Giriş
Demirkapı/Arılı Yaylası kaya resimleri, Artvin ili, Arhavi ilçesinin 20 km, Arılı Yaylası’nın 6,5 km güneybatısında, denizden 2200 m yükseklikte, Namazgâh adı verilen kayalık bir alanda bulunmaktadır (Foto I). Kayalık alanın hemen aşağısından Sarıgöl-Arhavi yayla yolu geçmektedir. Yolun batısı ormanlık olan vadi tabanı ile birleşir. Güneybatı kısmındaki Kaçkar Dağları’nın zirvesi, karlarla kaplı olup, vadi buradan akan kar suları ile beslenmektedir. Vadinin doğu kısmında Kayadibi Yaylası yer almaktadır.
Geçmişten günümüze bölgenin sosyo-ekonomik yapısı hayvancılığa göre şekillenmiştir. Kaya resimlerinin bulunduğu alan, yaylacılık faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı bir bölgedir. Yerel yol ağları bölgedeki yaylaları birbirine bağlamaktadır. Kafkaslar ile Doğu Karadeniz arasındaki önemli geçiş güzergâhlarından birini oluşturan bölgenin, hemen doğusundaki Kaçkar Dağları’nın zirvelerinden eriyen karların beslediği sular, bugün dahi yaylacılık faaliyetleri için hayati derecede önemlidir. Kaya resimlerinin olduğu bölgenin hem Batum-Gürcistan Kafkasya bağlantısı, hem de Yusufeli-Uzundere-Erzurum yaylalarına bağlantısı, Eski Çağ’dan itibaren yöredeki göçer kültürlerin yayılım alanının belirlenmesi açısından önemlidir. Orta Asya bağlantılı olduğunu düşündüğümüz göçer kültürlerin yayılım alanlarının tespitine yönelik 2019 yılı çalışmalarımızda Kaçkar Dağları’nın hemen güney yamaçlarında Yaylalar mevkiinde tespit ettiğimiz bağımsız kurgan yapıları, bu yayılımın bölgedeki varlığını ortaya koyar[1] . Göçer toplumların göç güzergâhlarında karşımıza çıkan petroglif alanlarında, kurganların da yer alması kurgan toplumları ile petroglif yapan topluluklar arasında bir bağ olduğunu ortaya koymaktadır. Kazakistan Tamgalısay petroglif alanlarında mezarlıkların olması, Özbekistan Sarmışsay kaya resim alanında birçok kurganın ve sunağın yer alması, yakın bölgemizde ise Kars Digor/Dolaylı kaya resimlerinin olduğu kayalığın hemen üst kısmında pek çok kurganın bulunması bu topluluklar arasındaki bağı açıklamamıza yardımcı olmaktadır[2] .
Demirkapı/Arılı kaya resimleri, bir dağ silsilesinden zamanla kopan iri taşların oluşturduğu geniş bir kuşak üzerindedir (Foto II). Petroglifer, bu vadinin 2200 m ile 2600 m arasındaki kısmına serpilmiş durumdadır. Bu görüntüsü ile resimlerin olduğu alan Kırgızistan’daki meşhur Saymalıtaş Vadisi’ni andırmaktadır[3] . 2021 yılında A. Ceylan başkanlığındaki bir ekiple Saymalıtaş kaya resim alanında çalışma imkânı bulduk. Saymalıtaş kaya resim alanı ile Demirkapı kaya resim alanındaki jeolojik ve morfolojik benzerlik bizleri hayrete düşürmüştür. Yazın bile kar yağışının olduğu yüksek yerlerdeki bu resim alanlarını, sadece jeolojik benzerlik ile açıklamak yeterli değildir. Kayalardaki tasvirlerin benzerliği, yapım teknikleri ve tematik sahneler bu iki kaya resim alanındaki öne çıkan diğer benzer noktalardır. Çalışmamıza konu olan kaya resimlerinin benzer örneklerine yakın coğrafyadaki Doğu Anadolu bölgesinde Erzurum[4] , Kars[5] , Ardahan[6] ve Hakkâri[7] ’de rastlanır. Bununla birlikte Nahcivan[8] , Azerbaycan[9] , Ermenistan[10] ve İran[11], kaya resim sanatının devamlılığı bakımından Orta Asya bozkır kuşağı ile Anadolu arasındaki geçişi sağlarlar. Doğu Anadolu başta olmak üzere Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yer alan kaya resim alanları hakkında kesin bir kronoloji olmamakla birlikte, Paleolitik Çağ’dan başlayıp Erken Demir Çağ’a kadar yapıldıkları konusunda çeşitli çalışmalar vardır[12].
