması ve eskiden olduğu gibi, sadece Fransız bayrağı taşıyan gemilere izin verilme- sidir. Bununla beraber yabancı elçilere tatbik edilen merasimlerde Fransa Büyükelçisine üstünlük tanıyan bir madde de ahidnâme hükümleri arasındadır[32].
e) 1597-1604 Ahidnâmeleri
III. Mehmed( 1597-1603) [33] ve I.Ahmed(1603-1617) [34], devirlerinde iki devlet arasındaki ilişkiler iyi olduğu İçin 1597 ve 1604 yıllarında Fransa'ya yeniden imtiyazlar tanınmıştır[35]. 1597 yılında akdolunan ahidnâmeye göre, Venedik ve İngiltere dışındaki devletler yine eskiden olduğu gibi Fransız bayrağı altında ticâret yapacaklardır. Bununla birlikte Fransızlar, tahıl ihracatı Fransız tüccârları Kuzey Afrika korsanlarına karşı koruma garantisini de sağlamışlardır[36].
1604 yılında imzalanan ahidnâmenin, diğer ahidnâmelerden iki farkı vardır. Bunlardan birincisi, Osmanlı Devleti bünyesindeki Katolikleri himaye etmek konusunda Fransızlara imtiyaz verilmesi olayıdır. Buna göre Fransız Kralı ve onun dostu diğer Hıristiyan Hükümdarların halkları, Kudüs'teki mukaddes yerleri serbestçe ziyaret edeceklerdir. Kamame Kilisesi'nde ayin yapan rahipler Kudüs'te tam bir emniyet ve huzur içinde oturacaklardır. Kendilerinden hiçbir yardım ve himaye esirgenmeyecektir. Ahidnâmenin ikinci önemli farkı ise, Fransa Kralı'nın, Fransız ticâret gemilerine yapılacak tecâvüz üzerine Cezayir korsanlarını tutuklayıp, cezalandırabileceği hakkıdır[37].
f) 1610-1673 Yılları Arası İmzalanan Ahidnâmeler
Fransa Kralı XII. Louis (1610-1643) zamanında Türk-Fransız ilişkilerinde sorunlar mevcuttur. Bu sorunların temelinde yatan en önemli sebep, Fransa'nın desteğinde Türkiye'de Katolik propangandasının başlamasıdır. Bu husus da ilk faaliyette bulunan izvit tarikatı olmuştur. 1563 yılından itibaren tarikatın, Osmanlı Devleti'nde şubeleri açılmış ve misyonerleri Galata'da ki Saint-Benoit Kilisesi ve manastırına yerleşmiştir[38]. Ancak aşırı faaliyetlerinden dolayı Cizvitler, Osmanlı Hükümetine düşman olmak ve aleyhinde bulunmak suçundan Divân-ı Hümâyûna çağrılmışlardır. Fakat Fransız büyükelçisinin müdahalesi ile serbest bırakılmışlardır[39].
1650'li yılların Fransa'sı kendini, Avrupa'nın en kuvvetli, en emniyetli devleti olarak görmektedir. Bu dönemde Türkiye aleyhine tavır almaya başlaması da bundan kaynaklanır. Katolik propagandasının Türkiye'de hızlanmasının yanında, Fransa, siyâsî ve ekonomik çıkarları için 1664 yılında Cezayir'e saldırmıştır. Gelişen bu olaylardan sonra aynı yıl içinde 1618 ve 1624 yıllarında yenilenen kapitülasyon antlaşmaları iptal edilmiştir[40]. Kapitülasyon anlaşmasının iptali, Fransız tüccârlarını zor durumda bırakmıştır. Fransa Kralı XIV. Louis, Türkiye ile anlaşmak ihtiyacını duymuş ve İstanbul'daki elçisinden, bir Türk elçisinin Fransa'ya gelmesini istemiştir. Padişah IV. Mehmed de Divan çavuşlarından birinin yerine müteferrika Süleyman Ağa'yı Fransa'ya göndermiştir[41]. Bu sırada Bâb-ı âli ile arası uzun süreden beri bozuk olan Fransız elçisi La Haye[42] Paris'e çağrılarak yerine Nointel (1670-1679) [43] atanmıştır. Süleyman Ağa, bu yeni elçi ile birlikte İstanbul'a dönmüştür[44]. Nointel İstanbul'a geldikten sonra Sadrazamla kapitülasyon anlaşmasının yenilenmesi görüşmelerine başlamıştır. Neticede 5 Haziran 1673'de Fransa ile yeni bir ahidnâme imzalanmıştır[45]. Bu ahidnâme ile ilgili bilgiler incelemenin son bölümünde ele alınmıştır.
C- Tûrk-Fransız İlişkilerinde Konsolos Arzlarının Önemi
Osmanlı Devleti'nde yabancı tüccârlara serbest ticâret yapma fırsatı veren Ahidnâme-i Hümâyûnlar, aynı zamanda bu tüccârların mensub oldukları devletlere, konsolosluk açma hakkını da kazandırmıştır. Böylelikle devletin belli başlı merkezlerinde konsolosluklar açılmıştır[46]. Konsolosların en önemli görevleri ise, kendi bölgelerindeki her türlü sosyal ve İktisadî durumu muntazaman kendi ülkelerine bildirmek olmuştur.
Osmanlı Devleti'nde ilk defa tam anlamı ile konsolosluk ilişkilerinin Fransa ile tesis edildiği bilinmektedir[47]. Fransa Konsolosluğu ilk önce İstanbul ve İskenderiye'de açılmıştır. 1536 Ahidnâmesi ile Fransızlar diledikleri yerlerde başka şubeler açma hakkını elde etmişlerdir[48].
Fransız Konsolosları, Osmanlı ülkesinde bulunan Fransızların haklarını korumak yolunda karşılaşılan problemleri en yetkili mercilere arzlar sunarak çözüm aramışlardır. Bu arzlar doğrultusunda Osmanlı Devleti'ndeki ticârî, İktisadî durum, Fransızların sosyal ve siyâsî vaziyetleri aydınlanmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Dairesi'nde bulunan ve aşağıda tanıtılan " 1702-1708 tarihleri arasındaki konsolos arzları ve bunlara ait hükümler’1 ile ilgili belge bahsedilen konuya açıklık getirecektir.
D-17O2-17O8 Tarihlerinde Türk-Fransız ilişkilerinde Konsolos Arzları ve Bunlara Ait Hükümlerle ilgili Belge Hakkında
Belge, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Dairesi Bâb-1 Asafi Divân-1 Hümâyûn Düveli Ecnebiyye Defteri ( A.DVN.DVE ) No 118 GS: 904 numaralıdır. 32 sahifeden ibaretti ve 30 x42 cm. boyutlarında, bazı sahifeler tek sûtun, hacimce fazla olan diğer sahifeler ise çift sütundur. Yazı divani kırmasıdır. Belgede 1700-1711 tarihlerinde Osmanlı Devleti’nde Fransa Konsolosu olarak bulunan Marquis d'Argentai Feriol'un 1702-1708 yıllan arasında Bâbı âli'ye gönderdiği, Fransız tüccarlarının, tercümanlarının ve halkının meselelerini İçeren arzları bulunmaktadır. Bu arzlardaki olaylara Fransa ile Osmanlı Devleti arasında akdedilen ahidnameye göre çözüm aranılmaktadır. Belge üzerinde ahidnamenin tarihi belirtilmemiş olmakla birlikte, bu tarihe yakın zamanda başka imzalanmış bir ahidname olmadığı İçin bunun 1673 Ahidnamesi olduğu anlaşılmaktadır[49]. (Bu ahidnamenin Türkçe metni eklerde sunulmuştur.)
Belgede konularına göre; Fransız tüccârının can ve mal güvenliğinin korunması ile ilgili 5, Fransız reayanın can ve mal güvenliğinin korunması ile ilgili 10, Fransız elçisinin yanındaki görevlilerin korunmasıyla ilgili 11, Fransız konsolosuna verilecek vergilerle ilgili 2, Fransız tüccarlarının gümrük vergisi ödemeleriyle ilgili 35, Fransız tüccarlarının korsanlarla olan sorunlarıyla ilgili 2, Fransız reaya ve tüccarların hukûkî davaları ile ilgili 11, Fransız reaya ve tüccardan alman vergilerle ilgili 28, Fransız reayanın yiyecek teminiyle ilgili 8, Fransız tüccarları ile borç sorunlarıyla ilgili 22, Fransız tüccarların İhraç ettikleri mallar ve sorunlarıyla ilgili 8, Fransız reayanın miras sorunlarıyla ilgili 2, Fransızlar ve kutsal yerlerle ilgili 2 hüküm yer almaktadır. (Bkz. Grafik. Konulara göre hükümler)
Fransız elçisi Marquis d'Argental Feriol, Türkleri ispanya veraset harpleri dolayısıyla Fransa'nın harp halinde bulunduğu Avusturya'ya karşı harekete teşvik etmeye çalışmıştır. Bir müddet sonra da Polonya'yı nüfuzuna alan ve Türkiye üzerindeki baskısı artan Rusya'ya karşı Bâb-1 âli'yi tahrik etmeye başlamıştır. Ancak bu politikasında başarısız olmuştur[50].Feriol'un yaptıkları bunlarla kalmamış, 5 Ocak 1700 tarihinde Padişahın huzuruna kılıcı ile girmek istemiş, fakat bu isteği reddedilmiştir. Böylece on yıl hiç padişahla görüştürülmemiştir. XIV. Louis'in talimatları doğrultusunda hareket eden Fransız elçisi, Osmanlı tebaası ve Türkiye'de ikâmet eden Katolikleri açıkça himaye etmiştir. Feriol'ün elçiliği zamanında Türkiye'deki Katolik propagandası en üst seviyeye çıkmıştır[51]. 1708 yılında Türkiye, kendisinin geri çekilmesini istemek üzere, Bahri Mehmet'i "Fevkalade Elçi" sıfatı ile Fransa'ya göndermiştir. Feriol ise 1709'da cinnet geçirerek, yurduna geri dönmüştür[52].
Grafik. Konulara göre hükümler
- Fransız tüccârının can ve mal güvenliğinin korunması hakkında
- Fransız reayanın can ve mal güvenliğinin korunması hakkında
- Fransız elçisinin yanındaki görevlilerin korunması hakkında
- Fransız konsolosuna verilecek vergiler hakkında
- Fransız tüccârlarının gümrük vergisi ödemeleri hakkında
- Fransız tüccârlarının korsanlarla olan sorunları hakkında
- Fransız reaya ve tüccârların hukûkî davaları hakkında
- Fransız reaya ve tüccârdan alınan vergiler hakkında
- Fransız reayanın yiyecek temini hakkında
- Fransız tüccârları ile borç sorunları hakkında
- Fransız tüccârların ihraç ettikleri mallar ve sorunları hakkında
- Fransız reayanın miras sorunları hakkında
- Fransızlar ve kutsal yerler hakkında.
E-1673 Ahidnâmesi ile Belgede Yer Alan Olayların Karşılaştırılması
Belgemizde yer alan olaylar özellikle Fransız tüccârlarının karşılaştığı problemleri içermektedir. Fransa ile Osmanlı Devleti arasında akdedilen Ahidnâme-i Hümâyûnlarda zikredilen Fransız tüccârının can ve malının korunması konusu yıllarca süren sorunlar içinde yer almıştır.
1- Fransız Tüccârının Can ve Malının Korunması
1673 Ahidnâmesinde "Françe elçisiyle, konsolosları, tercümanları, tüccârları vesair halkı, eskiden olduğu gibi emniyet ve huzur içinde adaletimiz sayesinde yaşayarak haklarında hiçbir surette yasa dışı hareketler reva görülmeyecek ve serbestçe hareketleri sınırlandırılmayacaklar" denilmektedir. Ancak bu maddeye mugayir olaylara belgemizde oldukça sık rastlanmaktadır.
Bozcaada'ya ticâret için gelen Fransız kaptanlarından De la Cras, aynı ada halkından iki kişi tarafından öldürülerek, malları yağmalanmıştır. Fransız elçisi De Feriol bu durumu padişaha arz-ı hâl ederek bildirir. Padişah da Bozcaada kadısına ve yeniçeri zabitine olayın yerinde teftiş edilerek kanuna göre karar verilmesini bildirir[53].
Delvine Sancağı'nda, Sayda iskelesi emini olan Resul'ün, Fransız tacirlerinin altınlarını ve bazı eşyalarını alarak, tacirleri esir etmiştir. Adı geçen Resul'ün gasb ettiklerini Fransız konsolosuna teslim etmesi ve esir alınan Fransızların durumunun ise Divân-ı Hümâyûnda görüşülmesi kararı alınmıştır. Bu olayın ahidnâmeye göre çözümlenmesi kararlaştırılmıştır[54].
Yunanistan'ın batı kıyılarında Narda şehrinde ticâret ile meşgul olan Fransa tüccârının kimseye borcu yok iken, eski Narda hassı olan Süleyman Efendi, 1110 senesinde tüccârı yüzelli değnek ile döverek parasını gasb etmiştir. Bu durumun yine yukarıda açıkladığımız ahidnâmenin maddesine göre halledilmesi hususunda Rumeli Valisi ve Yanya Naibi görevlendirilmiştir[55].
2- Fransız Reayanın Can ve Malının Korunması
Fransız tüccârının maruz kaldığı olaylara, diğer Fransız reayanın da maruz kaldığı belgemizden anlaşılmaktadır.
Kıbrıs’ın Değirmenlik Sancağı'nda cerrahlık yapan müste'men[56], kimseye zararı olmadığı halde Panaki, Midyanö, Yako Modof, Madriko isimli Yahudiler tarafından çok şiddetli bir şekilde eziyet edilerek, ölmek derecesinde bırakılmıştır. Bu konunun halli için Değirmenlik Sancağı Beyine ve kadısına gönderilen hükümde gereğinin yapılması istenilmiştir[57].
Osmanlı tebaasından bir rahibin evine giren birkaç Yahudi şaki, rahibin eşyalarına el koyup, kendisine eziyet etmiştir. Gönderilen hükme göre, davanın şer'le görülmesi ve eşyaların geri iade edilmesi istenilmektedir[58].
