Mezopotamya ile Anadolu arasındaki ilişkilere ilk işaret olabilecek Sumerce,Akadca bilgiler mevcut olup, bu konuda Adap Kralı Lugal-Annemunduve Uruk Kralı Lugal-zaggesi, Amanos dağları ile yukarı memlekettenbahsetmektedirler.
Akad Kralı Sargon (Sarru-kenu) da "gümüş dağları " diye adlandırdığı,Toros dağlarına gittiğinden bahsetmektedir. Daha eski kaynaklara dayananve Boğazköy'de yapılmış olan kazılarda bulunan "sar tambari"= (savaşınkralı ) metinlerinde, Sargon'un krallığının üçüncü yılında Anadolu'ya yapmışolduğu bir seferden bahsedilmektedir. Bu seferi, Anadolu'da Puruşhanda=(Purubattum) şehrindeki Altadlı tüccarların baş temsilcisi Nür-Dagan'ın"Biz muharip değiliz" diyerek. Sargon'u yardıma çağırdığından ve bu seferibaşlatmış olduğundan bahsedilmektedir.
Yine Anadolu'da bulunmuş olan ve Akadlı Naran-Sin'e ait olduğu bilinenyarı mitolojik bir belgede, PurtAbattum, Kanis, Hatti ve Kussara şehirlerininde dahil edildiği 17 adet Anadolu şehrinin krallarının Naram-Sin'ekarşı yaptıkları savaşlar anlatılmaktadır[1].
Ayrıca, Gudea da kitabelerinde Anadolu'daki Hahhum'dan altın veUrsu (Urfa)dan da kereste getirdiğinden bahsetmektedir.
Anadolu ile Mezopotamya ilişkileri: Alişar, Kalkolitik ve eski Bronz çağlarıile, Truva'nın I. ve II. tabakalarında bulunmuş olan ve her ne kadarüzerlerinde çivi yazısı olmasa da, piktografik bitki motifleri taşıyan Mezopotamyakökenli silindir mühürlere rastlanmış bulunmaktadır[2].
M.Ö 2000'li yıllarda, güney Mezopotamya'daki Babil'de olduğu gibi,kuzey Mezopotamya'daki Asur'da da mülkiyet anlayışı değişmiş, Sumerlilerineski devlet mülkiyet sistemi yerine şahsi mülkiyet sistemi hakim görüş hâlinialması ve gelişme neticesi olarak, Asur devleti ve halkı süratle kalkınmış, dışarıaçılma ihtiyacı duyulmuş ve alış-veriş şartları bakımından Anadolu enmüsâit pazar sayılmıştır. Bunun neticesi olarak da 1900.1ü yıllarda Anadolu'daAsur Ticaret Kolonileri kurulmuştur.Kolonilerin merkezi Kültepe (Kani) olmuştur. Karum ve wabartum adıverilen diğer şübeler, en büyük Karum olan bu merkeze bağlanmışlardır. Diğeradı geçen bütün bu ticaret merkezleri Kaniş'den tâlimat almışlardır. Büyüksermaye sahipleri Asur'da şirketler kurmuşlar, buradan da Anadolu'yayayılarak, tappaü diye adlandırdıkları, şamallü adını verdikleri ticari ajanlarve yardımcıları bu şirketler adına ve kendi hesaplarına: ayna, tarak gibi süseşyasına, zamanın modasına uygun çeşitli kumaşlara ve kalaya kadar Anadolu'dantalep edilen maddeleri kara eşek kervanları ile, Dicle ve Fırat nehriboylarından çıkıp çeşitli küçük, büyük ticaret merkezlerine uğrayarak, alışverişyapa yapa Kaniş'e kadar ulaşmaktaydılar.
Yukarıdaki mallara karşılık Asurlu tüccarlar, Anadolu halkının istihsal veimâl ettikleri kıymetli taşları, madenleri, bilhassa altın, gümüş ve bakırıAsur'a taşımışlardır.
Yerli (Anadolulu) krallara bağlı şehirler tepeler üzerinde ve kaleleriçinde kuruluyordu. Asurlu kolonistler ise, bu şehirlerin eteğinde, dışındabir nevi serbest pazar yeri şeklinde Karum ve wabartumları kurmuşlardır.
Anadolu, en eski çağlardan beri, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile iklimibakımından çeşitli kavimlerin ilgi odağı hâline gelmiş ve yukarıda saydığımızsebeplerden dolayı da zaman zaman istilâlara uğramıştır. İşte Asurlu tüccarlar da kuzey Mezopotamya'ya en yakın ve en elverişli bir bölge olan Anadolu'ya ticari amaçlarla gelmişler, siyasi veya idari bir gaye gütmemişlerdir.
Asurlu tüccarların Anadolu'yu tercih sebeplerinden birisi ve en önemliside bu bölgede sulh ve sükûn ortamının daimi mevcudiyetidir. Çünkü ticaretkervanları Asur'dan hareket ettikten altı ay kadar sonra ancak Kani§(Kültepe)'e ulaşabilmekteydiler. Kervanların emniyetini yerli (Anadolulu)krallar (/beyler) üstlenmişler, bu yüzden bütün yol güzergahı boyunca dakarakollar kurmuşlardı.
Ticari sistemin kontrolü Mezopotamya'daki Asur'dan Kültepe (Kani§-Karahöyük) nin baş kontrolörlüğünde, bütün Anadolu'daki Kârum ve wabartumlarınkontrolü suretiyle işletilmekteydi. Kârum merkezleri yıllık ve beş günden oluşan haftalık vazifelendirilen devri memuriyet ve hizmetlerle yürütülmekteydi.
