Türkiye'de, yakın bir tarihe kadar, her Aralık aynın sonuna doğru, sadece azınlık Hıristiyan cemaatlerin evlerinde çanı ağacı süslenmekteydi. Son yıllarda ise bu adete, artık, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük ve kozmopolit yerleşim merkezlerinin belirli semtlerinde oturan kimi Müslüman Türkler arasında da rastlanılmaktadır.
Bu kentlerin birtakım alışveriş merkezlerindeki dükkânlar [1] da vitrinlerini, Hıristiyan ban ülkelerinin yılın bu dönemine ait dükkân süslemelerini hatırlatır bir biçimde, üzerlerinde çeşitli süslemeler bulunan çam ağaçları ve iner türlü parıltılı şekillerle donatmaktadırlar. Oysa çok değil, bundan yirmi yıl kadar önce, Kızılay'daki vitrinlerde yılbaşı süslemesi olarak sadece vitrin camına yapıştırılan pamuk parçalan ile "karlı” bir yeni yılı kutlama mesajı verilirdi.
Yaşadığımız, kent Ankara'da özellikle son iki yılbaşı arifesinde, vitrin süslemelerinde belirgin bir değişim olmuştur. Bu arada, geniş bir tüketici grubuna hitap eden çok katil bir mağazada, ilk defa 1986 yılı arifesinde, personelden birinin “Noel Baba ’ kılığında, ortalık bir yerdeki bankonun arkasında, müşteriye hizmet vermesi oldukça dikkati çekmişti. Yöneticiler, bu kişinin, “hediye dağıtan yaşlı adam 'imajına uygun bir kılıkta, belirli bir miktar alışveriş yapanlara mağazanın hediyesi olan paketleri vermesini uygun bulmuşlardı. Amaç, ilgiyi çekmek ve satışları artırmaktı; mağazanın amacına ulaştığı da âşikardı.
Yine 1986 yılı arifesinde, ilk defa, “Noel Baba” kılığı ile sokakta dolanan birine rastlanmıştı. Kızılay'ın en merkezî yerinde, İşlek bir şekerci dükkânı önünde görülen bu kişi, omuzundan asılı siyah torbası ile dükkânın kapısı önünde canlı bir manken gibi dolanırken beklenilen ilgiyi de çekiyordu. Ayrıca, şekercinin vitrini de Noel süslemelerinden nasibini almıştı.
Baz, turistik tesislerimiz de bu Noel Baba fikrini benimsemekten geri kalmamışlardır.Örneğin, yine ilk defa 1986 yılı arifesinde gazeteler, ülkemizin güney sahillerinin turistik büyük otellerinden birinde, havuz başında güneşlenen turistlere hediye dağıtan, Noel Baba kılığında bir otel personelinin resmini basmışlardı [2].
Aslında Noel Baba figürü, çocuklara hitap eden dükkânlarda özellikle son iki-üç yıldır ön plana çıkmıştır. Bu gibi dükkânlarda, çam ağacı süslemeleri dışında artık Noel Baba kuklalarına, maskelerine ve onun çizgi resimlerine rastlanmaktadır. Bu akıma, zenginlerin oturdukları, semtlerdeki anaokulları da uyarak, yeni yıl arifesinde okul çamlarını Noel Baba'nın çizgi resimleri ve Noel süslemeleri ile donatmaya başlamışlardır.
1987 yılı arifesinde de tekrar eden bu Noel görünümü, bu defa bazı çevreleri tedirgin ederek endişelendirdi, örneğin, geçen yılın arifesinde sokakta Noel Baba kıyafeti ile gezinen kişiye kimse karışmamışken, bu yılın arifesinde gazeteler, Noel Baba kılığında piyango bileti satan bir memurun, “kıyafeti Türk âdet ve ananelerine aykırı bulunduğu"[3]İçin ilgili Belediyenin memurlarınca uyarıldığını yazmışlardır.
