M.Ö. II. binyıl Anadolu'nun önemli şehirlerinden biri olan Lawazantiyanin Asur Ticaret Kolonileri döneminden başlayarak Geç Hitit'e kadar İskân edildiğini, her ne kadar bu şehir hakkında geniş bilgiler edinmemize İmkân vermeyecek kadar az da olsa, çivi yazılı belgelerde Lawazantiya'ya ilişkin kayıtların sürekliliği ile biliyoruz.
1. Asur Ticaret Kolonileri Dönemi
Şehrin adı, Asur Ticaret Kolonileri devri metinlerinde genellikle "Luhuzatia" formundadir[1]. Bunun yanında yine ayni donem metinlerinde "Luhuzutia", "Lullazada" ve "Luhusatia" formları da kullanılmıştır[2].
Genellikle ticari İçeriğe sahip olan bu donem belgelerinden Luhuzatia şehrine ilişkin geniş bilgiler elde etmek mümkün değildir. Yine ayni nedenle, yani belgelerin tarihsel içerikli olanlarının çok az olması ve bunların da Luljuzatia ya ilişkin kayıtlar içermemesi nedeniyle, Luhuzatia'mn tarihi hakkında bilgimiz bu dönem İçin yoktur. Ancak, sadece konumuz olan şehir İçin değil, bu donem Anadolusu'nun bir çok şehri İçin bir kaç istisna dışında ayni durum geçeridir. Asurlu tüccarlar tarafından bırakılmış Anadolu'nun ilk yazılı belgelerinden, Kültepe donemi Luzatia'si hakkında elde edilebilen bilgiler şunlardır:
idari yönden bakıldığında, Anadolu'nun o zamanki siyasal yapısının gereği olarak, her Şehirde olduğu gibi, Luluzatia'da da Şehrin bir baş yöneticisi bulunuyordu. Metinlerde Luluzatia'da "rubaum" dan (kral, bey) söz edilmektedir[3] . Hatta bunlardan birinde kralın (beyin) adi da verilir[4].
Bu donem belgelerinden birinden[5] Luhuzatia şehrinin "rubatum"u(kraliçe, beyçe) olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yani sıra doğrudan Luluzatia'da kraliçeye İşaret etmemekle beraber ani donemdeki şehirlerin bayan idarecilerinin olduğunu gösteren belgeler mevcuttur[6]. Asur Ticaret Kolonileri donemi belgelerinde Luhuzatia şehrinde kraliçenin varlığının ortaya çıkması, hatta diğer şehirlerle ilgili olarak kraliçenin dirayetli bir idareci olarak görünmesi, daha sonraki donemde Hititler'de izlenebilen, muhtemelen bir yerli Anadolu geleneğinin izleri olarak kabul edilebilir. Eski Hitit dönemine baktığımızda kralın yanında güçlü bir Tawanannalik kurumu bulunduğunu görüyoruz. Bu durum özellikle I. Hattusili ile ilgili olarak çarpıcı bir şekilde karşımıza çıkar. Tawananna olmasalar bile bu kralın zamanında kraliyet ailesi mensubu kadınların önemli siyasal, ekonomik vs. gücü elle- rinde bulundurdukları belgelerden anlaşılmaktadır[7]. Sadece Eski Hitit'te değil, sonraki dönemlerde de kralın yanında kraliçenin de etkili olduğunu izlemek mümkündür. Bunu bir Anadolu geleneğinin birbirini izleyen tarihsel çağlardaki yansıması olarak görebiliriz[8].
Luhuzatia'da "ekallum"un (saray) bulunduğuna İşaret eden kayıtlar bazı belgelerde vardır[9] . Nitekim yukarıda belirtildiği gibi Şehrin kral ve kraliçesi-
nin varlığı ve o dönem Anadolusu'nda her şehirde bağımsız bir şehir devletinin hüküm sürüyor olması da bunu gerektirir.
