ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Erdoğan Merçil

Anahtar Kelimeler: Selçuklular, Emîr-i Dâd, Arapça, Farsça, Türkçe, Anadolu

Emîr-i dâd, Arapça "Emir" ve Farsça "Dâd" yani adalet kelimelerinden olumu؟ bir terkiptir. Ayrıca "Dâdbeg" şeklinde Far.sça-Türkçe bir terkip olarak da görülmektedir[1]. Belki de terkip olması nedeniyle lügatlerde pek açık- 1 anmasına rastlanmıyor. Steingass[2] bu terkibi Emir maddesinde, Emîr-i Dâd- chief justice: baş hakim olarak açıklamaktadır. İslâm Ansiklopedisi[3]’'nde de bu konu gereği kadar incelenmemi؟, Avrupa'daki ikinci baskısıyla, Türkçe neşrinde "Selçuklular devrinde, hususiyle Anadolu Selçuklularında, adliye nazırı" şeklinde bir açıklama ile geçiştirilmiştir. Acaba araştırıcılar bu konuda neler söylemişlerdir? Rahmetli hocam Ord. Prof. İ.H. Uzunçarşılı[4], Büyük Selçuklu teşkilâtını açıklarken emîr-i da- din adliye vekili vazifesi gördüğünü, ayrıca Şer'î işlerden başka davalara ba- kan Divan-I Mezalim'in reisi olduğunu zikrediyor. Ancak Uzunçarşılı bu açıklamaları sırasında emîr-i dâd ile emîr-i bar veya barbegi karıştırmaktadır. Onun Rahât Üs-Sudûr’a dayanarak verdiği bilgiler emîr-i bar ile ilgilidir.

Sultan Melikh devrini inceleyen Rahmetli hocam Prof. Dr. i. Kafesoğlu[5], Büyük Selçuklulardaki emîr-i dâd müessesesi ile ilgili olarak, "Asayişe, devlet ve siyasete ait cüriimleri Emir-İ Dâd ve bunun memleketteki memurları hallederdi. Melikşah zamanında Emîr-i Dâd, Habeşî b. Altun tak idi"şeklinde bir açıklama yapıyor. Ayrıca taşra teşkilâtı hakkında bilgi verirken de, "Adli İşlere kadi ile emîr-i dâd'ın memurları bakar" demektedir.Ancak Prof. Kafesoğlu bu açıklamaları sırasında emîr-i dâd göreviyle ilgili herhangi bir kaynak vermemektedir.

Rahmetli hocam Prof. Dr. M.A. Koymen de Horst'un kitabıya[6] ilgili olarak yazdığı makalede[7], "Kirman Selçuklularından Tuğru-şah (1156-1167) zamanında mevcudiyetinden bahsettiği Dad-beglik muessesesinin Büyük Selçuklularda da bulunduğundan şüphe etmemek lâzımdır. Buna mukabil, üâd-beg'in Divan-! Mezalim'in daimi başkam olduğu hususunda Dr. Horst'un ileri sürdüğü ihtimal üzerinde durmak gerekir" diyerek, emîr-i dâ- d'ın Divan-! Mezalim'in başkam olduğu hususunda tereddüdünü ortaya koymaktadır. Prof. Dr. Koymen yine başka bir eserinde[8] Büyük Selçuklu Devleti askeri teşkilâtını açıklarken, "Türk ordusu mensuplan arasındaki ih- tilaflar, Ordu kadı'larının ve dad-beylerin başkanlık ettiği mahkemelerde görülüyordu" demekle yetinmektedir. Görüldüğü gibi araştırıcılar Büyük Selçuklularda emîr-i dâd'ın genellikle adalet işlerine baktığını açıklamakta, fakat bu hususta herhangi bir kaynak vermemektedirler.

Öte yandan Selçuklu devlet adamlarından Atabey Müntecibeddin Bedi, Kitab Atebet el-Ketebe başlıklı münşeat mecmuasında Divan-I Mezalim ile ilgili iki belge vermektedir[9] . Bu eseri yorumlayan A.K. Lambton'a göre٥[10], Selçuklu hâkimiyeti altındaki şehirlerin hepsinde olmasa bile, bazı illerde Divan-! Mezalim vardı. Birinci belgede "Gürgan valiliği İçin düzenlenmiş bir atama kararnamesinde Mes'ud b. Muhammed'e, Divan-! Mezalim Başkamda (Sahib Divan-I Mezalim) görevlerinde dikkatli olması İçin yonerge (emir) vermesi buyurulmaktadir. Atabet el-Ketebe'deki ikinci belgede Divan-! Mezalim adi geçmemektedir. Bu vesikada, "Belh valisi ve şahnesi Ebu'l-Feth b. Ebi Bekr b. Kumac adına düzenlenen fermanda söz konusu kişiye, şer'î İşleri kadının mahkemesine, vergi toplamayı (? resmiyyat) genel işlemlere ve divana ilişkin İşleri divan-! riyasete havale etmesi buyurulur".

Sonuç olarak Atebet el-Ketebe'deki birinci vesikada Mezalim Başkanı olarak Sahib Divan-ı Mezalim geçmekte, ikinci belgede bu görev Divan-ı Riyasete havale edilmektedir. Görüldüğü üzere her iki vesikada da emîr-i dâdın adı bulunmamaktadır.