Benzer olaylara sancakbeylerinin, oğullarının ve bazı şehir eşkıyalarının da karıştığını görmekteyiz. Ahidnâme-i Hümâyûnun bir maddesinde, "Fransa uyruklu olan tüccâr ile yanlarındaki memur, hademe ya da diğer reaya çeşitli konulardan ve işlerden dolayı kadılar, sancakbeyleri ve subaşılar tarafından yargılanmayacaklardır. Bu gibi işleri çözümleme hakkı Bâb-ı âli'ye ait olacaktır". denilmiştir.
Elçi de Feriol'ün arz-ı hâline göre, Gazze Sancağı beyi olan Hüseyin ve oğlu Ali Remle'de, Fransız konsolosu vekilini ve diğer tüccârları hapsedip, çeşitli eziyetlerden sonra dörtbin guruşlarını alarak katletmişlerdir. Hükme göre, sancakbeyi aldığı parayı varislerine geri ödeyecek, aldıkları eşyaları da iade etmek üzere gereken cezayı da çekecektir[59].
1110 senesinde, Delvine Sancağı'nda Marglice'ye yakın yere demir atan Fransız kaptanlarını, Margliç eşkiyası denilen Mustafa, Haşan Levka, Fazli Ağa ve oğulları Yusuf, Haşan ve Hüseyin adlı zatlar esir edip, paralarını, eşyalarını ve mallarını aldıktan sonra salıverirler. Bu olay, dört beş defa aynı şekilde tekrar eder. Bununla da kalmayıp yanında ki adamlar katledilir. Verilen hükme göre, Narda'daki idareciler bu eşkiyaları yakalamak, kaptanların eşyalarını geri almak, eşkiyaları hak ettikleri cezaya çarptırmak ve olaya gereken itinayı göstermek üzere görevlendirilmişlerdir[60].
Mısır Valisi'ne gönderilen hükme göre, Fransız tüccârlarının satmak için Mısır ve İskenderiye'ye getirdikleri mallarını, gümrükhaneden haberleri yok iken vilâyetin ahalisinden baz) kişiler zorla alınışlardır . Çaldıkları bu malları eksik fiyat ile satmışlardır. Hükm ü Hümâyûna göre bu suçu işleyenlerin tutuklanması emredilir[61].
Yine Fransız tüccârın İstanbul'a getirdiği çuka ve kumaşı, ahidnâmeye göre vergi ödedikten sonra satışa çıkarmıştır. Lakin, İstanbul ahalisi tarafın- dan bu satış engellenmiştir. Olay üzerine araştırma yapılırken, Çarşı ağasının verdiği bilgiye göre hiçbir kimse satışa engel olmamıştır. Yine İstanbul kadısı Mevlâna İbrahim'in arzına göre de. Sultan Mehmed, Sultan Süleyman ve Sultan Mustafa zamanlarında olduğu gibi şimdi de tüccârlar arasında iltimas durumu söz konusu değildir. Gönderilen emre göre durumun şer'le çözümlenmesi istenilmektedir[62].
3- Fransız Elçisinin Yanındaki Görevlilerin Korunması
Adi geçen belgede çok sik karşılaşılan konulardan bir tanesi de Fransız elçisinin yanında görevli olarak bulunan memurların can, mal güvenliğinin sağlanması hususudur.
Edirne'den Draç'a kadar yol üzerinde bulunan kadılara, yeniçeri serdarlarına ve iş erlerine gönderilen hükme göre, Fransız elçisinin gönderdiği arz- t hâlde, kethüdası olan Blondel'in, bir yasakcı[63], bir tercüman üç hizmetkârıyla Draç'a gitmek istemektedir. Kethüdanın gidişte ve gelişte memurlarıyla birlikte can ve mal güvenliğinin sağlanması, mallarını narh-r cari[64] üzere satanlardan paraları ile alışveriş yapmalar, yanlama koruyucular verilmesi istenilmektedir. Padişahın hükmü üzerine bu istekler yerine getirilmelidir[65]. Konu ile ilgili olarak ahidnâmei hümâyûnda, "Fransız elçisi hizmetinde olan tercümanların ve diğerlerinin geleneksel vergiler (Tekâlifi Örfiyye)'den muaf tutuldukları" belirtilmektedir[66]. Ayrıca kethüda ve memurların cizye isteği ile rahatsız edilmemeleri de arz olunmaktadır. Bu hükme benzer diğer bir örnekte ise, İstanbul'dan Bükreş'e kadar yerleşim birimlerinde bulunan kadılara gönderilen hükümde, Michel isimli Fransızın üç müstemin ve bir hizmetkârı ile beraber Eflâk'a gidecekleri, burada narh-ı cari üzere mal satın alacakları belirtilmektedir. Yanlarına yardımcı adam da istenen Eflâk'a gidecek bu kişilerden cizye talep edilmemesi, can ve mal güvenliklerinin sağlanması da hükümde yer almaktadır[67].
Belge de yukarıda açıkladığımız olaylara benzer sekiz olay daha mevcuttur. Bunlarda sadece yer isimleri ve şahıs isimleri farklıdır[68].
4- Fransız Konsolosuna Verilecek Vergiler
1673 Tarihli Ahidnâme-i Hümâyûnda " Fransız tüccârı gemilerine yükledikleri maldan, bazı zimmî (Müslüman olmayan) Osmanlı tebaası reaya kendi gemileriyle de olsa getirdikleri metaadan Fransız elçilerine ve konsoloslarına ait olan resim ve hakları kusursuz verip inat ve muhalefet eylemiyeler" şeklindeki maddeye mugayir iki olay belgemizde mevcuttur.
Birinci olay İzmir kadısına gönderilen hükümde yer almaktadır. Hüküm de, Misk adası sakinlerinden bazı zimmîler, Fransa'ya getirip götürdükleri mallardan İzmir konsolosu vekiline vermesi gereken vergiyi ödememektedir. Ahidnâme maddesine göre, bu verginin hiçbir zorluk çıkartmadan ödenilmesi gerekmektedir[69].
İkinci olay da ise, Yanya Paşasına gönderilen hükümde, Osmanlı tebaasından bazı zimmîler ile Fransız tüccârları getirdikleri ve götürdükleri mallardan elçilerine ve konsoloslarına ahidnâmede kayıtlı olduğu üzere, vergi ödemeleri gerektiği yer almaktadır. Fakat, tüccârlar bu verginin bir kısmını ödememişlerdir. Olayın ahidnâmeye göre çözümlenmesi arz olunmuştur[70].
5- Fransız Tüccârlann Gümrük Vergisini Ödemeleri
1673 tarihli ahidnâme-i hümâyûn da" Fransız gemileri gelenek ve yasalar üzere İstanbul'da aranıp gittikten sonra bir daha Boğaz hisarları önünde de aranarak, gümrük vergileri alınıp, icazet verilir" şeklinde madde bulunmaktadır[71]. Belgemizdeki konular arasında en sık karşılaşılan konu bu madde ile ilgili olaylar olmuştur. Bununla ilgili bir örnekte, Boğaz hisarları kadılarına ve dizdarlarına gönderilen hüküme göre, elçinin arz-ı hâlinde Fransız kaptanlarından Arman ve Carbone getirdikleri ve götürdükleri mallar için, gümrük vergisini ödeyerek, ellerine edâ tezkireleri (alındı makbuzları) nin verilmesini, ve vilayetlerine gitmelerine engel olunmaması istenilmektedir[72]. Kaptanların ismi farklı olmak üzere onüç tane daha hüküm belgede yer almaktadır[73].
Aynı konu ile ilgili fakat bazı değişiklikler bulunan diğer bir hüküm[74], Fransız kaptanlarından Valentin isimli kaptanın bir gemi ile getirdiği ve alıp götürdüğü emtianın ahidnâmeye göre, gümrük vergisini ödemesi hususunu içermektedir. Hükümde gümrük vergisini ödeyip tezkiresini aldıktan sonra önceden olduğu gibi geminin Boğaz hisarları önünde kontrol edilmesi, ihracı yasak mallar olup olmadığına bakılması, yasaklanmış malların olmaması durumunda eğlendirilmeden yoluna devam etmesi izninin verilmesi gereği vurgulanmaktadır. Hükümde geçen ihracı yasak maldan genel olarak, hububat, pamuk, barut, silah, deri, gön, balmumu, don yağı, koyun derisi, neft gibi mallar kastedilmektedir[75]. Zira ülkede elde edilen tarım ürünlerinin, çıkarılan madenlerin üretimin yetersiz oluşundan ve stratejik nedenlerden kaynaklanan sebeplerle bu malların ihracı yasaklanmıştır. Fakat bu yasaklara her zaman uyulmayarak, üretimin bol olduğu zamanlar ihraçlarına izin verilmektedir. Bunlar kaçak yollarla gümrük duvarlarını aşabilmektedir. Siyâsî ilişkiler de bu yasak kapsamının genişletilip, daraltılmasına neden olmaktadır[76].
Belgemizde yukarıdaki hükme benzer olaylar oldukça fazladır. Değişen sadece Fransız kaptanlarının ismi ve malları taşıyan gemilerin sayılarıdır[77].
Gümrük alımı ile ilgili ahidnâmede yer alan diğer bir madde " Fransa Kralının rızası üzerine tüccârları memleketlerinden getirdikleri ve alıp götürdükleri mallarından kadimden ne bahaya tutub, gümrük alına geldi ise yine o tertip üzerine alınıp ziyade bahaya tutulmıya. Satmak için ihraç olunan mallardan , gayri başka iskeleye gitmek istediklerinde mallarından gümrük talep etmiyeler. Başka bir iskeleye iletmeye engel olunmıya." şeklindedir. Bu konuyla ilgili olarak belgemizde birçok olaya rastlamaktayız[78]. Bunlardan biri Mısır Valisine ve İskenderiye Kadılarına gönderilen hükümdür[79]. Hükme göre, Fransız kaptanları gemileri ile Sayda, Trablusşam ve sair iskelelere gitmek için İskenderiye iskelesine varmışlardır. Satmak için aldıkları malların gümrüğünü vermişler ancak, ihraç olunmayan mallarından da gümrük vergisi alınmıştır. Bununla birlikte diğer iskelelere gitmelerine de engel olunmuştur. Ahidnâmeye göre bu olayda satılmayan maldan gümrük alınmamasına ve diğer iskelelerde de gümrük talep edilmemesine dair emir verilmiştir[80].
Edirne bostancıbaşısına gönderilen bir başka hüküm de ise, Fransız tüccârları Selânik'te pamuk ve ihracı yasak olmayan mallardan satın almışlardır.
Tüccârlar malların gümrüğünü İstanbul'da ödemeye razı iken Edirne gümrük emini vergileri burada ödemelerini istemiştir. Bu olay üzerine gönderilen hükme göre, Anadolu'dan gelip Trakya'ya gidenlerden gümrük alınacağı, ancak İstanbul'a gidenlerden gümrük alınmayacağı belirtilmiştir[81].
Gümrük vergisi konusunda 1673 Ahidnâmesinde çok önemli bir madde yer almaktadır. Bu madde "Fransız tüccârı Osmanlı memleketlerine getirdikleri ve alıp götürdükleri emtialardan eskiden bu ana değin % 5 verip, lâkin Osmanlı Devleti'nin eski dostlarından olmakla % 3 gümrük vermek üzere ellerinde olan yenilenmiş ahidnâmelerine ilhak olunmak bâbında, istekleri kabul edilip işaret edildiği üzere verip ziyâde talep olunmaya"[82] şeklindedir. İskenderiye sancakbeyine gönderilen hüküm de, Fransız tüccârlarından alınması gereken % 3 gümrük vergisinin daha fazla talep edilmesi karşısında, gümrük emininin gereken cezaya çarptırılması istenilmektedir[83].
1673 Ahidnâmesinin gümrük ile ilgili maddenin devamında, "İstanbul'da elçileri, konsolosları ve yardımcıları olmayan Portukal (Portekiz), Çiçliye (Sicilya), Katalan, Messina, Ankovata, Ancona vesair savaş halindeki devletler hakkında Fransız Kralının bayrağı altında kadimden geldikleri üzre, istekleriyle gelenler kendi hallerinde olub sulh ve salâha aykırı hareket kendilerinden olmadıkça, sair Fransızlar gibi gümrüklerini verip kimse engellemeye" şeklinde ilâve edilmiştir. Konu ile ilgili olarak , İzmir Müderrisine gönderilen hükümde[84], Fransız Kralının bayrağı altında İzmir iskelesine ticâret için gelen ecnebi tüccârların aldıkları malların gümrüğünü ödemesi karşılığında kendilerine eda tezkireleri ve geçiş izinleri verilmemiştir. Akdedilen Ahidnâme-i Hümâyûna göre bunların tezkireleri ellerine verilip, geçişlerine engel olunmamalıdır.
6- Fransız Tüccârların Korsanlarla Olan Sorunları
Osmanlı Devleti'nin hâkimiyeti altında, fakat fiilen müstakil bir durumda bulunan Kuzey Afrika korsanlarına Avrupalılar ötedenberi "Berberi Korsanları" adını vermişlerdir[85]. Fransız tüccârları Osmanlı Devleti sularında ticâret yaparken, bu korsanlar ile bir takım sorunlar yaşamışlardır. Konu ile ilgili ahidnâmede; "Cezâyir-i Garp korsanları limana vardıklarında kendilerine zorluk çıkarmayıp barut, kurşun, yelken vesâir âlât verilip lâkin Garp Ocakları korsanları Fransa tüccârlarına rast geldiklerinde esir ve mallarını yağmalarlarmış, merhum ceddimiz zamanında da çok defa tenbih edilip bundan ders almamış olduklarından daima tecavüz halinde imişler. Bu hususa dahi rızam yoktur." denilmektedir. Belgemizde Mısır Valisine gönderilen iki hükümde ahidnâmede yer alan madde kapsamında olaylara rastlamaktayız.
Bunlardan birincisinde, Fransız kaptanların Mısır İskenderiye limanından gümrük ödedikten sonra gitmek istediklerinde karşılaştıkları sorunlar yer almaktadır. Buradaki Müslüman kaptanlar, Fransız kaptanlardan vergi talep etmişler, böylelikle gitmelerine engel olmuşlardır. Bu durumda yükünü alıp vergisini ödeyen Fransızlara hiç kimsenin zorluk çıkartıp, engel olmasına müsaade edilmemesi yolunda emir verilmiştir. Gereğinin de ahidnâmeye göre çözümlenmesi istenilmiştir[86].
İkinci hükümde ise, Fransız tüccârlarının Felemenk korsanlar tarafından rahatsız edildikleri konusu vardır [87]. Bu da aynı tarzda neticelendirilmiştir.