Aynı şekilde, 1986 yılı arifesinde Kızılay'dı, bir pasajın ortasında ışıl ışıl ve rengarenk bir çam ağacının uzun bir zaman İçin sergilendiğini gözlememize rağmen, geçen yılbaşı, aynı pasajın sakinleri, pasajın girişine yaptırılan ''yılbaşı ağacı "na tepki göstererek sözkonusu ağacı kaldırmışlardır[4].
Ülkemizde, ister evde ister ticari amaçla dükkanda veya dükkân önünde olsun, yılbaşı ağacı süsleyen ve hatta Noel Balla kılığı giyen ya da giydirten Türklerin Hıristiyanlaşmaları söz konusu değildir. Peki, o zaman, yeni boyutlar kazanan bu tür yılbaşı kutlamalarının toplumumuzdaki yeri nedir Veya, bu yeni adet, toplumlunuzun belirli bir kesiminde daha çok görüldüğüne göre, im âdet onlar İçin ne anlama gelmektedir Sokaktaki adamın bu gibi sorulara yanıtı, bu yılki gelişmelerden de anlaşıldığı üzere, “gavur bozuntusu İş”, “özenti", “taklitçilik", v.b. olacaktır. Halbuki, bu bir kültürel olaydır ve bu durumun kültür bilimi açısından, yani antropolojik [5 ]bir açıklaması vardır.
Özellikle başkent Ankara’da zenginlerin oturdukları yerler olarak bilinen belirli semtlerde yılbaşı kutlamasına ait yeni âdetlerin benimsendiğine dair yukarıda sözünü ettiğimiz bu eğilimler, aslında, Türk kültürü bütünü içinde bir “alt kültür’’[ ] olan kent kültürümüzde yeni bir kültürel etkileşime işarettir. Bu bakımdan, bu yeni gelişmeleri bütün Türk toplumunu kapsayacak bir şekilde ele alarak, “yılbaşı ağacı”nın ve “Noel Baba’’nın, kökende Türk ya da Anadolu ürünü olup olmadığının tartışmalarına girmek yanıltıcı olacaktır. Bir diğer deyişle, Noel Baha’yı Anadolu’da yaşamış Ayanikola’ya dayandırmak, ya da çanı ağacının kullanımının kökenini bir Anadolu hitit tanrıçasına, hatta Orta Asya’daki Türk kavimlerindeki ağaç kültüne (yani, çam ağacını kutsal kabul etmeye) bağlamak [7]bugünkü gelişmeyi açıklamakta yeterli değildir.
Yılbaşı kutlaması ile ilgili bu gelişme, en genel anlamıyla, batı Avrupa kültürü ile Türk kültürü arasında oluşan bir "kültürleşme” {acculturation) sürecinin sonucu olarak, Hıristiyan dinindeki “Noel karmaşığı” (Christmas complex)nın, yayılma (diffusion)yoluyla, anlam ve içeriğinde değişime uğrayarak Türk kültürüne bir “kültürel alıntı” (culture borrowing)olarak aktarılmasıdır. Bu aktarmada dinî herhangi bir motivasyon söz konusu değildir; yani, kültürel aktarmada bulunan Türkler için bu kutlama biçiminin dinî bir anlamı yoktur. Dolayısıyla bu olay, belirli bir gelir grubundakilere (ki bu yüksek gelir gurubudur) ayrıcalık ve prestij sağlamak, dükkân yada mağaza sahiplerine de iyi bir reklâm aracı olmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır.
Konunun daha anlaşılabilmesi için yukarıda sözü edilen birkaç kavramın, kültür bilim terminolojisine aşina olmayanlar için kısaca açıklanması gerekmektedir.