Öte yandan kaynaklarda tespit edebildiğimiz kadarıyla[11], Büyük Selçuklular'da emîr-i dâd olarak ilk kez Habeşî b. Altuntak'ın ismi geçmek¬tedir. Habeşî b. Altuntak'ın adının geçtiği 493/1099-1100 yılında ikinci bir emîr-i dâd tespit edebiliyoruz. Sultan Berkyaruk ile Muhammed Tapar 4 Receb 493/15 Mayıs 1100 tarihinde Sefidrud'da karşı karşıya geldiler[12]. Bu savaşta ölenler arasında Emîr-i Dâd Özbek de zikredilmektedir[13]. Bundan başka Sencer melik iken Büyük Selçuklu Devleti'hde bir emîr-i dâdın daha ismine rastlamaktayız. Ebû Bekr b. Mes'ûd isimli bu şahsı Nizâmî 'Aruzî'nin Çahar Makalesi1 nde tespit edebiliyoruz[14]. Nizâmî ,Aruzî'nin rivayeti doğru ise, Sencer h. 505/m. 1111-1112 tarihinde Mâverâünnehr'e (Karahanlı) Muhammed Han ile harbe giderken Deşt-i Hûzân'da konaklamış ve Emîr-i Dâd Ebû Bekr b. Mes'ûd da onu Pencdih’de[15] ağırlamıştı. Ayrıca Sultan Sencer devrinde isyan eden Oğuz beylerinden Tuti'nin babası İshak da dâd beg unvanı taşımakta idi[16]. İshak bey acaba bu unvanı nasıl almıştı? Bu ko¬nuda da elimizde bir bilgi yoktur. Ancak İshak, dâd beg unvanı taşıdığına göre, daha önce Selçuklular'ın hizmetinde mi bulunmuştu?

Bütün bu tespitlere rağmen emîr-i dâdın Büyük Selçuklular daki görevi hakkında herhangi bir ip ucu elde edilememektedir[17].

Kirman Selçukluları'nda:

Kirman Selçukluları'nda da bu müessesenin varlığını görüyoruz. Kaynaklarda zaman zaman zikri geçmesine rağmen dadbeg'in görevini açıklayıcı örnek ve bilgilerden yoksunuz[18].

Türkiye Selçukluları'nda:

Türkiye Selçukluları'nda da emîr-i dâd müessesesi vardır. Uzunçarşıh[19], Anadolu Selçukluları teşkilâtını açıklarken emîr-i dâdın görevini, "adliye ve¬kili daha doğrusu İstintak (Sorgulama) dairesi şefi ve tevkifhane müdürü" olarak açıklıyor. Ayrıca, "Emîr-i Dâd'ın Divân heyetine dahil olmadığını" ifade ederek, "Emîr-i Dâd'ın yani Adliye Vekilinin derecesi Osmanlılar'daki çavuş başıya benzediğinden bunun divâna girmediği muhakkaktır" şeklinde ilâvede bulunuyor. Cl. Cahen[20] ise, "Sultan’ın emrinde adaletin başı olan bir Emîr Dâd" vardı ve o Mezâlim adı verilen baskı yapılması, eziyet edilmesi gibi durumlarla ilgilenmekte idi" demektedir. O. Turan[21] da Mezâlim Divam'ndan bahsederken, emîr-i dâdı örfî davalara bakan "Adliye nazırı" olarak tarif etmektedir. Aydın Taneri'ye göre[22] de "Emîr Dâd şer'î kanunlar dışında örfî davalara bakan mahkemenin başkanı olup, sultanın emirleriyle emirleri tevkif etmek ile görevlidir". Bu tariflere baktığımızda genel olarak emîr-i dâdın adliye vekili görevini yüklendiği, Divan-ı Mezâlim'in başkanı ol¬duğu anlaşılmakta, ikinci derecede sorgulama ve tutuklama görevini yürüt¬mektedir.

Müslüman ve Türk devletlerinde olduğu gibi, her türlü şikâyetleri ve halk üzerindeki baskıları dinleyen ve bunlar hakkında karar veren Mezâlim Divanı başkanı "sultan" idi. Sultan I. Gıyâseddîn Keyhusrev ve Sultan I. Alâeddîn Keykubad, Divan-ı Mezâlim'e oturarak halkın şikâyetlerini dinlemişlerdi. Nitekim Ibn Bibi'ye göre[23]'; Sultan Alâeddin Keykubad'm saltanatı- nin Ortasına kadar’ Anadolu Selçuklu sultanları (Pâdişâhân-1 Rûm)nm adeti pazartesi ve perşembe günleri otu؟ tuunak idi. Onlar bizzat kendileri dâd- gâh (Mezalim Divanda hazır bulunurlar ve mazlumlara adalet dağıtırlardı. Şeı-'î İşleri kadıya liavale ederler, muameleye, divana ve Orfe ait İşleri de di- van esbabına bırakırlardı. Asla kuvvedi ile zayıf, soylu ile basit kimse arasında fark gözetmezlerdi. Ancak Sultan Alâeddin Keykubad'm Yassıçimeıı Savaşını kazanması (1230) ve Eyyubilerden Melik Kamil'i Elbistan hududundaki Ak؟e Derbendi'nde mağlûp etmesinden sonra, işlerin çoğalmasıyla Mezalime oturma geleneği ihmal edildi. Sultanlar bu görevi devlet umara- Sina ve saltanat erkanına havale ettiler. آن قاعد، منخرم ماند ه و آن اين ارتفاع يذيرن و بامراى، دوك و اركان طنت حوالت افتاد

Vezir Şemseddîıı Isfahani, II. izzeddin Keykavus'u tahta çıkardıktan sonra (1246), Selçuklu Devleti'nde on plana çıkmış ve divan üyeleriyle bil göresi yerine getirmişti. Vezir sabali divan işlerini bitirdikten sonra, eğer o gün sultanin gezinti günü ise, ata binilerek gezintiye çıkılırdı. Gezintiden dönüldükten sonra Sultan sofrası (Hân-1 sultani) kurulurdu. Sultan istil'aliat yerine geçince, son derece görkemli bir divan kurulurdu (yani Divaıı-ı Mezalim). Burada görevliler soldan sağa doğru derecelerine gore sofada yerlerini alırlardı. Vezir sofanın ortasında yalnız olarak tabuna otururdu, öteki emirler ise Iruzurda uzakça bir yerde dizlerinin üstünde otururlardı. Reşideddin Emîr-i Dâd ve Ilatıreddin Emîr-i Dâd altrn kılıçla kemer kuşanmış, sofanın kenarında duruyorlardı; yani divana daliil değildiler[24]. Ayrıca iki tane emîr-i dâd vardır. Bundan sonra vezir ve oteki görevliler Divarı-ı Mezâlim'de (Divan-! Tazallüm) adalet isteyenlerin şikayetlerini dinleyerek kararlar veriyorlardı.