7- Fransız Reaya ve Tûccârların Hukûkî Davaları
Osmanlı Devleti'nde yaşayan Fransız reaya ve tûccârların hukûkî sorunlarına akdedilen 1673 ahidnâmesinde açıklık getirilmiştir. Ahidnâmede "Fransızların kendi aralarında davaları olur ise Elçileri ve Konsolosları kendi yasalarına göre davayı görüp hallederler. Fransız konsolosları, tercümanları ve tüccârlarının dört bin akçeden ziyade olan davaları Divân-ı Hümâyûn'da görülüp gayri yerde bakılmaya" şeklinde hüküm yer almaktadır. Ahidnâme maddesinin ilk cümlesine mugayir olay, belgemizde bir hükümde rastlanmıştır. Bu hüküm[88] Rodos kadısına gönderilmiştir. De Feriol'ün arz-ı hâline göre, 1118 senesinde Bertet isimli Fransız kaptan İzmir’e gelirken İstopalye adası yakınlarında Felemenk korsanlarının suikastına uğramıştır. Bunun üzerine Fransız kaptan gemisindeki eşyaları adı geçen adada bulunan Fransızın evine boşaltmıştır. Lâkin eşya sahiplerinden Anton Emanuel isimli Fransız, eşyayı teslim almadığı için durumu şikâyet eder. Gönderilen hükümde, Fransızların birbiri arasında kan veyahud başka kötülük vaki olur ise elçileri ve konsolosları tarafından bu davaya bakılması, başka herhangi birisinin bu işe karışmaması istenilmektedir.
Dört bin akçeden ziyade olan davalarla ilgili olarak da birbirine benzer olayları belgemizde görmekteyiz[89]. Bunlardan Selânik Sancağı Mutasarrıfı olan Vezir Said Paşa'ya ve Selânik Müderrisine gönderilen hükümde, Selânik'te Fransız konsolosunun yanında berât-ı şerifle tercüman olan Kostantin veled-i Yanako isimli tercümanın Mevzi Makrizu isimli Yahudi ile aralarındaki sorun anlatılmaktadır. Mahkemede davalının mal makbuzundan % 2 akçe resm-i ihzariye[90] alındıktan sonra, tercüman daha fazla para talep etmiştir. Ahidnâmenin ilgili maddesine göre Fransızların dört bin akçeden fazla olan davalarının Divân-ı Hümâyûn'da dinlenilmesi emri gönderilmiştir[91].
Ahidnâmenin, aynı maddesine göre çözümü istenen diğer bir hüküm de Gazze Sancakbeyine ve kadısına yollanmıştır. Elçinin arz-ı hâli üzerine, Gazze'de bulunan Fransız tüccârının kimseye borcu olmadığı halde, bu kazada bulunan Ebu El Mehdi ve kardeşi Şeyh Mehmed isimli kişiler, Fransız tüccârdan alacakları olduğunu iddia ederek tüccârı rahatsız etmişlerdir. Bu davanın İstanbul'da görülmesi üzere emir gönderilmiştir[92].
8- Fransız Reaya ve Tüccârdan Alınan Vergiler
Osmanlı tebaasından olan Fransızlar, devlete çeşitli adlarda vergiler ödemektedirler[93]. Lâkin bazı durumlarda bunların çoğundan muaf tutuldukları görülür. Ahidnâme-i Hümâyûn'un ilgili maddesinde, " Önceden alındığı üzere gümrük vergisi alınıp, ziyade bahaya tutulmıya. Zuhûra gelen kassabiye, reft, bac, yasakkulu ve 300 akçeden ziyade selâmetlik resmî talep olunmaya. Elçiler hizmetinde olan tercümanlar olageldiği üzere haraç ve kassabi- yeden vesâir Tekâlif-i Örfiye'den muaf olalar. Hediye ve elbiseleri ve yiyecek içecekleri için paralarıyla getirdikleri nesnelerden gümrük ve bac istenmeye. Fransalıdan Osmanlı memleketlerinde oturanlardan haraç talep olunmaya " denilmektedir. Belgede geçen kassabiye; kasaba verilen kasaplık, hayvan kesme ücreti, reft; ülke dışına çıkarılan mahsul ve mamullerden alınan gümrük resmî, bac; gümrük vergisi, yasak kulu; yasakçılar için ödenen vergi, selâmetlik akçesi; derbentlerden ve sair geçit yerlerinden geçişlerde alınan vergilerdir[94].
Vergiler konusunda yaşanan sorunlarla ilgili olarak, Edirne Mutasarrıfına gönderilen hüküm de Fransa konsolosu yanında tercüman olan Panayot veled-i Dimitri isimli tercümanın ticâret yapmak için Edirne'ye gittiğinde cizyedarlar tarafından kendisi ve hizmetkârları için cizye talep olunmuştur. Ahidnâmede alınan karara göre beratlı tüccârlardan cizye alınmayacaktır, sorunun bu maddeye bağlı olarak çözümlenmesi istenilmektedir[95].
İzmir kadısına gönderilen hükümde, Fransa konsolosu, ruhbanları, tercümanları ve tüccârlarından bac, kassabiye, reft, yasakkulu gibi vergiler için para istenilmektedir. Ahidname hükmü gereğince bu isteğin yanlış olduğu belirtilerek hatanın düzeltilmesi istenilmiştir[96].
Vergi konusu ile ilgili İzmir Müderrisine ve Midilli, Eğriboz kadılarına gönderilen hüküm de, Fransa reayalarından Nicole, eşyası ve bir hizmetkarı ile İzmir Midilli tarafına gitmek ister. Ahidnameye göre % 10 gümrüğü ödedikten sonra daha fazla istenmiştir. Verilen emre göre Fransızlardan Osmanlı Devleti'nde oturanlardan haraç alınmayacak ve fazla gümrük talep edilmeyecektir[97]. Belgede Fransızlar'dan haraç alınmamasıyla ilgili birçok hükme rastlanılmıştır[98].
Atina kadısına gönderilen hüküm, diğerlerine göre biraz değişiklik arz etmektedir. Atina'da ticaret yapan Fransız acirlerinden birinin karısı ile beraber salip oldukları emlak ve arazileri İçin gereken vergiyi ödemelerini ve ellerine makbuzlarının verilmesi bildirilmektedir. Eğer Atina'daki mahalli idareciler kan kocayı daha fazla vergi talebiyle rahatsız ederler ise kanun üzere gerekenin yapılması istenilmektedir [99].
9- Fransızların Yiyecek İhtiyâcının Temini
Hamr ve hamr yapımında kullanılan üzümün çok miktarda alınması ve henazirin yenilmesi İslâm dininde haram olduğu için Müslüman hal kin kullanmasının devletçe yasak edilmesinden dolayı gayri müslimler İçin bunları kullanmak izne tabidir. Bu bakımdan belgemizde kullanılması yasak olduğundan izne tabi olan hamr, üzüm ve ilenazir İhtiyâçlarının temini için hükümler vardır.
Hamr (şarap): Yeniçeri Ağasına ve Bostancıbaşına gönderilen hükümlere göre, [100] Fransız elçisi ve adamları, ihtiyaçları İçin senede bir defa olmak üzere 7 bin medre[101], hamr getirmek ve İstanbul'da her medresi onar vukıyye[102]olmak üzere satmak isterler. Bu hamrin Galata'da mevcut mahzenle- rinde saklanmasını, haraç ve evaid alınmamasını talep ederler. Konu ile ilgili hükümlerden anladığımıza göre İstanbul'da hamr her zaman belli şahıslara, belli miktarlarda gelmektedir. Jean Batista Cavarrot İçin 3000 medre, Josef Markiz İçin 1000 medre, Millerand İçin 1000 medre, Clavier İçin 1000 medre, Pouteau İçin 2000 medre, bil tabib İçin 1000 medre. Ruhban ve tüc- carlar İçin ise 3000 medre hamr getirtilmesi İçin izin istenilmektedir.
Edirne kadısına gönderilen hükümde de, berât-1 şerifle tercümanlık yapan Panayot veled-i Dimitri isimli tercümanın Edirne'de kendi bağında on vukıyye üzümü vardır, üzümleri sıkıp, şıra yaparak hanesine getirilmesine izin verilmesi, haraç ve evaid istenilmemesi bildirilmektedir. Yine aynı hükmün devamında Fransız konsolosların ve onlara tabi olanların taşradan hamr getirmelerine engel olunmaması, ancak sadece beş karye üzümün nakledilmesine izin verilmesi istenilmektedir[103].
Henâzir (Domuzlar): Henazir ve teminiyle ilgili olarak belgede bir hüküm yer almaktadır. De Ferîol'ün gönderdiği arz-1 halde, parasıyla getirtilen diğer yiyeceklerden bac ve gümrük alınmadığı gibi, yine parasıyla taşradan alınacak 135 henazirin hanesine nakledilmesine izin verilmesi ve vergi talep olunmamasını istemektedir[104].
Peksimet: Peksimet yapımında kullanılan hınta (buğday) , İhracı yasak mallardan olduğu İçin, ülke İçinde ecnebiler tarafından kullanımı da, kadıların vereceği izin tezkiresiyle olmaktadır. Konu ile ilgili belgemizde iki hüküm vardır.
Bunlardan birincisinde, İzmir kadısına gönderilen hüküm söz konusudur [105]. İzmir'de müste'men reayalarının ihtiyacı İçin Paret isimli bir Fransızın fırın açarak peksimet yapmak arzusunda olduğu yer almaktadır. Gerekli olan hıntanın temini İçin kadı tezkiresinin olması lâzımdır. Ancak verilen emirde kadı tezkiresi olmadan da Fransızlara hınta verilmesi bildirilmektedir'.
Yine İzmir kadısına gönderilen ikinci hükümde de, Fransız kaptanlarının ve adamlarının ihtiyacı olan peksimet ve benzer yiyecekleri satın almalarına müsaade edilmesine ve yiyecek giderlerinden vergi alınmaması hususu yer almaktadır[106].
10- Fransız Tüccarlarla Borç Sorunları
Osmanlı Devleti'nde özellikle gayri müslimlerle temas kuran Fransız tüccârlar, zaman zaman reayayla yaptıkları alış-veriş karşılığında nakit veya altın nevinden para ödemekteydiler. Bu durum "temessük" adı verilen mühürlü senetlerle ibraz edilmekteydi[107].
Belgemizde, Fransız elçisinin arz-ı haline göre, Kavala'da bir Fransız tüccârı Drama sakinlerinden Albert veled-i Galemdi isimli Yahudi'den her kantarı 13 guruşa olan 234 kantar penbe (pamuk) pazarlığı ederek , parasının tamamını ödemiştir. Fakat Yahudi penbenin tamamını teslim etmeyerek zimmetinde 48 kantar kalmıştır. Kavala kadısına gönderilen hükme göre penbenin tamamı ödenecek veya fiyatı Fransız tüccarın vekili olan Karvin'e kanuna göre ödemesi yapılacaktır[108].
Sayda, Beyrut Mutasarrıfı olan Vezir Mehmed Paşa'ya gönderilen hükümde ise, Sayda'da bulunan bir Fransız tüccârı Şam sakinlerinden Haşan Beyzade'ye satmak üzere bir miktar mal vermiştir. Haşan Beyzade malın bedelinin bir kısmını ödeyip, tamamını ödememiştir. Paranın tamamının alınması için hüküm gönderilmiştir[109].
Belgemizde borçlarla ilgili yukarıdakilerden farklı başka hükümler de vardır. Bir Fransız tercüman Sayda sakinlerinden Şeyh Süleyman Münkir'in devlete olan borcu için kefil olmuş ve kefil olduğu borcu ödemiştir. Şeyh Süleyman da borcunun bir kısmını ödeyip tamamını vermemiştir. Sayda, Beyrut Mutasarrıfı olan Vezir Mehmed Paşa'ya gönderilen hükümde, borcun tamamının ödenmesi için emir gönderilmiştir[110].
Borçlar konusunda belgede karşılaşılan en çok konu borç senetleri (temessük) ile yapılan borçlanmalardır[111]. Bunlardan birinde, Filibe kadısına gönderilen hükme göre, Fransız tercümanlarından birinin Filibe Metropolidi zimmetindeki bor؟ senedine göre 1960 guruş alacağı vardır. Lâkin Metropolid, inat ederek senedin karşılığını ödemek istemez. Bunun İçin gereğinin çer'le görülmesi İçin emir gönderilmiştir [112].
Bu konularla ilgili olarak Ahidnâme-i Hümâyûnda söz edilen diğer bir konu, "Fransız tacirleri ve konsolosları ve tercümanları Osmanlı memleketlerinde alım-satım ve ticaret ve kefalet hususlarında kadıya varıp sicile kaydettirip veya hüccet alalar. Sonra niza olur ise, hüccet ve sicile bakılıp gereğince karar verile, ikisinden biri olmayıp tedarik edilmiş tanık İkâme edip yasalara aykırı nesne dava ederlerse madem ki kadılardan hüccetleri olmayıp veyahud sicilde kayıtları bulunmaya, anin gibi hileli olan davalara bakılmaya." denilmektedir. Buna bağlı bir olay Edirne Bostancıbaşıııa ve kadısına gönderilen hükümde yer almaktadır, [113]. Fransız tercümanlarından Şebut veled-i Dimitri, kadıda bulunan sicillere göre kimseye borcu olmadığı halde, Edirne sakinlerinden bir zimminin yanlışlıkla tercümanın 300 guruşunu alarak geri ödemediği bildirilmektedir. Hüccet kaydına ve sicillere bakılarak tercümanın borcunun olmadığının kanuna göre ortaya çıkartılması emredilmiştir.
Borçların ödenmesinde meydana gelen gecikmeler konusunda da belgemizde olaylar mevcuttur:
Kandiye Valisine ve kadısına gönderilen hükümde, Fransız kaptanlarından Viyani isimli kaptanın Resmo Sancakbeyi Mustafa zimmetinde mühürlü senet ile 1120 guruş alacağı vardır. Sancakbeyi borcunu ödemekte sorun karmaktadır. Gereğinin kanuna göre yapılması emredilmiştir[114]. Benzer şekilde gelişen üç olay daha belgemizde bulunmaktadır[115]'.
