Giriş
Prof. Dr. A. Afet İnan’a
Karialılar, MÖ 2. binin sonundan itibaren Büyük Menderes’in güneyi boyunca Halikarnassos’tan Kaunos’a kadarki Anadolu topraklarına yayılmış bir halktı. Karia’nın bir alt coğrafyası olan Bozburun Yarımadası (Yarımada), literatürde Klasik dönem nitelikleri taşıyan ancak ağırlıkla Hellenistik, kısmen Roma karakterli tanımlanan bir alan olagelmiştir. Batı Anadolu’daki Hellenizasyon sürecinde dahi tipik bazı özelliklerini kaybetmemiş, birçok politik gücün bıraktığı izlere rağmen, Karialılar Bozburun Yarımadası’nın ana sakinleri olarak kalmayı başarmışlardır.
Yarımada, İÖ 5. yüzyılda Karia Khersonesosu olarak tanınmaktaydı. Bölgenin, federatif iskeleti altında, eşitlikçi bir anlayışla demoslar örgütlenmişti. Aşağıda, ilişkili oldukları yerleşimlere göre, isimlerine değinilmektedir. Karia Khersonesosu, Rodos kontrolüne girdiği erken Hellenistik Dönem’den itibaren Rodos Peraia’sı olarak anılmaya başlamıştır. Bu süreçte, Kar ve Dor asıllı toplulukların yaşadığı bir karma nüfus haline gelmiştir[1] . Ekonomik bağlamda Rodos’tan etkilenen Yarımada, zamanla onun paydaşı olmuştur. Politik çıkarlara da dayalı bu paydaşlığın sosyal etki ve yansımaları yoğun olmuştur. Örneğin Rodos, Akdeniz Havzası festivallerinde Panhellenik tapınaklardaki tanrı sözcüleri theoroi[2] ile özellikle yakın çevresinde flaş etkiler bırakmıştı.
Karia bölgesi, çağlar boyunca farklı kültlere ev sahipliği yapmıştı. Bu çalışmada, Bozburun Yarımadası’nın, şimdiye kadar gündeme getirilmemiş hipotetik bir işlevi, özellikle sağlık ve şifa uygulamaları üzerine düşünce üretilmektedir. Feyiz noktası, kadınları odak alan ve onlara üreme ve doğum gibi konularda yardımcı olan iki tanrıça figürüdür. Çalışmanın amacı, Yarımada’nın kuzey ve güneyindeki (Bybassos ve Phoinix territoryumlarında) iki sektörde karşımıza çıkan; iki farklı isim gibi görünmekle birlikte aynı işleve sahip tanrıçalar, Hemithea ve Eileithyia’nın bağlantısını ve bunların bulundukları kentçiklerle olan ilişkilerini irdelemektedir. Söz konusu bağlantılar, bölgede tespit edilen ve tanrıçalarla doğrudan ilişkili olan epigrafik malzeme, antik metinler, etimoloji-tarihsel coğrafya ve bu ilahların mitsel kurgularda geçen ana özellikleri bağlamında sorgulanmaktadır.
Yarımada’nın İnanç Dünyası
İnanç ve tapınma eylemi, insan topluluklarının devamlılığı için adeta çimento işlevi görür. Antik Yarımadalıları birbirine bağlayan ana etken, erken Hellenistik Dönem’den itibaren uğramış oldukları akültürasyona rağmen ortak kültler, hatta belki ata kültleri etrafında birleşmeleriydi.
Yarımada’daki demoslarda kültlerin farklılaşabildiği ya da bazılarına özel önem atfedildiği önceki çalışmalarda kaydedilmiştir[3] . Büyük çoğunluğu mezar kitabelerine ait yazıt külliyatı, hangi demoslarda hangi kültün varlık gösterdiğini anlamak açısından iyi bir veri tabanıdır. Örneğin, Tymnos’ta (Bozburun), Zeus Kataibatas ve Zeus-Hera ikilisi öne çıkarken Phoinix’te (Taşlıca) birden fazla ilâhın rahipliğini yapanların listesi bulunmuştur[4] .
Yarımada’da kırsal yaşantı hâkimdi. Külte bağlı pratiklerin, yaşamın hemen her alanındaki etkisi olağandı. Özellikle İÖ 4. yüzyıldan itibaren akültürasyona maruz kalan Karia ülkesinin yerel tanrı ve tanrıçalarının[5] , Zeus örneğinde olduğu gibi pek çok poliste ve komede yerelleşmesi doğaldı. Gerçi Zeus’a, İÖ 5. yüzyılın başından itibaren pek çok yerde tapınılıyor, ilgili olduğu toponymlerle (ör: Zeus Labraundos) özdeşleştirilebiliyordu. Zeus, demoslarda farklı lakaplar altında boy gösteriyordu[6] . Örneğin demosların bekçisi sayılan baş figür Zeus Karios’un[7] sosyal kimliği ve varyasyonları, Yarımada’da da içselleştirilmiş olmalıydı. Bir altar üzerindeki epitaphta kayıtlı Kataibatas’ın[8] (Διὸς Καταιβάτα), Tymnos’ta karşılık bulduğu ve Karia asıllı olduğu daha önce önerilmiştir. Dorların, bilhassa Rodosluların İÖ 2. yüzyıldan itibaren yarattığı sosyal hareketliliğe rağmen Tymnos’a has güçlü bir örnek olarak sunulmuş; Hera ve Zeus ile ilişkili, olası bir tapınağa gönderme yapan 192 no.lu evde bulunan Tymnos “Kod”u ile birlikte tartışılmıştır[9] . Ayrıca, 102 no.lu dekrette[10] geçen Tymnoslular ifadesinin bu düşünceyi destekler nitelikte olabileceği belirtilmiştir.
Likyalı Leto’nun[11] ikizleri Apollon ve Artemis de tıpkı Zeus gibi bölgenin kült yaşantısında hak ettiği yeri almış görünmektedir. Girit, Karia ve Likya’da özel önem taşıyan Leto iki demosta, Physcus (Marmaris)[12] ve Hygassos’ta (Selimiye, Kızılköy) zikredilmiştir[13]. Aphrodit tapkısına ise Physcus, Phoinix[14] ve Hygassos’ta[15] rastlanmıştır. Öte yandan, Karia polislerine[16], ana sikkelerine[17] ve kutsal alanlarıfna damgasını vuran Apollon, Amos’tan (Turunç) Kasarae’ya (Bozuk) kadar Yarımada’nın hemen her köşesinde izlenmektedir[18]. Tymnoslu Kataibatas gibi Amoslu Apollon Samnaios da özgür Karia ruhunu yansıtıyor olmalıydı. Apollon’un kırsal kimliğine Erethimios lakabıyla Rodos’ta[19] rastlanmıştır. Hellenistik Dönem’in favori ilahlarından Dionysos ise tarımsal ünitelerle rençberliğe dayalı yaşamın hüküm sürdüğü Phoinix’te, akropolün doğu yakasındaki ana kayaya işlenmiş yazıttan bilinmektedir[20].