Öte yandan bu olayda Ibn Bibinin Muhtasarında emîr-i dâd âdânmış ve ortaya "Emîr-i Şemşir" gibi bir terkip çıkmıştır[25]. Uzunçarşılı[26] da bunuemîri şemşir şeklinde okuyarak ortaya mevcut olmayan bir memuriyet çıkarmıştır. Hatta bu emîr-i Şemşir yeni çıkan ders kitaplarına dahi işlenmiştir[27].

Bütün bu açıklamalardan sonra kaynaklarda tespit edebildiğimiz olay- larla, araştırıcılar tarafìndan Mezalim Divani başkam ve adliye vekili olarak gösterilen emîr-i dâdın hangi görevi yaptığını anlamaya çalışalım. Bu ko- nuda tespit edebildiğimiz ilk olay Rukneddîn II. Süleyman Şâh devrinde (1197-1204) geçmiştir. Sultan Süleymanşâh'ın gönlünde yer tutmuş olan (Ayaz) ismindeki gulâmı bir gün avda susamiş؟ bir halde iken, ihtiyar bir kadinin elindeki yoğurt kasesini kaparak yemişti. Yaşlı kadın gulâmın arkasından koşarak ona şehre kadar takip etti. Daha sonra saraya girerek yetim çocuklarının ekmek parasını tedarik etmek İçin satmaya götürdüğü yoğurdu yiyen ve parasını vermeden kaçan gulâmdan şikâyetçi oldu. Süleyman şah kadından durumu öğrendiği zaman hadimlerini emîr-i dâdın yanma göndererek o mazlum kadının durumunu araştırmasını emretti. Emîr-i dâd durumu soruşturarak olayı baştan sona araştırdı, o sırada gulâm ortaya çıktı. Yaşlı kadın, "İşte hasmım budur" dedi. Neticede yaşlı kadın hakli çıkmış ve gulâm idam edilmişti. Sultan Süleyma Şâh da, yoğurdun tazmini bize aittir, diyerek kadına bin dirhem ihsan edilmesini buyurmuştu[28].

Anonim Farsça Selçuk-nâme'ye göre[29]: Sultan I. izzeddîn Keykavus tahta oturduğu zaman (1211), bütün emirler kendisine itaat ettiler. Melik Alâeddîn Keykubad bu sırada Sivas’ta bulunuyordu. Sultan, Emîr-i Dâd Kıvameddîrii oraya gönderdi, o Alâeddîn Keykubad'! tutukladı ve Sivas yakınındaki Hayuk (? Hafik) kalesinde hapsetti. Yine ayni esere gore izzeddîn Keykavus öldüğünde, Emîr-i Dâd Kıvameddîn, Alâeddîn Keykubad '1 Sivas'ta tahta oturttu. Kıvameddîn ona çok büyük hizmetlerde bulundu. Sultan bu hizmetine karşılık o 1111 tekrar emîr-i dâd yaptı. Burada olaylar bilinenlere, söz gelişi Alâeddîn Keykııbad'ın Malatya yakınında bulunan Minşar kale- sinde hapsedilmesine uymuyorsa da’[30], bizim İçin emîr-i dâdın hangi göreıi yaptığı'nı tespit açısından önemlidir. Daha sonra Türkiye Selçuklu Devleti'nde I. Alâeddiıı Keykubad dev- rinde (1220-1237) bazı emir ve beylerin sultanları tahta çıkartmakta rol oynamaları sebebiyle kuvvet ve kudretlerinin artmış olduğu görülüyor. Hatta bunlardan bazılarının zenginliklerinin ve harcamalarının Sultan'dan fazla olduğu rivayet ediliyor. Bunlar arasında Seyfeddin Ay-Aba, Zeyneddin Başara, Mubarizeddin Behramşah ve Bahaeddin Kutlugca da dikkati çekiyorlardı. Sultan Alâeddîn Keykubad bu emirlerin durumundan ozel meclislerde şikayet؟¡ oluyor, bu suretle iki taraf arasında yapılan dedikodular ortalığın karışmasına sebep oluyordu. Nilrayet emirler bu İşde bir adim daha atarak Kayseri 'de hile ile Sııltan'ı tahttan uzaklaştırmak ve yerine kardeşi Celaleddin Keyferidun'u geçirmek istediler. Durumu oğrenen Sultan Alâeddîn Keykubad karşı bir plan hazırladı ve kışı geçirmek üzere gittiği (1223) Antalya'dan Kayseri'ye döndükten sonra bunu uyguladı. Yirmi dört kişi olduğu rivayet edilen bu emirlerin kimi öldürüldü, kimi de zindana atıldı ve malları müsadere edilerek hâzineye alındı, ilk etapta Seyfeddin Ay- Aba, Mubarizeddin Behramşah ve Balraeddin Kutlugca gibi emirlei' tutuk- !andılar. Bu sırada Sııltan'ın gulamlan ve emîr-i dâd tutuklanan ümerânın sofada oturmakta olan gulamlanm yakalayarak zindanhaneve götürdüler. غلامان ملطان و امدر دان غلامان امراراكه در صده نشته بودند كرفتند وبزندان خانه بردند

ikinci etapta sultan ertesi gün huzura kavuştuğu İ؟İ11 Meşhed ovasına 1؟- karak top ve cevgan oynadı. Bu sırada emirler arasında bulunan Kemaleddin Kâmyâr, Zahireddin Mansûr Puser-i Kâfîy-i Tercüman ve Şemseddin Veled-i Mâh-1 Horasan'ın gizlice birbirleriyle konuştuklarım go- rerek henüz olayın sona ermediğini anladı. Emîr-i dâd'a emir vererek irer üçünü meydandan çıkarttı, onların da her şeyini yağmalattı ve Anadolu'ya sürgün etti[31].