Demirkapı/Arılı Yaylası kaya resimleri ilk kez O. Hacıoğlu tarafından kamuoyuna duyurulmuş, fakat detaylı bilimsel çalışmalar yapılmamıştır[13]. 2019 yılında başkanlığımda gerçekleştirdiğimiz “Artvin İli ve İlçeleri Yüzey Araştırmaları” kapsamında yaptığımız çalışmalarda, 11 adet kaya üzerinde 56 adet çeşitli konuları içeren resim tespit edilmiş, fotoğrafama ve çizim çalışmaları tarafımızdan yapılmıştır[14].
Resimlerin olduğu kaya yüzeylerinin, yağmur, kar ve doğal sebeplerden ötürü parçalandığı ve kaya yüzeylerinde çatlakların olduğu görülmüştür. Kaya resimlerini daha sistematik bir biçimde belgelemek için her bir taşa ayrı numara verdik ve çizimleri yaparken her kayanın üzerindeki resimleri de ayrı şekilde numaralandırdık. Bu şekilde sonraki yıllarda belki de yer değiştirecek olan başka resimleri bulduğumuz zaman, karışıklık olmayacağını düşündük.
Kaya resimlerindeki tasvirlerin bir kısmının kazıma/vurma tekniği ile bir kısmının ise gagalama (pecket) yöntemi ile yapıldığı anlaşılmıştır. Kaya resimlerinde dağ keçisi motif, hareket halinde yapılmış abartılı boynuzlu geyikler, av ve tuzak sahneleri, güneş kursu ve süvarilerden oluşan çeşitli kompozisyonlar yer alır. Ayrıca örneğine daha önce Anadolu’da rastlamadığımız özenle çizilmiş olan balık resimleri de ayrı bir yer tutar.
Kaya Üzerindeki Figürler ve Anlamlandırılması: Kaya resimlerinin bulunduğu alan hem denize hem de yayla kültürüne açık bir yer olma özelliği taşıdığı için bu iki yaşama dair mistik veriler sunmaktadır.
I No.lu Kaya: Demirkapı/Arılı mevki kaya resimlerinin en yaygın olduğu ana kaya kütlesinin boyu 1.80 cm genişliği ise 1.70 cm’dir. Kayanın alt kısmında başka bir yerden koparak gelmiş bir kaya parçası yer almaktadır. Petrogliferin kaya kırılmadan önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Kayalık alanın durumuna göre pastoral hayatın işlenmiş olduğu sahneler daha çok I no.lu kayanın üst kısmında toplanmıştır. Kaya üzerinde 25 adet figür yer almaktadır. Figürler, aynı elden ve vurma/ kazıma tekniği ile yapılmıştır (Foto III-Çizim I-II-III-IV).
I No.lu kayada çizilmiş zikzaklar ve çeşitli figürler, bölge coğrafyasının resmedilmesinden başka bir şey değildir. Dağlar, yollar, tepeler, dereler, detaylı bir şekilde adeta bir ressamın tualine işlediği gibi kayaya işlenmiştir. I no.lu kaya üzerindeki resimleri iki şekilde anlamlandırdık: Birincisi, burasının tören sahnelerinden birkaç örneği barındırdığı için bir kült alanı/tören yeri olduğu yönündedir. İkincisi ise, burada yaşayan insanların günlük hayatlarını resmettikleri bir çeşit yurt/yaşam yerinin merkezi olduğu yönündedir.