Kültürleşme ve Kültürel Alıntı:
Bir tanıma göre “kültür”ün, en genel anlamıyla, “kültür karmaşıklarının fonksiyonel bir bütünü” olduğu söylenmektedir. “Kültür karmaşığı” ise, kültürün analiz amacıyla indirgenebildiği en küçük birim olan “kültür vasıf'larının, temel bir kültür vasfı etrafında fonksiyonel bir biçimde bütünleşmesidir[8]. Örneğin, konumuzla ilgili olarak, İsa peygamberin doğumunun kutlanmasına ilişkin bu olayda, bir dizi âdetlerin ya da kültür vasıflarının, bu doğum olgusu etrafında fonksiyonel bir biçimde toplanmış olması gibi, ki bu durumu ‘‘Noel karmaşığı” şeklinde ifade etmek mümkündür.
Bir toplumun, bir diğerine ait kültür karmaşıklarından birini veya birkaçını benimsemesi halinde de “kültürleşme”den söz edilmektedir. Bu bakımdan, kültürleşmenin, bir dizi kültürel aktarma {transfer) ve yeniden biçimlendirme süreçlerini toplamı olduğu ileri sürülmektedir[9]. Ayrıca, kültürleşmenin, “başka bir kültürle ilişki veya alış veriş sonucu ortaya çıkan büyük ölçüde bir kültür değişmesi” [10] olarak da tanımlandığı görülmektedir.
Kültürleşme kavramının, bir kültür unsurunun, bir kültür dokusundan diğerine aktarılması kabul edilen “yayılma” (diffusion) ile eşanlamlı kullanıldığı da olmuştur. Bununla birlikte, kültürleşme, yayılmadan daha geniş kapsamlı olup gerçekleşebilmesi için iki ön şart gereklidir: bunlardan biri, mutlaka iki veya daha fazla sayıda kültür sisteminin sürekli ilişki ve etkileşim içinde olması, diğeri ise, kültürel yayılmanın varlığıdır. İki farklı kültür her zaman yüz yüze sürekli ilişki içinde bulunmayabilmektedir. Böyle bir durumda kültürler birbirlerini kültürel yayılma yoluyla da etkileyebilmektedir [11]. Bu husus, özellikle günümüzdeki kültürleşme süreçleri için geçerlidir. Basın, yayın ve kitle iletişim araçları ile artık daha kısa sürede ve daha yoğun bir şekilde kültürler arası etkileşim söz konusudur. Yapılan araştırmalar, kültürleşme ve kültür değişmesi süreçlerinde artık kitle iletişim araçlarının önemli bir yer işgal ettiğini göstermektedir. Söz gelimi, yukarıda sözü edilen Noel karmaşığının bazı maddi kültür vasıfları, Türkler ve Hıristiyan batı toplumları arasında, gerek doğrudan (yüz yüze) gerek dolaylı (basın, yayın ve kitle iletişim araçlarıyla) bir kültürel etkileşim sonucu, temellerinde yatan dinî motifler dikkate alınmaksızın benimse- nerek, toplumumuzda yılın o dönemindeki tek kutlamaya, “yılbaşı kutlamasına aktarılmıştır. Bu tür bilinçli kültürel aktarmalara ise “kültürel alıntı'' denmektedir[12]. Bir diğer deyişle, “kültürel alıntı'' ile yayılmanın bilinçli halinden söz edilmektedir. Buna göre, bir toplumdaki belirli bir grup (toplumun tümünün olması gerekmemektedir), bir başka topluma veya toplumlara ait bir kültür karmaşığı kısmen (karmaşığı olduğu gibi alma zorunluluğu yoktur-alıcı grup seçici olabilmektedir) [13] bilinçli bir şekilde, belirli bir amacı ya da ihtiyacı karşılamak üzere, kendi alt kültürüne aktarabilmektedir. Yapılan incelemeler, bu gibi aktarmaların ya da yeniliklerin, daha çok toplumun “elit”, zengin üst sınıfında kendini göstermeye başladığını ortaya koymaktadır.
