“Moğolların Gizli Tarihi” adlı eserden sonra en önemli Moğol tarihi olan “Altan Topçi”, XIII. yüzyıl Moğol tarihini ve Moğollar hakkında efsanevî şecereden başlayarak Ögedei zamanına kadarki en eski bilgileri içine almaktadır.
Altan Topçi, Türkiye’de ilk defa tarafımızdan ele alınmış, Moğolca aslı ve C.R. Bawden tarafından yapılan İngilizce tercümesi karşılaştırılarak Türkçeye tercüme edilmiştir. Eserin 1-21, paragrafları “Belleten”in XXXVIII. cildinin 152. sayısında (Ekim 1974) yayınlanmış; burada, Altan Topçi ve nüshaları hakkında geniş bilgi verilmiştir.
Ayrıca, Altan Topçi’nin Moğol yazısıyla yazılmış ilk 8 sayfası ile metnin transkripsiyonu yapılmış ilk 5 paragrafı da örnek olarak gösterilmiştir.
Allan Topçi’nin bundan Önce yayınlanan 1-21. paragrafları, efsanevî şecereden Çinggis Kağan’ın tahta çıkışına kadar geçen tarihî hadiseleri nakletmektedir. 21. paragrafın son cümlesi şöyledir:
“..... Mübarek Çinggis Kağan, Kara Yılan Yılı’ndandı. Kırkbeş yaşına
geldiği zaman, Bing Bars Yılı’nda ( = 1206), Onon nehrinin menbaında dokuz tuğlu beyaz bayrağı kaldırdı (ve) Büyük Kağan'ların tahtına oturdu.
Kasar bey isyan edip kaçtığı zaman, halkın beyi emir verdi (ve) Sübegetei Bağatur’un takibe çıkmasını istedi.”
Bu bölümde ele alınan 22-96. paragraflar Moğolların biri birleriyle yaptıkları mücâdeleleri kronolojik olarak nakletmektedir. Bu bölümlerde geçen yer ve şahıs adları ile bâzı kelime ve deyimler Türk tarihi için de birer kaynak niteliğindedir.
1-21. paragrafların işlenmesinde olduğu gibi, burada da önce paragrafların tercümeleri verilmiş, sayfa altlarında yer alan dip notları her paragraf için ayrı ayrı düzenlenmiştir. Dip notları hem Mongolistik hem de Türkoloji açısından oldukça geniş tutulmuş, pek çok Moğolca ve Türkçe kelimenin etimolojik açıklamaları ile öteki Türk lehçe ve şivelerindeki şekilleri gösterilmiştir.
Altan Topçi’nin tamamı 126 paragraftır. Bundan sonraki üçüncü bölümde eserin 97-126. paragraflarının tercümeleri ve notları verilecektir. Ayrıca, eserin tamamım içine alan “Şahıs adlan indeksi”, “kavim, kabile, boy, soy, oymak ve yer adları indeksi”, “madde adları indeksi”, “notlarda açıklanan Moğolca (Moğolca ~ Türkçe) kelimeler”, üçüncü bölümün sonunda verilecektir. Böylece, Altan Topçi'nin 126 paragraf tutan tamamı, zengin dip notlan ve indekslerle birlikte Türk bilim adamlarının istifâdelerine sunulmuş olacaktır.
Tercüme (22-96. paragraflar)
22 Ertesi sabah şöyle dedi: “Sizler benim gücüm olan arkadaşlarım (ve) takipçilerim; sizler [1] başlığın ön parçası[1] (ve) üzerindeki düğmesi; iğdiş edilmiş beygirleriniz öne ilerlediğinde, örgülü saç gibi sarılmış, taşlar [2] gibi yığın olmuş, kamışlar gibi sıralanmış, kaleler gibi tahkim edilmiş, sizler, bana tâbi olan ordularım, dinleyin!
Alelade işlerinizde iki yaşındaki dana gibi olun. Avınızın üzerine süratle inerken yakalamakta şahin[ 3]gibi hızlı olun.
Orada burada kılıcınızla savaşırken, zaptetmekte şahin gibi hızlı olun.
Otururken (ve) ayakta dururken, gelincik (ve) iki yaşındaki boğa gibi olun.
Süratli hareketlerinizde atmaca[4 ]gibi saldırın.
Aile hayatınızda (ve) beraberce güldüğünüzde, iki yaşındaki kara tembel bir boğa gibi dostça olun.
Yabancı düşmanlarla yayla savaştığınızda, yakalamakta atmaca gibi hızlı olun.
Aç pars[5](ve) açlıktan eziyet çeken[6] san şahin [6]gibi olun.
Aydınlık günde [7]dişi kurt[7] gibi olun; [8] karanlık gece[8]de [8] kara karga [9] gibi olun.
[10] Kıskanç kadınlar[10] gibi ihtiyatlı olun.
23 Sübegetei Bagatur dedi ki: “Bütün kabiliyetimle onu takip edeceğim. Yapabildiğim en iyi şekilde yürümeye çalışacağım. Beyimin iyi kaderi bunu tâyin etsin. “Böyle söyleyerek takibe çıktı. Bey Kasar’ın arkasından yetişerek şöyle dedi: “Eğer birisi kendi dost (ve) akrabalarından ayrılırsa, yetimler için yiyecek olur. Eğer birçok kişi mahvolursa, kişi, tecrit edilmiş insanlara yiyecek olur. Kişi, bütün hareket eden şeyleri bulabilir; dost (ve) akrabalarını bulamaz. Kişi, kabilesi (ve) insanları bulabilir; ilgili olduğu âileleri bulamaz.” böyle denildi. Bey Kasar bu sözleri tasvip etti.
Tayiçuğut’lu Çilger Böke [2], kötü bir maksat ile evinde bir çukur kazdı (ve) üzerini keçe hah ile örttü. “Biz (ikimiz) birbirimize akraba olarak doğduğumuza göre, biriz demektir. Kötü münâsebetler içinde mi yaşayacağız?” diyerek Bey’i evine dâvet etti. Annesi Ögelen-katun şöyle dedi: “Kötü düşmanı az düşünmeyin; kötü yılanı[3] küçük düşünmeyin, insan onlara güvenemez, dâima nöbette tetikte olmalı.” Kutsal Bey şöyle dedi:
24 “Gözü açık-atıcı Kasar, okluğu muhafaza et. Güçlü [1]Belgetei, sen gözcü[2]ol. Kaçuku, sen atlara hak. Cesur [3] Oçigin [4], sen benim yanımda kal. Ne olduğunu, neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Bey eve girdiği zaman, keçe halının ortasına oturacağı sırada, Oçigin, Bey’in gövdesini çekerek halının kenarına oturmasını sağladı. Bir kadın topallayarak gitti (ve) Belgetei onun sol üzengiyi kesip gittiğini görünce vurdu (ve) onun ayağını kırıp, yere yıktı. Sonra Büri Böke, Belgetei’nin omuzunu kesti. Durum kötü olduğundan Kasar oklarını saydı. Belgetei, (bir) kova dolusu kımız [5]mı bıraktıktan sonra, sol elini kullanarak, Korçin’in Toğtakui’sinin beyaz kısır kısrağının üzerine Bey'i bindirdi. Toğtakui’ye “darkan”[6]imtiyazlarını verdi (ve) bu andan itibaren7 Darkad boyu[7]’ndan oldu. Kaçuku’yu, üzenginin gözleri önünde kesilmesine müsaade etmekle suçladı. Sonra, Belgetei’yi aldıkları zaman, onu bir yük arabasının üstünde bağlı bıraktılar. Gece olup uyumaya gitmelerinden sonra, o, arabayı sırtında taşıyarak geri geldi.
25 [1]Kutsal Bey [1] kızgındı (ve) dedi ki: “Tayiçiğud ile tartışırken, Belgetei, beni dikkate almaksızın, beni [2 ]sol [2] eliyle aldı (ve) bir atın üzerine bindirdi. “Bu hususta Kasar [ve) Belgetei birbirlerine şöyle dediler:[3]" Bu, Bey için söylenmesi makul olmayan (bir) şeydi [3]. Kasar’ın usta atıcılığı (ve)
Belgetei’nin [4] acı kuvvetiyle[4], [5 ]Beş Reng’[5]in (ve) [6] Dört Yabancı Kıt’anın (birçok) büyük ulusunu gücümüz altında topladık.”[6] Onların bu söylediğini öğrenen Bey, “Onların kibirlerini kıracağım!” dedi.[ 7 ]Ehemmiyetsiz, fakir bir ihtiyar (kılığına girdikten) sonra [7], uzun san[ 8] bir yay [9] aldı (ve) “Satılık!” diye bağırarak araştırmaya koyuldu. Sonra, Kasar (ve) Belgetei (ona) sordular: “Nereden geliyorsunuz, senin tipinde biri daha önce görülmemişti?” Bu ihtiyar adam şöyle dedi: “Ben fakir bir adamım (ve) yay satıyorum!” Bunun üzerine, o ikisi, alay ederek, “Bu yayı alın mı diyorsun?” dediler. (Bunun üzerine) yaşlı adam, “Oldukça kötü, ona nasıl kiriş takılacağını bilmek isterdim.” dedi. Belgetei yayı (eline) aldı (fakat)
[10]kirişi takamadı[10]. İhtiyar adam kirişi taktı (ve) yayı Kasar’a verdi.
[11]Kasar (yayı) geremedi[11]. Sonra, o ihtiyar, gri saçlı bir ihtiyar adam oldu.
26 Alnında beyaz işareti olan mavi bir katırın üzerine binmiş vaziyette, uzun sarı yayına altın[1]ok[2]unu (takıp) gererek (bir) kaya[3]yı vurdu (ve) şöyle diyerek onları azarladı: “Sizler, gözüaçık-atıcı Kasar (ve) güçlü Belgetei, Kutsal Bey’in genç kardeşlerisiniz. Denir ki:[ 4]“Böbürlenmede büyük sözler, büyük lokmadır!”[4] Sonra, onun iki genç kardeşi korku içinde birbirlerine baktılar: “Bu Bey’in işaretiydi!” dediler. Bundan sonra böyle (büyük) sözler söylemediler.
Engküd’lü Oran Çinküi, 31 çadır insanla beraber, “Batan güneşin batısına yabancılar olacağız!” diyerek gitti. Bey (ve) Kasar onları takip ederek arkalarından yetiştiler. Bu (hadisede) Kasar, Bey’in atı Sayın Samuçin’e biniyordu (ve) oğlu Toğtangğa Bağatur’un önde komutan olarak ilerlemesini sağlıyordu. Atı Sayin Samuçin’i kandan kıpkırmızı oluncaya kadar sürdü, onları mağlûp etti (ve) geri getirdi. Kasar, mükâfat olarak Bolbala [Bombalun, Bombolun] adındaki kadını aldı.
Bundan sonra, Oran Çingküi, Kubilğan Seçen [Seçin, Çiçin] Kağan’a [5] cam kâse[5] sunduğunda, o da kızı [6] Al Altan [6]’ı verdi. Kızı Altan Korkoltai’yi Solongğud’lu Arin Kayan’a (eş olarak) verdi.
27 Büriyed’li [Burawad’h, Buriyad’lı] Oro [Orosi] Sigüsi, büyük Bayikal’dan bir şahin[1] aldı (ve) Bey’e sundu. (O da) Büriyed’i Oro Sigüsi’nin komutasına verdi. Ondan sonra, Bey, kuşunu Olku [Olkui] ırmağın[2]dan Olai ırmağına uçuracağı zaman, Cürçid’li Wangcun Kağan onu gördü (ve) kaçıp gitti, geri gelmedi.
Bey geri döndüğünde kızgındı. Sefer hazırlığı yaptı. Olai ırmağının geçit veren yeri yoktu. Orada, Kasar’ın yeğeni Nanto [Katu] Sira Kaciku [Kalcağu. Kançaku, Kalçiku] Çing Tayici [Tayiçi] iğdiş edilmiş on bin beygirin halkalarını birbirine bağladı (ve) karşı kıyıya geçti, şehri sardı. Haraç olarak on bin kırlangıç [3 ](ve) bin kedi[4] istedi (ve) aldı. Kırlangıçlara
[5]keten bezi[5]bağladı, yaktı (ve) kedilere pamuk[6] bağladı (ve) ateşe verdi. Kırlangıçlar yuvalarına uçtular, kediler binalara girdiler. Kırlangıçlar (ve) kedileri ateşe verdikten sonra şehri aldı. Wangcun Kağan: “Onlar kırlangıç (ve) kedilerdir!"dedi. Kutsal Bey, Wangcun [Yangcun, Yangçun] Kağan’ın kızı Calağai'yi aldı. Bu kraliçenin yolculuk sırasında öldüğü söylenir.
Kutsal Bey Solongğa’ya güneşin doğduğu yönde bir sefer yapmaya gittiği zaman,[ 8]Ünegen nehri [8]
28 taşmış haldeydi (ve) Bey Ordu[1]suyla bu tarafta bekliyordu. Solongğud’un kağanına bir elçi [2] yolladı (ve) dedi ki: “Kutsal Bey vergi almaya geldi.” (Bey’in bu sözleri üzerine,) Solongğud’lu Buğa Çağan [Çakan] Kağan kızı Kulan’ı gizlice Bey’e vermeyi teklif etti (ve) onu [3]kaplan (derisi) evlerde [3] Buğa (ve) Solongğa’nın iki adamı ile birlikte getirdi. Bunun üzerine Kutsal Bey nehrin karşı kıyısındaki Solongğud’lu Buğa Çağan’a (ve) bütün subaylar[4]la soylulara [5] (şöyle) seslendi: “Bana verginizi verirseniz, sizi bütün durumlarda korurum.” Bu sözlere bağlı olarak hâdiseler gelişti. Bundan sonra, Kutsal Bey (ve) Kulan Katun beraber uyumak üzereyken bütün subaylar: “Eğer çölde beraberce uyursanız, muhakkak ki emirlere ters düşmüş olursunuz, Katun’u eve dönünce şevseniz nasıl olur acaba?” dediler. Durum öyle olmadı (ve) beraberce uyudular. Solongğa ülkesinde üç yıl kaldı (ve) Arkasun Kurçi’yi[6]“insanları idare et!” [6] diyerek vazifelendirdi. Onlar Arkasun [Arğasun] Kurçi’yi “Kutsal Bey evine neden geç kaldı?” diye haberci7 olarak yolladılar. Arğasun Kurçi, üç ay mesafedeki topraklara Kurbalun adlı kızıl atla
29 üç gün üç gecede vardı. “Bey iyi mi?” dedi. Subaylar “İyi!” dediler. Aynı subaylar sordular: Katun (ve) [1] bütün halk[1] iyi mi?” Kurçi: “Katununuz (ve) çocuklar iyiler. Bütün halkınızın âdet[2]lerine dikkat etmediniz. Karı[3]larınız (ve) çocukları[4]nız iyi. [5]Yüce halk[5]ınızın âdetlerine dikkat etmediniz. [6] Kırık ağızlarımız için[6][ 7]ağaç kabuğu [7] (ve) [8]balık derisi[8] bulduk (ve) onları yedik. Bütün halkımızın âdetlerine dikkat etmediniz. [9]Susamış ağızlarımız için [9] su [10] (ve) kar[11] bulduk (ve) onları içtik. Halkımız Moğolların âdetlerine dikkat etmediniz!” deyince, Bey anlamadı (ve) “tekrar konuş!” dedi. Arğasun Kurçi şöyle dedi: [12] “Sala ağacı[12]nın üzerine [13]yırtıcı kuş[13]un yumurta[l4]larını bıraktığı söylenir. O bu Sala ağacına güvenirken, kötü [15] Sar kuşu [15]yuvasını mahvetmiş, yavru [16] (ve) yumurtalarını yemiş. Kuğu[17] (ve) kaz[18]ın yumurtalarını kamışlı göle bıraktığı söylenir. Onlar da aynı kamışlara güvenirken, kötü şahin yuvalarını mahvetmiş, yavru (ve) yumurtalarını yemiş.