Anadolu'da Puruşhattum, Hahhum ve Kussara gibi büyük şehirlerderubâ'um rabi'um adı verilen "büyük mahalli krallar" vardı. Diğer şehirlerdekirubâ'um adı verilen krallar da bunlara bağlı idiler. Aynı zamanda, normalolarak şehir ve yakın çevresini idare eden müstakil krallar da bulunuyordu.Kültepe metinlerinde müstakil olarak ülkesini idâre eden kadın beyler(rubâtum)'den de bahsedilmektedir. Rubâtumlar eşi rubâ'um rabi'umveya yalnız rub-â'um ile birlikte ülkeyi idare ettikleri gibi ayrıca müstakil olarakda tek başına ülkesini idare etmekteydi.
Yine bazı memuriyet unvanlarından da anlaşıldığı üzere, şekillenmiş sarayteşkilatları da vardı. Krallıklar ve şehirler kendi içlerinde halkın işlerinisistemli ve kontrollü yürütmek üzere de teşkilâtlanmış ve bir nevi lonca teşkilatıkurmuş bulunuyorlardı. Bu dönem Orta Çağın lonca sisteminin bir başlangıcıolarak kabul edilebilir. Bu sistem daha sonraları Selçuklu imparatorluğuve Osmanlı imparatorluğu dönemlerinde daha da gelişmiş olarak sonzamanlara kadar devam edegelmiştir. Bu gün hala kutlanmakta olan Kırşehir"AHİ EVRAN" şenliklerinde bu meslek teşkilatları, terbiye ve geleneği yaşatılmayaçalışılmaktadır.
Yerli halk tarafından altın, gümüş ve bakır istihsal edilmekte, çeşidi yerlikumaşlar dokunmakta olup, ayrıca ticari hayatta da pek aktif bir rol aldıklarıgörülmektedir. Bunların dışında, esas itibariyle saraylarda çalışan memurlarındışında, yerli halkın basit ziraatçı hayatı yaşadığı anlaşılmaktadır.
Yerliler de kendi aralarında bazen Asurca çivi yazısı ile mektuplaşmaktaydılar.Biribirlerinden daha çok ev, arsa, koyun, hububat, bal, yağ v.s, alışverişiyapmaktaydılar. Asurlu tüccarlar ile yerlilerin ayrı takvimleri, mühletleriolduğu gibi, ayrı ağırlık ölçüleri de bulunduğu anlaşılmaktadır. "inaaban matim sağalu"="memleketin taşı (ağırlı k ölçüsü) ile tartmak" deyiminiburada vermekle, yukarıdaki söylenenleri teyid etmiş oluyoruz.
Anadolu halkının hukuk anlayışına da temas edecek olursak, ruba'umrabi'um denilen büyük ve rub5.'um adı verilen küçük şehir krallıklarının yanın-da, müstakil olarak kendi krallığını idare eden şehir kraliçelerinin demevcudiyeti gibi, yerlilerin biribirleriyle ve yerli kadınlarla Asurlu tüccarlarınevlenme ve boşanmalarda, erkek ve kadının eşit haklara sahip olduklarınıgörmekteyiz. Şimdiye kadar neşredilmiş metinler arasında bu konulardaele geçmiş vesikalar maalesef ancak otuz civarında olup, çok azdır. Bu belgelersayesinde, eski Asur ve Anadolu'da kızların çocuk yaşlarda nişanlanmasıolayına da şahit olmaktayız. Anadolu'da bu olaya "beşik kertmesi" denmektedir[3].
Ayrıca, başka bir metinde ise, daha önce bahsi geçen beşik kertme olayıgerçekleştirilmiş, fakat esas muhatap olan çocukların babaları vefat ettiğiiçin büyük ağabeyler söz sahibi olmuşlardır. Ancak bu metinde bahsedildiğiüzere, damat adayına nişan hediyesi olarak vadedilen "bel kemeri" verilmediğiiçin, aynı zamanda erkeğin beklemekten yaşı çok geçmiş olduğundan,mahkemeye müracaat ederek şahitler huzurunda nişanın bozulduğuna veerkeğin başka Asurlu bir kız ile evlenebileceğine karar verildiğine şahit oluyoruz[4].
Bunun dışında, esasında Sami satın alma, evlenmesi (= Kauf-Ehe) ve"Levirat" adı verilen, kocası ölen gelinin ev içindeki başka bir erkekle evlendirilmesisistemine bağlı olarak hayatlarını sürdüren Asurlular da, şayetAnadolu'da yerli bir kadın ile evli iseler, Anadolu'nun başka neresinde olurlarsaolsunlar, ikinci bir kadın ile evlenemeyecekleri, şahitler huzurunda vebelgelerle tanzim edilmekte, Asur'a döndüklerinde ise, orada uzun zamankalacakları için, "qadistum" adı verilen hafifmeşrep bir kadınla, muvakkatbir zaman için evlenebilecekleri de kaydedilmektedir.
Hukuki evliliklerde, evlendiklerinden itibaren iki sene içinde, kadıneşine çocuk doğuramaz ise, o zaman bizzat kendisi bir kadın esireyi kocasıiçin satın alacak, istenilen çocukları elde ettikten sonra evlilik hayatları yineeskisi gibi normal şekilde devam edecektir.
