1246 yılında on bir yaşında Türkiye Selçuklu tahtına çıkan H. İzzeddin Keykavus'un saltanat yılları kardeşleriyle mücadele İçinde geçti. özellikle kardeşi Kılıç Arslan'ın faaliyetleri karşısında ülkesini terk etmek zorunda kalan H. İzeddin, ömrünü 17 yıl sürecek olan bir gurbet hayati ile noktaladı.
1261 yılında İstanbul'da latin hâkimiyeti sona ermiş, VIII. Mikhail Palaiologos (1259-1282) yeniden İstanbul'da Bizans tahtına kavuşmuştu. Daha önce Konya'ya giderek Keykavus tarafından iyi karşılanmış olan Mikhail, bu kez yanına gelen Keykavus'a hayli itibar gösterecektir[1].
II. İzeddin Keykavus, 27 yaşında iken 1261 yılı kışında annesi, karısı, çocukları Gıyaseddin Mesud ve Rükneddin Geyûmers, Ali Bahadır ve Uğurlu gibi yakın adamları[2], Hıristiyan dayılan Kir Haye ve Kir Kedid, bazı emirler ve maiyyeti ile birlikte Antalya'dan bir gemiye binerek İstanbul'a gitti. Selçuklu sultanini çok büyük bir itibarla misafir eden imparator, onun İstanbul'da istediği gibi yaşamasına, muhafızlarıyla dolaşmasına ve hükümdarlara mahsus kırmızı ayakkabı giymesine izin verdi. Onun Bizans'a sığınmasından bir süre sonra yanında bulunan Türkler, şehir hayatinin kendilerine uygun olmadığı gerekçesiyle taşrada ikamet etmeli istediler. Bu talep üzerine imparator Mikhail, Dobruca'yı onlara malikane olarak verdiği gibi, II. İzeddin'e Selçuklu tahtım ele geçirebilmesi için yardim vaadinde de bulundu[3]. Nitekim, Sari Saltuk önderliğinde 12.000 Türkmen ailesinin Üsküdar yoluyla İstanbul'a gelişi sultan İzeddin'in Selçuklu tahtını elde etme ümidini daha da kuvvetlendirdi[4].
Ancak İstanbul'da yaşanan bu dostluk havası fazla uzun sürmedi. Yakındoğu siyasetindeki değişim konusunda İlhanlı hükümdarı Hülagu'nun baskısı imparatorluk merkezinde hissedilmeye başladı. Böylece imparator, Selçuklu sultanına karşı dostane siyasetini değiştirdi[5]. Keykavus, planlarını gerçekleştirmek için Sarı Saltuk Türkmenleri ile kendi hassa askerleri kumandanı Ali Bahadır'm yardımına güvenmekteydi. Ama sultanın bu düşüncesi ve adamları ile birlikte imparatoru öldürerek tahtını ele geçirmek istemesi, onun imparator tarafından ailesi ile birlikte Enez kalesine hapsedilmesine yol açtı (1262). imparator, sultanın ileri gelen emirlerini de Ayasofya'ya getirerek, orada Hıristiyanlığı kabule zorladı. Hıristiyanlığı kabul etmeyerek direnen Emir Âhur Uğurlu zehirlendi[6], Ali Bahadır katledildi. Geri kalan askerlerin çoğu Hıristiyanlığı kabul ederek Bizans ordusundaki Türkopoller sınıfına katıldılar[7], imparatorun bu davranışı gerçekte İlhanlı hükümdarı Hülagu'dan çekinerek ona yaranmak amacından kaynaklanmaktaydı. Zira sultan İzeddin, Bizans tahtını ele geçirecek bir durumda değildi[8]. Ancak sultanın Enez'deki hapis hayan uzun sürmedi, 668/1270 yılında Altınorda Hanı Berke Han'ın gönderdiği kuvvetler tarafından kurtarılarak Kırım'a götürüldü[9]. Burada kendisine verilen iktâda 677/1278-79 yılına kadar yaşayan sultan İzzeddin,hayatının sonuna kadar Selçuklu tahtını yeniden ele geçirme ümidini kaybetmedi. Hatta çocuklarını da bu amaç için yetiştirdi[10]. Gerçekten de oğullarından II. Mesud, babasının hayalini gerçekleştirerek Selçuklu tahtına çıkarken, ayni zamanda Selçuklu saltanatının son temsilcisi de olacaktır.