Orphik metinlerde Artemis, doğumu kolaylaştırması için dua edilip geceyi aydınlatan bir ilahtı. Sicilyalı Diodorus, Leto’nun Hyperborea’da[21] doğduğunu belirtir. Artemis, olasılıkla bu nedenle yer yer Hyperboreaioslarla ilişkilendirilmektedir. Ana tanrıça kimliğiyle Ephesos’ta, doğum yapanlara yardım ederdi[22]. İÖ 1. binyılda farklı isimlerle (örneğin Hitit ülkesinde Hepat, Likya’da Leto, Frigya’da özellikle İÖ 5. yüzyılda yaygın şekilde Kybele[23] olarak) anılabiliyordu. Yarımada’daki kanıtlar nadirdir ancak olasılıkla tanrıçaya açık ismiyle adanan bir Hellenistik Dönem yazıtı (İÖ 2. yüzyıl) Selimiye’de[24], Pergeli bir Artemis rahibesinin mezar taşı (İÖ 5/4. yüzyıl) Loryma’da (Bozuk)[25] bulunmuştur[26]. Yine, Loryma’da, Soteira indikasyonu yani kurtarıcı sıfatıyla devşirme malzeme olarak bulunan yazıt (İÖ 1. yüzyıl) Bresson’a bakılırsa Artemisle bağlantılıdır[27]. Buna göre, Artemis Soteira’e adanan kutsal alanda dikilen bu taşın savaştan korunma isteğini yansıttığı ve/veya Rodos’tan buraya geldiği görüşü yaygındır[28].
En az Apollon kadar yer tutan bir figür, sağlık tanrısı Asklepius’tur[29]. Antik dünyada, belli başlı sağlık metropolleri arasındaki Kos, Epidaurus, Bergama, Knidos, Korent ve Atina’daki Asklepeionlar meşhurdu[30]. Kendine geniş bir yayılım alanı bulan Asklepius’a ithaf edilen ve bağışçılarını sıralayan bir tapınak ve bununla ilgili olarak demoslulara ait bir dekret (İÖ 3-2. yüzyıl kararnamesi) Syrna’dan (Bayırköy) raporlanmıştır[31]. Bugün, in-situ olmasa da olasılıkla bu çevrede bulunup Bayır Camii’nin girişine konan mermer blok, Kızlarçeşmesi denilen su kaynağının karşısındadır. Köy meydanındaki yaşı iki bin yıla yaklaşan çınar (Platanus orientalis), camii ve yanıbaşındaki en az çınar kadar yaşlı dev servi (Cupressus sp.) ve kadınlara vurgu yapan çeşmenin birlikteliği anlamlıdır. Dikkat çeken bir başka yazıt, esin perileri Musalar’ı anmaktadır[32]. Bu bağlamda Syrna, Apollon’un da işin içine girmiş olabileceği, sanatsal ve yaratıcılıkla ilgili bazı faaliyetlere ev sahipliği yapmış olabilir.
Syrna’da ayrıca bulunan ve dini misyonlu bir genosa ait izlenimi veren yılan kabartmalı girlandlı bir altar[33]; yanı sıra Thyssannos (Söğüt) ve Phoinix yazıtlarında isimleri geçen Asklepius rahipleri[34]; daha önceki çalışmalarda da vurguladığı üzere yörede turistik konumu ve tıpkı Angkor Vat’takilere benzeyen dev köklü günlük/ sığla (Liquidambar orientalis) ağaçlarının[35] katkı sunduğu ekolojik çeşitliliğiyle öne çıkan su kaynağı Turgut (Hydas) Şelalesi mesire alanı, ister istemez Yarımada’nın su ve şifayla olan olası ilişkisini gözler önüne sermekte ve dikkatleri sağlık kültüne çevirmektedir. Etnobotanik açıdan, bugün bile yüksek tıbbi değeri olup yağından istifade edilen ve antik Mısır’da iyi tanınan sığla ağaçları, pek tabii Asklepius ve Hygieia’nın[36] varlığına bağlanabilir. Dolayısıyla, “kutsal su” anlamındaki Syrna[37] kadar Hydas demosu da Yarımada’nın göbeğine yakın coğrafi konumuyla avantajlı görünmektedir. Anılan şelale, antik dönemlerden bu yana kullanılıyor olmalıydı[38].
Bybassos (Hisarönü) sınırlarındaki Kastabos kentçiği ve kutsal alanında, şifa dağıtıcı Hemithea inancı hüküm sürüyordu. İÖ 4. yüzyıla tarihlenen İon düzenindeki tapınağın önce Leto’ya adandığı belirtilmiş[39], sonrasında Hemithea’ya dikkat çekilmiştir[40]. Yine şifacı kimliğiyle özellikle doğum yapan kadınlara yardımcı olan Eileithyia kültü, Phoinix’te bulunmuştur. Aşağıdaki bölümlerde tartışılan iki ana figür, Hemithea ve Eileithyia olacaktır.
Hemithea
Hemithea/Amphithea[41] bir yarı tanrıçaydı. Doğrudan Hemithea adıyla zikreden Diodorus, hastalıkları iyileştirici gücü nedeniyle şifa dağıttığını, doğumda kadınlara yardımcı olduğunu, Khersonesos’ta ikamet edenlerce onurlandırıldığını söyler. Bunları, İÖ 3/2. yüzyılda yaşamış Rodoslu bir tarihçiden (Zeno?) öğrendiği söyleniyorsa da yeterli kaynağı yoktur[42]. Tanrıça hakkında fikir veren bir diğer kaynak Amos yakınlarındaki Bakıcak mevkiinde bulunan Gölenye stelidir[43]. Yanı sıra, Meis ve Kastabos’ta bulunan bir vazo kulpunda (İÖ 4. yüzyıl) adı geçmektedir[44].
Hemithea kültü, halk arasında Pazarlık olarak bilinen Kastabos ile müsemmadır. Diodorus yine ön sıraya yerleşerek kentçiğin Bybassos’a bağlı olduğunu, Karia Khersonesosu’nda yer aldığını net bir şekilde vermektedir[45]. Hatta uzaklardan gelip gösterişli adaklar adayan kafilelerden bahseder. Gölenye’de bulunan dekret (İÖ 2. yüzyılın ilk yarısı), yine kentçiğin Bybassos sınırlarında yer aldığından, kalabalıkların buradaki tapınağı iyileşme amaçlı ziyaret ettiğinden söz eder[46] ancak sağaltma alanları belirtilmemiştir. Bir diğer kanıt, Meis (Megista, Kastellorizo) Adası’nda bulunan bir Rodos kitabesidir[47]. Bugün Pazarlık ve çevresine, antik dönemdeki kutsiyeti nedeniyle hiçbir antik işgalcinin el sürmediği ancak civardaki köylülerin tapınaktaki mermeleri ve kurşun zıvanaları devşirme malzeme olarak kullandıkları düşünülmektedir[48]
Hemithea, Kastabos ve Tenedos’ta yeryüzünü simgeleyen ilahlardan biriydi ve adına şarap yerine, süt ve ballı[49] karışımlarla sunular yapılıyordu. Bu durum, mitsel kurgudaki acı deneyim yani üzüm bağlarını yerle bir eden bir domuz nedeniyle babalarından kaçıp serüvenin sonunda Apollon tarafından himaye edilen kız kardeşlerin halk söylencelerindeki yerine bağlanmaktadır. Yaşadığı sırada adı Molpadia olan Hemithea, babalarının emaneti küplerin kırılması sonucunda kız kardeşleriyle birlikte denize atlar, Apollon tarafından kurtarılarak kendisine ölümsüzlük bağışlanır[50]. Tanrı, bazı tıbbi mucizeler aşılayıp onu şifacı bir yarı tanrıçaya (hemi-thea) dönüştürerek bugün Gâvur Pazarı denilen tepenin düzlüğüne yerleştirir. Hemithea, doğum[51] sancıları çeken kadınlara yardım ederek onların ağrılarını hafifletmekte ün yapar. Kendini özellikle gece ifade eden tanrıça aynı zamanda bir çeşit hemşireydi[52]. Durumu ağır olanları ise uykuda sağaltırdı. Yarımadalılar, belirtilen düzlükte Hemithea adına bir mabet inşa etmişlerdir. Zamanla ziyaret alanı haline gelmiş, “adakçıların” yeri olarak nam salmıştır.