Ayrıca, çağdaşlaşmak isteyen ya da yeni oluşan ulusal toplumların hükümetleri de, halka, yaşamın belirli yönlerinde gerekli hizmeti sağlayabilmek ve de onun yaşam standartlın yükseltmek amacıyla, örnek aldıkları bir toplumun kültüründen, bilinçli olarak (kültürel alıntı biçiminde) kendi özgün kültürlerine yenilikler getirebilmektedirler [14]. Bu açıdan bakıldığında, Türklerde, “yılbaşı kutlaması” âdeti de Cumhuriyet dönemimizde, toplumumuzu çağdaşlaştırma çabalarının getirdiği yeniliklerden biri olarak bati toplumlarından alınmış, tipik bir kültürel alıntı örneğidir.
Osmanlılarda, biri “hicri”, diğeri de, mali ve resmi işlemlerde Hıristiyan dünyasının takvimine ayak uydurmak amacıyla XVII. y.y. dan itibaren kullanılmaya başlanılan, “rumî”olmak üzere iki takvim geçerliydi. Atatürk dönemi çağdaşlaşma hareketinden takvim de nasibini almış ve 1 Ocak 1926 başlangıç tarihi olmak üzere, yeni saat ve takvim sistemi, yani ''miladi” takvim yürürlüğe girmiştir. Böylece İslâmlığın doğuşunu başlangıç kabul eden ay takvimi ile güneş takvimi yerine artık Bati takvimi kullanılmaya başlanmıştır[15]. Ama, bu yasa ile batinin sadece yılın günlerini ve aylarım gösteren bir çizelge (yani, bir maddi kültür vasfi) alınmayıp, bu çizelgeye ilişkin kutlama âdeti de benimsenmiştir. Zira, hicri takvimde, takvimin ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu gününe rastlayan Kerbelâ olayının acı bir vaka olması, yeni yılın başlangıcının şenlikli kutlanmasına imkân vermiyordu. Rumî takvim ise salt İdarî ve malî konularda geçerli olduğundan, bu takvimin başlangıcı Mart ayının, yeni yılın başlangıcı olarak, sadece hükümet görevlilerince bir önemi vardı [16].
Gökhan Akçura, ülkemizde yılbaşı kutlamalarıyla ilgili ilginç yazısında. Cumhuriyet döneminde ve öncesinde, Osmanlı döneminde yaşamış olan, gazete, dergi ve roman yazarlarının makale ve eserlerinden yararlanarak, onların bu kutlamalara ait gözlem ve izlenimlerim vermektedir. Akçura’nın verdiği bilgiye göre, Osmanlı'nın Hıristiyan yılbaşı kutlamalarına gösterdiği ilgi, XIX. y y.ın ilk çeyreğinden sonraki zamana rastlamaktadır. Bu ilginin sadece frenklerin verdikleri davetlere katılmak, hatta kendilerini davet ettirme şeklinde olduğu anlaşılmaktadır[17]. Ancak Cumhuriyet dönemine geçiş ile, “1 Ocak” ı karşılamak üzere kutlama yapılması âdeti de Cumhuriyet hükümeti öncülüğünde Türk âdetleri arasına sokulmuştur. Günümüzün kent kökenli 60-70 yaş kuşağı, hatta daha da gençleri, gençliklerinde tipik yılbaşı kutlama şeklinin balolar, ziyafetler ve piyangolar ;(“Tayyare Piyangosu”) olduğunu hâlâ hatırlamaktadırlar.
Zamanla, Cumhuriyet yıllarının başındaki balolar yerlerini gazino ve gece klüplerinde özel yılbaşı programlarına ve evlerde eş dost arasında yemek ziyafetlerine, tombala gibi eğlencelere bırakmıştır. Özel yılbaşı piyangosu ise hâlâ devam etmektedir. Bu konudaki son gelişme ise, daha önce belirtildiği üzere, üç büyük kentimizde ve özellikle başkent Ankara’da, Müslüman Türkler arasında yeni yılın, “yılbaşı ağacı”[18] ile karşılanmasıdır. Ama görülüyor ki bu konudaki kültürel alıntı sadece yılbaşı ağacı ile kalmayıp, .Noel karmaşığının bir başka önemli unsuru olan ‘‘.Noel Baba ''yı da kapsamaya başlamıştır.