Edirne Müderrisine ve Bostancıbaşma gönderilen hükümde , elçinin arz-ı hâline göre, Edirne de ticâret yapan bir Fransız tüccârının Bohor isimli Yahudiden hüccet-i seriye ye göre 1110 senesinde 389 guruş alacağı vardır. Yahudi ise o sıralarda İflâs ettiğinden dolayı borcunu ödeyemeyerek zindana atılmıştır. Hükümde verilen emre göre, Yahudi Fransız tüccâra olan borcunu ödemedikçe zindandan dışarı çıkartılmayacaktır[116].
1110 senesinde Petro iştirada isimli Fransız kaptanın Eğriboz Boğazı'nda bulunduğu sırada, Ümera-i Deryadan Haşan Paşa ahidnâme uyarınca kendisinden borç para almıştır. Ama sonrasında borcunu ödememiştir. Bu konu ile ilgili ahidnâme maddesinde ise "Osmanlı memleketlerinde derya yüzüne çıkan gemiler ve kadırgalar ve donanmalar deryada Fransız gemileriyle buluştukta birbirleriyle dostluk edip zarar ve ziyan vermiyeler" denilmektedir. Zikredilen ahidnâmeye mugayir olayın Eğriboz kadısı tarafından gereğince çözülmesi emredilmiştir[117].
11- Fransız Tüccarların İhraç Ettikleri Mallar ve Sorunları
"Fransız Kralı olanlar kadimden beri bizimle dostluk üzere olub bu dostluğa halel verir bir vasıfları olmamakla merhum (Sultan Selim) Han zamanında yasak olan metaadan; Pamuk, Pamuk ipliği, ayakkabı derisi verile deyu Hükm-ü Hümâyûn verilmiştir. Hâlâ bize karşı olan muhabbetlerinin içtenliğine binaen büyük ecdadım zamanında yasaklanmış olan şeyleri parası karşılığında balmumu ve her nevi deri, meşin verilip buna hiç kimse engel olmaya" şeklinde Ahidnâme-i Hümâyûnda konuyla ilgili hüküm yer almaktadır.
Belgemizde, İzmir'de bulunan bir Fransız tüccâr, hizmetkârını yapağı ve balmumu satın almak için bir miktar para ile Mora'nın Anabolu isimli kazasına göndermiştir. Türklerin bu kale ve şehre "Mora Anabolusu" veya kısaca "Anabolu"dediği bilinmektedir[118]. Buranın ahalisinden Abdullah Ağa, hizmetkârı evine götürüp dövmüş ve parasından 23 tuğralı altınını almıştır. Ahidnâme uyarınca, Birgi kadısına gönderdiği hükümde durumun şer'le görülüp halledilmesi rica olunmuştur[119].
Fransız tüccârlarının ihracat yaparken karşılaştığı sorunlardan bir başkası da, yine ahidnâmede çözümlenmeye çalışılmıştır. "Eğer fırüna ile gemileri karaya atılır ise, beyler, kadılar ve bunlardan başkaları muavenet edip kurtulan emvâl, giysi gibi eşyaları kendilerine geri verile" şeklinde olub, Fransız tüccârların ihracat yaparken karşılaştıkları problemi halletmeye yönelik olarak kararlaştırılmıştır.
Konu ile ilgili Fransız Elçisi De Feriol'ün arz-ı haline göre İstanbul'da oturan Messina beyzadelerinden Anibal Markizi bir adet gemisini, gemi reislerinden Efendariye adlı zimmînin taifesiyle İbrail'e göndermiştir.Gemi oradan arpa, bastırma, revgan-ı sade (sade yağ), mum, balmumu, morina, havyar, sucuk, bir miktar asdar bezi ve sair eşya alacakur. Anibal Markiz'in adamları alışverişi tamamlayıp geri dönerken, Köstence yakınlarında fırtınaya yakalanmışlar ve buradan kurtulan olmamıştır. Yöre halkı karaya çıkan eşyaları ve tüccârların üzerlerindeki paralarını yağmalamışlardır, Özi Valisine ve Hırsova Kadısına gönderilen hükümde, buradaki suçlular bulunarak, ellerindeki eşyaların Anibal Markiz'e teslim edilmesi ve suçluların cezalandırılması istenmektedir[120].
İskenderiye Kadısına gönderilen bir başka hükümde, Fransız kaptanın Müslüman tüccârlarla navul bahası (nakliye ücreti) hakkında anlaştıkları zikredilmektedir. Ancak 20-30 gün sonra Müslüman tüccârlar bu anlaşmadan vazgeçmişler, gemilere el koyarak, onları vermemişlerdir. Gereğinin kanuna uygun olarak yapılması emir olunmaktadır[121].
İnöz ve Kavak Kadısına gönderilen hükümde, Fransız tüccârlarından Bunot isimli tacir, İnöz ve Kavak memlehalarında (tuz çıkartılan yer) uhdesinde olan tuzu satmak için Merkuru isimli Yahudi'yi vekil tayin etmiştir. Adı geçen Yahudi 1116 ve 1117 tarihlerinde memlehalarda çıkartılan tuzdan 8 bin yük satmıştır. Bunot, vekil tayin ettiği Merkuru'nun hesap işlerini görmek için Hocaoğlu Mustafa’yı yazıcı olarak gönderir. Yazıcı memlehâya vardığında, memleha reisleri Yahudi'nin Gelibolu'ya firar ettiğini söylerler. Durum Gelibolu naibine bildirilir. Yahudi bulunarak İstanbul'a getirilir. Hüküm kaydına müracaat edilerek durumun İnöz ve Kavak'ta incelenerek şer'le karara varılması emredilmiştir[122].
12- Fransız Reayanın Miras Meseleleri
Osmanlı Devleti'nde yaşayan Fransızların her türlü can, mal ve benzeri güvenlikleri Ahidnâme-i Hümâyûnlar tarafından güvence altına alınmıştır. Buna bağlı olarak veraset ve miras konularına da açıklık getirilmiştir. 1673 Ahidnâmesinde "Fransızlardan eğer biri ölür ise giysi ve emvâline kimse el atmaya. Kime vasiyet eder ise ona verile. Eğer vasiyet bırakmadan ölmüş ise konsolosları aracılığıyla yerli yoldaşlarına verile. Beytülmalcılar (hazine adamları) el atmaya." denilmektedir. Maddeye açıklık getirecek olaylara belgemizde rastlamaktayız.
Rodos Sancağı Mutasarrıfına ve kadısına gönderilen hükümde, Rodos'ta oturan bir Fransızın eşi ölmüştür. Bölge halkı da ahidnâme'ye mugayir olarak "reayamızdandır", "evlâdı yoktur" diyerek eşyalarını ve mücevherlerini almışlardır. Daha sonra Fransızın evi mühürlenerek, ahidnâme'ye göre suçlular cezalandırılmış, ölenin mallan konsolosu aracılığı ile kendi reayasından birisine verilmiştir[123].
Konu ile ilgili ikinci bir olay Edirne Kadısına gönderilen hükümde yer almaktadır. Fransız elçisinin yanında berât-ı şerifle tercümanlık yapan Yahudi Panayot veled-i Dimitri'nin Edirne'de ölmesi sonucu mirası Kadı Armağan adlı şahsa intikal etmiştir. Ancak yine aynı yer sakinlerinden Dimini veled-i Pavlo ise veraset iddiası ile 1110 senesinde haksız yere mirastan, 800 esedi guruş ile 200 guruş kıymetinde olan 3 aded samur kürk alarak sorun çıkarmıştır. Durumun şer'le halledilerek miras mallarının Kadı Armağan'a geri verilmesi için emir verilmiştir[124].
13- Fransızlar ve Kutsal Yerler Sorunu
1604 yılında imzalanan ahidnâme'ye göre, Fransa Osmanlı Devleti bünyesindeki Katolikleri himayesi altına almak, Kudüsteki kutsal yerleri serbestçe gezebilmek ve rahiplere yardım etmek hakkını elde etmiştir.1673 tarihli ahidnâmede ise, Katoliklerle ilgili imtiyazlar sadece Kudüs ve Kamame Kilisesi için verilmiştir[125]. Ahidnâme'de, "Fransalıdan Kudüs'ü ziyaret etmeye gelip gidenlere ve Kamame nâm kilisede olan ruhbanlara karışılmaya Fransız Kralı nâme gönderip savaş halinde bulunan devlet halkının ticâretten men olundukları takdirde Kudüs'ü daha önceleri olduğu gibi ziyaretleri için gelişte ve gidişde rahatsız edilmeyeler. Fransa'ya tabi olan piskoposlar vesâir Frenk mezhebinde olan ruhban taifesi her ne cinsten olursa olsun Osmanlı memleketlerinde kadîmden oldukları yerlerde kendi hallerinde olup ayinlerini icra eylediklerinde kimse engel olmaya. Kudüs-ü Şerifin dahilinde ve haricinde Kamame Kilisesi'nde eskiden beri olageldiği üzere oturmakta olan Frenk rahiplerinin hâlâ oturup ellerinde olan ziyaretgâhlarına öteden beri olduğu gibi kimse el atmaya. Vergi isteği ile rahatsız edilmeyeler" denilmektedir. Belgemizde bu konuyla da alâkalı iki olayın neticelendirildiğini görmekteyiz.
Kudüs Mutasarrıfına ve Müderrisine gönderilen hükümde, Fransız elçisinin Kudüs'te bulunan Frenk rahiplerinin ve manastırlarının ihtiyacı için 16 kese akçe verdiğini söylediği belirtilmekte, Hakas Letos Menafşe isimli zımmînin daha önce buradaki rahiplere olan borç senedinin ödenmediği hususu da zikredilmektedir. Hükmün devamında ahidnâmedeki ilgili madde tekrar edilip, borç, tekâlif talebi gibi durumlarda olay yerinde çözülemez ise İstanbul'a havale olunması bildirilmektedir[126].
Konu ile ilgili ikinci olayda ise, eskiden ve şimdi sadır olan fermana göre, Yafa iskelesinde Kudüs-i Şerife gidip gelen ruhban taifesi istedikleri kişiyi kendi yiyecek ve sair işleri temin etmek için tercüman seçebileceklerdir. Bu konuda rahipler rencide edilmemelidir[127].
SONUÇ
- Osmanlı Devletinin Avrupa Devletleri arasında ilk ticârî, askerî ve kültürel ilişkiler kurduğu devlet Fransa olmuştur. Osmanlı Devleti'nin Akdeniz'e hakim olması, Doğu- Batı arasındaki ticâret yollarının kontrolünün eline geçmesi bu ilişkilerin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Osmanlı Devleti'nin XVI. yüzyıla kadar ticârette başarılı olamayışı, onu bu konuda ileri olan Avrupa Devletlerine imtiyaz vererek teşvik etmeye itmiştir.
- Fransa'ya verilen kapitülasyonlar, Fransa'nın Osmanlı Devleti’ndeki nüfuzunun artmasına neden olmuştur. Fransa ile ilk defa 1536 yılında ahidnâme imzalanmıştır. Ardından 1569 yılında daha kapsamlı bir anlaşma, 1581, 1597, 1604 ve 1673 ahidnâmeleri takip etmiştir. Ele aldığımız belge ise 1673 ahidnâmesini temel alarak 1702-1708 tarihleri arasında Fransız Elçisinin gönderdiği arz-ı hâller ve bunlara göre düzenlenen hükümleri ihtiva etmektedir.
- Belgemizde 156 hüküm yer almaktadır. Olaylar Osmanlı Devletindeki 35 yerleşim biriminde geçmiştir.
- Belgemizde Fransız tüccarlarının gümrük vergisi ödemeleriyle ilgili hükümlere dalla çok rastlanmaktadır. Bunun sebebi ise, 1673 ahidnamesine göre Fransız tüccârına uygulanan gümrük vergilerinin % 5 den % 3 e indirilmesi olayıdır.
- 1673 Ahidnâmesinin getirdiği uygulamalardan biri de pamuk, pamuk İpliği, deri, meşin, balmumu gibi İhracı yasak olan malların, dostluğuna inanılarak Fransa'ya satılabileceği hususudur.
