GİRİŞ
Osmanlı-Türk medeniyetinde, imaret adıyla bilinen kamu binalarından olan muvakkithaneler tarihimizde astronomi ilmiyle ilgili önemli kurumlardan biridir. Zaman ölçme bilgisi dışında matematik ve astronomi öğretilen birer merkez olma özelliğine de sahip olan muvakkithaneler, hemen her şehir ve kasabada cami veya mescitlerin bahçesinde kurulmuşlardır. Özellikle İstanbul'un fethinden sonra külliyelerin bir unsuru olarak yaygın bir şekilde tesis edilmiş ve faaliyetlerini külliyenin bir unsuru olarak vakıf gelirleri ile sürdürmüşlerdir.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde mekanik saatlerin artması, özellikle Sultan II. Abdülhamid döneminde saat kulelerinin yapılmaya başlanması ile muvakkitliğe ve muvakkithanelere olan ilgi azalmış ve bu değerli kamu yapıları birer birer yok olmuşlardır.
İSLAM’DA ZAMAN KAVRAMI
Zaman tayini konusu İslam dünyasının her zaman gündeminde olmuştur. İkinci Halife Hz. Ömer’in eyaletlere yeni bir vali atadığı zaman onlara “yıldız ilmini” iyi bilmelerini ve bununla namaz vakitlerini ve kıbleyi iyi tayin etmelerini öğütlemesi konunun İslam tarihi açısından ne kadar erken dönemlere kadar uzandığı hakkında fikir vermektedir[1] .
İslam’ın beş şartından olan namaz, oruç, hac ve zekât ibadetlerinin hepsinde vakit önemli bir şarttır. Özellikle namaz, oruç gibi ibadetlerin yerine getirilmesinin vakitlerle sıkı sıkıya ilişkili olması zaman tayininin hassas ve teferruatlı yapılması sonucunu doğurmuştur. Tarih boyunca İslam’ın yayıldığı farklı coğrafyaların farklı enlem ve boylamlarda yer almaları vakit tayini ve kıble yönü için ayrı bir gözlem ve hesaplama gerektirmiştir. Namaz vaktinin her bölge için farklı olması ve yılın belli zamanlarına göre çeşitlilik göstermesi sebebiyle vakit tayini problemi, sürekli tekrar eden ve farklı bölgelerde farklı sonuçlara dayanan hesaplamalar gerektiren bir konu olmuştur[2] .
İslam dünyası bu problemi hafife almamış, konuyla ilgili bilgi ve tecrübeler arttıkça önceki devirlerde de var olan ancak sadece saatin kaç olduğunu bilmeye yarayan güneş saati gibi aletler daha hassas ve detaylı olacak şekilde geliştirilmiştir[3] . İlerleyen yüzyıllarda bu işler muvakkit denilen özel astronomlara emanet edilmiş ve bir dönem sonra (hemen hemen) her büyük camiye bu uzmanlara ait bir mimari birim olan muvakkithane ilave edilmiştir[4] .
MUVAKKİTHANELER VE MUVAKKİTLİK
Muvakkitliğin ve Muvakkithanelerin Ortaya Çıkışı
Osmanlı astronomi kurumlarından olan muvakkithanelerin tarihi geçmişi astronomi biliminin gelişmesi ile yakından ilişkilidir. Çeşitli astronomik araçlarla birtakım ölçümler yapılıp zamanın belirlendiği mekânlar olan muvakkithanelerin kuruluşu İslâm medeniyetinin ilk asırlarına kadar gitmektedir[5] .
Muvakkithaneler, hem astronomi eğitimi veren hem de basit bir gözlemevi vazifesini gören kurumlardı. İbadet vakitlerinin belirlenmesi amacı ile Emeviler döneminde (661-750) muvakkithaneler açılmış ve burada görev yapan kişilere muvakkit adı verilmiştir[6] .