Lulıuzatia'nın coğrafi konumunun FJurama şehrine yakınlığı Asur Ticaret Kolonileri devri belgeleri ile ortaya çıkar. Coğrafi olarak yakın olan bu iki şehrin bu dönemde idari ve adli bakımdan da birbiriyle bağlantılı olduğu öncelikle bir metne[10] dayanılarak ileri sürülmektedir[11]. Bu metne göre, Lutjuzatia şehrinde başlamış olan bir anlaşmazlık konusu Hurama kanununun yargılama yetkisi altında devam etmektedir. Ancak burada söz konusu olan şüphesiz Asurlu kolonistler açısından bir bağımlılıktır.
Luljuzatia’nın geçtiği bir diğer bu dönem metni, şehirler ve yerli idarecilerin birbiriyle ilişkileri açısından fikir vermesi ile ilginçtir. Üç Asurlu tüccar (Imdilum, Ennam-belum ve Assur-Şululi) tarafından Puzur - Assur isimli tüccara gönderilen bir mektup olan bu belgede[12], konu kaçakçılıktır[13]. Pusuken adlı bir tüccar kaçakçılıktan dolayı yakalanmış ve hapse anlmışnr. Pusuken'i hapse attıran kraliçe (muhtemelen Kaniş kraliçesi[14]) Luhuzatia, Hurama, Salahsua şehirleri hükümdarlarına haber yollayarak kaçakçılığa ilişkin önlemler almalarını ister[15]. Anadolu'da hapishaneye ilişkin ilk kayalardan birini de içermesiyle dikkat çeken[16]bu belgede, Luljuzatia'daki otoritenin diğer iki şehirle birlikte kraliçenin talimatlarına muhatap olması, idari yönden bu üç şehrin kraliçenin bulunduğu şehre karşı bazı yükümlülükleri olduğunu, belki de bu şehrin otoritesine karşı çıkamadıklarını akla getirir.
Bir metinde yer alan Luhuzatia'nın Asur ile Anadolu arasındaki ticaretteki konumuna ilişkin ifade dikkati çeker. Burada tüm malların ilk olarak Luhuzatia'ya getirilmesi gerektiği belirtilir[17].
Asur Ticaret Kolonileri döneminin bazı belgelerinde[18] Luhuzatia şehri o zamanın kıymetli bir madeni asi'um (meteor demir?) ile ilgili olarak geçmektedir[19]. Bu belgelerden Luhuzatia ve oradaki maden ticareti hakkında yarıntılı bilgiler edinmek mümkün olmamaktadır. Dikkati çeken nokta, Luhuzatia şehrinin aktif olarak rol aldığı ve bir takım yolsuzluklara da konu olan asi'um'un ticaretinde Hurama şehrinin de Luhuzatia ile birlikte geçiyor olmasıdır.
Luhuzatia'ya ilişkin belgelerdeki kayıtlar göz önüne alındığında yün ile de yakın ilişkisi dikkati çeker[20]. Buna göre şehrin bir yüncülük ve dokuma merkezi olduğu ileri sürülmektedir[21].
2. Hitit Donemi
Asur Ticaret Kolonileri dönemi belgelerinde genellikle "Luhuzatia" formunda rastladığımızı daha önce belirttiğimiz şehrin adı, Hititler döneminde belgelerde artık karşımıza "La(hu)wazantiya" olarak çıkmaktadır. Hitit çivi yazılı belgelerinde de, önceki dönemde olduğu gibi, şehrin adı çok küçük değişikliklerle geçer[22]. Eski Hitit dönemi belgelerinden I. Hattusili zamanına ait Akadca yazılmış olan ve "Ursu kuşatması metni" olarak adlandırılan belgede "Luhuzzantiya" olarak görünür[23]. Şehrin adının Hitit çivi yazısı ile Akkadca yazılmış bir Eski Hitit dönemi metnindeki bu formu, Kültepe metinlerindeki "Luhuzatia" ve Hitit metinlerindeki "La(hu)wazantiya" adları arasında bir ara form olması dolayısıyla, bu ikisinin aynı şehir için farklı dönemlerde kullanıldığının bir işaretidir[24]. Yine Eski Hitit dönemine ait, ve yine muhtemelen I. HattuSili zamanına tarihlenen bir belgede aynı formda geçer[25]. Şehrin adının, Hitit İmparatorluk dönemi belgelerinde görülen "Lawazantiya" yazılışına ilk kez İmparatorluk öncesine ait olmak üzere Telipinu fermanında rastlıyoruz[26]. Bir Yeni Asur dönemi belgesinde bulunan ve III. Salmanassar'ın seferine konu olan Kisuatni (Kizzuwatna) ile birlikte geçen "Lusanda"nın[27]Lawazantiya ile aynılığı kabul edilmektedir[28].
