ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Ekmeleddin İhsanoğlu

Anahtar Kelimeler: Dârulfünûn, Dârulfünûn-ı Sultani, Tanzimat Dönemi, Medrese, Osmanlı, Galatasaray Sultanîsi, Eğitim

Tanzimat döneminde medreseden farklı yeni eğitim müesseseleri kurma teşebbüsleri içerisinde "DârulfünCın" kurma düşünceleri 1845 yılından itibaren ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ilki 1863-65, ikincisi de 187o-1873 yılları arasında olmak üzere iki defa Dârulfiinün kurmaya teşebbüs edilmiş ancak her iki teşebbüs de, daha önceki araştırmalanmızda belirttiğimiz üzere başarısız olmuştur. Bu incelemede ise 1874 yılında Galatasaray Sultanisi dahilinde kurulan ve üçüncü teşebbüs diyebileceğimiz Dârulfü-rıCin-ı Sultani ele alınmıştır. Dârulfünün tarihçesine giriş mahiyetindeki önceki çalışmamızda, Osmanlı idarecilerinin, ilk teşebbüslerde nasıl bir müessese kurmak istediklerini açık bir şekilde bilmeden yola çıkmış olduklarını ve bu konuda ilk düşüncelefinde, değişen ve bazı yönleri ile modernleşen Osmanlı idaresinin muhtac olduğu "münevver memur" yetiştirme gayesinin ağır bastığını ifade etmiştik. Daha sonraları ise Dârulfünfln, her türlü bilimin okutulabileceği kapsamlı bir yüksek eğitim müessesesi olarak ele alınmıştır. Ancak tespit edebildiğimiz kadarıyla gerek birinci gerekse ikinci teşebbüste Dârulfünün'un eğitim faaliyetleri daha çok halka açık "ders-i 'am" yani konferanslar şeklinde olmuştur. Her iki teşebbüste de devlet tarafından inşa edilen, birincisi çok büyük, ikincisi nisbeten daha küçük olan Dârulfünfin binalarını kullanacak veya dolduracak orta eğitim görmüş talebe potansiyeli bulunamamıştır. Dârulfıinı:In'un bahsettiğimiz ilk iki dönemdeki başarısızlığına yol açan sebepleri iki ayrı kategoride mütalaa edebiliriz. Birincisi yukarıda bahsettiğimiz gibi hedeflerinin açık olmaması yanında bu yeni eğitim müessesesinin modelinin tam olarak belirlenmemiş ve mali kaynaklarının sağlam bir şekilde tespit ve temin edilmemiş olması gibi unsurlardır. İkinci kategoride ise, başta yeterli öğretim kadrosunun olmayışı ve orta eğitimi bitirmiş kafi sayıda talebenin bulunmayışı, burada okutulacak bilimlere ait Batı dillerinden Türkçe'ye tercüme edilen ders kitaplarının eksikliği ve ayrıca, Türkçe'nin bir bilim dili olarak yeni terimleri karşılayacak şekilde henüz işlenmemiş olması gibi amiller mütalaa edilebilir [1].

Başarısız olan ilk iki teşebbüsten kısa bir müddet sonra Osmanlı devlet adamları Dârulfüntın kurma hususundaki üçüncü teşebbüslerine daha temkinli ve oldukça ihtiyatlı bir tavır ile başlamışlardır. Bu yeni teşebbüste, eşki şaşaalı açılışlar yerini sessizce, mevcut bir müessesenin alt yapısına dayanarak ve mütevazi bir şekilde kurulmaya bırakmıştır. Tanzimat ricalinin yeniden kurmayı tasarladıkları Dârulfünfin bu sefer 1 868'de kurulan Galatasaray Mekteb-i Sultanisrnin temeli üzerine oturtulmaya çalışılmış ve böylece bu yeni orta eğitim müessesesinin gövdesine yüksek eğitim filizini aşılama hedeflenmiştir[2].

Dârulfünün-ı Sultaneryi incelemeye geçmeden önce, Galatasaray Mek-teb-i Sultantsi hakkında bazı temel bilgiler sunmak faydalı olacaktır. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi, kurulması tasarlanan bu yeni DârulfiinCin filizi, Galatasaray Sultanisi gövdesine aşılanmak istenmiş, Sava Paşa'nın tabiri ile de onun "fidanlığına yeni bir tohum” olarak ekilmiştir.

1868 yılının ilk aylarında Fransa'nın İstanbul sefiri M. Boure, sadrazam Ali Paşa ve Hariciye Nazırı Fuad Paşa ile İstanbul'da, Avrupa liseleri seviyesinde Fransızca eğitim yapacak bir mektep açılması için ilk görüşmeleri yaparak, bu müessesenin dayanacağı esasları tespit etmeye çalışmıştır[3]. Fransa Eğitim Bakanı M. Victor Duruy da bu mektebin açılması için her türlü desteği sağlayacağını vaadetmiş ve mektebin kuruluş hazırlıklarını gerçekleştirmek üzere Dr. Alfred Levistal'i tavsiye etmiştir. Bu zat 5 yıllık bir sözleşmeyle, kurulacak olan lisenin müdür muavinliğine getirilmiştir. M. Levistal, 4 Nisan I868'de İstanbula gelerek hazırlıklara başlamış ve gerekli bina ve personel temini ile, en önemlisi eğitim kadrosunu oluşturmuştur.

Mektep, t Mayıs I868'de talebe kaydına başlamış ve ı Eylül I868'de büyük bir merasimle Beyoğlu'nda kendisine devlet tarafından tahsis olunan Galatasarayı adı ile bilinen eski Askeri idadi binasında resmen açılmıştır[4]. Haziran 1873'te çıkan bir irade-i seniyye ile mekteb-i Sultan? ile Mekteb-i Tıbbiye yer değiştirmiştir. Mekteb-i Sultan? Gülhane'ye, Mek-teb-i Tıbbiye de Galatasarayı'na nakledilmiştir [5]. Bunun üzerine 1873-74 ders yılına Gülhane'de başlanmış[6] ve Dârulfünun-ı Sultan? adı ile bilinen yüksek okullar burada kurulmuştur. Mektebin adı Fransızca yazışmalarda Mekteb-i Soultani, Lycee Imperial Ottoman de Galata-Serai, Osmanlıca yazışmalarda ise Galatasaray Sultanisi veya Galatasaray Mekteb-i Sultanisi olarak geçmektedir.

Bu yeni mektep, sadece dini makamlardan ve ilk olarak da Vatikan'dan tepki görmüştür. Daha mektep açılmadan önce, Papalık makamı iki emirname ile Katoliklerin bu mektebe girmesini yasaklamıştır. İkinci tepki Osmanlı başkentinde Fransız nüfuzunu kırmak için büyük çaba sarfeden Rus Elçisi İgnatyer ten gelmiş ve Ignatyef Ortodoks Rumların bu mektebe girmesine karşı propaganda faaliyetlerinde bulunmuştur. Musevi cemaati içinde de çocuklarını Müslümanların sahip olduğu, Hıristiyanlann yönettiği bir mektebe göndermekte tereddüt edenler çıkmış ve bunun yanında yemeklerde İbrani kaidelerine aykırı yiyecekler olmamak şartıyla çocuklarını gönderenler olmuştur. Ulemâdan, Müslüman çocukların mektebe verilmesine karşı resmi bir muhalefet gelmemiştir. Bununla beraber, birçok aile başlangıçta mütereddid davranmıştır. Osmanlı basını mektebin lehine yazılar yazarak, geleceğin mühendislerinin, öğretmenlerinin ve iktisatçılarının, Avrupa dillerini öğreten bu mektepten yetişeceğini yazmışlardır. Ayrıca, Müslüman çocukların Avrupa'ya gönderilmesine lüzum kalmayacağını, Hıristiyanlarla temaslarının Müslüman inançları üzerine zararlı bir etkisi olmayacağını da belirtmişlerdi[7]. Işte bu şartlarda eğitimini sürdüren ve Osmanlı orta öğretiminde bir dönüm noktası sayılan Mek-teb-i Sultani, daha sonraki yıllarda, devlet adamları tarafından bünyesinde yeni bir yüksek öğretim müessesesinin temellerinin atılacağı zemin olarak görülmüştür.

Dârülfünun-: Sultan Nin Kuruluşu

İkinci Dârulfünün'un 1873'de kapanmasından sonra, ülkenin Batı tarzında bir üniversiteye ihtiyacı bulunduğuna inanan Tanzimat ricali bu yoldaki teşebbüslerinden vazgeçmemiştir. Mekteb-i Sultani 1873'de Galatasarayı'ndan Gülhane'ye nakledildiğinde, dönemin Maarif Nazın Ahmed Cevdet Paşa bu Mektebin ileri sınıflarında Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye'nin ve Roma Hukuku'nun tedrisini sağlamıştır[8]. Böylece kurulacak olan Hukuk Mektebi'nin ilk tohumu atılmıştır. Yine Cevdet Paşa'nın nazırlığı döneminde kurulması kararlaştırılan Mülkiye Mühendis Mektebi'nin Mekteb-i Sultan? dahilinde ve devlet hazinesine külfet olmadan tesisi, 20 Nisan 1874 tarihli irade-i seniyye ile gerçekleşmiştir[9]. Bu Konuda Müşir-i Has Şehzade Yusuf izzeddin Efendi, 1873-74 öğretim yılı sonunda Mekteb-i Sultan? tevzi-i mükâfat merasiminde irad ettiği nutkunda, Mülkiye Mühendis Mektebi'nin, devletin intizam ve imanna büyük katkı sağlayacağından bahisle, memnuniyetini beyan ederken, zımnen de padişahın desteğini göstermiştir [10].

Safvet Paşa, 1874 senesi yazında, Mekteb-i Sultan? müdüriyetine, daha önce programa alınan, ancak mektebin seviyesini aşan Mecelle, Roma Hukuku ve Hukuk-1 Milel gibi bazı derslerin, orta tedrisattan aynlmasını ve mektebin dahilinde mezun olmuş diplomalı talebelere tahsis edilmek üzere bir Hukuk Mektebi'nin ihdas edilmesini emretmiştir. Ayrıca bir irade-i seniyye ile Hukuk Mektebi'nin kuruluşunu kanunlaştırmıştır. Safvet Paşa, Mülkiye Mühendis Mektebi ile Hukuk Mektebi'nin bir arada "Avrupa Dârulfüntinlan usillune tevfiken muntazam bir ddru't-tahsil (tahsil evi)" şeklinde kurulmasını tensip etmesiyle derhal gereken işler yapılarak, bu yeni "talimhâne-i cedide'hin kuruluşu gerçekleşmiş ve müesseseye "Me-kâtib-i Aliye-i Sultaniye" adı verilmiştir[11]. Böylece bir orta tahsil müessesesi olan Mekteb-i Sultanrden ayrı, fakat aynı bina dahilinde kurulması hedeflenen Dârulfüni.in-1 Sultanrnin ilk esasları tespit edilmiştir [12].