Yukarıda kısaca arzetmeye çalıştığımız bu bilgileri biz, Kültepe veyadaha geniş bir ifadeyle "KAPADOKYA TABLETLERİ" adı verilen ve M.Ö.2000'li yılların başında Anadolu'da Ticaret Kolonisi kurmuş olan Asurlu tüccarlarile, kısmen de Anadolu yerlilerinin bıraktıkları vesikalardan öğrenmekteyiz.
Asur ve Mezopotamya tarihine daha etraflı bir şekilde nüfüz imkanı verenbu vesikaların, Asur'dan çok Anadolu topraklarında ele geçmesi ise,Türk bilim alemi için olduğu kadar, dünya yüzündeki bütün Eskiçağ tarihçilerive Assyriologları için de büyük bir fırsatı ortaya koymuş bulunmaktadır.Bugün mevcut sayıları on beş bine yaklaşan bu tabletler, Ankara AnadoluMedeniyetleri Müzesi'nde korunmakta olup, Prof. Dr. Emin Bilgiç başkanlığındakurulmuş olan Neşriyât Heyeti tarafından "AKT = Ankara Kültepe Tabletleri" adı altında seri yayınlara devam edilmektedir[5].
Bu belgeler, eski Asur Çağı stilinde çivi yazısı ile yazılmış olup, esâsı itibariyledaha önce de bahsedildiği veçhile, ticari maksatlarla gelmiş olanAsurlu tüccarların alış-verişleri ile ilgili muamelelerden, az da olsa evlenme boşanma,taşınmaz mal ve köle alım-satımı ile ilgili konulardan oluşmaktadırlar.
Vesikaların esas konusu iktisadi ve ticari olması sebebi ile, Koloni Çağı'nınsiyasi, idari, sosyal ve dini hayatına ait bilgileri de bu vesile ile öğrenmişoluyoruz[6].
Bu çağda, Anadolu ile Kuzey Mezopotamya arasında yapılan bu ticarettenher iki ülke de büyük karlar sağlamışlardır. Çünkü, Asur'dan getirdikleribir malı Anadolu'da en az iki katına satıyorlardı. Tüccarlar Anadolu şehirlerindebile, kendi aralarında yaptıkları alış-verişlerde, borç alma ve borçlanmalarda,yıllık % 60 civarında faiz uyguladıkları halde, yerli (Anadolulu)halka ise, bazen % 240'lara varan yüksek faizlerle borç para vermişler, bu suretle yerli halkı kendilerine bağımlı kılmışlar, iktisâdi bakımdan yerli halk üzerinde nüfûz sahibi olarak onları , işlerinde gündelikçi olarak çalıştırmışlardır[7].
"masgaltum sânitum" = "ilk ödeme" yâni birinci taksit ve "masgaltumsanitum" = "ikinci ödeme" ikinci taksit tâbirlerinin kullanıldığı Kt. b/k-38numaralı metinde görüldüğü üzere, bu çağda ödemelerin taksitle yapıldığınıanlıyoruz. Tüccarlar arasında veya yerli halkla olan borç mukavelelerinde,eğer borçlu olan şahıs borcunu günü geldiğinde ödeyemezse, alacaklınınmuhâtabı olarak ticaret odası mes'ill sayılmaktaydı. Borçlu olan şahısborcunu ödeyemiyorsa, ticaret odası bu borcu karşılamak zorundaydı. Ticâretodaları bilhassa tüccarlara kefil oluyorlardı. Çünkü, tüccarları n ticaretodalarında dâima kredi hesapları bulunuyordu.
Anadolu'daki yerli krallara bağlılık yemini eden Asurlu tüccarlar, aynızamanda ticaret esnasında uymak zorunda oldukları kuralların konduğu birprotokolü de birlikte hazırlamaktaydılar. Bu protokol metninde aşağıdakimaddeler bulunmaktaydı:
1. Anadolu'daki krallığa bağlı saraya malın cinsine ve miktarına görevergi verilecek.
2. Getirilmiş olan kaliteli kumaşlardan ilk satın alma hakkı saraya tanınacaktı.Sarayların bazı özel mallar üzerinde: "amiltum,asi'um birtum vehusârum" gibi kıymetli maden ya da taşların ticaretinin yasaklandığı veyaizne bağlı olarak, kısıtlı bir şekilde yapılabilme imkânının verildiği.
Ayrıca, yerli krallar da Asurlu tüccarlara protokol anlaşmasına göre bazıgarantiler vermekteydiler:
1. Yerli krallar, Asurlu tüccarların kendi resmi kurumları olankârumlarda kânûni haklarını saklı tutup, emniyetli bir şekilde korunmalarını temin etmek.2. Politik ve adli bakımdan Asur'a bağlı olan tüccarların serbest bölgelerdekibütün haklarını korumak.
3. Yerli kralın, hudutları dahilindeki yol güzergahlarının emniyeti bakımından,soygun ve hırsızlığa karşı tedbir almak.
Asurlu tüccarlar ile Anadolu beylerinin ilişkilerini belgeleyen birinci derecedeönemli olan ve 1954 yılında Kültepe'de yapılan kazıda 113 tabakasındaele geçen Kt_f/k-183 numaralı tableti gözden geçirmek gerekir:
Kt. f/k-183
Öy. 1. a-na ka-ri-im
Ka-ni-i4 ql-bi-ma
um-ma ka-ru-um
Ta-am-ni-a-ma
5. Al-ip-ru-ü Aa ka-ri-im
Tur4-bu-mi-it
a-na ru-ba-im Aa Ta-am-ni-a
a-na ta-mu-im
ir-ba-am ub-lu-ni-Au-ma
10. um-ma Au-ut-ma a-na
si-ip-ri-ma
a-li Al-ip-ru
Aa a-ba-e-a
Ay. Aa ka-ri-im Ka-ni-L4
15. Au-nu li-li-ku-nim-ma
iA-tl-Au-nu
ma-mi-tâm a-la-ql-ma
u-ma-za-ah-ni-a-ti-ma
um-ma Au-ut-ma
20. a-l-am e-pa-aA
HÜSEYIN SEVER
u-a-x-xx-x-y-ti
[..........................]x
[..........................]
aK. x [.....................]