Ursu şehrinin kuşatılması ve bu kuşatma sırasında gelişen olaylan konu alan 1. HattuSili zamanına ait metinde Lawazantiya şehrinin geçiyor olması[29] , Hititler dönemine ait belgelerde bu şehre ait en eski kayıtı bize sunar[30]. Metinde, kuşatma sırasında "Luhuzzantiya" şehri kralın karargahı olarak görünmektedir[31]. Anlatılanlara göre, kral kuşatmayı komutanları aracılığıyla bizzat idare etmekte, ancak, doğrudan kuşatma yerinde değil, herhalde yakın bir yerde olan "Luhuzzantiya" da bulunmaktadır[32]. Metnin ay. 21-22. satırı şöyledir: "Kral Şanda'yı 'Luhuzzantiya'ya çağırdı ve Karkamıslı adamın kölesi hakkında ona sordu..."[33]. Buradaki Şanda, kuşatmayı yürüten komutandır ve kral tarafından "Luhuzzantiya' ya rapor vermeye çağrıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim metnin devamında Şanda'yı tekrar krala rapor sunarken görüyoruz. Zaten kuşatmanın seyrinden pek memnun olmayan kral, Şanda'yı bu durumda sorumlu tutarak azarlamaktadır[34].
Telipinu Fermanı'nda Lawazantiya şehrindeki isyandan bahseden bir kaç satır vardır[35]. Bu satırların öncesinden başlayarak cümleleri takip ettiğimizde, kral Telîpînu'nun tahta geçtikten sonra Hasuwa'ya sefer yaptığını ve burayı ele geçirerek tahrip ettiğini; sonra ordusunun Zizzilippa şehrinde olduğunu ve burada bir savaş yapıldığını; sonra kralın Lawazantiya'ya geldiğini ve burada "Lahhsa"adında birinin şehri isyana kışkırttığını, kralın da isyanı bastırdığını görüyoruz[36]. Devam eden satırlarda, Huzziya ve kardeşleri konu edilerek, adlan sayılan bazı kişilerin krala karşı gizli hareketlerinden ve sonuçta Panku tarafından cezalandırıldıklarından, ancak kralın bunları affettiğinden bahsedilir[37]. Bu olayın hemen isyanı konu alan satırları takip etmesi, ikisinin bağlanalı olabileceğini gösterir.
Lawazantiya şehri III. Hattusili'nin prensliği döneminde ilginç bir olayla karşımıza çıkar. Bu, III. Hattusili'nin Lawazantiyah rahip Pentip§arri'nin kızı Puduhepa ile evlenmesidir. Söz konusu kralın zamanında yazılmış olan iki metinde bu olay konu edilmektedir.