Dârulfüntın-ı Sultarrrnin idaresiyle de görevlendirilen Mekteb-i Sultani Müdürü Sava Paşa, Dârulfiintın'u, Mekteb-i Sultani'nin tamamlayıcısı ve imparatorlukta mevcud bütün mekteblerin en son merhalesi olarak va-sıflandırmaktadır. Yeni kurulan bu müessesenin tanzim edilip, geleceği te-minat altına alınıncaya kadar halka duyurulmaması için Sava Paşa'dan çok dikkatli olması ve her türlü şaşaadan kaçınması istenmiştir [13]. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Dârulfümln-1 Sultani ile ilgili halka tafsilatlı malumat ancak ı 876'da verilmiştir. Sava Paşa bu gecikmeyi şöyle dile getirmektedir: "Dârulfünün bundan iki-ikibuçuk sene evvel kurulduğu halde bunun hakkında ancak şimdi umCima tafsilatlı malilmat verilmeye başlanmasının sebebi şudur ki; böyle bir mekteb-i âlinin tesis ve ikmali az müddet zarfında mümkün olmayıp kaç sınıfdan ibaret ise ikmali dahi ol kadar senenin mürüruna bağlı olduğundan ve şimdi ise işbu mekâtib-i âliyenin üçüncü sınıfları tertib olunup yalnız birer sınıfları noksan kalmakla artık ikmal olmuş derecesine varmış bulunduğundan hâl ve istikbalin-den milleti âgâh etmek iktiza eylemişdir[14].

Dârulfünün'un sessizce kurulmasının pek çeşitli sebepleri olabilir. Bizce en mühimi, kısa bir müddet önce ikinci Dârulfüntın'un kapatılmış olması karşısında bu yeni teşebbüste idarecilerin daha temkinli olmak ve halkın tepkisine hedef olmamak gibi bir düşünceyle yeni Dârulfünün'u üstü kapalı bir şekilde kurma yolunu seçmiş olmalandır. Bu müessesenin fiilen mevcud bir mektep dahilinde açılmasının ve halka, kuruluşundan üç sene sonra duyurulmasının sebepleri bunlar olmalıdır.

1876-77 öğretim yılında Dânılfünün-i Sultani Hukuk ile Turuk u Maabir mekteplerinde üçüncü sınıfa ait olan derslerin başladığını ve Dârulfuniin'un her bölümünün şimdilik yalnız 3 sınıfının bulunduğunu, ertesi sene ise bütün sınıflann tamamlanacağını belirten Sava Paşa, talebe adedinin yüzü bulduğunu ve bu talebelerin çeşitli milletlere mensub olduklannı zikretmekle beraber, Edebiyat Mektebi'nden hiç bahsetmemektedir.

Sava Paşa, gerek Avrupa'daki örneklerinde olduğu gibi, gerekse 1869 tarihinde çıkarılan Osmanlı Maarif-i Umumiye Nizamnamesi'nde açıklandığı üzere Darülfürffin'un Tıp, Fen, Edebiyat, ilahiyat ve Hukuk mektep-lerinden ibaret olması gerektiğine işaret etmektedir. Osmanlı imparatorluğu'nda tıp eğitimi veren iki müessese bulunduğundan, yeni bir tıp fakültesi kurulmamış ve mevcut medreseler ile diğer milletlere ait dini okullar da ilahiyat fakülteleri olarak addedildiğinden, Darülfünün'da sadece üç mektebin yer alması öngörülmüştür. Bunlardan Hukuk ve Fen eğitimi verenlerine "Hukuk Mektebi" ve "Mülkiye Mühendis Mektebi", Edebiyat eğitimi yapana da Türkçe metinde "Edebiyat Mektebi", Fransızca metinde Faculti; des Lettres yani Edebiyat Fakültesi adı verilmiş olup üçüne birden Mekâtib-i 41zye (yüksek okullar) denmiştir [15].

Dânılfiinün-ı Sultani'de eğitime 1291 (1874-75) yılında Hukuk ve Mühendisin-i Mülkiye mekteblerinde başlanmıştır[16]. Sava Paşa Mekteb-i Sultan? müdürü sı fatı ile, Ağustos 1875 tarihinde Mektebi Sultan? tevzi-i mükâfat merasimindeki konuşmasında, bir önceki (1873-74 öğretim yılı) merasimde Müşir-i Has Şehzade Yusuf izzeddin Efendi'nin, Sadrazam, Şeyhülislâm ve sair yüksek rütbeli devlet adamlarının da hazır bulunduğunu, o sırada yeni açılan Mülkiye Mühedisin Mektebi için "Şehzade Yusuf izzeddin Efendi Hazretlerinin teşvikkâr nutkunun bir semeresi olarak Mektebin rağbet gördüğünü, birinci sınıf imtihanının yapıldığını ve bu mektep daha önce bir âdi Mülkiye Mühendishanesi olmak üzere teşkil olunmuşken, vaki olan ihtiyaca göre geliştirilerek bir Turuk u Maabir Mühendisliği derecesine gelmiş" olduğunu söylemektedir[17].

Sava Paşa Dârulfüntin'un kuruluşu hakkında da şu açıklamalarda bulunmuştur: "bu fidanlığa bir tohum atılmış yani, işbu Mekteb-i Sultani'de hukuk dersleri talimine başlanmış idi. Şimdi anın dahi bir güzel meyve veren ağacı olmak üzere, hukuk dersleri yolunda tanzim olunarak işbu Mekteb-i Sultan? dairesinde bir Hukuk Mektebi küşad olunmuş ve bir sene zarfında tahsil-i ult'im ve fünün eden talebenin Turuk u Maabir talebesi gibi bu kere imtihanları yapılmıştır. İşte şimdi umuma lisan-ı şükraniyetle ilân ediyorum ki, hayli vakitten ben arzu olunan Darülfunün'un derslerinden iki şubesi işbu Mekteb-i Sultan? dairesinde açılmış ve bu Mekâtib- i Aliye (yüksek okullar), "Dânılfünün" heyetine girmek derecelerine gelmiş ve Melcdtib-i Sultaniyı ünvanıyla yad olunmak şayan olmuştur" demektedir. Sava Paşa konuşmasını "İşbu Hukuk Mektebi ile, Turuk u Maabir Mektebi'nin diğer sınıfları dahi tertib ve noksanlan ikmal olunarak üç sene sonra doktor ünvanıyla çıkacak talebenin Avrupa mekteblerinden çıkan talebeyle rekabet, belki yarışabilecek derecede talim olunmaları arzu olunup zat-ı sami-i hazret-i sadaret penahiden (sadrazam) ve Maarif Nezareti'nden görülen himmetler ve himayeler üzerine şimdi bu babda lazı m gelen tedbirler ve ıslahata gayret sarf edilmektedir"[18].

Dârulfilniln ı 294 (1877) yılında öğretime geçici olarak bir yıl ara vermiştir. Bunun sebeplerini tam olarak anlamak mümkün olamamıştır. ı Ocak 1877 tarihinde Mekteb-i Sultanrnin müdürlüğüne getirilen Ali Suavi'nin mektepte yeni düzenlemelere gitmesi ve mektebi gayri müslümlerin ezici çoğunluğundan kurtarma çabaları bu konuda bir fikir vermektedir. Ali Suavi mektebin idaresinde gördüğü aksaklıkları ıslah etmek üzere Maarif Nezareti'ne birçok defa müracaatta bulunmuş, ancak bir netice alamadığı gibi, yazılarına cevap dahi verilmemiştir. Bunun üzerine doğru-dan padişaha bir ariza göndererek mektebin durumunu bildirmiştir [19]. 11 Ağustos 1293/24 Ağustos 1877 tarihli arizada Ali Suavi, mektebin hâl-i hazırdaki durumu, müslüman ve gayri müslim talebelerin sayısı ve bun-ların "burslu" veya "yatılı" olarak nispetlerinin mukayesesinden, gayri müslim muallimlerin kanunsuz hareketleri ve bunların bir çoğunun Bul-gar komitacıları olduğundan ve ıslahat programından bahsetmiştir.

Mekteb-i Sultan? ilk kurulduğunda Müslüman ve gayri müslim 409 talebe ile öğretime başlamış, Osmanlı idarecilerinin yakın alâkası sayesinde çok revaç bulmuş ve yıl sonunda talebe sayısı 524'e kadar yükselmiştir[20]. Ali Suavi'nin, o gün için mektepte 162 müslüman, 377 gayri müslüm ta-lebenin bulunduğu ve tam ücret ödeyenlerin sayısının 26 olduğu ve bun-ların yarısına yakınının mektebin mevcuduna göre daha az sayıdaki müslüman talebeler olduğunu rakamlarla açıklamasından, zamanla burslu talebe adedinin çok artmış, buna karşılık tam ücret ödeyenlerin sayısının o nispette azalmış olduğu anlaşılmaktadır. Ali Suavi, bu sebeple mektebin gelirlerinin düştüğünü ve gayri müslimlerin Müslümanlara nazaran Mek-teb-i Sultani'den daha fazla yararlandığını ileri sürmüştür[21]. Arizanın so-nunda "mesâil-i mezkürenin kaffesinde öteden beri Maarif Nazırı'nın muavenetine müracaat oluna geldiyse de hiç biri icraya müsaid görünme-diğinden bu bâbda yazılan muharrerât-ı resmiyeye cevap verilmeye bile cesaret edilmediğinden Cenab-ı hakka mütevekkilen ve zaman-1 hakkani-yet-1 adalet penahiye müsteniden vazife-i acizi icrasına cesaret kılındı ol bâbta ve herhalde emr-ü ferman hazret-i veliü'l-emrindir. fi, 14 Şaban ı 294/11 Ağustos 1293 (24 Ağustos 1877).

1877-1878 Osmanlı-Rus harbinin başlaması, Meclis-i Mebusan'ın ka-patılması ve Sultan II. Abdülhamid'in "milel-i saire" hakkında ihtiyatkâr bir tavır alması gibi faktörlerin yanında Ali Suavi'nin bu arizası Mekteb-i Sultanrdeki Darulftiniin'un tatiline sebep olduğu bir yorum olarak ileri sürülebilir. Ali Suavi'nin öldürüldüğü Çırağan Vakası'ndan sonra, Mek-teb-i Subaı-II Müdürü Halil Bey zamanında Darulfüntin-ı Sultani, Ekim-Kasım 1878'de tekrar eğitimine başlamıştır. 1878-1879 öğretim yılı sonun-da tevzi-i mükafat merasiminde konuşan mektebin müdürü Halil Bey "Hukuk ve Turuk u Maabir Mektepleri her nedense tatil edilmiş ve bun-lar bu defa yeniden tanzim ve tevsi kılınmıştır" demektedir[22].

Hukuk Mektebi

Darulfıinün-ı Sultanrnin -yukarıda belirtildiği gibi- ilk kurulan mek-teplerinden birisi Hukuk Mektebi'dir. Bu mektebin kuruluş gayesi, yeni bir idari döneme başlayan Osmanlı Devleti'nde özellikle yeni kurulan adli müesseselerde ihtiyaç duyulan elemanları yetiştirmek olarak açıklanmıştır. Bu mektebin kurulması ile ilgili olarak, Sava Paşa "İşte bir kaç günde idare-i devletin usi:11-1 cedidesi ilan olunup (Birinci Meşrutiyetin ilanı 1876) Meclis-i Umumi (Meclis-i Mebusan) toplanacaktır. Lakin işbu mec-lise gelip milel-i Osmaniye'ye bihakkın vekalet edecek ashab-ı ilm-i hukuk zevat pek azdır. islamlarda pek çok büyük fıkıh alimleri var ise de ekseri memuriyetlerde bulunurlar ve milel-i saire-i Osmaniye'de bulunan ashab-ı ilm-i hukuk Türkçeyi layıkıyla bilmedikleri cihetle malumâtlan külliyen faidesizdir. İşte ilm-i hukukun bize ne derecelerde lüzılmu olduğunu ve bunu tahsil edecek olanların ne suretlerde istifade edebileceklerini bu hal dahi isbat eder" [23]. sözleriyle mektebe duyulan ihtiyacı belirtirken, hukuk tahsili için, Osmanlı ve Fransız lisanı yanında felsefe, mantık, coğrafya, umumi tarih ve bir dereceye kadar matematik ve Latince'ye vakıf olmanın gerekliliğini öne sürmekte ve "velhasıl her bir ilm-i mahsüsun mukaddi-mesi mesabesinde dürüs-ı urnâmiden (umumi dersler) lüztimu kadar ma-lumatları bulunmak taht-ı elzemiyettedir. Zira mebadi-i fünCindan (bilim-lere giriş) bi-behre olan bir kimse ilm-i hukuk gibi ilmi-i vasi (kapsamlı bilim) tahsiline sarf edeceği imkanların beyhude gideceğine şüphe yoktur" diyerek, bu bilimlerin hukuk eğitimi için mutlaka gerekli olduğunu ifade etmektedir [24].