I No.lu Panonun Yorumu: Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi panoda 25 adet resim yer almaktadır. Pano genel itibari ile çok fazla tahribata uğradığı için bazı resimler tam olarak anlaşılamamaktadır. Kaya resim alanı yaylacılığa uygun bir bölge olduğu için, panoda daha çok pastoral bir hayat anlatılmaya çalışılmıştır. Bunun yanında resimde çevre bölgelerdeki petrogliferde rastlamadığımız balık motif de ön plana çıkmaktadır. 2-5 numaralı balıkların yüzer halde resmedildiği, 23 numaralı balığın ise daha büyük ve öldürülmüş olduğu göze çarpmaktadır. Bunun yanında yine panodaki 12 no.lu figürdeki şaman ayini sahnesi de dikkati çekmektedir. Bu sahne, Arılı resimlerinin köken konusuna sağlam bir delil olabilecek özellik göstermektedir. Dağ keçisinin üstünde ellerini iki yana açmış, dünyalar arasında yolculuk yapan şaman tasviri, Avrasya kıtası petrogliferinde sıkça rastlanan bir figürdür[15]. Zikzaklar, kayayı üç parçaya ayırmış gibidir. Bu zikzakların bölgeye ulaşan yolları ve dağları simgelediğini tahmin etmekteyiz ki; kaya resim alanının topoğrafik yapısı da bu durumu doğrulamaktadır. Zikzakların arasında kalmış labirente benzeyen dairelerden oluşmuş şekiller de, panodaki sahneyi ilginç hale getirmektedir. Bu şekillerin neye benzediği konusunda net bir şey söylemek mümkün olmamakla birlikte, oba büyükleri için yapılmış kurgan olma ihtimalleri vardır.
II No.lu Kaya: 2 no.lu kaya üzerinde 4 adet figür yer almaktadır. 1 no.lu figür tam olarak anlamlandırılamamaktadır. 2 no.lu figür, kanatları orantısız bir biçimde yapılmış bir kuştur. 3 no.lu resim yılanın üzerinde çizilmiş kafası olmayan antropomorfik bir figür, 4 no.lu resim ise mantar şapkalı antropomorfik bir figürdür (Foto IV-Çizim V).
III No.lu Kaya: 3 no.lu kaya 1 no.lu kayanın 20 m aşağısındadır. Kaya yuvarlanmanın etkisi ile deforme olmuştur. Kaya üzerinde 5 adet figür tespit edilmiştir. Büyük çoğunluğu geyiklerden oluşan kayanın yüzeyi oldukça tahrip olmuştur. 1 no.lu resimdeki geyiğin boynuzları arkaya doğru ve gövde ile orantılı bir biçimde çizilmiştir. Çizgi tekniğinde profilden çizilen geyiğin ön iki ayağı ileriye doğru korkar bir şekilde hamle yapar gibidir. 2 no.lu geyiğin boynuzu daha kısa ve dikine çizilmiştir. Ön ayakları 1 no.lu resimden daha uzun olan geyik, tıpkı 1 numaralı resimde olduğu gibi ileri doğru ürkek bir hamle içerisinde gibidir. 3 no.lu geyiğin diğer ikisine nazaran daha orantısız olduğu, arka ve ön ayaklar arasında bu orantısızlığın daha fazla olduğu görülür. Ön bacaklar daha zayıf, arka ayaklar ise daha kalın çizilmiştir. Boynuzlar ileriye doğrudur. 4 no.lu resim, 3 no.lu geyiğin altında muhtemelen ressam tarafından cepheden çizildiği için ölü vaziyette ve ayakları yukarı doğru olan bir hayvana benzetilmiştir. 5 no.lu resim ise muhtemelen kırık bir ağaç parçasına benzemektedir (Foto V-Çizim VI-VII).
IV No.lu Balıklı Kaya: 7 no.lu kayanın hemen 10 m aşağısında alt tarafı kırık 60x130 cm boyutundaki bir kaya üzerinde 9 adet figür tespit edilmiştir. Kaya üzerindeki figürler, Anadolu’da daha önce hiç karşılaşmadığımız bir kompozisyon içermektedir. Kaya üzerinde 7 adet balık ve iki adet sandal/kayık figürü yer almaktadır. Balıklardan 6’sı batıya doğru hareket ederken çizilmiş, 9 numaralı balık ise aksi yönde çizilmiştir. Balıklardan 6 numara ile belirtilen olan en büyük; 5 numara ile belirtilen ise en küçük olanıdır. Balıkların tamamı yüzgeçli ve hemen hepsi yüzerken resmedilmiştir. 7-8 numarada belirtilen çizimde sandallar içinde 4’er insan tasvir edilmiştir. Bu kayada balık avı sahnelenmiş olmalıdır (Foto VI-Çizim VIII-IX).