Eren Dağı üzerinde oturan Kastabos’a, iki buçuk kilometre kuzeydeki Hisarönü merkezinden ulaşılır. Sığ bir denizi olan Bybassos’un yanıbaşındaki liman (Kerdime ve Limanbaşı kumsalları), ziyaretçilerin bölgeye denizyoluyla ulaşmasına olanak sağlıyor olmalıydı. Hemithea Tapınağı ve çevresi hakkındaki ilk esaslı araştırma ve yayın, 1960 yılında, Cook ve Plommer tarafından yapılmıştır. Tapınak, gözlerden uzak, ana yerleşimin olmadığı bir noktadadır. Arta kalan temeller nedeniyle bugüne değin bir “tapınak kentçiği” statüsünde değerlendirilmiştir. Hemithea hakkındaki bazı bilgiler diğer araştırmacılarca da tekrarlanmaktadır[53].
Kastabos, tapınak, tiyatro, kutsal yol ve konut kalıntılarından oluşan bir yerdir[54]. Ancak, en geniş ve sofistike inşa edilen kısım tiyatro değil, kuşkusuz tapınaktı[55]. Peripteros planlı İyon düzenindeki 12x6 sütunlu yapı İÖ 4. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmektedir[56].
Hemithea, bilindiği kadarıyla Karia’da psikanalize giden yolları ören ilk sağlık tanrıçası olarak karşımıza çıkıyor. Denklerini daha erken Anadolu’da bulmak mümkün ancak Karia’nın, endemik bitkilerin bulunduğu bir alt sahada olması özelliğiyle de iatreionlarda sağaltımlar gerçekleştiriliyor olmalıydı. Şayet Hemithea hastaları uyku yöntemiyle iyileştiriyor idiyse yakınlarda bir yerlerde uyku odaları[57] olması gerekmez miydi? Bu kapsamda, tapınağın çevresindeki bazı yapıların, örneğin doğum odaları olabileceği yönündeki görüşler[58] nedense terk edilmiş, buraların tapınak görevlilerine ait olduğu düşünülmüştür. Tapınakta bulunan bir yazıt ilginç olmakla birlikte yine Hemithea ismini anmaktadır. Yazıt, son araştırmalarda Kızılköy sınırlarında olduğu öne sürülen Hygassos[59] demosundan Philondas oğlu Philion (İÖ 4-3.yüzyıl)[60] tarafından tanrıçaya ithaf edilmiştir. Diğer bir yazıtta ise Halikarnassos orijinli iki mimarın isimleri, Letodoros ve Ph…ni…? (İÖ 4-3. yüzyıl) geçmektedir[61]. Burası, aktif olarak kullanıldığı veya rağbet gördüğü en az iki yüzyıl boyunca özel ve dini anlam yüklenen kutsal bir mekândı[62].
Tarihî Coğrafya ve Etimolojik Sorunsal Işığında Bir Alternatif ?
Tanrıçanın izi, Kastabos ve Tenedos dışında Kilikya’da sürülebilir mi? Ceyhan[63] Nehri (Pyramos) kenarındaki, Neo-Hitit Krallığı’na bağlı Hemite[64]/ Amuda Köyü’nün[65] günümüzdeki adı Gökçedam’dır. Luvi dilinde Ana Tanrıça Kalesi olarak Ama-Uda’dan gelme ihtimalinden bahseden Umar’ın[66] saptaması doğruysa bu isim konuyu başka noktalara götürebilir. Bu kapsamda, köy ve yanındaki kalenin bir bütün olarak düşünülmesi gerekiyor[67].
Hemite Köyü’ndeki kale, yakınlardaki Kastabala/Hierapolis yerleşkesi/ kentçiğindeki kaleyi görebilen bir konumdadır. Buradan, oldukça stratejik bir alanda inşa edildiği anlaşılıyor. Kastabala’da[68], Roma döneminden kalma tanrıçaya adanmış olan bir strüktür nedeniyle Artemis kültünün[69] varlığına dair kayıtlar mevcuttur[70].
Kastabala Kalesi’nin sınırlarında ise tiyatro, dini alanlar ve hamam bulunur. Kastabala’nın Hemite yerleşkesiyle olan fiziksel yakınlığı tesadüfî olmasa gerek. Bazı yazarlara göre yerleşke, geç Orta Çağ’da hurma ve deniz ürünlerinin bol olduğu bir pazar yeri/alanı olarak anılmaktaydı[71]. Dikkate değer bir başka şey ise Hemite kalesindeki, ikonografik açıdan Hitit rölyeflerini andıran kabartmalardır[72].
Strabon tarafından Kastabala’da rahibelerin kor ateşler üzerinde çıplak ayakla dinî dans ve törenler yaptıklarına ilişkin verilen bilgi[73] tümüyle Kastabala’da bulunan bir yazıta dayandırılabilir. Yazıtta, İÖ 2. yüzyılda, Perasia Artemis’in[74] özdeşlerinden biri Hekate’nin[75] adı geçmektedir[76]. Kastabala’da ateşle ilgili bir gelenek var idiyse Artemis’in? atribülerinden biri olan meşaleden kaynaklanıyor olmalıydı[77].
Etimolojik açıdan, her iki kentçiğin adının “kas-taba” yani tapınak düzlüğü[78] kökünden gelmiş olması gerekir. Esasen Kastabos kelimesi Kastaba(la)’dan türemiş olabilir. Yani, Kastabala ve Kastabos, yalnızca topografik açıdan (külte bağlı konumlanma) ve cazibe merkezi bağlamında kalabalık buluşmalara sahne olmuş sosyal market yani “pazar” statüleriyle öne çıkmamakta, aynı zamanda etimolojik açıdan benzeşmektedir. Şu halde, her ikisi için de tapınak kentçik ifadesini kullanmak yersiz sayılmayacaktır. Her ikisi de kadınla var olan bereketin sembollerini, tanrıça kültleriyle temsil ediyor gibidir.
Eileithyia
Kökeni Minos uygarlığına dayanan kadınlara özel tanrıça Eileithyia (Ειλείθυια, İlithiya, “rahatlatıcı”), Bronz Çağı’ndan itibaren tanınmaktadır[79]. Eileithyia’nın, Yunan anakarası, Girit ve yakın adalarla ilişkisi İÖ 2. bin yıla tarihlenen ve Knossos’ta bulunan Linear B tabletlerinde “Eleuthia” olarak geçmesiyle de karşımıza çıkmaktadır[80]. Zeus ve Hera’nın kızı olarak doğum ve kadınlarla ilişkilendirilen ebe tanrıçadır[81]. Athena’nın doğumunda bulunduğunu tasvir eden Louvre Müzesi’ndeki[82] İÖ 6. yüzyıl tarihli siyah figürlü bir vazo[83] ve iki tanrıçanın kıyafetlerindeki benzerlik nedeniyle[84] de meşhur çiftin çocuğu olarak benimsenebilir.