Halkın davalarına bakmak ve hukukun üstünlüğünü muhafaza etmek için "bilgili zevat" yetiştirmek gayesiyle kurulmuş olan Hukuk Mektebi'nin nizamnamesine göre: Mektepten mezun olanlar Adliye Nezareti'nde me-mur veya diğer hizmetlerde görevlendirilecek ve Osmanlı memleketinin her yerinde avukatlık yapabileceklerdir. Buraya, Mekteb-i Sultan i ve idadi mektepleri veya Dersaadet ve taşra husus i mekteplerinden (azınlık özel okulları) mezun olmuş diplomalı talebeler alınacaktır. Yanında şahadetna-mesi olmayan, ancak daha önceleri Osmanlıca, Fransızca ve fen tahsili görmüş bilgili kimseler, kurulacak bir heyet huzurunda imtihan edilerek okula kabul edilebileceklerdir. Başarılı olamayanlar, eksikliklerini tamam-lamak için Mekteb-i Sultani'de bulunan özel sınıflara talebe olarak devam edebilecek ve bir veya iki yıl sonra tekrar imtihan edileceklerdir. Başarılı oldukları takdirde Hukuk mektebine kabul edileceklerdir. Öğretim süresi dört yıl olup, dört yıl sonunda dersleri başarıyla tamamlayan talebeler doktor ünvarnyla mezun olacaklardır. Bu mektebe kayıt yaptırmadan (ha-riçten) derslere devam eden ve özellikle memur kesiminden olan "müste-milere" (dinleyiciler) diploma yerine dersleri takip ettiklerine dair birer tasdikname verilecektir. Talebeler dört yıl boyunca kayıt ve sair muamele-lerin hiçbiri için para ödemeyeceklerdir. Yalnızca doktora risalelerini (me-zuniyet tezlerini) kendi paralarıyla tab' edeceklerdir[25].

Mektebe kayıt yaptıran bir talebenin hergün derslere devam etmesi ve muallimlerin sorularına doğru cevap vermesi gerekmektedir. Bir sene zar-fında dört defa kayıt yenilemek ve yazılı ve sözlü yapılan sene sonu imti-hanlarma girmek mecburiyetindedirler. Dört yıllık eğitimin sonunda tale-beler doktora (mezuniyet) imtaihanına girmeye hak kaıanırlar. Bu imti-handa yazılı ve sözlü yoklamadan başka bir ilmi mesele üzerine risale ka-leme alıp (mezuyinet tezi) Maarif Nazırı'nın başkanlığında müdür ve diğer muallimlerin huzurunda risalenin savunmasını yapacaklardır. Bunu hazır-layamayanlar, doktoradan daha hafif bir imtihana girip "lisansiye" ünva-myla mezun olacaklardır.

Hukuk Mektebi Ders Programı:

Hukuk Mektebi'nin ders programı ile ilgili dört temel kaynakta (Düstur, Re:glement, Diirus Ceduelz ve Salname) tekrar mahiyetinde bilgiler bulunmaktadır. Bu kaynaklar arasında programı sınıflara ayırarak yıl yıl veren Reglement, en tafsilatlısıdır. Hukuk eğitimi tarihiyle ilgilenenler için faydalı olacağını ümid ettiğimiz bu değişik versiyonları burada kaydediyoruz. Ngkment'a göre Hukuk Nlektebinde okutulan dersler:

Birinci Sene: Hukuk'a giriş, Mecelle (fı kıh), mukayeseli Roma hukuku, Roma müesseseleri (tarihi açıdan).

İkinci Sene: İslam hukuku (usül-ı fıkh), Mecelle, mukayeseli Roma hukuku, Osmanlı ticaret hukuku.

Üçüncü Sene: Mecelle, usül-ı fıkh, mukayeseli Roma hukuku, mülki ve ticari davalar, ceza hukuku ve muhakeme usülü.

Dördüncü Sene: Mukayeseli Roma hukuku, İdare hukuku, Amme hukuku (yerli ve yabancı), ekonomi politik (tedbir-i müdun) [26] .

1876 yılında yayınlanan bu programı n dışında Diistur'da çıkan Hukuk Mektebi nizamnamesinde yer alan ders adları ile Dürus Cetveli'ndeki ders adları aynıdır. Bunlar; fıkıh, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye, usül-ı fıkh, hukuk-1 umürniye, (yani ilm-i hukukun millel-i salifede bulunduğu derecatı muhtasar gözden geçirme), kavanIn ve nizamât-ı Devlet-i Aliye, Roma kavanIni, kanun-1 ticaret, usül-ı muhakeme, kanun-ı ceza ve usül-ı istintak, kavanin-i bahriye, hukuk-ı düvel ve milel-i muahedat, tedbir-i müdun yani servet-i milel (ekonomi politik)[27].

Hukuk Mektebi'nde öğretime başlandığı ilk senede sadece iki hocanın ders verdiği görülmektedir. Bunlar, Mecelle dersi hocası Muallim Rauf Efendi ve hukuk-ı milel dersi hocası Muallim M.D. Hollys'dir. Hukuk Mektebi'nde eğitime başlanılan 1874-75 ilk öğretim yılında kaç talebenin bu mektebe kaydolduğu bilinmemekle beraber, sene sonunda 2 1 talebenin imtihanlara girdiğini ve bunlardan dördünün mükâfata, altısının zikr-i cemile layık olduğu görülmektedir28. 1877 senesinde mektebin talebe mevcudu 61 kişiye yükselmiştir[29]. Bu da yaklaşık olarak her yıl 20 kişinin Hukuk Mektebi'ne girdiğini ortaya koymaktadır.

Birinci öğretim yı lı sonunda imtihanlarını başarıyla tamamlayarak mükâfat ve zikr-i cemile layı k görülen talabeler şunlardır.
Alecelle dersinden;
Osman Halim Efendi, ----> Mükafat-ı evvel
Agop Nazlıyan Efendi, ----> Mükafat-ı saniye
Mehmed Refik Efendi, ----> Birinci zikr-i cemil
Mehmet Efendi, ----> İkinci zikr-i cemil
Mehmed Sadık Efendi, ----> Üçüncü zikr-i cemil
Agopyan Efendi, ----> Dördüncü zikr-i cemil

Hukuk-: rnilel dersinden:

Jan Yuanidis Efendi ----> Mükafat-ı evvel
Yusuf Tevfik Bey ----> Mükafat-ı saniye
Sadık Bey Birinci zikr-i cemil
Mehmed Efendi ----> İkinci zikr-i cemil
Serkizdoz ----> İkinci zikr-i cemil

1875-76 öğretim yılında ders ve hoca sayısınınn artığı nı tespit etmekteyiz. 1293 senesi Devlet Salnamesinde Hukuk Mektebi muallim ve ders sayısı 5 olarak kayı tlıdı r [30].

Fıkıh ----> Ahmed Efendi
Roma hukuku ----> M.D. Hollys
Ticaret hukuku ----> Nikolaki Efendi
Mecelle ----> Rauf Efendi
Roma idare mahkemesi tarihi ----> M. Goold

Üçüncü senede ders ve hoca sayısını n yediye yükseldiğini görüyoruz[31].

Roma hukuku ----> M.D.Hollys (doyen)
İslam hukuku ----> (fı kıh) Ahmed Efendi
Muallim muavini ----> Ahmed Fazı l Efendi
Ticaret hukuku ----> Nikolaki Efendi
Mecelle-i Ahkam-ı Adliye ----> Rauf Efendi
Roma idare mahkemesi tarihi ----> M. Goold
Ceza hukuku ve usül-ı muhakeme ----> M. Miltiade Jakobo

Hukuk Mektebi'M Ddrulftimin-z Sultani'den ayzrma teşebbrisleris

Darulfünün-ı SultarTnin 1 876'da Gülhane'den Galatasaray'a taşınma- sı hususu ortaya çıkınca, Hukuk Mektebi'nde okuyan memurlar (Bab-1 Ali ketebesi) mektebin Beyoğlu'na taşınmasına mani olmak istemişlerdir. Buna sebep olarak da mektebe gidiş-gelişin zorluğunu ileri sürmüşler ve dolayısıyla Hukuk Mektebi'nin Galatasarayı'ndan ayrılarak Bâb-ı Ali civa-rında bir yerde kurulması için idarecilere baskı yapmışlardır.

Bu durumun, bazı mevki ve makam sahibi olmak isteyenler tarafın-dan da desteklendiğini [32] iddia eden Sava Paşa ise, ayrılmanın mahzurları-nı uzun uzadıya anlatmaktadır: "Hukuk Mektebi'nde ders veren muallim-lerin bir kısmı Mekteb-i Sultani hocalandır ve bunların maaşlanna yapı-lan ufak bir zamla bu okulda ders vermeleri sağlanmıştır. Hukuk Mektebi ayrılır ise yapılan bu zamla yetinmeyecekleri gibi ek ders vermek için de vakitleri olmaz. Mektebin taşınmasıyla birlikte okulun idari işlerini yürüte-cek olan yeni memurlara ihtiyaç duyulacaktır. Bunun da hazineye ek masraflar getirmesi kaçınılmazdır. Avrupa'nın birçok ülkesine tahsile giden talebeler döndüklerinde Türkçe'yi ve ilm-i fıkhı bilemediklerinden mahke-melerde ve diğer hizmetlerde istihdam edilememektedirler. Bunun haricin-de tahsil esnasında kazandıkları kötü fikirlerle de devlete ve millete zarar-ları dokunmaktadır. Bu gibilerin İstanbul'a gelip ilm-i hukuk'u senelik 25-30 liraya yatılı olarak tahsil eylemeleri sağlanmıştır. Zaten bu mektebin te-sisinin bir ciheti, bu talebelerin ayağını ecnebi mekteblerinden kesmek ol-duğundan, eğer Hukuk Mektebi Galatasaray'dan aynlırsa yatılı talebe ka-bul olunmayacaktır. Hukuk ve Turuk u Maabir Mektebi'ne devam eden talebeler birinci ve ikinci sene aynı Avrupa üniversitelerincle olduğu gibi, Edebiyat Mektebi'nin derslerine devam etmektedirler. Eğer Hukuk Mekte-bi nakl olursa talebeler Galatasaray'da verilmekte olan Edebiyat Mektebi derslerini takipte zorluk çekeceklerdir. Mektebin aynlmasını gidip-gelme-nin zorluğundan isteyen memurlar ve diğerleri, İ/im Çin'de bile olsa gidip Oğreniniz hadis-i şeririne ters düşmektedir"şeklinde bir ifade kullanmıştır[33].