BELGEDE YER ALAN HÜKÜMLERDEN ÖRNEKLER
Al/1
Der zamân-1 Hazret-i Mehmed Paşa ve Reis-ül Küttâb Abdü'lkerim Efendi Tale-bekâhu
4 Şevval 1114
(1)Bozcaada kadısına ve muhafazasında olan yeniçeri zabitine hüküm ki,
(2) Françe elçisi De Feriol arz-1 hâl gönderüb Françe kapudanlarından De la Cras nâm kapudanı yine (3) cezire-i mezbûra sakinlerinden .................. ve.......... nâm kimesneler kati ve yanında olan eşyasın sirkat İdüb (4) zulm-i te- addi ve fesad eyledüklerin bildirub şer'le teftiş ve tefahhus olunub ihkâk-1 hâk olunmak bâbmda hükm-ü hümâyûn (5) ricâ etmeğin şer'le görülmek içün hüküm yazılmışdır. Fi evâsıt-1 Zilka'de sene 1114. (Mart 1702)
(1)Sayda ve Beyrut ve Nablus Vezirlerine ve Şam Beğlerbeğisine ve Çam ve Sayda Beyrut ve Nablus kadılarına hüküm ki,
(2) Françe Elçisi De Feriol arz-1 hâl gonderüb bundan akdem Gazze Saııcağıbegi Hüseyin ve oğlu Ali Remle'de Françe konsolosu vekilini (3) vesâir tüccârîn ahz ve habs ve nice cevr ve eziyetten sonra hilâf-1 şer i şeıîf ve bigayr-i hakkin bin yüz on senesinde dort bin (4)guruşların alub zulm ve teaddi itmeleriyle mezbûrlar kati olunmağın muhâllefatın kabz iden varisle- rinden tahsil olunmak üzre (5)bundan akdem emr-i şerif verilmişken ihkâk-1 hak olunmadığın bildirüb şer'le görülüb mezbûrlann emval ve erzak (6)ve emlaki an marifeti şer'le fürûht ve hilâf-1 şer-i şerîf alman ol mikdar guruşlarin gerü ashabına red etdirilmek (7)bâbında hükm-ü hümâyûn ricâ etmeğin ahkâm kaydına müracaat olundukda vech-i meşrûh üzre emr-i şerif virildüğî mestûr ve mukayyed (8)bulunmağın mûcebince şer'le görülmek emrim ol- muşdur deyu yazılmışdır. Fi evâhir-î Zil-ka'de sene 1114.(Mart 1702)
A12/4
(l) Asitâne-î Saâdetten Macar Vilâyetine varınca Vaki' olan kadılara ve kethüdâyerleri ve yeniçeri serdarları ve ayân-ı vilâyet (2)ve işerlerine hüküm ki, (3)Françe Elçisi arz-ı hâl gönderüb Mathieu Berault nâm Françelüye bazı mesâlih içün Macar Vilâyetine göndermek (4) iktizâ itmekle yolda ve izde ve menâzil ve merâhilde kendüye ve esvâb tavarına müdâhale olunma- yub (5)mürûr-u uburuna kimesne muhâlefet itmeyüb hilâf-ı ahidnâme-i hümâyûn cizye mutalebesiyle rencide ve remîde (6)ittirilmeyüb ve mahûf ve mııhâtara olan mahallerde yanına yarar ve tüvâna ademler koşub ve lâzım gelen (7)zâd-ü zevâdesin narh-ı rûzî üzre rızasıyla satanlardan akçesiyle alıviri- lüb emin ve mesâlih (8)mahall-i mezbûra i’sâl ittirilmek bâbında hükm-ü hümâyûnum rica etmeğin vech-i meşrûh üzre amel olunmak içün hüküm yazılmışür. Fi evâil-i Rebî-ül-evvel sene 1116. (Temmuz 1704)
Der zamân-ı Reis Ebubekir Efendi Vezir Ahmed Paşa
Fi Rebî-ûl-âhir sene 115
(1)Boğaz Hisar kadılarına ve dizdârlarına hüküm ki,
(2)Françe Elçisi arz-ı hâl gönderüb Françe kapudanlarından üç nefer kapudan birer kıt'a sefineleriyle getürdükleri ve alıb (3)götürdükleri emti'a- nın ahidnâme-i hümâyûn mûcebince gümrüklerin virüb edâ tezkireleri alub vilâyetlerine gitmek murad (4)itmeleriyle yollarına revân olmalarına mümâ- naat olunmayub kimesne rencide olunmamak bâbında hüküm rica itmeğin vech-i meşrûh (5) üzre amel olunmak içün şurûtiyle başka başka hüküm ya- zılmışdır. Fi evâsıt-i Cemâzi-yel-evvel sene 1115.(Eylül 1703)
(1) Marmara ve Erdek nâiblerine hüküm ki,
(2)Françe Elçisi arz-ı hâl gönderüb Françelülerin dört bin akçeden ziyâde olan dava’ları Divân-ı (3) Hümâyûnda istimâ' olunub gayri yerde istimâ' olunmıya deyu ahidnâme-i hümâyûnda mestûr ve mukayyed iki (4) beğza-delerinden Zorak Markiz nâm beğzadenin kimesneye deyni yoğiken Erdek kazası sakinlerinden bazı (5)kimesneler sende hakkımız vardır deyu teaddi ve rencide eylediklerin bildirüb mezbûr beğzade ile her kimin dava'sı (6)var ise Asitâne-i Sâadette istimâ' olunub gayri yerde istimâ' olunmamak bâbında hükm-ü hümâyûnum ricâ etmeğin ahidnâme-i (?)hümâyûna mi'ırâcaat olun- dukda vech-i meşrûh üzre olduğu mestûr ve mukayyed bulunmağın ahidnâme-i hümâyûn (8)mûcebince amel olunmak içün hüküm yazılmışdır. Fi evâsıt-ı Şaban sene 1116. (Kasım 1704)
(1) Edirne Kadısına ve Bostancıbaşısına ve Yeniçeriağası vekiline,
(2) Françe Elçisi arz-ı hâl gönderüb yanında tercümanlık hizmetinde olan Panayot veled-i Dimitri nâm tercüman (3) Edirne'de bir kaç (ay) meks itmek iktiza' itmekle yedinde olan berât-ı şerife mugayir cizyedârlar
(4)tarafından cizye talebiyle vesâir tekâlif teklifi ile rencide ve remîde olun- mayub men' ve def olunmak (5)bâbında hükm-ü hümâyûnum ricâ etmeğin berât kaydına mürâcaat ohındukda cizye vesâir tekâlif taleb olunmaya deyu (6)mestûr ve mukayyed bulunmağın vech-i meşrûh üzre amel olunmak içün hüküm yazılmışdır. Fi evâîl-i Safer sene 1116. (Haziran 1704)
(1) Kadısına hüküm ki.
(2) Françe Elçisi De Feriol arz-ı hâl gönderüb eki içün akçesiyle getürt- düğü nesnelerden bâc ve gümrük (3)mutâlebe olunagelmiş değil iken hâliya nefsiçün taşradan akçesiyle iştirâ eyledüği yüz otuzbeş (4)re's henâziri hanesine nakl itmek istedikde bazı korucu ve mandıracı ve topçu ve yeniçeriler bâc ve (5)gümrük mutâlebesiyle hilâf-ı ahidnâme-i hümâyûn rencide eylediklerin bildirüb ahidnâme-i hümâyûn mûcebince amel (6)olunub kendü nefsiçün akçesiyle alub hanesine nakl eyledüği olmikdar henâzirden bâc ve gümrük (7)mutâlebesiyle rencide olunmamak bâbında hükm-ü hümâyûnum ricâ etmeğin ahidnâme-i hümâyûna mürâcaat olundukda hedâyâ (8) ve libâsları ve mekûlât ve meşrûbâtları mühimmi içün akçeleriyle akçe getürdükleri nesnelerden gümrük ve bâc (9)taleb olunmaya deyu mestûr ve mukayyed bulunmağın ahidnâme-i hümâyûn mûcebince âmel olunmak emrim olmuşdur. Buyurdum ki, (10)٦٢usûl buldukda bu bâbda sâdır olan fermân-ı celîl-ül kadrim ve ahidnâme-i hümâyûn mûcebince amel idüb min-ba'd hilâfına (11) rıza ve cevâz göstermeyesin şöyle bilesin Fi evâil-i Şaban sene 1115.(Aralık 1703)
(1) Kavala Sancağıbeği Mustafa dâme izzuhû ve Drama kadısına hüküm ki,
(2) Françe Elçisi De Feriol arz-ı hâl gönderüb Françe tüccârından Autor Bottu nâm müste’men Drama sâkinlerinden (3)ve Elizer veled-i Galimidi nâm yahudiler ile bin yüz on senesinde beher kantarı on üç (4)guruşa olmak üzre ikiyüz otuzdört kantar penbe bazar idüb ve akçesi bi't-tamam edâ (5)ve teslim itmişiken mezbûrân yahudiler ancak yüz kırk iki çuval penbe ki yüz seksen altı kantar (6)irsâl idüb halâ zimmetlerinde kırk sekiz kantar penbe bakî kalmağın bakî kalan kırk sekiz kantar (7)penbeyi veyâhud bahasını merkûmân Yahudilerden şer'le tahsîl ve tüccâr-ı mesfûrun vekili olan (8)Karvin nâm müste'mene teslim olunmak bâbında hükm-ü hümâyûnum rica etmeğin mahallinde şer'le görülmek içün (9)hüküm yazılmışdır. Fi evâil- i Ramazan sene 1115. (Ocak 1704)
(1) Ber-vech-i arpalık Selânik Sancağına mutasarrıf Paşaya ve kadısına hüküm ki,
(2)Françe Elçisi De Feriol arz-ı hâl gönderüb Selânik'de müte- mekkin Françe tüccârı kadîmden rızalarıyla satanlardan yapağı (3)iştirâ؛ ve sefinelerine tahmil ve Françeye irsal iderler iken Selânik'de sakin yahud taifesi beğlik çuka içün (4) kifayet mikdarı yapağı alınmadıkça şâire virilmeye ve kifâyet mikdarı aldıklarından sonra müste'men taifesinin (5)yapağı mübâya- asına mümânaat olunmak ihtimali olmıya deyu emr-i şerif ihrâc etmeleriyle kendü menfaatleri içün cümle (6) gelen yapağıyı alıb ba'dehû ahere ziyâde bahâya furuht idüb bu takrîb ile bey ve şirâlarına mani olub külli gadr ve (7) teâdî eyledüklerin bildirüb Françe tüccârınm yapağı iştirâ’sına mümânaat olunmamak bâbmda hükm-ü hümâyûnum rica etmeğin (8)mukaddemâ viri- len emr-i hümâyûna amel ve müste'men taifesi ta'ciz olunmamak emrim ol- muşdur deyu yazılmışdır. Fi evâhir-i Zil-ka'de sene 1114.(Mart 1702)
(1) Ber-vech-i Arpalık Rodos sancağı mutasarrıfına ve Rodos kadısına hüküm ki
(2) Françe Elçisi De Feriol Arz-ı hâl gönderüb cezîre-î Rodosda sakin
Massu nâm Françelünün zevcesi ............. nâm (3)müste'men mürd olııb ahid-
nâme-i hümâyûn mûcebince aherden dahi olunmak icâb itmez iken ba'zı kimesneler mürd-ü mezbûra reâyâmızdan (4) idi evlâdı olmamağla esbâb ve eşya ve cevâhirlerinin nısfını alınız deyu mesfûr Françelünün hanesin mü- hürleyüb (5)hilâf-ı ahidnâme-i hümâyûn gadr ve teâdî eyledüklerin bildirüb men' ve def olunmak bâbında hükm-ü hümâyûnum ricâ etmeğin ahidnâme-i (6)hümâyûna mürâcaat olundukda Françelüden biri mürd olsa esbâb ve em- vâline kimesne dahi itmeye kime vasiyet (7)ider ise ana virile eğer vasiyetsiz mürd olur ise konsolosları ma'rifeti ile ol yerlü yoldaşına virile (8)beyt-ül- malcılar kassâmlar dahi eylemeye deyu ahidnâmede mestûr ve mukayyed bu- lunmağla vech-i meşrûh üzre 'amel olunmak (9)emrim olmuşdur buyurdum ki, Fi evâhir-i Cemâzi-yel âhır sene 1115. (Ekim 1703)
A13/1
(l) Ber-vech-i Arpalık Kudüs-i Şerif Sancağında Mutasarrıf olan İslâm dâme ikbâlehu ve müderrisine hüküm ki,
(2) Françe Elçisi arz-ı hâl gönderüb Kudüs-i Şerifde sâkin efrencî rahib- lerinin ve manastırlarının levâzımı (3) olan on altı kise akçe sarf eyledim deyu Hakas Liyos Menafşe nâm zımmî bundan akdem da'va ve taleb (4)ve ba'de'l-hesâb şuhûd mahzarında rahib-i mesfûrlara ibrâ temessükü virdikden sonra tekrar da'va ve rahib-i (5)mesfurların vekili Rafayil nâm rahib ile mürâ- fa'a-i şer'-i şerif olduklarında da'vası olmağla cânib-i (6)şer’den yedlerine hüccet-i şeriyye virilmişiken yine kanaat itmeyüb mütemerrid ahz ve celb içün bi-gayr-i hakk (?)rencideden hayli olmaduğın bildirüb hüccet-i şer'iyye mûcebince men' ile memnû olunmaz ise ahidnâme-i hümâyün (8) mûcebince Âsitâne-i saâdetime havâle olunmak bâbında hükm-ü hümâyûnum ricâ etmeğin ahidnâme-i hümâyûna mürâcaat olundukda (9) Kudüs-i Şerifin dâhilinde ve hâricinde ve Kamame nâm kilisede kadîmden olageldikleri üzre (lO)temekkün eylemeyen Frenk râhiblerinin hâlâ sâkin olub ellerinde olan ziyâretgâhlarına (ll)kemâ-kân Frenk râhiblerinin ellerinde olub kimesne dahi eylemeye ve tekâlif talebiyle rencide eylemiyeler ve da'vala- nnda (12)zuhûr eyledikde mahallinde fasl olmaz ise Âsitâne-i Saâdete havale oluna deyu mestûr ve ınukayyed bulunmağın (13)hüccet-i şer'iyye mûcibince mahallinde men' ile memnu olunmaz ise Âsitâne-i Saâdete havâle olunmak içün hüküm (14)yazılmışdır. Fi evâil-i Rebî-ül-evvel sene 1116.(Temmuz 1704)
5 HAZİRAN 1673 TARİHLİ ALTINCI AHİDNÂME-İ HÜMÂYÛN
Devlet-i Aliyye ile Fransa Devlet-i Fehimesi beyninde münâ’kıt muâhedâ- tın sûrederidir.