II. Mesud, babasıyla birlikte Kırım'a kaçmıştı. Sultan İzeddin'in diğer oğlu İstanbul'da kalmış ve Hıristiyanlığı kabul ederek Melik Konstantin adını almıştı. Sultanin İstanbul'da kalan ve Hıristiyan olan bir de kızı bulunuyordu[11].
II. İzeddin Keykavus'un oğullarından ilk önce Melik Siyavuş (Alaeddin- Cimri) Selçuklu 'tahtı İçin mücadele etti. Sultan İzeddin'in ölümünden sonra büyük oğlu ve veliahdı Giyaseddin Mesud'a diğer kardeşleri ve emirler biat ederek, Selçuklu tahtım ele geçirmek üzere Anadolu'ya geçmeye karar verdiler, öte yandan, İzeddin'in oğullarından Rükneddin Geyûmers Karadeniz'i aşarak Amasya taraflarına gelmiş, ancak yakalanarak Kastamonu kalesine hapsedilmiştir. Daha sonra bu şehzade Cobanoğulları'ndan Muzaffereddin Yavlak Arslan tarafından Sinop'a gelen II. Mesud'a teslim edilmiş. Giyaseddin Mesud, Kastamonu beyi Yavlak Arslan'm yardımıyla Selçuklu tali tını ele geçirmeyi başarmıştır (1284) [12].
Bizans tarihçisi Pachymeres[13], eserinde Melek Masour (Melik Masur) adli bir Selçuklu şehzadesinden bahseder. Melik Masur'un II. Mesud ya da kardeşi Rükneddin Kılıç Arslan olduğu şeklinde görüşler mevcut olduğu gibi, bir başka görüşe göre II. İzeddin Keykavus'un Mansur adında başka bir oğludur. [14]
Pachymeres'in Masur hakkında yazdıkları şöyle: "Melek Masour, tahtından olan babası II. İzeddin Keykavus ile ayni kaderi paylaşarak onunla birlikte Enez'den Kırım'a gitmişti. Babasının ölümünden sonra Karadeniz'i aşarak Kastamonu (Thymaenam) 'ya geldi. Moğol hakanı Argun Han'a hediyeler sunarak, onun teveccühünü kazanmayı başardı. Böylece Melek Masour, babasının geçmişte sahip olduğu yerlere hakim oldu. Bölgenin Türk emirlerini kendi rızalarıyla ve zor kullanarak itaat altına aidi. Amourious (Muzaffereddin Yavlak Arslan) ise Mogollar ile görüşerek, onlardan askeri yardim temin etti ve Masoıır'a karşı mukavemete başladı. Bu durum karşısında Masour,karısı ve maiyyeti ile birlikte kaçmaya mecbur kalarak, Bizans imparatorundan sığınma talebinde bulundu. Masour, ilk önce Ereğli (Karadeniz Ereğlisi)'ye oradan da İstanbul'a geldi. Fakat bu sırada Nif'te bulunan imparator, Masour'dan yanına gelmesini istedi. Bunun üzerine Masour, karısını[15] İstanbul'da bırakarak, imparator'un emrindeki bir memurun refakatinde Nif'e doğru yola çıktı. Ancak yari yolda Edremit'te iken imparatorun yanına gitmesinin hiçbir olumlu netice vermeyeceğini anladı. Bu sebeple ülkesine geri döndü ve hatta eski gücünü fazlasıyla elde etti (1292) [16]. Bu gelişmeler karşısında Amourios, Masour'a karşı mukavemetin boşuna ve tehlikeli olacağını düşünerek, beraberinde yedi oğlu ve hediyeler ile birlikte
