ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Mehmet Çayırdağ

Anahtar Kelimeler: Niksar, Tokat, Gümenek, Kayseri, Palas, Kitabe, II. Süleyman Şah, Gazan Han

I. Niksar'da Süleyman Şah Kitabesi

Anadolu Selçuklu sultanlarından II.Süleyman Şah'a ait, daha önce Niksar Kalesi üzerinde iken kaleden düşerek Melik Gazi Türbesine, oradan da Tokat Müzesine alınan kitabe, bugüne kadar okunuş ve tarih olarak farklı şekillerde yayınlanmıştır. Kitabeyi ilk defa İsmail Hakkı (Uzunçamlı), 1927 de kale üzerinde görerek ve yüksekte olduğu için pek iyi okuyamadığını belirterek aşağıdaki şekilde tesbit etmiştir[1].

1935 yılında Paul Wittek, kitabenin yukarıda geçen neşrinde, tarihi hâdiselere göre senenin birler hânesinin iyi okunamamış olduğunu, nın olması gerektiğini, kitabede sultan lakabı olan "eddünya ve'd-din" yerine melik lakabı olan "ed-devlete ve'd-din" yazılı olmasından Niksar'ın Süleyman Şah tarafından melikken alınmış olması gerektiğini, fakat kitabe dikkatli bir tetkikten geçirilmeden kati bir netice elde edilmeyeceğini ifade etmiştir[2].
Aynı kitabeyi Tanju Cantay 1981 yılında bazı okunuş farkları ve tarihindeki değişiklikle tekrar yayınlamıştır [3]. O'na göre de:

Aynı kitabeyi Tanju Cantay 1981 yılında bazı okunuş farkları ve tarihindeki değişiklikle tekrar yayınlamıştır 3. O'na göre de: olmuş, İsmail Hakkı Uzunçarşıll'ya nazaran tarih yirmi yıl önceye, 594 yı-lı Muharrem ayından, 574 yılı Zilhicce ayına inmiştir.

Niksar'a 1987 yılı başında giderek, Melik gazi Türbesi içerisinde bulunan 6oX6o cm ebadında koyu esmer renkte taş üzerine, araları çizgilerle ayrılmış beş satır olarak sülüsle yazılmış aynı kitabe, tarafımızdan da aşağıdaki şekilde tesbit edilmiştir:

Resim 1, 2.

Kitabenin bu hali ile şöyle tercümesi yapılabilir: "Yapan Kara...(?) oğlu Cemaleddin Yunus. Bu yapı(nın) yapılmasını Kılıç Arslan oğlu, kahredici melik, devlet ve dinin rüknü, muzaffer Süleyman Şah 94 senesinin Zilhicce ayının ortasında emretti". 94 senesinin 594 senesi olacağı açıktır ve bu senenin Zilhicce ayının ortası MiladI olarak r 198 yılının Ekim ayının ortasında tekabül etmektedir. Burada onlar hanesi olan doksan sayısı, kitabede yer darlığı sebebi ile divanI > rumuzu ile yazılmıştır.

Kitabede ismi geçen Kılıç Arslan oğlu Süleyman Şah bilindiği üzere Anadolu Selçuklu Sultanı II. Rükneddin Süleyman Şah'tır. II. Kılıç Arslan büyük bir ihtimalle 1189 yılında memleketi ii oğlu arasında taksim edip onları valiyan müstakil hükümdar olarak ülkenin çeşitli bölgelerine tayin etmesi esnasınıda ikinci büyük oğlu Süleyman Şah'a Tokat, Nasıreddin Berkyaruk Şah'a da Niksar ve Koyluhisar düşmüştü[4]. Kardeşler gittikleri yerlerde müstakil hükümdar gibi hareket ederek para bastınyorlar, yaptırdıklan binalara, adlarına kitabeler yazdınyorlar, komşu yabancı ülkelerle savaş veya barış yapabiliyorlardı. Ancak sultan unvanını değil melik unvanını kullanıyorlar, yazılarda da isimlerini buna uygun olarak geçiriyorlardı.