30 Benim Kutsal Beyim, bunu bilin!” Bunu söyleyince, Bey sordu: “Kurçi’nin bu sözlerini anladınız mı?” Subaylar: “anlamadık!" dediler. Bey, ne söylendiğini bilerek, “Sala ağacı (ile) kasdedilen benim [1]bütün takipçiler[1] im Yırtıcı kuş(la) kasdedilen benim. Sar kuşu (ile) kasdedilen Solongğud halkıdır. Yumurtalar (ve) yavru (ile) kasdedilen hatunum (ile) çocuklarım. Yuva (ile) kasdedilen benim barış içindeki [2]büyük ülkem[2].[3]Kamışlı göl[3]le kasdedilen [4] benim bütün halkım[4]. Kuğu (ve) kazla kasdedilen benim şahsım. Şahin (ile) kasdedilen Solongğud’lu insanlar. Yumurtalar (ve) yavru (ile) kasdedilen hatunum (ve) çocuklarım. Yuva (ile) kasdedilen benim barış içindeki büyük ülkem!” diyerek, altın dizginleri düzetti (ve) şöyle dedi: “Zaman [5] Börtekelcin Hatun'u gençken tanıdığım zamandı[5]. Yüzünü görmek zor olacak(lı). Evin girişi dar olacak(tı). Evin içinde kimin olduğunu bilmediğim için onunla tartışmadım. Yabancıların önünde kızar (ve) öfkelenirse, bu çok utanç verici bir şey olacaktı. Dokuz Örlöğ’ümden birinin gidip onunla konuşmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
31 Calair’li Gooa Mukuli, Bey’in emir[1]leri doğrultusunda harekete geçip, gitti. (Oraya) varır varmaz Börte-Kelcin Hatun’un huzurunda eğildi. Bunun üzerine Hatun şöyle konuştu (ve) sordu: “Bey’im iyi mi? Neden geldin?. “Bey beni gönderdi!” (Şöyle) dedi: “Hükümlerimin bilinmesini sağla. Koyduğum kanun [2] artık yok. Kuvvet[3]li idarenin güc[4]ü sürmekte. Bana danışman olan bakanlarımı dinlemedim. Kendimi kaplan (derisi) evlerin güzelliğine kaptırdım. Ben, Kutsal Bey, Kulan Hatun ile uyudum. “Börte-Kelcin Hatun (şöyle) dedi: [5]“Benim Bey’im Han’ın kuvvetidir[5]. (O), bütün Moğolların arzusudur. (Bu) benim Kutsal Bey’imingücüdür. O. hepsinin arzusudur, trtiş [Ergi, Erciş] nehrinde (birçok) kuğu (ve) kaz vardır. Benim Bey’im onları at sırtından nasıl vuracağım bilir, tâ ki (baş) parmağı yoruluncaya kadar. Halk arasında birçok kız (ve) kadın var. Bey’im onları nasıl bulacağını (ve) alacağını bilir. [6]Sazlı gölde[6](birçok) kuğu (ve) kaz var. Bey’im onları at sırtından nasıl vuracağını bilir, tâ ki parmağı yoruluncaya kadar. Bütün büyük halklar (içinde) kızlar (ve) kadınlar bulunur. Benim takdis edilmiş Bey’im onları nasıl bulacağını (ve) alacağını bilir.
32 Denir ki, nehir kıyısında, (bir) usta avcı tek parmağı ile iki ördeği [1] aynı anda vurabilir. Denir ki, bir adam, eğer arzu ederse, iki kız kardeşi birden olabilir. Ehlileştirilmiş ata eğer vurmak istiyorum mu diyor? Kadın üzerine başka kadın mı almak istiyorum diyor?
Bir şeye çok sahip olmak kötü mü? Çok aza sahip olmak iyi mi? denir ki, iki paltolu biri soğuktan müteessir olmaz. Denir ki, biri, üç katlı ipi koparamaz.” Kutsal Bey, beraberinde Kulan Hatun ile geldi. Kutsal Bey, Boğorçi (ve) Mukuli’yc “Gelin!” dedi. Onlara: “Arkasun Kurçi’ye sessizce yaklaşın, bağırmadan (ve) silâhsız olarak ortadan kaldırın!” diye söyledi. Boğorçi (ve) Mukuli gelerek: “Arkasun [Arğasun] Kurçi [Kurçin/Kurçi]! Seni sessizce öldürmemiz (ve) bağırmadan ortadan kaldırmamız için bizi yolladılar. Çünkü sen içki ile sarhoş oldun (ve) [2]altın kopuz[2]unu alıp geceyi
başka yerde geçirdin!” dediler. Arkasun Kurçi (şöyle) dedi: ‘‘Denir ki, öldürülecek birinin sözleri dinlenir (ve) denir kİ; ölecek birisi söylemesi gerekeni söyler!” Bu iki subay onu öldürmediler. Koltuk altında taşıdığı[3]‘‘Bahtiyar Kişi”[3] için, olan içkisini (ve) göğsünün üzerinde taşıdığı[4]“Güçlü Kişi” [4]için olan içkisini almasını sağlayarak beraberlerinde onu da getirerek geri döndüler.
33 Bey hâlâ uyuyordu. Boğorçi (ve) Mukuli dışardan konuştular: “Işık sizin [1] büyük (muhteşem) çadır[1]ınızdan içeri giriyor. (Bu), evdeki kızlar[2]ınızı (ve) [3] erkek çocuklarınızı uyandırın. Sizin suçlarınız ve haksızlık yapan insanlarınız toplandı. Büyük (ve) meşhur emirlerinizi lütfedin. [4] Yüce yeşim taşı rengi çadırınızdan içeri ışık giriyor. (O ışık), evin kapısının (ve) damın örtüsünün açılmasını sağlıyor. Sizin bütün acı çekenleriniz toplandı. Yüce (ve) değerli emirlerinizi vermeyi lütfedin.” (Bu sözler üzerine) Bey kalktı. Arkasun Kurçi’yi huzuruna getirdiler. Bey konuşmadı. İki bakan Boğorçi (ve) Mukuli hiç bir ses çıkarmadılar. Bunun üzerine Arkasun Kurçi’nin kendisi konuştu: [5] “Yetmiş dilli[5] Çağçağai Çağçin şarkı söylediği zaman, Çağalamai Mergen gelip saldırdığı zaman (ve) üzerine düştüğünde “Çang"[6] sesini çıkartmaz, böyle denir. [7]İlâhî Bey[7]’im beni tehdit ettiği zaman, “Çang” kelimesini söyleyemem. On yıl müddetince sizin altın kopuzunuzu muhafaza ettim (ve) sizin huyunuzu (ve) ruhunuzu tefekkür ettim. Kötü huylar edinmedim.
34 İçkide hatalı olduğum doğru. İçkide hatalı olmakla beraber, altın kopuzumuzu alıp götürmekte gizli (bir) düşüncem yoktu. Yirmi yıldır sizin kutsal kopuzunuzu muhafaza ettim. Sizin irfanınızı öğrendim. Hiç bir zaman müsrif (ve) dağınık yollara başvurmadım, içkide hatalı olduğum doğru. İçkide hatalı olmakla beraber sizin kutsat kopuzunuzu almakta bir art niyetim yoktu.” “Benim Arkasun Kurçim güzel söylüyorsun, güzel istihza ediyorsun,” diyerek, Bey onun öldürülmesini durdurdu (ve) gen'd bir hüküm yayınlattı. Tangğud’lu Sidurğu Kayan, Kutsal Bey’in, Kitad ülkesini zorla kendisine itaat ettirdiğini (ve) Allan Kayan’m tacını aldığını duydu. Korku içinde Bayan Sartayar’ın oğlu Ere Dordong'u elçi olarak yolladı (ve) şöyle dedi: “Sizin 81]sağ kol’unuz olarak, size vergi [2] vermek istiyorum. Bu elçi, Bey’e (bu) sözleri söyledikten sonra geri döneceği zaman şöyle dedi: “Kutsal Bey gerçekten [3]Tarın’nın oğlu[3], fakat hatunu ile mukayese edildiği zaman, bizim hatunumuz çok üstün.
35 [1] Geceleri onun ışğında (bizim) muma ihtiyacımız yok.” [1] Bu sözleri söyledikten sonra geri döndü. Kutsal Bey, Tayiciğud’lu Çabuğa [Camukaj’nın karısı Mönggöl'ün Gooa’yı câriye olarak kullanıyordu. Çabuğa, Dorolong [1] un sözlerini duymuş olarak, Bey’e şöyle dedi: “Benim karım Mönggölün Gooa ile mukayese edildiği zaman, Tangğud’lu Sidurğu Kayan'm hatunu Cangyani Seçen Omitai’nin kızı, Köı belcin Gooa’nın ışığında denirmiş ki insanın geceleri muma ihtiyacı olmazmış. Onu almalısınız. “Bundan sonra Sidurğu Kağan’a bir elçi gönderdi (ve) (şöyle) dedi: “Sartağul halkına karşı bir sefer başlattım. Hazırlıklı ol. “O elçiye şöyle dedi: “Herkese hükmetmedikçe Kağan olduğunu söylemeğe ne lüzum var? Bir Kağan'ın arkadışlarma ne ihtiyacı var?” (ve) emirlere uymadı. Bey bu sözleri duyunca bir iç çekti (ve) “Hayatımın sonuna kadar gitmene müsaade etmeyeceğim.” dedi.
Sartağul'lu Soltang Kağan’ı öldürerek, o halkı mağlûb etli (ve) durdu. Bu sefere Kulan Hatun’u da beraberinde götürdüğü (ve) seferi öylece yaptığı söylenir.
36 Ondan sonra, evvelki mevcudiyetlerden gelen bir güçle, Yüce Tanrı Kormusda tarafından [1]yeşim taşı’ndan yapılmış çok değerli bir kadeh [2 ]içinde [3] rasâyana içkisi [3] Bey'e verildi. Heybetli bir şekilde Bey içkiyialdı (ve) tam içeceği zaman dört genç kardeşi dediler ki: "(Denir ki), [4 ]en büyük kardeşe on varsa, genç kardeşlere dört vardır [4]. Ey [5] Bey'im çoğunu istersen, azını vermeye tenezzül et, şefkat içinde, tenezzül edin, anlayışınız içinde, bunu düşünün (ve) bir karara varın." Kutsal Bey, dört gençkardeşine şöyle dedi: "Çok eskiden, ben doğduğumda, sağ elimde, güçlü
Budha'nın emriyle, ejderler [6] saltanatından yeşim taşı mücevheri vardı.
Şimdi rasâyana içkisi doldurulup değerli bir yeşim taşı kadeh içinde [7] güçlü
Tanrı Kormusda [7] tarafından bana sunuldu. Tahminime göre ben
mükemmel bir kadere sahip bir Beyim. Şimdi, eğer içerseniz, için!" Böyle
diyerek içkiyi onlara verdi. Dört genç kardeş onu alıp içtiklerinde, içki
agızlarının içine girdi fakat boğazlarından geçmedi. Bunun üzerine dört
genç kardeşi Bey'e şöyle dediler: "Sizin kısmetinizle mukayese edilemeyecek
bir kısmete sahip olan bizler, yanlış söyledik. Biz sizin oba[8]larınızın
vergilerini kontrol eden memur[9]lar olacağız.
37 Bey için, diyerek onu sundular, Bey (onu) aldı (ve) içti. O rasâyana’nın verdiği sıcaklıkla (ve) heyecanla şöyle dedi [1] “Bir zamanlar, doğduğumda Buddha’nın emri ile elimde ejderler saltanatının yeşim taşı mücevheri vardı [1]. Şimdi Yüce Tanrı Kormusda rasâyana içkisini yeşim taşı bir kadehe doldurup bana sundu. [2] (Ben) kısmeti Tanrı’dan olan bir Bey’im [2].” Bunlardan sonra şöyle dedi: “Tangğuol halkına karşı bir sefer yapahm.” denilir ki, Sidurğu Kağan’ın Köbeleng ismindeki, sarı-konur renkli köpeği, kâhinmiş. Kutsal Bey, üç yıl boyunca, dokuz tuğ[3]lu beyaz bayrağını taşıyarak sefer yaptı (ve) durdu. (Eğer) o köpek “emin, barış dolu, sağlıklı, sakin, refah içinde” diye haykırsaydı düşman yoktu. (Eğer) köpek gibi ulu[4]saydı düşman vardı. O köpek Bey’in seferini biliyordu (ve) üç yıl boyunca uludu. Sidurğa Kağan şöyle dedi: “Benim köpeğim yaşlandı (ve) artık kehânet gücü kalmadı,” (ve) dikkatini tevcih etmedi. Bundan sonra,[5]Köpek yılı[5]nda (1225), Kutsal Bey piyâdelcrini harekete geçirdi (ve)[6]Domuz yılı[6]nda (1227) kraliçe Yisui Hatun’u da alarak askerlerinin başına hareket etti.
38 Kutsal Bey Muna’nın zirvesini gördü (ve) dedi ki: “Karışık (bir) ülke için burası sığınılacak (bir) yer, barış içinde (bir) ülke için yerleşilecek (bir) yer. Şimdi burası av geyik[1]lerinin toplanacakları (bir) yer. [2] Kötü dilli[2](bir) baykuş[3]un (bir) ağac[4]ın üzerinde tünediğini görünce, Bey, Kasar’a onu vurmasını emretti. Kasar okladı. Baykuş yükseldi (ve) araya (bir) saksağan[5] girdi (ve) kanadı okla delindi. Bey kızdı (ve) kılıcını kaldırdı. Örlöğ-noyan Bey’e şöyle dedi: [6]“îyi resimler, kötü boyayla renk değiştirir[6]. Bey’imin bunu bilmesini isterim.” Bundan sonra uşak [7]Bokal [Boğolj-macin [maçin] Bey’e şöyle dedi: “Genç kardeşiniz Kasar, sarhoş olduğu zaman, Kulan Katun’un uzattığı eli tuttu.” Bey Boğol-macin’i, bir kartal[8]ın tüylerini istemesi için Kasara yolladı. Ödedi ki: “Sen Kağan'sın, herkesin Bey’i. Bir kartalın tüylerini alabilecek kadar iyiyim.” Bir kartalın tüylerini verdi. Bunların eski mal olduğunu söyledi (ve) almadan geri döndü. Bey, Boğol-macin’i şöyle demesini söyleyerek ikinci defa gönderdi: “Bir Karakalcin kuşu öldür ve onu ver.”39 Kara'kalcin kuşunun uçtuğunu görünce, Boğol-macin’e sordu: “Sürüdekilerden hargisini vurayım?” Boğol-macin: [1] “Siyah (ile) sarının arasındakini vur!” [1]dedi. Vurdu, gagasını kırarak ona verdi. Şöyle dedi: “Dedim ki bir Kağan[2]’a yaraşır bir kartalın tüylerini vereceğim. Bu o değil. Bu bir Kara-kalcin. Kağan ona yapışıyor” onu almadan geri döndü. Bey buna kızdı (ve dedi ki): “önceleri yedi Kongkotana’yla birleşti. Sonradan, ona kötü dilli baykuşu öldürmesini söylediğim zaman, [3] iyi dilli saksağanı [3] öldürdü. Şimdi ise kartalın tüylerini vermemiş.” (Onun) dört kişinin gözetimi altında tutulmasını (ve) erzak olarak[4] vahşi boğa[4]nın etini vererek kapatılmış bir kuyu[5]da kalmasını sağladı. Kangğai Kan dağında büyükav[6]ı başlatmak vesilesiyle, şöyle ilân etti; [7]“Börte Çinoa[7] (ile)[ 8] Kuua Maral[8] (av çemberinin) içine gelecek. Onları öldürmeyin. Kıvırcık saçlı bir adam, [9] mavi-boz (bir) atın[9] üzerinde içeri gelecek. Onu canlı dışarı çıkardılar. Mavi-boz atlı adamı aldılar (ve) sordular: “Sen kime aitsin?” Adam ses çıkarmadı.
40 Onu aldılar (ve) Bey’e getirdiler. Bey onu sorguya çekti. Dedi ki: “Sidurku Kağan, Moğolların [1] Kutsal Beycimin ordusunu harekete geçirdiğini söyleyerek beni öncü [2] olarak gönderdi. Bu benim hiçbir at tarafından geçilmemiş mavi[3]-boz atım Küsbüled. Ona yetişildi. [4] Dört ayağı [4] yorulmuştu. Bana yaralayan “Kara Bodung” derler (ve) hiçbir siyah saçlı adam tarafından mağlûp edilmedim. Benim kara kafam yorgun düştü.” Kutsal Bey sordu: “Bana Kağan’ın durumundaki değişiklikleri anlat. Hakkındaki gerçekleri anlat.” Bodunğ dedi ki: “Sabahları zehirli [5 ]sarı çizgili (bir) yılan[5]dır. O zaman onu kimse zaptedemez. Öğleden sonra, o, koyu kahverengi tüylü (bir) parstır. O zaman onu kimse zaptedemez.Akşam üstü, akşam yemeğinde [6]çok güzel sarışın (bir) gençtir[6](ve) kraliçesi ile oynar. O zaman, onu kimse zaptedemez.” Bunun üzerine o adamı öldürmedi. Bey, Tangğud halkının öncüleriyle karşılaştığı zaman,[7]şeytan soyundan kara büyücü (bir) kadın[7], Sidurku Kağan’ın [8]Moğolların ordusu[8]nu karşılamaya gelenlerinden, adamları (ve) [9 ]iğdiş edilmiş beygir[9]leri lanetledi[10](ve) onları öldürdü.