Türkiye’de yılbaşı kutlamalarına ilişkin bu gelişmeleri incelerken, ülkemizde belirli bir öğrenim görmüş bir kesimin “Noel” ve “Noel Baba” hakkındaki düşüncelerini (imajları) ve bu düşünceleri edinmelerinde rol oynayabilecek etmenleri [19]de dikkate alarak tartışmaya daha somut boyutlar getirilmek istenmiştir.
Araştırma Evreni ve Örneklem:
Burada, 1936’dan beri Ankara'da, çeşitli disiplinler arasında, batı dilleri ve edebiyatları konusunda da öğrenim vermede belirli bir yeri olan bir kurumda, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde okuyan bir grup son sınıf öğrencisine Kasım 1985 de uygulanan bir anketin [20]sonuçlarına değinilecektir[21].
Örneklem[22], 105 kız ve erkek öğrenciden oluşmaktadır. Örnekleme alınan öğrencilere[23]atıfta bulunurken, kolaylık sağlaması bakımından birini “batı grubu”, diğerini de “doğu grubu” terimleri ile ifade etmek uygun bulunmuştur. Batı grubunu oluşturan 58 öğrenci, Hıristiyan dininin esas olduğu ülkelerden birinin (Alman, Amerikan, Fransız, İngiliz, İspanyol, Macar ve Rus) dili ve edebiyatı üzerinde öğrenimlerini tamamlama aşamasına gelmişlerdi. Bu gruba giren öğrencilerin yanıtlarıyla kıyaslayarak bulgulan daha objektif ve anlamlı kılmak amacıyla da bir doğu grubu oluşturulmuştur. 47 öğrenciden oluşan bu grup, ayni Fakülte'de, Müslümanlığın esas olduğu ülkelerden birinin dilinde öğrenim gördükleri bilinen bir kısım doğu dilleri ve edebiyatları ( Arap, Fars ve Urdu) ile Türk Dili ve Edebiyatı son sınıf öğrencileri arasından seçilmişlerdir.
Araştırmanın Bulguları ve Yorumlar:
Bu öğrencilerin Noel ve Noel Baba imajlar, bakkaldaki yanıtlan, ancak bu öğrencilerin genel nitelikleri dikkate alınınca bir anlam kazanacağından, bu hususta bilgiler aşağıda verilmektedir:
1. Öğrencilerin Genel Nitelikleri
Anket uygulanan öğrencilerin % 55.2 sini ''batı grubu” oluşturmaktadır. Ayrıca örneklemdeki öğrencilerin % 51.4 ti kız öğrencidir. Yaş gruplarına göre dağılımda ise 2 1-22 yaş .grubu yoğunluk göstermektedir; Bunların çoğu kız, öğrencilerdir. Bunu, % 22,9 ile 19- 20 yaş grubu izlemektedir.Öte yandan 23 yaş ve üzerindekiler % 31.4 kadardır (bkz. Tablo 1); bu gruptakilerin çoğunluğunun Türk Dili ve Edebiyatı'nın 3. ve b. yıl öğrencileri olması dikkati çekmiştir.
Öğrencilerin % 23.5 inin babası doktor, mühendis, avukat, diş hekimi. müteahhit, veteriner, dekoratör, sanayici, v.b. gibi "serbest meslek'' ya da girişimci (esnaf dahil) olmasına karşılık; yarısı (% 34.3), sınırlı bir gelire sahip, "bordro mahkumu” memur/'işçi (ahçı, şoför, tekniker, teknik eleman dahil) statüsünde çalışanlar, ordu mensubu ya da emeklidir. Babası çiftçi olanlar % 13,3 kadardır.Er- kek öğrencilerde, halen İŞÇİ ve çiftçi olarak geçimlerini sağlayan babalar (% 43.2) çoğunluktadır (bkz. Tablo 2). Oysa babası serbest meslek sahibi/girişimci olan 24 kişinin 18 i (% 75.0) bati .grubundaki kız öğrencilerdir.