Bunlardan III. Hattusili'nin otobiyografisi olarak adlandırılan[38]metinde, III. Hattusili henüz tahtta olmadığı dönemlerde kardeşi kral Muwattalli'nin Mısır'a yaptığı bir sefere katıldığını, bu seferden dönüş yolunda Lawazantiya şehrine, tanrıçaya kurban sunmaya, uğradığını ve burada tanrıçanın isteği üzerine rahip PentipSarri'nin kızı Puduhepa ile evlendiğini, ailesiyle birlikte tanrıçanın hizmetine girdiğini anlatır[39]. Bu evlenme olayının yer aldığı diğer metin, III. Hattusili'nin yeğeni Urhi-TeSup'la olan mücadelesini konu alır[40]. III. Hattusili ile birlikte Puduhepa tarafından yazdırıldığı, "Büyük Kral, Hatti ülkesi kralı, Büyük Kral, Hatti ülkesi kralı MurSili’nin oğlu, Büyük Kral, Hatti ülkesi krah Supiluliuma'nın torunu, Kussaralı adam Hattusili'nin ahfadı, Hattusili ve Büyük Kraliçe, Hatti ülkesinin kraliçesi Puduhepa şöyle der"[41]ifadesiyle anlaşılan bu metnin devamında kral, Lawazantiya Istarının hizmetkarı ve Istar rahibi Pentipsarri'nin kızı Puduhepa’yla tanrıçanın isteği üzerine evlendiğini anlatmaktadır[42]. Hitit sarayının bu Lawazantiyali kraliçesi, dönemin belgelerinde politik, dini, hukuki işlerde çok etkin olması ile dikkati çeker. Mısır kralı ile dahi mektuplaşmış olan kraliçenin mührünün, bugün ele geçmemiş olan Gümüş Tablet üzerine yazdırılan Mısır'la yapılan barış antlaşmasında, kralınki ile birlikte bulunduğunu antlaşmanın diğer nüshalarıyla biliyoruz[43].
Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Lawazantiya'nin hâlâ iskân edildiğini III. Salmanassar (M.Ö. 858-831 )1a ait Anadolu'ya seferin anlatıldığı metin aracılığıyla biliyoruz. Bu metinde kralın yirminci yılında Fırat'ı geçtiği ve Hatti krallarını teslim olmaya çağırdığı anlatılmaktadır. Ancak bu çağrının olumsuz yanıtlanması üzerine Amanos Dağları'nı geçer ve Lusanda, Abarnani, Kisuatni[44] şehirleri ve tahkim edilmiş diğer şehirleri zapteder[45]. Bu kayıt bize Lawazantiya'nin M.Ö. I. binyılın ilk yarısında hâlâ Anadolu'da söz sahibi şehirler arasında olduğunu göstermektedir.
3. Lawazantiya Panteonu
Hititçe çivi yazılı belgelerdeki Lawazantiya şehrine ilişkin tüm kayıtlar göz önünde bulundurulduğunda bu şehrin dinsel önemi hemen göze çarpar. Lawazantiya'nin bazı dinsel içerikli metinlerde bulunuyor olması[46] ve belgelerde Lawazantiya tanrıları ve tanrıçalarının anılıyor olmasının[47]yanı sıra dinsel önemine asıl III. Hattusili dönemine tarihlenen belgelerde tanık oluyoruz. Yukarıda da ele alındığı gibi, III. HattuSili'nin otobiyografisi ve yine bu belgeyle aynı içeriğe sahip bir başka belgede, kralın prens iken kardeşinin Mısır seferinden dönüşünde tanrıçaya kurban sunmaya Lasvazantiya'ya uğraması ve burada Utar rahibinin kızıyla evlenmesi, bu şehirdeki Utar rahipliğinin önemli bir güce sahip olduğunu ortaya koyar. Lawazantiya’da güçlü bir Utar rahipliğinin bulunması da bu şehirdeki Utar kültünün önemini gösterir.
Şehrin panteonundaki tanrılardan Lawazantiya şehrinin tanrıça Utar'ı belgelerde sık sık karşımıza çıkar. Ancak bu tanrıçanın adının yer almadığı Muvvatalli'nin Fırtına Tanrısı Pihassassi’ye Duası olarak adlandırılan metinden Lawazantiya şehrinin diğer tanrılarını ve tanrıçalarını öğreniyoruz[48]; Hasigasnawanza, Mulliara, Lawazantiya'nın tanrıları ve tanrıçaları, dağlan ve nehirleri.
Lawazanatiya Şehrinin Tanrıça Utan kehanet ve fal metinlerinde en çok karşımıza çıkar[49]. Bunun yanı sıra bu tanrıça tarihsel içerikli bir metinde[50]ve bir antlaşma metninde şahit tanrılar arasında[51]geçer.