25. 6 [...................]
ir-ba-am ni-si-su-um
û-za-ku-nu-ni-ip-ti
28. a-li-kam e ıi-ma-zi-bu
TERCÜMESİ:
(1-3) Kaniş kârumuna söyle, Tamnia kârumu şöyle der: (6-13) Turbumitkârumunun elçileri Tamnia kralına yemin etmek için (gelip) ona hediyegetirdiler ve o (Tamnia kralı ) elçilere şöyle dedi: (12-14) Kaniş kârumunun,babalarımın elçileri nerede? (15-17) Buraya gelsinler, onlardan da yeminalacağım. (18-19) (0), bizi hediye için sı luştınyor ve şöyle diyor: (20) Şehiryapacağım (21) ve [.. ..... ...] (22-24) [ J (25) 6 [......] (26) Ona hediyegötürdük. (27) (Bu suretle) kulağının açtık (dikkatinizi çektik), (tâ ki,)(28) her kim (Kaniş'den Tamnia'ya) giderse, (onu, hediye için) sıkıştırmasınlar[8].
Bir diğer enteresan belge de, Mama Kralı Anum-hirbi'nin Kaniğ KralıWarsama'ya yazmış olduğu mektup metnidir:
Mama ülkesi ile Kaniş ülkesi biribirine komşu olup, her ikisi de rubâ'umdenilen krallar tarafından idâre edilmekteydiler. Kani ğ ülkesinde Taisama veMama ülkesinde de Sibuba birer hudud şehri idiler. Mektubun esas muhatabiolan Warsama'nın babası olan İnar hayatta iken, mektubu gönderenAnum-birbi arasında ideal bir barış hüküm sürmüştü. İnar'ın ölümündensonra Kaniş ve Mama ülkeleri arasındaki muâhede (mamitu), İnar'ı n halefiWarsama tarafından yenilenmişti. Yazıya konu olan mektup, Warsama'nınelde bulunmayan ilk mektubuna cevap niteliğindedir. Warğama, adı geçenmektubunda, iki ülkenin müşterek sınırlarındaki düşmanlığın karşılıklı olarak son verilmesini, yeni bir andlaşma yapılarak hududların eskisi gibi açılmasını talep etmektedir.
Anum-hirbi'nin adı geçen mektuba verdiği cevapta ise:
1. Tekrar elçiler gönderilmesine kendisinin de taraftar olduğunu bildirmektedir.
2.Hudud şehri Sibuha'mn kralına karşı Warsama tarafından yapı lan ithamlarıreddetmektedir.
3. Eski muâhede hâlâ yürürlükte olduğuna göre, yeni bir muâhedeyi lüzumsuzbulmaktadır'.
4. Warsama tarafından muayyen şartlar yerine getirildiği takdirde,Warsama'nın halkına Mama ülkesinde tekrar seyahat izni verileceğini habervermekte ve belki de tutsak edilen kimseleri de serbest bırakmak arzusundaolduğunu da beyan etmektedir.
Asur ile Kani arasındaki yolun güzergâhını en önemli kaynak olma vasfınımuhafaza etmekte olan TC 18 tabletinde, Kârum'un II. tabakası çağındaMama ve Kani krallıklarının hemhudud oldukları bildirilmektedir. Muhtevâsımektup olan bu belgenin 8-10 ve 32-46. satırları Benno Landsberger tarafındanAf0, 15, s. 25 vd. ve J. Lewy tarafından Orientalia 21, s. 288'de tercümelerininyapıldığına göre, Asur'dan KaniÇe gitmekte olan ticaret kervanlarıHal3bum'dan geçen yol tehlikeli olduğu zamanlar, daha güneydekiUrM.1-Mama yolunu tercih etmektedirler[9].