41 Sübegetei Bağatur, Bey’e şöyle dedi: “Bu kadın adam[1]larımızı (ve) atları[2]mızı lanetledi (ve) öldürdü. Keskin nişancı Kasar’ı [3] büyük cezâ[3]sından affedin.” Bey bunu tasdik etti (ve) onu kendi atı [4] Kanatlı Kula[4]’ya bindirip gelmesini (ve) varmasını sağladı. Zincirlere bağlı iken çektiği acıların hesabını yaparak onu dizkapağından vurdu. Bu kaburga[5]ları üstüne devrilip öldürken, ona lanet etti (ve) şöyle dedi: [6] “Kasar’ın neslinden erkek olanlar [6], yaralar içinde ölsün; [7]neslinden kadın olanlar [7] koca[8]ları tarafından terk edilsin” (ve) öldü. [9]Sidurku Kağan (bir) yılan olduğu zaman[9] Bey (bir) Garudai [Garudai] kuşu oldu. Kaplan[ 10] olduğunda, Bey arslan [11] oldu. (Bir) Genç [12] olduğunda, Bey yaşlı [13] (bir) adam oldu (ve onu) zaptetti. Sidurku Kağan Bey’e şöyle dedi: “Beni öldürme. Ben Venüs[14] olacağım (ve) senin düşmanlarını öldüreceğim. Mcçid[15] olacağım (ve) sığır vebasını (ve) açlığı mahvedeceğim. Eğer beni öldürürsen, bu senin kendi hayatın için kötü olur.” Böyle konuştu. Durum onun sözlerine göre zuhur etmedi. Vurdular, kestiler
42 fakat gövdesini parçalayamadılar. Sidurku Kağan dedi ki: “Keserek, vurarak, benim gövdemi parçalayanındınız. Ayağımın taban[1]ında [2] üçe katlanmış[2], sarılmış, [3] çift sırtlı (bir) kuşak [3] var. Beni bununla boğun[4] (ve) öldürün. “Bu çift sırtlı kuşağı alıp onu öldüreceği sırada şöyle dedi: “Eğer şimdi beni boğarak[4] öldürürsen, senin gelecekteki soyun da benim gibi boğulsun.” “Hatunum Körbelcin Gooa’yı kara tırnak[5]larından başlayarak inceleyin”, diyerek öldü. Kutsal Bey, Körbelcin Gooa’yı aldı. Bey (ve) bütün yüce halkı Körbelcin Gooa Hatun’un güzelliğine imreniyordu. Körbelcin Gooa Hatun dedi ki: “Benim bu güzelliğim senin ordunun toz[6]uyla kirlendi[7]Daha önce çok daha güzeldim. Şimdi, eğer suda yıkanırsam, daha güzel olacağım.” Bu sözler üzerine Bey “Suda yıkan” diyerek onu yolladı. Hatun nehrin kıyısında giden (bir) [8] tarla kuşu[8] yakaladı (ve) kuyruğuna (bir) [9] mektup yazdı[9] (ve) “Bu suda öleceğim. Vücudumu nehrin aşağısında aramayın. Yukarısında arayın!” diyerek, babasına yolladı.
43 Kızının sözlerine göre onu arayan babası nehrin yukarısında onu buldu, aldı (ve) gömdü. Onu gömdüklerinde, kişi başına bir torba toprak serptiler. Mezar[1]ına Temür Ulku dediler. O nehre [2 ]Katun-i ğoul [2] dediler.
Tangğud ülkesini itaate getirerek, Sidurku Kağan’ı öldürerek, Dörmegei şehr[3]ini mahvederek (ve) Körbelcin Gooa Hatun’u alarak, o seferde yazı Luubang Kağan'da geçirdi. Dörmegei şehrinde, Kutsal Bey tehlikeli bir hummaya yakalandı. [4] Altın hayatı bitmek üzereyken[4] şöyle dedi:
“Benim dört genç kardeşim, [5 ]misk sıçan[5]ları gibi,
Benim dört oğlum, [6 ]güçlü at[6]lar gibi,
Benim[ 7] beş renk[7]ten (ve)[8] Dört Yabancı Toprak8tan halkım, dinleyin! Yayılmış,
Tâ ki [9]deri üzengi[9] gerilinceye,
[10] demir üzengi[ 10] eriyinceye kadar
aylar içinde kurduğum,
meydana getirdiğim
(ve) bir araya topladığım,
benim yüce halkım,
bu kadar acı çektiğimi görmedim.
Beyaz iğdiş edilmiş beygirimin üzerinde otururken,
keçi derisi mantoma uzanırken,
acılar içinde kurarken, meydana getirirken (ve) bir araya toplarken, benim yüce halkım bu kadar acı çektiğimi görmedim,
(Bu), geçmiş hayatımdaki borçların ceremesi mi?”
44 Böyle konuştu. Kutsal Bey dedi ki: “Bütün bakan [1]larımın benimle ölmesini diliyorum.” Sinüd’li Kilüketei Bağatur dedi ki:
“Sizin yeşim taşı değerindeki kanunlarınızın değeri alçalacak;
Sizin sevgili Hatununuz Börte-Kelcin Seçen ölecek;
Sizin Kasarınız (ve) Belgetei'niz birbirleriyle kavga edeceler;
Sizin bir araya getirilmiş (ve) toplanmış kalabalık halkınız bütün yönlere dağılacaklar;
Sizin azametli kanunlarınız alçaltılacak;
Sizin evvelce, çok önceleri tanıdığınız Hatununuz Börte-Kelcin Seçen ölecek;
Sizin Ögedei [Ögödüi]’niz (ve) Tului [Tülüi]'niz yetim kalacaklar,
Sizin vârisleriniz tarafından bir araya getirilen kalabalık halkınız dağılacak
(ve) diğer adamlara tâbi olacaklar;
[2]Sizin dağ gibi olan kanunlarınız [2 ]alçaltılacak;
Sizin tanıyıp onurlandırdığınız Hatununuz Börte-Kelcin Seçen ölecek;
Sizin Oçoku’nuz (ve) Kaçuku’nuz birbirleriyle kavga edecekler;
Sizin kurulmuş otan kalabalık halkınız, dağlara (ve) ormanlara saçılacaklar.
Kangğai Kağan adağının iki tarafında göçebe hayatı yaşayacaklar.
Sizin Hatununuz (ve) çocuklarınız ağlayıp feryad edecekler;
Onlara iyi bir talimat verebilir misiniz?
Onlar, dağların güney yamaçlarında,
Sizin verdiğiniz bu yerlerde göçebe hayatı sürecekler;
45 Onlara iyi bir talimat verebilir misiniz?
Zor şeydir genç vücutları ezmek;
Eğer onları ezersek, Nirvana[1]’daki buluşmamız bir hakikat olur mu?
Zor şeydir sağlıklı vücutları kırmak;
Eğer onları kırarsak, banş dolu bir toprakta buluşmanız hakikat olur mu? Geride dul kalan Hatununuz Börte-Kelcin-Seçen’e (ve) yetim kalan Ögedei (ve) Tului’ye,
Çöldeki su yerlerini (ve) dağ geçitlerindeki bir yolu göstermeyecek (ve) vermeyeceksiniz.”
Çenggis Kağan dedi ki:
“Şimdi, ölmeyin! Geride dul kalan Hatunum Börte-Kelcin-Seçen’e (ve) geride yetim kalan Ogedei’me (ve) Tului’me çöldeki su yerlerini (ve) dağ geçitlerindeki bir yolu gösterin (ve) verin.
[2]Yeşim taşının derisi yoktur:[2]
[3]Sert demirin kabuğu yoktur;[ 3]
[4]Acınacak ölümlü vücudun ebediliği yoktur;[4]
Geri dönmemek üzere acı içinde gitmek, bunu düşün! Hareket ederken yüzlerce ayrı işi tamamlıyorsunuz, bu işlerin en yücesidir. Gerçek dolu sözlerine bağlı kalan bir adamın düşünceleri kuvvetlidir.
Küçük arzulara sahip olarak, kendinizi çoğa ayarlayın.
46 Gerçekte, göçebe dolaşmaya gidecek olan sizin vücutlarınızdır; Geleceğin iyi töresini muhafazaedin!
Kubilai’nın sözleri farklıdır. Onun sözlerine göre hareket edin! Bing-ğakai (1227) yılında, yedinci ayın on ikisinde 67 yaşında öldü [1].
Bir arabaya güçlü atlar koşarak, Han Kağan’ın [2] altın tabut[2]unu arabanın üzerine koydular (ve) imparatorluğa lâyık bir ilerleyiş içinde geri döndüler (ve) Sünid’li Kilüketei Bağatur, Bey’i methetti: “Bey’im, yükseklerde uçan şahinin kana[3]dı gibi mi gittin?
Bey’im, [4]gıcırdayan (bir) araba[4]ya yük[5] mü oldun?
Bey’im, avına dalış yapan (bir) şahinin kanadı gibi mi gittin?
Bey’im, giden (bir) arabaya yük mü oldun?
Bey’im, [6]öten (bir) kuş[6]un kanadı gibi mi gittin?
Bey’İm, [7] inleyen (bir) araba[7]ya yük mü oldun?”
Onu methederek gelirken, Muna’nın bataklıktı topraklarına vardılar. Araba, tekerleğin göbeğine kadar (çamura) saplandı (ve) kımıldatamadılar. Beş Reng’in güçlü atlarını arabaya koştular fakat onu dışarı çekemediler. [8] Büyük halk kitlesi [8] üzüntü içindeyken, Sünid’li Kilüketei Bağatur baş eğdi (ve) şöyle dedi:
47 [1] "Doğduğunda mukadderatı mavi ebedî gökten verilmiş olan benim güçlü Bey’im[1] ,
Yüce halk topluluğunu terkettin;
Senin kanunun, daha önce olağan üstü hizmet ettiğin,
Senin halkın, senin hizmetlerinle kurulmuş;
Hatun (ve) çocukların doğmuşlardı;
Senin doğmuş olduğun asıl toprakların (ve) suların, tşte oradalar!
Namusluca yapılmış senin kanunun; Verginle kurulmuş senin halkın;
Senin çok sevilmiş hatun (ve) çocukların;
Senin[ 2] altın saray[2]ların,
İşte oradalar!
Akıllıca yapılmış senin kanunun,
Senin birbirlerini tanımış Hatun (ve) çocukların,
Senin geçmişte kurulmuş kalabalık halkın,
Senin akrabaların,
işte oradalar!
Senin gittikçe kalabalıklaşan insanların,
Senin yıkandığın sular,
Senin kalabalık Mongol halkın,
Senin doğduğun yer olan Onan’ın Deligün Boldağ’daki toprakların (ve) suların,
İşte oradalar!
Ceviz rengi atlarının kuyrukları örülerek yapılmış olan senin bayrağ[3]ın.
Senin davul[4]ların, kamçı[5]ların (ve) boru[6]ların,
Bütün senin birleşmiş halkın,
Kağan olarak oturduğun Kerülen’deki Ködege Arulan toprakları (ve) suları;
İşte oradalar!
Büyümeden önce tanıdığın Hatunun Börte-Kelcin
48 Burkatu Kan [Burhan Kaldun] (dağı),
Senin toprak[1] ların, suların, otlak[2]ların,
Senin iki sevgili[ 3] arkadaş[4]ın, Boğorçi (ve) Mukuli;
Senin bütün yüce kanun (ve) gelenek[5]lerin,
İşte oradalar!
Ruhu yeni bir vücutta doğduğundan beri tanıdığın Hatunun Kulan,
Senin kopuz[6]ların, borazan[7]ların (ve) şarkı[8]ların,
Senin bütün yüce halkın,
Senin Kutuğ-tu Kan (dağın), toprakların (ve) suların;
Karağuna Kan dağı sıcaktır diyerek,
Hatun Körbelcin güzeldir diyerek,
Yabancı Tangğud halkı çok diyerek,
Sevgili Moğol halkını terk mi ettin Bey’im?
Senin sevgili altın hayatın gidince,
Senin yeşim gibi değerli tabutunu alıp geri döneceğiz,
Onu Hatun Börte-Kelcin’e göstereceğiz,
Onu senin [9] bütün halk[9]ına getireceğiz."
O böyle konuşunca, Bey, acırcasına, izin verdi (ve) arabası inleyerek hareket etti. Bütün insanlar sevindiler. (Bundan sonra O’nu) Hakan’ın yüce yerine getirdiler. O andan itibaren, onun evrensel yüce kabri büyük asil bakanların kuvvet aldıkları, bütün halkın destek aldığı bir yer oldu (ve) evrensel olarak ebediyete kalması için, [10] sekiz beyaz çadır[10 ]kuruldu. Kutsal Bey oradan giderken,
49 memnuniyetinden dolayı bir emir vermiş gibi, araba tekerleğin göbeğine kadar (çamura) saplandı. Yanlış bir manâ çıkaran halk, onun giydiği gömleği, çadırını (ve) bir çift çorabın tekini oraya gömdüler. Bazıları, asıl tabutun Burkan Kaldun’a gömüldüğünü söyler; bazıları da Altai Kan’ın kuzeyinde (ve) Kentei Kan’ın güneyinde kalan (ve) Yeke Ötög denilen bir yere gömüldüğünü söyler.
(Bu), [1] Moğolların Kağanlarının en yücesi Çinggis Kağan’dı [1].
Bundan sonra, üçüncü yılda,[2]öküz yılı[2]nda, ögedei Kağan, 43 yaşındayken, Kerülen’deki Ködege Arulan’da [3 ]büyük taht[3]a oturdu.
On üçüncü yılda, öküz yılında, 50 yaşındayken ütekü Kulan’da öldü. Ögedei Kağan [4] Koyun yılı[4]nda doğmuştu. Altıncı yılda,[5] At yılı[5]nda, Külüg Kağan 42 yaşındayken Örmügetü’deki büyük tahta oturdu. Bir sonraki sene, koyun yılında, 43 yaşındayken Semsike’de öldü.
50 Külüg Kağan, Öküz yılında (1205) doğmuştu. Bundan sonra, beşinci senede, [1] Domuz yılı[1]nın (1251) dördüncü ayının üçüncü gününde, Möngke Kağan 45 yaşındayken Kerülen’deki Ködege Arulan’da büyük tahta oturdu. Dokuzuncu yılda, Koyun yılında (1254), 54 yaşındayken, Çing Cangbu adlı kale[2]de öldü. Möngke Kağan, [3]Tavşan yılı[3]nda (1207)doğmuştu. Akıncı yılda, [4] Maymun yılı[4]nda ( 1260), Şutu [Satu/Silu/Sutu Kubilai] Seçen Kağan, 45 yaşındayken, Şangdu [Sangdu]'daki büyük tahta oturdu. Otuzbeşinci yılda, [5]At yılı[5]nda (1294), birinci ayın yirmi ikinci gününde 81 yaşındayken Taitu [Daidu]'da öldü. Seçen [Çiçin] Kağan[ 6] Yılan yılı[6]nda (1209) [7 ]doğmuştu.
Bundan sonra, aynı At yılında, dördüncü ayın onuncu gününde, Ölcei-tü Kağan, 30 yaşındayken Sikir [Siker] gölünde büyük tahta oturdu. Ondördüncü yılda, 44[8] yaşındayken, Koyun yılının (1307) ilk ayının sekizinci gününde öldü. Ölcei-tü Kağan, Öküz yılında (1265) doğmuştu.
51 Bundan sonra, aynı yıl, Koyun yılında (1307), Külüg Kağan, 27 yaşındayken büyük tahta oturdu. Beşinci yılda, Domuz yılında (1311) Taitu'da öldü. Külüg Kağan Yılan yılında (1281) doğmuştu.
Bundan sonra, aynı Domuz yılında, Buyantu Kağan 37 yaşındayken büyük tahta oturdu. Onuncu yılda, Maymun yılında (1320), 47 yaşında Taitu’da öldü. Buyantu Kağan, Domuz yılında (1285) doğmuştu. Bundan sonra, aynı yıl, Maymun yılında, Gegen Kağan, 18 yaşındayken Taitu’daki büyük tahta oturdu. Dördüncü yıl, Domuz yılında (1323), 21 yaşındayken Şangdu önlerindeki [1] Morin-u ebçigün[l]’de öldü. Gegen Kağan,[ 2]Sıçan yılı[2]nda doğmuştu (1300) [3].