Pindar’dan Aelian’a kadar pek çok yazar Eileithyia’ya yer vermiştir. Pausanias, Artemis ve Apollon’un doğumunda Leto’ya yardım için Delos’tan kalkıp geldiğini söyler. Ona göre Eileithyia da tıpkı Leto gibi bir Hyperboreios idi yani kuzeyden, muhtemelen oldukça soğuk iklimlerde, hatta kimi kaynaklarda Apollon’un çıktığı topraklarda yaşayan efsanevi bir halktan geliyordu[85].
Eileithyia, pek çok yerde “Artemis Eileithyia” ile eşlenmektedir[86]. Artemis’in Akdeniz dünyasında farklı sıfatları vardı[87]. Doğumun ve bereketin tanrıçasıydı ancak lakapları coğrafyaya göre değişebiliyordu. Eileithyia ile en çok tamamlandığı bölge Boioitia’dır[88]. Yine doğumdan sorumlu bir figür olarak[89] Delos’ta bulunmuştur[90]. Ayrıca, Euripides’in oyunu İphigenia Aulis’te, Lokhia Artemis (Λοχεία) özelliği geçer[91]. Artemis’in, Eileithyia ve Hekate ile bir noktada bağlanmasına araştırmacılar ayrıca vurgu yapmaktadır[92]. Eileithyia’nın Hekateyle eşlenmesini[93] veya ilişkilendirilmesini bulmak da şaşırtıcı değil.
Eileithyia’nın sıfatı nadirdir çünkü genellikle diğer tanrıçalar Eileithyia’yı epithet olarak almıştır. Bunlardan biri, Attika’da kullanılan ve “kolaylaştırıcı, sancıları rahatlatıcı” misyonlu Eukoline; diğeri ise çocukları ve gençleri himaye eden hemşire/Kourotrophos idi.[94] Burada dikkat çeken, yer yer Apollon ve Hermes’in[95] de Kourotrophos olarak hizmet vermiş olmasıdır[96].
İlginçtir ki Minos kültürünü takiben Miken hâkimiyeti süresince tanrıçanın adına Girit’te rastlanmamış ancak kutsanan bir ebe görünümünde küçük adakları ele geçirilmiştir. Bu, kuşkusuz Eileithyia haricinde herhangi bir kült figür olabilirdi. Öte yandan, Eileithyia’nın Roma’daki karşılığı ay ile yakından ilişkili ışık tanrıçası Lucina’dır. Bu dönemde de üreme ve doğurganlık sorunu yaşayan aileler ve kadınlar için referans alındığı anlaşılıyor. Ancak istemediğinde, doğumu engelleyen bir tanrıçaydı. Bu nedenle onurlandırılıp adına sıkça sunular yapılan bir figür[97] de olabiliyordu.
Ebe tanrıça Eileithyia, Olympia’da ve Amnissos’ta büyük ilgi görmüştür. Homeros, Odysseia anlatısında, tanrıçanın Girit’te, Amnissos yakınlarındaki bir mağarada doğduğunu söylüyor[98]. Mağaraların[99], ana rahmiyle ilişkisi düşünüldüğünde bu inanış şaşırtıcı değil. Tanrıça, Girit’te özellikle iki yerde, Lato ve Eleutherna’da oldukça güçlüydü. Tapınakları yalnızca Girit ve Kikladlarla sınırlı değildi. Sparta’da adına bir mabet inşa edilmiş, Apollon Karneios ve Artemis Hegemone ile birlikte tapınılmıştır[100]. Pausanias, pek çok kentin yanında Arkadia’daki tapınaktan[101], İÖ 5.yüzyıla ait bir yazıt Sakız Adası’ndaki tanrıça rahibelerinden söz eder[102]. Tanrıça, hayvanlar, yiyecek ve tütsünün yanında özellikle bal sunularıyla onurlandırılıyordu[103].
Eileithyia, görevleri bağlamında, Anadolu medeniyetlerinde de izler taşıyordu. Neolitik çağlardan Roma dönemine kadar daima var olduğu sanılmaktadır. Hititlerde, büyü ayini şeklindeki sağaltma yöntemleri, kadın figürlerce uygulanırdı. Hattuşa’nın bilge kadını/ kocakarı Tunnawiya ritüeli genellikle su eşliğinde gerçekleştirilirdi[104]. Diğer yandan, her ne kadar Minoslularla özdeş gibi görünse de Eileithyia’nın Luvilere, “Alauda/Arauda”[105] köküne dayandığı konusunda görüşler mevcuttur.
Apollon ve Eileithyia
Eileithyia kültünün Phoinix’te yer ettiği belirtilmişti. Eileithyia yazısının yanı başında Apollon’un varlığı dikkat çekicidir. Bu ikisinin birlikte bulunduğu sanktüere daha ayrıntılı bakılırsa:
Devşirme malzemelerle bina edilmesinden ötürü ilk gelen araştırmacılarca Bizans Kilisesi olarak adlandırılan[106] Apollon Tapınağı (naiskos)[107], kısmen bozulmuş temenos duvarları ve belirgin üç kapı lentosuyla Phoinix’in en korunagelmiş yapısıdır. Akropol ve aşağı yerleşimin kuzey sektöründe, Burgaz Tepe-Gökseriç mevkii arasında yer almaktadır. Antik yol, akropolden tapınağa erişim sağlamaktadır. Chaviaras ve Chaviaras tarafından Kislan Deresi (Kızlar/Kışlar?) olarak verilen[108] kurumuş suyolu kenarındaki düz bir teras üzerindedir. Yapı, 5000’lik paftalar dahil haritalarda görünmez. Kislan, yerel bir isim olmalıydı. Sonradan dikme olup olmadığına bakılmaksızın blok taşların yerleştiği duvarlar, yazıtlar ışığında İ.Ö. 250/101’e tarihlendirilmiştir. Temenos duvarlarında da devşirme taşlar kullanılmıştır. Tapınağın batı yönlü girişinde, duvarın iç yüzüne büyük harflerle kazınmış ΑΓΟΛΛΩΝΟΣΓΕ, biraz altındaysa aynı tarihi onaylayan EΛEIΘYAΣ[109] kaydı dikkat çekmektedir. Bresson’a bakılırsa Eileithyia, Lindos’ta ünik şekilde bulunan Artemisle[110] ilişkilidir. Apollon ve Eileithyia dışında çok aşınmış okunamayan bir başka yazıt daha bulunmaktadır. Phoinix’teki tüm diğer külliyatın tarihlendirme aralığına göre kontekst geniş bir çerçevede, İ.Ö. 4-2.yy’lara değin götürülebilir. Yani, tapınakta kullanılan bloklar orijinal alanda duruyorsa yine bu kült isimlerin varlığı (lokasyondan bağımsız), alana vurdukları damgayla ön plana çıkmış olmalıdır. Her halükârda, kilisenin tapınakla eş mekânda tutulması yeğlenmektedir. Veyahut eski tapınma alanı yakın çevrede olmalıydı. Dikkatli incelenirse bazı yapı malzemelerinin güneybatı yakasındaki bir kotta, yoğunlaştığı izlenebilir. Şayet tapınak, kilisenin bulunduğu noktada ya da yanı başında değil idiyse olası en uygun yakın alan, akropol ve Burgaz Tepe arasındaki boğaz düzlüğüdür ki bu mevkii bugüne kadar en az iki adet (ancak bir elin parmağını geçmeyecek kadar) piramidal monolit döküntüleriyle görüntü sergilediği için nekropol olarak anılagelmiştir. Ancak, basamaklı bazı taşlarla birlikte piramidal bloklar şehrin bu kısmını yalnızca bir nekropol yapacak şekilde iddiada bulunanlara[111] yetecek malzeme yoğunluğunu vermemektedir.