Yukarıda bahsi geçen mektubun tercümesini aynen buraya almanın faydalıolacağı kanaatindeyiz:
Kt. g/t-35 metninin tam tercümesi:
(1-3) Kanis rubâ'u'su Warsama'ya de ki, Mama rubâ'u'su Anum-birbişöyle söyler: (4) Sen bana mektup gönderdin ve (bu mektubunda) dedin ki:(5) "Kölem Taisama'lıyı (6) ben teskin edeceğim. Fakat sen (7) kölen Sibuha'lıyı(8) teskin ediyor musun? Madem ki, (9) Taisamalı senin köpeğindir,(10) ne için başka sarru'larla (11) münakaşa ediyor? (12) (Niçin) biribirleriylemünakaşa (ediyorlar ?). (13) Benim köpeğim Sibuha'lı (14) diğer sarru'larla (15) münakaşa ediyor mu? Taisama'lı bir rub'u (16) bizim aramızda üçüncü bir rubâ'eu (17-18) olmalı mı? Düşmanı m beni `öldürür öldürmez'(= yener yenmez, yendiği zaman) (19) Taisama'ı (20) memleketimeakın edip, (21) oniki şehrimi tahrip etti. (22) (Bu şehirlerin) sığırlarınıve koyunlarını (23) alıp götürdü. O şöyle dedi: `rubâ'um (24) ölmüştür'. Busebepten (benim kuş) avcısı nın tuzağmı kaldırdım. (28) O, (25) memleketimi(26) koruyacak ve (27) bana (26) `kalb verecek' (= beni cesaretlendirecek)(25) yerde (27) memleketimi (28) yalnız yakmakla kalmadı, fakat dumanıda (29) pis kokuttu. Baban (30) İnar, HarSamna şehrini (31) dokuz yılboyunca muhasara ettiği (29) zaman (31) benim memleketim (= benim halkim)(32) senin memleketine akın edip (33) tek bir sığır veya tek bir koyun(34) öldürdü mü? Bugün sen bana mektup yazıyorsun (35) ve şöyle diyorsun:'Ne için yolu (36) benim için serbest bırakmıyorsun?' Yolu (37) seniniçin serbest hale getireyim (= getireceğim). Şahitler (= elçiler) [ 1 (38) [1 sinler. Şehri [ (39) ve [ I yolu [....1 (40) [... ...J yolu [...J (41) serbest hale getireyim [ 1 (42) 17 adamla buraya gelsinler. (43) [...(44) [........1 onların [ I (45) buraya [ 1 (46) memleketin [ (47) buraya getirdikleri [ I (48) [ 1 ve (49) [ I Sen bana bir mektup gönderdin (50) ve şöyle dedin: 'yemin edelim'. (51) Önceki yeminkâfi değil mi? (52) Senin habercin (=elçin) (53) bana gelsin (54) ve sonra benim habercim (=elçim) sana (55) muntazaman gitsin. (56) Tarikutana gümüş yerine taşları mühürleyip, (57) (burada) bıraktı. Bu (hareketler) tanrılara (= tanrılar nazarı nda) iyi midir?
Ayrıca, bu devrin siyâsi tarihi hakkında bilgi veren vesikaları da burayaalmak yerinde bir karar olacaktır:
Üyesi bulunduğumuz, Ankara Kültepe Tabletleri Neşriyât Heyeti tarafındanyayınlanmakta olan serinin ilk cildinde neşredilmiş bulunan AKT1,78 numaralı ve Kt. a/k-1165 kazı envanter numaralı tabletin konusu: Anadolu'da`rabi sikkitim' adı verilen üst düzey yöneticisi bir devlet memurunun,Puruffiattum, Usunala ve Wahsuana şehir devletlerini temsil edenkimselerin huzurunda bağlılık yemini edeceği zikredilmektedir[10]:
Kt. a/k-1165
(1-4)Ili-idi Uşur-sa-Assur'a şöyle söyler: Bana verdiğin talimata göre sarayaçıktım ve senin haberlerini ilettim. (5-6) rubâ'um (=kral) da şöyle söyledi:"Ona dikkat ettiğin nisbette sözümü tutacağım". (7-8) rubâ'um şunu dasöyledi: "Altın konusuna ve Suluat'ın bana gönderdiği habere gelince: (9-10)Wahsusana'ya yazacağım ve birtumu gönderteceğim. (11-12) Sen gerçektenWatısusana'ya ayağını basmamalısın (= gelmemelisin). (12-17) Purusbattum,Usunala ve Wabsusana rubâ'umlarına `rabi sikkitim> yemin edeceğinden,buraya gelmesin. (17-20) Burada, Sarla memleketinde Sabualılar bize yolukapadılar ve bizi hapsettiler. (21-22) İyi cins bir kutânum kumaş', benim tarafımdankaydedildiler. (22-25) Tüccarlar evini (= ticaret odasını) haberdarettik, fakat bize getirdikleri eşyalar alıkondu ve bizi serbest bıraktılar. (26-29)rubâ'um şöyle söylüyor: "Yazacağım, Suluat ve Abi-ili sizin kıymetli `asi'um'taşınızı iade edecekler, ben ise onları altına doyuracağım (= ben onlara altınıödeyeceğim). (30) Uşur-sa-Assur hiçbir şey vermeyecek. (31) rubâ'um(bu arada) iyi haber de verdi. (32) O şöyle dedi: "Huzursuz olmayacak. Onayazacağız ve (36-39) memnun olmazsa hemen gelecek. Senin haberine göre(gerekeni) yapacağım". (39-41) Senin bana bahsettiğin değirmen taşları(için) rubâ'um şöyle söyledi: "Niçin onları buraya göndermediler?".
Usupiğkum adlı tüccarın Uşur-sa-İstar'a yazmış olduğu Kt.n/k-1464 kazıenvanter numaralı mektupta, adı açıklanmayan bir ülkeden bahisle: (25-26)saurlarda: "mâtum sabiat kima islimu uşiam" (= Memleket isyan halindedir.Selâmete çıktığı zaman buraya çıkıp gel) ifadesi geçmektedir.
Diğer önemli bir olay Kt. n/k-1251 kazı envanter numaralı belgemizdegörülmektedir. Usupiskum adlı ve yukarıdaki metinde de geçmiş olan tüccarın,Uşur-sa-İstar, ikün-pia ve Adada adlı tüccarlara yazmış olduğu mektubun(12-17), satırlarında: "ana İktin-pia qibima summa adini ina Kanis wasbâtiana Washania itqama adi mâtum inübu la terâbam" (= İkun-pia'ya şöylesöyle: Eğer şimdiye kadar Kanis'de oturmaktaysan (haberin olsun ki),Wasbania'ya geç (ve) memleket sâkinleşene kadar da buraya gelme demektedir.