Çün Hazret-i hakk-ı celle ve âlânın ulüw-i inayet bî-gayâtı ve sürûr-ı enbiyâ aleyhi ve alâ alihi efdâlü’t tehiyyâtın mu’cizât-ı kesiret-ül berekâtı ile benki Sultan sanâdît-i selâtîn havâfîn-i devrân ve tâc-ı bahş-ı hüsrevânın ev- reng- nişîn-i zemân ve eşrâf-ı medâyîn ve emsâr ve ebrin ve emîn-i diyâr olan Haremeyn-i Şerîfeyn hâdimi ve kudsi mübârekin hâmi ve hâkimi ve Rumeli ve Temeşvâr vilâyet-i Bosna ve Sigetvâr ve kal’a-i Egre Üstüvar ve vilâyet-i Anadolu ve Karaman ve diyâr-ı Arabistan ve umûmen Kürdistan câniblerinin ve Kırım ve Deşt-i Kıpçak iklimlerinin ve cezire-i Girit ve Rodos ve Kıbrıs ve Zulkadriye ve Şehr-i zor ve Diyâr-ı Bekir ve Halep ve Rakka ve Kars ve Van ve Çıldır ve Erzurum nuzhet-i rüsûm ve Şam, Dâr’üs-selâm ve Dâr’ü-1 hilâfe Bağdâd Behiştabât ve Küfe ve Basra ve Lahsa ve sevâkin-i Habeş ve Mısır Nâdir-ü’l asr vilâyederinin ve dâr-ü’l cihâd Cezâyir ve Tunus ve Halk ül-vâd ve Trablus-ı Garb vesâir memâlık ve beledân-ı husûsa dâr-ü’l emn-ü’l emân has- ret-ü’l mülûk olan şehr-i İstanbul ve dâr-ü’l harbten kuwe-i kahire-i hüsre- vâne ve satvet-i bâhire-i mülûkânemiz ile bi-avn-ü’l melikü’n- nasîr kabza-i feth ve teshire getürülen medâyîn ve emsâr ve memâlik-i diyârın şehriyârî ve evreng-i îzzet-i disârın tâcdârı ve Akdeniz ve Karadeniz ve nice memâlik ve Cezayir ve benâdir ve meâbirin ve kabâil ve aşâirin ve bundan maâda nice hısn-ı hasîn nâmdarın padişah madelet penâhi ve şehinşâh-ı nusret dest-gâhî (Sultan Mehmed hân bin Sultan İbrahim hân bin Sultan Ahmed hân ibn-i Sultan Mehmed hân ibn-i Sultan Murad hân bin Sultan Selim hân bin Sultan Süleyman hân bin Sultan Selim hân bin Sultan Bayezıd hân bin Sultan Mehmed) hânım hâzret-i vehhâb-ı mâlik-ü’r rikâb-üt tealî şâne an şevâyib-ü’l eznibâbın kemâl-i fazl ve inâyet-i ile melce-i selâtin âlî-tebâr ve me’vâ-ı havâ- kîn zevî-ü’l i’tibâr olan atebe-i aliyye-i devlet medârımıza iftihâr-ü’l ümerâ-ü’l i’zâm-ü’l iseviyyeye muhtâr-ü’l kûberâ-îl fehhâm fî millet-il mesihiyye-i mus- lih-i mesâlih-i cemâhir-ü’t taifetün nasrâniyye sâhib-i ezyâl-ü’l haşmet vel-ve- kâr sâhib-i delâyil-ü’l mecd ve’l iftihâr vilâyet-i Françe padişahı Louis huümet avâkıbuhû bi’l-hayr ve’r-reşâd kendinün müdebbir ve mâkbûl ve muteber beğzâdelerinden olub vilâyetlerinin cem’i umûrlarından ve Paris divânın müşîr ve müsteşârı ve halâ Asitâne-i Saâdette elçilik hidmetinde olan kıdvet-ü ümerâ-i’l millet-ü’l mesîhiyye ümdetü kübera-ü’t taifetü’n- nasrâniyye olan Charles Franseviyye-i Olier Marquis de Nointel huümet avâkıbuhu bi’l-hayr yediyle hulûs-u fuâd ve kemâl-i ittihâdı müş’ir nâmesi gelüb ahd-ı pişin devr-i dirinden ila hazih-i’l hin ibâ-i kirâm ve ecdâd-ı azâmimiz enâ٢-Allah-ü berâh- înem ile Françe padişahları mâbeynlerinde münakıd olan dosduk üslûb-u sâbık üzre merî olmak mümâ-ileyhin kusvâ-i âmâl ve aksâ-i mâfi-ü’l bâli olub bundan akdem Françe padişahının elçiler ve konsoloslarına ve tacirlerine ve tercümânlarına vesâir reayâlarına dahl-ü taârruz olunmayub zıll-ı zalîl mu- âdelet intimâ’mızda asûde hâl ve müreffeh-ü’l bâl olalar deyu sâid-ü’l hayât şehid-ü’l memât merhûm ve mâğfûrleh (Sultan Mehmed) hân zaman-ı sa- âdederinde ١drilüb bâdehu merhûm ve mâğfûrleh ceddimiz (Sultan Ahmed) hân tâbe serâhû zamanında tekrar tecdîd olunub ellerine virilen ahidnâme-i hümâyûnu getürüb ve mümâileyh Asitâne-i Saâdetimizin dostu olub kemâl-i ittihâd ve hulûs ve dâd üzre olmağla zikr olunan ahidnâme-i hümâyûn tecdîd ve ba’zı mevâd ilhâk olunmak bâbında istid’âyı inâyet itmekle iltimâsı hayr-ı kabûlde vâki olub ve mukâddemâ verilen ahidnâme-i hümâyûn mukarrer tu- tulub iltimâsı olunan mevâd dâhi ahidnâme-i hümâyûna ilhâk olunmak üzre hatt-ı hümâyûn şevket makrûnumuz ile fermân-ı kazâ d.vânımız sadır olub Françelüden Kudüs-ü Şerif ziyaretine gelüb gidenlere ١ j Kâma nâm kenisede olan ruhbanlara dahl-ü taârruz olunmıya ve Françe padişahı olanlar kâdim- den Asitâne-i saâdetimizle dosduk üzre olub dosduğa halel virir bir vazları olmamağla merhûm ١’e mağfûrün ileyh (Sultan Selim) hân tâbe serâhu zamanında memnu olan metâ’dan penbe verişte-î penbe ve sahtiyân virile deyu hükm-ü hümâyûn virilmiş imiş halâ Asitâne-i Saâdetimize olan kemâl-i ihlâs ve ihtisâslarına binâen ecdâd-ı azâmim nevrâh merâkdehim zamanında memnu’atdan akçeleri ile balmumu ve gön virilüb bir ferd mâni olmıya deyu ahidnâmede kayd olunmağın ben dâhi kemâkân mukârrer tutdum ve vilâyetlerinden ademleri ve tüccârı getürdükleri guruşdan Memâlik-i Mahrûsâmda evvelden resm alınmamağla halâ dahi taleb olunmıya ve guruşlann akçe kat iderüz deyu hazinedârlar ve darbhâne eminleri dahi eylemiyeler ve Françe tüccârından ba’zı harbî gemilerine girüb kendü hâllerinde ticâret üzre iken harbî gemide bulundınız deyu kendülerin esir ve esbâbların girift eylemek şer-i şerife muhâlif olmağın mâdemki kendü hâllerinde ticâret üzre olub korsan gemisinden fesâd üzre olmıyalar ol-bahâne ile esbâbları girift ve ken- düleri esir olmıya ve Françelüden biri mülk gemisine harbî vilâyetinden zahire tahmil idüb yine harbî vilâyetine giderken ehl-i İslâm gemileri râst geldiklerinde düşmana zahire aldırsız deyu gemisi girift ve kendülerin esir itmeye- ler ve zımmîlerden biri memâlik-i islâmiyyeden zahire alub giderken girift olundukda Françelülerden gemide olan ecirler esir olmıya ve Françelüler ehl-i İslâm gemilerinde ihtiyâriyle zahire satun alub harbî vilâyetine alub gitmeyüb kendû ٦dlâyetlerine giderken ehl-i İslâm gemileri râst geldiklerinde ahzdan sonra gemiyi girift ve içünde olanları esir eylemiyeler ve anın gibi Françelü esir bulunur ise itlâk olunub esbâbı virile ve müşârün-ileyh Françe padişahının rızası üzre tâcirleri vilâyederinden getürdükleri ve alub getür- dükleri metâ’lardan kadîmden ne bahâya tutub gümrük alına geldi ise gerü ol-minvâl üzre ahnub ziyâde bahâya tutulmıya ve bey içün ihraç olunan me- tâdan maâda âher iskeleye gitmek istediklerinde metâ’larından gümrük taleb eylemeyeler ve âher iskeleye iletmeğe mani olmıyalar ve hâdis olan kassâbiyye ve reft ve bâc ve yasâk kolu ve üçyüz akçeden ziyâde selâmetlik resmî taleb olunmıya Cezâyir-i garb korsanları limanına vardıklarında riâyet olunub barut ve kurşun ve yelken vesâir alât virilüb lâkin mezbûrlar Françe tüccârla- rına râst geldiklerinde esir ve malların gâret iderler imiş merhûm cedd-i bü- zürgüvânmız tâbe serâhû zamanında bit-defâ’t tenbîh olunub mütenebbih olmayub teâddi üzre imişler bu husûsa dâhi rızây-ı hümâyûnum yokdur o makûle Françelü esir var ise itlâk olunub malları bi-kusûr virile minba'd mütenebbih olmayan korsanların şenâ’at eylediğün müşâr-ün ileyh nâme ile ilâm eyledikde kangı beğlerbeği zamanında olur ise ol beğlerbeği mazûl olub gâret olunan alâtları tazmin ittirile bu husûs içün def âtle tenbîh olunmuş iken mukâyyed olmadıkları ecilden emr-i şerifime imtisâl itmezler ise anlar dâhi Françe vilâyetine vardıklarında Françe padişahı tarafından kalalarına ve limanlarına kabul eylemeyüb fesâdların defi içün tekayyüd eyledüklerinde akd olunan ahde halel virmez deyu ecdâdımız zamanında virilen hükm-ü şerifin mazmûnu kemâkân mukarrer ola ve bu bâbda mümâ-ileyhin şükr-ü şikâyeti makbûl-ü hümâyûnum ola ve Cezâyir ve Tunusa tâbi Ostorgo körfezin nâm mahallerde ecdâd-ı azâmim tâbe serâhûm zamanlarında Françelüye mercan ve balık sayyâd eylemeleriçün hükümler virilmiş evvelden câri olan âdet üzre ol mahâllerde kemâkân mercan ve balık sayyâd eyliyeler ve hâric- den kimesneye dahi ittirilmiye ve elçileri hidmetinde olan tercümanları olu- geldiğü üzre haracdan ve kasabiyyeden vesâir tekâlif-i örfiyyeden mu’âf olalar ve Françe tüccârı gemilerine tahmil eyledikleri metâdan ve ba’zı zımmîler kendü gemileri ile harbî ١dlâyetine iledüb getürdükleri metâdan elçilerine ve konsoloslarına âid olan resmlerin veya belâc hakların bi-kusûr virüb inâd ve muhâlefet eylemeyeler ve Françelülerin biri biri arasında kan veyahûd aher şenâat vâki' olur ise elçileri ve konsolosları ayinleri üzre görüb fasl idüb zâbit- lerden bir ferd dahl-ü taârruz eylemiyeler ve tacirlerinin ahvâli içün nasb ey- ledükleri konsoloslardan bazı kimesneler davâ ittiklerinde kendülerin habs idüb evlerini mühürleyüb teâddi itmiyeler konsolosları ile davâsı olanların husûsî Asitâne-i Saâdetimde istimâ oluna zikr olunan mevâdın hilâfına mukaddem ve muahhâr emr-i şerif ibraz olunur ise istimâ olunmayub ahid- nâme-i hümâyûn mucibince amel oluna ve müşârün-ileyhin silsile-i nesli millet-¡ mesihîyye ve mülük-ü tevâyif-i isevîyye meyânında meşhûr olan krallar ve banlardan mukaddem mekâlîd hükûmet-i müfavvaz ve müsellem olduğundan mâada âba ve ecdâd-ı avâli nişânımızın zamânından bu ana gelince atebe-i aliyye-i adâlet-ünvânımıza dahi cümle krallardan ziyâde hulûs-ı bâl ile dosduk idüb şimdiye dek mâbeyinde nakz-ı ahd ve emân ve neks-i mîsâk-ı îmân olmayub Südde-i Saâdetimize kemâl-i ihlâs ile ihtisâsda sâbit kadem ve râsih dem olageldiğü ecilden Asitâne-i Saâdet âşiyânımızda mukîm olan Françe elçileri divân-ı bülend-i eyvânımıza geldiklerinde vûzerâ-i azâm ve müşîrân-ı zü'l-ihtirâmımıza vardıklarında İspanya ve şâir kralların elçilerinin üzerlerine kadîmden olu geldiği üzre tekaddüm ve tasaddur eyliyeler ve he- dâyâ ve libâsları mekûlât ve meşrûbatları mühimmî içün akçeleri ile getür- dükleri nesnelerden gümrük ve bâc taleb olunmıya ve benderlerde olan bay- losları dahi İspanya ve şâir kralların bayloslarına Asitâne-i Saâdetimde câri oldığı üzre tekaddüm ve tasaddur eyliyeler ve Françelülerin kendü malları ve şâir esbâbları ile kâlyonları ve şâir gemileri cemî zamanda iskelelere ve limanlara ve şâir memâlik-i mahrûsamıza işleyenler emin-ü emân üzre gelüb gidüb anın gibi deryâda fırtına müzâyaka virüb gemilerine muâvenet lâzım oldukda ol-mahalde hâzır bulunan eğer hâssa gemileri halkıdır ve eğer gayridir muâvenet ve müzâheret eyliyeler ve kâlyonlarının serdârı ve rüesâsının muhtarı kapudânların kâîm-i makâmı reâyetinin ihtimâmı husûs ında dakika fevt olunmayub ve akçeleri ile zâd-ü zevâdeleri tedârikinde say ve ihtimâm eyliyeler ve eğer şiddet-i rüzgâr ile deniz gemilerin karaya atar ise beğler ve kâ- dılar ve gayriler muâvenet idüb kurtulan esbâb ve emvâl gerü kendülerine vi- rülüb dahi olunmıya ve bil-cümle eğer koruda ve eğer deryâda kendü halinde yürüyen Françelü olub âmân üzre gelüb giden tüccâr tâifesi ve ol diyâr tâcirleri ve tercümânları ve şâir ademleri deryâdan ve karadan Memâlik-i Mahrûsama gelüb bey-i şirâ ve ticâret eyleyüb şöyleki rüsûm-u âdiye ve konsolosluk hakkıdır âdet ve kânun üzre verdiklerinden sonra gelişde ve gidişde kapudânlardan ve deryâda yürüyen hâssa ve gönüllü reislerden ve gayriden ve asâkir halkından kimesne mâni olmıya ve tüccâr tâifesinin rızâları yoğiken bazı metâ cebren üzerlerine bıragub teaddî olunmaya ve Frençelüden biri medyûn olsa borçludan taleb olunub eğer kefil değil ise aher kimesne tutu- lub taleb olunmıya ve eğer mürd olsa esbâb ve emvâline kimesne dahi itmiye kime vasiyet ider ise ana virile eğer vasiyetsiz mürd olur ise konsolosları mâri- fetiyle ol yerlû yoldaşına virile beyt-ül malcılar ve kassâmlar dahi eylemiye Françe tacirleri ve tercümânları ve