V No.lu Kaya: 10 no.lu kayanın 5 m kadar batı tarafında bir sandal/kayık ve hemen onun altında kulakları yukarı doğru dik bir biçimde tasvir edilmiş, kuyruğu dik ve ön ayaklardan sağdaki biraz kısa çizilmiş bir yaban eşeği yer almaktadır. Sandalın içinde insanları tasvir etmek için baştan birinci ve sondaki figürler oldukça belirgin bir biçimde çizilmiştir. Bu şekilde içinde insan taşıyan sandal figürlerine Sibirya’nın bazı yerlerinde de rastlanır[16] (Foto VII).
Kimi araştırmacılar üstlerinde insan bulunan mavna tasvirlerinin, yeraltının ya da ölüler dünyasının cisimleşmiş hali olan büyük bir elk figürünün yanında yer bulduklarını ifade ederler. Hoppal’a göre bu gemiler ya da sandallar ölülerin ruhlarını öteki dünyaya götüren sembollerdir[17] (Çizim X-XI). V No.lu kayada da kayık, yabani bir eşekle tasvir edilmiştir (Foto VIII-Çizim XII).
VI No.lu Kaya: Kayalık alanın en alt kısmında, yani yola bakan tarafta, yarıdan fazla kısmı toprağa gömülmüş ve üst tarafı konturlu bir taş üzerinde 10x15 cm ebatlarında ortadaki merkezden radyal ışınlarla tasvir edilmiş bir güneş kursu yer almaktadır. Bölgeye çok yakın olan Şenkaya Kaynak Köyü[18] kaya panolarında, Kars Doyumlu’da[19], Erzincan Kemaliye Dilli Vadisi’ndeki[20] kaya resimlerinde güneş kursuna rastlanmıştır. Ancak belirtilen kaya resim alanlarındaki güneş kursu bağımsız bir şekilde resmedilmişken, buradaki güneş kursu 5 çizgi arasında tam ortaya konumlandırılmış çizgisel bir platform üzerinde resmedilmiştir. Bu çizgilerin oturtulduğu nesne, bir ocak da olabilir, ateş kültü ile alakalı başka bir şey de olabilir. Nitekim kaya resim alanında yer alan ve daha belirgin bir biçimde yapılmış başka bir güneş kursunun varlığı, buradaki kozmik inanışlarla ilgili bir düşünceyi yansıtmış gibidir (Foto IX-Çizim XIII).
VII No.lu Kaya: 6 no.lu kayanın 5 m kuzey tarafında üzeri karla kaplı olan yassı bir taşın doğu tarafında koşar vaziyette bir at tasviri yer almaktadır. Atın yüz kısmı gövdeye kıyasla orantısız bir biçimdedir. Kuyruğu düğümlenmiş gibidir. Arka ayakları oldukça düz ve çizgisel bir profil vermektedir. Avrasya kaya resim sanatında bu şekilde yapılmış at tasvirlerinin Erken Tunç Çağı’ndan itibaren ortaya çıktığı görülür[21]. Avrasya kıtası ve özellikle Güney Sibirya-Moğolistan kaya resimlerindeki çeşitli hayvanların resimlerinin evrimini inceleyen Macar bilim adamı M. Hoppal, güneş, geyik, at, boğa, dağ keçisi, doğum, savaşçı, koyun, yılan, simgelerinin kronolojisi ile ilgili verdiği tablo, bu tür resimlere pek çok açıdan ışık tutar[22]( Çizim XIV). Bizim burada tespit ettiğimiz at figürü ise, üslup bakımından en çok Ardahan Başköy kaya resimlerindeki at tasvirlerine benzer[23](Çizim XV). Başköy’deki at figürlerinin kuyrukları daha uzun, gövde kısımları düz çizilmişken, buradaki figürde atın sırt ve gövde kısmı daha yayvan ve basık bir biçimde çizilmiştir. İki ayrı resimde de ortak olan öge, yapım tekniklerinin aynı (kazıma-vurgu) ve ikisinin de hareket halinde olmalarıdır (Foto X-Çizim XVI).