Masour'un huzuruna giderek itaatini arzetti. Fakat Masour, hediyeleri kabul etmesine rağmen, eski kinini hatırlayarak onu ve ailesini hemen orada öldürttü. Amouiros (M. Yavlak Arslan) Masour'un ayaklan önüne düşerek yuvarlandı". Pachymeres'in eserini neşredenler tarafından düzenlenen kronolojiye göre M. Yavlak Arslan 1293 yılında öldürülmüştür[17]. Aksarayı[18] ise onun ölümünü 691/1291-92 yılı olayları içinde kaydetmektedir. Pachymeres, Amourios'un ölümünden sonraki olayları da şöyle hikâye eder: "Melek Masour tarafından ailesi kılıçtan geçirilen Ali Bey, intikam almaya karar verdi. Bunun için birçok Türkle birleşerek bir asi gibi Masour'un topraklarını tahrip etmeye başladı. Masour, Ali'ye karşı harekete geçti. Fakat ikisi arasında yapılan teke tek mücadelede Ali Bey, atından düşen Melek Masour'u kılıcıyla öldürdü. Bu olay Amourionlu Ali'nin şöhret ve itibarını arttırdı. Ali bundan sonra ismine ek olarak babasının adıyla anılmaya başladı". Yine eserin kronoloji cetvelinden bu olayın 1295 yılına tarihlendiğini görüyoruz[19]. Görüldüğü gibi Pachymeres, açık bir şekilde Melek Masour'un Ali Bey tarafından öldürüldüğünü yazmaktadır. Ancak O. Turan[20], bu cümleyi melik Mesud, muharebede sultan İzzeddin’in oğlunu öldürünce, Umur (Amur)'un cesareti arttı" şeklinde aktarmaktadır. Bu hüküm bir yanlış anlamadan kaynaklanmış olmalıdır. O. Turan, burada adı geçen Melek Masour'u melik Mesud olarak kabul ediyor ve onun II. İzzeddin’in oğlunu öldürünce Umur'un cesareti arttı diyor. Burada, neden Umur'un cesareti artsın? sorusu akla gelmektedir. Üstelik O. Turan, Melek Masour'u melik Mesud olarak kabul ettiğinden, Pachymeres'in kayıtlarını da peşinen kabul etmiş sayılmalıdır. Yani Umur'un oğlu Ali tarafından öldürülen şahıs melik Mesud'dur. Zira Pachymeres’e göre, II. İzzeddin’in oğlu melik Mesud, Ali tarafından öldürülünce Ali'nin bu sebeple itibar ve cesareti artmıştır. Öte yandan, O. Turan'ın bu konuda yani Melik Masour'un kimliği hususunda değişik değerlendirmeler yaptığında görüyoruz. O, aynı şahsı (yani Masour) Mesud'un kardeşi Feramurz olarak kabul eder ve onun atından düşerek öldüğünü, bu durumda melik Feramurz’un İstanbul'da kalan oğlu Alaeddin Keykubad'ın Anadolu'ya gelerek sultan Mesud'un yerine geçtiğini yazar. Bu yorum karşısında şu soru akla gelmektedir. Ölen kişi Mesud değil, Feramurz ise neden sultanlığa Feramurz'un oğlu davet edilsin? Zira o sırada Selçuklu tahtında Mesud bulunmaktadır.