Temel görevleri namaz vakitlerini tespit etmek ve ilgililere bildirmek olan muvakkitler İslâm’ın bu işe verdiği hassasiyetten dolayı Emevîler döneminden itibaren çalışmalarını belli bir müessese altında sürdürmeye başlamışlardır[7] . King’e göre, muvakkit kelimesinin en erken kullanıldığı yer Mısırlı bir astronomun 13. ve erken 14. yüzyıllardaki astronomları tanıttığı bir yazmadır[8] .
Osmanlı Devletinde doğrudan saray teşkilatının bir unsuru olarak resmi bir astronomi kurumu olan Müneccimbaşılık, arşiv belgeleri ve kaynaklardaki bilgilere göre XV. asrın sonları ile XVI. asrın başlarında ortaya çıkmış bir müessesedir. Müneccimbaşıların genel olarak; takvim yapmak, usturlap aletini kullanabilmek, nücum ilmini, yıldızların ve burçların tabiatını ve mizaçlarını bilmek, yıldızların hareketlerini hesap edebilmek gibi görevleri vardı[9] . XV. asrın sonlarına doğru müneccimbaşılık adlı bir kurumla ülkedeki tüm astronomi çalışmalarını idare etmeyi hedefleyen Osmanlılar, muvakkithaneler vasıtasıyla memleketin her köşesinde bir tür astronomi faaliyetinin yapılmasını sağlamışlardır[10]. Osmanlılardan önceki İslâm devletlerinde de bulunan bu kurumun ilk olarak ne zaman açıldığı tam olarak bilinmemektedir. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Külliyesi içinde yer alan 1470 tarihli Fatih Camii Muvakkithanesi genellikle Osmanlıların ilk muvakkithanesi olarak kabul edilmektedir. Özellikle İstanbul'un fethinden sonra Osmanlılarda muvakkithaneler yaygınlaşmıştır. Bunlardan en meşhuru, XVI. asırda kurulan Bayezid Camii Muvakkithanesidir. Evliya Çelebi bu ünün, muvakkithane saatlerinin çok dakik olmasından ileri geldiğini söylemektedir[11]. Yavuz Selim, Fatih, Şehzade, Eminönü'nde bulunan muvakkithaneler de İstanbul’un diğer meşhur muvakkithaneleri idi[12] .
Özellikle İstanbul'un fethinden sonra külliyelerin bir unsuru olarak şehirlerde ve kasabalarda belirli mescit veya camilerin avlusunda kurulan bu yapılar faaliyetlerini külliyenin bir unsuru olarak vakıf gelirleri ile sürdürmüşlerdir[13]. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde mekanik saatlerin artması, özellikle Sultan II. Abdülhamid döneminde saat kulelerinin yapılmaya başlanması ile muvakkitliğe olan ilgi azalmıştır. Müneccimbaşı Hüseyin Hilmi’nin 1924 yılında vefatıyla müneccimbaşılık müessesesi lağvedilmiş ve yerine baş muvakkitlik adı altında yeni bir müessese kurulmuştur. Baş muvakkit tarafından idare edilen muvakkithaneler 20 Eylül 1952 yılında kapatılıncaya kadar çalışmalarına devam etmişlerdir.
Muvakkithaneler
Muvakkithaneler güneşin ve ayın konumunun izlendiği, saatlerin ayarlandığı, ezan ve namaz vakitlerinin müezzinlere ve halka bildirildiği, kendine özgü mimarisi olan mekânlardır [14] .
Muvakkithaneler, Osmanlı eğitim sisteminde medreseler dışında matematik ve astronomi ilminin öğretildiği ve usta-çırak ilişkisi içerisinde eğitim veren eğitim kurumlarındandır [15] .
Ayrıca Osmanlı tarihinde kısa ömürlü olan rasathanelerin kapatılmasından sonra ortaya çıkan ve “küçük rasathaneler” olarak görülen muvakkithaneler, özellikle Osmanlı döneminde, vakıf gelirleriyle desteklenmesi ve külliyelerin bir parçası olarak işletilmesi bakımından İslam astronomi tarihinde de önemli bir yer teşkil etmektedir[16] .