VIII No.lu Kaya: Tanımlanamayan bir hayvan. Arka iki bacağı simetrik bir biçimde ve orantılı şekilde yapılmış, kuyruğu içe doğru kıvrılmış, üst kısmı da sanki bir yırtıcı kuşun gövdesini andırmaktadır. Bununla birlikte tam olarak anlamlandırılamayan bir hayvan figürüdür (Foto XI-Çizim XVII).
IX No.lu Kaya: 1 no.lu büyük kayanın 7 m aşağısında üçgenimsi görünümü andıran bir kaya parçası üzerinde 4 adet figürün yer aldığı bir av sahnesi betimlenmiştir. Kayanın alt tarafında 4 numara ile belirtilen bir avcı, okunu 3 numara ile belirtilen tekeye doğru fırlatırken çizilmiştir. Avcı çizgisel bir formda ve yaya olarak betimlenmiştir. 3 numara ile belirtilen ve teke olduğu anlaşılan hayvanın boynuzları oldukça uzun ve gövde ile orantısız bir biçimde, ön ayakları arkadakilerden daha kısa betimlenmiştir. Onun hemen arkasında 2 numara ile belirtilen figürde ise abartılı boynuzlu bir geyiğin avcı tarafından avlanmış hali resmedilmiştir. 1 numarada ise oldukça büyük bir örümcek tasviri yer alır (Foto XII-Çizim XVIII-XIX).
Benzer av sahnesine Kars Dolaylı kaya resim alanında rastlanır. Bu iki ayrı kaya resim alanındaki av sahnesinin benzer özellikleri arasında av hayvanlarının dört ayaklı olması ve cepheden çizilmelerini sayabiliriz. Yine Dolaylı’daki keçi figürünün boynuzları oldukça uzun ve iri çizilmiştir (Foto XIII-Çizim XX). Bununla birlikte buradaki keçinin boynuzları ise daha orantısal ve dik çizilmiştir. Farklı olarak Dolaylı’daki resimde daha çok çizgi tekniği kullanılmış iken, burada ise vurma tekniği kullanılmıştır. O yüzden hatlar biraz daha belirsiz, ama ustacadır.
X No.lu Kaya: 2014 yılında O. Hacıoğlu tarafından kamuoyuna duyurulan 10 no.lu kayayı, taşların yerleri sürekli olarak yer değiştirmesinden dolayı 2019 yılı yüzey araştırmamızda bulamadık. Bununla birlikte bizimle çalışmaya katılan C. Velimahmutoğlu, bize burada bu kayanın olduğunu ifade ederek kayanın resmini kendisinin çektiğini söyledi. X no.lu kaya üzerindeki çalışmamızı ise, Velimahmutoğlu’nun vermiş olduğu resimler üzerinden yürüttük.
X numaralı kaya üzerinde üç adet figür yer almaktadır. Figürlerde diğer resimlerden farklı olarak gagalama (pecked) tekniğinin uygulandığı görülür. Sivri ve kesici bir aletle (muhtemelen tunç/tunç karışımı) milimetrik dokunuşlar ile kaya yüzeyine uygulanan bir resim tekniğidir. Örneklerine dünyanın pek çok yerinde rastlanmakla birlikte Avrasya kaya resim sanatında fazlaca görülür. Tamgalısay’da MÖ II. binden başlayıp MÖ XIV-XIII. yüzyıla kadar devam eden kaya resimlerinde, Saymalıtaş’ta, Sarmışsay kaya resimlerinde bu yöntemle ilgili güzel örnekler yer alır[24].