O. Turan'a göre[21], II. Gıyaseddin Mesud'un birinci saltanat! 1284-1296 yılları arasındadır. 1296-1298 yılları arasında Selçuklu tahtı boş kalmıştır. 1298-1302 yıllarında Feramurz'un oğlu III. Alaeddin Keykubad. Selçuklu tahtında yer alır ve 1302-1310 yıllarında II. Mesud ikinci defa Selçuklu sultanlığı yapar. Dolayısıyla müellif, II. Mesud'un Selçuklu saltanatına iki defa geçtiğini, özellikle yerli kaynaklara dayanarak ileri sürerken, onun bu konuda yine de devam eden şüphelerinin zaman İçinde kendisini ayni konuda değişik yorumlar yapmaya itmiş görünmektedir. Nitekim o. Turan, Melik Masur hakkındaki fikrini üçüncü kez değiştirmiştir. Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar[22] adlı çalışmasında II. İzeddin Keykavus'un Mesud, Geyûmers, Feamurz, Siyavüş ve Kılıç Arslan olmak üzere beş oğlunun yani sıra bir de İstanbul'da kalarak Hıristiyan olan melik Konstantin adında bir oğlunun olduğunu belirttikten sonra, yukarıda bahsedilen iddi- asının aksine (yani Pachymeres'de adi geçen Masour'un melik Feramurz olduğu görüşü), bu kişinin Kılıç Arslan olduğunu yazar, o. Turan'a göre "Siyavüş, henüz biraderi Mesud tahta çıkmadan III. Gıyaseddin Keyhüsrev'e karşı cenupta Karamanlı Türkmenlerle harekete geçtiği gibi. Kılıç Arslan da şimalde Kastamonu Iravalisindeki Türkmenlerle sultan Mesud'a karşı şiddetli bir mücadeleye girişti (691/1291-92) ve neticede Kılıç Arslan ile birlikte Türkmenler müthiş bir mağlubiyete uğradılar. Bu hususta tafsilat veren Aksatayı, bu şehzadenin akıbetinden bahsetmez''. Müellif, “Pachymeres, adını vermeden (aksine isim verilmektedir: Masour) melik unvanıyla bir şehzadenin Kastamonu havalisindeki Türkmenlerin başı bulunan Umur tarafından mağlup edilerek İstanbul'a gidip birçok maceralar geçirdiğini yazarken, "İzeddin Keykavus'un yine melik unvanıyla zikrettiği bir şehzadesinin de sultan Mesud tarafından öldürüldüğünü söyler ki, bunun Kılıç Arslan o İması iktiza eder" kanaatindedir. Halbuki Pachymeres'in eserinde melik unvanlı bir şehzadenin sultan Mesud tarafından öldürüldüğü kaydı yoktur. O. Turan, bu şehzadenin melik Feramurz iddiasından herhalde Müneccimbaşı'nm eserinde yer alan bilgilere dayanarak vazgeçmiş olmalıdır. Zira müellif, Muneccimbaşı[23]nın "Feramurz'un Bizans imparatorunun hapsinde öldüğünü, oğlu Keykubad’ın 695/1295-96'da imparator tarafından İlhanlı hükümdarına gönderildiğini ve bu suretle amcası Mesud'un yerine Selçuklu tahtına geçirildiğini" yazdığını belirterek, "bununla beraber bu malumatın kaynağı ve mezkûr melik olduğu henüz meçhul kalmaktadır" demektedir.
Gerçekten de, Pachymeres'de adı geçen Melek Masour'un kimliğini doğru ve kesin olarak tespit etmek, bu konudaki kaynak yetersizliğinden meydana gelen zorluğa rağmen, Selçuklu saltanat şeceresini[24] tam ve doğru olarak düzenleme hususunda oldukça önem taşımaktadır. P. Wittek, C. Cahen gibi batılılı araştırmacılar[25], bu şahsın Mesud olduğu görüşündedirler. İslâm kaynaklarında bunu teyid edecek bir bilgi ise bulunmamakta, günümüzde yukarıda belirtildiği gibi, konu şimdilik şüpheli bir görüşle açıklanmak tadır.