Bundan sonra, domuz yılında, Yisün Temür Kağan, 30 yaşındayken, Ködege Arulan’daki büyük tahta oturdu.
52 Altıncı yılda, Ejder yılı[1]nın (1328) sekizinci ayının altıncı gününde 36 yaşındayken Şangdu’da öldü, Yisün Temür Kağan, Yılan yılında (1293) doğmuştu.
Bundan sonra, aynı yıl, Ejder yılının sekizinci ayının onikinci gününde Cayağatu Kağan, 35 yaşındayken, büyük tahta oturdu. Ertesi yıl, Yılan yılında, Kutuğtu Kağan batı bölgelerinden şöhretli olarak geldi (ve) beşinci ayın ondokuzuncu gününde, 30 yaşındayken büyük tahta oturdu (ve) Kasbuu mühr[2]ünü kaybetti (ve) Çingsang’ı öldürttü. Rakibi onunla tanışmaya gitti, onu görmeyi başardı (ve) çekip gitti (ve) Kutuğtu Kağan, dördüncü ayın üçüncü gününde Çeçeg[3]tü Göl’de büyük tahta oturdu. Aynı yılın sekizinci ayının altıncı gününde öldü.
Bundan sonra, aynı ayın onuncu gününde Cayağatu Kağan büyük tahta oturdu. Beşinci yılda, [4] Sarı Maymun yılı[4]nda (1332), 35 yaşındayken Taitu'da öldü. Aynı Maymun yılında, aynı ayın beşinci günü İrçimaL [İrçamal] Kağan büyük tahta oturdu. Maymun yılında, aynı ayın yirmi beşinci gününde, Taitu’da öldü.
53 Bundan sonra, aynı Maymun yılında doğmuş olan Ukağatu Kağan, Taitu’daki büyük tahta oturdu. Cürçid’li yaşlı (bir) adamın Cüü[1] isminde (bir) oğlu doğduğu zaman, [3] evin üzerinde (bir) gökkuşağı[2] meydana geldi[3]. Laku [Laka] ve tbakuu bu işaretin manâsını biliyorlardı (ve) Kağan’a; “Bu çocuk Kağan için kötüdür. Eğer iyi olsaydı, kazançlı olurdu; eğer kötü ise, zararlı olur. Onu gençken öldürmelisiniz” dediler. Kağan bu ikisinin dediklerini dinlemedi (ve) çocuğu öldürmedi. Laku (ve) Ibaku dediler ki: “Ah! Onu öldürmediniz. Bundan sonra düşüncelerinizde
pişman olmayınız.” Ondan sonra, çocuk büyüdü, ona doğu illerindeki halkın sorumluluğunu verdi. Toğtağa (ve) Kara-çerig [çig/cüg] batı illerini yönettiler. Bundan sonra Cüge[4] (ve) Buka kardeşler, Toğtağa (ve) Kara- çerig hakkında iftira edercesine konuştular (ve) Kağan’a şöyle dediler: “Bu iki subay[5], sizin hâzinenizi (topraklarınızı) idâre ederken, büyük (ve) iyi kısımlarını kendileri yediler (ve) Kağan’a küçük (ve) kötü kısımlarını getirdiler.
54 Bu sözler üzerine Kağan, Cüge'yi yollarken şöyle dedi: “Toktaka (ve) Karaçig’i tut (ve) getir.” Cüge gitti (ve) daha onlara varmadan yoldan geri dönüp Kağan’a gelmeyeceklerini rapor etti. Kağan onu tekrar yolladı. O, geri gelip yine aynı sözleri söyledi. Kağan kızdı (ve) Toktaka ile Karaçig’i subaylıktan kovdu (ve) bütün halkın Cüge (ve) Buka tarafından idaresini istedi. Bundan sonra, Cüge (ve) Buka vergileri (ve) değerli eşyaları toplamaya gittiler. Oç yıl boyunca geri gelmediler. Kağan geçit bekçisine şöyle dedi: “Cüge’nin ayakları iyice ağırlaştı. Geldiği zaman geçili açma.” Bundan sonra Kağan bir rüya [1] gördü. Çin’in çok kıymetli bir adamına onu tâbir etmesi için emretti (ve) dedi ki: “Rüyamda, gelip kalemi kuşatan (ve) sayısız birliklere sahip düşman gördüm. Bu düşmandan korkmuş olarak, kalemin içinde oraya buraya koşup durdum. Dışarı çıkabilecek bir aralık bulamadım. Tekrar [7] güney-batı[2] tarafına koşup geldiğim zaman bir açıklık gördüm. Bu açıklık sayesinde, taht[3]ımı terkedip, bütün halkımı bırakarak dışan çıktım. Benim bu rüyam iyi mi, kötü mü?"
55 O hikmetli adam Hakan’ın rüyasını şöyle tâbir etti: “Bu, Kağan’ın tahtını kaybedeceğine dâir bir işarettir.” Sonradan Moğollardan Foktağa Cingsang’m bunu iyi tâbir ettiği söylenir. (Kağan) korkmuştu, dedi ki: “Bu rüyamdaki işâret[1]lere bakarak güney-batıya gittiğim zaman, orada bir açıklık gördüm. Benim bir rüyam gerçek.” Bundan sonra, Cüge (ve) Buka on bin arabaya yüklenmiş vergiler (ve) değerli eşyalarla geldiler. Eşyalar arabaların çoğunda bulunuyordu; fakat üç bin arabada silâhlı askerler vardı. [2] Geçit bekçisi[2] geçidi açmadı. Geçit bekçisine çokça mücevher [3] (ve) [4]değerli eşya[4] verdiler (ve) içeri girdiler. Kağan’ın altın sarayını kuşattıkları zaman, Kağan ne yapacağını biliyordu. [5] Üçyüz bin[5] Moğolunu terkedip, yanına hatununu, çocuklarını (ve) yüzbin[6] kişilik küçük (bir) Moğol birliği [7] alarak, önce gördüğü açıklıktan dışarı çıktı. (Çıktıkları) bu geçide, Toku Bağatur’un oğlu (ve) keskin nişancı Kasar’ın neslinden olan Tumulku Bağatur, oğlu
56 Kaçi Külüg’ü yolladı. Altmış arkadaşının başında olarak, küçük bayraklar taşıyarak geldi (ve) dedi ki: “Denir ki: ‘Şan (ve) şöhretin kırılacağına, kemiklerin kırılsın dalja iyi’.” Takip eden Çin [Kitad] ordularıyla karşılaştılar, beraberce savaştılar (ve) öldüler. Denir ki, Kasar’ın soyundan gelen, bu vazifeyi Kağan’ın soyu için yapmış. Moltağçin [1]geçidinden çıkarak, Baras [Bars] Kota(n)’ı inşa ettiler (ve) oraya yerleştiler. Çin ordusu Kirsa Kota’yı inşâ etti (ve) oraya yerleştiler. Bundan sonra, Ukağatu Kağan’ın oğlu Biligtü, bir [2] yağmur taşı[2] kullanarak büyük bir sağanak[3] fırtına[4]sı çıkmasını sağladı (ve) Çin ordularının adamlarını (ve) beygir[5]lerini tamamen yok etti. Denir ki, geri kalan birlikler oradan geri dönerlerken Moğol orduları set[6]’e kadar onları takip ettiler (ve) kestiler. Denir ki, oradan etrafa dağılan ordular kaçtılar, bütün silâhlarını yaktılar, eşyalarının üzerine uzandılar (ve) öldüler. Çinliler Kira[7]’ya gittiler (ve) bu hareketleri [8] “Tilkinin kuyruğu, şapkanın üzerine tüy oldu” [8 ]sözünün manâsını gösteriyor.
“Her cins mücevher[9]le, samimiyet[10]le (ve) güzellik[11] le tamamlanmış benim Taitu’m;
Eski[12] Kan’ların kullandığı yazlık Şangtu. benim [13]sarı ova[13]m;
Serin (ve) güzel Keyibüng Şangtu’m,
Ilık [15](ve) güzel Taitu’m,
57 [1]Kırmızı yaban tavşanı yılı[1]nda kaybettiğimiz acınacak Taitu’m, Yükseklere çıktığım zamanlarda, senin güzel dumanın,
Ukağatu Kagan’ım, benden önce konuşan Laka [Laku/Lağan] (ve)
[İbaku] ikisi vardı,
Bilerek (ve) yaptığıma müdrik olarak, merhamete lâyık Taitu’mu attım,
İrfan[2]dan mahrum doğmuş soyluları[3]ma (ve) halk[4]ıma baktım.
Yaşlı gözlerle onları terk ettim,
Otlakta terkedilmiş iki yaşındaki (bir) [5] kırmızı buzağı[5]ya benzedim,
Çeşitli üslûplarda tamamlanmış sekiz köşeli beyaz pagoda[6]m,
Yüce halkımın ismini (ve) idaresini elimde tuttuğum, [7] dokuz mücevher[7] le tamamlanmış kalem Taitu,
Dörtyüz bin Moğol’un ismini (ve) idaresini sağladığım, [8]dört kapılı[8] (ve) [9] dört köşeli [9 ]yüce kalem Taitu,
Alışkanlık olarak, [10]dinin kuralları [10]nı telkin ederken, zavallı kalem
Taitu’yu kaybettim,
Moğol halkının nöbetçi[11] lerine zaman zaman imrendikleri benim acınacak Taitum,
Kışı geçirdiğim şehrim,
Yazlığım Keyibüng [K’aip’ing] Şangtu’m,
Güzel, san ovalarım,
Laka [Lakan/Lağan] (ve) tbakuu [îhağu/İbakuj’nun sözlerini dinlemememdeki yanlışım,
[12]Takdis edilmiş [12 ]kamışlardan (bir) saray[1] yapılmıştı,
58 Kubilğan Seçin [Seçen] Kağan’ın yazlan geçirdiği Keibüng Şangtu, Çinliler tarafından tamamen alınmış,
Ukağatu Kağan’a hafif hayat için kötü (bir) ad verdiler,
Han Beyimin kurduğu [2 ]yüce isim (ve) idare,[ 2]
Harikulade[3 ]Seçen Kağan’ın inşâ ettiği zavallı[4] Taitu,
[5 ]Bütün halksın desteği (ve) yardımcısı değerli[6 ]kale,
Hepsi alındı,
Çinliler (tarafından) ahndı, zavallı kale,
[7]Gök Han’ın oğlu Çinggis Kağan’ın altın soyu[ 7],
Seçen [Çiçin] Kağan’ın sarayı, [8] bütün Buddha[8]’ların ruhlarının yeniden doğduğu yer,
Bütün Bodisatva[2]ların yeniden doğduğu yer,
Ukağatu Kağan,
[10] Gök Han’ın İlâhi emri ile kaybedilen zavallı Taitu’m,[10 ]Han Beyimin [11]Kasbuu mühürü[ll]nü elbisemin kolunun içinde taşır vaziyette çıkageldim,
Bütün düşmanlarımın için-
59 den (onu) bıçaklayarak,
Buka Temür Çingsang (ile) savaşarak meydana getirdim,
[1] Han Beyimin altın soyundan [12] hanlık tahtı[2] için onbin nesil idâme etsin, Şaşkınlığımdan kaybettim zavallı Taitu’mu,
Evimi terkettiğimde [3] dinin değerli kanunlarını da terkettim,
[4] Bu zamanda[4] zeki[5](ve) bilgiç[6] Bodhisatva’lar benim için karar versin,[7] Gelecek zamanlarda[7], dolaşırken gelirsem Çinggis Kağan’ın altın soyundan olayım,
Bundan sonra, 29 yaşındayken, 4. yılda, Köpek yılında (1370) îng Çing [Çang] Bu [Pu] adlı kalede öldü[ 8].
Kubilai Seçen Kağan’ın Taitu’da yerleştiği zamandan, Ukağatu Kağan’a kadar, denir ki, [9] bir yüz yıl üzerine beş yıl altı ay [9] orada ikâmet ettiler (ve) sonra kaleyi kaybettiler.
O idâre düşürüldüğü zaman, Ukağatu Kağan’ın hatun[10] u Konggirad [Konggirud] üç aylık hâmile idi. Bu hatun bir fıçı[11]nın içine saklandı (ve) geride bırakıldı. Bu fıçıya Çinliler “kang (ğanğ)”, Moğollar “butung” der. Bu hatunu Çinli Cüü [Cusu] Kungkuua [Kungkua/Kungkuvva] Kağan aldı (ve) tahta
60 çıktı. Bu hatun (şöyle) düşündü: “Karnımdaki çocuk eğer yedi ayın sonunda doğarsa, düşmanın çocuğu diyerek terkedilecek. (Eğer) on ayda doğarsa, hiç bir kötülük yapılmayacak (ve) Kağan kendi çocuğu bilecek.” Böyle diyerek durmadan dua etti: [1] “Benim babam Tanrım [1], üç ay ekleyerek on ay yapmada merhamet[2] (ve) keramet[3] göster.” Tanrı merhamet etti (ve) onüçüncü ayda (bir) erkek çocuk doğu. Kungkuua Kağan’ın Çinli hatunu (bir) erkek çocuk doğurdu[4]. Kungkuua Kağan rüyasında tartışan iki ejderha gördü. Sağ tarftaki ejderhanın, sol taraftakini dövdüğünü gördü. Falcı[5]ya: “Benim rüyam iyi mi? Kötü mü?” diye sordu. Bu falcı: “Onlar iki ejderha değil, senin iki çocuğun. Sağ taraftaki Çinli hatunun oğlu. Sol taraftaki ejderha Mongğol hatunun oğlu. (O), sizin hanhk tahtınıza oturmak istiyor.” Falcının bu sözleri üzerine Kungkuua Kağan ayırım yapmaksızın şöyle dedi: “Şimdi benim veliahtım olmakla beraber, annesi (bir) düşman hatunu; eğer ondan doğan oğlum hanhk tahtına oturursa, (bu) kötü olur." (Onun) hanhk
61 sarayından ayrılmasını sağladı (ve) Set[1]’in dışında [2] Köke Kota[2]’yı inşa ettirdi (ve) oturması için ona verdi. Bundan sonra, Kungkuua Kağan büyük tahtta oturmaya devam etti (ve) otuzbirinci yılda öldü. Çin hanlarının ilki Kungkuua Kağan idi. Sonra oğlu Çakuya [Çakun/Çakura] kağan, hanhk tahtına oturdu (ve) dört yıl olduktan sonra, Konggirad hatun’un oğlu Yunglo [Yünglo] Kağan, birkaç arkadaşım, dağların güneyindeki üçiyed halkından 6ooo kişiyi, suyun (ötesinden) 30.000 Gürçid halkını (ve) [3] kara Set’in Çinlileri[3]ni aldı, kuvvetlerini bir düzene soktu (ve) geldi. Çinli Kungkuua Kağan oğlu Cakuya Kağan’ı yakaladı (ve) onun boynuna bir [4] gümüş mühür[4] bastırarak kovdu.
Ona kuvvetlerini verdiklerini söyleyerek [5] dağların güneyi[5]ndeki 6.000 Üçiyed halkına üçyüz tayitu[6], Cürcid halkına 1.600 tayitu bağışladı. Yunglo Kağan otuz ikinci yılda öldü. Kungsi
62 Kağan bir yıl hükümdarlık etti.
Santa [Şanta] Kağan on yıl hükümdarlık etti.
Cingtung [Cingtüng] (Kağan) onbeş yıl hükümdarlık etti. Çingkuua Kağan yirmiüç yıl hükümdarlık etti.
Kungci [Kunwngçi/Kyingçi/Kwangçi/Kuningçi] (Kağan) onsekiz yıl hükümdarlık etti.
Cingta (Kağan) onaltı yıl hükümdarlık elti.
Citing [Citung) Kağan kırkaitı yıl hükümdarlık etli. Lungçin Kağan altı yıl hükümdarlık etti.
VVali [VVanli] Kağan kırkaitı yıl hükümdarlık etti. Tavvasun [Tişun/Tayisun/Tayasun] bir ay hükümdarlık etti. Dayiming’in maiyetinden Tinçi Kağan yirmialtı yıl hükümdarlık etti.
Kungkuua [Kuunsatu/Kungkuwa/Kungku] Kağan’dan sonra, Tinçi Kağan'a kadar 257 yıl hükümdarlık ettiler.