III. Hattuâsili döneminde Lawazantiya Utan 'nın şehrin panteonunda öneminin artmasını[52] iki nedene bağlayabiliriz. Bunlardan birincisi, kralın eşi ve hem kral üzerinde, hem de devlet işlerinde büyük etkisi olan Puduhepa'nın Lawazantiya Istar'nın hizmetkarı ve Istar rahibi PentipSarri’nin kızı olmasıdır. Bu kraliçenin güçlü kişiliği ve kendisini Kizzuwatnah ya da Kummannili olarak sunmasıyla[53]da anlayabileceğimiz geçmişine bağlılığı ile Lawazantiya Istar kültünün etkinliği artmış olmalıdır. İkinci neden olarak ise III. HattuSili'nin Samuha Istar’nın rahibi olarak yetişmesi ve bu tanrıçaya olan bağlılığı[54]gösterilebilir. İki şehrin Tanrıca Istar'nın ortak niteliklere sahip olmasının etkili olduğu da kabul edilebilir[55].
III. Hattuâili döneminden sonra Lawazantiya Istar, IV. Tudhaliya zamanında Tarhundassa kralı Ulmi-Tesup'la yapılan antlaşmada[56] diğer bazı Hitit tanrıları ile birlikte yemin şehidi tanrıları arasında geçmektedir. Her ne kadar Istar artık bu kralın selefi dönemindeki gibi baş tanrıça olmasa da[57] yine de önemini devam ettirdiği belli olmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği gibi, Muwatalli'nin duasında geçen HaSigainawanza[58] ve Mulliyara, Lawazantiya panteonunun adı bilinen iki tanrısıdır. Bunların yanı sıra bir metinde[59] Lawazantiya'da Tesup ve Hepat'ın varlığını da biliyoruz[60].
4. Lokalizasyon
M.Ö. II. binyıl Anadolusu'nun dikkati çeken şehirlerinden Lawazantiya'nın Kültepe Çağından itibaren sahip olduğu önemi herhalde konumuyla yakından ilgiliydi. Daha baştan söylemek gerekirse, şehrin Orta Anadolu'nun güneye, güneydoğuya açılan yolları üzerinde bulunuyor olması, bunun en önemli nedeni olarak görünür. Lawazantiya'nın lokalizasyonu konusuna girmeden önce şunu belirtmek gerekir ki, şehrin tarihinden önce üzerinde durmamız gereken bu konuyu sona bırakmamızın nedeni, yukarıda tarihi ve şehre ilişkin diğer bilgileri verirken ele aldığımız belgelerdeki kayıtların aynı zamanda lokalizasyonda da bize önemli ipuçları sağlıyor olmaları dolayısıyla tekrardan kaçınmak içindir.
Lawazantiya'nın lokalizasyonu konusunda öncelikle belirtilmesi gereken nokta, bu şehrin geçtiği tüm belgeler göz önünde bulundurulduğunda da kendiliğinden ortaya çıkan, klasik dönemlerdeki Kilikya olduğu kabul edilen[61] Kizzuvvatna ile yakın ilişkisi olduğudur. Özellikle III. Hattuâili dönemine ait belgeler değerlendirdiğinde bu şehrin Kizzuwatna’da olduğu kesin olarak ortaya çıkar. III. Hattusili'nin Lawazantiyalı olduğunu bildiğimiz eşi Puduhepa'nın III. HattuSili ile II. Ramses arasındaki antlaşmadaki mühründe "Hatti ülkesinin kraliçesi, Kizzuwatna'nın, kızı, Puduhepa'nın mührü" ifadesi bulunur[62]. Yine Puduhepa'nın bir adak metninde kendini "Puduhepa, büyük kraliçe, Hatti ülkesinin kraliçesi, Kummanni şehrinin[63]kızı" olarak sunar[64]. Kraliçenin kendini Kizuwatnah ve Kummannili olarak sunması şüphesiz Lawazantiya'nın Kizzuvvatna'da olduğuna çok açık bir işarettir.