Yine Sultan Alâeddîn Keykubad, Eyyubi-Artuklu ittifakına karşı askerlerine Harput'a doğru liarekete geçmelerini emretti. Selçuklu askerleri Harput ovasına geldiklerinde, Eyyubi askerleri ١’e Harput Artuklu emiri de oraya ilerlemekte idiler. Bil sırada Selçuklu ordusunun onde gelen emirleri Mubaizeddin Çavlı, Belıramşah Gandar, Şemseddîıı Altunaba, Has Gulam-ı Sultan (طعر ؟) ve Puser-i Sirkeci (2’ (سر مر كحى ؟ [32]ile Bedi'eddin Yakut Emîr-i Dâd askerleri sağ ve sol kol. merkez, öncü ve artçı olarak düzene sokup karşı koymaya başladılar. Neticede Selçuklu ordusu Eyyubileri bozguna uğratarak Harput'u ele geçirdi (1234) [33]. Sultan II.Gıyaseddin Keyhusrev öldükten sonra (1246), geride kalan üç oğlundan II. izzeddin Keykavus tahta geçirilmişti. Yeni sultan ve kardeşleri küçük yaşta olduklarından yönetim devlet adamlarının özellikle Vezir Şemseddin Isfahani'nin elinde kalmıştı. Daha sonra bu devlet adamları ara- surdaki siyasi ihtiras ve rekabetler düzenin bozulmasına sebep oldu. Devlet adamları arasındaki bu mücadeleye katılanlardan biri de Emîr-i Dâd Nusret idi. Ancak sonunda onu Moğolistan'a gitmekte olan Şehzade Rükneddin Kıhç Arslan'a katılması İçin Sivas'a gönderdiler. Emîr-i Dâd Nusret, Sivas'ta yakalanarak Hafik kalesinde hapsedildi[34].

Öte yandan vezir Çemseddin Isfahani devrinde uç taraflarında Türk Ahmed adında biri baş kaldırmış ve kendisinin Sultan Alâeddîn'în oğlu olduğunu iddia etmişti. Vezir Şemseddîn bu âsi üzerine bir ordu gönderdi, iki taraf kuvvetleri birbirleriyle karşılaştığı zaman: Selçuklu ordusu kumandanları âsinin kuvvetli olduğunu gördüler. Bir takım sebeplerle savaşmayı savsaklayarak yardim istemek üzere vezirin yanma acele bir ulak gönderdiler. Vezir kendi şahsî muhafızlarım Emîr-i Dâd Hatıreddin Zekeriya Sücasî ku- mandasında yardıma gönderdi.

Bu olay sırasında Moğolistan'a gitmiş olan Rükneddin Kılıç Arslan sultan unvanıyla geri dönüyor. Moğol Hani Güyük'ün yarlığıyla II. izzeddin Keykavus'u sultanlıktan, Şemseddin Isfahani'yi de vezirlikten azlediyordu. Bundan sonra gelişen olaylar sonucu Şemseddin Isfahani öldürülmek üzere saltanat sarayına çağrıldı, buraya gelip sofaya vardığında Emîr-i Dâd Seyfeddin Kay-aba onu sol taraftaki bir odaya soktu. Sabık Vezir o gece Konya kalesinde Ambarcı'nın evine götürüldü. Yolda emîr-i dâda sordu: Nereye gidiyoruz?". Emîr-i dâd cevap verdi: "Diğerlerini gönderdiğin yere...". Şemseddin Isfahanı dort gün sonra da öldürüldü (1249) [35]. Semseddin Isfahani'nin ölümünden sonra Mogollar'dan Batu Han'ın buyruğuyla durumu incelemek İ؟in Anadolu'ya gelen Moğol elçileriyle bera- ber Şemseddin Mahmud Tuğraî başkanlığında bir heyet de bu elçilerle Moğol Hanı'nın huzuruna gitti. Bu heyet İçinde Emîr-i Dâd Hatıreddin Zekeriye Sücasî de vardı. Selçuklu devlet adamlan götürdükleri hediyeler ile Moğol Hani'ndan yeni görevler elde ederek Konya'ya döndüler. Bu sırada Eınîr-i Dâd Hatireddin'e Çorumlu emirliği ve serleşkerliği verildi. Ayrıca ؟emseddin Mahmud Tuğraî vezir, Sucaeddin niyabet (naib), Necibeddin Duleycani reisülbahr ve istifa, Reşideddin Ebû bekr Cuveyni emîr-i ârızîy-i cuyûş-ı memalik edildiler[36] . Bu olay başta Celaleddin Karatay olmak üzere bazı devlet adamlarım raliatsız etmişti, iki grup devlet adamları ara- Sindaki mücadele sırasında Vezir Mahmud Tuğrai'nin rakip devlet adamları aleyhinde Baycu Noyan'a yazdığı bir mektup ele geçirildi. Bu hıyanet girişimi üzerine Celaleddin Karatay harekete geçti ve emîr-i dada İşaret etti. Emîr-i dâd onu saltanat sarayında bir odada tutukladı, üçdört gün sonra oradan Antalya tarafina gönderildi ve hapse atıldı (1253) [37].

Sultan II. izzeddin Keykavus devrinde Baycu ve oteki Noyanlar, Moğollarla yapılan antlaşma dışında Türkiye Selçuklu Devletinden paralar istiyorlardı. Selçuklu devlet adamları bu sırada "Hâkim-İ vakti Memleket" olan Sahib Fahrüddevle ve'ddin Ebu'l-Hayrat Ali’yi sayısız hediyeler ile Moğol büyük ham Mengü (1251-1260)'ye yolladılar. Fahreddin Ali o sırada "Hakem-i Divan-I ’Adi" ve "Mansıl^ı Emîr-i Dâd" idi. Ona yol masrafları İçin yüzbin direm-i sultani verdiler. Batu Han ona iltifat etmiş, Baycu Noyan ve oteki Moğol beylerinin bu tür davranışlarım önlemek İçin bir ferman (Soyurgatmış) vermişti[38] .