Toğon [Tokon/Toğuğan/Tokuğan] Temür Kağan’ın oğlu Bilg-tü Kağan, aynı yıl, Köpek yılında, tng Çinğ adh kalede, büyük tahta oturdu. Dokuzuncu yılda, At yılında (1378) öldü.
Aynı Al yılında, Usğal Kağan büyük tahta oturdu. Onbirinci yılda, Ejderha yılında (1388) öldü. Ondan sonra, aynı yıl, Coriğtu Kağan büyük tahta oturdu. Dördüncü yılda, Koyun yılında (1391) öldü.
63 Bundan sonra, Köpek yılında (1394), Elbeg Nigülesügçi Kağan büyük tahta oturdu. Elbeg Kağan avlanırken[1], öldürülen bir [2] yabani tavşan[2]ın kar[3]a damlamış kan[4]mı gördü. Elbeg Kağan dedi ki: “Kar gibi beyaz (ve) yanakları kan gibi kırmızı güzel [5](bir) kadın var mıdır?” Oyirad’h Kukai Dayuu [Dawu/Dayu] dedi ki: “Bu renkte (bir) kadın var!”
Sordu: “Kimdir o?” (Kuukai dedi ki): “Onu görmeyebilirsiniz.” (Kağan) “Onu göreceğim!” deyince, Kuukai dedi ki: “Size söyleyeceğim. Oğlunuz Karkuçuğ Dügüreng Tcmür Kung Tayici’nin karısı, gelininiz Ökei-tü ğoa [ğowa] Bigiiçi [Bigici/Bigençi / Bigiyeçi/ Bigiçi], bu güzelliktedir.” Elbeg Nigülesügçi [Nigülesegçi] Kağan gelininin güzelliği için çok arzulu idi. Oyirad'lı Kuukai Dayuu'ya dedi ki: “Bana şimdiye kadar görmediklerimi gösteren sen; uzaktakini yakın eden sen; benim arzu[7]larımı tatmin eden sen, benim Dayuu’m git!” Kağan’ın emirlerine göre gitti (ve) Bigiiçi’ye dedi ki: “Senin güzelliğini (ve) ihtişamını Kağan görmek istediğini söyledi (ve) beni yolladı.” Bigiiçi öfkelendi (ve) dedi ki:[ 8] “Gökle yer[8 ]birleyebilir mi?
Yüce Han’lar gelinlerini görür mü?
Oğlun Dügüreng Temür Kung Tayici ölmüş mü?
Kağan (bir) [9] kara köpek[ 9] mi olmuş?”
Bu sözlere
64 Kağan ehemmiyet vermedi. Oğlunu öldürterek gelinini aldı. Bundan sonra, evlerinden birisine geri döndü. Döndükten sonra, Kuukai Dayuu “Darkan” ünvanını istemek için geldi. (Ona) Kağan’ın orada olmadığını söylediler (ve) o evin önünde oturup bekledi. Kung Bigiiçi bir haberci gönderdi. Dedi ki: “Kağan’ı bir müddet bekle, kendin gel!” Dayuu geldikten ve içeri girdikten sonra, Bigiiçi (bir) kadeh [1] aldı (ve) dedi ki:
“Sen benim kötü [2] beden[3]imi iyi[4 ]yaptın,
Sen benim küçük[ 5] bedenimi büyük[6]yaptın,
Sen benim adım Bigiiçi’yi Tayiku yaptın.”
[7] Tek ağızlı[7], [8]çift karınlı[8] kap[9]lardan birine [10]çift damıtılmış içki[10], diğerine su koydu. Suyu kendisi içerken, içkiyi Dayuu’ya verdi. (Onu) sarhoş ederek yere yıkılmasına sebep oldu. Tayici’sinin intikamını almak için, perdeleri aşağı çekti (ve) Dayuu’yu çift kişilik yatağına (ve) yastıkların üzerine yatırdı. Yüzünü tırmaladıktan (ve) saçını dağıttıktan sonra, Kağan’a (bir) haberci yolladı. Kağan bunu duyunca geldi, Dayuu kalktı (ve) kaçtı. Kağan onu kovaladı (ve) kavga ettiler. Kağan’ın [11] küçük parmağı[11] vurulup Kopmuştu. Kağan Dayuu’yu öldürdü. Sırtının derisini Sünid’li Casin Tayibu adlı
65 birisi vasıtasiyle kestirdi (ve) getirip Bigiiçi’ye verdi. O, Kağan’ın kanı ile Dayuu’nun yağ[1]ını karıştırdı (ve) yaladı. Bigiiçi dedi ki: “O, güzellikle meftun edilmişti.” Oğlunu öldüren Kağan’ın kanını bir [2]adak kabı[2]na koyarak, Bey’in hayatına kötülüğü getiren Dayuu’nın yağıyla karıştırdı. Bu, bir kadın tarafından alınan intikam değil midir? öldüğümü düşünün, ne gibi bir keder olurdu? Kağan, Bigiiçi’nin kendisini aldattığını öğrenince, kendi kötülüklerini biliyordu (ve) üzülmedi. Dörben Tümen’i, Dayuu’nun oğulları Batula Çingsang (ve) Ügeçi Kasağa’nın kontrolü altına verdi. Altı yıl hüküm sürdükten sonra, Yılan yılında Oirad’lı Batula Çingsang (ve) ügeçi Kasağa, Elbeg Kağan’ı öldürdüler. Batula Çingsang (ve) Ügeçi Kasağa, ilk defa olarak, Dörben Tümen Oirad’ı aldılar, (ve) Moğolların düşmanı oldular. Denir ki, Moğolların bütün idaresi Oirad tarafından devralınmıştı. Bundan sonra, aynı yıl, Toğuğan Kağan tahta oturdu. Dördüncü yılda, At yılında (1402) öldü.
66 Bundan sonra, Ului Temür Kağan büyük tahta oturdu. Onüçüncü yılda, [1] Kaplan yılı[1]nda (1410) öldü.
Bundan sonra, müteakip sene, Tavşan yılında (1411), Dalbağ [Dalbig/ Dclbeg] Kağan büyük tahta oturdu. 5. yılda,[ 2] Koyun yılı[2]nda (1415) öldü.
Bundan sonra, aynı Koyun yılında, Oyaradai [Oyiridai/Oyiradai] Kağan büyük tahta oturdu. Onbirinci yılda, Yılan yılında (1425) öldü.
Bundan sonra, aynı Yılan yılında, Adai Kağan büyük tahta olurdu.
Bundan sonra, Adai Kağan, uzun süredir devam eden husûmet sebebiyle Moğollarını aldı (ve) Oirad'ın ordu[3]su üzerine sürdü. Bu ordu gelirken, Ongniğud’dan Çağan Tümen’li Eseküi’ye düello yerine gitmesini söyledi. Kağan dedi ki: [4]“Genç (bir) at kısa mesafede süratli olmasına rağmen, yaşlı (bir) at uzun mesafede koşucudur.”[4]
Sigüsütei [Sigüsitei] Bağatur Ong [veya: Noyan]'u gönderdi. Oirad’lı Kuyilinçi [Guyiiingçi/Guyilinçi] Bağatur öne çıktı. Bu ikisi daha önceden
[5]can dostu[5]ydular (ve) dediler ki: “Eğer Moğollarla Oiradlar birbirleriyle savaşırsa, biz öne çıkacağız.” Kuyilinçi Bağatur: “Benim atışımda, birisi
[6]göğüs zırhı[6] takmasa bile birşey farketmez.” dedi. Sigüsütei Bağatur: “Benim [7] kılıç oyunu[7]mda, birisi başlık [8]
67 takmasa bile birşey farketmez.” dedi.
Birbirleriyle böyle konuştular.
Bundan sonra, beraberce döğüştüler. Moğolların Sigüsütei Bağatur’u [1]üç katlı göğüslük zırhı [1] giydi (ve) karaciğeri [2] hizasında [3]demir bıçak[3 ]kuşandı.[4] Beyaz alınlı konur (bir) at[4]a binerek (ve) Korlad’lı Olkui Mergen’in [5] beyaz alınlı kara (bir) at[5]a binmesini sağlayarak, düello yerine doğru ileri çıktı. Oirad'lı Kuyilinçi Bağatur [6]çift başlık [6] giydi (ve) [7] beyaz alınlı mavi (bir) at[7]a binerek düello yerine ilerledi (ve) yerleşme bölgesi [8] Boro Nokai [8]nin yukarı tarafından döğüştüler. Kuyilinçi Bağatur, (Sigüsütei Bağatur’un) [9]çift göğüs zırhı’nın (ve) bıçağ[10]ının arasından (ve)[11] ön eyer kaşı[11]nın üzerinden okunu attı. Böylece, arka eyer kaşını buldu. Sonra, Olkui Mergen, Kuyilinçi Bağatur'un atının [12] kara kulak[12]larının arasından vurdu. Sonra, Sigüsütei dedi ki: “Konur[13] atımın gemi[l4]ni bilin![15] Eğri kılıc[15]ımın [16]keskin kenar[16]ını bilin! Denir ki: [17]Senin neslinden olan birine tarafgir olma!” [17]
(Sonra) [18] sekiz kenarlı çift başlığı [18] ile başa çarpıp parçaladı. Bu kavgada Oyirad’ın üzerine üşüştüler (ve) Dayuu’nun oğlu Batula Çingsang’ı öldürdüler. Onun karısını
68 Kağan kendine aldı (ve onun) oğlu Tokuğan’ı Aruğtai Tayisi'nin [1] koyun (sürülerini) gütmek'le vazifelendirdi. Oyirad’ın bütün idaresini Moğolların ellerine aldıkları söylenir. Adai Kağan, bundan sonra, özel bir toplantı[2]yaptı. Tokukan [Toğuğan] Tayisi koyunları güderken, toplantıdan dönen adamlarla karşılaştı. Tokukan toplantıdan dönen iki adama sordu: “Toplantıda neler konuşuldu?” O adamlar şöyle diyerek alay ettiler: “Sen yoktun, onun için herhangi bir tartışma olmadı.” O adamlar gittikten sonra, Tokukan Tayisi başlığını çıkarttı: “Bunlar sizin sözleriniz değil, bunlar[ 3]Tanrı’nın emirleri"[3]dedi (ve) [4]gökyüzüne (doğru) secde etti[4]. Aruğtai Tayisi karısına dedi ki: "Bu Tokukan Tayisi iyi (bir) adamın soyundan. (Bir) insanın saçını taramak (ve) bedenini kaşımak onun şahsında gizlenmiş olmalı.” Onui Aka dedi ki: “Şimdi görmediğin bedeni, gelecekte de görmeyeceksin.” bu sözler üzerine Tokukan Tayisi dışarı çıktı. Dedi ki: “Bu sözler senin değil, onlar Tanrı’nın sözleri,” gökyüzüne doğru secde edip selâmladı. Bundan sonra, Unui Aka [5][Tokukan Tayisi’nin saçını tararken, Aruğtai Tayisi’nin küçük kardeşi][ 5] dedi ki:
69 “Bu Tokukan Tayisi iyi (bir) adamın soyundan. [1]Onun saçını taramayı bırak (ve) boğazını tara[1] . Yoksa onu kov!” Unui Aka kızdı (ve) bu sözleri dinlemedi. Küçük kardeş tekrar dedi ki: “Eğer bu sözlerden şikâyet edersen, sonradan kellen için üzülme!” Bu sözler üzerine Moğol çocukları etrafım çevirdiler (ve) ağladılar; çağırmaları üzerine sürü onları çevreledi,[2]köpekleri uludu[2]. Kötü kehâneti Tokukan Tayisi öğrendi (ve)[3]gökyüzüne (doğru) secde edip (selâmladı) [3]. Bundan sonra, Tokukan’ın annesi Hatun, Adai Kağan’a dedi ki: “Bana merhamet ederek, beni Hatun (= kraliçe) yaptın. Nasıl oluyor da oğlum Tokukan [Tokon/Tokuğan/ Toğon]’ın başkası tarafından çalıştırılmasına sebep oldun? (Onu) öldür (veya) buradan yolla!.” Hatun’un bu sözlerini Kağan tasvip etti (ve) Tokukan Tayisi’yi, Sayilamuçin [Silamucin] ve Sayimuçin [Silmiçi] adlı iki elçiyle birlikte, kendi topraklarına geri yolladı. Tokukan Tayisi geri geldikten sonra, Oyirad, Ügülerün [Ügüled/Ügülün/Ügeled], Bağatud [Bağatud-tan], Koyina [Koyikada/Koyiğ], bu dört tümen, (bir) toplantı yaptılar (ve) Tokukan Tayisi’yi sorguya çektiler. “Moğolların
70 Kağanının, Tayisi’nin (ve) bütün halkın karakterleri (ve) temâyülleri nelerdir?” diye sordular. Tokukan Tayisi dedi ki: “Moğolların Aruğtai Tayisi’si gittikçe yaşlanıyor. Her bir işi uyuşukluk olarak düşünüyor. [1]Tipi değişti, düşünceleri değişmedi [1][2]Hükümeti idare eden bakanların dışarda kalmasına sebep oluyor[2] . [3]Savaş atı[3]na evinde biniyor.Kıt bilgili adamların hükümeti yönetmesini sağlıyor. Genç (bir) atın üzerinde gidiyor. Hükümetin kontrolundan kaçanları vazifelendiriyor. (Onlar), buğra[4]sız deve[5]lere; boğa[6]zsız öküz[7]lere; aygır[8]sız yılkı[9]ya; koç[10]suz koyun[11 ]lara benziyorlar. (Eğer) benim sözlerime inanmıyorsanız, Ügeçi [Ügçi] Kasağa [Kaska/Kaşağa/Kaşan] gibi olayım!” Moğol habercileri Silamuçin (ve) Sayimuçin’i (bir) oyunla aldattılar. Tokukan Tayisi, Adai Kağan’a iyi atlar, [12] zerdeva kürkleri[12], [13] vaşak kürkleri[13] (ve) [14] iyi ticarî mallar [14] yolladı (ve) hududu geçerek ülke topraklarına girdi. Kağan onu gördü (ve) dedi ki: “Bu, Tokukan Tayisi’yi kendi topraklarına göndermiş olmanın mükâfatı.” Silamuçin (ve) Sayimuçin, Oirad’dan hiç şüphelenmeden dediler ki:
71 “Tokukan Tayisi, yorgun olduğundan haracınızı uzaktan yolladı. Burada yalnız bir gün geçirmek arzusundayız.” Kağan uygun buldu (ve) dedi ki: “Yabancıları şereflendireceğiz,” günü orada geçirdi. Tokukan Tayisi’nin ardından Dörben Tümen Oirad’ın ordusu çıktı (ve) Moğollara saldırdı. Tokukan Tayisi aynı yerde Adai Kağan’ı aldı. Bunun üzerine Adai Kağan: ’“Anneni Hatun (= kraliçe) yaptım[1], seni öldürmedim.” dedi. Tokukan Tayisi dedi ki: [2] “Annem kocasız mıydı? Ben babasız mıydım?” [2] Kağan’ı öldüreceği sırada, Kağan dedi.ki:[3] “Silamuçin (ve) Sayimuçin’in sözlerine inandığım için beni tek bir oku geri çevirmeden öldür.” [3]
Adai Kağan büyük tahtta 14 yıl oturduktan sonra, Oirad’h Tokukan Tayisi’nin ellerinde, At yılında (1438) öldü. Denir ki, bütün Moğolların idaresi Oirad tarafından alınmış. Bundan sonra, aynı yıl, At yılında Tayisung-Kağan [4] büyük tahta oturdu[4]. [5]Kağan tahta çıktıktan sonra[5], Tayisung Kağan Ağbarçin Cinong ile birlikte [6] Mingğan-ı
72 Kar[6]’da Oirad’la bir toplantı düzenledi. Oirad, Mingğan-ı Kar'a önce [1] geldi. Kağan (ve) Cinong Al Kosiğun'da attan indi. Oirad’lı Esen Tayisi, Abtara Seçen, Satula Eketei, Kağan (ve) Cinong, Oirad’h Alağ[2] Temür, Katan[3] [Kata] Temür, Abburki [Ahaburki], Tayitung, Toğuğan Kümeci [Kümçi] (ve) Lobasi [Obasi / Lobsi] ile beraberken, bütün bu tayisiler gece bin kişinin başında yürüyerek (ve) soğuk[4](ve) rüzgâr[5] yaptılar. Moğolların birçok adamını (ve) beygirini dondurdular. Kağan (ve) Cinong (bir) toplantı yaptılar (ve) dediler ki: “Oirad’lı Tümen ile anlaşmaya varacağız.” Geç gelen Aokan [AkokanJ’lı Sentegçin Seçen, Kağan’ın meclisine sordu: “Gelmiş olan Oirad’h tayisi'ler kimler?" Onun için teker teker saydılar. Sentegçin Seçen dedi ki: “Tanrının verdiği budur. Haydi bunları öldürelim (ve) büyük ordularına saldıralım.” Kağan (ve) Cinong söylendiler (ve) onu azarladılar. Dediler ki: “Sen, [6] durduracağım!, diyeni azarlayan birisin.” Sentegçin Seçen kızdı (ve) beyaz atının başını dürterek çekip giderken şöyle dedi: “Eğer bitireceksek, bitirelim; ne toplayacaksak toplayalım.” Kağurçig Tayisi,
73 Sentegçin Seçen’in sözlerini uygun buldu. Tayisung Kağan tekrar homurdandı (ve) dedi ki: “Eğer öleceksek hep beraber ölelim; eğer yaşayacaksak hep beraber yaşayalım.” Toplantıdaki Oirad’lılar geri döndüler. (Onlar) geri gittikten sonra, Tayisung Kağan’dan önceleri Kulan Karaka isimli atı alarak (ve) (bir) zırh çalarak, kaçıp Ağbarçin Cinong’a katılan Alağçiğud’lu Çağan’ı, Kağan istetti. Cinong onu terketmedi. İnağ Çağan tahrikkâr konuştu. Cinong Kağan’a sordu: “Keçi[1]ne zaman içeri girer? Bir karaca [2] ne zaman av dairesinin içine girer?” Kağan kızdı (ve) dedi ki: “içeri giren keçi aptal[3]dır. Soruyu soran Ağbarçin Cinong aptaldır.” Bu sözleri duyunca: “Durum benim aptallığımı bilmemeleri yüzünden değil!” Cinong böyle dedi. Bundan sonra (Kağan), tnağ Çağan’ı yavaşça oradan uzaklaştırdı. Ağbarçin Cinong (bir) iç çekti (ve) dedi ki: “Seni ağabey[4]im olarak kabul etmiyorum.” Daha sonra Oirad’a doğru ayrılacağı zaman, Kağurçig [Kağurçağ] Tayisi dedi ki:
“Denir ki:
O ki, evlilikten olan akrabalarını korur, başarılı olamaz;
O ki, kan bağı olan akrabalarını korur, başarılı olamaz;
Eğer birisi yabancıları korursa başarılı olamaz;
Eğer birisi yurttaşlarım korursa, başarılı olur.