Kt. n/k-1429 kazı envanter numaralı toplu taşım ve tavdi vesikasının(12-15). satırlarında: "10 ma-na URUDU KI Assur-bâni DUMU Hazuzim istunukurâtim sa Kanis 1 ma-na.TA şibtam uşşab" (= 10 mina bakır Hazuzum'unoğlu Assur-bâni iledir. Kanis savaşından itibaren birer mina gümüşü fâiz olarak ilave edecek) sözleri geçmektedir. Adı geçen bu olay Asurlu tüccarları çok etkilemiş olmalı ki, bunu borç olarak verdikleri para için vade olarak kullanmışlardır. Bu ifadeye göre Kanis şehrinde bir savaş olmuştur. Fakat, bu savaşın hangi ülkelerle veya kimlerle yapıldığı hakkında bir bilgi verilmemektedir. Bu metinde geçmekte olun "Suda, Al-tab ve Assur-damiq" gibilimum adlarından dolayı, adı geçen olayı II. tabakaya tarihlememiz mümkünolmaktadır.
Kanis şehrinde yangına maruz kalan tabakada altın, gümüş ve kıymetlieşyaların çıkmadığını tesbit etmiş olan Prof. Dr. Tahsin Özgüç, Asurlu tüccarlarınolası bir sona önceden hazırlıklı davrandıkları ve bu akibeti sezdiklerindendolayı da kıymetli eşyaların' Asur'a naklettiklerini zikretmektedir.Acaba, Asurlu tüccarları böyle bir hazırlığa sevkeden olay bu tablette bahsedilen"KANİS SAVAŞI mıdır?
Metnimizin 9. satırında geçmekte olan "rabi daiialim" (= istihbarat şefi)meslek adının da ilk defa burada geçmesi çok önemlidir. Anadolu'da şehirdevletlerinin kendi devletleri hesabına casusluk ve bilgi toplama ve değerlendirmehizmetini yapmakta olan bir teşkilat da kurdukları ve bunların başındada üst düzey bir sorumlunun bulunduğunu da tesbit etmiş bulunuyoruz.Bu meslek unvanının önemine binen de Anadolu'daki şehir devletleriarasındaki çekişmelerin ne derece çok olduğu konusunda yeterli bir delilözelliği taşıdığını düşünüyoruz[11].Kt.n/k-1318 kazı envanter numaralı Usupikum'un, Ennam-SıTen,Uşur-şa-İstar ve İddin-kubum'a yazdığı mektupta: "Yerli halin, Asurlu tüccarlarınyaptığı bazı işler hakkında araştırma (=denetleme) yapmak istediği,Asurlu muhâtaplarının da Kârum Dairesinden talimat almadan araştırmayaizin vermedikleri için, yerli rubâ'um'un tüccarların mallarına el koyarak sarayındaki-kilere (depo) koyup mühürlediği" zikredilmektedir.
Kt. n/k-1336 kazı envanter numaralı mektubun konusu ise: Usur-sa-İstaradındaki Asurlu tüccar evli olan ve adı belirtilmeyen kız kardeşine çok kötüdavranmaktadır. Bu duruma çok üzülen diğer iki kız kardeşi Usur-sa-İstar'ıuyarmak ve yaptıklarının iyi şeyler olmadığını sitemlerle dolu bir mektuplaanlatmaya çalışmışlardır. Aynı zamanda, yaptıklarından dolayı tanrı Assur'unkendisini cezalandıracağı da hatırlatılmaktadır.
Öy. (1) a-na ü-sur-sa-İstar (2) qi-bizi-ma um-ma A-ka-cli-a (3) û Si-ma-at-Sû-en-ma (4) mi-nam E a-bi-k. (5) te-ta-pa-âs akla-at-ka (6) lam-ni-is te-ta-pâ-as(7) û a-ma-kam mu-ta-am (8) is-te-en û 2f-na (9) tü-us-te-mi-it (10) A-ğura-su-mi k. (11)se-pi-ka. us-ta-na-ad-ka.
(1-3) Akkadia ve Simat-Sü'en, Usur-sa-İstar'a şöyle söylüyorlar: (4-6) Niçin,babanın ev halkına (evine) (iyi) davranıyorsun (da evli) kız kardeşinekötü davranıyorsun? (7-9) Ve de orada (onun) birinci ve ikinci kocasınınölümüne sebep oldun. (10-11) Tanrı Assur senin bu davranışından(gidişinden) dolayı seni dikkatli olman için uyarmaktadır.
İllabrat-bani'nin, Usur-sa-İstar'a yazdığı Kt. n/k-1648 kazı envanter numaralıbir mektup metninde; Asurlu tüccarlar arasında geçmiş olan bir anlaşmazlık yüzünden, yerli halktan Mamalılar caydırıcı olarak kullanıldığı ifade edilerek, olayda mağdur durumdaki Asurlu tüccar bir ay süre istemektedir.