Aksarayî'ye göre [39] Sahib Fahreddîn Ali, emîr-i dâd olduğu bu sırada iki kez elçilikle Moğolların yanma gitmişti, o birinci seferinde Güyük Han (1246-1249), İkincisinde ise Mengu Han (1251-1260) nezdinde elçilik yapmıştı.

Öte yandan I254'te Mara؛ ve civarında yaşayan Agaçeriler yollan kes- meye, kervanlar soymaya ve yolcuları öldürmeye başladılar. Sahip Kadı izzeddin ile Beylerbeyi Yavtaş, Selçuklu emir ve askerleri ile Agaçeri Türklerinin İsyanını yatıştırmak maksadıyla Kayseri'ye geldiler. Emîr-i dâd Fahreddîn Ali bu muazzam alayın istikbaline memur edilmişti[40].

Daha sonraki devrede, ilhanlı Devleti kumcusu Hulagu Bağdat'ı ele ge- çirdikten sonra. Sultan II. izzeddin Keykavus onun ziyaretine gitti (657/1259). Bu sırada Selçuklu sultani, Fahreddîn Ali'yi emîr-i dâdlık göre- vinden "Niyabeti Saltanat" makamına tayin etmişti[41].

Türkiye Selçukluları tahtına III. Gıyaseddin Keyhusrev çıkarıldığı zaman, onun nedimliğine getirilenler arasında Emîr-i Dâd Emineddin Isfahanı de bulunmakta idi (664/12651266), [42].

Türkiye Selçuklularının çöküş devrinde devletin kaderine hakim olan- 1 ardan biri de Pervane Muineddin Süleyman idi. o kendisine rakip olarak gördüğü Sahib Fahreddîn Ali'yi tasfiye İçin bir plan tertiplemiş ve bunu uy- gulamıştı. Nitekim o Sahib Fahreddîn Ali'yi saltanat sarayı odalarının birinde tutuklattıktan sonra bu sırada emîr-i dâd olan Emîneddîn Duleycani'nin evine göndermişti. Sahib Fahreddîn Ali daha sonra Karahisar-I Osmancuk kalesinde hapsedildi[43] (1271).

Hatiroglu Çerefeddîn'in Anadolu'yu Moğollar'dan kurtarmak İçin baş- latuğı isyanda (1276), Selçuklu ümerasından ona karşı savaşanlar arasında Emîr-i Dâd Emîneddîn [Isfahanı, de bulunmakta idi. Aksarayi[44] bu ümei'anın "sahib-i kalem" olduklarından yani asker kökenli olmadıklarından hiçbir varlık gösteremediklerini zikrediyor. Memlûk Sultanı Baybars Anadolu'yu Moğollardan kurtarmak için hare¬kete geçmiş ve Elbistan ovasında bir Moğol ordusunu mağlup etmişti (1277). Bu savaş sırasında Selçuklu devlet adamlarından bir kısmı Memlûklu ordu¬suna katıldılar. Bunlar arasında Emir-i Dâd Seyfeddîn Çalış da bulunmak¬taydı[45] .

Sultan III. Gıyaseddîn Keyhusrev'in ölümünden sonra (1284), annesi Sultanın iki çocuğunu tahta oturtmak istedi. Bu Hâtûn, Argun Han'ın ya¬nından Kayseri'de bulunan Sultan II. Mes'ûd'un huzuruna geldiği sırada bu iki çocuğu da getirmişlerdi. Daha sonra bunlar Konya'ya geldiklerinde yan¬larında Hâce Nasıreddîn Müstevfî ile Emîr-i Dâd Nizameddîn de vardı. Burada yapılan bir merasim ile iki çocuk tahta oturtuldu (17 Ramazan 683/27 Kasım 1284) [46]. Hâtûn durumunu sağlamlaştırmak için ayrıca Karamanoğlu Güneri bey ve Eşrefoğlu Süleyman Bey'den[47] yardım istemiş ve onlara unvanlar vermişti. Bundan sonra Sultan II. Mes'ud'un adamlarıyla, bu çocukların taraftarları arasında anlaşmazlık çıku. Fakat Karamanoğulları ve Eşrefoğullan'nın yardıma gelmesiyle Gıyaseddîn Keyhusrev'in annesi du¬ruma hâkim olmuş ve iki çocuğu, ikinci kez, Konya'da Selçuklu tabuna oturtmuşlardı (8 Rebi I 684/14 Mayıs 1285) [48]. Çok geçmeden Sultan Mes'ûd'un taraftarları Has Balaban ile Konya'ya gelerek duruma hâkim ol¬dular (23 Cumada II. 684/26 Ağustos 1285). Bu olaydan sonra Hâtûn, Argun Han'ın huzuruna gitti[49]. Burada yapılan muhakeme (yargu)de iki ço¬cuğun düzmece şehzade olduğuna ve öldürülmelerine karar verildi. Hâtun'a da Seferi hisar (Şimdiki Sivrihisar) ikta edilmişti. Bu sırada çocuklardan biri Argun Han'ın yanında idi ve burada öldürüldü.

Sultan Mes'ûd, Hân'ın bu fermanlarım Emîr-i Dâd Nizameddin ile Konya'ya gönderdi (4 Receb 684/5 Eylül 1285). ؟ocuklardan biri Konya'da Sultan Mes'ûd'un annesinin yanında idi. Emîr-i dada bu ؟ocuğu eşeğe bindi- rerek şehirde dolaştırılması buyuruldu (684 yılı Çaban ayin başı/2 Ekim 1285). Bu emir yerine getirilerek ؟ocuk şehirde gezdirildi ve tekrar Sultan Mes'ûd'un annesine teslim edildi. Daha sonra Sivas'ta bulunan Sultan Mes'ud'dan gelen bir ferman üzerine emîr-i dâd o ؟ocuğu Sııltan'ın anne- sinden aidi ve Konya kalesi kapısındaki burc üzerine götürerek orada ast! (Iyd-1 Şewal/30 Kasım 1285). ü؟ gün sonra cesedini oradan indirdi, kafasını keserek bütün Turkler arasında dolaştırdı[50].