Dönemin olaylarını yakından takip eden bir başka Bizanslı tarihçi de N. Gregoras'dır. O, Roma Tarih[26] adlı eserinde isim vermeden Melekus adında birinden bahseder ve şöyle devam eder. "Melekus imparatorun yanına gitmekten vazgeçerek, Türklerin yanına döndü. Onlardan babasından kalan sultanlığın kendisine verilmesini talep etti. Bundan sonra çok yaşamadı öldü. Bazı katiller tarafından düzenlenen suikast neticesinde öldürüldü. Bundan sonra Türklerin talihi ters döndü, ülke parçalandı. Hattâ, birçok sıradan ve soylu kişiler bile etrafına adam toplayarak haydutluk yapmaya başladılar. Silahları sadece ok ve yaydı. Bunlar dar geçitleri tutarak Roma şehirlerini sık sık taciz ettiler". N. Gregoras'ın eserinin Bonnae neşrinin II. cildinde verilen nodarda[27], Gregoras'ın yukarıda anlatılan kayıtlarına şu açıklama getirilmektedir. "Pacymeres, Amourio (Yavlak Arslan)'yu Konya sultanının oğlu Meleco'nun öldürdüğünü anlatır. Halis (Ali) Türkleri etrafına topladı ve Melec'i savaşta öldürdü. Bundan sonra Ali'nin -ki o zaman Amurii ismini kendi adına ilâve etmişti- gücü artmıştı ve Roma bölgelerini akınlarla taciz etmeye başladı. Aynı eserde verilen bir başka notta, şu açıklamaya yer verilir: "Konya Sultanı Meleco tarafından öldürülen Amur'un oğullarından sadece Ali (Halis) yaşamıştır. Buna da Amurius adı verilmiştir. Bu Amur tarafından Melecus öldürülmüştür"[28].
Pachymeres ve Gregoras'ın eserlerinde adı geçen Melek Masour ya da Melecus'un II. Mesud olabileceği görüşünden yola çıkarsak, onun Selçuklu tahtına sadece bir defa çıktığını ve 1295/1296 yılında öldüğünü kabul etmemiz gerekir. Olayları Aksarayî'ye dayanarak değerlendiren O. Turan[29],komi ile ilgili şu bilgileri aktarır. ”1291 yılında Argun Han'ın ölümüyle meydana gelen Moğol taht kavgaları Anadolu'da da karışıklık yaratmıştı. Nitekim, II. İzzeddin Keykavvıs'un oğullarından Rükneddin Kılıç Arslan, kardeşi II. Mesud'a karşı ayaklandı". II. Mesud belki de bu isyan karşısında Bizans'a gitmeyi planlamış olmalıdır. Fakat onun bu teşebbüsünden Pachymeres'den başka bir kaynakta bahsedilmemektedir. "Geyhatu (1291- 1295) İlhanlı hükümdarı olduktan sonra Anadolu'daki karışıklığa son vermek amacıyla Konya'ya geldiğinde (691/1291-92) II. Mesud, Kastamonu ucuna giderek kardeşine karşı mücadeleye girişti. Geyhatu, Karaman, Eşref ve Menteşe Beylikleri üzerine seferler düzenledikten sonra Rükneddin Kılıç Arslan üzerine de bir ordu şevketti. Bu ordunun başında II. Mesud bulunuyordu. II. Mesud’un başında bulunduğu Selçuk-Moğol ordusu, Kılıç Arslan- Yavlak Arslan kuvvetleri karşısında önce yenilerek geri çekilmiş ve beraberindekileri kurtararak Osmancık'a çekilmişlerdir. M. Yavlak Arslan bu çarpışma sırasında ölmüştür. Selçuk-Moğol ordusu Kastamonu Beyi nin ölmesine rağmen bu şehri işgal etmemişlerdir". O. Turan'a göre bu durumdan galip ile mağlup arasında fazla bir fark olmadığı anlaşılmalıdır.