Daha eski bir döneme ait olmak üzere, aşağıda tekrar değineceğimiz, Kizzuwatna kralı Palliya'nın Lavvazantiya'da dini yükümlülüklerini yerine getirdiğinin anlatıldığı metinle[65] de bu şehrin Kizzuwatna ile olan ilgisi açıkça ortaya çıkar[66].
Lawazantiya'nın Kizzuwatna'yla ilişkisine bir işareti de, yukarıda da kısaca değinilen III. Salmanassar’a ait Asur metninde, sefer yapılan yerler arasında Lawazantiya ile eşlenen Lusanda ve Kizzuwatna ile eşlenen Kisuatni'nin birlikte geçiyor olmasında buluruz.
Lawazantiya’nın Kizzuwatna ile olan yakın ilişkisini böylece ortaya koyduktan sonra, şehrin lokalizasyonuna yol gösterebilecek metinleri kısaca gözden geçirmek gerekirse:
Ursu kuşatması metni olarak bildiğimiz KBo I 11'de, kuşatma sırasında kralın karargahı olarak Lawazantiya'nın görünmesi[67] Ursu ve Lawazantiya şehirlerinin birbirinden çok uzakta olmadığı fikrini verir. Ancak, Ursu şehrinin de kesin lokalizasyonunun yapılmamış olması dolayısıyla dikkate değer bir sonuca ulaşılamaz[68].
III. HattuSili'nin kardeşinin Mısır seferinden dönüş yolunda Lavvazantiya'ya uğraması[69], bu şehrin, şüphesiz Suriye ile HattuSa arasında ya da Goetze'nin buna ilaveten belirttiği gibi; o sırada Hattuâili'nin yöneticisi olduğu Yukarı ülke arasında ulaşımı sağlayan yol üzerinde ya da yakınında bulunduğunu gösterir[70].
Bunu belirttikten sonra hemen daha önceki dönemlere, Asur Ticaret Kolonileri dönemi belgelerine dönüp, bir belgede, herhalde Anadolu’ya getirilen bir malın ilk olarak Lavvazantiya'ya gitmesi gerektiğinin ısrarla belirtilmesini hatırlamak gerekir[71]. Buna göre Lawazantiya şehri, Asur'dan Kültepe (Kanes)'ye devam eden ticaret yolunun Suriye’den Anadolu'ya ilk girişinde uğranılması gereken yer olarak ortaya çıkar. Bu da III. HattuSili'nin Suriye’den girişinde uğradığı şehrin konumuyla uyumludur[72].
Kizzuvvatna kralı Palliya'nın dini töreninin anlatıdığı metindeki[73]"...Lavvazantiya'daki yedi kaynağın temiz sularını ayırdı ve temiz su..." (sat. 4- 6) cümlesi lokalizasyona yardımcı olabilecek bir hususu ortaya koyar. Buna göre Lawazantiya su kaynaklarının bol bulunduğu bir yerde ya da yakınında olmalıdır[74].
TeSup ve Hepat için yapılan bayram törenlerini konu alan bir metinde "Lawazantiya şehrinde Tarmana ırmağında" sözleri vardır[75]. Bundan bir önceki saürda da "sekizinci günde Alda Irmağı'nda su alıyor" ifadesi vardır. Şu halde Alda Irmağı ve Tarmana Irmağı[76] Lawazantiya şehri yakınında bulunuyor olmalıdır. Özellikle Tarmana ve Lavvazantiya çok yakın ilişkili olmalıdır. Hatta metinlerdeki ifade her ne kadar açık olmasa, cümlenin başı ve sonu kırk olsa da, şehrin bu akarsuyunun kenarında olduğu anlamı çıkartabilmektedir.