Tartışma
Hemithea’ya dair;
Somut bulgular tarihlendirme ve kontekste dayalı ilişkileri anlama açısından ne denli önemliyse her zaman tek başına yeterli değildir. Bu çalışmada, arkeolojik veriye ek olarak Anadolu’nun tarihi coğrafyası önemsenmektedir. Benzer bağlamda, kent adları, gerek coğrafyanın bir alt dalı olan topografya yardımıyla gerekse etimolojik açıdan mercek altına alındığında Karia’daki Kastabos ve Kilikya’daki Kastabala kale kentçiğinin (ortak bir ataya dayanmasa da) ortak kültürel kabullerden/ sosyolojik koşullardan ileri gelmiş olabileceği varsayılabilir. Luviler bu anlamda derin izler bırakmış olabilir. Ayrıca, burada, çapraz fonetik bir benzerlik de dikkat çekmektedir; o da Hemite yakınlarındaki Kastabala kentçiğiyle Hemithea ile özdeş Kastabos. Biraz dolaylı bir yorum gibi görünse de topoğrafyanın tanımlanmasındaki paralellikler anlamlıdır; her iki yerleşimin etimolojisi “kas-taba/ tapınak düzlüğü”[112] ifadelerine dayanıyorsa Luvi kökenli bir birliktelik sezilebilir. Diğer deyişle Umar, Kastabos’un Kastaba’dan türediğine işaret ederken pek haksız görünmüyor. Khersonesos’taki Kastabos da tıpkı Kastabala gibi kayalık bir doruğa, dağın tepesindeki düzlük bir alanda konuşlanıp adını Hemithea için tapkı görmüş mabede vermiştir. Öte yandan, yukarıda da değinildiği üzere, her iki yerleşkenin pazar yeri olarak kaynaklarda belirtilmiş olması (farklı kronolojiler temelinde dahi) tartışmaya açık ilginç bir ayrıntı olabilir.
Yer yer Artemisle özdeş tutulan Hemithea, tapınak kentçikleri Kastabos ve Kastabala’da eş işlevli figür kabul edilmiş olabilir. Şayet ikisinde de aynı şekilde tapkı gördüyse bunların uzak kodlarında Luviler lehine ortaklıklar arama gayreti hayalci olmamalıdır. Hemite kalesindeki, ikonografik açıdan Hitit rölyeflerini andıran kabartmalar, yerleşkenin yine Luvi bağlantılarına dair ipuçları gizliyor olabilir. Elbette daha potansiyel veriye, özellikle Kastabos’un da tıpkı Kastabala gibi Bronz Çağı ile ilişkisinin ortaya konulmasına ihtiyaç vardır.
Bazı araştırmacılara göre Yarımada’da Hekatomnid sülalesiyle bağlantılı ilk mabet Hemithea idi[113]. Ancak pek çok polis için dile getirildiği üzere, bu yapıyı doğrudan İonya Rönesansı’na bağlamak kestirmeci bir yanıt olabilir. Tarihlemesi İÖ 4. yüzyıl olarak belirlenmiş de olsa orijinal konumu daha eskilere gidiyor olabilir miydi?
Tanrıçanın, rüyaya yatırma ve uykuda terapinin[114] figürü olması, derinleştirilmek istenen konu çerçevesinde daha farklı bir anlam ifade etmektedir. Hemithea (adına hareket eden rahibe/rahipler eliyle) insanların rüyalarına girerek belki de birtakım telkinlerle[115] ve rüya sonrası yorumlar (enkoimesis) ve tedavilerle bugünkü anlamda psikoterapi[116] teknikleri uyguluyordu. Ayrıca, çocuk sahibi olmak isteyen kadınlara benzer yöntemlerle yaklaşıp yardım ediyor olabilirdi.
Eileithyia’ya dair;
Daha önce, Yunan pantheonuna ait Eileithyia’nın, Hemithea’nın Karia’daki asimile olmuş hali önerisi getirilmiştir[117]. Öte yandan, her ne kadar doğrudan bağlantılı olmasa da örneğin Stratonikeia[118] ve Lagina’yı[119] şereflendiren Karia kökenli ve büyücü kisveli Hekate’nin işlevsellik çerçevesindeki bağlantısı kayda değer olabilir[120]. Hekate de bir anne[121] statüsündeydi.
Tanrıçanın yılanlarla betimlenişi[122], Asklepius ile bağlantısı veya şifa kavramıyla olan ilişkisinin açıklanması açısından ipucu niteliğindedir. Kaldı ki, Aristides ve Pausanias gibi yazarlar, Asklepius’un farklı tedavi yöntemleri (özellikle Epadaurus iamata[123] serisi) arasında üremeye yardımcı olduğunu bildirmektedir[124].
Eileithyia’nın evlilik tanrıçası Hera ile bağlantısından ziyade bu çalışmayı, bereket ve kadın sağlığıyla olan ilişkisi ilgilendirmektedir. İyi doğum ve sağlıklı nesiller için tanrıçanın rızasına ihtiyaç vardı. Hera’nın direktifleri doğrultusunda yönettiği doğum sürecine dair bilgiler konu açısından yer tutabilir. Bir Hyperboreios olarak Apollon ile bağlantısının kurulabilmesi için en büyük destek, tanrıçanın adının Phoinix’te geçmesidir[125]. Eileithyia’nın kutsal alanlarına genellikle kadınların girme izni vardı, dolayısıyla ayinlerin düzenlenmesi, vb. rahibeler eliyle yürütülüyor olabilirdi[126]. Eileithyia’nın, Apollon’un çatısı altında, söz gelimi gebe kalamayan ya da sık sık bebek düşüren kadınlara yol gösterdiği veya Apollon Tapınağı’nın, bu konu özelinde kehanetlerde bulunulan bir kült alanı olması fikrine sıcak bakılabilir. Nitekim Hyberboreioslar, ki bir an için Eileithyia’nın dolaylı ilgisi olduğu varsayılırsa, şifalı büyülerle de ilişkili tutulurdu.
Yarımada, başta Phoinix, gebelik veya doğumla ilgili sorunu olanlara seçenekler sunuyor olabilirdi. Bu kapsamda, belki de kadın sağlığı noktasında, özel kürlerin uygulandığı yerlerde Eileithyia kültü bulunuyordu. Aynı zamanda yerli kadınların, önerilen süreler içinde gelip yerleştiği ve doğuma kadar kaldığı uzman bir “çatı” veya tapkı merkezi bağlamında ele alınabilir ancak böylesi pratikler hakkında yeterli bilgi mevcut değil.