Dârulfünün-ı Sultarirdeki Hukuk Mektebi'nin Dersaadet'e taşınmasın-dan vazgeçilmiş olması, Sava Paşa'nın yukarıda özet olarak vermeye çalış-tığımız açıklamalarının idarecilerin üzerinde bir tesir yarattığını göstermek-tedir. Fakat iki sene sonra Dersaadet'te yeni bir Hukuk Mektebi açılması yoluna gidilerek Dânılfilnün'un bu fonksiyonunun Adliye Nezareti'ne dev-redilmesi yolunun tercih edildiği görülmektedir.

Hukuk Mektebi, daha önce de zikrettiğimiz gibi 1877-78 öğretim yı-lında Dârulfiinün'da derslere ara verilmesinde tatil edilmiş ve bir yıl sonra gazetelerde, mektebin yeniden derslere başlayacağına ve isteyenlerin müracaat edebileceklerine dair ilanlar çıkmıştır. 12 Ekim 1878 tarihli ilanda "Mekteb-i Sultan i derununda bulunan Hukuk Mektebi'nin bu defa yeniden küşadına Nezaret-i Celile-i Maarifçe karar verilerek 16 Ekim Pazartesi günü sabahleyin derslere başlanacağından bundan evvel mektebe devam etmiş olan talebe ile yeniden devam etmek arzusunda olup da ellerinde matluba muvafık şahadetnameleri bulunan talebenin kayd ve kabulleri için sabahleyin alafranga saat dokuzdan akşam dörde kadar Galatasarayı'nda mekteb-i mezkiir kalemine müracaat eylemeleri ve yedlerinde şahadetnameleri olmayanların kayd ve kabulleri Türkçe ve Fransızca'dan matlubu vechile imtihan vermeğe mütevakkıf (bağlı) idüğü ilan olunur" denilmektedir[34].

Bundan da anlaşılacağı üzere Hukuk Mektebi'nde eğitim 16 Ekim 1878 Pazartesi günü tekrar başlamıştır. Mektepte okutulan derslerin ve muallimlerin adları ise 1296 (1879) senesi Devlet Salnamesi 'ne[35] göre şöyledir:

Mart 1880 tarihinde Darulfünün-ı Sultani Hukuk Mektebi padişahın hirnayesine alınmıştır. Bu tarihten sonra Hukuk Mektebi muallimlerine maarif bütçesinden toplam 8640 kuruş maaş tahsisi kararlaştırılmıştır [36].

1297 (188o) senesi Hukuk Mektebi ders programı:


M. Chevalier [37]

1881 senesi için ayrı ntı lı ders programı na rastlanmamıştır. Bu senenin muallim sayısı (1298/ 1880 Devlet Salnamesi'nde 8 olarak verilmiş, fakat ne muallimlerin, ne de derslerin adları belirtilmiştir[38].

Hukuk Mektebi'nden imtihana girip şahadetname alarak biri müslüman olmak üzere yedi kişi mezun olmuştur. Mezunların doktor unvamyla mı yoksa lisansiye unvamyla mı mezun oldukları tespit edilememiştir. Hukuk Mektebi'nin ilk mezunları: Sadık bey, Hıristo Faridi, Toruzyan, Uncıyan, Zoryan, Bezeryan, Balbalyan Efendilerdir[39].

Eğitime, 1877-78 öğretim yılında bir yıl ara verilmesi sebebiyle Hukuk Mektebi ilk mezunlarmı Ekim 188o de vermiştir. Ancak, öğretime 1874-75 yılında başlayan mektepten, bir yı llı k derslerin tatil de hesaplandığı halde, ilk mezuniyetin 1878-1879 öğretim yı lında olması icabetmektedir. Bu bir yıllık gecikmenin sebebi anlaşılamamıştır.

Hukuk Mektebi'den 188i yı lında altı talebenin "lisansiye” unvanlyla mezun oldukları tespit edilmiştir. Bunlar bu mektebin son mezunlarıdır. Ancak tamamı gayri müslim olan bu talebelerin adları bilinmemektedir. Bu talebeler daha sonra hukuk uygulamalarını öğrenmek üzere mahkemelere mülazım olarak tayin edilmişlerdir[40]. Bu tarihten sonra Dârulfünün-ı Sultan i ve diğer bölümleri hakkında bilgi bulunamadığından, Hukuk Mektebi'nin faaliyetlerinin sona erdiğini söyleyebiliriz. Bundan sonra adli mercilerin personel ihtiyacı ise 1880 yı lında Dersaadet'te idari bakımdan Maarif Nezareti'ne, tedris yönünden Adliye Nezareti'ne bağlı olarak, dev-let eliyle açılan Mekteb-i Hukuk tarafından karşılanmaya çalışılmıştır[41].

Turuk u Maabir Mektebi

Dârulfünân-ı Sultani dahilinde kurulan ikinci mektep, Turuk u Maa-bir Mektebi olmuştur. 1874 yılında sivil mühendis yetiştirmek üzere 4 yıl-lık bir mektep teşkil edilmesi hususunda çıkan irade-i seniyye gereğince, Maarif Nazırı Ahmed Cevdet Paşa başkanlığında toplanan ve Şuray-ı Dev-let reisi muavini, Nafıa Nazırı Edhem Paşa, Maarif Müsteşarı Salih Efen- di, Mekteb-i Sultan l müdürü Fotyadi Bey, Mekteb-i Sultani ikinci müdürü M. Grana ve Nafıa Meclisi azası M. Rithe'dan mürekkep bir ko-misyon oluşturulmuştur. Komisyon tarafından yapılan mütalaa neticesinde 20 Safer 1291 (7 Nisan 1874) tarihinde sadarete sunulan raporda, tasavvur olunan dört yıllık Mülkiye Mühendis Mektebi'nin Mekteb-i Sultani dahi-linde ve iki yıllık olarak kurulması öngörülmüştür. Sebep olarak da Mülkiye Mühendis Mektebi'nin ilk iki yıl derslerinin Mekteb-i Sultani dersleri ile aynı ve buraya Mekteb-i Sultani'den mezun talebelerin alınma-sı durumunda eğitim süresinin iki yıl kısalacak olması ileri sürülmüştür.

Bu mektebin kuruluşu için üç yüz bin kuruşluk bir tahsisata ihtiyaç duyulmuş, ancak öğretim süresinin iki yıla indirilmesi ve hocaların küçük bir maaş ilavesiyle Mekteb-i Sultanî'den getirtilmesi halinde ilk yıl için bütün masrafları dahil olmak üzere 95 bin kuruş kâti görülmüştür. Bu para da müdür M. Fotyadi tarafından, Mekteb-i Sultani gelirlerinden kar-şılanacaktır. Mülkiye Mühendis Mektebi, böylece devlet hazinesine bir külfet getirmeden kurulmaya çalışılmıştır.

Bu komisyon ayrıca, Mülkiye Mühendis Mektebi nizamnamesini ha-zırlamıştır. Altı maddelik bu nizamnameye göre, mektebin kontenjanı 12 ila 15 kişi arasında sınırlandırılmıştır. Kayıt için, Nafıa Nezareti mühend-isleri tarafından imtihan edilecek adaylara, en az Mekteb-i Sultani me-zunları derecesinde bilgili olmaları şartı aranacaktır. Mektep Maarif Neza-reti'ne bağlı olacak ve Nafıa Nezareti tarafından üç ayda bir teftiş edile-cektir. Mektebin mezunları Nafıa Nezareti'nde mühendis muavini ve daha sonraları mühendis olarak istihdam edileceklerdir. Mülkiye Mühendis Mektebi, bu şekliyle 2 Rebiyülevvel 1291 (20 Nisan 1874) tarihinde çıkan irade-i seniyye ile resmen kurulmuştur[42].

Avrupa üniversitelerinin beş fakültesinden biri olan fen fakültesi yeri-ne, devletin ve toplumun ihtiyaçları göz önünde bulundurularak kurulan ve 1874-1875 öğretim yılında eğitime başlayan Mülkiye Mühendis Mekte-bi'nin adı, birinci senenin sonunda Turuk u Maabir Mektebi olarak değişti-rilmiştir. Riyâzi (matematik) ve tabii bilimlerin okutulduğu mektepte, münhasıran fen eğitimi yapmak yerine, devletin geniş imparatorluk top-rakları üzerinde giriştiği bayındırlık faaliyetlerini ve özellikle ulaştırma sa-hasında yapmak istediği hizmetleri yürütecek mühendislerin yetiştirilmesi-ne dikkat edilmiştir.

Sava Paşa 1292 (1875) senesi Mekteb-i Sultan'ı' tevzi-i mükâfat merasi-minde yaptığı konuşmasında Mühendis-i Mülkiye Mektebi'nin birinci sı-nıfının imtihanlannın yapıldığını belirttikten sonra, "bu mektep daha önce bir adi mülkiye mühendishanesi olmak üzere teşkil olunmuş iken mevcut ihtiyaclann gözönünde bulundurulmasıyla daha da genişletilerek bir Tu-ruk u Maabir Mühendisliği derecesine gelmiştir[43] demektedir.

Sava Paşa, Turuk u Maabir Mektebi'nin önemini, "Mühendisin-i Mülkiye Mektebi'nden çıkacak talebenin emniyet-i istikbali dahi ilm-i hu-kuk doktorlarından hiç aşağı değildir. Çünkü Hükümet-i Seniyye'nin fünfin-ı riyâziye ve tabiiyede maharet-i fevkaledeleri müsellem olacak me-murlara muhtaç olduğundan maada Memâlik-i Mahrusa'da her gün de-miryolları inşası ve maden taharrisi (araştırma) ve bu gibi daha pek çok sanayinin icrası için bu kadar şirketler teşkil olunmaktadır ki bunlar için lazım olan mühendislerin kaffesi şimdilik Avrupa'dan celb ettirilmektedir" şeklinde vurgulamıştır[44].

Turuk u Maabir Mektebi, 1876'da yürürlüğe giren Hukuk Mekte-bi'nin nizamlarına uygun olarak idare edilecek ve buradan mezun olanlar Nafıa Nezareti'nde istihdam edileceklerdir. Mektepten mezun mühendisler "doktor" ünvanını haiz olacaklar ve ona göre münasip bir memuriyete ge-tirilecekler. Bu ünvanı alamayanlar ise doktorlardan daha hafif bir imti-han vererek kondüktor ünvanına nail olacak ve kodüktörlük veya buna mümasil memuriyetlerde istihdam edileceklerdir[45].

Reklement'a göre Turuk u Maâbir Mektebi'nde okutulacak derslerin adları şunlardır[46].

Birinci Sene:

Deskriptif geometrinin birinci bölümü, analitik geometri,endüstriyel fizik, trigonometri (düzlemsel ve küresel), topografya (arazi ölçümü), yüksek cebir, sınai kimya, çizim (dessin lineaire: ombres et lavis).

İkinci Sene:

Diferansiyel ve integral hesap, sınai kimya, uygulamalı deskriptif geometri (taş kesme ve ahşap yapı kafesi), endüstriyel fizik, genel mekanik, jeoloji ve mineraloji, topografya (tesviye ve uygulamaları), analitik geometri, perspektif çizim.

Üçüncü Sene:

Malzemenin mukavemeti ve inşaatı n stabilitesi, jeoloji ve mineraloji, uygulamalı mekanik, arazi üzerine ameliyat, yol ve köprü inşaatı, deniz yapıları, sed ve baraj inşaatı, bataklı kların kurutulması ve sulama, hidrolik, çizim (kostrüksiyon).