Bundan sonra Sultan Mes'ûd beraberinde beylerbeyi, naib , pervane ve müstevfi gibi devlet büyükleri olduğu halde Argun Han'ın yanma giderek bir süre orada kaldılar. Bu sırada Konya'da bulunan Fahreddin Müşrif ve emîr-i dâd şehirde hadsiz hesapsız zulüm yaptılair. Bu olaylar üzerine muh- temelen şikayetler olmuş, Moğol Hani'ndan peş peşe elçiler gelmiş ve adi geçen her iki devlet adamından ifade edilemeyecek derecede mal istemiş- lerdi. Ancak Fahreddin Müşrif, Eşrefoğlu (Süleyman)'nun, emîr-i dâd da Karamanoğlu'nun yanma kaçtılar . Buna mukabil onların evleri yağmalandı (7 Muharrem 685/6 Mart 1286) [51].

Daha sonra Moğollar ile Selçuklu ordusunun beraberce harekete geçmesi üzerine isyan etmiş olan Karamanoğulları ve Eşrefoğulları Konya'da Sultan II. Mes'ûd'un elini öperek itaat arzetmek istediler. Bu durumda Selçuklu devlet adamları görüş bakımından ikiye ayrıldılar. Bunlardan bir kısmı sultanin şehir dışına çıkmamasını, bir kısmı da çıkmasının uygun olacağını ileri sürdüler. Ancak Sultan Mes'ûd burada cesaretle davranarak şehir dışında bir çadır kurulmasını emretti. Ayrıca tedbir almayı da ihmal etmedi. Emîr-i dâd, ة teki emirlerle birlikte elbiselerinin alında silâhlarım gizleyerek çadırda yer aldılar. Sultan korkusuzca çadıra gelerek tahtına oturdu. Karaman ve Eşrefoğulları da Sultan'ın huzuruna gelerek itaat arzettiler ve sonra ülkelerine döndüler.

Sultan II. Mes'ûd bu olaydan sonra şehre dönmüş ve Moğollar'ın yanma gitmek istemişti. Bu sırada sebebi anlaşılamayan bir olay vukû buldu. Sultan harekete geçtiğinde, emîr-i dâd Konya'da kalmıştı. H. Mes'ûd, Aksaray'a ulaştığında, Sahib Ata Fahreddin'in hadimi izzeddin Has Balaban'a gizlice bir mektup yazarak emîr-i dâd'ın yakalanmasını emretti. Has Balaban aldığı bu emir üzerine Çarşamba günü[52], emîr-dâdı yakalayarak kafasını kesti ve kale kapışına astı[53]. Yukarda verdiğimiz ؟eşitli örneklerde görüldüğü üzere emîr-i dâdın Mezalim Divani başkam, yani iddia edildiği gibi adliye vekili olduğu husu- sunda bir bilgi yoktur. Ancak gerek ibn Bibi'nin[54], gerekse el-Hoyî'nin[55] münşeat mecmualarındaki bilgiler bizi tereddute düşürmekte, bu da bizim emîr-i dâdın görevi hakkında kesin hüküm vermemizi engellemektedir.

Bütün bunlara rağmen örneklerini verdiğimiz olaylara bakarsak: emîr-i dâd devamlı bir memuriyettir, bir su؟ duyurusu yapıldığında durumu araştırmakta, suçluları veya gözden düşen emirleri tutuklamakta, sultan tarafın- dan verilen emirleri (ölüm cezası dahil) uygulamaya koymakta idi. Aynca emîr-i dâd görevi yapan kişiler Moğol hanlarına gönderilen el؟i heyetleri İçinde de yer almakta idiler[56]. Bunun yamsıra emîr-i dâdlar devlet erkânını istikbal ediyorlar ve sultanların nedimleri arasında yer alabiliyorladı. Hoyî'nin[57] emîr-i dâda nasıl hitap edileceğini belirtirken kullandığı; "Sipehbed-¡ Mu'azzam, Melik el-ümerâ ve'1-Ekâbir, Melik elşümerâ ve'1- E'azım" gibi unvanlardan bu göreve tayin edilen kişilerin genellikle asker kökenli oldukları anlaşılıyor. Nitekim örneklerde göriileceği üzere emîr-i dâdlar savaşlara da katılmışlardır.

-Türkiye Selçuklularında tespit edilebilen emîr-i dâdlar-

Sultan Emîr-i dâd

Rukneddin II. Suleymanşâh

İzzeddin Keykavus - Kivameddin
I. Alâeddin Keykubâd - ?
" " - Bedreddin Yakut
II. İzzeddin Keykavus - Nusret
- Reşideddin
- Haureddin Zekeriyâ Sücasi (Sicasi)
- Seyfeddin Kay-aba
- Sahib Ata Fahreddin Ali
III. Gıyâseddin Keyhusrev - Emineddin Isfahani (Duleycani ?)
- Seyfeddin Çalış
II. Mes'üd - Nizâmeddin