Kılıç Arslan'ın bu taksimle birlikte küçük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev'i velihat olarak tayin etmesi üzerine buna en büyük oğlu Sivas ve Aksaray Meliki Kutbeddin Melikşah itiraz etmiş ve başşehir Konya üzerine yürüyerek burayı almışsa da daha sonra Kılıç Arslan'la Keyhüsrev şehri tekrar geri almıştır. Kılıç Arslan kendisine karşı gelen büyük ve Kayseri Meliki olan diğer oğlu Nureddin Mahmud Sultanşah'Ia, küçük oğlu ile birlikte yaptığı mücadeleler esnasında çok yaşlı olarak 1192 de vefat edince Konya'da tahta I.Gıyaseddin Keyhüsrev çıkmıştır. Bu arada Melikşah H.593, M. 1196 yılında Kayseri Meliki kardeşi Nureddin Sultanşah'ı ortadan kaldırıp burayı kendisine bağlıyarak Kayseri'de 593 tarihli sikkesini bastırmıştır [5].

Melikşah'ın Kayseri'yi aldığı yıl ölmesi üzerine yine aynı yıl bir küçük kardeşi Süleyman Şah, Tokat, Kayseri, Aksaray yolu ile Konya üzerine yürüyüp kardeşi Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev'den başşehri alarak saltanatı elegeçirmiştir. Böylece Keyhüsrev'in birinci saltanatı dört yıl sürdükten sonra sona ermiş ve oğullan ile birlikte, ağabeyi'nin müsadesi ile Bizans'a sığınmıştır. Keyhüsrev'in 592 ve ifade edildiğine göre 593 yıllarında Konya'da, Süleyman Şah'ın da 593 yılında Konya ve Aksaray'da basılmış sikkeleri bulunmaktadır[6]. Böylece saltanat değişikliğinin 593, ı 96 yılında yapıldığı kesin olarak ortaya çıkmaktadır.

Süleyman Şah sultan olur olmaz diğer kardeşleri Nasreddin Berkya-rukşah'tan Niksar ve Koyluhisar'ı, Nizameddin Argunşah'tan Amasya'yı almıştır[7]. Niksar'ın alınışının, bahis konumuz lcitabeye göre 594, 1197 yılı içinde vukuu bulmuş olduğu anlaşılıyor. Kitabede herhangi bir yapı (imaret) kelimesinden başka bir isim geçmemesine rağmen Uzunçarşı lı'mn bunu kale üzerinde gördüğünü ifade etmesinden, imaret kelimesinden kalenin kastedildiği anlaşılmaktadır. Süleyman Şah herhalde Niksar'ı alı r almaz eski kaleyi onarmış ve bazı ilaveler yaptırmıştır. Kitabede dikkat çekici bir husus ta kitabenin, Süleyman Şah'ı n sultan olmasından bir yıl sonra yazılmış olmasına rağmen burada sultanlık unvanları ile değilde meliklik ünvanları ile anılmış olmasıdı r. Süleyman Şah, Tokat ve civarı na tayini ile birlikte diğer kardeşleri gibi melik unvanını almış ve bastı rdığı paralarda bu unvanı yazdırmıştı r. Bir yüzünde süvari tasviri olan bu devirde bastırdığı bakı r paralarının diğer yüzünde )./6 yazılıdı r. Niksar kitabesinde, bu tarihte sultanolduğu halde melik unvanı ile ve yine Rükneddin ismi de, devrinin âdeti gereğince sultanlar için yazıldığı şekli ile "Rükn'ed-dünya ve'd-din" olarak değil de melikler, hükümdar ailesinden olanlar ve yüksek devlet adamları için kullanılan "ed-devlete ve'd-din" şeklinde yazılmıştır. Halbuki Sultanın bu dönem paralarında ve kitabelerinde sultanlık unvanlan yazılmıştı r[8]. Öyle anlaşılıyorki Niksar kitabesindeki hatayı, onun bu civardaki meliklik dönemine alışık devlet adamları yapmıştı r. Bu şekilde değişik bir istisnai durum da Kardeşi Kayseri Meliki Sultanşah'ın Kayseri'de veziri Hoca Hasan'ın yaptırmış olduğu medrese kitabesinde bulunmaktadır. Orada da Sultanşah melik olduğu halde "ed-devlete ve'd-din" şeklinde değil de sultan gibi "Nure'ddünya ve'd-din" şeklinde anılmıştır. Onun bu şekilde yazdırmasının sebebi de yukarıda belirtildiği gibi babası ile arası nın açık olmasından ve onu tanımamasından dolayı olsa gerektir. Nitekim kitabede babasının adı hiç anılmamıştır[9].