Dördüncü Sene:

Makinalar, yol ve köprü inşaatı, deniz yapı ları, mimarlı k (sivil yapılar), maden arama, teknoloji (malzemenin araştırılması ve hazırlanması), çizim (endüstriyel ve mekanik), jeodezi (haritalar), keşif, proje ve raporlann yazılması (idari işler için).

Düstur ve Dürus Cetvelihde verilen ders listesinde ise Turuk u Maabir Mektebi'nde şu dersler okutulmaktadır[47]; küresel trigonometri, yüksek cebir, analitik geometri, hesab-ı tefazuli (diferansiyel hesap), hesab-ı temami (integral hesap), hendese-i resmiyenin ikinci kısmı, gölge ve menazı r (perspektif), taş kesimi, temami ve tefazuliye'ye tatbiken fenn-i mimari, heyet (astronomi), taksim-i arazi, ilm-i hikmet-i tabiiye, ilm-i kimya, cerr-i eskal- i aliye (yüksek mekanik), makina-i tatbikiye, topografya ve makina eşkali, ilm-i miyah (hidrolik), ilm-i tabakatü'l-arz (jeoloji), inşaata lazım olan eşyanı n taharrisi (araştırması) ve yerden ihracı ve istihzar (hazırlaması) ve istimali (kullanılması), inşaatın derece-i takviyesiyle inşaata lazım olan eşyanın taşınması, arazi üzerinde ameliyat, yollar ve köprülerin tesviye ve inşası, sed ve bendlerin inşası, demiryolların tesviye ve inşası, bataklı kların tecfif ve tathiri (kurutulması ve temizlenmesi), bilcümle inşaatın keşfi ve haritası ve bunlara ait olan hesab-ı zı ra ile sarfı lazım egelen meblağ mikdarı ve bunların üzerine mükemmel lâhiya tanzimi (keşif ve proje).

Turuk u Maabir Mektebi'ne bağlı ve iki yı llık eğitim veren Kondüktör Mektebi'nin de açılmış olduğunu zannetmekteyiz. Bu mektep haldunda Riglernıneda ekli ders programından başka bir malumat bulunmamaktadır[48]. Muhtemelen mühendislik mektebinden daha alt seviyede eğitim görmek isteyen talebelerin devam ettikleri bir mektep olmalıdır. Yine muhtemelen, bu mektebi bitirenler kondüktör olarak istihdam edilmektedir.

Kondüktör Mektebi ders programı şöyledir:

Birinci Sene

Cebir (ikinci dereceden denklemlerin çözümüne kadar).

Trigonometri (üçgenlerin çözümü, logaritmanın kullanımı.)

Geometri (Düzlem geometri, uzay geometıisi ve uygulamaları.)

Arazi ölçümü (eğriler teorisi ve uygulamaları.)

Türkçe kompozisyon (mühendislik çalışmalarıyla ilgili resmi yazı ların hazırlanması.).

Fransızca kompozisyon.

Muhasebe (inşaat, yol ve mimarlık çalışmalarına uygulanması.)

Çizim (her cins çizim aletinin kullanılması , çeşitli şekillerin çizilmesi.)

İkinci Sene

Topografya (ilk kısım, planimetri, çeşitli topografya aletlerinin kullanılması, basit tesviye.), yolların inşaatı, köprülerin inşaatı, mimarlık, Türkçe kompozisyon, Fransızca kompozisyon (terminoloji), çizim (çeşitli büyüklükte ve profılde haritalar).

1874-75 ilk eğitim yılında adı Mühendisin-i Mülkiye olan Turuk ve Maabir Mektebi'nde beş muallim görülmektedir. 1292 senesi Devlet Salnaınesilule mevcud muallimlerin adları ve hangi dersleri verdikleri kaydedilmiştir[49].

İlk yıl mektebe devam eden ve yıl sonu imtihana giren talebe sayısı 26 kişi olup, bunlardan ikisi mükâfata,dördü zikr-i cemile layık görülmüştür [50] .

1875-1876 ikinci öğretim yı lında mektebin talebe ve muallim sayısında bir artış olduğu görülmektedir[51].

Üçüncü öğretim yılı nda (1876-77) Turuk u Maabir Mektebi muallimleri ve verdikleri dersler'[52]şunlardır.


Mektebin ilk açı lışında talebe sayısı 26 iken üçüncü senesinde bu sayı nın 43'e yükseldiğini görmekteyiz. Ancak Hukuk Nlektebi'nde bu üç yı l içinde talebe sayısının 21'den 61'e yükselmiş olduğu gözönüne alındığında talebelerin Turuk u Maabir Mektebisne daha az rağbet ettikleri ortaya çıkmaktadır.

1877-78 öğretim yılında Dârulfüntin'da derslere ara verilmesinden dolayı Turuk u Maabir Mektebi de derslerine ara vermiş ve 1878-79 öğretim yılı nda tekrar açılmıştır. Mektebin açılışı yine gazeteler vası tası yla halka duyurulmuştur. Gazetelerde yer alan ilân şöyledir:

"İlân-ı Resmi: Mekteb-i Sultan i dahilinde bulunan Turuk u Maabir Mektebi bu kere saye-i maarif vaye-i cenab-ı cihanbâni'de Maarif-i Umömiye Nezaret-i Celilesi tarafı ndan tevsi ve ıslah olunarak işbu doksan dört senesi şehr-i teşrini saninin ibtidası ndan itibaren tekrar küşad olunup ikinci, üçüncü ve dördüncü senesi derslerine şehr-i mezkeı run altıncı ve birinci sene derslerine dahi on üçüncü pazartesi günü talebe kaydı na başlanacaktır[53].

6 Kası m 1878'de tekrar açı lan Turuk u Maabir Mektebi'nde 1878-79 öğretim yılında okutulacak dersler ve muallimlerin adları şöyledir" [54].

Daha sonraları ise Vakit Gazetesi hde, Maarif Nazırı Münif Efendi'nin (Paşa) emri üzerine Galatasaray'dan Hukuk Mektebi ile Turuk u Maabir Mektebi'nin tenkihat sebebiyle ilga edildiğine dair "Moniteur de Commerce" gazetesinde çıkan bir haberin, Maarif Nezareti'nce 26 Zilkade 1296 (ii Kasım 1879) tarihli resmi bir ilânla tekzib edildiği görülür.

"19 Zilkade 1296 (4 Kasım 1879) salı günü tarihiyle gazetenizde Moniteur de Commerce gazetesinden naklen; Mekteb-i Sultanı dahilinde bulunan Hukuk ve Turuk u Maabir Mekteplerinin lağvedildiği yazılmıştır. Müâhheren icra olunan tenkihat münasebetiyle mezkur mektepler hakkı nda bazı müşkülat tekevvün etmiş ise de mealivaye-i hazret-i padişahenede bekalarının çaresi bulunarak kemakan ibka kı lınmıştır. Fakat Mühendisin- i Mülkiye Mektebi'nin ikinci ve üçüncü sını flarında şakird bulunmaması hasebiyle yalnız bu mektebin işbu sı nı fları lağvedilerek birinci sınıfı bırakılmış ve biminneti-taala ilerde bunun hâl-i sabıkına iadesi mümkün olacağını memul ederiz. Tashih ve ilan olunması temenni olunur" [55].

1879-1880 öğretim yı lında Mühendisin-i Mülkiye Mektebi adıyla resmi kayıdlarda yer alan Turuk u Maabir Mektebi'nde sadece iki hocanınders verdiği görülmektedir. M. Orpilidi İskanovi, fenn-i inşaat, şimendifer ve turuk-u maabir derslerini, M. Depro ise resm-i hatti (dessin lin€aire) dersini okutmaktadır[55]. Muallim sayısı ve buna paralel olarak ders sayısının çok azalmış olması, mektebe gösterilen ilginin büyük ölçüde kaybolduğunun bir diğer delilidir.

Turuk u Maabir Mektebi ilk mezunlarını Hukuk Mektebi ile birlikte I88o yı lında vermiştir. Mezunlarının tam sayısı bilinmemekle beraber, içlerinden Karakoç ve Handabayan Efendilerin Sivas Vilayeti'ne mühendis olarak tayin edildikleri görülmektedir[57]. 1881 yılında Hukuk Mektebi mezun verirken Turuk u Maabir Mektebi mezun vermemiştir. 1881 yılı ve sonrasında bu mektep veya Darulfünün-ı Sultan i hakkında herhangi bir bilgi veya belgeye rastlanmamıştır. Bu durum Darulfünün Sultanrnin 1881 yılında kapanmış olabileceğini göstermektedir.

Edebiyat Mektebi

Osmanlı Devleti'nde mevcud mekteplere öğretmen yetiştirmek gayesi ile Darulfümln-1 Sultan i dahilinde kurulan Edebiyat Mektebi hakkındaki bilgilerimiz diğer iki mektebe göre oldukça mahduttur. 1875 yı lı tevzi-i mükâfat merasiminde konuşan Sava Paşa bu mektep hakkında hiçbir söz söylemediği halde, 1876 yı lında yayınladığı Rkment'da "Facult des Lettres" olarak isimlendirdiği Edebiyat Mektebi'nin varlığından ve nizamnamesinden bahsetmektedir.

Hukuk ve Turuk u Maabir Mektepleri ile aynı nizamnameye tabi olduğu belirtilen Edebiyat Mektebi'nin diğer şubelerle bazı farklılıkları olduğu göze çarpmaktadır. Bunlar arasında, nizamnamesinin Düstur'da değil Reklement ve Dzirus Cedvelı 'nde yayınlanması; bu nizamnameye göre, ders programını n, diğer bölümler gibi dört ayrı sını f olarak değil, sadece tek bir program olarak verilmesi sayılabilir. Otuz beş kişi kadar talebesi bulunmasına rağmen Hukuk ve Turuk u Maabir Nlekteplerinin birinci ve ikinci sınıf talebelerinin de Edebiyat Mektebi derslerini takip etmeye mecbur tutulmuş olması bir diğer farklılıktır[58].

Nizamnamesine göre Edebiyat Mektebi'nde okutulacak dersler şunlardı r [59].

Mantık
Edebiyat-1 Arabiy-e
Edebiyat-ı Yunaniye
Edebiyat-ı Latiniye
Hikmet (ilm-i felsefe)
İ lm-i asar-ı atika (arkeoloji)
Tarih-i umumi

Edebiyat Mektebi'nin derslere ne zaman başladığı tam olarak bilinmemektedir. 1876 yı lı nda, nizamnamesinin yayı nlandığı yı lın Devlet Salnamesi'nde Edebiyat Mektebi derslerinin ve muallimlerinin zikredilmiş olduğu görülmektedir. Buna göre mektebin 1875-76 öğretim yı lı nda derslere başlamış olması muhtemeldir.

1293 (1876) senesi Devlet Salnamesi'nde Edebiyat Mektebi ders programı ve muallimlerinin adları verilmiştir[60].

Dersin Adı ----> Muallimin Adı
İlm-i mantık ----> Kerim Efendi
Roma ve Latin edebiyatı ----> M. Carolid6
İlm-i asar-ı atika ----> M. Jaquemot
İlm-i hikmet ----> M. Perrard

1294 (1877) Devlet Salnamesi 'ne göre, Edebiyat Mektebi muallimleri \,e verdikleri dersler şunlardır[61].