Değinildiği üzere doğumu zorlaştırması da mümkündü[127]. Olasılıkla doğum yapacak veya gebe kalmak isteyen kadınlar, sürecin baştan sona iyi geçmesi için tanrıçaya adaklarda bulunuyordu. İkinci bir seçenekse tanrıçanın kutsal merkezlerinde, doğmuş veya doğmamış çocuklar için konaklamalı şifa aranmasıydı. Örneğin Phoinix’te, Ephesos’lu bir çocuğa ait mezar taşının bu durumla ilişkisi olabilir miydi?[128] İki olasılık olarak; mabetlerin ilgili tanrıçaya adandığı veya doğum sonrası bir çeşit vaftiz eylemine dönüşen ve çocuklarla ilgili adaklar adamak için gelinen yerler olarak kullanıldığı[129] öngörülebilir.
Her ne kadar, gebelik veya sağlıklı doğum amaçlı olanlar dâhil, polisler arası seyahatler, hac yolculukları ve özellikle Eileithyia adına yalvarmalar corpus kayıtlarından biliniyorsa da[130] (ki ilginç bir nokta, doğuma ilişkin konularda mabetler arası bir şebekenin varlığı ve bu konuya yine Eileithyia adının (ör. Paros, Delos, Girit’teki mağara veya tapınma alanlarında) damga vurmasıdır[131]), Phonix’e çok uzaklardan gelindiğini düşünmek hayli güç (aşağıda, “Genel Bakış” altında kısaca değinilmektedir). Bu çalışmada, yerel konularda çözüm üreten veya hizmet veren bir ibadet, adak, vb. alanı olduğu fikrine yakın durulmaktadır.
Phoinix’teki Eileithyia da tıpkı Hemithea için belirtildiği üzere, Artemisle ilişkili[132] olmalıdır. Phoinix akropolü ve Dağyeri-Sarıyurdu’dan raporlanan basamaklı yükseltiler[133] akıllara Loryma Artemis kült alanında bulunan basamaklı podyumu, Kybele kültünü[134] veya Lidya’daki muhtemel Pelops Tahtı[135] (efsanelere dayalı) benzeri fikirleri getirebilir. Bunlar Anadolu’da, özellikle Hellenistik veya öncesi dönemde dağlık ve kayalık alanlarda çokça uygulanmış ata yahut heros kültü tapınışlarından kaynaklanmaktadır. Loryma’da bulunup Artemisle eşlenen Soteira kültünün kimliğine ilişkin olarak bizi ilgilendiren taraf, Eileithyia ile olası bir bağlantıdır. Burada tek vurgulanabilecek nokta, “kurtarıcı” sıfatının, nadir de olsa Eileithyia’ya, örneğin Paros’ta atfedilmiş olmasıdır[136].
Apollon ve Eileithyia birlikteliğine dair;
Phoinix’te, Amos’ta ve Loryma’da rastlanan Apollon kültü, tanrının bölgede rağbet gören bir figür olduğunu gözler önüne sermektedir[137]. Phoinix’te eril ve dişil figürler aynı anda varlık gösterebilmiştir. Apollon ve Eileithyia’nın aynı tapınakta bulunması, esasen yapının, hangi dönemde kullanılmış olursa olsun, kırsal yaşama da hitap eden Apollon’un sağaltıcı yönü (Kourotrophos olarak çocukların/ gençlerin yetiştirilmesi için hizmet/destek vermiş olması fikriyle) onuruna inşa edilmiş olacağı çıkarsamasının yapılmasına olanak sağlıyor. Nitekim Phoinix’te, Ephesos’lu çocuk gibi Pythia oyunlarında derece alan bir çocuğa ait adak steli bulunmuştur[138]. Tüm bu yazıtlar, İÖ 3-2.yüzyıla tarihlendirilen yazıtlarla bir şekilde örtüşmektedir. Ancak elbette kronolojik bir birlik zorunluluğu yoktur.
Depremselliğe bağlı olarak belki de yerinde devşirilen yapıda her iki ilahın adı bulunuyorsa bu durum, Apollon ve Eileithyia’nın sağlık, hatta kadın sağlığı paydasında buluşmuş olabileceğine engel teşkil etmiyor. En kötü senaryoda, ilahların bloktaşlardaki isimleri yakınlardan veya farklı yerlerden taşınmış dahi olsalar Eileithyia’nın tekil varlığı kadınlara dönük bir kültün varlığını engellemiyor. Diyelim ki Apollon Tapınağı olarak bilinen kilisenin mevcut arazisinde her iki ilaha adanmış bir mabet önceden vardı, o zaman Eileithyia veya Apollon adına hareket eden rahibelerin varlığından bahsedilebilir mi? Olasılıkla hayır çünkü Phoinix akropolünde bulunan rahipler listesini[139] içeren yazıtta kadın görevlilerin mevcudiyetine dair herhangi bir gösterge bulunmamaktadır.
“Apollonos Pe” dizisi dikkate alındığında, Hermes’in Teselya orijinli kanatlı şapkası petasos/petasus[140], tanrının kırsalla ilgili alt kimliğini perçinlercesine Apollon Petasitas[141]’a işaret ediyor olabilir mi? Öte yandan, İ.Ö.3.yy’da Kamiros’ta karşılık bulan Pedageitnios (-nyos)’tan[142], Rodos Dor takviminde[143] kış dönemine denk gelen Apollon Petageitnios[144] nedeniyle Kamiros-Phoinix birlikteliğinden[145], yine Kamiros’tan da bilinen (Roma dönemi) Apollon Petasitas’tan[146] söz edilebilir. Ancak, “Peraia”lı (τό πέραν) bir Apollon’u adresliyor olması uzak ihtimal olarak görünüyor. Bu dizi şayet ağrı ve spazm giderici özelliği olan örneğin Petasitas hybridus (kabalak) bitkisiyle bağlantılı idiyse Apollon’un Eileithyia ile birlikte doğum sancılarını, migreni[147] ya da gebelikte migreni, vb. azaltmakta rol üstlendiği yönünde bir ilişki kurulabilir mi? Her ne kadar antispazmodik özelliği de olsa doğal yetişme alanları Karadeniz, yakınındaki nemli bölgeler veya su kenarları olduğundan[148] zayıf bir seçenek olarak duruyor.
Kurumuş dere kenarındaki Apollon Tapınağı’nın suyla ilişkisi olmalıydı. Belki de tapınağa gelip çare arayanlar çocuklarla ilgili adaklarını, literatürden de (ör: Paros’taki Eileithyia tapınağı) aktarıldığı üzere, genellikle bu suya atıyordu[149]. Ancak, ritüeller kimi zaman kutsal bir sudan içerek (çoğunlukla tapınağın yanındaki kaynaktı), suya girerek, kadınların elbiselerini suya daldırıp adaklarda bulunması ya da belli kayalara/minerallere dokunarak şifa aranması şeklinde olurdu[150]. Bu kapsamda, antik stel yazıtları (İÖ 4-2. yüzyıl), örneğin Epidaurus’taki[151] tapınakta uyuyarak Asklepius[152] ile konuşup dua eden kadınların veya Girit Lebena’da on beş yıldır çocuğu olmayıp tapınakta uyuması için karısını gönderen erkeğin, vb.lerin hikâyeleri de hatırlanabilir[153].
Genel bakış
Thyssannos’taki Asklepius rahiplerinin listesi (İÖ 4-2. yüzyıl) ayrı bir donedir. Yarımada’daki bir şifa yurdu, belki merkezi olan Syrna’nın ve şelaleyle birlikte Hydas’ın suyla birleşen öneminden bahsedilmiştir[154]. Syrna’daki Asklepius kültü bu çembere konulduğunda ise Yarımada’nın kendi çapında bir sağlık merkezi olduğu düşünülmelidir. Hatta kendi içinde yöresel seyahatlerin yapıldığı bir bölge görünüşündedir. Nitekim, Phoinix de yöresel ihtiyaçlara hizmet eden kırsal karakterli bir yerel şifa merkezi olmalıydı. Daha mikro bir yorum, Yarımada’nın çocuk sahibi olmak isteyenler için (olasılıkla bitkisel çözümlerin de sunulduğu) alternatif bölge olduğu düşüncesine sevk ediyor.