Kaya üzerindeki 1 numara ile belirtilen resim bir süvariyi tasvir etmektedir. Atın üstündeki insan, çizgisel karakterdedir ve fazla belirgin değildir. Atın baş kısmı öne doğru, kuyruk kısmı ise sırt ile aynı derecede biraz aşağı doğru eğimli çizilmiştir. Atın kulaklarının biri tahrip olduğu için tek kulaklı gibi gözükmektedir. Atın ön ve arka ayakları orantısal bir biçimdedir. Yalnız atın arka ayaklarının hemen ön kısmında bir ayak gibi çizilmiş uzantı yer almaktadır. Bu uzantı, muhtemelen atlının kırbacını ya da çubuğunu simgelemektedir. Çünkü aynı görüntü 2 numaralı süvaride de görülmektedir. Böylesine dikkatli hatları çizmesini bilen bir ressamın, atları beş ayaklı tasvir etmesi pek mantıklı değil. 2 numaralı figürde ise 1 numara ile aynı orantıya sahip başka bir süvari resmedilmiştir. Ancak bu atın üstündeki süvari ellerini yukarı doğru kaldırmış, atı ile birlikte oldukça coşkulu bir şekilde ileriye doğru koşar bir durumda çizilmiştir. Bu atın kulakları tam olarak belli olmaktadır. Yandan profil şeklinde çizildiği için atın diğer kulağı biraz daha kısa gözükmektedir. Kuyruk kısmı, bel kısmı ile aynı seviyede ve diğer atta olduğu gibi kısa çizilmiştir. 3 numarada ise bu iki süvarinin arka kısmında içinde 9 çıkrığı olan güneş sembolü yer almaktadır. Güneş sembolü oldukça orantılı düzgün bir biçimde çizilmiştir. Güneş sembolünün içindeki astral çizgiler ortada birleşmektedir. Dörtnala güneşe uçan atlıların olduğu bu sahne, kozmik bir inanışın önemli bir parçası gibi durmaktadır (Foto XIV-XV-Çizim XXI-XXII).
XI No.lu Kaya: XI no.lu kaya üzerinde 5 numaralı kayadakine benzer bir biçimde yapılmış bir sandal/kayık ve onun hemen üzerinde baş kısmı tahrip olduğu için, tam olarak anlamlandırılamayan dört bacaklı bir hayvan resmedilmiştir. Diğerinden farklı olarak burada yapılan sandal daha simetrik ve ölçülüdür. İçerisinde taşımış olduğu 11 insan sembolü ile sandal çok vurgulu bir biçimde ve oyma tekniği ile yapılmıştır (Foto XVI-XVII-Çizim XXIII).
Tartışma ve Sonuç
Doğu Anadolu’da bugüne kadar tespit edilmiş kaya resim alanları incelendiğinde, kaya resimlerinin göçer toplulukların yaşamış olduğu coğrafyalarda ortaya çıktığı görülür. Yaygın bir etkiye sahip Orta Asya kaya resim sanatı, yerleşik kültürden ziyade göçer kültürlerin etkili olduğu bozkır kuşaklarında yayılma imkânı bulmuştur. Anadolu bozkır kuşağı, Doğu Anadolu’nun yüksek yaylaları, Kafkasya, Kuzeybatı İran, Türkmenistan, Özbekistan’ın dağlık alanlarında ortaya çıkan kaya resimlerinin Altay-Sibirya kaya sanatı ile benzer özellikler taşıdığı yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur.
Kaya resim alanlarının Anadolu’daki dağılımında yoğunluklu olarak üç bölge göze çarpar. Bunlar; Doğu Karadeniz Bölgesi, Doğu Anadolu’nun Erzurum-Kars-Ardahan Platosu ve Hakkâri-Van Bölgesi’dir. Bu bölgeler aynı zamanda bozkır halklarının tarih boyunca Anadolu’ya ve Ön Asya’ya gelmek için kullandıkları güzergâhları oluşturmuşlardır. Bugün bu güzergâhların tarihi ve arkeolojik özellikleri yeteri derecede aydınlatılmış olmasına rağmen, hala eksik olan pek çok nokta vardır.