1877-78 öğretim yılında diğer iki mektebin kapatıldığı ve 1878'de tekrar açı ldığını belirtmiştik. Her iki mektebin açı lışı ile ilgili gazetelerde ilanlar çıktığı halde, Edebiyat Mektebi için herhangi bir ilan bulunmamaktadır. Aynı şekilde, daha sonraları diğer iki mektep mezun verirken, Edebiyat Mektebi'nin mezun vermemiş olması onun ilk düşünüldüğü gibi bağımsız bir mektep olarak değil, diğer iki mektebin talebelerine kültür dersleri veren bir şube olarak kurulduğunu ortaya koymaktadır. Burada dikkati çeken en bariz husus Arap, Yunan ve Latin edebiyatı okutulurken Osmanlı-Türk edebiyatının okutulmamış olmasıdır.

DarulfiinCın-ı Sultan Nin idari ve Mali Yapısı:

DarulfünCın-ı Sultan i üzerine yapmış olduğumuz bu incelemede, her ne kadar kuruluşunda Fransız üniversiteleri örnek alınmak istenmiş ise de Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu şartlar, devletin ihtiyaçları, idarecilerin ve kamuoyunun temayülleri istikametinde kendine has bir şekilde geliştiği ve aynı zamanda daha önceki tecrübelerin ışığında bazı yeni düzenlemelerin yapılmış olduğu görülmektedir.

Darulfünûn-ı Sultan i ile Mekteb-i Sultani aynı bina içinde kurulmuş farklı eğitim program ve seviyelerine sahip olmalarına rağmen aynı müdür tarafından idare edilmektedir. Devlet Salnameleıinde gerek Darulfünûn'un, gerekse Mekteb-i Sultani"nin Maarif Nezareti'nin "taht-ı nezaretinde" olduğu belirtilmektedir [62]. Mektebin ilk müdürü olan M. de Salve hariç sonraki bütün müdürler Maarif Nezareti tarafı ndan tayin edilmiştir[63].

Darulfünün-ı Sultani'de eğitim dört yı ldır. Darulfünûn'da talebenin ve dışardan gelenlerin istifadesi için "ilm-i hukuk, fürdm-1 tabiiye ve saireye ait" Avrupa'dan getirtilmiş kitaplar la zenginleştirilmiş bir kütüphanesi ve yine parası devlet tarafı ndan ödenerek, Avrupa'dan getirtilen aletlerle donatılmış bir kimyahane ve müzehanesi bulunmaktadır[64].

Nizamnamesinde, DârulfünCin-ı Sultani'de talebe kayıtlarının ı 5 Eylül-15 Ekim tarihleri arasında yapılması öngörülmüş ve açı lış tarihi de Ekim ayının birinci günü olarak tespit edilmiştir. öğretim Süresi 9 ay olup, bunun 20 günü derslerin tekrarına, 1 o günü imtihanlara ayrılmış bulunmaktadır[65].

DârulfünCın-ı Sultani, Mektep müdürü başkanlığında teşkil olunan bir "heyet-i idare" tarafından yönetilmektedir. Tespit ettiğimiz kadarıyla, 1876 yı lı nda "heyet-i idaresi"nin tamamının gayri müslim şahıslardan oluştuğunu görmekteyiz. İdare heyetinde bulunan şahıslar şunlardır[66].

Müdür [directeur] -- Sava Paşa [Sawas] (Rumeli Beylerbeyi)
Kalem Müdürü ve Mütercim [chancellier] -- Yanko Efendi [Yanco Vithynos]
Kalem Müdürü Muavini [chancelier-adjoint] -- Ekonomus Efendi [Economus]
Kütüphaneci [bibliothcaire] -- M.C. Labo

Her ne kadar kuruluşu esnasında "devlete hiçbir külfet getirmeyeceği" belirtilmiş ise de, daha sonraları, mali dayanağı olan Mekteb-i Sultarirnin imkanları kendini finanse etmekte yeterli olamadığından Dârulfünfin-ı Sultani mali yönden büyük ölçüde devlete bağımlı kalmıştır.

Mekteb-i Sultan, ilk kurulduğu yıllarda talebe sayısını n çok olması sebebiyle bu talebelerden tısplanan paralarla mektebin ihtiyaçlarını, muallim maaşlarını ve sair giderlerini karşılayacak imkanlara sahipti. Ancak daha sonra bu mektepten mezun olacakların bir memuriyete tayinleri söz konusu olmadığından, talebe sayı sı nda azalma meydana gelmiştir. Bu yüzden, mezunları devlet hizmetinde istihdam edilecek yüksek kısımların, yani "Dkulfünân'un" açılması yoluna gDârulfürıiın'un harcama ve giderlerinin Mekteb-i Sultani tarafından karşılanmasından dolayı, yılda 25-30 lira arası nda bir ücret ödeyecek olan yatı lı talebeler hariç diğer bütün talebeler ücretsiz olarak Dârulfünün'a kabul edilmişlerdir. Sadece bitirme tezlerinin basımı için gereken paranın talebelerden tahsil edilmesi kararlaştı rılmıştır. Sava Paşa, 1876 yılında Hukuk Mektebi'nin Dârulfünfin'dan ayrılması meselesine karşı çıkarak, bu müessesenin devlete yük olmadığını ve hatta son iki yılda yaklaşık ıoo bin kuruş hazineye hibe ettiğini belirtmiş ve Dârulfünün'un Mekteb-i Sulta-nrden ayrılması durumunda mektebe devam eden talebe sayısının düşece-ğini, dolayısıyla mektebin ve Dârulfünfin'un gelirlerinin azalacağını ileri sürmüştür.

1877 yılında Ali Suavi'nin Mekteb-i Sultan i müdürlüğü sırasında mektepte okuyan talebelerin büyük çoğunluğunun burslu okudukları ve Devletin her yıl bu mektebe büyük miktarlarda yardımda bulunduğu be-lirtilmektedir. Ali Suavi bu mektebe verilegelen "tahsisat-ı külliyenin" ted-rici olarak beş sene zarfında tamamen kaldırılmasının gerektiğini söyle-mektedir. 1878 yılında Hukuk ve Turuk u Maabir mektepleri yeniden açı-lırken muallim maaşları devlet hazinesinden ödenmeye başlanmış ve Hu-kuk Mektebi Padişahın himayesine alınmıştır[67].

1870 yılında İkinci Dârulfünfin kurma teşebbüsünde talebelerden belli bir miktarda para alınması yoluna gidilmişti ve muhtemelen bu sebepten teşebbüs başarısız olmuştu. Dârulfüntin-ı Sultanrde öğretimin ücretsiz ola-rak yapılması öngörülmüş olmakla beraber, müessese büyük nispette dev-letin desteğiyle ayakta durabilmiştir. Diğer taraftan, Dârulfiinfin-ı Sulta-nrnin 1881 yılında kapanmasında mali durumundan ziyade, siyasi unsur-ların sebep olduğu görülmektedir.

Öğretim Dili

Dârulfüntın-ı Sultanrnin kuruluşuyla birlikte eğitimin hangi lisansla yapılacağı hususunda iki görüş ortaya çıkmıştır. Bu görüşlerden biri, eği-tim dilinin Türkçe, diğeri ise Fransızca olmasını savunanlara aittir. Eğitim dilinin Fransızca olmasının gerekliliğini savunanlar, iddia olarak, üniversite seviyesinde yazılmış ilmi eserler ile fen derslerini Türkçe verecek kâfi sayı-da mualimlerin bulunmadığını ve Türkçenin ilim ve fenni ifade etmek için yetersiz kaldığını ileri sürmektedirler.

Eğitim dilinin Türkçe olmasını savunanlar ise, İstanbul'da pek çok "ashab-ı fen ve maarifet" muallim bulunduğunu, bunlar ihtiyacı karşılaya-maz ise lüzumu kadar muallimin dışarıdan getirtilebileceğini iddia etmek-tedirler. Yalnız, alınacak muallimlerin, seçiminde, onların, devletin ve memleketin istifade edebileceği vası fları haiz olması na dikkat edilmesi gerektiğine inanmışlardır. Üzerinde hassasiyetle durdukları konu, bunların Türkçeyi bilmedikleri gibi, mesela bir hukuk âliminin ilm-i fı khın ne olduğunu dahi bilemeyeceğini, bu yüzden dışarıdan getirtilecek muallimlerin "Avrupa'nın en müstamel lisanı ve ulûm ve fünun-ı cedidesiyle beraber" Osmanlı kanunlarını, örf ve adetlerini ve resmi lisanını bilen adamlar olması gerektiğidir[68].

Maarif Nezareti ile DârulfünCin-1 Sultani idarecileri arasında bir mutabakat sağlanmış ve o an için en makul görülen karara varılmıştır. Buna göre, bütün derslerin Türkçe olarak yapılabilmesi için gerekli muallimler yetiştirilene ve lüzumlu kitaplar hazırlanıncaya kadar, şimdilik bazı derslerin Türkçe, bazı larının da Fransızca yapılması, Fransızca okutulan derslerin, muallim muavinleri tarafından Türkçe'ye çevrilerek tekrar edilmesi öngörülmüştür[69]. Bu karara göre: Hukuk Mektebi'nde; fı kıh, ticaret hukuku, bahriye hukuku ve usül-ı muhakeme dersleri Türkçe, Roma hukuku, Roma müesseseleri ve genel hukuk dersleri Fransızca yapılacaktır.

Turuk u Maabir veya Mühendisin-i Mülkiye adları ile bilinen mektepte, yüksek matematik dersleri Türkçe, fizik ve kimya-ı sinai, topografya, uygulamalı ve genel mekanik, hidrolik ve malzeme hazırlama dersleri Fransızca okutulacaktır.

Edebiyat Mektebinde: ilm-i hikmet ve tarih-i umumiye dersleri Fransızca verilirken, ilm-i mantık hem Fransızca hem de Arapça verilecek, ayrıca Edebiyat-ı Arabiye dersi tabii olarak Arapça işlenecektir [70].

Darulfürıân-ı Sultani Tercüme Heyeti ve Ders Kitabı Tercümeleri:

Dârulfüntın-ı Sultani'de bütün ilim ve fenletin eğitimini Türkçe verebilecek muallimleri yetiştirene kadar bazı derslerin Türkçe bazı larını n ise Fransızca yapıldığını zikretmiştik. İşte buna uygun olarak Darülfüntin'da ilmi eserleri Türkçe'ye kazandı rmak için bir tercüme heyeti oluşturulmuş ve başkanlığına da Yanko Efendi getirilmiştir [71].

Bu heyet, ikisi Hukuk Mektebi, ikisi Turuk u Maabir Mektebi için toplam dört kitap tercüme etmeyi ilk hedef olarak tespit etmiştir. Heyetin başarılı çalışmaları arasında hukuk konusunda fıkıh muallimi Sirvani Ah-med Efendi'nin Arapça'dan Türkçe'ye çevirdiği Levami'til-Dekayik fi Terce-met-i Mecamiii'l- Hakaytk (Usül-ı Fıkıh) (İstanbul, El-Hacc Mustafa Efendi Matbaası, I 293/ ı 876) ile Nikolaki Efendi tarafından Fransızca'dan Türkçe'ye çevrilen Ticaret Hukuku adlı eserler zikredilebilir. Turuk u Maa-bir Mektebi için, M. Lambert'in telif ettiği Topografya dersleri adlı kitap Dârulfüniin-ı Sultani mütercimi Yanko Efendi ve M. Lambert'in muavin-leri Zabit Emin, Bedri ve Hayri Efendiler tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir[72]. Bir de M. Fleury tarafından Türkçe'ye tercüme edilen Kim-ya-i Stnai adlı kitap zikredilebilir[73]. Bu eserlerden Sirvani Ahmed Efen-di'ninki basıldığı halde, diğerlerinin basılıp basılmadığı tespit edilememiş-tir.