Antik dünyada, kadınlara doğumla ilgili konularda yardımcı olan figürler coğrafyaya göre değişiklik gösterebiliyordu. Artemis, Hera, Aphrodit, Ariadne, Leto hatta Hermes ve Zeus yalnızca bazılarıydı ve hepsi farklı lakaplar alıyordu[155]. Hemithea rahibeleri, hastalara, gerek uyku verici ilaçlarla onların gevşemelerini sağlayarak gerekse hakikaten uykusuzluk sorunu çekenlere çarkıfelek çiçeği (passiflora) [156], melisa, papatyagiller, siyah gelincik gibi veya bilhassa adaçayı gibi yörede yetişen yatıştırıcı/ hafif sedatif özelliği olan bitkilerle tedavi ya da bir çeşit enkoimesis (uyku ve rüya ile tedavi- bir çeşit rüya tabirciliği) uyguluyor olabilirdi[157]. Enkoimesis için haliyle önce sedatif preparatlar veriliyor olmalıydı. Bu tür tedavilerin Asklepionlarda[158] uygulandığı bilinmektedir. Özellikle üreme ve doğurganlığın arttırılması için gelincik kapsülleri, acıya tolerans ve uykusuzluk için Akdeniz ve Ege’de de kolaylıkla bulunan patlıcangiller (solanaceae) familyasından adamotu (Mandragora officinarum) gibi bitkilerin özel karışımlarla hazırlandığı kaydedilmelidir[159]. Etnobotani çalışmaları kapsamında Hititler dâhil İÖ 2. binyıldan bu yana iskân edilen ve Pyramos’a 10-12 km uzaklıktaki ve Hemite Kalesi’ni uzaktan gören Tatarlıhöyük’ten[160] raporlanan ağrı kesici, uyuşturucu ve sakinleştirici özellikli mandragoranın[161] izleri anlamlıdır. Morfolojisi insana benzetilen bitkinin, insan ruhuna zarar vereceği düşüncesiyle köpekler yardımıyla söküldüğü önerilmiştir ki bu noktada akıllara sembollerinden biri köpek (meşale[162], ateş ve ay gibi) olup farklı otlarla büyüler yapan Hekate[163] gelebilir.
Kısacası; Kastabos’taki Kastabeia festivali aynı zamanda tanrıçanın onurlandırıldığı bir çeşit sağlık “turizmi”nin tezahürü olmalıydı. Bu gibi festivallerde, halk ziyafetlerinin yanında kadınlara kokulu yağlar gibi armağanların[164] da verildiği bilgisi mevcuttur. Festivaller haricinde, Lokman Hekim veya Dioskorides’in tıp alanında damgasını Kilikya örneğindeki gibi, büyü veya sedatif amaçlı faaliyetlere girdi olan bitkilerin kullanım şekli ve tarifi en az Hititlerden itibaren uygulanıyordu. Karialı sağaltıcılarca benzer formatlarda içselleştirilmiş olmalıydılar. Nitekim günümüz Karia’sı da bir şifa yurdudur. Kastabeia festivali, sağlık arayışında fırsata bürünmüş olabilir. Halk tarafından Pazarlık olarak anılması tesadüf eseri olmasa gerek. Benzer şekilde, kimi kaynaklarda Artemisle eşitlenen Eileithyia düşünüldüğünde, tanrıça da görece Kastabos’a uzak mesafedeki Phoinix Apollon Tapınağı’nda eşdeğer hizmetler veriyor olmalıydı. Hellenistik Dönem’in ortalarına doğru Rodos hâkimiyeti kendini daha çok hissettirmeye başlayınca Hemithea’yı Eileithyia bile ikame etmiş olabilir.
Gebelik isteyen misafirler dâhil uzaklardan gelen yabancılar, tedavi amacıyla Yarımada’yı ziyaret etmiş olabilir miydi? Bunun yanıtı, farklı polislerin vatandaşı olan insan/çift isimlerinde saklı olabilir. Örneğin, Kasarae’da, Asardibi’ndeki bir kilise kalıntısında ele geçen yazıtta, Asklapiastai konionunun/birliğinin onurlandırdığı Ephesoslu iki yabancı çiftten (İÖ 2. yüzyılda, Asklapiastai Theoneioi tarafından onurlandırılan Thessalyas ve eşi Selgeli Zenon) bahsedilmektedir[165] Thessalyas ve Zenon, Yarımada’ya sağlık amacıyla gelip bazı faaliyetlerde bulunmuş olabilir miydi? Bu gibi zorlama bir düşünce biraz abartılı kaçabilir çünkü sosyal veya dini birlikler genellikle Rodos ve çevresinde faaliyet gösteren ve yaşayan yabancıların üye olduğu ve düzenli bağış yaptığı (yerli elitler dâhil) oluşumlardı. Kısacası, yerli ve özel dini bir birliğe girmelerinden ötürü, bu ve benzeri yazıtların çiftler adına dikildiğine dair görüşler mevcuttur. Gurbetten gelen insanlar, birliklere, kendilerini evlerinde hissetmenin verdiği güvenle girerdi. Birliğe üyelik ödentileri nedeniyle vefat ettiklerinde mezar taşları koinon tarafından hazırlanarak onurlu bir şekilde defnedilirdi. Memleketlerinden uzakta ölen bu insanlar, öldüklerinde cenazeyle ilgili işlemlerin tam anlamıyla yerine getirildiğinden emin olmak için dini birliklere güven motivasyonuyla yanaşmış olmalıdırlar[166]. Bunların önemli bir kısmı, hayırsever (euergetes) olduklarından, birlikleri tarafından çokça onurlandırılmışlardır.
Bununla birlikte, Rodos ve periferisine iktisadi entegrasyon amaçlı gelenlerin sayısı azımsanmamalıdır. Bu gibi üyelikler de (yerli veya yabancı) meritokrasinin ya da tıpkı meslek odaları mantığıyla meteklerin, bağlı olunan polis tarafından kaydedildiklerinin bir göstergesi olmalıydı[167]. Kamiros’taki Asklapiastai bunlardan yalnızca biriydi[168]. Ancak, örneğin Yarımada’da ele geçirilen yabancılara (özellikle karı-kocaya) ait mezar taşları, büyük bölümünün bölgeye, özellikle Tymnos’a ticaret amaçlı gelmiş olabileceğinin sinyallerini vermektedir[169]. Anlaşılan o ki yabancılara ait epigrafik malzemenin, en azından büyük bölümünün, Hemithea kültüne adanan genel katılımlı festivaller gibi veya sosyal-dini içerikli buluşmalar için gelenlere ait olduğunun iddia edilmesi rasyonellikten uzak olurdu. Ayrıca, Yarımada’nın ortak kültü[170] olarak ele alınmasına rağmen adına, Kastabos dışında, hatta “Panionion” benzetmesiyle dini ve siyasi buluşma için bir başka toplanma yeri olduğu öne sürülen (halk arasında Küdür denilen alanın arkası) Kıran Gölü kutsal alanında[171] da rastlanması beklenirdi.