Süleyman Şah'a zamanı n Abbasi Halifesi Nasır Lidinullah'ın vermiş olduğu ifade edilen "Kâhir" unvanını melikliği zamanında da kullandığına göre, Halife Ona bu ünvanı daha melikliği sı rasında Bizans'la mücadele ederek ülkeyi Karadeniz kıyı larına kadar genişletmesi üzerine vermiştir denilebilir [10].

Kalenin mimarı Cemaleddin Yunus'un da ismi yazı lı olan kitabede, Süleyman Şah ismi, ayrı ve "Süleyman" elifsiz olarak yazılmış tır. Onun "Süleymanşah" olarak birleşik yazılmış para ve kitabeleri bulunmaktadı r [11].

II. Tokat-Gümenek'te Gazan hanın ismi geçen türbe kitabesi.

Tokat Gümenek'te bir türbeye ait iken, buradan Tokat Müzesine getirilen 6ox6o cm. ebadında mermer üzerine mükemmel sülüsle yazılmış, en üstteki "Gazan Han" ismi dahil beş satırlık kitabede:

yazılıdır. Resim 3. Buna göre kitabenin tercümesi şöyle olacaktır: "GA-ZAN HAN, merhum, mağfur, aliflerin kutbu, Allah'ın velisi Sultan Mahmud'un -Allah kabrini nurlandırsın- bu türbesinin yapılmasını şark ve garbın sultanı, büyük hâkan, çok büyük padişah, insanların sığınağı-Allah saltanatını devamlı eylesin- (Gazan Mahmud Han) zamanında, zayıf kul Allah'ın rahmetine muhtaç ve onu dileyen Abdullah oğlu Hoca Nasır -Allah sonunu hayır eylesin- yediyüzün başı tarihinde emretti."

Kitabede birinci satırda ismi iri harflerle yazılmış, satırın boş kalan sağ ve solu rumierle süslenerek doldurulmuş ve metin içerisinde de yüksek unvanlarla anılmış bulunan Gazan han, Cengiz imparatorluğunun parçalarından olup İran, İrak ve Anadolu'da, hânedandan Hülâgü tarafından kurulan İlhanlı Devletinin büyük hükümdarlarından olup, 1295 (H.694)-13o4 (H.703) tarihleri arasında hanlık yapmıştır. Kendisinden önceki hanlar zamanında idaresi ve maliyesi bozulan devleti düzeltmiş, kuvvetli otorite tesis etmiş ve moğolların eski dinini bırakıp islamiyeti kabul ederek devletinin kesin olarak bu dine girmesini sağlamıştır. Ancak Anadolu'ya gönderdiği valileri sık sık kendisine isyan etmiş olduklarından, Anadolu'daki asayişsizlik ve emirlerin halka yaptıkları şiddetli zulüm bunun zamanında da devam etmiştir. Kitabenin yazılmış olduğu 7ooH., 13o1 M. yılında Anadolu Selçuklu tahtında Feramurz oğlu III. Alaaddin Keykubad bulunuyordu, ama bu dönem Selçuklu sultanları Moğollar elinde oyuncak, kukla şahıslardı. Nitekim konumuz olan kitabede ismi dahi geçmemektedir.

Türbede yatan ve sultan unvanı ile anılan evliyadan Mahmud hakkında malumat bulamadık. Enteresandır ki Gazan Han'ın da islami ismi Mahmud'tur ve kitabede bu ismi geçmemektedir. Türbeyi yaptıran Hoca Nasır bin Abdullah'ın, Selçuklu Sultanı II. Mesud'un 1290 yı llarında maliye işlerine bakan, Moğollar yanında da itibar sahibi olup Gazan'dan önce ilhan olan Geyhatu (İrincin Türçi)nin yakını bulunan Yavlak Arslan oğlu Hoca Nasıreddin [12] olması ihtimal dahilindedir.

III. Kayseri'nin Sanoğlan ilçesine bağlı Palas Kasabasındaki Çeşme Kitabesi.

Kayseri'nin Tuzla gölü kenarındaki ovada bulunan Palas Kasabasında [13] eski camiin[14] avlu kapısı üzerine sonradan yerleştirilmiş birçeşme tamir kitabesi bulunmaktadır. Dört satır ve mermer olan bu kitabede:

yazılıdır. Resim 4. Kitabenin bazı bölümleri ve kı rık yerleri okunamamıştır. Ancak eksikler isim, unvan ve tarihte bir noksanlık meydana getirmiyecek tali ifadeler olmaktadır. Okunan kısma göre tercüme şu şekilde olacaktır: "Bu mübarek çeşmenin yenilenmesi Mevlevi Atabek Muhammed'in oğlu Mahmud'un oğlu, zayıf kul, Allah'ın rahmetine muhtaç Muhammed tarafından yediyüz yirmi iki senesinde oldu. (Kitabeyi) resmeden (yazan) İzzeddin'in oğlu Ali'dir."

Kitabede çeşmeyi H.722, M.1322 yılında yeniden yaptıran Muhammed'in babası Mahmud'dan başka Atabek ve MevleVi olarak meşhur olan dedesi Muhammed'in de ismi yazılmıştır ki bu şahıs Anadolu Selçuklulannın son hükümdarlanndan III. Keyhüsrev'e atabek olan Erzincanlı Mecdeddin Muhammed olmalıdır. Daha önce maliye nazırı, vezirlik gibi görevlerde bulunan Mecdeddin, IV. Kılıç Arslan'ın Moğollar ve Pervane Muineddin Süleyman tarafından öldürülmesi üzerine küçük yaşta sultan olan III. Gıyaseddin Keyhüsrev'in atabekliğine 1274 yı lında tayin edildi. O aynı zamanda meşhur Selçuklu devlet adamı Pervane Muiniddin Süleyman'ın da damadı idi. Yine Onun Erzincan valiliği ve müstevfilik yapmış Kutbeddin Mahmud isminde kardeşi de bulunmakta idi. Moğollar'a karşı Hatiroğlu isyanına zorlaiştirak eden Mecdeddin bu isyanın bastınlmasindan sonra Moğollann cezalandırrnasından güçlükle kurtuldu. Daha sonra Anadolu'yu Moğollardan kurtarmak için düzenlenen büyük Türk Memluklu Sultanı Baybars'ın Anadolu seferi ve bu sefer sonunda Moğollar'ın, Baybars'la birlik oldular diye başta Pervane Muineddin Süleyman olmak üzere birçok Selçuklu devlet adamını ve çok miktarda günahsız halkı katletmeleri ve böylece de devlet işlerinin karışması üzerine 1277 yılında üzüntü içerisinde Sivas'ta hastalanarak öldü [15]. Ancak Ona III. Alaaddin Keykubad ve Gazan Han zamanında da Atabeldik görevinin verildiğine dair mevlevi kayıtları bulunmaktadır[16]. Aynı zamanda sadık bir Mevlana mensubu olan Mecdeddin'e Mevlana'nın, O'nun da Mevlânâ'ya mektupları bulunmaktadır. O'nun hakkında kaynalclar, çok iyi hesap bildiğini, güzel yazı yazdığını, şiir söylediğini, Arapça ve Farsçaya çok iyi vakıf ve son derece hayırsever bir insan olduğunu yazarlar. Mevlana O'na büyük vezir, adil, melek huylu ve ediblerin t:ki diye hitap etmiş ve çok dualarda bulunmuştur[17].

Kaynaklarda bu şekilde geçen ve ancak isminde ve has:liselerde bazı tereddütler bulunan Muhammed Atabekill-Mevlevî'nin, Palas Köyü çeşme kitabesinden Mahmud isimli bir oğlu (kardeşinin ismi gibi) ve yine Mehmed (Muhammed) isimli bir de torununu olduğunu öğreniyorz. Böyle bir çeşmenin burada yapılması, bu köy ve civarında bunlara ait ya tekke gibi bir eserlerinin bulunduğu veya bu şekildeki eski bir yapıyı ihya ettikleri yahut da buralann o ailenin vakfı olduğunu düşündürmektedir. Bu köye yakın bir yerde, Tuzhisar Sultanhanı köyünde, Kayseri-Sivas yolu üzerinde I. Alaaddin Keykubad'ın yaptırdığı ve aynı zamanda vakfı olan Han'nın bulunduğunu da burada belirtelim.