Pachymeres'in Masour'un Bizans'a gidiş-gelişi ile akıbeti hakkında verdiği bilgiler dışında Masour ile II. Mesud arasında Bizans ve Doğu kaynaklarında birbirine paralellik gösteren olaylar mevcuttur. Bunların birincisi, Mesud’un babasıyla birlikte Enez'den Kırım’a gitmesi ve oradan Kastamonu’ya geçişi ile Selçuklu tahtına oturması, İkincisi ise, Çobanoğlu M. Yavlak Arslan'ın Mesud ile yaptığı mücadele neticesinde öldürülmesidir. M. Yavlak Arslan'ın ölümü, Pachymeres'in kaydettiğine göre mücadeleden vazgeçerek itaat etmek için Mesud’un huzuruna geldiği sırada, Aksarayî'ye göre ise Mesud’un başında bulunduğu Selçuk-Moğol ordusunun ani baskınıyla meydana gelen çarpışmalar sırasında gerçekleşmiştir. Her ne şekilde olursa olsun M. Yavlak Arslan'ın ölümü II. Mesud ile alâkalıdır. Bu bakımdan Pachymeres'de adı geçen Masour'un II. Mesud olması oldukça muhtemel görünmektedir. Ayrıca II. Mesud, II. İzzeddin Keykavus'un İstanbul'da bulunduğu sırada yanında bulunan oğludur. Öteki oğulları Feramurz, Siyavüş ve Kılıç Arslan Kırım'da geçirdiği hayatında ikinci evliliğinden olmuştur. II. Mesud, herhalde Bizans'ı tanıması sebebiyle zor anında, kardeşlerinin de bulunduğu İstanbul'a gitmek istemiştir. Öte yandan, daha önce belirttiğimiz gibi O. Turan, Melik Masour’un Feramurz olduğu görüşünden vazgeçip, onun Kılıç Arslan olduğu kanısını vurgulamışa. Fakat bu durumda, Yavlak Arslan'ın oğlu Ali'nin neden babasının intikamını almak uğruna aynı amaç İçin savaşmış olan Kılıç Arslan'ı öldürdüğü ve neden müttefikini öldürünce itibar ve cesaretinin arttığı sorusu akla gelmektedir. Yavlak Arslan'ın ölümüne sebep olan kişi Mesud ise, ona karşı mücadele edip, öldürmesi daha mantıklı değil midir? Nitekim Bizanslı tarihçiler Pachymeres ve Gregoras'a göre de boyle olmuştur.
Aksaray'yi[30] göre II. Mesud, Moğol emiri Baltu'nun isyanında (696/1297) zorunlu olarak taraf olunca, tahttan indirilerek Gazan Han'ın yanına gönderilmiş, Hemedan'a sürülerek, perişan bir hayat sürmüştür. Yerine yeğeni (amcası Feramurz'un oğlu) Alaeddin Keykubad getirildi. Ancak hemen sonra 698/1298-99 yılında Sülemiş'in İsyanı başgösterdi. Bu isyan sırasında İlhan'a sadık kalan Alaeddin Keykubad, onun huzuruna gitmiş ve Hülagu'nıın kızı ile evlendirilmiştir. III. Alaeddin Keykubad, Gazan Han'ın ikinci Şam seferinden sonra (700/1300) Anadolu'ya döndü. Daha sonra hakkındaki şikayetler üzerine hükümdarlıktan azledilerek İsfahan'a gönderilen Alaeddin Keykubad, çok geçmeden orada adamlarından biri tarafından öldürüldü. 701 yılı sonu 702 yılı başında (1302) Selçuklu tahtı Hemedan'da bulunan II. Mesud'a verildi. Mesud, yine eskisi gibi varlığı ile yokluğu bir şekilde silik bir hayat geçirdi. 703/1304 yılında sultan Mesud, Anadolu ilhanlı emiri Abuşka ile birlikte Cahıoğlu'nu kuşattıkları sırada Gazan Han'ın ölüm haberi geldi ve kuşatma kaldırıldı. Gazan Han'ın vefat tarihli 703 yılı Şevvali/Mayıs 13O3'dür. Aksarayı, II. Mesud'un vefat tarihini vermez, fakat Olcaytu Han'ın cülûsu sırasında hasta olan II. Mesud'un. bir yıl kadar bu hastalıkla mücadele ettikten sonra vefat ettiğini kaydeder.