Genel Değerlendirme

Dârulfüntın-ı Sultan?, Osmanlı yüksek öğretim sisteminin veya politi-kasının modernleşme yönünde önemli bir merhalesini oluşturmuştur. 18. asrın sonlarından itibaren, Osmanlı'da görülen eğitimde Batılılaşma ve modernleşme teşebbüsleri, doğrudan yüksek öğrenimle başlamıştır. Mühendishaneler, Tıbbiye Mektebi ve Harbiye mektebi gibi ilk örnekler-de, Osmanlı Devleti kendi kültür ve idari yapısına uygun olarak, yüksek öğrenimi bir külliye dahilinde değil, münferid ve birbirinden bağımsız kurduğu müesseseler halinde ele almış ve daha ziyade devlet ve toplumun ihtiyacı olan yüksek eğitim görmüş personel yetiştirmeyi hedeflemiştir.

Askeri tıp ve teknik eğitim veren mektepler dışında, Osmanlılarda yüksek öğretimde ilk farklı yaklaşımlar, 1845 yılında birinci Dârulfünün kurma teşebbüsüyle başlamış, ancak bu yeni müessese mevcut sistemin yapısına tam olarak uymadığından, uygulamada, istenilen hedeflere ulaşı-lamamıştır. Kafi sayıda orta öğretim görmüş talebe potansiyelinin olma-ması, yeterli öğretim kadrosunun bulunmaması, ders kitaplarının hazırlan-mamış olması ve bu yeni müessesenin Osmanlı idarecileri tarafından tam olarak anlaşılamamış olması gibi bazı aksaklıklar sebebiyle Dârulfünün, halkı aydınlatmak üzere umuma açık konferansların verildiği bir müessese olarak görülmüştür.

1869'da Sadullah Paşa ve yardımcıları tarafından Fransız Eğitim sis-teminin tercüme ve adaptasyonuyla hazırlanan "Maarif-i Umümiye Nizamnamesi” ile, ilk defa Batı sistemine uygun bir eğitim modeli ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu Nizamname, Osmanlı sistemine tam olarak uy-mamakla birlikte (özellikle medreselerin ihmal edilmesi), Dâmlfiinün ile ilgili maddeleri Avrupa üniversiteleriyle benzerlik taşımaktadır. Fakat uy-gulamada başarılı olunamamış ve 187o'te açılan ikinci Dârulfiinün 1873'e kadar zorlukla ayakta kalabilmiştir. Bu döneme kadar, yüksek öğretimde modemleşme teşebbüslerinde, Osmanlı kültür ve sosyal yapısına uygun bir sistemin bulunamadığı ve özellikle Dâmlfünün kurmada başarılı olu-namadığı görülmektedir.

Dârulfürffin kurmada üçüncü teşebbüste ise, 1873 yılında Galatasaray SultanIsi dahilinde kurulduğunu gördüğümüz Dârulfıiniln-ı Sultani'de üç ayrı yüksek öğrenim mektebinin bir arada, bir külliye halinde, yani bir üniversite şeklinde olması, yukarıda bahsettiğimiz, Osmanlı yüksek öğre-nim sisteminde yeni bir merhale ve önemli bir gelişmedir.

1873 yılında Maarif Nazın Ahmed Cevdet Paşa önce Galatasaray Sul-tantsi'nin yüksek sınıflarında Mecelle dersinin okutulmasını sağlamış ve 20 Nisan 1874'te burada bir Mülkiye Mühendis Mektebi açılmasına önayak olmuştur. Daha sonra Safvet Paşa mektebin Müdürü Sava Paşa'yı aynı bi-nada bir Dârulfünün kurmakla görevlendirmiştir. Daha önceki iki te-şebbüste karşılaşılan zorluklar göz önünde bulundurularak, bu defa Dârulfünün'un kuruluşu halka açıklanmamış ve öncekiler gibi şaşaalı açı-lışlardan, büyük binalar inşa etmekten kaçınılmıştır.

Dârulfünün-1 Sultan? adı verilen bu müessesede Hukuk Mektebi, Müllciye Mühendis Mektebi (bir yıl sonra Turuk u Maabir Mektebi adını almıştır) ve Edebiyat Mektebi'nden oluşan üç şube açılmıştır. Her ne ka-dar Avrupa üniversitelerinin en az beş fakülteden oluştuğu bilinmekte ve 1869 yılında yayınlanan Maarif-i Umümiye Nizamnamesi'nde de Dârulftmünlann tıp, fen, edebiyat, hukuk ve ilahiyat fakültelerinden oluş-ması öngörülmekte ise de Osmanlı İmparatorluğu'nda tıp eğitimi veren iki yüksek okul bulunduğundan ve mevcut medreseler ile gayri müslimle-rin din? okulları ilahiyat fakülteleri olarak addedildiğinden, sadece hukuk, edebiyat ve fen fakültelerinin açılması tercih edilmiştir. Fen fakültesi de devlet ve toplumun o dönemdeki ihtiyaçları istikametinde, sivil mühendis-lik eğitimi veren bir yüksek okul halinde kurulmuştur.

1874-1881 yılları arasında eğitim veren Dâmlfünün-ı Sultan?, 1877-1878 öğretim yılında derslerine ara vermekle beraber faaliyetlerini ancak altı yıl devam ettirebilmiştir. Bu dönem içerisinde, Hukuk Mektebi iki, Turuk u Maabir Mektebi bir dönem mezun verebilmiştir. Dârulfünün'un ilk defa mezun vermesi, Osmanlı eğitim tarihinde önemli bir gelişme ola-rak kabul edilmelidir.

Dârulfünün-ı Sultani'nin diğer iki teşebbüsten farklı yönlerini kısaca ele alacak olur isek, başta mali yönden devlete daha az bağımlı olduğunu ve gelir kaynaklarının Mekteb-i Sultani talebe harçlarından sağlanmaya çalışıldığını söyleyebiliriz. İkinci olarak modern Avrupa üniversitelerinden yola çıkarak fakülteler (mekâtib-i aliye) oluşturulmuş ve bu fakülteler me-zun vermiştir. Son olarak da daha önceki Darulfünûnlarda devletin "münevver memur" yetiştirme hedefinin burada "meslek adamları" yetiş-tirmeye yönelmiş olduğu görülmektedir.

Batı kültürüyle yetişmiş devlet adamlarının büyük destek ve himayele-rinin bulunmasına rağmen, Darulfünün-ı Sultani'nin resmi bir statüye ka-vuşturulamadığı anlaşılmaktadır. 1876'da Birinci Meşrutiyet'in ilanı, Mec-lis-i UmOrril'nin toplanması ve imparatorluğun yeni bir idari döneme baş-laması ile büyük bir değişiklik geçirdiği bir devirde, özellikle gayri müslim teb'anın mecliste temsil hakkına sahip olmaları, toplumda yeni bir takım ihtiyaçlar ortaya çıkarmıştır.

Dârulfünün-ı Sultani'nin bir de siyasi vechesi bulunmaktadır. İlk müdürü ve aslen Rum olan Sava Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'nun her vilayetinde, birçok gayri müslim talebenin Avrupa, Rusya ve Yunanistan üniversitelerine tahsile gittiklerini ve dönüşlerinde Osmanlı dil, örf-adet ve kanunlarına yabancı kaldıklarından herhangi bir vazifeye getirilemedikleri-ni belirtmektedir. Sava Paşa, bu gibi talebelerin Dârulfünün-ı Sultani'ye alınıp buradan mezun oldukları takdirde dallarına göre Adliye veyahut Nafıa Nezaretlerinde istihdam edilebileceklerini ve bundan da devlete büyük faydalar sağlanacağı görüşündedir.

Bizce, Sava Paşa'nın devlete fayda sağlayacağını söylediği bu uygula-mada, başka hedefinin de olabileceği göz ardı edilmemelidir. Bu hedef, Galatasaray Sultanisi'nde okuyan, ancak mezun olduklarında herhangi bir vazifeye tayin edilme imkanları olmayan, büyük çoğunluğu gayri müslim talebelerin, açılan Dârulfünün-ı Sultani'den mezun olduğunda, Meşrutiyet idaresinin sağladığı imkanlar dairesinde, devletin önemli mevkilerinde is-tihdamın' sağlamak olduğu, bir yorum olarak ileri sürülebilir. Hukuk ve Turuk u Maabir Mekteplerinden 188o ve 1881 yıllarında mezun talebelerin tamamına yakı nı nı n gayri müslim olmaları bunu destekleyen bir gerçektir.

Son olarak, bilim tarihi açısından bir değerlendirme yapacak olursak, her ne kadar Avrupa üniversiteleri örnek alınarak kurulmaya çalışılmışsa da burada temel bilim eğitiminden ziyade, pratiğe yönelik ve hukuk, mühendislik ile öğretmenlik gibi geniş uygulama sahalarına sahip dallar üzerinde yoğunlaşılmıştır. Akademik olarak, dil meselesine bir çözüm bulunması, modern ders kitaplarını n telif veya tecüme yoluyla kazandı rılması yoluna gidilmesi ve talebelerin araştırmaya dayalı bitirme tezi hazı rlamaları önemli gelişmeler olarak görülmelidir. Bütün bunlar Dârulfünün-ı Sultani'nin Osmanlı yüksek öğretimindeki yerini belirleyen hususlardır.

EKLER:

EK 1

Hukuk Mektebi Nizamnamesi

Dava-i ibadın hüsn-i riayet ve tesviyesiyle muhafaza-i hukuk emr-i ehemmi istikmal olunmak için malumatlı zevat yetiştirilmek ve ikmal-i fünün ile şahadetname alanlar Adliye Nezaret-i Celilesi'nce memuriyet ve hizmetlerde istihdam kılınmak üzere Mekteb-i Sultan l derununda tesis ve küşad olunmuş olan Hukuk Mektebi'nin nizamat-ı dahiliyesidir.

1. Madde: Mekteb-i Hukuk'a kayd ve kabul olunacak talebe Mek-teb-i Sultan i ile mekâtib-i idadiyede tahsil-i ulûm ve fünün etmiş ve ye-dinde şahadetnamesi bulunmuş takımdan olacaktır.

2. Madde: Mekteb-i Sultan i ve mekâtib-i idadiyeden maada Dersaa-det ve taşralarda bulunan mekâtib-i mahsüsadan çıkıp, Hukuk Mektebi'ne girmek arzu edenlerden mekâtib-i mezkûre şakirdanı derecesinde imtihan verebilenler doğrudan doğruya Mekteb-i Hukuk'un birinci sınıfına idhal olunacak ve liyakat ve iktidarları derece-i matlübede olamayanlar ikmal-i nevakısı için Mekteb-i SultanI'de tertib olunmuş olan sınıf-ı mahsüsa mülazım sıfatıyla devam ettirilerek bir veyahut iki sene sonra bi'l-imtihan ibrâz-ı liyakât eyledikleri halde kezalik Mekteb-i Hukuk'un ikinci sınıfına ilhak kılınacaklardır.

