E. Ü. Fen Fakültesi Doğa Tarihi Müzesi’nde çalışan ve su kuşları üstünde doktora yapan M. Sıkı’nın yardımı ile aynı zamanda flamingo, pelikan, leylek, kara leylek, yalı çapkını, çulluk, su tavuğu, yaban ördeği ve yaban kazı gibi su kuşlarının yaşayıp üremekte oldukları yer olan antik Leukai örenlerini gezmek ve incelemek olanağını buldum. Burada, M. Sıkı’ya teşekkür etmeği, kendime bir borç bilirim.
Leukai, İzmir Körfezi’nin kuzeyinde, Klazomenai (Urla İskelesi) ın tam karşısında bulunan kıyıdadır. Aiolia bölgesine girer. Ve, bu mevkie “Üç Tepeler” adını veren tepelerden deniz kıyısına en yakın olanının üstünde yer alır[1]. Ondan sonraki tepede de, ona ait olan kalıntılar (mezarlar) vardır. İlkçağ yazarlarından Strabon (Geographika, XIV, :), Diodo- ros (XV. 18, 1) ile Plinius (Naturalis Historia, V. ııg) ve içinde yaşamakta olduğumuz yüzyıl bilim adamlarından W, Ramsay (The Historical Geography of Asia Minor, s.206), G.E. Bean (Aegean Turkey, s. 125-127) ile B. Umar (Aiolis, s. 5/6), Leukai’den söz ederler. Şehrin üstünde yer almış olduğu tepe, diğer tepeler gibi; vaktinde ada idi. Hermos (Gediz) Irmağı’nın toplayıp getirmiş ve yığmış olduğu alüvyonlar nedeni ile kıyıdan içeride bulunan bir tepe durumuna gelmiştir[2]. Çamaltı Tuzlası alanında oluşuna ek olarak, taş ocağından taş çıkaranlar tarafından da sür’atle tahrip edilmektedir.
Leukai şehri, “Büyük Kral” a baş kaldırmağı planlayan Pers subayı Takhos tarafından, M. Ö. IV. yüzyılın ilk yarısında, üs olarak kurulur[3].Takhos’un sahneden çekilişinden sonra da, Klazomenai’lıların kolonisi olur.
Klazomenia’lılara geçişin öyküsü şöyledir.
Güya hem Aiolia’deki Kyme (Nemrut) liier hem İonia’daki Klazomenai (Urla İskelesi) lılar, Leukai’a sahip olmak istemişler. Anlaşamayınca da, Yunanistan’da, Delphoi’daki ApollonKehanet Ocağı’na baş vurmuşlar. Apollon’un buyruğunu onlara ileten kâhin, her iki tarafa da Leukai’a kolonist göndermesini söylemiş. Oraya ilk ulaşan kolonisi, Tann’ya kurbanını sunup şehrin sahibi olacakmış. Kuş uçumu Leukai’a yakın olan Klazomenai, karadan gidildiğinde Leukai’dan çok uzakmış. Klazomenai’m kolonistinin ilk olarak oraya varmasına olanak yokmuş. Bu nedenle Klazomenai’lılar, yarışma gününden çok daha önce kolonist göndererek Leukai’ın hemen yakına bir koloni kurmuşlar. Yarışma günü, yarışmaya katılacak olan kolonist, Klazomenai’m kendisinden değil de yeni kurulmuş olan Klazomenai kolonisinden yola çıkarak Kyme’nin kolonistinden önce Leukai’a ulaşmış. Kurbanını sunarak şehre sahip olmuş[4].
M. Ö. IV. yüzyılın 2. yansı, Leukai’ın en parlak çağıdır. Şehir, bu çağda gümüş ve bakır sikke darbettirmiştir. Bunlardan Leukai’ın tanrılarının hangileri oldukları çıkarılabilir. Baştanrı Zeus, Tanrıça Athena, Tanrıça Artemis ve Tann Apollon’un adları saptanmıştır. Sikkelerden bir kısmının arka yüzeyinde, aynen Klazomenai sikkelerinde olduğu gibi, kuğu figürü vardır. Bildiğimiz üzere, kuğu da, bir su kuşudur[5].
Leukai, ortalama olarak 2 yüzyıl sonra, ikinci bir başkaldırıcının üssü olmuştur. Bu, Bergama krallarından Eumenes Il’nin evlilik dışı oğlu olan ve Attalos IU’den sonra Bergama Krallığının varisi olduğunu ileri süren Aristonikos’dur. Ne yazık ki, Aristonikos da başarısız olur. Leukai, M. Ö. 130’da, Roma konsülü P. Licinius Crassus tarafından alınır ve cezalandırılır.
Önümüze çıkmış olan çatı kiremitlerinden anladığımız üzere, Leukai, Bizans Çağı’nda da meskûndur. Lâkin önemini yitirmiştir.
M.Ö. IV. yüzyılda inşa edilmiş olmaları gereken surlar, daha ziyade karaya bakan tarafta, izlenebilmektedirler. Yerel kireç taşından yapılmış olan duvarlarda, özen görülmez. Yamaçlardan birinde, insan eli ile açılmış olduğu belli olan kapı gibi bir açıklık vardır. Yapmış olduğumuz yüzey araştırmasında, kap kacak ve çatı kiremiti parçalan, ağırşaklar gibi parçalar, önümüze çıkmışlardır. Bugün de kullanılmakta olduğu beton kuyu ağzından belli olan bir kuyu da vardır.