konsolosları Memâlik-i Mahrûsamda bey-i şirâ ve ticâret ve kefalet husûslarında ve şâir umûr-ı şer’îyede kadıya varub sebt-i sicil itdirüb veya hüccet alalar sonra nizâ olur ise hüccet ve sicile nazar olunub mûcibi ile amel oluna ikisinden biri olmayub mücerred-i şâhid zor ikâmet idüb hilâf-ı şer-i şerif nesne dava ¡derler ise mâdâmki kâdılardan hüc- cederi olmayub yâhud sicilde mukayyed bulunmıya anın gibi tezvir itdirilme- yüb hilâf-ı şer-i şerif olan davâları istimâ olunmıya bazı kimesneler bize şetm eylediniz deyu mücerred-i celb ve ahz içün hilâf-ı şer-i şerif rencide iderler ise men ve def oluna bunlardan biri deyn iderse veyahud bir vechle mütte- him olub gıybet eylese anın içün günâhsız kefil olmıyan aherden kimesne rencide olunub tutulmıya ve Françelüye müteâllik esir bulunur ise elçileri ve konsolosları tâyin eyleyüb Françelüdür derler ise anın gibiler sâhibleri veya vekilleri ile Südde-i Saâdetime gönderile kaziyyesi görüle Françelüden Memâlik-i Mâhrûsamda temekkün idenlerden haraç taleb olunmıya İskenderiye ve Trablusşam ve Cezâyir ve şâir yerlerin iskelelerinde nasb olunmuş konsoloslarının yerine ol hidmet uhdesinden gelür bir ademlerin tâyin idüb gönderdiklerinde kimesne mâni olmıya ve tekâlif-i örfiyyeden muâf ola Françe tüccârı ile bir kimesnenin nizâ‘ı olsa kâdıya vardıkda Françelünün tercümanları hâzır bulunmaz ise kâdı davaların istimâ itmiye eğer tercümanları mühim mesâlihde ise gelince tevkif oluna amâ anlar dahi teâllül idüb tercümânımız hâzır değildir deyu avk itmeyüb tercümânların ih- zâr eyliye ve eğer Françelülerin biri biri ile nizâları olsa elçileri ve konsolosları âdetlerince görüb fasl ide kimesne mâni olmıya ve Françe gemileri âdet ve kânûn üzre İstânbulda aranub gitdikden sonra kânûn-u kâdim üzre bir dahi Boğâz Hisârları önünde aranub icâzet virilür imiş hâla kânûn-ı kâdime muhâlif Gelibolide dahi aranur imiş min-ba‘d âdet-i kâdime mûcîbince Boğaz Hisârları önünde aranub gide ve Memâlik-i Mahrûsâmda deryâ yüzüne çıkan gemiler ve kadırgalar ve donanmalar deryâda Françe gemilerine bulaşdıkda biri biri ile dosduk idüb zarar ve ziyân itmiyeler mâdemki kendü rızaları ile hediye virmeyeler cebren âlet ve esbâbların ve emred oğlanların ve gayri nesnelerin alub teâddi itmiyeler Venedikliye virilen ahidnâme-i hümâyûnda mestûr olan husûslar Françelü hakkında dahi mukarrer olub şer-i kâ١'îm ahidnâme-i hümâyûnuma mugâyir kimesne mâni ve müzâhim ve müt- hâsım olmıya mezbûr kâlyonlar ve gemiler memâlik-i mahrûsama geldiklerinde zabt-ı sıyânet olunub emin ve sâlim gerü gideler eğer esbâb ve emvâl yağma olunmuş bulunur ise gâret olunan esbâb ve emvâlin ve ademlerin zu- hûra gelmesi bâbında say ve ikdâm olunub ehl-i fesâd her kim olur ise olsun gereği gibi haklarından geline beğlerbeğler ve sancâkbeğleri ve kapudânlar kullarım ve kâdılar ve eminler ve hâssa gönüllü reisler ve umûmen Memâlik-i Mahrûsâm ahâlisi işbu ahidnâme-i hümâyûnumun mazmûn-ı muâdelet mak- rûnu ile amel eyleyüb kat’â hilâfına cevâz gösterilmiye şöyleki fermân-ı kazâ-i ceryânıma muhâlefet ve muânedet üzre olub sâî bil-fesâd olan tâife-i tâgıye- den olalar ol-makûlelere emân ve zemân virilmeyüb haklarından geline ki şâirlerine mûcib-i ibret vâki ola ve bil-cümle merhûm ve mağfurleh (Sultan Süleymân) hân ve ecdâd-ı azâmim enâr-Allahü-teâla berahinehum zamân-ı şeriflerinde inâyet olunan ahidnâmeler mûcibince akd olunan ahd-ü emâna muhâlif asla dahl-ü târruz ittirilmiye ve bundan akdem Asitâne-i Saâdetime müstakil elçileri olmayan harb-i tâife Françe padişahı bayrağı altında ticâret ve ziyâret içün memâlik-i mahrûsâma gelüb gitmeğe ecdâd-ı azâmim tâbe se- râhûm zamanlarında izin-i hümâyûnu virilüb Françelülere virilen ahidnâme- lerde dahi mestûr iken bâdehu bazı illet sebebi ile tâife-i mezbûra memâlik-i mahrûsâma külliyet üzre gelmekden men ve ahidnâmelerinden ihrâc olunmuşlar idi mukaddemâ müşârûn-ileyh Françe padişahı Südde-i Saâdet-meâb- larına nâme gönderib harbîler ticâretden men’ olundukları takdirce Kudüs- ü Şerif ziyâretine evvelden vara geldikleri üzre varub gelüb rencide olunmı- yalar ve bâde zamân mezbûreye ticâret içün Memâlik-i Mahrûsâma gelüb gitmeğe ruhsat virilir ise ol zamanda gerü Françe bayrağı alunda gelüb gidüb ticâret ideler deyu iltimâs itmeğin mümâileyh Françe padişahının ebâ ân cedd-i ecdâd-ı azâmim zamanından ilâ hazihi-el'ân atebe-i aliyyemize olan kâdîmi dosduğa riâyette ricâsı makbûl-ü hümâyûnları olub fermân-ı âlişânları şöyle sâdır olmuş ki millet-i nasâradan müşârûn-ileyh Françe padişahı ile dosduk üzre olan harbîlerden Kudüs-ü Şerif ziyâretine azimet eyleyenler evvelden gele geldikleri üzre gerü emin-ü emân ile kendü hâllerinde gelüb gidüb ziyâret itmek istediklerinde gelişde ve gidişde rencide ve remîde olun- mıyalar ve bâde zaman tâife-i mezbûraya Memâlik-i Mahrûsama ticâret içün gelüb gitmeğe izin-i hümâyûn virilmek iktizâ ider ise ol zaman uslûb-u sâbık üzre Françe padişahı bayrağı altında gelüb gidüb aherin bayrağı alünda gelüb gitmeğe katâ rızâ gösterilmeye deyu vech-i meşrûh üzre kadîmden ecdâd- ı azâmim zamanlarından bu anâ değin ellerinde olan mufassal ve musarrah ahidnâme-i hümâyûnları hâla tecdîd fi-mâbad zikr olunan mevâdd-ı ilhâk olunmağa Hatt-ı Hümâyûn saâdet-makrûmumla sâdır olan fermân-ı alişânım mûcibince cümleden biri Françeye tâbi olan piskoposlar ve şâir Frenk mezhebinde olan ruhbân taifesi her ne cinsden olur ise olsun memâlik-i pâdişah- îde kâdimden oldukları yerlerde kendü hâllerinde olub ayinlerin icrâ eylediklerinde kimesne mâni olmaya ve Kudüs-ü Şerifin dâhilinde ve hâricinde ve Kâma nâm kilisede kadîmden ola geldiğü üzre temekkün eyleyen Frenk rahiblerinin halâ sâkin olub ellerinde olan ziyâretgâhlarına kemâkân Frenk rahiplerinin ellerinde olub kimesne dâhil eylemeye ve tekâlif talebiyle rencide eylemiyeler ve davâları zuhûr eyledikde mahâllinde fazl olunmaz ise Asitâne-i Saâdete havâle oluna ve Kudüs-ü Şerife varan Fransız ve anlara tâbi olan her ne cinsden olur ise varamda ve gelemde kimesne dahi eylemeye halâ Galatada olan cizvit ve kapuçin nâm iki Françe ruhbân tâîfeleri kadîmden ellerinde olan iki kiliseleri yine ellerinde zapt ve tasarruflarında olub ol kiliselerin biri ihrâk olunmağla izn-i şerle tamir olunub yine küll-i evvel kapuçin ellerinde olub rencide ohnmayalar kezâlik İzmirde ve Sayda’da ve İskenderiyye'de ve şâir iskelelerde olan Fransız taifesinin kiliselerine dahi ve rencide olunmaya ve bu bahâne ile akçelerin almayalar ve Galatada olan bi- mârhânelerinde kendü hâllerinde İncil tilâvet eyledüklerinde rencide olun- mıyalar Françe tüccârı Memâlik-i Mahrûsaya getürdükleri ve ahb götürdükleri emtialardan kadîmden bu ana değin yüzde beş virüb lâkin Devlet-i Aliyyenin kâdimi dostlarından olmağla yüzde üç gümrük virmek üzre mü- ceddeden ellerinde olan ahidnâme-i hümâyûnlarına ilhâk olunmak bâbında istidâ-i inâyet itmeğin ricâları hayr-ı kabûlde vâki olub vech-i meşrûh üzre virüb ziyâde taleb olunmıya gümrüklerin edâ eylediklerinde Memâlik-i Mahrûsada câri olan nukûd hazîne-i âmireye alındığı minvâl üzre ahnub noksan ve ziyâde talebiyle rencide olunmayalar ve Asitâne-i Saâdette elçileri ve konsolosları ve kethüdâları olmayan Portukal ve Çicliye ve Katalan ve Mesina ve Ancona ve şâir harb tâifesinden Françe padişahının bayrağı altında kadîmden geldikleri üzre ihtiyarları ile gelenler kendü hallerinde olub sulh ve salâha mugâyyir vaz ve hareket kendülerinden sâdır olmadıkça şâir Fransızlar gibi gümrüklerin verüb kimesne dahi eylemeye masdariyye-i İngiltere tüccârı virdikleri üzre anlar dahi İstanbul'da ve Galatada olan mas- dariyyecilere verüb ziyâde talebiyle rencide olunmaya ve ümenâ ziyâde gümrük tahsil içün metaların ziyâde bahâya tutarlar ise akçe yerine metâ ahıb muhâlefet eylemeyeler ve bir kere gümrüğü edâ olunmuş ipeğin ve çinin tekrar gümrüğü taleb olunmaya gümrüklerin ümenâ aldıklarında edâ tezkerelerin virüb aher iskeleye götürmeğe mani olmayub ve tekrar bir iskelede dahi gümrük talebiyle rencide olunmaya ve Françe konsolosları ve anlara tâbi olan ruhbân ve tâifesi ve tercümânları kendü nefsleriçün mutâd-ı muayyene kadar evlerinde şıra sıknb ve taşradan lıaınr getürüb istimal eyledükle- rinde rencide olunmayalar dört bin akçeden ziyâde olan davaları divân-ı hümâyûnda istimâ olunub gayri yerde istimâ olunmaya ve Françelüler olduğu mahallelerde kan vâki‘ olsa ol mahallerde bulunan Françelük re mademki üzerine bir nesne sâbit olmadıkça cerime nâmıyle min-bâd rencide ve remîde olunmaya ve elçileri hidmetinde olan tercümanlar Françelülere inâ- yet olunan muâfıyet anların hakkında dahi mukarrer olan zikr olunan ahd-ı misâk üzre mademki müşârün-ileyh Françe padişahı Südde-i Saâdet-i penâ- himize sadâkat ve ihlâsda sâbit kadîm râsih dem ola ben dahi dostluğu kabul edüb ahd ve yemin iderim ki yerleri ve gökleri yokdan var eden Hüdâ-yı mü- teâl-i hâk içün ve ecdâd-ı azâmim tâbe serâhüm ruhları içün bu tarafdan dahi hilâf-i ahd-ı misâk ve mugayir akd-ı vifâk iş olmayub daima işbu ahıdname-ı hümâyûn saâdet-makrûnumun mazmûn-u şerifi ile amel oluna tahriren fi el yevm-ül âşir şehr-i Safer-ül hayr sene erba٠ ve semânîn ve elf.
Dipnotlar
- Steven Runciman. Haçlı Seferleri Tarihi, cilt: 1, Çeviren: Fikret Irltan. Türk Tarih KuruıuTTK..), Ankara 1989, s. 143; Süleyman Kocaba؛, Paris'in Doğu Yolunda Yapakları, Tarihte Türkler ve Franstzlar, Vatan Yayınlan, İstanbul 1990, s. 11.
- M. C. Şahabetün Tekindağ, "Niğbolu", İslâm Ansiklopedisi (İ.A.), Cilt: 9, İstanbul 1964, s. 248
- Hoca Saadettin Efendi, Tacü't-Tevarih,Cilt:2, Hazırlayan: İsmet Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1979, s. 228; Nicoles Vatin, "A propos du voyage en France de Huseyn, ambassadeur de Bajazet II auprès de Louis XI (1483)", Osmanlı Araştırmaları İV, Istanbul 1984, s. 36
- İsmail Soysal, Fransız İhtilâli ve Türk Fransız Diplomasi Münâsebetleri (1789-1802), TTK., Ankara 1964, s. 6 (Kısası: Soysal)
- Peçesi İbrahim, Peçesi Tarihi, Ciltti, Kültür Bakanlığı Yayınları 1981, Hazırlayan: Bekir Sıtkı Baykal, s. 244-245; Soysal, s. 6; !.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt: II, TTK., Ankara 1975, s. 503-505; Yaşar Yücel-Ali Sesim, Klasik Dönemin Uç Hükümdarı Fatih Yavuz Kanuni, TTK., Ankara 1991, s. 192
- İsmail Soysal, "Türk-Fransız Diplomasi Münâsebetlerinin İlk DesTesi", Tarih Dergisi, Çile 3, sayı 5-6, İstanbul 1953, s. 66
- Soysal,s. 7.
- Tayyib Gökbilgin, "Süleyman I", İ.A, Cilt:X, s. 118; Uzunçarşılı, s. 506-507; Kocabaş,s. 33; Ludsvig Biskupski, L'expansion et la propagation de la culture et de l'influence françaises enTurquie par les établissements scolaires français dans ce pays depuis la prise d'Istanbul jusqu'à nos jouis, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Université de Paris, Paris 1953, s. 16
- Kocabaş, s. 67
- Tevfik Çavdar, OsmanlIların Yarı Sömürge Oluşu, Ant Yayınları, İstanbul 1970, s. 85; Adnan Şişman, Osmanlı Devleti'nde XX. Yüzyıl Başlarında Amerikan Kültürel ve Sosyal Müesseseler¡, Alem Basımeri, Balıkesir 1994, s. 1.
- Şişman, s. 2; Dr. C et Paul Roederer, Les Grands Problèmes Coloniaux, Paris 1917, s. 10.