3. Madde: Hukuk Mektebi'ne kabul olunacak talebenin ismi, şöhret ve derece-i sinni ve ikametgah ve vatan-ı aslileri koçanlı deftere kayd ve imla ve bunların suret-i kabullerini mübeyyin yedlerine cenab-ı daireden birer kıta varaka-i mahsiisa ita kılınarak bunlar mektebin talebe-i munta-zamasından addedilecektir.

4. Madde: Mektepde okunacak derslerde haricten bulunmak isteyen-ler devam ve imtihan ile mükellef olmayacak ve bunlara diploma ita olun-mayıp muallimleri tarafından birer kıt'a tasdikname verilebilecek ve bu kesim talebenin isimleri diğer bir deftere kayd ve işaret olunarak yedlerine birer kıta duhuliye varakası ita edilecektir.

5. Madde: Talebe-i muntazama yevmi okunan derslere devam ve mu-allimleri tarafından irae ve teklif olunan esaileye ecvibe itasına akdem ile senede dört defa evkat-ı muayyenede idare-i mektebe bi'l-muraca "ens-kripsiyon" tabir olunan kayıd pusulalarını aldıktan sonra sene nihayeti imtihanını ve ikmal-i müddet-i tahsiliyelerinde "doktora" yani müntehi imtihanlarını tahriren ve takriren ifa eylemeğe mecbur olacaktır.

6. Madde: Mektebin bilcümle muallimleri nezdlerinde talebenin esa-misini havi bir defter mevcud olup, beher gün derslere bed ve mübaşeret-ten evvel talebenin yoklaması bi'l-icra nâ-mevcud olanlar işaret ve mevcud olanlar irad olunacak suallere verecekleri cevapların nikat usülü üzere de-recatı derc ve imla kılınacak talebeden her hangisi hakkında muallimlerin bir güna mütalaaları varsa mülahazat hanesine işaret ile derslere hitam verildikten sonra defter-i mezküre idare canibine ita kılınacaktır.

7. Madde: Mekteb'in kalem-i mahsusasında vucudu lazım gelen def-terden maada altıncı maddede zikr olunduğu üzere muallimin tarafından canib-i idareye yevmi verilen ders cedvellerindeki işareti nakl ve kayd eyle-mek için bir esas defteri dahi tutularak işbu defterde talebenin isimleriyle bulunduğu sınıflar ve okudukları dersler tahrir ve mualliminin işaretleri aynen ve talebenin etvar ve ahlakı hakkında idarenin tahkikat-ı vakası ic-malen kayd olunacaktır.

8. Madde: Beşinci maddede beyan olunduğu vechile vakt-i muayye-nede lazım gelen kayd pusidalarmı almak isteyen talebenin defter-i mah-stısda muharrer isimleri sırasında gösterilen işaretlere nazaran iki ay zar-fında bir dersde bilâ mani-i şer'i dört defa hazır bulunmadıkları veya mu-allimlerin suallerine mütemadiyen ecvibe-i sahihe veremedikleri veyahud bu esnada bir güna su-i hâl ve hareketleri tebeyyün eylediği halde müca-zeten zikrolunan enskripsiyonun hak talebinden sakıt olacaklardır ve se-ne-i tedrisiye içinde lazım gelen dört enskripsiyonu olamayanlar sene ni-hayeti imtihanına kabul olunmayıp sebeleri defter-i mahsüsun mülahazât hanesinde gösterilecek şu kadar ki talebe hakkında bu iki cezanın tayinine müdür ve muallimlerin reyleri munzam olacaktır.

9. Madde: Sene-i tedrisiye içinde devam ve muallimin tarafından irad olunan suallere hakkıyla cevap ita edip de enskripsiyonlarını tamamen alanlar ve bu esnada bir güna su-i hâl ve harekette bulunmayanlar sene aharı imtihanına kabul olunacaklardır.

10. Madde: Sene aharı imtihanı tahriri ve takriri olup imtihan zama-nında müdür ve muallimin ictima ederek evvel emirde tahriri olan imti-han evrakını mütalaa ile kabüle sayan olanlara nikat usülünde derece tayin ve vaz edildikten sonra takriri imtihanlarına bed' ve mübaşeret oluna-caktır. Takriri imtihanları kabul olunmayanlar üç mah sonra tekrar imti-hana girmek üzere imtihan-ı takririden red olunacaklardır.

11. Madde: Zirde muharrer cedvelde gösterildiği vechile Mekteb-i Hukuk'ta okunacak dersler dört sene zarfında itmam edilecektir.

12. Madde: Avrupa mekâtibinin müddet-i tedrisiyeleri yedi aydan ibaret ise de Memalik-i Mahrusa-i Şahane'de bu misüllü ulûm ve füntınu tahsil edenler, muallimlerin tedris ve talimlerinden daha ziyade müstefid olmaları için Mekteb-i Hukuk'un sene-i tedrisiyesi dokuz mah olup şu-hur-ı mezkûrun sekizi tahsile, birinin yirmi günü tekrara ve on günü imti-hanlara münhasır olacaktır.

13. Madde: 4 sene zarfında devam ve her sene dört defa tecdid-i ku-yud muamelesini icra ederek her sene aharında imtihanını verebilenler, dördüncü sene nihayetinde doktora yani münteha imtihanına kabul olu-nacaklardır.

14. Madde: Doktora yani münteha imtihanı onuncu maddede göste-rilen şerâite tevfikan tahriri ve takriri olacağından bade'l-imtihan doktor ünvanını ihraz etmeğe haheşker olan talebe bir mesele-i ilmiye üzerine bir risale kaleme alıp Maarif Nezaret-i Celilesi'nin taht-ı riyasetinde olarak müdür ve mualliminden mürekkeb akd olunacak bir mecliste risale-i mez-loire mündericatını tenvir ve ispat ile arz-ı liyakât ve ehliyet ettikten sonra doktor ünvanını haiz olacaklardır.

15. Madde: Gerek doktora imtihanına ve gerek risale-i mebhûs-anha-nın telifine muvaffak olamayanlar, mektepçe olan haklarından külliyen is-kat edilmeyip bu makuleler doktorlardan hafif bir imtihan vererek "lisan-siye" yani mezuniyet ünvanına nail olacaklardır.

16. Madde: Doktor ünvanına nail olanlar mehakim ve hizmet-i Dev-let-i Aliye'de istihdama kesb-i istihkak eyleyecekler ve lisansiye rütbesine nail olanlar dahi Memalik-i Mahrusa-i Şahane'nin her tarafında dava ve-kaletine mezun olacaklardır.

17. Madde: İşbu Hukuk Mektebi'ne kayd ve idhal olunan talebenin suret-i tahsillerinden ve mecbur oldukları tecdid-i kuyud ve muamelatı ic-rasından ve diploma ahzından dolayı bir gune masrafları
, yalnız dördüncü sene nihayetinde halleyledikleri mesele-i ilmiye risalesini kendi akçeleriyle tab' ettirmeğe mecbur olacaklardır.

Hukuk Mektebi 'nde Tedrıs. Olunacak Derslerin Cedvelidir:

Fıkıh, mecelle-i ahkâm-ı adliye, usül-ı fıkh, hukuk-ı umumiye (yani ilm-i hukukun milel-i salifede bulunduğu derecatı muhtasar gözden geçir-me), kavanin ve nizamât-ı Devlet-i Aliye, Roma kavanini, kanun-ı ticaret, usül-ı muhakeme, kanun-ı ceza ve usül-ı istintak, kavanin-i bahriye, hu-kuk-ı düvel ve milel-i muahedat, tedbir-i müdun yani servet-i milel (eko-nomi politik)

28 Zilhicce 1292/13 Kântin-ı Sâni 1291 (25 Ocak 1876) tarihli bu ni-zamname, Diistur, tertip, C. III, Dersaadet 1293, S. 439-442; Dtirus Cedveli, s. 41-47'de ve Reglement, s. 55-63'te yayınlanmıştır.

Turuk u Maabir Mektebi Nizamnamesi:

Turuk u Maabir Mektebi'nin nizamnamesi Hukuk Mektebi nizamna-mesinin aynı olup yalnız mekteb-i mezkürdan mahrec mühendisin; doktor ünvanını ihraz edecek derecede ibraz-ı liyakât eylerler ise Nafıa Nezareti Celilesi'nde memuriyetlerde istihdam ile münasip meratibe nail olacaklar ve bu ünvanı ihraz edemeyenler doktorlardan hafifce bir imtihan vererek kondüktör ünvanına nail olup kondüktörlük, ve buna mumasil memuri-yetlerde istihdam olunacaklardır.

Turuk u Maabir Mektebi 'nde Tedris Olunacak Derslerin Cedvelidir:

Hesab-ı tefazuli (difTeransiyel), hesab-ı temarni (integral), hendese-i resmiyenin ikinci kısmı ve gölge ve menazır (perspektif) ve taş kesimi, te-mami ve tefazuliye'ye tatbiken fenn-i mimari, heyet (astronomi), taksim-i arazi, ilm-i hikmet-i tabiiye, ilm-i kimya, cerr-i eskal-i aliye (yüksek meka-nik), makina-i tatbikiye, topografya ve makina eşkali, ilm-i miyah (hidro-lik), ilm-i tabakatü'l-arz (jeoloji), inşaata lazım olan eşyanın taharrisi (araş-tırması) ve yerden ihracı ve istihzar (hazırlaması) ve istimali (kullanılması), inşaatın derece-i takviyesiyle inşaata lazım olan eşyanın taşınması, arazi üzerinde ameliyat, yollar ve köprülerin tesviye ve inşası, sed ve bendlerin inşası, demiryolların tesviye ve inşası, bataklıkların tecfif ve tathiri (kuru-tulması ve temizlenmesi), bilcümle inşaatın keşfi ve haritası ve bunlara ait olan hesab-ı zira ile sarfi lazım gelen meblağ mikdarı ve bunların üzerine mükemmel lâhiya tanzimi (keşif ve proje).

28 Zilhicce 1292/13 Künün-ı Sâni 1291 (25 Ocak 1876) tarihli bu ni-zamname, Dzistur, tertip, C. III, Dersaadet 1293, S. 442-443 ve Diirus Ced-veli, s. 48-49'da ve Reglement, s. 64-65'te yayınlanmıştır.

Edebiyat Mektebi Nizamnamesi

Memalik-i Mahrusa-i Şahane'de mevcud mekâtibde Türkçe ve Fran-sızca ve sair elsine-i mütedavile üzere tedris-i ulüm ve fününa muktedir muallimler yetiştirmek üzere Mekteb-i SultanI derununda küşad olunmuş Edebiyat Mektebi'nin nizamnamesidir.

İşbu Nizamname dahi Hukuk Mektebi nizamnamesinin aynı olup mekteb-i mezküra devam ile ulâm-1 edebiye ve hikmetde ikmal-ı malumat eden zevat (Muallim-i Edebiyat) ünvanını ihraz edecekler ve taraf-ı devlet-ten mekâtib-i resmiyede muallimin hizmetinde istihdam olunacakları gibi kendileri dahi istedikleri mektepde hocalık edebileceklerdir.

Edebiyat Mektebi 'nde Tedris Olunacak Derslerin Cedvelidir:

Mantık, edebiyat-ı Arabiye, edebiyat-ı Yunaniye, edebiyat-1 Latiniye, hikmet (ilm-i felsefe), ilm-i asar-ı atika (arkeoloji), tarih-i umumi.

Bu nizamname, 1876'da yayınlanan Dzirus Cedveli (s. 50) ve Rekle-ment'da, (s. 66) bulunmaktadır.

Şekil ve Tablolar