O. Turan[31], Selçuklu hanedanının İnkırazı üzerinde bir araştırma yapılmadığı İçin bugüne kadar sultan Mesud'un ölümüne dair Niğdeli Kadı Ahmed[32]in verdiği 708/1308-1309 yılının münakaşasız kabul edildiğini ve Selçuklu hanedanının sonu da bu tarih sayıldığını ifade etmektedir. Ona göre bu çağdaş müellif, II. Mesud'un ölüm tarihini vermekle birlikte tabutunun Simre'ye götürülüp kızkardeşinin yanına defnolunduğunu sandığını tereddütle ifade etmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki, sadece Aksarayi'nın verdiği bilgilere dayanarak II. Mesud’un saltanat yılları ve akıbeti hakkında ve sadece Kadı Ahmed'in verdiği 1308 tarihine dayanarak, hayli karışık bir manzara arzeden bu dönem içinde Selçuklu saltanatının sonunu kesin olarak tayin etmek oldukça iddialı ve belki de yanlış sonuçların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Zira bu konuda ortaya şüpheli bir sonuç çıkmaktadır. Yani yerli kaynaklara itibar edersek II. Mesud'u iki defa Selçuklu tahtında görüyoruz ve 1308 yılına kadar takip edebiliyoruz. Bizans kaynaklarına bakarsak, II. Mesud’un hayatı 1295/1296 yılında sona ermiştir.
Diğer kaynaklarda ise II. Mesud hakkında kesin verilere ulaşmak pek mümkün görünmüyor. Ancak bazı kaynaklarda II. Mesud ve III. Alaeddin Keykubad hakkında verilen tarihleri gözden geçirirsek, yine de 1308 tarihi ile çelişen bazı bilgilerin mevcut olduğunu görmekteyiz.
II. Mesud’un vefat tarihini 708/1308-1309 yılı olarak veren tek kaynak olan el-veled-üş-şefik adlı eserinde Niğdeli Kadı Ahmed[33]'in kaydettiğine göre, III. Alaeddin Keykubad 698/1298-99[34] yılında ilk defa Mesud’un yokluğunda ve hattâ kendi babasının vefan dolayısıyla çektiği acı henüz taze iken tahta geçmiştir. 700/1300-1301 yılı sonu 701/1301-1302 yılı başında yine Mesud’un yokluğunda ikinci defa saltanata geçen Alaeddin Keykubad, kendi emirlerinin entrikaları sonucu 701/1301-1302 yılında tekrar tahttan indirilerek İsfahan'a gönderildi. Onun tahtta kalış süresi "şarap üzerinde köpüğün durması kadar" olarak değerlendirilmiştir. Kadı Ahmed'e göre sultan Mesud Selçuklu saltanatının sonuncu sultanıdır.
Öte yandan Ahmed bin Mahmud'un Seiçuknâme[35]'sine göre II. Mesud, 697/1297-1298 tarihinde ölmüştür. Yerine kardeşinin oğlu Keykubad b. Feramurz, Gazan Han fermanı ile Selçuklu tahtına geçmiştir.
Anonim Sclçuknâmei[36]de ise II. Mesud’un akibetinden söz edilmeden 694/1295 tarihinde âlemin birbirine karıştığı, herkesin kendi başına emir olduğu, düzen kalmadığı ifade edilerek, Alaeddin bin Feramurz'un 698/1298 tarihinde Konya tahtına oturduğu kaydedilmektedir.