Söylencelerde, doğum yapmaya veya gebelik dilemeye gelen kadınlara hitap eden bir yer, Yarımada’nın doğusundaki Amos’a yakın kıyılardaki Gerbekse/ Gerbekilise/ halk arasında Gebekse[172] ya da İlimar Kilisesi (5-11. yy.lar)’dir. Geç Antikite’den süregelen doğumla ilgili inanışların kaynağında tanrıça Hemithea inancı etkili olmuş olmalıdır. İÖ 4. yüzyıl tekniğiyle örüldüğüne dair izlenimler veren orijinal bir kutsal alan üstünde yeniden kurulan Gebekse[173] bu anlamda dikkate değerdir.
Sonuç
Karia’da ilahlar farklı platformlarda ve amaç ve şekillerde içselleştirilmiştir. Yarımada, Rodos hâkimiyetindeyken dahi yerel değerlerini koruma dürtüsüyle Karia veya Anadolu’nun hafızasından gelen tanrılarını farklı lakaplar vermek suretiyle (ör: Tymnoslu Zeus Kataibatas, Amoslu Apollon Samnaios) yüceltmeye çalışmıştır.
Eski dünyanın büyük ve rakip tıp okullarından Kos ve Knidos[174]’un uzantıları olabilirdi. Yarımada’yı bu sirkülâsyona katmak için doğrudan ya da dolaylı, zaman zaman silik de olsa göstergeler mevcuttur. Tamamında değilse bile bazı sağlık köyleri özel anlamlara sahip olabilirdi.
Hemithea, Karia kökenli tanrıçaydı. Yarımada’nın orijinal kültü ve dinamosu olarak İÖ 4. yüzyıldan, hatta daha erken dönemden itibaren etkili olmuş, belki zamanla yerini Rodos’un daha “baskın” olduğu güneyde, Eileithyia’ya bırakmış ya da ona dönüşmüştür. Ada’nın bölgedeki hâkimiyetini kaybetmesinden sonra Hemithea Tapınağı ve kültü eski cazibesini kaybetmiştir. Depremler (örneğin İ.S.365’te yarattığı yıkım)[175], nüfus hareketleri, Roma etkisiyle pagan unsurların yok oluşu gibi temel nedenlerle ortadan kalkan ana kültlerle Yarımada daha da ıssızlaşmıştır.
Gerek Hemithea gerekse Eileithyia, Artemis’in kuzeydeki ve güneydeki farklı tezahürleriydi. Eileithyia, Hemithea’nın Hellenistik Dönem’de Helen etkisi altında kitlesel olarak benimsenmiş yeni benzer/ diğer hali olabilirdi. Şayet böyleyse farklı kullanılan sıfatlarına ilişkin olarak Soteira takısı aldığı yerde trans-ilah olabiliyordu. Benzer bir durum bugün, Hemite denilen Kastabala kentinde de varlık bulmuştur. Bunların kökleri kadim Anadolu inanışlarında bulanabilir.
Tanrı ve tanrıçaların misyonlarındaki benzerliği yaşatma çabasının bir örneği de eril dişil birlikteliğinde görülmektedir. Güneyde Eileithyia ve belki eşlendiği Artemis, Yarımada’da kendine oldukça geniş bir tapınım alanı bulmuş olan kırsal Apollon ile ilişkiliydi.
Kastabos ve Kıran’daki tiyatro ve tiyatro benzeri yapılar ekseninde bakıldığında bu gibi merkezlerin geniş katılımlı buluşmalarla ulusal merkezler olduğu ve “sağlık turizmi”ne hizmet ettiği fikri belirgindir. Tiyatro, kuşkusuz Kastabeia festivali kapsamındaki etkinlikler için, belki dayanışma ruhu ve sosyal bağların kuvvetlendirilmesi amacıyla ve hatta hastalıklara neden olan kötü ruhların kovulması için hizmet veriyor olabilirdi. Ancak, şifa konusu yalnızca uyku terapileri ve bebek-doğum beklentisiyle sınırlandırılamayacak kadar geniş bir konu ağında can çekişebilir. Yani, pek çok şey ayrıntıda gizli olabilir. Bunda Karia’nın şifalı bitkileri ve Anadolu’nun, en az Luvilerden bu yana kadim geleneklerine olan ortaklığı etkili olmuş olmalıdır. Hititlerdeki gibi Karialılar da, fizyolojik-psikolojik sorunları uykuda tedaviyle, rüya tabiri gibi tedavilerle hatta büyülerle, ancak bunları toksik etkilerinden arındırdıkları bazı özel bitkisel karışım/ desteklerle çözmeye çalışıyor olmalıydı.
Özetle; Tarih boyunca gözden uzak, kırsal nitelikli, yıldızı diğerleri gibi hiç parlamamış olan ancak zaman zaman sosyal buluşmalar için cazibe merkezi haline bürünebilmiş Yarımada, “kendi çapında” bir şifa merkezi olmalıydı. Kadın ve çocuk sağlığı, üreme, düşük veya (rahat) doğumla ilgili konular, sedatif preparatlarla hızlandırılan uykuda tedavi, enkoimesis, tanrıçalar adına yapılan şifalı büyüler, psikoterapi, hatta suyla tedaviler belli başlı uzmanlık alanları olmalıydı. Bununla birlikte, bölgenin ortak hafızası ve kökleri, Hemite yakınlarındaki Kastabala kentçiği ve Hemithea ile özdeş Kastabos gibi güçlü örnekler dikkate alındığında Anadolu’nun görece uzak Bronz Çağı yerleşimleriyle bağıntılı olabilirdi. Dolayısıyla Yarımada’nın, pek çok kontekstte, Bronz Çağı ile ilişkisinin ortaya konulması bir ihtiyaçtır.
Farklı epithetler altındaki ilahların misyonlarındaki benzerliği yaşatma çabası, Karia ile sınırlı olmaksızın Anadolu medeniyetlerinin “bağlantılı” halini ortaya koyan önemli araçlardan biri olmuştur. Hemithea ve Eileithyia dönüşümü (?) veya sonraki süreçte bir süreliğine eşzamanlı birlikteliği, Hellenleşmeye rağmen bazı dinsel ve sosyal korumacılığın varlığına işaret ediyor olabilir. Bunun yanında, özellikle Asklepion kültü, izole kalma konusunda belki de diğerlerine nazaran daha başarılı olan olasılıkla Kar kökenli Syrna yöresi gibi alanlarda, bölgenin sağlık dünyasına sunduğu alternatif katkıya/ yörenin o konudaki uzmanlığına işaret ediyor olabilir. Yani, Yarımada’nın Hellenleşmesi ile her şey tamamen yok olmuş değildi. İonya Rönesansı olarak adlandırılan kavram ise bu süreçte, belki de yalnızca pek çok sanatsal ve sosyal atılımı mümkün kılan katalizör zaman dilimiydi. Malzeme her bakımdan hazırdı, sadece şefler değişmişti.
Teşekkür
Çalışmada geçen bitkisel isimlerin bilimsel karşılıklarının ve taksonomideki yerlerinin gözden geçirilmesine ilişkin olarak değerlendirme ve önerileri için Orta Doğu Teknik Üniversitesi Biyolojik Bilimler Bölümü’nden Prof. Dr. Musa Doğan’a özel teşekkürlerimi sunarım.