ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Nejat Göyünç

Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Mevlevîlik, Mevlânâ, Mesnevî

Özet

Türk fikir ve kültür hayatına eserleri ile büyük hizmetlerde bulunan Abdülbaki GÖLPINARLI Mevlânâ'dan sonra Mevlevîlik'e yazdığı "Ön-Söz"de "Mevlevilik, Mevlânâ'dan sonra ve derhal menâsikiyle teessüs etmediği için tarîkat hakkında yazılan risaleler, çok muahhar devirlere ait. Kaldı ki, onlar da tarîkatin öz hüviyetini vermekten ziyade yazarlarının düşüncelerini ve tesiri altında kaldıkları müesseselerin karakterini tesbit etmekte ve yazarları, tarîkati bilfiil kuranların fikriyatından tamamiyle uzak kalmakta. Hatta Mevlevîler ve Mevlânâ muhibleri, işi o kadar Mevlânâ'dan ayırmışlar ve o kadar kendilerine mal etmişler ki Mesnevî'yi şerh edenler bile onun diğer eserleriyle hakkında yazılmış ana kaynakları, hele Şems'in Makaalât'ını okumak lüzumunu duymuyorlar ve tasavvufta, hatta dinde bir reform eri olan Mevlânâ'nın, kalıplaşmış tasavvufa verdiği insânî ve reel karakteri düşünmüyorlar, onu, onun ve sohbet dostu Şems'in yoluna aykırı bir yolun mümessili olan İbn-i Arabî'ye dayanarak şerh ediyorlar" der. GÖLPINARLI, bu şartlar altında Mevlevîlik Tarihi'ni yazmanın çok güç olduğuna değinir,eğer Sakıp Dede'ye inansa, söylenenleri tekrarlamaktan başka bir şey yapamıyacağını belirtir, XVI. yüzyıl ortalarında vefat eden Muğlalı derviş ve mutasavvıf şâir ŞÂHİDÎ'nin Gülşen-i Esrâr'ını bulmasaydı, mevlevîliğin köylere kadar yayıldığını, Anadolu'da mevlevî köyleri bulunduğunu öğrenemeyeceğini söyler. Konya'da bir süre bulunuşu, ona Mevlânâ Müzesi'ndeki yazmalardan faydalanmak imkanını sağlamış, Rüsuhî BAYKARA da kendisine Başbakanlık Arşivi'ndeki memuriyeti sırasında görüp kopya ettiği bir kısım belge suretlerini vermiş, böylece eseri "yalnız bir tarîkatin hal tercümesi değil, bir yandan da vesikalar topluluğu" olmuştur.