Azametli Kağan olmuş (bir) insanı düşük seviyeli yapmak,
Baş olmuş (bir) insanı kuyruk yapmak zor olur.”
74 O, bu kadar söyledi fakat diğeri buna katılmadı. Ağbarçin Cinong, Ordos’lu Katan Temür’ü (ve) Yüngsiyebü’lü Nekei Temür’ü Oirad’a haberci olarak gönderdi (ve) dedi ki: “Ağabeyim Tayisung Kağan’dan ayrıldım. Dörben Tümen Oirad’la birleştim. Bu sadece Kağurçağ Tayici’nin gevezeliği değil midir? Kağurçağ Tayici (ve) Sentegçin Seçen’i öldüreceğim,” Oirad hem fikir olmadı. Abtara Seçen yumruğunu sıkmış vaziyette oturuyordu. Dedi ki: “O bir çocuk; o ne bilir?” Oirad’lı liderler [1] ve subaylar[2] dediler ki: “Cinong, eğer sen bizimle barış içinde olmak istiyorsan; Cinong, sen, Kağan olacaksın. Bize kendi lâkabımız Cinong’u ver. Eğer bizim bu sözlerimize kanlıyorsan (ve) eğer bizimle barış içinde birleşirsen, biz de seninle birleşeceğiz.” O haberciler geri döndüler (ve) Cinong’a liderlerin (ve) subayların (bütün) sözlerini naklettiler. Cinong tasvibetti (ve) ağabeyi Tayisung Kağan’ı bırakarak karşı tarafa geçti. Sonra Cinong, ordusunu Oirad’la birleştirerek ağabeyinin üzerine yürüdü. Birlikler ateş[7]lerini yakacakları zaman.
75 Cinong dedi ki: [1]“Benim ağabeyim Kağan korkaktır[1]. Ordunun askerleri adam başına on ateş yaksınlar.” Onları yaktılar. Sonra, Tayisung’un gözcüler[2]! Oirad (ve) Cinong’un ordusunu gördüler (ve) Kağan’a rapor[3] ettiler. Kağan bunun üzerine: “Ben kendim bakacağım” deyip geldi (ve) baktı. Dedi ki: “Böyle ateşler varsa, [4]Tanrı’nın yıldızları[4] toprağa düşüyor demektir. Nasıl muzaffer olabiliriz?” Tayisung Kağan birkaç arkadaşını, kızlarını (ve) oğullarını alarak Kerülcn’e kaçtı. Evvelce, Çibder’in kızı Altai Katun’un Taraçin’li Kalçiğai ile ilişkisi olmuş olduğunu ileri sürerek Kalçiğai’yi öldürmüş (ve) hatununun burnu[5]ndan (ve) kulak[6]larından işaretler kesmişti. Karısının aile[7]sine, Korlad’lı Çibden'e doğru gidiyordu. Sartağul kabilesinden Küçüng [Küçüg/Küçüng] adlı biri, aklını kullanarak gümüş bir tepsi[8]yi çaldı. Kağan tepsinin kaybolduğunu biliyordu (ve) dedi ki: “Göndereceğim sadık bir adam kimdir?” Bunun üzerine Küçüng, Kağan’a haber verdi: “Ben gideceğim!” Kağan bindiği kara atından indi (ve) ona verip yolladı. Gümüş tepsiyi alan Küçüng, Cinong’a döndü (ve) isyan
76 çıkardı. Kağan Çibden [Çebdenj’in yerine vardı ve boşandığı[1] hatununa misafir oldu. Çibden dedi ki:
[2]“Karukura [Karağura/Karğura/Karğuk]’nın kuzeyi evvelce sıcaktı; [2]
[3]Şimdi, nasıl soğuk hâle geldi?[ 3]
[4]Hatunun (kraliçenin) göğsü evvelce soğuktu[4]
[5]Şimdi, nasıl sıcak hâle geldi? [5]
[6]Altai Kan’ın kuzeyi evvelce sıcaktı; [6]
Şimdi nasıl soğuk hâle geldi?
Kızım Altağan [Altakan/Altağana/Antakan]’ın göğsü evvelce soğuktu;
Şimdi nasıl sıcak hâle geldi?
Bir kimse, bir otlakta, çimeni kalmadığı zaman oradan ayrılmak için mi yerleşir?
Bir kimse, güzel olmadığı için terkedilen bir eşi alır mı?”
Tayisung Kağan’ın üç oğlu vardı. En büyük oğlu Mönggülei [Mönggelei/Mongkalai] Tayici daha önce ölmüştü. Bundan sonra Kağan, iki oğlu tli (ve) Dili [Düli/DeliJ’yi (ve) iki arkadaşı Korlad’h Ağbolad [Ağabolad] (ile) Bağbolad [Bakabolad/Bakabolod]’ı yakaladı. Maymun yılında (1452) bu beşi (ve) Tayisung Kağan, Orçin-u Çiker’de, Korlad’h Çibden’in ellerinde öldüler. O, 15 yıl hüküm sürdü. Ağbolad (ve) Bağbolad’ın ağabeyi Mendü Örlög, (gece) bir oba[7]da konakladı[8]. [9]Kulakan (ve) Karakan [Karkan] isimli iki atı gaipten haber verircesine kişneyerek ayaklarıyla toprağı eşiyorlardı[ 9]. At-
77 ların kişnediğini farkeden Mendü Örlög dedi ki: “Bu çeşit belirtiler, kötü insanlar harekete geçtiği zaman olur.” Mendü Örlög sabah kalktı, (ve) Kağan’a aceleyle hareket etti. O varmadan önce, Kağan’ı iki genç kardeşiyle [1] birlikte öldürdüler. Mendü Örlög bir kardeşini Kağan’ın başına yastık yaptı, diğerini de Kağan’ın ayağına yastık yaptı (ve) onu gömdü. Ondan sonra, birkaç arkadaşının başında olarak Çibden’e saldırdı (ve) intikamını aldı. Ondan sonra, Oirad özel (bir) toplantı yaptı (ve) meseleleri tartıştı. Dediler ki: “Kendi akraba[2]larını düşünmeyen bir kişi, bizim soy[3]umuzu düşünür mü? Kendi memleketini düşünmeyen bir kişi bizim memleketimizi düşünür mü? Kendi ismini düşünmeyen bir kişi, bizim ismimizi düşünür mü? Kendi ateşine su koydu, bizim ateşimize yağ koydu. Bu Cinong kime karşı iyidir?”
Onu öldürmek için bir suikast hazırladılar. Bunun üzerine Oirad’ın bakanları (ve) subayları Cinong’a dedi ki: “Sen, Cinong, Sana Kağan olacağını söylediğimiz (ve) senin bizim Esen Tayisi’mize Cinong ünvân[3]ını ihsan edeceğin doğru değil mi? (Sana)
78 Cinong Kağan ünvânını sunacağız. (Sen), Cinong ünvâmnı bizim Esen Tayisi’mize ihsan et. Bir şenlik [2] düzenlediler (ve) Cinong’u davet ettiler. Oirad, çadır[2]ımn içine derin bir çukur [3] kazdı (ve) çukurun üzerine[4] keçe halı[4] yaydı. Cinong’u [5]küçük tüyleri olan [5] 33 adamın, [6]kuş tüylü [6 ]44 adamın, [7] küçük sancakları olan [7] 61 adamın başında bir kapı[8]dan içeri aldılar (ve) ikinci (bir) kapıdan dışarı yolladılar (ve) çukur dolana kadar onları öldürdüler. Buradan şu deyim gelir: [9] “Beylerin ölümü toplantıda, köpeklerin ölümü geçitte.”[9]Bunun üzerine Karğuçuğ [Kakurçiğ/ Kağurçağ/Kara kuçuğ] Tayici, arkadaşı Nağaçu [Nakacu/NağçuJ’ya dedi ki: “Şimdi çadırdan içeıi giren Cinong (ve) [10]büyük, küçük prensler [10 ]acaba şimdi ne yapıyorlar?” Nağaçu gitti, baktı (ve) geri gelip dedi ki: “Cinong’u ve diğerlerini görmedim. Çadırın sol tente kenarından kan [11] akıyor.” Bunun üzerine Karğuçuğ Tayici dedi ki: “Eğer birisi gelip de ’bırakın uyuyayım!’ derse, bırakın uyusun. Eğer dese ki ‘bırakın öleyim!’, bırakın ölsün.” Nağaçu, bir arkadaşını da yanına alarak kayalık[12]larda (bir) barınağa yerleşti. Kayalıklardaki geçit[13]teki bir yol [14]dan[ 15] çift zırh [15 ]giyen biri gelince,
79 Nağaçu çift zırhtan vurdu (ve) o adam sallanıp, arkasında oturan adanda beraber yere düştü. İkinci sefer, ' üç kat zırh [1] giyen (ve) elinde kargı[2]sı olan biri geldiğinde, Nağaçu: “Ben yapamam, sen vur!” dedi. Karğuçuğ Tayici [3] yeşil, boynuz başlı bir okla vurdu [3]. (Ok), üç katlı zırhı delip gömüldü. O adam da sallandı (ve) düştü. Onları arkasına alarak Nağaçu dedi ki: “Eğer canlı kurtulursak, yürümenin fayda[4]sı yok. Bu Oirad’dan at çalalım.” Böyle diyerek gitti. Esen Tayisi, rüzgâr[5]a karşı [6] kolsuz palto[6]suyla ateşi çevrelemiş bir şekilde oturuyordu. Yerde yatan adamların üzerinden atlayarak içeri girdi. Ertneg [Eremeg] Sirğuğçi [Sirğuğçin] isimli kısrağ[7]ı (ve) Kurdun Kula isimli aygır[8] çözmeye gittiği zaman ‘düng düng’ [düg düg/dub dub] diye bir gürültü duydu. Baktığında kimseyi göremedi. Atları çözdü, birine bindi, diğerini yedeğine alıp gidiyordu ki yine ‘düng düng’ diye bir gürültü duydu. Dönüp baktı, kimse yoktu. Korku içinde çarpan yüreğ[9]inin gürültüsü olduğunu biliyordu.
Sonra [10] asker külü besi[10]ndekiler sordu: “Kimsin sen?” Cevap şöyleydi: “Ne kadar uyanık adamlarısınız siz!
80 Moğolların Karğuçuğ [Kağurçağ/Kakurçağ/Karakuçuğ] Tayi- ci’si (ve) Nağaçu’sudurlar. Yakalayın onları!” Asker kulübesinin üzerinden atlayarak dışarı çıktı (ve) Karğuçug Tayici’nin yanına geldi. Nağaçu seslendiğinde hiç ses çıkmadı. Karğuçuğ kaçmış. Sonra Nağaçu seslenerek yanına geldi. Nağaçu: “Niçin kaçtın?” diye sorduğu zaman Karğuçuğ dedi ki: “Kaçtım, çünkü eğer Oirad seni yakalayıp gelseydi, beni onlara gösterebilirdin.” Getirdiği iki ata binerek uzaklaştılar. zMlarını Kutuğ-tu-yin Kulusun’da [1] ipek İp[1]le bağlarken, bir tilkinin izini süren iki adam gördüler. Kaçmışlardı. Karğuçuğ Tayici gizlice küçük bir geyik [2 ]vurduğu zaman, eyersiz ada gidiyorlardı. Karğuçuğ geyiğin böğür[3]lerini eyer[4], et[5]ini zahire[6] yaptı. Tongmoğ [Tomoğ]’lu zengin [7] bir adamın evine geldiler. Zengin adamın kardeşi dedi ki; [8] “Bu adamların göz[8]leri ateşli [9]. Onlarla arkadaş olmadan onları öldür.” “Bir kimse başkalarıyla dostluk kuramaz mı?” diyerek onları öldürmedi. Ondan sonra, Nağaçu, Karğuçuğ Tayci’ye dedi ki: “Niçin yalnız gidiyoruz? Oirad’a gidip, karını alıp sana vermek isterdim. Ben dönünceye kadar, bundan zengin
81 adama bahsetme. Kalabalığın yanında durma; çok vahşi hayvan öldürme.” Bunu söyledikten sonra Nağaçu, Esen Tayisi’ye gitti (ve) dedi ki: “Karğuçuğ’u öldürdüm (ve) bunun işareti olarak da saç[1]larını getirdim. Ondan sonra, zengin adam kızını Karğuçuğ Tayici’ye verdi. Onlaravla[2]nırken yirmi [3] yabani keçi[3] kaçmıştı (ve) Karğuçuğ onları öldürdü. Fakat iki tanesinin kaçmasına müsaade etti. Diğerlerinin hepsini öldürdü. Sonra, tekrar bir avda, o zengin adamın kardeşi, kıskançlığından, ‘bir hata oldu” diyerek onu öldürdü. Nağaçu vardıktan sonra, annesi[4], Esen Tayisi’yi aldatmak istercesine şöyle dedi: “(Eğer) Nağaçu gelirse, onu öldürecek misin?” Esen Tayisi dedi ki: “(Eğer) onu görürsem, et[5]ini yi[6]yip, kan[7]ını iç[8]eceğim!” Annesi dedi ki: “(Eğer) Karğuçuğ'u öldürseydi, onu öldürecek miydin?” O dedi ki: “(Eğer) öyle ise, onu öldürmeyeceğim!” (Bunun üzerine) annesi, Nağaçu’nun Esen Tayisi’yi görmesini sağladı. [9] Şanslı adam [9] bundan böyle yaşayıp gitti.Bundan sonra, Esen Tayisi, Tongmoğ’a (karşı) ordusunu harekete geçirdi. Esen Tayisi o ordu ile beraberindeki Nağaçu’yu da aldı (ve) seferini yaptı. Nağaçu iki atıyla ordunun dışında at sürdü. Bunun üzerine, Oirad
82 Tongmoğ’a saldırdı. Nağaçu, Oirad’ın öncü koluna eşlik ediyordu. Bir (at) sürü[1]sünü ganimet[2] olarak Esen Tayisi’ye verdi. Bir gümüş kupa[3]yı (ve) [4] sincap derisi manto[4]yu saklayarak, (Esen Tayisi’nin) annesine verdi. Esen Tayisi kızdı (ve) dedi ki: “Bana gümüş kupayı vermedi!” Annesi dedi ki: “Anneni kıskanıyor musun? O, Karğaçuğ’u öldürdü (ve) sana Ermeg [Ermeg/Aramağ] Sirğuğçin’i getirdi.” Esen Tayisi, onu, sürüyü yakalarken gördüğünden dedi ki: “Nağaçu bir insan değil! O bir atmaca[5]!” Böylece Nağaçu’nun adı Aliya [Eliye][5] ortaya çıktı. O zamandan sonra (adı) Eliye Nağaçu oldu. Esen Tayisi’nin kızı, Karğuçuğ Tayici’nin karısı, Altan Bigiiçi hâmile[6]ydi. Oirad’h Oboi Kocigir (onu) aldı. Oirad Moğollarının idaresini ele aldıktan sonra Esen Tayisi, Sigüsütei Noyan’ı çağırttı. Sigüsütei Noyan ortaya otuz arkadaşıyla gitti. On arkadaşı ile birlikte muhteşem çadıra girdi. Esen Tayisi bir adam yolladı (ve) Sigüsütei'den Kuyilinçi’yi öldürdüğü çelik [7] kılıc[8]mı istetti. Sigüsütei onun kötü niyetini sezerek gelen adamın kafasını kılıcı ile kesmek üzere idi. (Fakat) Olukui Mergen onu yakaladı (ve) onu öldürmesine müsaade etmedi.