Dipnotlar

  1. Bk. Ata Melik Cuveyni, Ta 'rih-i Cihan Guşâ, nşr. Mirzü Muhammed Kazylni, London 1916, II, s. 2.; E. Merçil, Kirmân Selçukluları, Ankara 19892, s. 190-191.
  2. Persian-English Dictionary, s. 102. Ayrıca Bosworth da emir4 d'adı "Chief justiciar" olarak açıklıyor, bk. "The Political and Dynastic History of the Iranian World (A.D. 1000-1217), The Cambridge History of Iran, V, Cambridge 1968, s. 107.
  3. Bk. Türkçe nşr. IV. cilt, s. 261.
  4. Bk. Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal, Ankara 1970, s. 44.
  5. Bk. Sultan Melikşah Dewinde Büyük Selçuklu imparatorluğu, İstanbul 1953, s. 149-151.
  6. Die Staatver Waltung der Grosselgugen und Horazmsahs (1308-1251). Eine Untersuchung nach Urkundenformularen der Zeit, Wıesbaden 1964.
  7. Bk. "Selçuklu Devri Türk Tarihi Araştırmaları II", Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt Il, sayı: 2-3, Ankara 1964, s. 312-313.
  8. M.A. Köymen, Büyük Selçuklu Imparatorluğu Tarihi, III, Alp Arslan ve Zamanı, Ankara 1992, s. 236.
  9. Nşr. Muhammed Kazvini ve Abbüs iltbâl, Tahran hş. 1329, s. 20 ve 79.
  10. "Atebetü'l-Ketebeye Göre Sancar imparatorluğunun Yönetimi", çvr. N. Kaymaz, Belleten sayı: 147, Ankara 1973, s. 368 ve 390.
  11. Sadruddin el-Huseyni, Ahbâr ()d-Devlet is-Selçukiyye, nşr. Muhammed İ kbal, Lahor 1933. s. 87/Trk. trc. Necati Lugal, Ankara 1943, s. 61; Ibn el-Esir, el-Kâmil fi't-Tarih (nşr. Thornberg), Beyrut 1966, X, s. 266-267, 296-297, Trk. trc. İslâm Tarihi, El-Kâmil Fit Tarih Terciimesi, İstanbul 1987, X, s. 223, 242-246; Cuveyni Il, s. 2 ve III, s. 194-195. Kadı Ahmed Gaffari, Tarih-i Cihan Ani (nşr. Hasan Nurâki), Tahran hş.1342, s. 120.
  12. Bk. A. etzaychn, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara 1990, s. 18-19.
  13. Anonim, Mucmel ü't-Telirih yel-Kısas (nşr. Melik uş-Şuarâ Bahâr), Tahran hş. 1318, s. 409.
  14. Nşr. Muhammed Kazvini, Tahran hş. 1346, s. 96-97.
  15. Merv civannda birbirine çok yakın beş köy, bk. Steingass, aynı eser, s. 256.
  16. Bk. Ibn el-Esir, XI, s. 82/Trk. trc. XI. s. 81. Krş. F. Sümer, Oguzlar [Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilâtı, Destanlan, Ankara 1972,2s. 114.
  17. Edib Ahmed b. Mahmüd Yukneki'nin eseri Atebetdi-Hakayık (nşr. Reşid Rahmeti Arat, Ankara 1992,2 s. 5, 7-8) ı ithaf ettiği Muhammed Dâd ispehsalk beyin ispehsalâr unvanı aradan kaldınIchgl zaman ortaya dâd bey çıkıyor. Acaba bu durum Karahanhlar'da da emir-i dadın mevcudiyetini mi ortaya koyuyor?. Veya emir-i dâdm Karahanhlaidaki karşılığı "dâd sipehsalk dinlebey" mi idi? Belki de daha sonra Selçuklu devrinde sipehsalâr düşmüş ve ortaya dâd bey çıkmıştır. Acaba Şemseddin Tebrizi'nin dedesinin ismi olarak gözüken "Melikdâd" da emir-i dâdın değişik bir şekli mi (bk. T. Yazıcı, Tebrizi mad İA.)? Şayet öyle ise onun dedesi de Selçuklular'ın son zamanlannda bu görevi sürdürmilş olabilir.
  18. Bk. Merçil, aynı eser, s. 190-191.
  19. Bk. Medhal, s. 94 ve 98.
  20. Bk. Pre-Ottoman Tut-key, Lc>ndon 1968, s. 228/Trk. trc. Osmanhlardan önce Anadoluda Türkler, İstanbul 1984,2 s. 226.
  21. Bk. Selçuklular zammında Türkiye, İstanbul 1971, s. 291. Prof. Turan, başka yerlerde emir-i dâdı parantez içinde (Adliye Nazın) olarak zikrediyor, söz gelişi s. 461 ve 466.
  22. Bk. "Müsâmeretill-Ahbâr'ın Türkiye Selçuldulan Devlet Teşkilâu Bakımından Değeri" TAD, IV, Ankara 1968, s. 160.
  23. Bk. El-Evmirü`l-AIX-iyye Fil-Umuril-AWiyye (Tıpkı basım), Ankara 1956, s. 93-94/N. Lugal-A. Erzi nesri, Ankara 1957, I, s. 135-136; Teı rih-i Abi Selçuk, Histoire Des Seidjoucides D'Asie Mineure, Dâpres ibni bibi Texte Turc, nsr. M. th. Houtsma, Leide 1902, s. 79-80. Ancak O. Turan(Türkiye, s. 291) bu görevin adliye nâzırma (emir-i dâd) havale edildiğini zikrediyor. Ayın mlf., Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, Ankara 1958, s. 132. İbn-i 1303111in metninde görüldüğü üzere burada emir-i dâdın zikri geçmiyor.
  24. Bk. İbn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 571-572.
  25. Bk. Muhtasar Selçuk-name, nşr. M.H. Houtsma, Leiden 1902, s. 263
  26. Bk. Medhal, s. 88. Uzunçarşılı ayrıca emir-i şemşir denilen zabitin divanın muhafızı olarak dışanda vazife gördüğünü belirtiyor.
  27. Bk. Tarih 1, Koordinatör: K.Y. Kopraman, Komisyon Bşk. B. Yediyıldız, Ankara 1993, s. 178.