Öğrencilerin babalan arasında, ilkokul mezunu olanlar (% 28.3'1 ile yüksek tahsil görenlerin (% 32.5) oram birbirine yakındır (bkz. Tablo 3). Yüksek tahsil görmüş olanların çoğunluğunun kız babalan olması ilgi çekmiştir. Ayrıca bati grubunda, babası yüksek tahsil yapmış olanların sayısı, doğu grubundakilerin iki katidir. Bu bakımdan, doğu grubu öğrencilerinde, babaların tahsil düzeyinin batı grubuna kıyasla daha düşük olduğu ortaya çıkmıştır.
Öğrencilerin annelerinin eğitim düzeyi ise, genelde, babalarınınkinden daha düşüktür. Annesi ilkokul öğrenimi bile görmemiş öğrenciler %19,0 kadardır ; (bkz. Tablo 4 ); bunların çoğunluğu doğu grubu erkek öğrencilerin anneleridir. Genelde, annelerin ulaşmış oldukları eğitim düzeyi ilkokul mezuniyetidir (% 40.0);bunda cinsiyete ya da gruplara göre bir fark yoktur. Oysa, ilkokul üstünde bir eğitim görme durumu, batı grubu öğrencileri, özellikle kız öğrencilerinin annelerinde daha fazladır (% 33.7).
Öte yandan, annesi sağ olan öğrencilerin, beş kişi hariç, hepsinin annesi ev kadınıdır. Bu beş öğrencinin annesi de ya halen memurdur ya da memuriyetten emekli olmuştur. Dolayısıyla, öğrencilerin annelerinin eve yönelik bir yaşamları okluğunu söylemek mümkündür.
Öğrenciler arasında, aylık aile gelirlerinin 100,000.- T.L. den fazla olduğunu belirtenler, örneklemde % 41.0 kadardır (bkz. Tablo 5). Bu öğrenciler, serbest meslek sahibi/girişimci/esnaf olarak gruplandırılan mesleklere sahip babaların çocukları olup, önemli bir kısmı (% 69.8) batı grubundandır. Zaten batı grubunda, aile geliri 61,ooo.-TL. nin altında olanların sayısı oldukça azdır. Oysa, doğu grubundakilerin % 44-6 sı, 61,000.- T.L. nin altında bir aylık gelire sahip ailelerden gelmektedir. Bunların memur, işçi veya çiftçi çocukları oldukları dikkati çekmiştir. Dolayısıyla, batı grubu öğrencilerinin aylık aile gelirleri, doğu grubuna kıyasla daha yüksektir.
Öğrencilerin sadece % 39.0 u ailesi yanında kalmaktadır. Öğrenciler arasında, arkadaşları ile bir evi paylaşanlar (% 24.8) ile özel veya resmi yurt ve pansiyonda kalanların (% 21.0) yoğunluğu (bkz. Tablo 6), bu öğrencilerin, arkadaşları dışında kendi yaşıtları diğer gençlerle yoğun bir etkileşim içinde olduklarım ve onların etkileri altında kalabileceklerini göstermektedir.
Öğrencinin Ankara'da bulunduğu ortam yanı sıra, yaşadığı semtin de söz konusu imajları edinmede etken olabileceği düşünülmüştür. Yapılan incelemede, yüksek aile gelirine sahip öğrencilerin çoğunluğunun, Çankaya, Kavaklıdere, Gaziosmanpaşa, Ayrancı gibi semtler ile Bahçelievler, Beşevler, Yenişehir, Sıhhiye, