XV. asrın sonlarından itibaren Avrupa devletlerinin ilgisini çeken ve giderek yeni bir pazar olmaya başlayan Afrika kıtası, sonraki yüzyıllarda bir yandan misyoner faaliyetleriyle Avrupa’nın kontrolü altına girerken, diğer yandan ekonomik sebeplerle etki altına alınmaya çalışıldı. XIX. yüzyılın ikinci yansından itibaren Afrika, Büyük Avrupa devletleri tarafından paylaşılmak üzere antlaşmalara sahne oldu. Önceleri sahil kesimlerinde faaliyet gösteren ve esir ticareti, maden işletmeciliği ve ticari maddelerin temini için kıtaya sokulan Portekiz, İspanya, Fransa, İngiltere ve Belçika gibi devletlere sonraları Almanya ve İtalya katıldı. Batılı devletler, XIX. yüzyılda gönderdikleri keşif heyetleriyle Orta Afrika’yı öğrenmeye, özellikle Nil ve Kongo gibi nehirlerin kaynaklarını bulmaya yönelik çalışmalar başlattılar. Bu çabalar sonucu meydana gelen işgaller, hemen her Avrupa ülkesine pekçok toprak kazandırdı. Afrika’nın taksimi ve özellikle Kongo Havzası üzerindeki çalışmalar, çok geçmeden Avrupa devletleri arasında anlaşmazlıkların doğmasına sebep oldu. Bunun üzerine, Afrika’da yeni yeni toprak elde etmeye başlayan Almanya, Fransa’nın da desteği ile bir konferans toplanmasını istedi. 1884-1885’de Almanya Başbakanı Bismark’ın daveti üzerine Berlin’de toplanan Avrupa devletleri, imzaladıkları antlaşma ile Kongo ve Nijer nehirleri üzerinde gemi işletebilme ve her devlete eşit haklarda ticaret yapabilme serbestisini getirdiler[1]. Afrika’da topraklan bulunması sebebiyle Osmanlı Devletinin de katıldığı bu konferansla Avrupalı devletlerin Afrika’yı taksimi başlamış oluyordu. Bundan sonra ikili antlaşmalar imzalanarak kıtanın taksimi gerçekleştirilmeye çalışıldı[2]. Bu araştırmada Güney Sudan toprakları üzerinde İngiltere ile Belçika’nın nüfuz mücadelesi ve Osmanlı İmparatorluğunun buna müdahalesi incelenecektir.
Belçika’nın Hatt-ı İstivâ (Ekvator) Eyâletini İşgal Teşebbüsü
Özellikle Orta Afrika’daki sömürgeleştirme hareketleri keşif heyetlerinin faaliyetleriyle gelişti. Bunlar arasında Belçika keşif heyetinin Kongo Bağımsız Devleti (Congo Free State) aracılığıyla Albert gölünün kuzeyinde yer alan ve Güney Sudan toprakları içinde bulunan bölgedeki çalışmaları önemlidir. Belçika’nın bu bölgedeki varlığı, diğer Avrupa devletleri ve özellikle İngiltere tarafından yakından takip edilmiş ve bu devletler gelişmeleri kendi menfaatleri istikametinde yönlendirmeye çalışmışlardır. Bilhassa Belçika kralı II. Leopold’un Kongo havzasında desteklediği ve yeni topraklar elde etme amacı güden keşif faaliyetleri kısa zamanda sonuçlarını vermeye başladı. XIX. yüzyılın sonlarında Belçika’nın himayesinde Orta Afrika’da bulunan bir keşif heyeti Yukarı Mısır topraklarına ulaşarak burayı Kongo Bağımsız Devletine ilhak etmeyi planlamaktaydı. Bu sebeple bölgede hâkimiyet meselesini gündeme getiren ciddî bir durum söz konusu oldu. Nitekim Viyana’da çıkan Correspondance Politik gazetesinin 27 Ağustos 1893 tarihli nüshasında Güney Sudan bölgesinin işgal ve ilhakı ile ilgili olarak yer alan bir haber pekçok tartışmalara yol açtı. Gazetenin İskenderiye kaynaklı bu haber hakkındaki yorumu oldukça önemliydi. Gazetede, Mısır Hidiviyeti hizmetinde bulunan Emin Paşa’nın bizzat işgal ve idare ettiği Hatt-ı İstiva (Ekvator) Eyâletinin Kongo’ya bağlanması meselesi Devletlerarası Hukuk noktasından ele alınıyor ve Mısır Hidiviyetinin böyle bir durumu protesto etmeden kabul edemeyeceği sebepleriyle açıklanıyordu. Ayrıca Belçika’nın Berlin Konferansi’na katılan devletler ta-rafından protesto edileceği ifade ediliyordu. Gazetenin yorumuna göre, Mısır kıtasının bir parçası olan Hatt-ı İstivâ Eyâleti sahipsiz bir yer değildi. Bu eyâlet, 20 sene evvel Mısır askerleri tarafından zaptedilmiş ve bundan sonra Mısır memurları tarafından idare edilmişti. Sudan’ın devamlı karışıklığı sebebiyle son zamanlarda ilişkiler kesilmiş ise de, bir müddet önce Mısır Hidiviyetinin atadığı Emin Paşa ile Selim Bey tarafından yeniden kontrol sağlanmış ve Hatt-ı İstivâ Eyâleti, Hidiv ile onun bağlı olduğu Osmanlı padişahı adına idare edilmişti. Ayrıca Osmanlı Devleti, Berlin Konferansının 31 Ocak 1885 tarihli oturumunda Hatt-ı İstivâ Eyâleti üzerindeki hukukun kendisine ve Mısır Hidiviyetine ait olduğunu kabul ettirdiğinden Kongo Hükümetinin yani Belçika’nın bu eyâleti topraklarına katmaya hakkı olamazdı. Çünkü Kongo hükümeti, Berlin Konferansının 9 Şubat 1885 tarihli kararına göre tarafsız bir hükümet olarak diğer devletlerin himayesine alınmış ve sınırları açık bir şekilde tesbit edilmişti. Bu sınır ancak yeni bir antlaşma ile değişebilirdi. Berlin Konferansının 1 Aralık 1884 tarihli oturumunda, Osmanlı murahhası Said Paşa’nın tavrından anlaşıldığına göre Osmanlı Devleti, Orta Afrika meselelerine kayıtsız kalmayacaktı. Eğer Belçika Devleti, Hatt-ı İstivâ Eyâletini Kongo’ya ilhak etme düşüncesinde ise bu Mısır meselesinin yeniden gündeme gelmesi demekti[3].
Hatt-ı İstivâ Eyâleti, 1870-1876 seneleri arasında Samuel Baker ve Gordon Paşa tarafından kurulmuştu. Özellikle İdarî teşkilat Sudan-ı Mısri’nin bir eyâleti olarak Emin Paşanın valiliği sırasında (1878-1889) tamamlanmıştı[4].
Hatt-ı İstivâ Eyâletinin Kongo’ya ilhak edildiği haberi, eyâlet üzerinde hukuku bulunması sebebiyle esas olarak Osmanlı Devletini ilgilendiriyordu. Bu sebeple Correspondance Politik gazetesinin haberi Bâbıâlî’ye ulaşınca Sadrazam Ahmed Cevad Paşa, Londra ve Brüksel elçilerinden bu konuda bilgi toplamalarını istedi[5]. Bunun üzerine Osmanlı Devletinin Londra büyükelçisi Rüstem Paşa İngiltere Dışişleri bakanı Lord Rosebery ile görüşerek bir bilgisi olup olmadığını sordu. Rosebery verdiği cevapta. Belçika heyetinin faaliyetlerinden haberdar olduklarım, hatta İngiltere’nin nüfuzu altındaki bölgelere girmelerinden endişe ettiklerini ve bu sebeple Belçika’yı protesto ettiğini bildirdi. Yine Rosebery, heyetin şu sırada nerede olduğunun kesin olarak bilinmediğini, ancak Vadelay (Vâdi Ulyâ)’da bulunduğunun tahmin edildiğini sözlerine ekleyerek “Belçika kralı da bu konuda bir bilgisi olmadığını ifade etti” şeklinde açıklamada bulundu. Londra büyükelçisi Rüstem Paşa, Belçika Kralı II. Leopold’un bu konudaki tavanın İngiltere’de hayret ve şüpheyle karşılandığını nakletmiştir. Bu görüşme sırasında Rosebery, Mısır Hidiviyeti’nin Belçika’yı protesto etmeyi tasarladığını, ancak sonra bundan vazgeçtiğini bildirince Rüstem Paşa, Mısır Hidiviyetinin diğer devletler nezdinde siyasî bir teşebbüste bulunma hakkına sahip olmadığını ve protesto etmesi gerektiği takdirde bunu ancak Bâbıâlî aracılığıyla yapabileceğini söylemiştir. Büyükelçinin bildirdiğine göre, İngiltere Dışişleri Bakanının tavandan, Osmanlı Devletinin Belçika’yı protesto etmesine karşı çıkmayacaktan anlaşılmaktadır[6].
Bâbıâlî’ye Correspondance Politik gazetesinin haberi hakkında ikinci bilgi Brüksel sefaretinden geldi. ıg Kasım 1893 tarihinde Brüksel’deki Osmanlı sefiri Kara Todori Efendi’nin verdiği bilgiye göre, gazetenin muhabiri Bel-çika askeri fırkasının Hatt-ı İstiva Eyâletine ulaştığını bildirmiş ve Van Kerckhoven kumandasındaki fırkanın durumu hakkında malumat vermiştir. Belçika’daki bilgilere göre, bu kumandan önceki sene öldüğünden askerlerinin ne olduğu bilinmemekte ve fırkanın dağıldığı iddia edilmektedir. Belçika kralı, bu bölgedeki faaliyetleriyle Hatt-ı İstiva Eyâletini ele geçirmek ve Kongo topraklan ile Nil nehri arasında bir birleşme noktası sağlamak istemektedir. İngiltere ise, bu konuyu açıklığa kavuşturmak hususunda ısrar ettiği gibi, saldırıdan dolayı da Belçika’yı protesto etmiştir. Aslında bu topraklar üzerinde meşru bir hakkı olmayan İngiltere’nin niyeti, Uganda meselesini çözdükten sonra bölgeyi işgal ederek diğer devletlere Nil yolunu kapamaktır. Brüksel’deki Osmanlı elçisine göre, aslında Mısır Hidiviyetinin tasarrufunda olması gereken bu bölgede Mısır’ın hak iddia edebilmesi için hiç olmazsa Hartum’u yeniden zaptetmesi gerekmektedir. Ayaca Osmanlı Devleti de, Mısır Hidiviyetinin bölgedeki kazanılmış haklannı savunmalı ve diğer devletlere bunu kabul ettirerek Kongo ve Belçika kralının istek ve düşüncelerine sed çekmelidir[7].
Güney Sudan’da meydana gelen olaylar üzerine diplomatik alanda bu gelişmeler olurken aynı günlerde Osmanlı Devleti, Mısır’ı işgal eden İngiltere’nin buradan tahliyesini gündeme getirmeye çalışmaktaydı. Bunun sağlanması için kendisine emir verilen Londra büyükelçisi Rüstem Paşa, Lord Rosebery ile bir görüşme yaptı ve sonucu ı Kasım 1893’te Hariciye Nezâretine bildirdi. Buna göre, İngiltere Mısır’ın tahliyesi işini geciktirmeye çalışmakta ve meselenin görüşülmesini sonraya bırakmaktaydı. Bu durum, Osmanlı Devletinin hukukuna ve menfaatine uymadığından Lord Rosebery’yi görüşmeye razı edecek bir ön antlaşma hazırlanması gerekiyordu. Bunun üzerine Sadrazam Ahmed Cevad Paşa, Adliye ve Hariciye nazırlarıyla biraraya gelerek beş maddeden oluşan bir mukavelenâme müsveddesi hazırladılar. Bu mukavelenameye göre, Osmanlı Devleti Mısır üzerindeki bütün haklarını korumayı plânlıyordu[8].
Böylece Osmanlı Devleti bir yandan Mısır’ı işgal eden İngiltere’yi bölgeden uzaklaştırmayı, diğer yandan da yeni işgal olaylarına karşı tedbirli olmayı düşünüyordu. Nitekim Bâbıâlî, Belçika keşif heyetinin Yukarı Mısır topraklannı Kongo’ya ilhak etme düşüncesini Devletlerarası Hukuk açısından inceletti. 20 Ocak [894 tarihli Bâbıâlî Hukuk Müşavirinin raporuna göre, Hatt-ı İstiva Eyâletinin korunması Mısır Hidiviyeti’nin sorumluluğunda olup, o da Bâbıâlî aracılığıyla hareket etmek mecburiyetinde idi. Son zamanlarda Yukan Mısır Bölgesi, merkezî Mısır hükümetine karşı isyankâr davranmış olsa bile, bu topraklar Mısır’ın bir parçası sayıldığından, buraların işgali Mısır Hidiviyeti ile onun bağlı olduğu Osmanlı Devletine karşı düşmanca davranmak demekti. Hukuk müşaviri bölgenin işgali ile ilgili kesin bilgi temini için Mısır Hidiviyeti’ne başvurmadan önce, Mısır Fevkalâde Komiseri Ahmed Muhtar Paşa'dan bilgi alınmasını tavsiye etti[9].
Osmanlı Devletinin Mısır’daki hukukunu İngiltere’ye karşı temsil etmek ve tahliye işlemlerinin başlatılmasına yardımcı olmak üzere Mısır’da kurulan Mısır Fevkalâde Komiserliği (1885), Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın başkanlığında önemli hizmetler vermiştir. Son devrin en önemli asker ve devlet adamlarından biri olan Ahmed Muhtar Paşa, Mısır’dan gönderdiği mektup, telgraf ve raporlarla Mısır, Orta ve Doğu Afrika ile Hicaz ve Yemen bölgelerinde meydana gelen siyasî olaylar hakkında bilgi ve görüşlerini aktararak sömürge devletlerinin siyâsî faaliyetleri ve bunlann Osmanlı Devleti bakımından doğuracağı sonuçları, alınması gereken tedbirleri büyük bir vukufla kaydetmiştir[10]. Nitekim Güney Sudan’da meydana gelen olaylar hakkında da onun bilgi ve görüşlerine başvurularak 22 Şubat 1894’te bir mektup gönderildi. Bu mektupta, Kongo hükümetinin Hatt-ı İstiva bölgesini ilhak etme niyetinde olduğu anlaşıldığından Kongo’nun Sudan’a doğru ilerlemek istediği yerlerin Mısır’a ait olup olmadığının araştırılması ve bu konudaki mütalaanın yazılması istendi[11]. Ahmed Muhtar Paşa’nın gönderdiği 6 Mart 1894 tarihli cevapta şu görüşlere yer veriliyordu. Bölgedeki Osmanlı hukukunun korunması için Mütemehdi hadisesinden önce Sudan’daki Mısır idaresinin nerelere kadar uzandığının resmen bilinmesi gerektiğinden Bâbıâlî, Mısır Hidiviyetinden bölgenin bir haritasını resmen istemeliydi. Bu sağlandığı takdirde, harita Bâbıâlî tarafından sağlam bir sened kabul edilebileceği gibi, ilerde meydana gelebilecek Sudan meselesinde de sahih bir hüccet olabilecekti[12].
Ahmed Muhtar Paşa’nın tavsiyesi üzerine 15 Mart 1894’te Mısır Hi- diviyetine bir mektup gönderilerek Hatt-ı îstivâ Eyâleti’nin ve Sudan sımanın nerelere kadar uzandığını gösteren bir haritanın hazırlanıp yollanması istendi[13]. Ayrıca Sultan II. Abdülhamid, 17 Mart tarihli iradesinde Mısır’a ait olan bu toprakların korunması için Mısır Hidivine mektup gönderilmesini Sadrazam Ahmed Cevad Paşa’ya emretti[14].
Bâbıâlî bir taraftan Mısır’daki Fevkalâde Komiseri ve Mısır Hidivi aracılığıyla bilgi toplarken diğer yandan Ingiltere’nin konu ile ilgisini ve ne gibi bilgileri olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Bu maksatla Londra sefiri Rüstem Paşa, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Rosebery ile bir görüşme daha yaptı. Büyükelçi, Kongo’nun Yukarı Mısır bölgesini ilhak etme düşüncesinden dolayı birkaç ay önce Belçika hükümetine gönderdiği protestoya ne cevap verildiğini ve kendilerine gelen son bilgileri öğrenmek istedi. Ancak bakanın cevabından yeni bir bilgisi olmadığı anlaşılmaktaydı. Bakan’a göre Belçika heyeti, Lado ve Vadelay’da bulunuyordu. Osmanlı Devletinin Belçika’yı protesto etmesinde ise İngiltere bakımından hiçbir sakınca yoktu[15].
Osmanlı Devleti, Hatt-ı İstiva Eyâleti üzerinde haklan olduğu konusunda ısrarlı idi. Nitekim 21 Mart 1894’te Ahmed Muhtar Paşa’ya tekrar bir mektup gönderildi ve Sudan kıtasının sahipsiz olmadığı gerekçesiyle açıklandı. Bu mektupta, Sultan Abdülaziz’in saltanatı sırasında (1871-1876) ve Hidiv İsmail Paşa zamanında (1863-1879) Darfur, Hartum vs. yerlerin fethi için padişahın emriyle (irâde-i seniyye) Mısır ordusunun görevlendirildiği ve kısa zamanda bölgede düzenin sağlandığı anlatıldı. Ayrıca daha önceleri burada mahkemeler kurulduğu, ahalisinden vergi alındığı ve asker toplandığı izah edilerek bölgenin Mısır Hidiviyeti’ne ilhak olunduğu hatırlatıldı. Bu sebeple Kongo tarafından meydana gelecek saldırılara karşı Mısır idaresinde bulunan bu arazinin korunmasına gayret edilmesi ve gerekirse diğer devletler nezdinde girişimlerde bulunulması için Mısır Hidivine bazı tavsiyelerde bulunulduğu bildirildi ve komiserlik makamının da bu konuda gerekeni yapması istendi[16]. Ayrıca aynı gün, aynı mealde bir mektup da Mısır Hidivine yazılarak önceki mektupta bahsedilen haritanın en kısa zamanda gönderilmesi ve bölgenin muhafazası için gerekenin yapılması isteği tekrarlandı[17]. Bu mektuplara sadece Ahmed Muhtar Paşa 3 Nisan’da cevap gönderdi. Osmanlı Devleti adına hareket eden Mısır’ın, bir ara Sudan’ın içi kesimlerini ve Hatt-ı İstivâ Eyâletini idare ve kontrolü altına al-dığını belirten Ahmed Muhtar Paşa, işgal edilmek istenen yerlerin bu bölge içinde kaldığından bahsederek gerçek sınırların Mısır Hidiviyeti vasıtasıyla resmen tesbitinin taşıdığı önem konusundaki kanaatini tekrarladı[18]. Bunun üzerine Bâbıâlî, 5 Nisan’da Mısır Hidivine yeni bir mektup gönderdi. Osmanlı Hükümeti bu mektupta da Belçika’nın protesto edilmesi için sözü geçen heyetin bulunduğu mevki hakkında Hidiviyetin görüşünü yazmasını ve bahsedilen haritayı göndermesini istemekteydi[19]. Ancak bu yazışmalara rağmen Mısır Hidiviyetinden herhangi bir bilgi alınamadığı anlaşılmaktadır.
Olayların bu şekilde gelişmesi ve Kongo’nun Sudan’a doğru ilerlemesi üzerine II. Abdülhamid, 10 Nisan’da sâdır olan iradesinde daha fazla beklemeden Belçika hükümetinin protesto edilmesini ve ilhak düşüncesine karşı tedbir alınmasını emretti. Ayrıca bu konuda, Fransa hükümetinin Osmanlı Devletini destekleyeceği anlaşıldığından İstanbul’daki Fransa elçisiyle görüşülmesini sadrazama tavsiye etti[20].
Diğer taraftan Ahmed Muhtar Paşa, 24 Nisan 1894’te İstanbul’a yeni bir mektup gönderdi. Paşa mektubunda Orta Afrika’da meydana gelen olaylar hakkında Mısır’dan mahallî bilgiler toplanmasının mümkün olamadığını, Mısır’a da haberlerin Avrupa kanalıyla geldiğini anlatmış ve Sudan’a dair bazı bilgiler vererek bir harita gönderdiğini belirtmiştir. Bu mektubunda, özellikle Nil nehrinin kaynaklan ve bunlar üzerinde inşa edilmesi düşünülen barajlar ile bunun Sudan ve Mısır bakımından önemini siyasî ve ekonomik açıdan uzun uzadıya anlatmıştın Ayrıca İngilizle- rin bölge üzerindeki tasavvurlarından da bahseden Ahmed Muhtar Paşa, İtalya ve Almanya ile yapılan Afrika’nın taksimi antlaşmalarına temas etmiştir. İngiltere’nin Afrika’nın güneyinden kuzeyine doğru Sudan ve Mısır’ı tamamen ele geçirmeyi düşündüğünü, ancak bunu şimdilik açıklamadığını anlatan Ahmed Muhtar Paşa, Vadelay ve civarının daha önceleri idare altına alındığını, bu bölgelerin hukukunun korunmasının Mısır için çok önemli olduğunu belirtmiştir[21].
İngiltere’nin Vadelay’ı (Vâdi Ulyâ) İşgali
Osmanlı Devletinin bölgede meydana gelen olayları yakından ve dikkatle izlediği sırada İngilizlerin Vadelay’ı işgal ettikleri ve buraya İngiliz bayrağı diktikleri haberleri yayılmaya başladı. Bunun üzerine Londra’daki Osmanlı büyükelçisi derhal harekete geçerek 9 Mayıs 1894’te İngiltere Dışişleri Bakanı ile bir görüşme yaptı. Büyükelçi, Dışişleri Bakanına bu bilgilerin doğru olup olmadığım ve kendilerine bu konuda bir haber ulaşıp ulaşmadığını sordu. Bakan cevabında İngiliz subayı binbaşı Owen kumandasında Sudanlı bir müfreze askerin Vadelay’a İngiliz bayrağı diktiğine dair bir telgraf aldıklarını bildirdi ve sebebini şöyle açıkladı. “Galiba Emin Paşa Vadelay’dan ayrılırken orada Sudanlı iki tabur asker bırakmıştı. Bunlardan Selim Bey’in idaresinde olanlar isyan ederek dağılmış, diğerleri aileleriyle birlikte Uganda’ya gitmişlerdi. Bu askerler itaatten çıktıkları gibi geçimlerini sağlamak için yağmacılığa başlamışlardı. Uganda’daki İngiliz subayı bunları kontrol altına alarak ülkeyi yöneten İngiliz kumpanyası hizmetine almış, Uganda’ya saldıran komşu eyâletin reisine karşı kullanmışlardı. Anlaşıldığına göre, bunlar şu sırada saldırganları geri püskürttükleri gibi, İngiliz subayların maiyyetinde Albert gölünü geçerek Vadelay’a ulaşmışlar ve burayı işgal etmişlerdi”. Dışişleri bakanı sohbet sırasında büyükelçiye Mısır Hidiviyetinin bölgedeki hukukunun korunacağına dair teminat vermiştir. Büyükelçiye göre, İngiltere’nin Vadelay’ı işgalinin asıl sebebi, önemli bir noktada bulunan Vadelay’ın bir başka devlet tarafından işgal edilmesini önlemektir. Nitekim, Berlin Konferansına (1885) göre, Belçika kralı Kongo’yu terk ettiği takdirde, bölge Fransa’nın eline geçebilecektir. Kongo’ya sahip olan bir devlet ise, Hatt-ı İstiva Eyâletine, dolayısıyla Vadelay ile buna bağlı olan yerlere de kolaylıkla sahip olabilecektir[22].
Ingiltere’nin Vadelay’ı işgal ettiği sırada binbaşı Beart kumandasındaki Kongo ordusu da Lado’ya doğru ilerliyordu. Kongo askerinin bölgeyi işgal edeceğini anlayan Uganda’daki İngiliz kuvvetleri daha önce davranarak kendilerinin hukukunu öne sürmek için Vadelay’a İngiliz bayrağı çektiler. Nitekim, Ahmed Muhtar Paşa’dan ve Brüksel’den gelen haberlere göre, binbaşı Beart kumandasındaki Kongo müfrezesi Lado’ya doğru ilerlerken Sudanlılar tarafından yenilmişler ve yardımcı kuvvet beklemek üzere geri çekilmişlerdir. Sudanlıların bu direnişinde, Vadelay’a İngiliz bayrağı çeken ve bölgedeki nüfuz taksimi konusunda Kongolularla anlaşamayan İngiliz kumandanının rolü olduğu anlaşılmaktadır[23].
Güney Sudan Bölgesi Konusunda imzalanan 12 Mayıs 1894 tarihli İngiltere-Belçika Mukavelesi
Güney Sudan bölgesinde İngiltere ve Belçika arasında başlayan nüfuz mücadelesi bir antlaşma ile çözümlenmek istendi ve İngiltere ile Kongo Bağımsız Devletinin hükümdarı sıfatını taşıyan Belçika kralı II. Leopold arasında 12 Mayıs 1894’te Brüksel’de bir antlaşma imzalandı[24]. Antlaşmanın birinci maddesinde Kongo Hükümeti ile İngiltere sömürgeleri arasındaki sınır açıklanıyordu. İkinci maddesine göre İngiltere, Albert gölünün batısında bulunan Mahaci’nin güneyindeki bir noktadan başlayarak Faşoda’nın kuzeyine kadar devam eden 25 km.lik bir araziyi işgal ve idare edilmek üzere Belçika’ya terkediyordu. Bu antlaşma II. Leopold kral olduğu sürece devam edeceği gibi Kongo’nun müstakil bir devlet veya Belçika’nın sömürgesi olarak kaldığı sürece de devam edecekti. Buna karşılık antlaşmanın üçüncü maddesine göre Belçika, Tanganika gölünün kuzeyindeki limandan Edward gölünün en güney noktasına kadar uzayan 25 km.lik bir araziyi Ingiltere’ye bırakıyordu. Dördüncü maddeye göre İngiltere ve Belçika, kiraladıkları bu bölgelerde hiçbir siyasî hakka sahip olmadıklarını kabul ediyorlardı. Beşinci maddeye göre Kongo Bağımsız Devleti, İngiltere’nin Güney Afrika’daki sömürgeleriyle Nil vadisindeki nüfuz bölgesi arasında irtibatı sağlamak için bir telgraf hattı inşasına müsaade ediyordu. Altıncı maddede ise her iki taraf kiraladıkları bölgelerde kendi tebealanna karşılıklı olarak eşit haklar tanıyorlardı.
Antlaşmanın imzalandığı gün, İngiltere’nin Brüksel Büyükelçisi Belçika Dışişleri Bakanlığına bir nota göndererek İngiltere Dışişleri Bakanının Osmanlı Devleti ile Mısır Hidiviyeti’nin Yukarı Nil vadisi üzerindeki hukukunun nazar-ı dikkate alınmasını istediğini bildirdi. Aynı gün Belçika Dışişleri Bakanlığı bu hususu kendilerinin de kabul ettiklerini ifade etti.
İki ülke arasında bu antlaşmanın imzalanmasından sonra yine aynı gün karşılıklı notalar gönderilerek Belçika’ya bırakılan toprakların süratle işgali için lüzumlu askeri toplamak amacıyla İngiltere, Batı Afrika Sömürgeler Bakanına tavsiyede bulunacağını taahhüd etti[25].
12 Mayıs 1894 Mukavelesine Tepkiler
Bu antlaşma, başta İngiltere’deki muhalefet kanadı olmak üzere Almanya, Fransa gibi Avrupa devletleri ve özellikle Osmanlı Devleti tarafından tepkiyle karşılandı.
Avrupa Devletlerinin Tepkisi
İngiltere ve Belçika arasında imzalanan antlaşma İngiltere Parlamentosunda birçok defa görüşülmüş ve pekçok eleştirilere maruz kalmıştır. Nitekim, Parlamentonun 31 Mayıs 1894 günü yapılan toplantısında Sir Charles Dilke, Hariciye Müsteşarı Sir Edward Grey’e Kongo Hükümetinin Tanganika gölünden Albert-Edward gölüne kadar olan arazinin kiralanmasını İngiltere’ye ne zaman teklif ettiğini, Mısır Hidiviyeti’nin 1 Ağustos 1892 tarihli yazısıyla Hatt-ı İstivâ Eyâleti üzerindeki tasarruf hakkını koruyup korumadığını ve Almanya ile Fransa’nın bu antlaşmayı protesto edip etmediğini sordu.
İngiltere Hariciye müsteşarı ilk iki soruya hemen cevap veremeyeceğini, Fransa’nın antlaşmayı protesto ettiğini, Almanya’dan ise böyle bir nota gelmediğini bildirdi[26]. Ertesi gün yapılan toplantıda ise, Hariciye müsteşarı soruları şöyle cevapladı. “Sözü edilen arazinin kira yoluyla terki meselesi Sir William McKinnon ile imzalanan antlaşmada vardı. Ancak bu antlaşma İngiltere Devleti’nce resmen tasdik olunmadığı gibi, kiralama meselesi 12 Mayıs 1894 antlaşması öncesinde yapılan müzakerelere kadar da görüşülmemişti. Mısır Hidiviyeti’nin Ekvator Eyâleti üzerindeki hukukunu koruduğu ise doğruydu”. Bu cevap üzerine Labouchere, “İngiltere hükümeti Mısır Hidiviyetinin Ekvator Eyâleti üzerindeki haklarını fiilen tasdik etmiş midir?” şeklinde bir soru sormuş ve müsteşar antlaşmada bu hakların korunduğunu bildirmiştir[27].
İngiltere Parlamentosunda bu antlaşma hakkında yapılan görüşmelerin çok geçmeden yeniden gündeme geldiği görülmektedir. Meselâ, 8 Haziran 1894 tarihli toplantıda. Sir E. Ashmead Bartlett, Fransa'nın bu antlaşmayı tamamen reddettiğinin doğru olup olmadığını sordu. Hariciye müsteşarı bunun doğru olduğunu, ancak şimdilik bir yorum yapamayacağını bildirdi. Bu defa Sir Charles Dilke, “Almanya’nın Brüksel’deki protestosu İngiltere’ye bildirildi mi ve Osmanlı Devleti bu antlaşmayı protesto etti mi?” şeklinde bir soru yöneltti. Hariciye müşteşan, Almanya’nın protesto etmediğini, ancak Tanganika gölüne kadar uzanan bölgede sınır değişikliği yapılmamasını ve ülkesinin buradaki ticarî haklarının korunması için teminat verilmesini istediğini, Osmanlı Devletinden ise hiçbir tebligat yapılmadığını söyledi[28]. 14 Haziran 1894 tarihli toplantıda ise Sir Charles Dilke, Almanya ve Osmanlı Devleti hakkındaki sorularını tekrar gündeme getirdi. Hariciye müsteşarı, birkaç gün önce bu konuda verilen cevaptan sonra, Almanya’nın antlaşmanın üçüncü maddesini protesto ettiğini bildirdi. Osmanlı Devletinden ise henüz bir protesto gelmediğini ancak, İngilterenin Vadelay’ı işgal etmesi üzerine buna karşı çıktığını Londra büyükelçisi vasıtasıyla bildirdiğini açıkladı[29].
Almanya, antlaşmanın Belçika tarafından İngiltere’ye bırakılan topraklarla ilgili kısmına itiraz etmiş ve bunun üzerine İngiltere hududun Al-manya’nın istediği şekilde düzeltilmesini kabul etmiştir[30]. Ancak, Almanya bu kararı yeterli bulmayıp, antlaşmanın üçüncü maddesinin İngiltere ile Almanya arasında imzalanan 1890 antlaşmasına aykırı olduğunu iddia ederek 12 Haziran 1894’de İngiltere’yi protesto etti[31]. İngiltere-Belçika arasında imzalanan bu antlaşmanın üçüncü maddesine itiraz eden Almanya’nın isteğinin yerine getirildiği ve bu maddenin iptal edildiği görülmektedir. Nitekim, 22 Haziran 1894’de İngiltere ve Belçika hükümet yetkilileri Brüksel’de bir araya gelerek bu maddeyi iptal ettiler[32].
İngiltere-Belçika arasındaki antlaşma Fransa tarafından da reddedildi ve bu durum Brüksel elçisi aracılığıyla Kongo’ya bildirildi[33]. Antlaşma ayrıca Fransa parlamentosunda ele alınmış ve Dışişleri Bakanı, bu antlaşmayı hiç yapılmamış kabul ettiklerini ve önemsiz bir mesele olduğunu söylemiştir. Ayrıca Fransa Devleti antlaşmayı protesto ettiği gibi Osmanlı top-raklarının bütünlüğüne önem verilmesi gerektiğini de vurgulamıştır[34].
Osmanlı Devletinin Tepkisi
İngiltere ve Belçika arasında imzalanan antlaşma Berlin antlaşmasını imzalayan devletler tarafından önemle tartışılmaya başlandı. Hatta bazı elçiler Berlin antlaşmasını imzalayan bir devlet olarak Osmanlı Devletinin Berlin sefiri Ahmed Tevfık Paşa’dan bu konudaki fikrini sordular. Çünkü antlaşmada bahsedilen topraklar Afrika’daki Osmanlı mülküne yakın bulunuyordu[35].
Bu antlaşma, Fransa ve Almanya’nın menfaatlerini zedelediği gibi özellikle Osmanlı İmparatorluğunun hukukunu çiğniyordu. Bu sebeple Osmanlı İmparatorluğu, gerek Londra ve gerekse Brüksel sefaretleriyle yaptığı çeşitli yazışmalarda haklarının savunulmasına uğraştı. Konu o derece yakından takip ediliyordu ki, İngiltere Parlamentosunda yapılan bir görüşme veya ilgili bir gazete haberi aynen İstanbul’a bildiriliyordu. Ayrıca Mısır’daki Osmanlı temsilcisi Ahmed Muhtar Paşa’dan da doğru haberler alınmasına çalışılıyordu. İlgili Osmanlı belgelerinden anlaşıldığına göre devlet bu konu üzerinde dikkatle durmuş ve haklarının korunması için gerekenin yapılmasını istemiştir. İngiltere-Belçika arasında imzalanan antlaşmanın metni 24 Mayıs 1894’te Londra’dan Bâbıâlî-Hariciye Nezâretine gönderildi. Londra büyükelçisi Rüstem Paşa’nın yorumuna göre İngiltere bu antlaşma sayesinde, Afrika’nın güneyindeki sömürgeleri ile yeni kurulan Uganda eyâletini birleştirmek düşüncesindeydi. Çünkü Uganda’da İngiltere himayesi ilan edilmek üzere idi. Ayrıca, İngiltere Nil vadisi ile Sudan’ın Fransızlar elinde bulunan kısmı arasına, idaresi Kongo hükümetine bırakılan topraklan koymakla Fransızların Yukarı Nil vadisine girmesini engellemek istiyordu[36].
Bâbıâlî’ye bu antlaşma hakkında ikinci bilgi Brüksel sefaretinden geldi. 28 Mayıs 1894 tarihli mektupta[37] şu hususlara yer veriliyordu. “İngiltere, bu antlaşmadan önce Belçika’nın Nil havzası üzerindeki bazı tasavvurları sebebiyle bölgeyi Kongo’ya ilhak etmek isteyişine şiddetle itiraz etmişti. Bunun üzerine Belçika kralı düşüncelerini gerçekleştirmek için Fransa ile anlaşmaya çalışmış ise de, başarılı sonuç alamadığından tekrar İngiltere ile temasa geçmiş ve sonunda bu antlaşma imzalanmıştı”[38]. Brüksel Büyükelçisinin ifadesinden anlaşıldığına göre böyle bir antlaşmanın geçerli olması mümkün değildi. “Çünkü İngiltere’nin bu arazi üzerinde hiçbir meşru hakimiyeti yoktu. İngiltere, Bahrü’i-gazal civarının bir kısmını bile hiçbir zaman işgal etmemiş, Kongo hükümeti de, antlaşma met-nine göre bu topraklan İngiltere’den kiraladığını kabul ederek arazinin kendisine ait olmadığını tasdik etmişti”[39].
12 Mayıs 1894 antlaşması Bâbıâlî’de de değerlendirildi ve Hariciye Nezareti-İstişâre Odasının 2 Haziran tarihli mütalaasında konuyla ilgili şu görüşlere yer verildi. “5 Mayıs 1894’te İngiltere-İtalya ve 12 Mayıs 1894’te İngiltere-Belçika arasında Afrika’nın taksimi konusunda imzalanan antlaşmalardan anlaşıldığı üzere İngiltere, Mısır Hidiviyeti’nin, dolayısıyla Osmanlı Devletinin hukuku bulunan Afrika’daki bazı topraklar konusunda diğer devletlerle antlaşmalar yapmaktadır. İngiltere’nin Kongo Bağımsız Devleti adına Belçika ile imzaladığı antlaşmada dikkat çeken hususlar arasında işgal etme ve kiralama konulan üzerinde özellikle durulmaktadır. Antlaşma metnine ilave edilen notalarda Yukarı Nil vadisi üzerindeki Mısır Hidiviyeti’nin hukukuna vâkıf olduklarını bildirmelerinin sebebi, OsmanlI Devleti ve Fransa’yı gücendirmek istemedikleri içindir. Bu antlaşma hukukî bakımdan incelenecek olursa, sahibi olan hükümetin müsaade ve izni olmaksızın bazı topraklan bir başka devlete kiralamak ve işgaline izin vermek asla caiz değildir. Bu sebeple İngiltere, böyle bir antlaşma için Mısır Hidiviyeti’nden bir vekâletname almış mıdır, Mısır Hidiviyeti de Bâ- bıâlî’ye bu konuda ne yapılması gerektiğini sormuş mudur bilinmemektedir. Antlaşmada sözü geçen toprakların büyük çoğunluğu daha önce Gordon Paşa, Emin Paşa ve diğer Mısırlı kumandanlar tarafından Mısır Hidiviyeti adına işgal ve idare edilmiş, fakat sonraları buradaki yönetim zayıflamıştır. Bu sebeple Osmanlı Devleti, önce Yukarı Nil vadisindeki nüfuz sahasını tesbit etmek zorundadır. Bunun araştırılması için de Mısır Fevkalâde Komiserliğinden bilgi istemelidir. Netice olarak ya antlaşmada adı geçen toprakların iadesini isteyerek Londra ve Brüksel kabinelerini protesto etmek veya Ahmed Muhtar Paşa’dan gelecek cevabı bekleyerek şimdilik kuyûd-ı ihtirâziyye ile yetinmek gerekmektedir”[40].
Böyle bir antlaşmayı imzaladığı için protesto edilmesi düşünülen İngiltere ile herhangi bir yazışma yapılmadan Önce Bâbıâli’den Mısır Hidiviyetine ve Mısır Fevkalâde Komiseri Ahmed Muhtar Paşa’ya altı mektup gönderildi.
İstanbul’da bu görüşme ve yazışmalar olurken, Londra’da çıkan Stan-dard gazetesinde Osmanlı Devletinin antlaşmayı protesto edeceğine dair İs-tanbul’dan gönderilen bir telgraf neşredildi ve protestonun önemi üzerinde yorumlar yapıldı. Çünkü, Kongo’ya kiralanması söz konusu olan bölgede yaşayan aşiretler bir süreden beri ihtida ettiklerinden İslâm Dini buralarda giderek yayılmaktaydı. Bu sebeple İngiltere-Belçika arasında imzalanan antlaşmaya Osmanlı Devletinin müdahale etmesi önem kazanmaktaydı[41]. Royter Haber Ajansının bir haberinde ise, bu antlaşma ile İngiltere’nin, Ümid Bumu’ndan Akdeniz’e kadar uzanan bir demiryolu inşası imkânını elde ettiği belirtiliyordu[42].
Bâbıâlî, meselenin İstişare odasında yeniden değerlendirilmesini 6 Haziran 1894’te Hariciye Nâzınndan istedi[43]. Bunun üzerine Bâbıâlî Hukuk Müşaviri Gabriel bir rapor hazırladı. Bu raporda devletler arasında arazi kiralamanın gerçekleşmesi için gereken şartlar tekrar edildi. İngiltere’nin böyle bir antlaşma yapmaya yetkisi olmadığını, Albert gölüne kadar uzayan bölgenin vaktiyle Mısır Hidiviyetinin idaresinde bulunduğunu belirten hukuk müşaviri, Berlin Konferansı sırasında (1885), Osmanlı temsilcisinin Nil vadisi üzerindeki devletinin haklarını savunduğunu belirtti. Yine bu konferansın kararlanna göre, bir devletin Afrika’da toprak işgal edebilmesi için o arazide Berlin Antlaşmasını imzalayan devletlerden hiçbirinin alakası olmaması gerekmekteydi. Halbuki Beyaz Nil’in Mısır ile bağlantısı olduğu ve Mısır Hidiviyeti’nin bu arazi üzerinde hukuku bulunduğu bilinmekteydi. Bu sebeple İngiltere ve Belçika’nın bu antlaşmaları geçersizdi. Ayrıca her iki ülkenin antlaşma metnine ilave ettikleri notalarda yer alan hususlar açık ve yeterli olmadığından bunun açıklığa kavuşturulması sağlanmalıydı. Hukuk Müşavirine göre, bu önemli konuda Bâbıâlî, kendi görüşüne uygun bir karar aldırtamazsa ilerde bu notanın belirsizliğinden ve Osmanlı Devletinin sükûtundan yararlanarak o bölgedeki hakkından vazgeçtiği iddia edilebilirdi. Bu sebeple antlaşmanın geçersiz olduğu ve bölgedeki Osmanlı haklarının mevcudiyeti İngiltere ve Belçika’ya bildirilmek zorundaydı. Raporda yer alan bir diğer husus, Afrika’daki nüfuz sahalarını genişleten ve kıtayı taksime çalışan Avrupa Devletleri karşısında Osmanlı Devletinin de kendi nüfuz sahasını kesin bir şekilde belirlemesi idi. Osmanlı Devletinin bu maksatla coğrafi incelemeler yaptırması ve bölgeye keşif heyetleri göndermesi gerekmekteydi[44].
Böylece Osmanlı Devleti, İngiltere’nin Vadelay’ı işgali ve Belçika ile antlaşma imzalaması karşısında dikkatli bir siyaset takip etmeye başladı ve meselenin bir oldu bittiye getirilmesini önlemeye çalıştı. Sultan II. Abdülhamid, 3 Haziran 1894 tarihli iradesinde işgal olayının Vadelay hakkındaki görüşlerini değiştirmeyeceğini ve burasının Mısır Hidiviyeti’ne ait olduğunun İngiltere’ye bildirilmesini istedi[45]. Bunun üzerine Londra Büyükelçisi Rüstem Paşa, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Kimberley’e hükümetinin görüşlerini aktarmış ve işgalin sebeplerini öğrenmek istemiştir. Kimberley, bölgedeki Onyoro vilayeti reisinin Uganda’ya saldırması üzerine bir İngiliz müfrezesinin karşı saldırıya geçtiğini ve harekât sırasında Vadelay’a girdiğini belirtmiştir. Bakanın ifadesine göre, İngiltere burayı işgal etmeyi düşünmediğinden çekilen bayrağın indirilmesi ve askerlerin geri dönmesi emredilmiştir[46].
Orta Afrika üzerindeki niyetleri ötedenberi bilinen İngiltere’nin buradaki faaliyetlerinin diğer Avrupa devletleri tarafından da dikkatle takip edildiği anlaşılmaktadır. Nitekim, Vadelay’ın işgali haberleri Berliner Tageblatt gazetesinin 4 Haziran 1894 tarihli nüshasında da yer almıştır. Gazeteye göre, Vadelay’ın îngilizler tarafından işgali, ilerde bölgenin işgali için bir başlangıç sayılacaktır. Buna engel olmak için Mısır’ın Sudan’ı tekrar idaresi altına alması büyük önem taşımaktadır. Gazetenin verdiği habere göre Mısır Hidiviyeti, İngiltere’nin baskısı karşısında Sudan’ı terketmeye mecbur olmuş ve reis-i nuzzâr olan Şerif Paşa’nın bütün itirazlarına rağmen Mısırlı asker ve memurlar geri çekilmiştir. İngilizlerin bu şekilde davranmalarının sebebi, bir fırsat bulup bölgeyi işgal etmek ve Orta Afrika’da sömürgeler kazanmak istemeleridir[47].
Bâbıâlî, Sudan konusundaki bu haberin doğru olup olmadığını öğrenmek üzere Ahmed Muhtar Paşa’ya bir mektup gönderdi[48]. Paşa’dan 2 Temmuz’da gelen cevapta Sudanlıların Hartum’u nasıl ele geçirdikleri ve Mısır’ın Sudan’ı terketmesi için İngiltere'nin yaptığı baskı anlatılıyordu. Buna göre reis-i nuzzâr Şerif Paşa, Bâbıâlî’den izinsiz toprak terk etmeye hak ve yetkileri olmadığını savunduğundan İngiltere’nin baskısı karşısında istifa etmek zorunda kalmıştı. Onun yerine geçen Nubar Paşa, burayı terk ve tahliye işlemlerini başlatmıştı. Ahmed Muhtar Paşa’ya göre İngilizlerin bu şekilde davranmaları Sudan’ın ekonomik verimliliğine duydukları ilgiden ve Osmanlı Devletinin Afrika’nın dörtte birine sahip olan nüfuzundan hoşlanmamalarından ileri geliyordu[49].
İngiltere, Vadelay’daki askerlerinin derhal geri çekileceğini bildirdiği halde hiçbir değişikliğin olmaması karşısında Osmanlı Devleti, bu durumdan rahatsızlık duymaya başladı. Hatta, Vadelay hakkmdaki görüşünü belirtirken İngiltere’nin Mısır’da bulunuşundan duyduğu memnuniyetsizliği de dile getirmeye çalıştı. Nitekim, II. Abdüihamid, 9 Temmuz 1894 tarihli iradesinde Vadelay’ın Osmanlı Devletinin bir parçası olduğunu ve İngilizlerin buraya bayrak çekmeye hak ve yetkileri olmadığını bildirdi. Padişahın irâdesinde yer verilen ikinci konu da Mısır’daki İngiliz varlığı idi. İngiltere, geçici olarak işgal ettiği Mısır’da hükümranlık hakkının OsmanlI Devletine ait olduğunu kabul ettiği halde, Mısır’daki orta alayda bir İngiliz bayrağı bulunduğu ve Hidiv’in bütün üzüntüsüne rağmen buna karşı koyamadığı haber alınmıştı. Eğer bu doğru ise, Mısır’daki Osmanlı hükümranlığı konusunda İngiltere’nin verdiği sözü tutmadığı anlaşılmaktaydı. II. Abdüihamid, bu konudaki endişelerini ifade ettikten sonra, meselenin açıklığa kavuşturulması için İngiltere’den bilgi alınmasını Sadrazam’dan istedi[50]. Ancak bizim araştırmalarımız sırasında bu konuda ne gibi gelişmeler olduğu tesbit edilememiştir.
Bâbıâlî’nin 12 Mayıs 1894 tarihli antlaşmayı protesto etme kararı sadrazam Ahmed Cevad Paşa tarafından 10 Haziran 1894’te Sultan II. Abdülhamid’e arzedilmiş ve bu konuda iradesi sorulmuştur[51]. Ertesi gün sadrazam yine padişaha müracaat etmiş ve görüşünü belirtmesini istemiştir[52]. Bunun üzerine 12 Haziran 1894’te sâdır olan iradede şu görüşlere yer verildi. “Vaktiyle Kongo hükümeti kurulurken, bölgede birçok müslüman yaşadığından bunların hıristiyan bir hükümet tarafından idare edilmesinin kabûlü, halkın dini hislerine dokunacağından bu konuda dini ve siyasî mahzur görülmüş ve bu sebeple Kongo hükümeti, devletimiz tarafından tasdik edilmemişti. Ayrıca Sultan Abdülaziz devrinde Hidiv İsmail Paşa tarafından Nubye, Sudan ve Kordofan tarafları asker ve memur gönderilerek keşf ve işgal edilmiş, İsmail Paşa’ya gönderilen fermanlarda bölgenin idaresinin Mısır’a ait olduğu belirtilmişti. Hatta buralara giden yabancı seyyahlar, Osmanlı Devleti bayrağı çekmedikçe emniyetle seyahat edemiyorlardı. Bu sebeple, Osmanlı Devletinin imtiyazlı eyâletlerinden olan Mısır ve mülhakatı üzerindeki hükümranlık haklarının inkârı mümkün değildir. Buna rağmen İngiltere’nin meşru hiçbir hakkı olmayan topraklar üzerinde mukavele yapması aslâ caiz değildir. Osmanlı Devleti eğer bu konuda sessiz kalırsa, bölge hakkında uygulanan muamele Mısır hakkında da uygulanmak isteneceğinden ve İngilizlerin bu arazileri işgal etmesi Mısır’ın geleceğini tehlikeye düşüreceğinden üzerinde önemle durmak gerekmektedir”. Bu antlaşmaya karşı çıkan diğer devletlerle birlikte hareket edilmesi tavsiye edilen iradede, Londra sefareti aracılığıyla İngiltere’nin bölgeyi istilasının protesto edilmesi ve antlaşma hakkında açıklama istenmesi emredildi. Ayrıca bu konuda nasıl hareket edilmesi gerektiği hususunda Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ’nın görüşünün alınması istendi[53] Bir gün sonra sadır olan bir başka iradede İngiltere’nin henüz protesto edil-mediğinin İstanbul’daki Fransız elçisi tarafından bildirildiği ve bunun gecikmesinin Mısır üzerinde bazı mahzurlar doğuracağı anlatılarak en kısa zamanda gereğinin yapılması emredildi[54]. 13 Haziran 1894’te Osmanlı hükümeti (Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ) de aynı istikamette karar aldı ve Almanya ile Fransa bu antlaşmayı protesto ettiklerine göre Bâbıâlî’nin de açıklama istemesi ve antlaşmayı kabul etmediğini bildirmesi kararlaştırıldı[55].
Bâbıâlî’nin açıklama istemesi üzerine Belçika Dışişleri Bakanı, îngiltere-Almanya arasında imzalanan antlaşmada (1890) bu bölgeden bahsedildiğini ileri sürerek Osmanlı Devletinin, İngiltere’nin buradaki hukukunu zımnen kabul ettiğini savundu. Buna karşılık Osmanlı Devletinin Brüksel sefiri İngiltere-Almanya antlaşmasının ne Osmanlı Devleti ne de diğer devletler tarafından onaylandığını hatırlattı[56].
Osmanlı Devletinin İngiltere-Belçika antlaşmasını protesto etmesine İngiltere’nin pek önem vermediği Londra’dan gelen bir telgraftan anlaşıldı ve İtalya’da çıkan Tribuna gazetesinde bu konuya dair bir yazı neşredil-di[57]. Öyle anlaşılıyor ki, daha önce Fransa ve Almanya’nın antlaşmayı protesto etmeleri ve bazı maddelerini iptal ettirmelerinden sonra İngiltere-Belçika antlaşmasının bir ehemmiyeti kalmamıştı. Bu sebeple artık uygulanması mümkün olmayan böyle bir antlaşmanın Osmanlı Devleti tarafından protesto edilmesinin etkili bir önemi olamazdı. Ancak Osmanlı Devleti yine de bu konunun incelenmesine çeşitli idari birimlerinde devam etmiş ve herhangi bir vesile ile kendisinin kabul ettiği toprakların işgal edilmesine müsaade etmemiştir. II. Abdülhamid, İngiltere’de protestoya neden önem verilmediğinin öğrenilmesini 1 Temmuz 1894 tarihli iradesiyle Sadrazama emretti[58]. Bâbıâlî, padişahın uyarılarım dikkate alarak İngiltere ve Belçika’nın protestoya tepkilerini Öğrenmeye çalıştı.
Sadrazamın 22 Temmuz 1894’te padişaha takdim ettiği arzında, Londra ve Brüksel’den aldığı habere göre İngiltere ve Belçika, imzaladıkları antlaşmada Osmanlı Devletinin hukukuna ve menfaatine aykırı birşey olmadığım iddia ediyorlardı. Bunun üzerine II. Abdülhamid, 23 Temmuz tarihli iradesiyle konunun Meclis-i Vükelâ’da görüşülmesini istedi[59].
İngiltere-Belçika Antlaşmasının Sonucu
İngiltere ve Belçika arasında imzalanan 12 Mayıs 1894 antlaşması, Fransa ve Almanya’nın reddi ve Osmanlı Devletinin haklarını ısrarla savunması ile neticesiz kaldı[60]. Ancak, sömürgeci devletlerin Afrika’daki faaliyetleri durmadı. Belçika himayesindeki Kongo Bağımsız Devleti, çok geçmeden Belçika’nın idaresine alınmak istendi[61]. Osmanlı Devleti böyle bir kararın Berlin Konferansına iştirak eden devletler tarafından nasıl karşılandığını araştırdı ve konuya olan ilgisini sürdürdü. Osmanlı Devletinin Avrupa’daki elçilerinden aldığı habere göre, Kongo’nun ilhakına Avusturya, Almanya, İngiltere ve İtalya’nın itiraz etmediği, Rusya’nın ise ilgisiz kaldığı anlaşılıyordu. Ayrıca, Fransa’nın bölge topraklarından en fazla yararlanma hakkının diğer devletlerce kabul edildiği görülüyordu. Osmanlı Mec- lis-i Vükelâsında 14 Şubat 1895 günü alınan kararda, bu konuda takip edilecek politika diğer devletlerin tutumuna göre belirlenmesi şeklindeydi[62]. Meclis-i Vükelâ’nın bu kararı üzerine Sultan II. Abdülhamid 25 Şubat 1895 tarihli iradesinde Fransa’nın bu konudaki görüşlerinin resmen öğrenilmesini istedi[63].
Bu dönemde Avrupa Devletleri arasında Orta Afrika topraklan üzerinde devam eden nüfuz mücadelesi özellikle Fransa ve İngiltere arasında cereyan ediyordu. Osmanlı Devletinin Güney Sudan topraklarındaki hukuku bilhassa Fransa tarafından destekleniyor ve İngiltere’nin bölgedeki nüfuzu önlenmek isteniyordu. Nitekim, 5 Nisan 1895’te Fransa Meclis-i A'yânı’nda Mısır ve Afrika konuları üzerinde yapılan müzakereler bu noktalara ışık tutacak mahiyettedir. Bu toplantıda Mösyö Lamarzil, Fransa Dışişleri Bakanı’na Nil vadisi ve havzası üzerindeki hukukun Mısır’a, Mısır’ın da İngiltere’ye ait olduğu konusundaki İngiliz iddiasının geçerlilik derecesini sormuş ve gerçekte Mısır’daki hükümranlık haklarının Osmanlı Devletine ait olduğu Paris (1856), Londra (1871) ve Berlin (1878) antlaşmalarında bütün Avrupa devletleri tarafından kabul edildiği halde İngiltere’nin bu iddialarının sebebini öğrenmek istemiştir. Fransa Dışişleri Bakanı bu soruya şöyle cevap vermiştir. “Nil havalisi üzerindeki Göller ülkesiyle Vâdi-ı Halfa arasındaki geniş arazi 2000 km.dir. Mütemehdi’nin idaresi altındaki bu bölgede hiçbir Avrupa devletinin nüfuzu yoktur. Mısırlılar, burayı uzun müddet işgal ettikten sonra kuzeye çekilmişler ve Emin Paşa da bölgeyi terketmeye mecbur olmuştur. Bugün Sudan’ın bu havalisi ile Ekvator boyunda Osmanlı Devletinin hükümranlık hakkı ve Mısır Hidiviyeti- nin nüfuzu vardır. Ingiltere 12 Mayıs 1894’te Belçika Hükümeti ile imzaladığı antlaşmada bu arazinin bir kısmının devamlı veya geçici olarak kiralanmasına muvafakat etmiştir. Ancak Fransa’nın antlaşmaya itiraz etmesi üzerine Kongo hükümeti kendisine ait kiralama işinden vazgeçmiş, Fransa da Ubangı-ı Ulyâ üzerindeki haklarını kabul ettirmiştir. Bunun üzerine İngiltere, 1890 antlaşmasında yer alan Yukarı Nil vadisi üzerindeki nüfuzunu ortaya atmış, ancak Fransa bu konuda hiçbir görüşmeye girmemiştir”[64].
28 Ağustos 1895’te Mısır Fevkalâde Komiseri Ahmed Muhtar Paşa, Royter Haber Ajansı’na dayanarak uzun süredir tartışma konusu olan bölge hakkında Babıâlî’ye yeni haberler gönderdi. Royter Ajansı’nın Kongo askerî kuvvetleri kumandanı Baron Dhanis’den naklen Londra’dan verdiği habere göre Kongo askerlerinden 1000 kişi, krup ve maksim toplarıyla donanmış olarak Lado’ya, 500 kişi de Kavallı’ya ulaşmışlardır. Kavallı, Albert gölünün güney ucundan yaklaşık 1,5 kuzeyde, Lado ise Nil’in 5 kuzey enleminde bulunmaktadır. Bu bölge, vaktiyle Hidiviyet’in idare ettiği topraklar arasında yer aldığından ve bu topraklarda Osmanlı Devletinin hükümranlık hakkı olduğundan Kongoluların bu saldırısı dikkat çekicidir. Ayrıca, Kongoluların Lado civarında Mütemehdinin askerleri ile çarpıştığı söylenmektedir. Ahmed Muhtar Paşa’nın son olarak bildirdiğine göre, Mısır’ın Orta Afrika ile karadan ve denizden hiçbir resmî alakası kalmadığından gelen haberlerin tahkiki mümkün olmamaktadır. Bu sebeple haberler, Avrupa’daki haber kaynaklarına dayanmaktadır[65]. Bu haberler üzerine Sadrazam, Hariciye Nâzın’ndan Kongo saldırısının doğru olup olmadığı-nın tahkik edilmesini istedi[66]. Hariciye Nezâreti’nin Belçika’daki Brüksel sefaretinden aldığı 5 ve 15 Ekim 1895 tarihli mektuplara göre bu haberler, Belçika kralının Paris’e yaptığı seyahatten hoşlanmayan İngiltere gazeteleri tarafından gündeme getirilmiş ve Kongo Devletinin herhangi bir saldırıda bulunmadığı anlaşılmıştır[67].
Bâbıâlî, Ahmed Muhtar Paşa’ya da 2 Eylül 1895'de bir mektup göndererek Kongo arazisinin önemli noktalarını gösterecek bir harita yaptırılmasını, bunun üzerinde çeşitli devletlerin el koydukları yerlerin belirtilmesini, önceleri Mısır Hidiviyeti’nin sınırlarının nerelere kadar ulaştığının işaretlenmesini istedi[68]. 21 Eylül'de Ahmed Muhtar Paşa, Kongo ve havalisinin o günkü durumunu gösteren bir harita göndermiş ve Meclis-i Vükelâ’da alınan bir kararla bu harita incelenmek üzere Seraskerliğe havale edilmiştir[69]. Daha sonraki gelişmeleri takip etmek ise, şimdilik mümkün olmamaktadır.
Bu konunun incelenmesi sırasındaki tesbitlerimize göre, bu dönemde Osmanlı Devleti, uzak bölgelerdeki sınırlarının korunmasında artık askeri gücünü ortaya koyabilecek ve bir müdahale yapabilecek durumda değildi. Bu sebeple dış politikasını Avrupa Devletlerinden kendisini destekleyenlere göre belirlemek ve sadece hukukî statünün korunması ile yetinmek mecburiyetinde idi. Ancak ilerde emsal gösterileceği endişesi ile Merkez’e çok uzak olan bir yerde bile hakkından vazgeçmeyen veya hak elde etmeye çalışan bir tutum takınan Osmanlı Devleti, daima müteyakkız olmuş ve her bilgiyi değerlendirmeye ve her haberi çeşitli mercilerden tahkik ederek kendi aleyhine olabilecek bir adım atmamaya çalışmıştır. Bunu yaparken bölgedeki idari haklarını söz konusu ettiği gibi, oralarda müslümanlann yaşadığını ileri sürerek onların hıristiyan bir idareye terkedilemeyeceğini savunmuştur. Aynı zamanda müslümanlann halifesi sıfatıyla hareket eden II. Abdülhamid, böylece hilâfet politikasını da değerlendirmek istemiştir. Güney Sudan’da meydana gelen olaylara gösterdiği yakın ilgi, bu dönemde son derece ihtiyatlı bir dış politika izleyen Osmanlı Devletinin kendi lehine olabilecek her meseleden yeterince yararlanmak istediğini göster-mektedir[70].
BELGELER
— I —
Hatt-ı İstiva Eyâletinin Kongo Hükümeti Tarafından ilhak Edildiğine Dâir Correspondance Politik Gazetesinin Haber ve Yorumu
Bâbıâlî
Dâire-i Sadâret-i L'zmâ
Divân-ı Hümâyûn
Vilâyât-ı Mümtâze ve Muhtâre Kalemi
Viyana'da çıkan Correspondance Politik gazetesinin 27 Ağustos 893 tarihli nüshasında İskenderiye’den aldığını bi’l-beyân neşr eylediği mektubun tercümesi suretidir.
Belçika hey’et-i seferiyyesinin Mısr-ı Ulyâ’ya muvasalatı, bundan evvel Emin Paşa tarafından idâre olunan Hatt-ı İstiva Eyâletinde tcmekkün ve takarrür niyetinde bulunması, Eyâlet-i mezkürenin Kongo hükümeti memâlikine ilhâkı hukuk-ı umûmiye nokta-i nazarıyla şâyân-ı kabul müdür? Ve Hidiviyyet bunu protestosuz kabul edebilir mi? meselesini çıkarmışdır. Burada işbu suallere nefy ile cevab ve- rilmekde ve binâenaleyh Afrika müstemlekâtı hakkında Berlin'de içtimâ edüp senesi Teşrinisânisinin onbeşinden 1885 senesi Şubatının yirmi yedisine kadar imtidâd eden konferansa iştirak etmiş olan devletler nezdinde protesto edilmek meyli meşhûddur. Mezkûr protesto evvel be-ewel şu noktaya mübtenîdir ki. Hatt-ı İstivâ Eyâleti sâhibsiz olmayup Hıtta-i Mısriyye’nin eczâ-yı mütemmime- sinden biridir. Zira işbu eyâlet bundan yirmi sene evvel asâkir-i Mısriyye tarafından zabt u teshir ve o vakitdenberü memûrin-i Mısriyye cânibinden idâre oluna- gelmişdir. Vâkıâ Hatt-ı İstivâ Eyâleti ile Mısır beynindeki münâsebât Sudan’ın şû- riş-i daimîsi hasebiyle el-yevm münkati bulunmuş ise de bundan biraz vakit evveline gelinceye kadar taraf-ı Hidîvî’den mansûb Emin Paşa ile Selim Bey tarafından idâre olunmakta idi. Ne Emin Paşa ne de Selim Bey hiçbir vakit hükümdar sıfatıyla tanınmamış oldukları cihetle bunlar Mısır ile doğrudan doğruya mevcüd olan münâsebâtın inkıtâıyla beraber eyâlet-i mezkûreyi ancak Hidiv ile Hidiv’in metbûu olan Saltanat-ı Scniyye nâmlarına olarak idâre edebilmişlerdir. Binâen alâ zâlik Devlet-i Aliyye ile Hidiviyyet-i Mısriyye Berlin Konferansının 31 Kânunısâni tarihli ıctimâında Amerika müstemlekâtına dâir ittihâz etdiği karar mûcebin- ce Hatt-ı İstivâ Eyâleti üzerinde hukûk-ı kâffe-i tasarrufiyyeye mâlikdirler. Salta- nat-ı Scniyye ile Hidiviyyet-i Mısriyye’nin Sudan-ı Şarki ve Hatt-ı İstivâ Eyâleti üzerindeki hukûkunu hiçbir vakitde terketmemiş oldukları ve hukûk-ı mezkürenin icrâsınca hâsıl olan fasılanın ise Hidiviyyet-i Mısriyye’nin hatâsından neş’et etmeyüp münhasıran İngiliz işgâlinden münbais olduğunu unutmamalıdır. Ahvâl-i meşrûhaya nazaran Mısınn hakkı pek sarih olup Kongo hükümetinin yani Belçika’nın Hatt-ı İstiva Eyâletini ilhaka salâhiyeti ise bilakis pek meşkûkdur. Zira Kongo Hükümeti Berlin Konferansının 9 Şubat 85 tarihli kararı mûcebince bi-ta- raf hükümet tabiriyle umûm devletlerin himâyesi tahtına vaz edilmiş ve hududu sûret-i vâzıhada kararlaşmışdir. Binâenaleyh hudûd-ı mezkûre aneak yeni muâhe- dât-ı düveliyye ile ta'dîl edilebilür. Vâkıâ Mısır’ın müddeiyyât-ı meşrûasının cânib-i hükümet-i seniyyeden tervîc edilüp edilmeyeceği ve ne müddet terviç olunacağı şimdilik buraca ma lûm değil ise de Said Paşa’nın Berlin Konferansında ve husûsan 1884 senesi Kânunıevvelinin biri târihlü ictimâında gösterdiği tavr u ha- reketden anlaşıldığına göre Devlet-i Aliyye vasati Afrika işlerine pek de nazar-ı bî- kaydî bakmamaktadır. Eger Belçika’da Hatt-ı İstiva Eyâletinin Kongo Hükümeti memâlikine ilhakı tasavvuru hakikaten mevcûd ise bütün Mısır meselesinin yeni-den meydana çıkmasını men etmek müşkil olacakdır.
(BOA. Mümtâze-i Mısır, nr. 5/A, 135, iç sıra, 8)
II
Bâbıâlî Hukuk Müşaviri Gabnel’ın İngiltere ve Belçika Arasında Yapılan Antlaşma İle ilgili Mütalaası
Bâbıâlî
Dâire-i Hâriciye
İstişare Odası
İngiltere ve Kongo hükümetleri arasında Brüksel’de akdolunan mukavele hakkında Mısır Fevkalâde Komiseri Devletiü Ahmed Muhtar Paşa hazretleriyle cereyan eyleyen muhâbere evrâkı şeref-vâkı'-ı emr-i âlî-i hazret-i sadâretpenâhi mûcebince mukavele-i mezkûre ile birleşdirilerek arız u amik tedkik ve mütalaa olundu.
2 Haziran 94 tarihiyle takdim kılınan Fransızca mütâlaanâmede dahî mücmelen arz olunduğu veçhile bir memleketin âhara icar veya terk olunabilmesi mûcir veya târikin o memleket üzerinde hukûk-ı tasarrufiyyesinin sâbit bulunma-sına mütevakkıfdır. İngiltere hükümetinin mezkûr mukavele ile Kongo hükümeti-ne îcâr eylemek istediği Nil-i Ulyâ cihetindeki arazi üzerinde hukûk-ı tasarrufıyye- sine dâir şimdiye kadar hiçbir sened görülmemişdir. Halbuki Hidiviyyet-i Mısriy- ye tarafından Gordon ve Emin Paşalar ve şâir ümerâ kumandasında Asakir-i Mıs- riyye-i Şâhâne i zâmiyle Vâdi’l-ulyâ ve hatta Albert gölüne kadar işgal edilmiş ol-duğu gibi Berlin Afrika Konferansında Saltanat-ı Seniyye murahhasının Nil Vadisi üzerinde hukûk-ı saltanat-ı seniyyeyi muhâfazaten bi’d-defeât der-meyân eyleyüp protokollerde münderic bulunan kuyûd-ı ihtirâziyyeye mebnî Hükümet-i seniyye- nin arâzi-i mezkûrede daha ziyâde hakkı olmak lâzım gelür. Bâ-husûs ki mezkûr konferans sened-i umûmîsiyle mevzû-ı kâide mûcebince bir devletin Afrika’da işgal-i arazi edebilmesi o arazide âkıd hükümetlerden hiç birinin alâkası olmamasına vabeste olup halbuki Nil-İ Ebyaz’ın Mısır ile irtibâtı noktasınca arâzi-i mezkû- re üzerinde Hükümet-i Mısriyye’nin alâkası âşikârdır. Şu ahvâl pîş-i nazara alın- dıkda mukâvele-i mebhûse âkıdeynden birinin temellük-i sahih ile mülkü olmayan bir araziyi îcar ve taraf-ı diğerin de böyle bâtıl bir icâreyi kabul etmesinden ibâret demek olmasına göre bunun hükmü yalnız âkıdeyne şâmil ve binâenalyh Hukuk-ı Saltanat-ı Seniyyeyi gayr-ı muhill olmak tabiîdir. Ve diğer tarafdan hükümeteyn-i mezkûreteyn beyninde mezkûr mukâveleye müteferrian teâtî kılınan notalarda Devlet-i Aliyye ile Hidiviyyetin Nil-İ Ulyâ vâdisi hakkındaki metâlibine tarafeyn-i âkıdeynin vâkıf oldukları muharrer olup bu sûret-i ifâde mübhemiyyet- den âzâde olmamakla beraber oraları ba de’l-işgal tahliye etmiş olan Hükümet-i Mısriyye tekrar taht-ı işgale almak ister ise mukâvele-i mebhûsenin buna mâni olamayacağı sûretinde telakki edilebilür. Ancak bu babda âkıdeynden izâhât talebiyle bu nokta-i mühimme hakkında nokta-i nazarımıza muvâfık sûret-i tefsîriyye resmen takarrür etdirilmez ise ilerüde mezkûr noktanın mübhemiyyetinden ve Hükümet-i Seniyyenin sükûtundan bi’l-istilâde o havâlideki hukûkdan keff-t yed iddiâsının ortaya konulması muhtemeldir. Nil nehrinin menbaına doğru sulan ke- silüp Mısır’a îrâs-ı zarar edilebilmek ihtimâline dâir Paşa-yı müşârün-ileyhin der- meyan eyledikleri mütâlaâta gelince, ma lûm-ı âlî olduğu üzere bin sekiz yüz on- beş târihinde műn akid Viyana Kongresinde enhâr-ı müştereke hakkında vaz olunan ve muahharen birçok mukâvciâtla te’yîd kılınan kâide-i umûmiye mûcebince bu misillü enhâr-ı müşterekenin yalnız sâhildâr olan devletlerin değil hattâ umûm hükümetlerin tebeasîçün küşâde tutulmasına ve bunlann ticâret ve seyr-i setâini- nin serbestliğine mâni olacak ahvâlin izâlesi alâkadar devletlerle senedde taht-ı karâra alınmakda bulunmasına ve düvel-i müştereke-i medeniyyeye taalluk eden mevâdda menfaat-i husûsiyyeden ziyâde hidmet-i medeniyye ve menfaat-i umû- miyyeye atf-ı âmâl eylemekde bulunmalanna göre Nil’in menbaı Avrupa düvel-i m ütemedd i nesi nd en birinin elinde bulundukça Paşa-yı müşârünileyhin dermeyân eyledikleri mehâzîre ne hukuk ve ne de ahvâl-i câriye noktalarından pek de imkân görülemediği gibi Nil menbamdaki Avrupa müstemlekâtının murür-ı zamanla Amerika hükümetleri gibi kesb-i istiklâl eylemeleri ihtimâl-i baîdine karşu dahi böyle Afrika ortasında Avrupa devletlerinin hâkimiyetinden kurtulabilmek için oradaki akvâmın tarik-i medeniyetde kat‘-ı mesafe eylemeleri lâzım gelüp o hal ise medenî hükümetlerin Nil gibi menâfiden umûmun istifâde edeceği bir tarik-i servet hakkında îrâs-ı zarar mütahammil görünmez. Mâmâfıh Avrupa devletleri Afrika’da dâire-i nüfûzlannı temdîd yolunda son zamanlarda akd eylemekde olduktan mukâvelât ile Afrika’nın taksîm-i âtisini şimdiden tehyie etmekde olmalanna göre birçok ahâli-i islâmiyeyi hâvi bulunan kıt'a-i mezkûrede gerek Mısır ve gerek Trablusgarb ve Bingazi cihetlerinden büyük bir menfaat ve mevkii hâiz bulunan Saltanat-ı Seniyyenin dahi dâire-i nüfûzunu sûret-i kat'iyyede ta'yîn eyleyerek düvel-i müşârünileyhimin teşebbüsât-ı âtiyesine karşu kendüsüne şimdiden ta yîn-i mevki buyurması elzemdir. Ancak bu sûretle ta'yîn olunacak dâire-i nüfûz Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya ve Kongo hükümetlerinin dâire-i nüfuzuyla hem-hu- dûd bulunacağından nereye kadar şâmil ad edilmesi lâzım geleceğinin ta yini muktazî ve bu ise tedkîkat-ı coğrafıyyeye mütevakkıfdır. Binâenaleyh bir tarafdan bu babda tahkikât-ı lâzıme-i fcnniyye icrâsıyla neticesine göre o havâlinin umûmu hakkında Berlin kongresi sened-i umûmîsini imza eden devletler nezdindc te- şebbüsât icra ve diğer cânibden Zeyla ve Massava hakkında olduğu gibi metrû- kiyyet iddiasının önünü almak içün mümkin olduğu halde iktizâ eden yerlere hey’et-i keşfiyye i'zâm edilmek üzere şimdilik mezkûr mukavelenin hükümet-i se- niyyece mu'teber addedilmeyeceğinin ve vaktiyle Asâkir-i şâhâne tarafından işgal veya Memûrin-i Mısriyye tarafından keşf edilmiş olan havali üzerindeki hukuk-ı saltanat-ı seniyyenin mahfûz idüğünün Ingiltere ve Kongo hükümetlerine tebliği münâsib gibi vârid-i hâtır oluyor ise de icrâ-yı İcâbı menût-ı re'y-i âlî bulunmuş- dur. Enir u fermân hazret-i men lehü'l-emrindir. Fi 5 Zilhicce sene 311 ve fi 28 Mayıs sene 310.
Bâbıâlî Hukuk Müşâviri
Gabriel
(BOA, YEE, kısım 5, evrak 21 15, zari 83, karton 2, iç sıra 3)
— III —
Hatt-ı İstiva Eyâletinin idâri durumu hakkında Ahmed Muhtar Paşa nın mektubu
Makâm-ı Celîl-i Sadâret-i Uzmâya
Ma rûz-ı çâker-i kemîneleridir
Zîver-i mefânk-i tazim u tekrim olan 14 Ramazan 311 tarihli ve bir numaralı emimâme-i sâmî-i hazret-i sadâretpenâhîlerinde Hidiv-i esbak İsmail Paşa haz-retlerinin hidiviyyeti hengâmında Darfur ve Hartum ve mevâki-i şâire Asâkir-i Mısriyye-i Şâhâne marifetiyle feth u zapt ile tasarruf ve idâresi Mısır’a ilhâken İh-san buyurulduğu ferâmin-i âliyede tasrih ve beyân buyurulmuş olmasıyla kıt'a-i mezkûreye ba zı taraflardan ve Kongo cihetinden tecâvüze meydan verilmeyerek hudud-ı Mısriyye’nin muhâfazasına itinâ edilmesi lüzûmunun bâ-irâde-i seniyye-i hazret-i pâdişâhi Hidiviyyet-i Celîle’ye tebliğ buyurulduğundan taraf-ı âcizânemden de o yolda muâmele-i lâzime icrâsı emr u irâde buyurulmuşdur.
Muhâfazası müterettib-i uhde-i bendegânem olan hukük-ı mukaddese-i devlet içün âcizlerince tasavvur edilen tarik-i tevessül 28 Şa'ban 311 tarihli ve altı yüz kırk altı numaralı arîza-i çâkerânemde dermeyân olunan haritanın elde edilmesiyle tavazzuh edeceği ve binâenaleyh müsmir olacağı zannındayım. Çünki 16 Şa'- ban tarihli emirnâme-i sâmi-i hazret-i sadâretpenâhîlerinde Kongo Hükümetinin Sudan’a doğru ilerlemek istediği cihetlerin Mısır’a taalluku olup olmadığı istifsar buyurulmuş idi. Buna dâir olan mütâlaât arz edilebilmek üzere idâre-i Mısriy- ye’ye geçen arâzi neden ibâretdir. Evvel emirde ânı bilmek içün bu bâbda sahih ve resmî haritanın elde edinilmesi lüzumunun cevâben takdim kılınan arîza-i mezkûrede dermeyin olunması mütâlaât-ı âtiyeden neş’et ctmişidi. Zira 21 Zilhicce 1256 tarihli lermân-ı âlî ile Nûbye, Darfur, Kordofan ve Sennâr kıt'alannın Mısır’a ilhâken idaresi Mehmed Ali Paşa'ya verilmiş ve 12 Muharrem 1283 tarihli fermân ile de ma'a mülhakât Massava ve Sevâkin kaimmakamlıkları ve 27 Cumâ- delûlâ 1292 tarihli hatt-ı hümâyun ile Zcyla‘ iskelesi İsmail Paşa hazretleri idaresine bırakılmış olduğu ma'lûm ise de ahiran Hidiviyyet-i Mısriyyc Sudan içinde ve Hatt-ı İstivâ’ya doğru tevsî ve tesis-i idare ederek oraları fersah fersah ilerü geçüp Dcvlet-i Aliyye nâmına daha bir hayli yerleri taht-ı inzibâta almış olduğu ve bu defa taarruz edilmek istenilen yerler ise o yerler içinde bulunmuş olacağı cihetle hudüd-ı Mısriyye o cihetden nerelere kadar vâsıl olabilmişdir. Buralarına dâir devletçe bir ma lûmat-ı sahîha ve hakikiyyenin fikdânı mütâlâası arîza-i mezkûre- nin takdimine esas idi. Bu esas bilinmedikçe temhîd ve te’yîd-i müddcânın kesb-i kuvvet edemeyeceği ve belki kabil olamayacağı zann-ı âcizlerince hâlâ bakidir. Çünki Mısır’a merbût Sudan mülhakatını yalnız eyâlât-ı erbaa-i mezkûreden ibâ- retdir der isek pek mühim olan Hatt-ı İstiva Müdiriyyeti gayb edilmiş olur. Hâsılı Sudan’ın hâl ve istikbâline müteallik olan mütâlaât hep öyle resmî bir haritanın elde edinilmesiyle tehassün ve kesb-i kuvvet edeceği re’yinde olduğum muhât-ı ilm-i sâmî-i hazret-i sadâretpenâhîleri buyuruldukda ol babda emr u ferman haz- ret-i veliyyüTemrindir. Fî 27 Ramazan 311, fi 23 Mart 310.
Mısır Fevkalâde Komiseri
Gâzi es-Seyyid Ahmed Muhtar
(BOA, Mümtâze-i Mısır, nr. 5/A, 135, İç sıra 21)
- IV -
İngiltere ile Belçika arasında imzalanan antlaşmanın geçersiz olduğu ve protesto edilmesi gerekliği konusunda II. Abdülhamıd’ın irâdesi
Yıldız Saray-ı Hümâyunu
Baş Kitabet Dâiresi
8354
İngiltere ve Belçika hükümetleri beyninde Kongo’ya müteallik akd olunan mukavelenameye dâir Londra ve Madrid ve Brüksel ve Berlin sefâret-i seniyyele-rinden gelen telgrafnâmeler ve tahrirât ile Almanya Sefâretİ tercümanının sefiri nâmına kırâat eylediği telgrafnâmenin takdimini ve bunların mündericâtına ve Fransa hükümeti tarafından dahî ol babda temhîd-i i tirâzât edilmiş olmasına na-zaran mezkür mukavelenameye müteferrian İngiltere ve Belçika hükümetleri ara-sında teâtî edilen notaların Nil-i Ulyâ vâdisine âid fıkra-i mübhemesinden dolayı hükümet ey n-i müşarünileyh i mâdan taleb-i izâhât olunması ve bu mukavetenâme şimdilik mu teber addedilmeyeceğinin ve vaktiyle Asâkir-i Mısriyye-i Şâhâne canibinden işgal yâhud memûrîn-i Mısriyye tarafından keşi olunmuş olan havali üzerindeki hukûk-ı saltanat-ı seniyyenin mahfuz idüğünün dahî sûret-i müessirede tebliğ ve ihtâr kılınması hakkında tekrir-i istizanı hâvi 7 Zilhicce 311 tarihli ve 4356 numaralı tezkire-i husûsiyye-i sadaretpenâhîleri melfûllanyia lede’l-arz man- zûr-ı âlî buyuruldu. Afrika’da Kongo Hükümeti teşekkül eylediği zaman çünki orada birçok nüfûs-ı İslâmiyye sakin olarak bunların bir hıristiyan hükümet tarafından idare edilmesi husûsunun Makam-ı Celîl-i Hilâfet-i Uzmâ'dan tasdik bu- yurulması nüfûs-ı mezkûrenin hissiyyât-ı dîniyyelerine dokunacağı cihetle bu babda dînî ve siyâsî mahzûr mütâlaa edilüp Hükümet-i mezkürc cânib-i Saltana- t-ı Seniyye’den tasdik buyurulmamış olmasına ve cennet-mekân Sultan Abdülaziz Han hazretlerinin ahd-i saltanatlarında İsmail Faşa Hazretleri Hidiv-i Mısr iken Nubye ve Sudan ve Kordofan taraflarına Asâkir-i Mısriyye-i Şâhâne ve Memûrîn-i Mısriyye gönderilerek oraları işgal ve keşf edilüp Hidiviyyet-i Celîle-i Mısriyyeye ilhak ve mahâll-i mezkûrede birçok emâkin-i askeriyye ve emîriyye ve cevâmi-i şerife ve şâire inşâ olunmuş ve müşarünileyh İsmail Paşa hazretlerine i tâ buyurulmuş olan fermân-ı âlîlerde dahî mahâll-i mezkûrenin idâre-i Mısriyye’ye aidiyeti musarrah bulunmuş olduğu ve hatta o cihetlere giden seyyâhîn-i ecnebiyyenin Dcvlet-i Aliyye sancağı keşide eylemedikçe emniyetle seyâhat edemedikleri umûr-ı ma lûmeden bulunduğu cihetle Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye’nin bir eyâlet-i mümtâzesi olan Mısır hatasıyla beraber müteferriâtından olan mahâller dahî eczâ- yı mütemmime-i Saltanat-ı Seniyyeden olarak mahâll-i mezkûre üzerinde dahî derkâr olan hukûk-ı hükümrânî-i Hazret-İ Hilâfetpenâhî gayr-ı kabil-i i'tirâz bu-lunmuş iken İngiltere hükümetinin üzerinde hukük-ı meşruası olmadığı arâzi-i mezkûreyi isti'mâlen akd-i mukavele eylemesi aslâ câiz olamayacağı ve gerçi hıt- ta-i Mısriyye İngiltere’nin işgal-i muvakkati altında ise de Saltanat-ı Seniyyenin Mısır üzerindeki hukûk-ı hükümrânîsi baki ve İngiltere hükümeti dahi dâhil oldu-ğu halde bilcümle devletler tarafından ahden musaddak olarak binâenaleyh zikr olunan mahallerin dahî hükümet-i seniyyeye olan âidiyyeti halelden masûn oldu-ğu ve İngiltere hükümetinin hareket-i vâkıasına sükut ile mukabele edildiği halde mahâll-i mezkûre hakkında icrasına teşebbüs olunan muâmele Mısır hakkında dahî tatbik edilmek istenileceği ve İngilizlcr tarafından arâzi-i mezkûreye İstilâ edilmek istenileceği ve İngilizier tarafından arâzi-i mezkûreye istilâ edilmesi kıt'a-i Mısriyye’nin âtisini diğer cihetlerde hâl-i tehlikeye vaz eyleyeceği derkâr bulun-masına mebnî bu madde fevkalâde ehemmiyetle telakki edilmeğe şâyân olduğundan ve bu hususda mu teriz olan düvel-i şâire ile birlikde hareket olunmak daha münâsib ve Londra Sefâret-i seniyyesi vâsıtasıyla İngiltere hükümetinin mahâll-i mezkûreye istilâsına mukabil protesto ve mukavelenâme-i mezbûr hakkında dahî hükümeteyn-i müşârünileyhimâdan taieb-i izâhât edilmesi muvâfık-ı maslahat olacağından bu babda ne yapılmak ve ne yolda hareket olunmak lâzım geleceğinin Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ’ca müsâraaten bi’l-etrâf teemmül ve müzâkeresiyle ittihâz edilecek karârın bâ-mazbata arz-ı atabe-i ulyâ kılınması muktezâ-yı irâde-i se- niyye-i cenâb-ı Hilâfctpenâhiden bulunmuş ve evrâk-ı ma rûza takımıyla leffen iâde kılınmış olmağla ol babda emr u ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir. Fî 8 Zilhicce 311 ve lî 31 Mayıs 310.