- Gündüz Akıncı, Türk-Fransız Kültür İlişkileri (1071-1859)Başlangıç Dönemi, Atatürk Üniversitesi Yayımları, Ankara 1973, s. 77
- Soysal, s. 9; Robert Mantran, ,,Monsieur de Guilleragues, Ambassadeur de France à Constantinople, et le commerce, Français au Levant (1679-1685)", L'Empire Ottoman la République de Turquie et la France, Varia Turcica III, İstanbul-Paris 1985, s. 59 (Kısası: "de Guilleragues").
- Uzunçarşılı, s. 506; Kocabaş, s. 34-35
- Ali ihsan Bağış, Osmanh Ticaretinde Gayri MUslimler, Turhan Kitabe'؟, Ankara 1983. s. 6; Mantran, "de Guilleragues", s. 60.
- Bağış, s. 5; J.-P. Filippini, L.Meignen, c. Roure, D.Sbatier, G.Stephanides, Dossiers sur Le Commerce Français en Mediterranée Orientale au XVIII siècle, Traraux et Recherches de !'Université de Droit d'Economie et de Siences Sociales de Paris, Paris 1976, s. 5.
- Soysal,s. 9; Bağış, s. 3: Necmi Ülker, izmir Şehri Tarihi I, Ticaret Tarihi Araştırmaları, Akademi Kitabeti, s. 57
- Bkz. Halil iııalcık,"imti a ât", Encyclopedia of Islam, Yeni baskı. Cilt: III, s. 11791189; Ayrıca bu bilgi Ali ihsan Bağış'ın Osmanh Ticaretinde Gayri MUslimler, adil eserin 2. sahifesinde de dere edilmiştir
- Yusuf Ziya İrbeç, "Osmanlı Devleti'nin Dış Dünya İle Temasları Neticesi İktisadî ve İçtimaî Politikasında Oluşan Değişiklikler", Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 58, yıl 1989, s. 117; Bağış, s. 4; Muahedat Mecmuası, Hakikat Matbaası, Cilt: I, İstanbul 1294, s. 4-14; Necdet Kurdakul, Osmanlı Devleti'nde Ticaret Andlaşmaları ve Kapitülasyonlar, Döler Neşriyat, İstanbul 1981, s. 41; Kocabaş, s. 35; Uzunçarşılı, s. 506
- Bunun için ayrıca bakınız,Soysal, s. 9-10
- Joseph Matuz. "A Propos de la Validité des Capitulations de 1536 Entre !'Empire Ottoman et la France”, Turaca , Revue d'Etudes Turques, peuple, langues, cultures, Etats, Tome XXIV, Paris 1992, s. 183-185
- İnalcık, "İmtiyâzât", s. 1179-1180. ; Necmi Ülker, "Sarıbeyoğlu'nun İzmir'e Yürüyüşü ve A١٢upalı Tüccarlar", Tarih İncelemeleri Dergisi IV, İzmir 1989, s. 45
- Soysal, s. 10.
- Ali Reşad-Macar İskender (Çevirenler), Kapitülasyonlar Tarihi, Menşei, Usulleri. Kanaat Matbaası, İstanbul 1330, s. 136; Muahedat Mecmuası, s. 5; Gökbilgin, Süleyman I, s. 118-119
- Soysal, s. 14.
- Bağış, s. 5; Soysal, s. 15.
- Ali Red, Kapitülasyonlar, s. 83-87; Kurdakul, s. 55; Akdes Nimet Kuta t. Tıirk-ingiliz Münasebetlerinin Başlangıcı ve Gelişmesi (1553-1610), TTK., Ankara 1953, s. 34-35.
- Soysal, s. 16
- Bağış, s. 5.
- Uzunçarşılı, ayni eser. Cilt: III, s. 120-121; Kocabaş, s. 53-54.
- Kurat, s. 31; Mübahat s. Kütükoğlu, Osmanlı-ingiliz iktisadi Münâsebetleri 1,(1580- 1838),Türk Kültürü Araştırmaları Enstitüsü, Ankara 1974, s. 21-23.
- Soysal, s. 16; Ali Reşad, Kapitülasyonlar, s. 83-87
- Tayyib Gokbilgin, "Mehmet III", İ.A .., Cilt: 7, İstanbul 1978. s. 535-547
- M.Cavid Baysun, "Ahmed I", در, Cilt: 1, İstanbul 1978, s. 161-165.
- Robert Mantran, "XVIII. Yüzyılda OsmanlI imparatorlugu'nda Ticaretin Değişmesi", Tarih incelemeleri Dergisi III., Ege üniversitesi Basımevi, ؟eviren: Zeki Ankan, İzmir 1987, s. 160; Bağış, s. 6.
- Ali Reşad, Kapitülasyonlar, s. 61; Bağış, s. 6; Kocabaş, s. 55-56.
- Ali Reşad, Kapitülasyonlar, s. 64-68; Biskupski, s. 18; Kocabaş, s. 57-58
- İlknur Polat Haydaroğlu, Osmanlı İmparatorluğu'nda Yabancı Okullar, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990, s. 113
- Uzunçarşıh, Cilt: III, s. 118
- Kocabaş, s. 70; Soysal, s. 18
- Akıncı, s. 7.
- Soysal, s. 19.
- Soysal, s. 19.
- Kocabaş, s. 73
- Ali Reşad,Kapitülasyonlar, s. 130-131; Mantran, "De Guilleragues”, s. 60
- Mübahat S. Kütükoğlu, "Osmanlı İktisad Tarihi Bakımından Konsolos Raporlarının Ehemmiyeti ١۴ Kıymeti", Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi.10-11, Edebiyat Fakültesi Basımesi, İstanbul 1983, s. 151.
- M.Tayyib Gökbilgin, "Konsolos", İ.A., Cilt; 6, s. 837.
- Gökbilgin, Konsolos, s. 837; Kütükoğlu, "aynı makale", s. 151
- Ahidname konusunda bkz., Ali Re şad. Kapitülasyonlar, s. 130-131: Kurdakul, s. 77
- Soysal, s. 20; Uzunçarşılı, s. 215
- Uzunçarşılı, s. 215; Kocabaş, s. 80-81.
- Soysal, s. 21
- Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Dairesi (BOAD.), Bâb-ı Asâfı Divân-ı Hümâyûn Dûvel-î Ecnebivye Defteri (A.DVN. DVE.) No 118 Genel Sıralama No (GS. No): 904, Al /1
- BOAD. A.DVN.DVE., B 6 /3,
- BOAD. A.DVN.DVE..B 1 /3
- Müste’men; Osmanlı ülkesinde oturmasına müsaade olunan yabancı devlet tebaasına denir. Bkz. M. Zeki Pakalın, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt: II, s. 631. cilt 2, s. 631.
- BOAD. A.DVN.DVE..A. 8 /4
- BOAD. A.DVN.DVE..A 10 /5
- BOAD. A.DVN.DVE..A1 /3, A2/ 2, A9 /2.
- BOAD. A.DVN.DVE..B8/ 3, B12 /2.
- BOAD. A.DVN.DVE..A3 /5,
- BOAD. A.DVN.DVE..A12/ 1
- Yasakel: Taizimatdan ةice sefarethanelerin muhafazasında yeniçeriler bulundurulur ve bunlara "yasakel” denilmektedir. Fransız sefarethanesini yeniçerilerin altmışıncı bölüğüne mensub yasakçılar muhafaza ederdi. Bkz. M. Zeki Pakalın. Tarih Deyimleri ١-e Terimleri Sözlüğü. Cilt: III. s. 606.
- Narh muessesesi ile ilgili olarak bkz., Mübahat s. Kütükoğlu, OsmanlIlarda Narh Müessesesi ve 1640 Talihli Narh Defteri, İstanbul 1983, s. 334.
- BOAD. A.DVN.DVE..A!/ 5.
- Muahedat Aiecmuası, Cilt: 1, s. 4-14.
- BOAD. A.DVN.DVE..A8/ 2
- 68 BOAD. A.DVN.DVE..A9/ 5, A12/ 4, A13/ 3, A14/ 6, B5/ 3. B9/ 3. Bil/ 3, B15/ 1.
- BOAD. A.DVN.DVE..A4 /3
- BOAD. A.DVN.DVE..A14/ 4.
- Muahedât Mecmuası, Cilt:!, s. 13.
- BOAD. A.DVN.DVE..A1/ 2.
- BOAD. A.DVN.DVE..A3/ 6, A5/ 1. A7/ 5, A9/ 1. A10/ 2. A9/ 4, A10/ 3, Ali/ 2, Ali/ 3, Al 2/ 2,
- A14/ 1, A14/ 5, A16/ 4.
- BOAD. A.DVN.DVE..B1/ 2.
- BAOD., Mühimme Defteri 66, 2
- Zeki Arıkaıı, "Osmanlı İmparatorluğu'nda İhracı Yasak Mallar (Memnu Meta)", Prof.Dr.Bekir Kütükoğlu na Armağan, Edebiyat Fakültesi Basııne١i , İstanbul 1991, s. 279-306
- BOAD. A.DVN.DVE.,B1/ 5, B2/ 2, B4/ 5, B5/ 2, B5/ 5, B8/ 4, B8/ 6, Bil/ 2, B12/ 3, B13/ 3, B16/ 2, B16/ 4.
- BOAD. A.DVN.DVE..B16/ 3. B8/ 5, B10/ 2, B10/ 3.
- BOAD. A.DVN.DVE..A3/ 3.
- BOAD. A.DVN.DVE..B16/ 3, B8/ 5, B10/ 2, B10/ 3.
- BOAD. A.DVN.DVE..B5 1. B1 4.
- Mualıedât Mecmuası, Cilt: I, s. 12; Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, Doğu-Batı Yayınları, İstanbul 1978, s. 83; Bağış, s. 6.
- BOAD. A.DVN.DVE., B9/2., B6/2, B2/1.
- BOAD. A.DVN.DVE., B2/3.
- Akdes Nimet Kurat, ”Berberi Ocakları ile Amerika Birleşik Devletleri Münâsebetleri (1774-1816)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: II, sayı: 2-3, s. 175.
- BOAD. A.DVN.DVE..A3/ 1
- BOAD. A.DVN.DVE..B7/ 5.
- BOAD. A.DVN.DVE..B7/ 5
- BOAD. A.DVN.DVE..B5/ 7. A16/ 3, Bl/ 1, B3/ 3, B٥/ 4, B14/ 2
- Resm-i İhzariye, birinin mahkemeye çağrılması için alınan haraç ١e yazılan yazı demektir. Bkz. M. Pakalın, Cilt: II, s. 45.
- BOAD. A.DVN.DVE..B3/ 5
- BOAD. A.DVN.DVE..B3/ 4.
- Ecnebi reayanın deılete ödediği !,ergilerle ilgili olarak bkz. Abdurrahman Vefık, Tekâlif Kavaidi, Cilt: I, Matbaa-i Kader, Birinci Baskı, İstanbul 1328, s. 384-464.
- M. Zeki Pakalın, Cilt: I. II. III. s. 143, 22, 606, 153
- BOAD. A.DVN.DVE..A7/ 2, Al 1/ 4. A15/ 3. A16/ 1. B13/ 4.
- BOAD. A.DVN.DVE..A13/ 4.
- BOAD.A.DVN.DVE..B2/ 1
- BOAD. A.DVN.DVE..B6/ 2. B14/ 4. BlO/ 4. A2/ 6. BlO/ 1
- BOAD. A.DVN.DVE..B14/ 1
- BOAD. A.DVN.DVE.. A4/ 1. A4/ 4, A15/ 1. BU/ 1
- Halil I: ilk. " OsmanlI Metrolojisine Giriş", (7",},* Dünyâsı Araştırmaları 73 (Ağustos 1991), İngilizceden tercüme eden: Eşref Bengi özbileıı), adil makalesinin 34. sahifesinde “medettin ekin ölçeği ile alt! okkalık şarap kabı manasına geldiğini belii'tmektedir. Aynca Bkz.. Pakailli. Cilt II. s. 436.
- Vukıyye(kryye): Okka suretinde kullanılan ağırlık tartışının arapça adıdır. Dortyuz dirhemdir. Bkz. Pakalııı, Cilt: III. s. 580
- BOAD. A-DVN.DVE-.B10/ 5.
- BOAD. A.DVN.DVE..A5/ 3
- 'الاBOAD. A-DVN.DVE-.A10/ 4.
- BOAD. A.DVN.DVE..A8/ 3.
- Temessük ile ilgili olarak Bkz., Mübahat S. Kûtükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik) , Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul 1994. s. 281-282.
- BOAD. A.DVN.DVE., A6/ 1. A12/ 3
- BOAD. A.DVN.DVE.. A2/ 3, B15/ 4.
- BOAD. A.DVN.DVE., A2/ 4.
- BOAD. A.DVN.DVE.. A6/ 5. A8/ 5, Ali/ 7, A14/ 3, B2/ 5. B4/ 4, B13/ 2, B15/ 3.
- BOAD. A.DVN.DVE..A6/ 3
- BOAD. A.DVN.DVE..A14/ 2.
- BOAD. A.DVN.DVE..A2/ 5.
- BOAD. A.DVN.DVE..A13/ 2. A16/ 5. B13/ 1.
- BOAD. A.DVN.DVE..B4/ 3. B5/ 6.
- BOAD. A.DVN.DVE..B2/ 4.
- Nejat Göyünç "XVIII. Yüzyıl da Türk idaresinde Nauplia (Anabolu) ve Yapılan", İsmail Hakki Uzımçarşılıya Armağan, TTK.. Ankara 1976. s. 461.
- BOAD. A.DVN.DVE., B9/ 4. Al/ 4
- BOAD. A.DVN.DVE..A5/ 2, B16/ 6.
- BOAD. A.DVN.DVE..A3/ 4, A9/ 3.
- BOAD. A.DVN.DVE., B3/ 1, B7/ 2.
- BOAD. A.DVN.DVE., A4/ 2.
- BOAD. A.DVN.DVE., B16/ 5.
- Kutsal yerler sorunuyla ilgili olarak bkz. En١’er Ziya Karal, Osnıanh Tarihi, Cilt: V, TTK. Ankara 1947, s. 229-233; Coşkun Üçok, Siyasal Tarih 1789-1914, Ankara Hukuk Fakültesi Yayınlan, Ankara 1980, s. 111-112, 114
- BOAD. A.DVN.DVE., A13/ 1
- BOAD. A.DVN.DVE., B6/ 5