Cennâbî[37] de konu ile ilgili olarak şu bilgileri verir: II. Mesud zamanında Anadolu'daki Selçuklu hâkimiyeti sarsılmıştı. Bu durumdan faydalanan her emir bir bölgeyi istilâ etti. Sultan Gıyaseddin Mesud ise fakir bir duruma düştü. Hattâ alacaklıların ondan sürekli olarak paralarını istemelerinden dolayı zehir içerek öldüğü söylenir. Cennâbî, II. Mesud ölünce yerine Feramurz'un oğlu Alaeddin Keykubad'ın Selçuklu tahtına geçtiğini yazarken II. Mesud'un vefat tarihini vermez. Alaeddin Keykubad'ın ise 700/1300-1301 yılı civarında öldüğünü beyan eder. Cennâbi'nin, Alaeddin Keykubad'ın II. Mesud'un ölümü üzerine tahta geçtiği kaydından II. Mesud'un sadece bir defa Selçuklu tahtında bulunduğu anlaşılıyor. Ayrıca, Cennâbî, Selçukluların son hükümdarının Alaeddin'in oğlu Gıyaseddin (Gıyaseddin III. Mesud ?) olduğunun söylendiğini kaydederek, zorba ve zalim biri olan Gıyaseddin’in kendisine karşı ayaklanan emirler tarafından öldürüldüğünü yazar. Hükümdarlığı kısa sürdüğü için hiç tanınmayan bir hükümdardır.
Mehmed Neşrî[38] ise eserinde sultan Mesud'un 1300/1301'den sonra öldüğünü ve bazılarının dediğine göre Mehmed Hudabende Olcaytu Han zamanında kendi nefsini depelediğini, ondan sonra devletin yıkıldığını, bunlar için hutbe ve sikke kalmadığını kaydederek, 700/1300-1301'de Gıyaseddin Mesud, Malatya ve Sivas ve Harput sultanı iken kardeşinin oğlu Keykubad bin Feramurz bin Keykavus'un bilâd-ı Konya ve sevâhil ve Engûrîyye sultanı olduğunu yazmaktadır. Ona göre, Osman Gazi, bunların zamanında sultan Alaeddin Keykubad bin Feramurz'dan kılıç kuşanmıştır. Ayrıca Neşrî, Osman Gazi'nin Âl-i Selçuk'tan idrâk ettiği kişinin Mesud bin Keykubad bin Feramurz ibn-i Keykavus olduğunu ve buna dahi sultan Alaeddin denildiğini, bunun da sultan Alaeddin-i sâni olduğunu kaydetmektedir. Eğer Neşrî'ye itibar edecek olursak, burada ortaya bir III. Mesud çıkmaktadır ki, bu Alaeddin Keykubad'ın oğludur. Öte yandan İ. Artuk[39], 700/1300-1301tarihli Bulgurlu (Uluborlu)'da basılmış bir sikkenin III. Gıyaseddin Mesud'a ait olduğunu yazmaktadır.
Sonuç olarak, kaynakların yetersizliğine rağmen, Türkiye Selçuklu saltanatının sonunu tayin etmesi bakımından önem kazanan II. Mesud'tın vefat tarihi olarak yaygın bir biçimde kabul edilmiş olan 1308 tarihine şüpheyle yaklaşmanın gerekliliği ve II. Mesud'tın Selçuklu tahtına belki de sadece bir defa geçtiğinin, daha kuvvetli bir olasılık olması sebebiyle Selçuklu saltanat şeceresinin yeniden gözden geçirilmesinin yerinde olacağı ifade edilebilir. Buna göre, Selçuklu saltanat kronolojisi ve şeceresinin şu şekilde düzenlenebileceği kanaatindeyim:
II. Mesud'un saltanatı... 1284-1295/1296
Selçuklu tahtının boş kalması... 1295/96-1297/98
III. Alaeddin Keykubad'ın saltanatı... 1297/98-1301/1302
III. Mesud (III. Alaeddin Keykubad'ın oğlu)'un saltanatı?...1303?-1308?