Serkâtih-i hazret-i Şehriyâri
bende
Süreyya
(BOA, Mısır İrâdeleri,nr. 1595)
— V —
İngiltere ve Belçika arasında Kongo ile ilgili olarak imzalanan antlaşma ko-nusunda Meclıs-ı Mahsûs-ı Vükelâ nın Mazbatası
Bâbıâlî
Meclis-i Mahsûs
2849
İngiltere ve Belçika hükümetleri beyninde Kongo’ya müteallik akdolunan mukavelenameye dâir Londra ve Madrid ve Brüksel ve Berlin sefâret-i seniyyele- rinden gelen telgrafnâmelcr ve tahrirât ile İngiltere sefareti tercümanının sefiri nâ-mına kırâat eylediği telgrafnâmenin takdimini ve bunların mündencâtına ve Fransa hükümeti tarafından dahi ol bâbda temhîd-i i tirâzât edilmiş olmasına na- zaren mezkûr mukavelenâmeye müteferrian İngiltere ve Belçika hükümetleri ara-sında teâtî edilen notaların Nil-i Ulyâ vadisine âid fıkra-i mübhemesinden dolayı hükümeteyn-i müşârünileyhimâdan taleb-i İzâhât olunması ve bu mukavelenâme mu'teber addedileceğinin ve vaktiyle Asâkir-i Mısriyye-i Şâhâne cânibinden işgal ve memûrin-i Mısriyye tarafından keşf olunmuş olan havali üzerindeki hukûk-ı Sahanat-ı Seniyyenin mahfûz olduğunun sûret-i müessirede tebliğ ve ihtar kılınmasını hâvi olan tezkire-i husûsiyye manzûr-ı âlî buyurularak Afrika’da teşekkül eden Kongo hükümeti ba zı mütâlaât-ı mühimme ve siyâsiyyeye mebnî cânib-i Saltanat-t Seniyyeden tasdik buyurulmuş ve mukaddema Nubye ve Sudan ve Kordofon taraflarına Asâkir-i Mısriyye-i Şâhâne ve memûrin-i Mısriyye gönderilerek oraların işgal ve keşf edilüp hıtta-ı Mısriyye’ye ilhâk ve mahâll-i mezkûrede birçok emâkin-i askeriyye ve emîriyye ve cevâmi-i şerife vesâire inşâ olunmuş ve Hidiviyyet-i Mısriyye’ye i'tâ buyurulan fermân-ı âlîlerde zikr olunan mahallerin idâre-i Mısriyye’ye âidiyyeti musan-ah olup Devlet-i Aliyye’nin bir eyâlet-i mümtâ- zesi olan Mısır hıttasıyla beraber müteferriâtından olan mahaller üzerinde derkâr bulunan hukük-ı hükümrânî-i hazret-i Hilâfetpenâhî gayr-ı kabil-i i tirâz bulunmuş iken İngiltere hükümetinin hukûk-ı meşrûası olmayan arâzi-i mezkûreyi isti - mâlen akd-i mukavele eylemesi caiz olamayacağı ve Saltanat-ı Seniyye’nin Mısır üzerinde olan hukûk-ı hükümrânîsi İngiltere Devleti dahi dâhil olduğu halde bilcümle devletler tarafından ahden musaddak olduğuna binâen zikr olunan mahallerin Hükümet-i Seniyye’ye âidiyyeti halelden masûn olduğu ve İngiltere hükümetinin hareket-i vâkıasına sükût ile mukabele edilür ise Hıtta-i Mısriye hakkında âtiyen mehâzîr-i siyâsiyyeyi mûcib olacağı cihetle bu madde fevkalâde hâiz-i ehemmiyet olduğundan bu husûsda mu'teriz olan düvel-i şâire ile beraber hareket olunmak ve Londra seiâret-i scniyyesi vâsıtasıyla İngiltere hükümetinin mahâll-i mezkûrcye istilâsına mukabil protesto ve mezkûr mukavelename hakkında hükümeteyn-i müşârünileyhimâden izâhât taleb edilmek muvâfık-ı maslahat olmasıyla bu babda ne yapılmak ve ne yolda hareket olunmak lâzım geleceğinin bi’l- etrâf teemmül ve müzâkeresiyle ittihâz edilecek karann bâ-mazbata arz-ı atebe-i ulyâ kılınması emr u ferman buyurulduğunu mübelliğ tezkire-i husûsiyye meyâ- ne-i bendegânemizde mütalaa ve îcâb-ı hâl vaz -1 mevki-i müzâkere edildi. Tedkî- kât-ı vakıaya göre zikr olunan Kongo mukavelesi ile İngiltere hükümeti Vâdi-i Ul-yâ cihetini icar etmiş ve mahall-i mezkûr ile Hatt-ı İstivâ Eyâlâtı esasen Mısır’a âid bulunmuş olduğunu ve İngiltere Devleti buralardaki hukük-ı Saltanat-ı Seniy- ye'yi tasdik ve Belçika Hükümeti dahi bu madde hakkında Devlet-i Aliyye’nin ar-zusu hilâfına hareket olunmayacağını tebliğ etmiş oldukları halde mahall-ı mezkûrun îcâr ve istîcân hakkında mukavelenâme akdi hukûk-ı hükümrânî-i Saltanat-ı Seniyye’yi muhill olacağına ve Almanya ve Fransa devletlerinin protesto eyledikleri Hariciye Nezâretinin cümle-i iş ânndan bulunduğuna mebnî Hükümet-i Seniyyece dahi İngiltere ve Belçika devletlerinden taleb-i izâhât olunmakla beraber yapılan mukavelenin Devlet-i Aliyye’ce mu teber olmadığının tebliği ve alınacak cevâba göre iktizâsının bi’l-müzâkere arz-ı atabe-i ulyâ kılınması muvâfık-ı hâl ü maslahat görünmekle bu sûret nezd-i âlîde rehîn-i kabul olduğu halde Londra ve Belçika sefaret-i seniyyesine tebligât-ı lâzime icrasının Hâriciye Nezâreti’ne havâle olunacağı muhât-ı ilm-i âlî buyuruldukda ol babda ve kâtıbe-i ahvâlde emr u ferman Hazret-i veliyyü’l-emr efendimizindir. Fi 9 Zilhicce 311, fi 1 Haziran 310.
İmzalar
(BOA, Mısır İrâdeleri, nr. 1592, lef. t)
— VI —
Sudan ’dakı Mısır idaresinin kaldırılmasını isleyen İngılızlerin maksatları ko-nusunda Ahmed Muhtar Paşanın görüşlerini ihtiva eden mektub
Makâm-ı Celîl-i Sadâret-i Uzmâ’ya
Macrûz-ı çâker-i kemîneleridir.
İngiltere Devleti tarafından Sudan’ın terki hakkında vukubulan taleb-i kat'îye karşu reis-İ nuzzâr-ı sâbık müteveffa Şerif Paşa’nın i'tirâzât-ı şedîdesine bakılma- yup asâkir ve memûrin-i Mısriyye’nin Sudan’dan geri celbedildiğine dâir Berliner Tageblatt Gazetesinin 4 Haziran 94 tarihli nüshasında Kahire’deki muhbirine atfen görülen neşriyâtdan bahisle Hidiviyyet-i Mısriyye’ce fi’l-vâkî öyle bir teklif vu- kubulmuş mudur ve vukubulmuş ise ne muâmele cereyân etmişdir. Bu babda olan ma lûmât-ı çâkerânemin arz u iş ânnı âmir 26 Zilhicce 311 tarihli ve altı numaralı tezkire-i sâmiye-i Sadâretpenâhîleri zîb-efzâ-yı cnâmil-i ta'zîm oldu. İngiliz işgalinden evvelce esbâb-ı adîde neticesi olarak ser-zede-i zuhûr olan Sudan kıyâ- mının Mısır’ın Delta kısmındaki Urâbî Paşa vukuatı hasebiyle teskinine Hidiviye- t-i Mısriyye’ce vakit bulunamayup işgali müteâkib Abdülkadir Paşa kumandası ve İngiliz hey’et-i askeriyyesinin inzimâm-ârâsı ile sevk olunan kuvve-i Mısriyye’nin dağınık ve gayet yolsuz bir halde sevk ve idâre olunmasından dolayı vukuât-ı müteaddideden sonra nihayet İngilizli Gordon Paşa’nın bir fırka-i askeriyye ile Hartum’da kapanup kalması ve kuvâ-yı sâirenin taraf taraf mağlub-ı müteşettit olması üzerine İngilizler tarafından gûyâ Gordon’un tahlîsi içün bir ordu şevkine kalkışılarak bu da yan yolda iken Hartum Sudânîler eline geçmesiyle İngiliz ordusu da gerü çağırıldığını müteâkib Sudan’ın terk ve tahliyesi meselesi İngilizler tarafından ortaya sürülmüş ve o sırada riyâset-i nuzzârda bulunan müşârünileyh Şerif Paşa merhûm da hudûd-ı salâhiyetlerine düstûr-ı hareket olan fermân-ı hümâyun ahkâm-ı celîlesince arâzi terkine salâhiyet ve hak ve kudretleri olmadığı ve keyfiyetin Bâbıâlî’den istîzânı lüzûmu cevâbını verdiği halde Hıtta-i Mısriyye’de İngiliz işgali devam etdikçe İngiltere efkânna hidmet etmeyecek kimselerin işbaşında duramayacaktan İngilizler tarafından müheddidâne sûretle dermeyân olunmasıyla Paşa-yı müşârünileyh riyâsctden bi’l-isti ta yerine Nubar Paşa gelüp der- akab Sudan’ın idâresine Hidiviyyet’in muktedir olamayacağını bi’l-i'lân terk ve tahliyeye müsâraat olunmuş ve Dongola ile Vâdi Halta arasındaki mevâkii bi’t- tedrîc hattâ askeri şimendöfer hatunı bile terk ve tahrib ile idâre-i mahalliye-i Mısriyyeyi şimdiki halde hudûd denilmek istenilen ondokuz derece arz-ı şimâlîsi- ne kadar darlatdınlmışdır. Sudan’ın aktâr-ı istivâiyyesiyle cihât-ı şarkiyye ve vasa- tiyyesindeki isti'dâd-ı umrân ve servet-i tabîiyyenin vaktiyle idâre-i Mısriyye’ce edilen keşfiyyât ve fütûhât ile seyyahın raporlanndan İngilizlerce ma'lûm ve Hilâ- fet-i kübrânın Afrika’nın rub una karib bir kısmında ve vahdet-i kelimeden nâşi cihât-ı sâiresinde tevsî-i dâire-i satvet eylemesi mahsûd olarak bu babdaki menviy- yât-ı harisânelerinin tatbîkatîçün mukaddime-i teşebbüsleri Sudan-ı Mısrî-i Osmâ- nî’yi Hidiviyyet-i Celîleden tefrik ile zaman ve mekân ve imkândan bilâhıre istifâde etmek emelinde olduktan egerçi detatir ve evrakın merkez-i memûriyyet-i âcizî- de bırakılması hasebiyle kat'î değil ise de bu babda 7 Rebî ülâhır 303, 6; ve 17 Cumâdelâhıra 303, 24; ve 8 Receb 303, 34; ve 7 Şevval 304, 168; ve 12 Rebî'ülâhır 305, 204; ve 29 Şevval 307, 398 tarih ve numaralanyla muvazzahan ve kezâlik 15 Cumâdelûlâ 304, 130; ve 18 Receb 304, 152; ve gurre-i Safer 305, 186; ve 17 Şevval 305, 251; ve 29 Cumâdelûlâ 307, 370 tarih ve numaralı ma'rûzâtta dahî münâsebeten arz-ı mahsûsât ve ma lûmât edilmiş olduğu hâtır-ı nişân-ı çâkeri olup ma'rûzât-ı mezkûrenin Bâbıâlî’ce kayıdlan bulunmakda tabîî olmağla icrâ-yı icâbı menût-ı emr u irâde-i aliyye-i fahâmetpenâhîleridir. Ol babda emr u fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir. Fî 29 Zilhicce 311, Fî 21 Haziran 310.
Mısır Fevkalâde Komiseri
bende
Ahmed Muhtar
(BOA, Mümtâze-i Mısır, nr. 5/A, 135, iç sıra, 48)