Kaya resim sanatı bakımından Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki ilk örnekleri barındıran Demirkapı/Arılı kaya resimleri, birbirinden güzel örnekler sunan çeşitli temalar ve bağımsız resimler ile çok özel bir alanı temsil etmektedir. Kaya resim alanı, çalışmamızın başlangıç kısmında da ifade ettiğimiz gibi bir ritüel alanı özelliği gösteren semboller içerdiği gibi; pastoral hayatın günlük akışını tasvir eden resimlerin yer aldığı bir çeşit göçer bir yurt/oba yaşantısını yansıtan temaları da içerir. Bölgenin hem deniz kültürüne hem de yüksek rakımından dolayı yayla kültürüne sahip olması, her iki kültür ögelerinin resimlerde yer almasını sağlamıştır. Hayvancılık ile balıkçılığı bir arada yürüten bu insanların, kayıkları/sandalları ritüellerinin bir parçası olarak görmeleri, kaya resim alanını daha da mistik bir hale getirir. Deniz kültürünü yansıtan sandal, balık ve avlanmış balık sahneleri, daha önce yakın çevre ve diğer bölgelerde hiç rastlanmayan tasvirler olarak karşımıza çıkar. Özellikle sandalların/kayıkların insanları veya ölen diğer canlıları başka dünyalara ruhlarını taşıması gibi, kökleri Sibirya Şamanizmi’ne dayanan inanışların tasvir edilmesi bizleri şaşırtmıştır. Bununla birlikte dağ keçisi ve tanımlanamayan başka bir hayvan üzerinde ellerini açmış dünyalar arası yolculuk yapan insanların/şamanların tasviri de çok ilginçtir. Yine farklı olarak I numaralı panoda ilkel bir formda çizilmiş çadır resmi de oba yaşantısının önemli bir parçasını açıkça gösteren öge olarak karşımıza çıkar. Buna ilaveten XII No.lu kayadaki av sahnesi, avcı-toplayıcı yaşamın temel bir özelliğini yansıtır. Bu tür sahnelerin benzer örneklerine yakın bölgedeki Kars Digor/Dolaylı kaya resimlerinde rastlanır.
Kaya resimlerinde kullanılan teknik, çoğunlukla Doğu Anadolu kaya resimlerinde sıkça kullanılan vurma-oyma-çizgi teknikleridir. Burada farklı olarak, gagalama (pecked) yönteminin X numaralı kayada uygulandığı görülür. Demirkapı/Arılı kaya resimlerinin analojik bakımdan özellikle Doğu Anadolu’nun Erzurum-Kars Platosu ile Hakkâri bölgesi kaya resimleri ile örtüştüğü anlaşılmaktadır. Stilistik ve grafiksel bakımdan ortaya çıkan benzerliklerin yanı sıra, bu bölgelerin yüksek rakımlı bir yayla olma özelliği taşımaları ve küçükbaş hayvancılık için uygun yerler olması, bu benzerliklerde öne çıkan unsurlardır. Konu ile ilgili ilginç olan başka bir unsur da; Erzurum-Hakkâri dağlık bölgesinin benzer kaya resim örneklerinin yanı sıra; benzer taş heykellerini de barındırmalarıdır. Bu özellikler, iki bölgenin Tunç Çağı’ndaki kültür birliğine işaret eder.
Kaya resimlerinin tarihlendirilmesi konusunda maalesef elimizde yeterli derecede kanıt yoktur. Kaya resim alanının hemen yakınlarında bir kurgan, yerleşim yeri (kale, nekropol, kaya mezarı vb.), ya da seramik bulgusuna rastlanılmadığı için kesin olarak hangi tarihte yapılmış olabileceklerine dair net bilgilerimiz şimdilik yoktur. Buna rağmen, kaya resimlerindeki hayvan tasvirlerinin biçimsel özellikleri, yapım tekniklerinin analoji yolu ile çevre coğrafyalarla mukayesesi, bize bu konuda belli ölçülerde fikirler vermiştir. Buradan yola çıkarak Demirkapı/Arılıkaya resimlerinin Erken Tunç Çağ’ı ve Orta Tunç Çağı’nda yapıldıklarını söyleyebiliriz. Özellikle XIV-XVII numaralı resimlerde gagalama (pecked) tekniğinin kullanılmış olması, bu resimlerin Orta Tunç Çağı’nda yapıldıklarını düşündürür. Bununla birlikte şaman ritüellerinin yer alması da bu resimlerin Erken Tunç Çağı’nda yapıldığı fikrini akla getirir. Çünkü bu tür ritüel tasvirlerin, genellikle Avrasya kuşağında Tunç Çağı’nda ortaya çıkmaya başladığı görülür. Bununla birlikte bazı sahnelerdeki dağ keçisi formunun da yakın bölgelerde de (Borluk Vadisi) görüldüğü gibi, Erken Tunç Çağı’ndan itibaren ortaya çıktığı görülmektedir. Doğu Anadolu’nun bazı kazı merkezlerinde Erken Tunç Çağı’ndan itibaren ortaya çıkan çanak-çömlek üzerinde dağ keçisi tasvirlerinin bulunması da bölgedeki kaya resimlerinin tarihlendirilmesi konusunda önemli bir mukayese imkânı sunmaktadır[25] (Foto XVIII).