Lawazantiya'nın lokalizasyonu için ileri sürülen görüşleri kısaca şöyle sıralayabiliriz:
Goetze[77], Garelli[78] ve Lebrun[79], Lavvazantiya'nın yerini Kummanni ve Fırat arası; Bilgiç[80], Tarsus ile yeri saptanamayn Ursu arasında bir yerde; Cornelius[81], Ovalık Kilikya ya da Batı Kataonia'da; Garstang-Gurney[82] ve Orlin[83], Doğu Kilikya'da; Ünal[84], Malatya civarında diye çok geniş tariflerle vermektedirler.
Bossert[85], Malatya'daki bir hiyeroglif yazıtta Fırtına tanrısına libasyon ya- pılan ve "kap" ideogramı ile gösterilen şehrin adının ayni şekilde Elbistan Karahöyükte bulunan bir hiyeroglif yazıtta da geçtiğini belirterek, şehrin adının sonundaki fonetik tamlama ile bu bölgede bulunması muhtemel Lawazantiya'nm adından hareketle "kap" ideogramımn Hitit çivi yazısındaki karşılığını tespit etmiştir. Buna göre söz konusu adin Lawazantiya olabileceğini ileri sürmüş ve şehrin Fırtına Tanrısı'nın hem Malatya hem de Karahöyük'te kutsanmasına dayanarak, Lawazantiya'nm Melitene'de bulunması gerektiğini belirtmiştir. Bossert'in bu tespitlerindeki haklılığını vurgulayarak Lewy[86] de Latvazantiya'mn Karahoyuk'te lokalizasyonunu ileri sürer.
Yukarıda ele aldığımız, şehrin lokalizasyonuna yol gösteren çivi yazılı belgelerdeki kayıtları göz önünde bulundurduğumuzda, Kilikya'nın kuzey- doğu taraflarında Lawazantiya'yı aramak için pek çok nedenimiz olduğunun farkına varırız. Bilhassa Asur Ticaret Kolonileri devri belgelerinde, Lawazantiya ile yakın ilişkide görünen Hurma (Hurama)'nın her ne kadar kesin lokalizasyonu yapılamasa da genellikle bu bölgede aranması[87] dikkate değerdir. Yine yukarıda verdiğimiz, şehrin muhtemel yerine ilişkin şimdiye dek araştırmacıların ileri sürdükleri görüşlerde de genellikle sözünü ettiğimiz bölge gösterilmiştir. Lawazantiya'nın yeri için çivi yazılı belgelerden edinilen bilgiler, Seyhan-Göksu (Saros) vadisinde yerleştirilen antik Komana ile ayni olduğu kabul edilen Hititler'in Kummannisi'nden doğuya, Elbistan'a doğru olan bölgeyi İşaret etmektedir. Nitekim Lawazantiya'nm üzerinde olması gereken[88]Asur'dan KaneS'e uzanan ticaret yollan ve Hititler'in güneyle, Suriye'yle, ilişkilerinde kullandıkları yolların bu bölgeden geçiyor olması [89] buna destek olur. Sözünü ettiğimiz yerde, Elbistan Karahöyük'ün bulunması dikkat çekicidir[90]. Bossert'in Karahöyük ile Lawazantiya'nm ilişkisini ortaya koyması dolayısıyla Karahöyük'ün Lawazantiya olabileceği ihtimali gözden uzak tutulmamalıdır.
Karahöyük, Elbistan'ın 10 km. kuzeybatısında ve Izgın Köyü'nün de 5 km. kuzeyinde yer almaktadır. Güneybatısında höyüğün hemen kenarında Hurman Suyu akmaktadır[91]. Hogarth tarafından, "Göskun'dan Elbistan'a giden yol üzerinde Izgın'ın bir mil batısında büyük bir kaynak ya da kaynakların bulunduğu ve buradan akan suların bir gölcükte toplanarak, Ceyhan'la birleştiği yerden az önce Hurman Suyu'na karıştığı" belirtilir[92]. Bu durum yukarıda belirttiğimiz Lavvazantiya'nın "Tarmana Irmağı ile çok yakın, hatta kısıyında olabileceği"ve "Lawazantiya şehrinin su kaynaklarını bol bulunduğu bir yerde ya da yakınında olabileceği" ile uyum içindedir.