Dipnotlar

  1. İsmail Hakkı (Uzunçarşılı), Kitabeler I, ist. 1927-1345, s.64, 65.
  2. Paul Wittek, Bizanshlardan Türklere geçen yer adları, Selçuklu Araştırmaları dergisi, 1-1969, Çev. M.Eren, Ank.1970, 5.203, No. 19. Makalenin esası Byzantion X, 1935 te yayınlanmıştır.
  3. Tanju Cantay, Niksar Kırkkızlar Kümbeti, Sanat tarihi Yıllığı IX-X, İst. 1981, s• 84, 85. Bu ve aşağıdaki kitabenin resimlerini gönderen Dr. Tanju Cantay'a teşekkür ederim.
  4. Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 1st. 1971, s. 217. Ilgın'ın Tekke Köyü Mescidinin 576 tarihli kitabesinde hem Kılıç Arslan'ın ve hem de Keyhüsrev'in, sul-tan ve velihat olarak isimlerinin geçtiği belirtilerek bu taksimin bahsi geçen yılda veya daha önce yapıldığı ileri sürülmüştür, bakınız, İbrahim Artuk, Abbasi Selçuk, Artuk ve Burcu Memluklanna ait nadir sikkelerden birkaçı, V. Türk Tarih Kongresi Tebliğleri, s.219, 220. Kitabe tarafımızdan da yerinde kontrol edilmiştir. Buna göre Keyhüsrev'in veliaht olarak tayini belki de taksimden önce vukuu bulmuştur.
  5. Osmanlı ferit Sağlam, Şimdiye kadar bilinmeyen islâmi iki madalya ve birkaç sikke, V. Türk Tarih Kongresi Tebliğleri, s. 203, 204; İbrahim Artuk, Orta ve yeni çağa sikke ve nişanlar, VI. Türk Tarih Kongresi Tebliğleri, s. 243, 245.
  6. Ismail Gâlib, Takvim-i Meskükât-ı Selçukiye, ist. 1309, 5.9, No. 6; Ahmed Tevhid, Meskükât-ı Kâdeme-i İslârniye kataloğu, Kısm-ı râbi, list. 1321, No. 154-156; İbrahim Ar-tuk-Cevriye Artuk, Istanbul Arkeoloji Müzeleri Teşhirdeki IslâmI Sikkeler Kataloğu, ist. 1971 C. I, s• 354, 355, No. 1074, 1076. I. Keyhüsrev'in 593 yılında Konya'da basılmış bir sikkesinin de görüldüğünü Halil Edhem kaydetmiştir, bakınız Kayseri Şehri, yayınlayan Kemal Göde, Ank. 1982, s. 39, No.19.
  7. Türan, a.e., s.247; Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu'da Türkler, Çev. Yıldız Moran, İst. 1979, s.125.
  8. Mehmet Çayırdag, Kayseri'de Selçuklu ve Beylikler dönemine ait bazı kitâbe ve mezartasları, Tarih Dergisi, XXXIV. İstanbul Edebiyat Fakültesi 1984, 5.501-503.
  9. Edhem, a.e., 5.43, No.31.
  10. Turan, a.e., s. 219.
  11. Eöhem, a.e., s. 38, N. ı 6, s. ı .
  12. Turan, a.e., s.603, 604, No. 86.
  13. İstanbul Devlet Osmanlı Arşivinden Hicri 906 tarihli ve 33 numaralı Kayseri tahrir Defterinin 7 ve ı o7-ııı . sahifelerinde, Kayseri livasının merkez kazasına bağlı Palas Köyü, divanisi hükm-i paclişahi ile Alaüddevle Beg (Dulkadıroğlu) mülkü olup divani mülk hasılı ıı888, hassa-i padişah 20000 olarak kayıtlıdır.
  14. Hüdavendigar Akmaydalı, Kayseri Sarıoğlan Palas Köyü Camii, Vakıflar Dergisi, XVIII, s. 1 75-18g.
  15. Turan, a.e., 5.534, 538, No. 53, 54 ı , 556.
  16. Ahmed DM!, Arifierin Menkıbeleri, Çev. Prof. Tahsin yazıcı, Ist. 1973, C. II, 8/20, 5.242.
  17. a.e., C.I, 5.58, 3/37, 49, 94, 223; Mevlânâ Celâleddin, Mektuplar, Çev. Atıdulbaki Gölpınarlı, Ist. 1963, s. 18, 21, 29, 82, 100, 223, 243, 244, 245.