Öy. (1) a-na ü-sü-ur-sa-İstar (2) qi-bi-ma um-ma (3)dNİN.SUBUR-ba-nima ((44)) su-ma Ma-ma-i-ü (5) i-lu-ku-ni-ma DUMU.SAL (6) İ-li-is-d-kâ1 (7) a-sumiEbi4-ti (8) ü-sa-ab-du-ru k. (9) be-il a-ta a-di (10) İTU.KAMim is-te-en Ay.(11) a-di a-na-kam (12) a-wa-at-ku-nu is-ti (13) E.GAL lim ni-la-qi-ü (14) ğabi-sû-nu-ma tü-ru- (1-3) İllabrat-bani, Uşur-sa-İstar'a şöyle söylüyor: (4-8) Eğer, Mamalılaroraya gelirler ve İlis-tikal'in kızını evimden dolayı korkutacak olurlarsa, (9-13) bir ay kadar (mühlet) ver. Burada sizin mes'elenizi saray ile ele alacağız.(14) Onlara söyle (bilgi ver) ve onları sevket. (15-17) Eğer, (seni) dinlemezlerse,Karuma git ve şöyle söyle: "(18-19) Adamlar sizin talimatınızı(talimatınız için) beklemektedirler". (20-23) Karum dairesi onlara bilgi versinve onları sevketsin. Benim (ev) halkımı rahatsız etmesinler. Assur-imitti'nin, Usur-sa-İstar'a yazmış olduğu, Kt.n/k-1138 numaralımektupta: "Şayet karını geri almak istiyorsan, onun babası ile birlikte burayagel ve karını al. Eğer babası ile gelmezsen, karını alamazsın". demektedir.Ayrıca, saraydan yola çıkan malların bekletilmeden acele olarak kendisineulaştırılmasını istemektedir. Öy. (1) um-ma A-şur-i-mi-ti-ma (2) a-na ü-sü-ur-şa-İştar (3) qi-bi-ma a-naşu-mi a-şi-ti-k. (4) a-na A-şur-be-el-a-wa-tim (5) û ku-a-d âş-pu-ra-ku-nu-ti (6)um-ma a-na-ku-ma şu-ma (7) ta-ha-si-ma is-ti a-bi-şa (8) ta-lâ-kam a-hu-si şuma(9) lâ ta-lâ-kam l ta-ha-si (10) a-ni şu-ma Su-ku-bu-um (11) ba-ni iş-ti-şulu ta-li-kam (12) şu-ma a-ta ba-ni-a-ti (13) iş-ti-ki lu ta-li-kam (14) su-ma a-şaat-kâ (15) lâ ta-ar-ti-bi (16) lâ. a-hi a-ta şu-ma a-bi (17) a-ta İ-ku-pi-a ki-ma(18) û-nu-tim i-na E.GALlim (19) û-sa-ni u4-ma-kâ1 (20) lâ i-bi-a-at tur4-da-şu (1-5) Aşşur-imitti, Usur-şa-İştar'a şöyle söylüyor: "Senin karın hakkındaAşşur-Bel-awakim'e ve sana yazıyorum ve (6-9) ben şöyle diyorum: Eğer onu(karını) geri alacaksan, onun (karının) babası ile buraya geleceksin (ve)onu al. Eğer, babası ile gelmezsen onu alamayacaksın. (10-13) Şimdi eğer,Şu-Kubum iyi olmuşsa, onunla buraya gelsin. Şâyet, sen iyi durumdaysan seninleburaya gelsin. (14-15) Eğer, senin zevcen (hâlâ) olgunlaşmamış ise(büyümemiş ise), (16-20) Sen benim kardeşim değilsin. Eğer sen kardeşimsen,İkün-pia saraydan eşyayı çıkardığı zaman bir gece (dahi) geçirmedenonu gönderiniz (sevkediniz)....." Doktora öğrencisi, F. Ayşe Karaduman'ın tezinde geçmekte olan Kt.h/k-73 numaralı bir vesikada: Kani ş şehrinde kocası tarafından terk edilen iştar-nada adlı bir bayanın, Hahhum'da oturmakta olan kocası İna-Sü'en'e yazmışolduğu bir mektubu da buraya almayı uygun görmekteyiz: Öy. (1) a-na I-na-Sü-en6 (2) qi-bi4-ma um-ma Iştar-na-da-ma (3) i-na Puru-uş-ba-tim (4) te-zi-ba-ni-ma / i-na (5) qâ-ti / mu-tim / ki-na-kam (6) û-şima/ ta-d-ma (7) ü-lâ ta-ta-as-a-a1 /a-li-kam-ma (8) i-na Ka-ni-iş (9) ta-ad-ni-a-ni-ma(10) i sa-na-at / a-na (11) / la tü-şe-ra-ni (12) iş-tü Ti-me-el-ki-a(13) ta-âş-pu-ra-ma / um-ma (14) a-ta-ma şu-ma lâ ta-li-ki-im (15) û-lâ am-ii /a-di-i (K. 16) û a-şe-er (17) sa Pu-ru-uş-ha-tim (Ay. 18) ü-şa-ap-ra-a-ki-im (19)iş-tü Ti-me-el-ki-a (20) a-na Kâ-ni-iş (21) ta-ta-lâ-ak-ma (22) um-ma a-ta-ma/a-na (23) 15 u4-me-e / a-ta-ki-kam (24) a-pu-ûb 15 u4-me-e (25) 1 sa-na-at /ta-ta-şa-âb (26) iş-tü Kâ-ni-iş (27) ta-âş-pu-ra-ma / um-ma (28) a-ta-ma / a-naHa-hi-im (29) e-li-i /u4-ma-am (30)i-na-Ha-hi-im-is-tü (31) 1 sa-na-at / wa-âş-ba-ku-ma (K. 32)i-na şe-bu-ul-tim (33) şu-mi-ma / l ta-za-kar (34) şa ki-ma/ a-ma-kam (sK 35) i-na şa-ha-ti-kâ / wa-âş-bu-ni (36) u4-me / e-mu-ru / um-masu-nu-ma (37) ni-nu / ni-iq-bi4-şi-im / um-ma (38) ni-nu-ma a-na şe-er................... Kt.h/k-73 Öy. (1-2) İna-Sü'en, İstar-nada'ya şöyle söylüyor: (3-7) Purushattum şehrindesen beni bıraktın (terkettin) ve (ben) hakikaten kocamın hissesindençıkacağım (kocamın hissesinden birşey talep etmeyeceğim). Ve benim"tatum" vergimi de sen hiç sormayacaksın (benim "tatum" vergim ile hiç ilgilenmiyeceksin).Ben (buraya) geldim. (8-11) Sen beni Kaniş şehrinde yüzüstübırakıp gittin (attın). Bir yıl müddetle de beni yatağına almadın(bırakmadın). (12-15) Sen, bana Timelkia şehrinden mektup yazıp, şöylesöyledin: "Eğer gitmezsen benim karım değilsin!". (15-21) Prushattum'dakiadres meselesine gelince: O sana Timelkia'dan Kaniş şehrine gideceksin,diye yazdı. (22-25) Ve sen şöyle söylüyorsun: "15 güne kadar geleceğim. 15gün yerine (on beş günden ziyade) bir sene (orada) oturacaksın". (26-31)Kaniş şehrinden bana mektup yazdın ve şöyle söyledin: "Hahhum şehrineçıktım (ulaştım). Bugün Hahhum şehrinde bir yıldan beri oturmaktayım.(32-35) Gönderme hususunda benim ismi (mi) zikretmeyeceksin (benim ismimdenhiç bahsetmeyeceksin)". Orada senin korkundan endişeli olarakoturmaktayım. (36-38) Felaket günümü (perişan vaziyette olduğumu) gördüler.Onlar şöyle söylüyorlar: "Biz ona söyledik. Biz yine de şöyle söylüyoruz:"Adrese ... vs. Assur-malik ve Sü-Belum'un, Mannum-ki-Assur'a yazdıkları Kt.n/k-1637kazı envanter numaralı mektupta, yerli (Anadolulu) kralın, kendilerine âitolan eşekleri ve bakın serbest bıraktığı halde, "birtum" adındaki mâdene elkoyduğu ve onu geri vermeyip, (karum dairesindeki) yetkililerin kendisineemir vermeleri halinde, sadece parasını ödeyebileceğini beyan etmektedir![12]. Öy. (1) a-na Ma-nu-ki-A-sur qi-bi4-ma (2) um-ma A-sur-ma-lik (3) Su-Be-lum-ma a-na-kam ru-ba-um (4) ANSEULA ü URUDU û-se-er-ni-a-ti (5) bi4-ir-tamik-ta-la um-ma (6)su-ut-ma a-na a-ba-e-a su-up-ra-ma (7) su-ma um-ma aba-ü-a-ma ği-im-ğu (8)li-is-qu-ul li-is-pu-ru-ni-ma (9) la-dı-in a-ma-kam a-naka-ri-im (10) pu-nu-ma ka-ru-im li-im-li-ik (1-4) Assur-malik ve Su-Belum, Mannum-ki-Assur'a şöyle söylüyorlar:Burada kral (ruba'um) eşekleri ve bakın (bizim için) serbest bıraktı. (5-8)fakat, "birtum"u ise alı koydu. O (kral), şöyle söylüyor: "Benim babalarıma yazınız. Eğer babalarım, onun (birtum'un) bedelini ödesin derlerse, bana yazsınlar ve (9-10) ben de (onun bedelini) ödeyeyim. Orada kârum dâiresine müracaat et ve kârum dâiresi meseleyi müzakere etsin". Kt. n/k-1339 kazı envanter numaralı metin bir mahkeme zapu olup,Kaniş kârumunun vermiş olduğu karar hatırlatılarak, Ennum-Aşşur, Aşşurmasüi'denalacağı için Purtışhattum'daki "VEBA SALGINI" vâde için tarihlemeolarak kullanılmaktadır. Burada sadece ilgili satırları almayı uygun mütalâaetmekteyiz: (10) is-tu mu-ta-ni (11) sa Pu-ru-us-ha-tim (12) 4 GİN.TA AN.NA 1/2ma-na.TA (13) TUG HİA i-ta-at-lam (14)i-ta-di-nu.............. (10-14) Purushattum'daki "VEBA SALGINININDAN" itibaren kalayıdörder Seqe1 (gümüş) üzerinden, kumaşları ise, 1/2 minadan peşinat olarakveriyorlar.......... [13] Koloni Çağı'ndan önce de Anadolu halkının an'anesi ve şehir devletlerisistemi, 1700 tarihinde Büyük Hitit İmparatorluğu'nun kurulması ile ve Luvilertarafından güney-batı Anadolu'da Arzava beyliklerinin, Çukurova çevresindede Kizvatna'nın kurulması ile tamamen ortadan kalkmıştır. Maalesef, eldeki malzemelerden henüz onların manevi hayâtlarına, dinve edebiyatlarına dâir fazla bilgi edinemiyoruz. Belki de yeni buluntular arasındadoyurucu tarihi belgelerle birlikte, manevi hayatları ile ilgili metinlerele geçtiğinde, bu konularda da bilgimiz genişleyecektir.