83 Sigüsütei kılıcını bıraktı. O adam kılıcı aldı (ve) sordu. “(Bu) Kuyilinçi’yi öldüren kılıçla aynı mı değil mi?” Sigüsütei: “Kılıç aynı, fakat sahib[1]i değil!” dedi. Denir ki Olukui Mergen, Sigüsütei Bağatur’u on arkadaşı ile birlikte öldürdü. Oirad’lı (bir) adam (bir) kuş[2] yakaladı (ve) ‘Bu ne cins (bir) kuş?’ deyince, küçük (bir) çocuk geldi (ve) dedi ki: “Bunun gaga[3]sı geniş[4], pençe[5]si enli[6], omuz[7]ları gittikçe ince[8]liyor (ve) kuyruğu [9 ]sivri [10]. (Bir kimse) böyle (bir) kuşu ‘ütege’ kafes[11]ine koyup, atmak için kullanır. Bu Kacir [Kaçar] Derbed [Derbid] denilen (bir) kartalın yavrusudur.” O adam Esen Tayisi’ye gitti (ve) dedi ki: “Bu kuşu biz tanı[12]nmadık, fakat küçük bir Moğol çocuğu onu tanıdı!” Esen Tayisi dedi ki: “Bu çocuk[13] zararlı[14], tutun onu!” Sigüsütei Bağatur’un çocuğunu aradılar fakat bulamadılar. Şöyle diyerek haberciler yolladı: [15]'(Bu) yetim bırakılmış bir çocuk. (Eğer) kız ise saçını kesin, erkek ise boğazını kesin!’[ 15] Habercileri gören
84 Solongğud’lu Sangkultai’nin karısı Karağçin Tayibuçin, Bolukai’ye kıpırdamamasını söyleyerek onu başaşağt edilmiş bir fıçıya kapatarak, üzerine [1] kuru gübre [1] boşalttı. Aldatıcı bir şekilde kendi oğlunu teslim etti. Onlardan biri: “Onu boğacağız!” diyerek çocuğu soydu (ve) boynuna bir kapan geçirdi. Arkadaşı:[2] “O günkü çocuk tavşan sırtlı idi (ve) gözlerinde ateş vardı[2]. Bu, o (çocuk) değil, onu öldürme!” dedi. Gitmesine izin verdiler.
O haberciler geri döndükten sonra, Karağçin Tayibuçin çocuğa şöyle talimat verdi: “Senin gitmene izin vereceğim (ve) yollayacağım. Git (ve) de ki: 'Büyük[3] bana vurdu, küçük[4] bana vurdu. Oirad’lılar kötü[5]; babamı, anamı, 'otoğ’[6] (ve) ‘ayimağ’[7]ımı bilmiyorum. (Çünkü ben) küçükken alınıp götürülmüşüm.” Ondan sonra (onu) Oirad’lı İlacu Bayan’ın yanına yerleştirdi. (Ona) acıdı (ve) şöyle diyerek onu aldı: “Babanı (ve) anneni bilmiyorsun. Sen, biz Oirad’lıların soyundansın!” Karağçin Tayibuçin kocasına şöyle dedi: “(O bey) bizim soyumuzdan. (Onu) alıp Moğol topraklarına götürelim!” Sangkultai [Sangkultari]; “Yer çok uzak!” dedi (ve bu fikre) katılmadı. O: “Sen burada bekle, ben çocuğu alacağım.” dedi. En büyük oğlu Mağasi [Makasiri]’yi yolladı; Bolukai’yi
85 çaldı, alıp getirdi (ve) küçük kardeşi Noyan Bolad Ong’a verdi. Noyan Bolad Ong dedi ki: “Ağabeyim, sen burada yokken (ülkeyi) gelenek Here ters yönettim. Sen ağabeyim gelenek[1]lere göre yönet!” [2] Kara Sancağı [2] (ağabeyinin) idaresine verdi.
Moğolların idaresini aldıktan sonra Tokukan Tayisi, büyük töreyi zorlayarak (ve) beyin Sekiz Çadırının önünde secde ederek dedi ki: “Hanlık tahtını alacağım!”
Secde ederek Kagan oldu. Tokakan Tayisi, Bey’in lûtfundan sarhoş olmuş bir halde, böbürlendi: “(Eğer) sen Suu-tu [Su-tu] Boğda isen, ben (de) Blessed Katun’un soyundanım!” diye bağırarak (ve) çarparak çadırlara vurdu. Sonra tam dönüp baktığı zaman, Tokukan Tayisi’nin burnu[3]ndan ağzından karı geldi. Sonra atının yele[4]sine sarılarak baktı (ve) dedi ki: “Neydi o?” Bey’in okluğunun gözünde saplanmış duran kartal tüyü okların arasında, kanlı uzun mesafe oklarını gördü. Tokukan Tayisi dedi ki: “Ere-Boğda kendi adamlarının yönetmesine sebep oldu. (Ben), Eme Sutai’nin oğlu Tokukan Tayisi, ölüyorum. Düşmanlarım ortadan kalktı. (Yalnız) Mongğolcin’li Möngke yaşıyor. Onu öldürün!” Oğluna bu sözleri söyleyerek öldü. Babasının
86 sözleri üzerine Mongğolcin’li Möngke’yi öldürdü. Denir ki Moğolların tek idaresi Oirad’m eline geçti. Ondan sonra Esen Tayisi hanlık tahtına oturdu. Moğollan ve Oirad’lan alarak [5] su Cürcid’li üç Tümen [5] üzerine saldırdı (ve) onları barıştırdı. Esen Tayisi dedi ki: “Cürçid’in bir kalesini almak, (bir) atın kaburgaları gibi ovaya uzanan dağın burnunda kurulduğu için, doğru iş yapmaya ters düşer.” Böyle diyerek almadı. Bir kalenin halkını düşman gördüğü için hepsini öldürdü (ve) onları bir göle attı. Kanlı aktığı için o göle[ 6]“Kızıl Göl”[6] dediler. O Curçid’e seferini yaparker, Yüngsiyebü’lü Esen Samai [Sami], Daiming’[7]in Kağan'ını esir aldığını hayal etti. (Bunu) Esen Tayisi’ye anlattı. Esen Tayisi dedi ki: “Onu yakalamanı isterim. Eğer yakalarsan, onu sana vereceğim.” O, Cürçid’i idaresi altına almaktan dönerken, Çin’li Cingtai Kağan askerleriyle birlikte Moğollara karşı sefer yapıyordu. Yolda karşılaştığı Çin’liler (bir) siper[8] kazdılar (ve) kendilerine saldırılmasına izin vermediler. Esen Tayisi geri çekiliyor gibi göründü (ve) geriden casus[9]lar yolladı. Çinliler siperlerinden çıktılar. Esen Tayisi
87 geldi (ve) Çinlilerin ordusunu yendi. Üçyüz kişi kımıldamadı. Onları parçalara bölüp öldürdü. (Fakat) birini sağ ele geçirip sordu: “Neden kımıldamadınız?” O adam dedi ki: “Biz Dayiming Kağan’ın subaylarıyız. Kağanımızı terkedip nasıl kımıldayabiliriz!” (Esen Tayisi) sordu: “Kağan’ınız nerede?” O adam Kağan’ın toprağa gömülü vaziyette olduğunu işaret etti. Kağan’ı çukurdan çıkardılar (ve onu) öldürmeye götürdüler. Vücudu yaralanmıştı (ve) kılıç kırılıp düştü. (Onu) bağlayıp suya attıkları zaman batmadı, yüzdü. Onu öldüremediler. Rüyasındaki emârelere göre Cingtai Kağan’ı Esen Samai’ye verdi. Esen Tayisi dönüş yolunda iken şöyle emir verdi: “Dayiming’in Cingtai Kağanını esir aldığımı söylemeyin, söyleyeni öldüreceğim.” Esen Tayisi evine geri geldikten sonra, Esen tayisi’nin annesi: “Ganimetlerin neler?” diye sordu. O, dedi ki: “Büyük ganimetim yok. Bizim sağlımız yerinde!” Annesi dedi ki: “Niçin bunu gizliyorsun? Duydum ki büyük (bir) [10] ganimet ele geçir[10]mişsin (ve) Dayiming’in Cingtai Kağan’ını yakalamışsın!”
88 O dedi ki: “Bu sözleri kim söyledi? “(Annesi) oğlu Esen’e şöyle dedi: “Moğol Yüngsiyebü’li Sorson söyledi!” (Esen Tayisi): “dedim ki: ‘Bunu anlatmayın!’ niçin anlattınız?” [1] Sorson’u öldürdü (ve) göğsünü sırtından ayırarak, eğri (bir) ağaca asılı şekilde bıraktı[1]. Ondan sonra, Oirad’dan [2] Barağun-ğar[2]’lı Alağ Temür Cingsang (ve) [3]Cegün-ğar[3]’lı Katan Temür dedi ki: “Esen Tayisi, sen Kağan oldun. Bize ‘tayisi’ ünvanı ver.” Esen Tayisi bu sözlere katılmadı (ve) dedi ki: “Ben ünvanımı oğluma verdim!” Bu ikisi dediler ki: “Alag Temür’ün kahramanlığ[4]ı, Katan Temür’ün [5 ]sağlam irade[5]si (ve) Abtara Seçen’in plân[6]ı sâyesindedir ki sen, Moğolların ve Oiradların idaresini aldın (ve) Kağan oldun. Bu sadece senin kuvvet[7]in mi?” bunun üzerine askerlerini topladılar (ve) gelip Esen Tayisi’ye saldırdılar. Esen Tayisi kaçıp gitti. Karısını, çocuklarını (ve) cemaatini yakaladılar. Ondan sonra, yalnız başına giderek yorulan Esen Tayisi, Sorson’un karısının çadırına geldi. Biraz kımız [8] içti (ve) gitmek üzereyken,
89 Sorson’un karısı onu gördü (ve) dedi ki: “Bu adamın yürüyüş[1]ü, kötü[2] Esen’in yürüyüşüne benziyor, [3] ’keldüng kuldung’[3] gidiyor. Annesinin sözlerine oğlu dedi ki: “O adam ne sebeple öyle davranıyor?” Annesi dedi ki: “Denir ki Esen Tayisi’nin barışı kendisi tarafından bozulmuş. Bu gerçekten o. (Onu) iyice incelemelisin.” Ondan sonra, Sorson’un oğlu Bukun yeniden geldi (ve) Esen’i tanıyop onu yakaladı (ve) öldürdü. Bukun (ve) kardeşler[4]i dokuz kişiydiler.
O, Cingtai (Kağan)’a [5]Mulu Yağatu[5] [Yağutu/Yakatu/Yağtu] isimli kadını verdi; (ona) [6] Mukur Sigüse [6] [Seüse kemen/Sigüsün/Següse] ismini vererek Yüngsiyebü’lü Esen Samai’ye verdi. Onun hizmetine verdi.
O halk arasında [7] sığır vebası[7], açlık[8] (ve) [9]salgın hastalık[9] olmamasına rağmen, Cingtai Kağan’a [10] iş veren [10] adam memnun değildi. (Cingtai Kagan) [11]uykuya daldıktan sonra, vücudundan devamlı surette bir ışık yayılmaya başladı[11]. (Bir) [12]not yazdı [12] (ve) dedi ki “Ben buradayım!”, (ve) notu, satılığa çıkarılmış bir koyun postunun yünleri arasına saklayarak yolladı. Bu notu Çinliler gördüler (ve) aldılar. Dediler ki: “Deniyor ki sen Kağan’ı çalıştırıyormuşsun. Bu sana yakışmıyor. Onu bize ver!” (Dağların) güney[13]tarafından altı bin
90 Üciyed, Çin imparatorunu getirip geri verdiler (ve) Taitu [DayiduJ’yu aldılar. Yunglo Kağan’a güçlerini veren 300 Taitu; Cingtai Kağan’a güçlerini veren 300 Taitu; (dağların) güney tarafındaki 600 Taitu bunlardı. Bazıları der ki, Moğollar Cingtai Kağan’ı getirdiler (ve) 300 Taitu’yu dağların kuzey tarafına yolladılar. Moğolların iç barışı bozulmuş olduğundan, onlar geciktiler (ve) onu yakalayamadılar. Denir ki, dağların güney tarafından 600 Üciyed, kuzey tarafından 300 Taitu’yu takip etti (ve) yakaladı. Denir ki, Cingtai Kağan’ın Moğol topraklarında evlendiği karısı Mulu Yakatu [Yağatu/ Yağutu]’dan doğan [1] oğlunu Moğollar aldılar (ve) onun arkasında toplandılar. Onun soy[2]una Asud'lu [Nasud’lu] Talbi Tabun ög [Tabanang/Tabunung] dendi.
Bundan sonra, Makakürkis [Makakürki/ Mağakürki] Kağan büyük tahta oturdu. Tavuk yılında (1453) öldü. Makakürkis Kağan’ın kendi soyu yoktu. Tayisung Kağan, Molon [Moolan/Molan] Kağan’ı öldürünce, Çibden kendi kızının oğlu olduğunu söyleyerek onu öldürmedi. Ondan sonra, Kemçigüd’lü Tağatır [Takatar/Takatir/Tağatar] Tayibu (ve) Korlad’lı Kubçir [Kubaçir] Molantai [Molatai], Molon Kağan’ı Çibden’den yüce halkın öncülerine getirdiler (ve onu bir) adama verdiler.
91 O adam (onu) Mukulikai [Makulikai/Muulikai] ong [VVangj’a götürdü. Ongniğud’lı Mukulikai Ong’un büyük halkın üzerinde idaresini kurduğunu söyleyerek: “Sen tahta otur!” dediler. Mukulikai Ong: “Han Beyimin soyunun olmasından dolayı değil. Bu benim için veya benim soyum için uygun değil.” diye reddetti. Mukulikai Ong, Molan Kan’ı [1] beyaz karınlı soluk renkli (bir) atın üzerine bindirdi [1]; eline [2]altın asa[2]sını verip, yedi yaşında iken, Tavuk yılında onu büyük hanlık tahtına oturttu.
Ondan sonra, Ordos’lu Möngke (ve) Kata Buka tahrik edici sözler söylediler: “Mukulikai Ong senin hakkında kötü düşünüyor. Kraliçen Samatai’ye uyarak sana zarar veriyor.” O, sefere çıkmadan önce dediler ki: “Haydi sefere çıkalım!” Molon Kağan’ın ordusunun adamlarını gördüler, (durumu) Mukulikai Ong’a bildirdiler. Mukulikai Ong buna inanmadı, daha sonra ordunun kaldırdığı tozu gördü (ve) öğrendi. Mukulikai Ong ordusunu toparlayıp, (âdet üzere) Tanrı’ya (bir kadeh) [3] içki sundu[ 3] (ve) dedi ki:
“Oh, azametli[ 4]ebedî Tanrı[4], bil!
İkinci olarak, sen,
takdis edilmiş kutsal[5 ]olan, bil!
Senin soyuna iyilik yaptım,
Senin neslinden olan
benim hakkımda, kötü düşündü.”