Kaya resim alanının işlevinin ne olduğu ya da bölgede pek çok yer olmasına rağmen Tunç Çağı insanlarının neden bu bölgeyi seçtiği konusuna bir açıklama getirmek gerekmektedir. Bu konudaki görüşlerimizi şu şekilde detaylandırabiliriz. Birincisi, buranın bir ritüel alanı olduğu yönündedir. Bu tezimizi III-IV-VIII-XIV numaralı resimlerin desteklediğini iddia edebiliriz. Bu resimlerde Şamanizm öğelerini içeren tasvirler yer alır. Orta Tunç Çağı’ndan itibaren bozkır kavimleri arasında yaygınlaşan ve bir inanç kültürü olarak karşımıza çıkan bu tür tören sahneleri, Saymalıtaş-Tamgalısay vb. açık hava tapınaklarında çok açık bir şekilde karşımıza çıkar. Benzer ritüel sahneleri Kars/Digor Dolaylı kaya resimlerinde de göze çarpar.
İkinci bir görüş olarak kaya resim alanı, konar-göçer yaşam süren toplulukların yaylağı gibi düşünülebilir. Bilindiği gibi bozkır toplulukları tarih boyunca yazın yüksek yerlere, kışın ise daha alçak yerlere göçüyorlardı. Burada buna benzer bir hayatın varlığını petrogliferdeki birbirinden bağımsız resimlerden anlayabiliriz. Kaya resimlerindeki av sahneleri, çadır, ateş, ocak, vahşi hayvan vb. tasvirler, yaylak hayatından sahneler olarak karşımıza çıkar. Bütün kayalık alan tarandığı zaman daha başka resimlerin de olduğunu düşünüyoruz. Yeni bulunacak kaya resimlerinde yaylak hayatı hakkında daha detaylı bilgi veren eğlence, oyun, savaş vb. hareketli kompozisyonları da bulabilmemiz mümkündür. Kaya resimleri, bize bölgedeki hayvan faunası hakkında da bilgiler verir. Resimlerde yer alan ve tarafımızdan bizon olarak yorumlanan bir figürün muhtemelen Kafkas bizonu olduğunu ve neslinin tükenmiş olduğunu ifade edebiliriz. Yine XII no.lu panodaki abartılı çizilmiş bir örümceğin varlığı dikkat çekicidir. Bu resimler, bölgenin geçmişteki hayvan popülasyonunun araştırılmasının da önünü açar.
Kaya resimlerinin yer aldığı kayalık alan açısından en büyük risk; bu sahada sürdüğü anlaşılan erozyon nedeni ile kayaların parçalanması, korozyona uğraması ve benzeri nedenler sonucu yok olma ihtimalidir. Bunun önüne geçmek için yerinde koruma dediğimiz bir yöntemle kayalara işaret verilerek koruma altına alınmaları önerilebilir. Bu konu ile ilgili yapılacak çalışmalar hakkındaki önerilerimizi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 2019 yılında sunduk.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Demirkapı/Arılı kaya resimleri, bölgenin Eskiçağına yönelik belki de en eski kanıt olma özelliği taşımaktadır. Sonraki yıllarda bölgede yapacağımız detaylı çalışmalarla Arılı kaya resimleri hakkında çok daha fazla bilgimiz olacaktır. Petrogliferle ilgili sır perdesini ortadan kaldıracak bulguların, bu insanların mezarlarından geleceğini düşünüyoruz. Gelecekteki araştırmaların mezarlar üzerine yoğunlaşması gerektiği kanaatindeyiz.