  28. Bibi (N. Lugal-A. Erzi neşri), s. 93-95./Trk. trc. Anadolu Selçuki Derled Tarihi, Trk. çvr. M.N. Gencosman, Ankara 1941, s. 35-36.
  29. Bk. Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi, III, nşr. F.N. Uzluk, Ankara 1952, s. 43-45/Trk trc. s. 28-29. Ayrıca aynı eser için bk. Muhammed Cevad Meşkür, Alıbâr-ı Selacikay-ı Rdm, Tahran hş. 1350, s. 347-348.
  30. Bk. Turan, Türkiye, s. 301.
  31. Bk. İ bn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 268 ve 271; Muhtasar, s. 114 ve 116; Tevarih-i 1-i Selçuk, s. 278. Siyasi olaylar için Uzunçarsılı, s. 98; Turan, Türkiye, s. 340-341; E. Merçil, Müslüman- Türk Devletleri Tarihi, Ankara 1991, s. 141.
  32. Turan (Türkiye, s. 381), Has Gulâm-ı Suldin ve Puser-i Sirkeci'yi adamıştır.
  33. Bk. ibn-i Bibi. Tıpkı basım, s. 440; Muhtasar, s. 194. Siyasi olaylar için bk. Turan, aynı eser, s. 380-381.
  34. Bk. İbn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 550-564; Muhtasar. s. 252-258. Kış. Turan, aynı eser, s. 460-462; Kaymaz, N., Pervâne Mu'inü 'd-din Süleyman, Ankara 1970, s. 40-41.
  35. Bk. İbn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 583-586; Muhtasar, s. 264-265/Trk. trc. s. 239-240.; Anonim Selçuk-nâme, s. 51. Kış. Turan, aynı eser, s. 464-466.
  36. Turan (aynı eser, s. 470).bu olay sırasında Emir-i dâd Hatıreddidi adamıştır.
  37. Bk. İ bn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 596-600; Muhtasar, s. 271-273. Krş. Uzunçarşılı , s. 98; Turan, aynı eser, s. 470-471.
  38. Bk. İbn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 616-617.; Muhtasar, s. 283-284/Trk. trc. M.N. Gencosman, s. 254-255. Kış. Turan, Türkiye, s. 475-476; Kaymaz, aynı eser, s. 52, 61.
  39. Bk. Mü saremetü7-alibâr, s. 41/Trk. trc. Selçuk' Devletleri Tarihi, çvr. M.N. Gencosman, Ankara 1944, s. 136. Ancak Sekuknâme (s. 56/Trk. trc. 36) onun Mengü ve Batu Han ın yanına elçi olarak gittiğini zikrediyor.
  40. Bk. İbn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 618; Muhtasar, s. 284/Trk. 1TC. S. 255-256. Olaylar için bk. Turan, aynı eser, s. 477.
  41. Bk. Aksarayi, s. 60-61/Trk. trcs. 151. Krş. Uzunçarşıh, 98; Kaymaz, s. 75-76.
  42. Bk. Ayın eser, s. 88/Trk. tıc. s. 172.
  43. Bk. İbn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 655; Muhtasar, s. 307/Trk trc. s. 276. Krş. Uzunçarşıb, 98; Turan, Türkiye, s. 533.
  44. Miisaınerettn-Ahbar, s. 102/Trk. trc. s. 182/Olaylar için bk. Kaymaz, s. 150.
  45. Bk. Turan, Türkiye, s. 545-546; Kaymaz, s. 167.
  46. Tarih daha sonra ilave edilmiş görünüyor, bk. Anonim Selçuk-nâme, uzluk nşr. s. 66. Ces-ad Meşkür neşrinde (s. 358) bu tarih yoktur.
  47. Anonim Selçuk-nâme metninde (s. 66) Esrefoğlu Süleyman olarak geçiyor. Turan (aynı eser, s. 589) ise Halil Bey olarak zikrediyor.
  48. Turan (aynı eser, s. 589) bu tarihi 15 Mayıs, Anonim Selçuk-nâme tercümesinde (s. 45) Uzluk 16 Mayıs olarak veriyorlar.
  49. Turan (Bk. aynı eser, s. 589), Sultan II. Mes'ıld'un talep üzerine Gyıaseddin Keyhusrev'in annesini ve iki çocuğu Nizamedffin Emir-i Dâd ile 6 Eylül 1285/4 Receb 684 tarihinde Argun Han'a gönderdiğini zikrediyor. Ancak bundan sonraki olaylarda Anonim Selçuknâme'yi yanlış değerlendiriyor.
  50. Anonim Selçuk-Mime, s. 66-68/trk. trc. s. 45-46. Meşkiir nşr. s. 358-359.
  51. Aynı eser, s. 68./trk. trc. s. 46. Meşkûr nşr. s. 358. Rrş. Turan, aynı eser, s. 589. Çeviride Uzluk (s. 46) Emir-i Dâd-ı "Adliye Nazırı demektir" diyerek açıklıyor.
  52. Bu olaydan birkaç gün sonra 29 Cumada II. 687/31 Temmuz 1288 Cumartesi günü Germiyan Türkleri Konya'ya geldiler (Anonim Selçuk-nâme, s. 72). Bu bakımdan emir-i tadın ölümü muhtemelen 26 Cumada 11./28 Temmuz 1288'de vuku bulmuştur.
  53. Bk. Anonim Selçuk-nâme, s. 71-72/trk. trc. s. 48-49; Meşkûr nşr. s. 360-361. Krş. Turan, aynı eser, s. 590.
  54. Ibn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 617'de "Hakem-i Divân-ı 'Adi' olarak geçmektedir.
  55. el-Hoyi, Emir-i Dâd için "Malik-i Divan el-'Adl" demektedir, bk. Gunyetu'l-kâtib ve Munyetu't-fllib, Ftusümu'r-Red'il ve Nucrımul-FaiWil, nşr. A.S. Erzi, Ankara 1963, s. 8 ve 7.
  56. Bk.İbn-i Bibi, Tıpkı basım, s. 596-597; Aksarayi, s. 41. Krş. Turan, aynı eser, s. 470, 476.
  57. Bk. Gunyet,7/ Rüsümü'r-Resa-il s. s. 7.