92 [1] Göğü selâmladı [1]. Mukulikai Ong üç yüz askerle gizlendi. Kendi öz kardeşi Mongğol Carkuçi (ve) üç küçük kardeşini savaştırdı. Molon Kağan’ı yakaladılar (ve) Köpek yılında (1454) Mukulikai Ong’un ellerinde öldü. Burbuğ’lu Bayan Örmeger’i sağ yakaladılar. Bütün subaylar dediler ki: “Onu öldürmemize izin ver!” O dedi ki: “Bu adam, Molon Kağan’ın öncüsü olarak gidendi. Hakan’ın öncüsü olarak giden iyi adam, bizim
65 öncümüz olarak da gitmez mi?” (ve) onu öldürmedi. Gitmesine müsaade ettikten sonra, o Kağan’ın cesedinin başına gitti (ve) taşıdığı [2]sarı saplı bıçakla[2] toprağı kazarak onu gömdü. Molon Kagan’ın karısı Mönggültei Katun, acı içinde ağlayarak: “Benim büyük idaremi yıkanlar (ve) beni Kağanımdan, herkesin beyinden ayıranlar, Möngke (ile) Kata Buka’dır! Benim mükemmel idaremi mahvedenler, beni Kağanımdan, herkesin Beyinden ayıranlar, Möngke (ile) Kata Buka’dır.” dedi. Molon Kagan’ın soyunu devam ettirecek yoktu.
Tayisung Kagan’ın idaresi Oirad’lı (ve) Çibden'li Ağbarçin Cinong tarafından devralındığı zaman
93 annesi başka olan küçük kardeşi Mandukuli gitti (ve) Cisud halkıyla yerleşti. Ondan sonra, bu Mandukuli Kağan Koyun yılında (1463) Kaskarita halkının arasında büyük tahta oturdu. Mandukuli Kağan iki Katun’lu idi. Biri Mandukuli idi. İkincisi ise [1] Yeke Kabar-tu[1]Cöngger idi. Mandukai Katun’un babası Tümed’den Engküd Otoğ’lu Çorosbai Temür Cingsang’dı. Yeke Kabar-tu Cöngger’in babası Oirad’lı Bigirsen Tayisi idi. (Denir ki) Kağan, Yeke Kabar-tu Cöngger’siz yaşadı (ve) onunla aynı huyları edinmedi. Mandukuli Kağan Domuz yılında (1647) öldü. (Denir ki) Mandukuli Kağan’ın tabutunu Mağu Ündür’e gömdüler. Korçin’li Bağatur Sigüsütei’nin oğlu Noyan Bolod [Bolad] Ogn, Moğolların idaresi Oirad tarafından alındığı zaman, gidip Onon’a yerleşti. Daha sonraları, Molon Kağan’ın intikamını almak için, soluk ceviz rengi atma binip Mukulikai Ong’a sefer yaptı. Mukulikai Ong, Noyan Bolod’ın ordusunu harekete geçirdiğini öğrenince, kaçtı. Bunun üzerine, Noyan Bolod Ong dedi ki: “Yisügei Bağatur
94 benim babamdı. Annem ögelen [Ögölen/Egülen]-Eke’den biz, Temücin [Temüçin], Kasar, Kaçuku [Kaçukun], Oçigin [Oçigen/ öçigen] aynı rahimdeniz.
İkinci anneden Sülçigin [Suçigin/Sülcegin/Süçigin]’den ise Begter [Bigter] (ve) Belgetei idi. Atamız Kasar’ı takip eden Kutsal Bey Begter’i öldürdü. Onun intikamı için şimdi Molon Kağan’ı öldürdü. Bizim Kağanımızın soyu olmamasına rağmen, ben, Kasar’ın soyu, onu takip edeceğim.” Ulkui-yin Keriye’den takip etti (ve) ona yetişti. Mukulikai Ong’un küçük kardeşlerini (ve) çocuklarını, toplam 7 kişiyi, öldürdü. Molon Kağan öldürüldüğü zaman alınmış olan [1] altın kaplamalı çelik başlığ[1]ı geri aldı. Mongğol Carkuçi'den itibaren [2] Doluğad [Doluğud/Doluğan]-un Tolugai[2] denildi. Mukulikai Ong, soluk renkli bir ata binmiş (ve) [3] kurutulmuş dağ sıçanı derisinden ceket[3]ini giymiş vaziyette, Künggüi Cabakan’da bir asker kulübesi yaptırdı (ve) kurumamış koyun derisi tedarikini yaptı; gittikçe zayıflayarak yatağa düştü, sonra öldü. Bu, şu sözle anlatılmak istenildi: “Kasar’m soyundan (bu insan), Kağan’ın soyundan biri için bu tek vazifeyi yerine getirdi.”
Oirad tarafından yakalanan, Korid’li Kağurçağ Tayici’nin karısı Bigiiçi, (bir) bebek dünyaya getirdi.
95 Esen Tayisi dedi ki: [1] “(Eğer) kız ise saçını kesin, (eğer) erkek ise boğazını kesin!”[1]Bunu Ababurki Tayidung’a (ve) diğer bazılarına söyleyerek onları yolladı. [2] Bigiiçi [Bigeçi/Bigiyeçi] bunu öğrendi (ve) çocuğun teslislerini geriye çekerek, onun bir kız gibi işemesini sağladı[2], o adam onu görünce, “O kızdır!” diye Esen Tayisi’ye söyledi. O adam geri gittikten sonra, Bigiiçi çocuğunu sakladı (ve) evde hizmet eden Çakardan Kulabad [Kulbad / Kulubad] Otoğ’lu Otai Emegen’in kızının aldatırcasına beşiğ[3]e konmasını sağladı. O adam tekrar gelip de beşiği açtığı zaman bariz olarak bir kız çocuğu gördü. Esen Tayisi’ye dedi ki: “O kızdır!” Ondan sonra Oirad’lı Ögedei Bağatur, kendi hükümdarına kızgın bir şekilde şöyle dedi: “Onüç yıl boyunca ordular yönettim. Ben gücümü verdiğim müddet içinde sen bana hürmet göstermedin.” [4] Kılıç arkadaşı[4]Aliya Nağaçu dedi ki: “(Eğer) sen ‘önemli olmak istiyorum’ diyorsan, Kağurçağ Tayici’nin karısı Bigiçi’den bir oğlu oldu. Onu Moğollara getir. Moğolların Altı Tümen’inin önde geleni olacaksın.”
Ögedei Bağatur’un[ 5 ]büyük abla[5]sını Tatar’lı Toki Bağatur eş olarak almıştı.
96 Bu sebepten Toki Bağatur çocuğu yolladı (ve) ona verdi. Oirad’lı Oi Modun’un oğlu Ögedei Tayibu [Tayipu], Konggirad’h Eselei [tslei/ Asalai] Tayibu, Karaçin’li Bolui Tayisi (ve) Sartağul’lu Bayantai Aukalaku [Kalğaku/Ağalaku/Akaluku] bu dördü, çocuğu alıp gittikleri zaman, Oirad’lı takipçiler onlara yetişemedi. Bunun üzerine Ababurki, beyaz burunlu iyi atından inerek onu Aliya [Eliye] Nağaçu’ya verdi. Oirad’lı prensler dediler ki: “Bu çocuğu yakala (ve) geri getir. Senin emrine (bir) kasaba[1]nın adamlarını (ve) (bir) aygır sürüsünü vereceğiz.” Onu yakalaması için yolladılar, sonra, Aliya Nağaçu tam onlara yetişeceği zaman, onlar çocuğu bırakarak kaçıp gittiler. Ondan sonra, Aliya Nağaçu yayının ucuyla çocuğun beşiğinin kayışını kavradı (ve) onu yerden aldı; kaçanlara yetişerek dedi ki: “Bu çocuğu terkedecekseniz, neden kaçıp gidiyorsunuz?” Çocuğu onlara verdi. Bu kanattan (ve) o kanattan birbirlerine ok attılar. Aynı yerde kimse yaralanmadı. Sonra, arkadaşlarının peşinden çıka geldiler. Aliya Nağaçu onlarla konuştu. Saplanan okları gördüler. Ona inandılar (ve) geri döndüler. Bunun üzerine, o dördü çocuğu getirdiler (ve) Üriyangkan’lı Kutuğ-tu Sigüsi’ye geldiler.
Abuşka | : Abuşka Lügati ve Çağatay Sözlüğü. (Hazırlayan: Besim Atalay), Ankara 1970. |
AH | : Abû-Hayyan, Kitâb al-İdrak li-lisân al-Atrâk. (Yayma hazırlayan: Ahmet Caferoğlu), İstanbul 1931. |
Alt. Gr. | : A. von Gabain, Alttürkische Grammalik, Leipzig 1950. |
Arap. | : Arapça. |
Aş m. | : N.î. Aşmarin, Theaurus linguae tschuvaschorum, I-XVII, Kasan-Tscheboksary 1928-50. |
AT | : Altan Topçi |
ay. | : aynı |
Az. | : Azeri Türkçesi |
Bar. | : Baraba Türkçesi |
bkz. | : bakınız |
Blk. | : Balkar Türkçesi |
Bşk | : Başkır Türkçesi |
BTLU | : Z. Gombocz, Die bulgarish-lürkischen Lehnworler m der ungarischen Sprache, Helsinki 1912. MSFOu XXX. |
Buryat. | : Buryat Moğolcası |
Büg. | : Bügdüz Türkçesi |
cc | : K. Gronbech, Komanisches Wôrterbuch, Kopenhagen 1942. |
Chuas. | : Huastuanijî, Ankara 1941. (TDK yayını) |
Çag- | : Çağatay Türkçesi |
Çer. | : Çeremişçe |
Çin. | : Çince |
ÇLP | : Y. Wichmann, Die tschuwassischen Lehnworter in den permi- schen Sprachen. Helsinki 1903. MSFOu XXXI: vgl. dazu A. Raun, The Chuvash Borrovings in Syrian, JAOS 77 (1957), 40-45- |
Çuv. | : Çuvaşça veya Çuvaş Türkçesi |
Çuv. Sözl. | : H. Paasonen, Çuvaş Sözlüğü, Istanbul 1950. (TDK yayını) |
DLT | : Divânü Lügâli’t-Türk-'Dizin. Ankara 1970. (TDK yayını) |
Doerfer I-IV | : G. Doerfer, Türkische und mongolische elemente im Neuepersisc- he, 1-IV. |
Doğu-Tü. | : Doğu Türkçesi |
Dörbet. | : Dörbet Moğolcası |
Eskiosm. | : Eski Osmanlı Türkçesi |
ET | : Eski Türkçe (Orhun ve Uygur Türkçesi) |
ETY | : H.N. orkun, Eski Türk Yazıtları I-IV, Ankara 1945-48. (TDK yayını) |
EUTS | : Ahmet Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbul 1968 (TDK yayını) |
EWT | : M. Râsânen, Ver such eines Etimologischen Wôrterbuchs der Türksprachen, Helsinki 1969. |
Fars. | : Farsça |
Fin. | : Fince |
FUF | : Finnisch-ugrische Forschungen. Helsinki |
Gab. | : A. von Gabain |
Gold. | : Goldca |
gös. yer. | : gösterilen yer |
Hak. | : Hakas Türkçesi |
Hts. | : M. Th. Houtsma, Ein türkisch-arabisches Glossar, Leiden 1894. |
ÎM înt. | : A. Battal (Taymas), tbnü-Mühenna Lügati, İstanbul 1934. : Moğolların Gizli Tarihi’nin Moğolca metninin kelime kelime satır arası tercümesi. |
JA | : Journal Asiatique. Paris |
JAOS | : Journal of the American Oriental Society. |
Joki | : AJ. Joki, Die Lehnwörter des Sajansamojedischen, Helsinki 1952. MSFOu 103. |
JSFou | : Journal de la Société Finno-ougrienne. Helsinki |
Kaim. | : Kalmuk Moğolcası |
Kam. | : Kamasince (Samoyetçe) |
Kar. | : Karaim Türkçesi |
Kar. L. | : Luzk Karaimcesi |
Kar. T. | : Troki Karaimcesi |
Kaz. | : Kazan Türkçesi |
KB | : Kutadgu Bilig |
Kç. | : Kaç Türkçesi |
Kh. | : Khalkha Moğolcası |
Kırg. | : Kırgız Türkçesi |
Kırg. Sözl. | : K.K. Yudahin, Kırgız Sözlüğü I-II, Ankara 1945, 1948. |
Kkır. | : Karakırgız Türkçesi |
Kklp. | : Karakalpak Türkçesi |
Kmd. | : Kumandı Türkçesi |
Koyb. | : Koy bal Türkçesi |
Kom. | : Koman Türkçesi |
Kore. | : Korece |
Kow. | : J.E. Kowalewski, Dictionnaire mongol-russe- français. I-III. Kasan 1844-49. |
Krç. | : Karaçay Türkçesi |
Krm. | : Kırım Türkçesi |
krş. | : karşılaştır |
KSz. | : Keleti Szemle. Budapeşte |
Küer. | : Küerik Türkçesi |
Kürdak. | : Kürdak Türkçesi |
KWb. | : G.J. Ramstedt, Kalmukisches Wôrterbuch, Helsinki 1935. |
Kzk. | : Kazak Türkçesi |
Lam. | : Lamutça veya Evenkice |
Leb. | : Lebet Türkçesi |
Ma. | : Mançuca |
MA | : A. Zajaczkowski, Vokabulaire arabe-kiptchak de la l’époque de l’Etat Mamelouk, Warschau 1954-1958. |
Mac. | : Macarca |
MGT | : Moğolların Gizli Tarihi |
Miş. | : Mişer Türkçesi |
Moğ. | : Moğolca |
Mordvin. | : Mordvince |
MSFOu | : Mémoires de la Société Finno-ougrienne. Helsinki |
MTS | : M. Ràsânen, Malerialen zur Morphologie der Türkischen Sprachen, Helsinki 1957. StO XXı. |
Ork. | : Orkun Türkçesi |
Osm. | : Osmanlı Türkçesi |
Osty. | : Ostyakça |
OT | : Orta Türkçe |
Oyr. | : Oyrot Türkçesi |
Pekarsky | : E. Pekarsky, Yakut Sözlüğü, İstanbul 1943. (TDK yayını) |
Poppe | : N. Poppe, Vergleichende Grammatik der allaischen Sprachen, Teil i.Wiesbaden i960. |
Radl. | : W. RadlofT |
Radl. Wb. | : W. Radloff, Versuch eines Worterbuches der Türk-Dialecte IIV, Sankpeterburg, 1893-1911. |
Rus. | : Rusça |
Sag. | : Sagay Türkçesi |
San-Uyg. | : Sarı Uygur Türkçesi |
Sırp. | : Sırpça |
SKE | : GJ. Ramstedt, Studies in Korean Etymology, Helsinki 1949-53. MSFOu XCV. |
Skrt. | : Sanskritçe |
Soy. | : Soyon (Soyot) Türkçesi |
Sor. | : Şor Türkçesi |
Tar. | : Tarançi Türkçesi |
Tara. | : Tara Türkçesi |
TE | : F. Miklosich, Die türkische Elemente in den Südosl- und osteuropdischen Sprachen, Wien 1884-85. |
Tekin OT | ; Talât Tekin, A Grammar of Orkhun Turkic, Indiana 1968. |
Tel. | : Teleüt Türkçesi |
Temir MGT | : Ahmet Temir, Moğolların Gizli Tarihi l, Tercüme, Ankara 1948. |
Tib. | : Ti betçe |
TLÇ | : M. Râsânen, Die tatarischen Lehnıvörter im Tscheremissischen, JSFOu XV, 1. |
TLO | : H. Paasonen, Über die türkischen Lehnıvörter im Ostjakischen, FUF 2: 81-137. |
TLVV | : A. Kannisto, Die tatarischen Lehnıvörter im Wogulischen, FUF XVII, 1-264. |
Toiv. | : Y.H. Toivonen, Türkische Lehnıvörter im Ostjakischen, JSFOu 52. |
TP | : Taung Paou |
Trkm. | : Türkmence |
Tu. | : Tunguzca |
Tub. | : Tuba Türkçesi |
Tii. | : Türkçe |
UJ | : Ungarische Jahrbücher, Berlin. |
Ury. | : Uryanhay Türkçesi |
USp. | : W. Radloff, Uigurische Sprachdenkmaler (S. Malov yayım), Leningrad 1928. |
Uyg. | : Uygur Türkçesi |
Vasm. | : M. Vasmer, Russisches etymologisches Worterbuch, 1-3. Heidelberg 1953-58. |
Woty. | : Wotyakça |
Yak. | : Yakutça veya Yakut Türkçesi. |