Osmanlı Devletinin hemen her köşesinde yer alarak yaygın bir astronomi kurumu halini alan muvakkithaneler hakkında yapılan çok fazla araştırma yoktur. A. Süheyl Ünver, muvakkithaneleri Osmanlı bilim tarihimizin en kıymetli ve üzerinde durulması gereken ilim yuvaları olarak tanımlamaktadır. Öyle ki bazı muvakkithaneler, muvakkatinin bilgisi ve imkânı doğrultusunda dönemin küçük birer rasathanesi veya basit bir astronomik gözlem merkezi gibi çalışmış ve bunun sonucunda kendi alanında oldukça büyük öneme sahip eserler ortaya çıkmasına zemin oluşturmuşlardır [17].
Muvakkithanelere camilerin yanı sıra bazı türbe, dergâh, tekkelerde de rastlanmıştır[18]. Konum olarak çoğunlukla cami ve külliyelerin avlu duvarlarının kenarında, ana caddeye bakan avlu duvarına bitişik şekilde yer alan muvakkithaneler biçim olarak ise sade, genellikle bir, bazen iki odalı küçük yapılardır. Genelde kare, dikdörtgen, çokgen ya da yola bakan cepheleri çokgen diğerleri düz olmak üzere farklı plan tiplerine rastlanmaktadır (Tablo 1). Bazıları geç dönem sebillerine çok benzemektedir. Yola bakan cepheleri üzerinde, gelip geçen insanların saatleri rahatlıkla görebilmeleri için geniş pencereler bulunmaktadır[19].
Muvakkitlik
Muvakkithanelerde görev yapan kişilere muvakkit denilirdi. Kelime olarak “vakti belirleyen kişi” anlamına gelen muvakkit kelimesi, namaz vakitlerini usturlap, rubu tahtası ve güneş saati gibi birtakım aletler vasıtasıyla tespit ve ilan eden kişi için kullanılmaktadır [21] .
David A. King’e göre, muvakkit kelimesi geç 13. yüzyıla kadar hiçbir Arap astronomi kaynağında geçmemektedir. Terimin en erken kullanıldığı yer Mısırlı bir astronomun 13. ve erken 14. yüzyıl’lardaki astronomları tanıttığı bir yazmadır. Buradan, muvakkitlik kurumunun ilk defa Mısır’da ortaya çıktığı sonucuna varılmakta ve bu tarihlerden sonra Filistin ve Suriye’de de muvakkit tabirinin kullanıldığı görülmektedir[22] .
Temel görevleri ezan vakitlerinin müezzinlere bildirilmesi olan muvakkitlerin diğer önemli bir görevi gerektiğinde ellerindeki aletler ve ziçlerin yardımıyla kıble tayini de yapmaktı [23]. Bazı muvakkitler ise senelik takvim ile ramazan ayı için imsakiye hazırlarlardı. Muvakkitlerin hemen hemen tamamı basit astronomi aletlerini kullanmayı bildikleri gibi içlerinde bu sahada eser verecek seviyede bilgi sahibi olanlar da vardı[24]. Bunun yanında muvakkithaneler kimi zaman bir eğitim yeri olmuş ve muvakkitler burada hem uygulamada hem anlatımda isteyenlere zaman zaman astronomi dersleri veren bir öğretmen gibi de vazife görmüşlerdir [25].
Muvakkitlik vakıfların imamet, hitabet, müezzinlik gibi cihat-ı ilmiyye denilen kısmından olup, muvakkitler cihat maaşı almakta ve cihet olarak tayin edilmekteydiler. Muvakkithanelerde çalışmak isteyen kişilerde belirli şartlar aranırdı ve bu şartlar hemen her muvakkithanenin bağlı bulunduğu vakfiyede belirtilmekteydi [26].
Muvakkithanelerin idaresi müneccimbaşılara ait idi. Müneccimbaşılık arşiv belgeleri ve kaynaklardaki bilgilere göre XV. asrın sonları ile XVI. asrın başlarında ortaya çıkmış bir müessesedir. Osmanlı sarayında bîrun erkânından olan müneccimbaşılar aslen ilmiye sınıfına mensup, medrese mezunu kişiler arasından seçilmekteydi. Tahminlere göre Osmanlı Devletinde doğrudan saray teşkilatının bir unsuru olarak resmi bir astronomi kurumu olan müneccimbaşılık 15. yüzyıl sonlarında kurulmuştur[27]. Ulema sınıfına mensup saray memurlarından olan müneccimbaşılar, İstanbul Rasathanesi ve muvakkithaneleri de idare etmekteydiler. XVI. yüzyıldan sonra belirli bir sisteme göre devam eden müneccimbaşılık Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar faaliyetlerini sürdürmüştür[28] .
18. ve 19. yüzyıllarda mekanik saatlerin yaygınlaşması ile muvakkitlerin görevleri de zamanla bu saatlerin ayarını kontrole ve tamire dönüşmüştür. Son zamanlarda saat tamirciliği gibi işler yapan muvakkitler saatçi veya muvakkıt-ı salât gibi isimler almıştır[29] .
Muvakkithanelerde Kullanılan Aletler
İslam tarihinde müezzin ve muvakkitler bazısı bizzat kendi yaptıkları olmak üzere çeşitli astronomik aletler kullanarak zaman tayini görevini devam ettirmişlerdir. Muvakkitler güneşin konumunu tespit için basıta (güneş saati) , rub’u tahtası, usturlab, kıblenüma gibi aletleri kullanıyorlardı (Tablo 5). Rub’u tahtası, Türkler tarafından icad edilmiş en hassas astronomi aleti idi. El-Harizmî, İslâm âleminde 13. yüzyıldan bu yana rub’u tahtasının yükseklik ile zaman tayininde kullanıldığını yazar[31]. Muvakkithanelerdeki diğer bir önemli gereç de usturlab idi[32] . Bunlar madenden veya ahşaptan yapılmış disk şeklindedir. Üzerinde yön gösteren ve çap işaretlerini veren hareketli bir kısım vardır. Bu kısım güneşin ve yıldızların yüksekliğini verir. Muvakkitlerin yanı sıra denizcilerin, haritacıların ve astronomların da kullandığı bu araç, 18. yüzyıldan sonra yapımı ve kullanımı daha kolay olan rub’u tahtalarının yaygınlaşması ile önemini yitirmiştir.
Basıta ve mikat da denilen güneş saatleri ise, basit tarifi ile güneşe göre saati gösteren bölmelerin yer aldığı yatay bir düzlem üzerine dikilmiş dikey bir çubuktur. Güneşe göre çubuğun gölgesi art arda kadrana düşer ve böylece zaman tespit edilirdi. Bunlar yatay ya da duvara monte edilerek dikey olarak hazırlanmışlardır. Bu gün hala İstanbul’da pek çok caminin güneş alan cephesinde güneş saatlerini görmek mümkündür[33]. Ancak diğer birçok astronomik alet ve saatlerin pek çoğu zayi olmuş, çok az bir kısmı da korunmak üzere İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün depolarına kaldırılmıştır. Özellikle alınıp götürülmesi pek kolay olmayan büyük ebatlı duvar saatlerinin bir kısmına bugün bağlı olduğu camilerin içlerinde, genellikle mihrap yanlarında rastlanmaktadır [34] .
DOĞU KARADENİZ BÖLGESİNDEKİ MUVAKKİTHANELER
Bugünkü Doğu Karadeniz Bölgesi sınırları içindeki yerleşmeler Osmanlı İmparatorluğu döneminde Trabzon Vilayeti’ne bağlı Trabzon, Lazistan ve Gümüşhane sancaklarını kapsamaktadır (Resim 1). Doğu Karadeniz Bölgesindeki muvakkithanelerin tespiti için yaptığımız çalışmada ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu Döneminde valiliklerin yayımladıkları ilk resmi yıllıklar olan vilayet salnamelerinden başlayarak 1869-1904 yılları arasında 22 kez yayınlanan Trabzon Vilayeti salnamelerini incelenmiştir.
1869-1904 yılları arasında yayınlanmış olan Trabzon Vilayeti Salnamelerindeki kayıtlar incelendiğinde 1869 ve 1870 tarihli salnamelerde (cilt 1, cilt 2) muvakkithaneler ile ilgili herhangi bir kayda rastlanmamaktadır. 1871 ve 1872 tarihli salname kayıtlarında Trabzon Vilayeti dâhilinde kayıtlı kasabalarda bulunan cami, mescit, medrese, çeşme, dükkân, hane vb. çeşitli kurumlara ilişkin bina kayıtlarını gösteren cetvellerde[37]. Trabzon Sancağına bağlı nefs-i Trabzon’da 1, Gireson kasabasında 1, Canik Sancağındaki nefs-i Samsun’da 1, Bafra Kasabasında 1 ve Ünye Kasabasında 1 tane olmak üzere toplam 5 muvakkithane kaydına rastlanmaktadır. 1873 ve 1874 yıllarına ait salname kayıtlarında[38] ise sadece Trabzon Sancağına bağlı nefs-i Trabzon’da 1, Gireson kasabasında 1 olmak üzere toplam 2 muvakkithane kaydı vardır. 1875, 1877 ve 1878 yıllarına ait salname kayıtlarındaki cetvellerde [39]. ise sadece nefs-i Trabzon’daki muvakkithanenin kaydı yer almaktadır. 1881, 1888, 1892, 1894, 1896, 1898, 1900, 1901, 1902 ve 1903 tarihli salname kayıtlarında (cilt 12-cilt 21) yukarıda bahsi geçen cetvellere rastlanmamış olup 1904 tarihli salnamede[40] ise Rize ilinde Subaşızade Pertev Paşa tarafından yaptırılan muvakkithaneden bahsedilmekte ve yapının fotoğrafına yer verilmektedir (Tablo 5).
1841 yılında Trabzon Eyaletlerinin kaldırılmasıyla kurulan Trabzon vilayetine bağlı olan sancaklardan bu günkü Doğu Karadeniz Bölgesi sınırları içerisinde yer alan sancaklardaki (Trabzon Lazistan ve Gümüşhane Sancağı) muvakkithaneler ele alındığında; sadece Trabzon, Rize ve Giresun illerinde muvakkithane kayıtlarının yer aldığı görülmüştür. Salnamelerdeki cetvellerde Trabzon ilinde sadece bir muvakkithane kaydına rastlanmış olmasına rağmen bu gün biri hala ayakta, diğerinin ise sadece kitabesinin günümüze ulaştığı iki muvakkithane hizmet vermiştir. Giresun ilindeki muvakkithane bu gün mevcut olmadığı gibi literatürde de hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Kayıtlara geçen Rize Muvakkithanesi ise bugün yıkılmış olmakla birlikte salnamede bir fotoğrafı ve yaptıranına ilişkin kayıtlar yer almaktadır. Salnamelerde kaydına rastlanan ancak muvakkithaneye ilişkin bilgi elde edilemeyen Giresun ve Rize ili müze müdürlüklerinin arşivlerinde yapılan araştırmada muvakkithanede kullanılan aletlere ilişkin olarak da herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Aynı şekilde Gümüşhane ili müze müdürlüğünde yapılan araştırmada da zaman tayinine yarayan herhangi bir alet bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu çalışmada Trabzon muvakkithaneleri ve salnamede bilgisine ulaşılan Rize Muvakkithanesi ele alınmaktadır.
Trabzon İli Orta Hisar Muvakkithanesi
Orta Hisar Muvakkithanesi Trabzon’un eski kent merkezinde bir zamanlar kentin idari erkânın yaşadığı, aynı zamanda eğitim ve kültür merkezi konumundaki Orta Hisar bölgesinde yer almaktadır (Resim 2-3). Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethinden sonra camiye çevirip etrafında medrese, kütüphane, imaret yapılmasını emrettiği Orta Hisar Fatih Cami’nin kuzeyinde yer alan bu muvakkithanenin kitabesi olmamakla birlikte XIX. Yüzyılda tarihlendirilmektedir[41] .
Ortahisar muvakkithanesi ana cephesi çokgen planlı, tek katlı bir sokak muvakkithanesidir[43]. Muvakkithanenin kuzey ve doğu cepheleri düzgün kesme taş, geçmiş yıllarda başka yapılara bitişik olan doğu ve kuzey cepheleri ise yığma moloz taş duvardır (Resim 4). Çatısı alaturka kiremit ile kaplıdır. Muvakkithanenin giriş kapısı güney cephededir Dikdörtgen formlu iki kanatlı ahşap giriş kapısı kesme taş sövelidir. Kapının hemen yanında basık kemerli dikdörtgen formlu taş söveli bir pencere yer alır. Sokağa bakan ve köşelerle hareketlendirilen her cepheye birer pencere yerleştirilmiştir. Kuzey ve doğu cepheleri ise sağırdır (Tablo 5). Uzun yıllar muvakkithane olarak hizmet veren yapının iç mekânı sade olup kuzey duvarında bir niş yer almaktadır. İçeride geçmiş yıllardan kalma iki antika saat halen çalışır durumda olup zaman tayininde kullanılan diğer gereçler maalesef mevcut değildir[44] .
Çarşı Cami Muvakkithanesi
Günümüze ulaşamayan muvakkithanenin, kentin ticari merkezi konumundaki Aşağı Hisar bölgesindeki Çarşı Caminin batısında bugün şadırvanın olduğu yerde yer aldığı belirtilmektedir[45]. (Resim 5-6).
Muvakkithanenin Trabzon Müzesinde sergilenen dokuz satırlık kitabesine göre H1264/M1848 yılında Sultan Abdülmecit tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca kitabenin sekizinci satırında Müfettiş Sadi’nin bu muvakkithanede memurluk yaptığı ifade edilmektedir [47]. (Resim 7) (Tablo 6).
Dokuz satırlı talik kitabede şöyle yazmaktadır[48]:
1 Cihânın Pâdişâh-ı a’deli Abdü’ l-Mecîd Hân kim
Edüp bir nebze dâd u re’ fetin îmâ Trabzon’da
2 Hayât-ı tâze verdi mülke Tanzîmât-ı Hayriyye
Velî te’ hîr olup oldu bu sâl icrâ Trabzon’ da
3 Ahâlîsi olup âsûde-i zıll-ı hümâyûnu
Du’â-yı şevketin etmektedir îfâ Trabzon’da
4 O kutb-ı saltanat fermân edüp lûtfundan ez-cümle
Yapıldı bu Muvakkıt-hâne- i vâlâ Trabzon’da
5 Mukaddem kimse mazhar olmayup bu hayr-ı makbûle
Felek Şâh-ı cihâna saklamış gûyâ Trabzon’da
6 Meşârıkla mağâribde burûcu seyr edüp hûrşî
Meh-i tâbende oldukça ziyâ- bahşâ Trabzon’da
7 Edüp Hak merkez-i adlinde sâbit izz ü şevketle
Olunsun sâyesinde çok eser peydâ Trabzon’ da
8 Bulundu bunda me’mûren müfettiş bendesi Sa’dî
Du’âya müştağıl her rûz şeb hâlâ Trabzon’da
9 Mücevher sâ’ at-âsâ ceyb-i dilden çıkdı târîhi
Yapıldı bu Muvakkıt-hâne pek zîbâ Trabzon’da
Açıklaması[49]:
1. Cihanın en adaletli padişahı olan Abdülmecit Han, ihsan ve merhametinden birazını Trabzon’da gösterip,
2. Tanzimat-ı Hayriye memlekete taze hayat verdi, fakat ertelenip, Trabzon’da bu yıl yerine getirildi
3. Halkı padişahın gölgesinde rahat olup, Trabzon’da onun büyüklüğünün (devamına) dua etmektedir.
4. Bu cümleden olmak üzere o saltanatın kutbu (olan padişah)ferman edip bu yüksek Muvakkit-hane Trabzon’da yapıldı.
5. Bu beğenilen hayırlı eserin yapılması daha önce bir kimseye nasip olmayıp, felek, sanki (bu eserin yapılmasını) Trabzon’da cihan Şah’ına saklamış.
6. Güneş doğularda ve batılarda burçları seyredip, parlayan ay Trabzon’da ışık saçtıkça,
7. Hak, adalet merkezinde şeref ve ululukla sabit edip, onun sayesinde Trabzon’da çok eser yapılıp meydana çıktık.
8. Burada, kölesi Sadi, Müfettiş (unvanıyla) memurlukta bulundu; Halen Trabzon’da her gün ve gece ona dua etmekle meşguldür.
9. Mücevher saat gibi gönül cebinden (bu Muvakkit-hane’nin yapılış) tarihi çıktı. Trabzon’da bu Muvakkit-hane pek güzel yapıldı.
1264/(1848)[50]
Rize Muvakkithanesi
Bu gün yıkılmış olan Rize muvakkithanesinin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 19. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Muvakkithane ile ilgili olarak 1904 yılına ait Trabzon Vilayeti Salnamesinde; iki sene önce Lazistan sancağı Mutasarrıflığı Vekâleti'nde bulunan Trabzon eşrafından ve Vilayet İdare Meclisi üyelerinden Subaşı zade Pertev Paşa hazretlerinin bir çok icraatının yanı sıra memleketin sahilinde bir de muvakkithane yaptırıp halkın kullanımına sunduğu, Rize iskelesinin o dönemde bir çok gemi ve diğer deniz taşıtlarının güzergâhı olduğundan yollardan gelip geçen kimseler ve misafirler için orada bir muvakkithanenin yapılmış olmasının çok faydalı olduğu belirtilmekte ve bu muvakkithanenin bir çok alet, edevat ve personele ihtiyaç duyduğu açıklanarak paşa hazretlerinin hizmetlerinin ne kadar büyük olduğuna vurgu yapılmaktadır [51] .
Muvakkithanenin kitabesi Trabzon Vilayeti Mektupçusu Saadeddin Asım Bey, tarafından kaleme alınmış olup kitabe metni şöyledir:
Şiar-ı ehl-i din oldukça ta evkat-ı mektûba
Mezid olsun füruğ-ipertev-i ikbal-i şahane
Tanîn-i saati bildirdi tarih-i güher-rizîn Muvakkithâne-i nev tarh olundu ehl-i imana[52]
Açıklaması:[53]
Beş vakit namaz din ehlinin bir şiarı/adeti oldukça
Padişahın ikbalinin ışığının aydınlığı artsın
Bu cevher saçan tarih şiiri saatin sesini bildirdi
Ehl-i iman için yeni bir muvakkithane yapıldı
Günümüze ulaşamayan Rize muvakkithanesinin konumu ile ilgili olarak Trabzon Vilayeti salnamesinde iskele yakınlarında olduğu bilgisi verilmektedir[54]. Karpuz, ise muvakkithanenin Rize iskelesi yakınında, İstanbul Palas’ın önünde yer aldığını belirtmektedir[55]. Bu bilgiler doğrultusunda mahallinde yapılan araştırmalarda Rize ili eşrafından Rahmi Rakıcıoğlu[56] ile yapılan görüşmelerden muvakkithanenin yeri ile ilgili iki farklı konum belirlenmiştir (Tablo 7 ) (Resim 8).
Salnamedeki fotoğrafından anlaşıldığı kadarıyla Rize Muvakkithanesi çokgen planlı olup çatısı alaturka kiremit ile kaplıdır. Giriş kapısı dikdörtgen formlu ve kesme taş sövelidir. Giriş kapısı üzerinde; üstü silmeli korniş ile çevrili dikdörtgen pano içinde kitabesi yer almaktadır. Pencere formu beşik kemerli olup dikdörtgen formlu taş sövelidir.
DEĞERLENDİRME
Osmanlı Devleti’nden günümüze değin her şehir ve kasabada yaygın olarak cami ve mescitlerin yakınlarında rastladığımız muvakkithane binaları, bugün istimlâk ve ilgisizlik yüzünden ya tamamen yıkılmış ya da yıkılmaya terk edilmiş durumdadırlar. Bugüne kadar ayakta kalmış olan muvakkithaneler ise imam odası, depo vb. farklı işlevlerde kullanılmaktadır. Muvakkithanelerde zamanın tayininde kullanılan aletlerden birçoğu kaybolmuş olmasına rağmen günümüze kadar ulaşabilenler çeşitli müzelerde toplanmıştır.
Bu çalışmada bugünkü Doğu Karadeniz Bölgesi sınırları içinde yer alan illeri kapsayan, Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki Trabzon, Gümüşhane ve Lazistan sancakları ele alınmıştır. Bölgedeki muvakkithaneler hakkında herhangi bir kayıt olup olmadığını belirlemek için; illerin idari gelişimleri, tarihi, coğrafyası, nüfus, eğitim, ulaşım bilgilerinin yanı sıra beldelerdeki medrese, cami, hamam, çeşme, han, vb bütün yapıların dökümü, pazar mahalleri ve uzaklık cetvelleriyle üretim istatistiklerinin de yer aldığı Trabzon Vilayeti Salnamelerinde yapılan incelemelerde, Trabzon, Rize ve Giresun illerinde birer tane olmak üzere üç kayıt bulunmuştur. Trabzon Vilayeti Salnameleri 1869-1904 yılları arasındaki 35 yıllık dönemi kapsamakta olup bu süreç içinde yayınlanan 22 cildin içerikleri farklılaşmaktadır.1871 yılında yayınlanan salnamede[58] Trabzon ve Giresun’da birer muvakkithane kaydı vardır. Ancak Trabzon ilinde halen mevcut olan Ortahisar muvakkithanesi ve günümüze sadece kitabesi ulaşabilen Trabzon Çarşı Camii Muvakkithanesi olmak üzere iki muvakkithane kaydı olması gerekirdi. Salnamelerdeki cetvellerde sadece sayı yer aldığından burada belirtilen muvakkithanenin hangi muvakkithane olduğunu kesin olarak belirlemek mümkün olamadığı gibi kayıtlara girmeyen muvakkithanenin gözden kaçtığımı yoksa o yıllarda gerçekten mevcut olmadığı için mi kayıtlara girmediği belirlenememektedir. Kayıtlarda yer alan Giresun ilindeki muvakkithane bu gün mevcut olmadığı gibi Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğü kayıtlarında da hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. 1904 yılında yayınlanan salnamede yaptıranı ve önemi hakkında bilgilerin ve bir fotoğrafının yer aldığı Rize muvakkithanesi de bu gün yıkılmış olup yeri konusunda muhtemel iki nokta belirlenmiştir. Rize muvakkithanesi hakkında da vakıf kayıtlarında herhangi bir kayıt bulunamamıştır. Ayrıca Doğu Karadeniz Bölgesindeki illerin Müze Müdürlüklerinde de zaman ölçümünde kullanılan usturlap, rub’u tahtası, güneş saati vb. aletlere ilişkin kayıtlara da rastlanmamıştır.
Doğu Karadeniz Bölgesinde, günümüze kadar ayakta kalabilmeyi başaran tek muvakkithane Trabzon Ortahisar muvakkithanesidir. Muvakkithane işlevini yitirdikten sonra bir dönem imam odası olarak kullanılan yapı bugün Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsisli olup Ortahisar Fatih Camii Kütüphanesi ve Derneği olarak hizmet vermektedir. Çevresindeki yapılar kamulaştırılarak yıkılmış ve 2008 yılında Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğünce restorasyonu yapılmıştır.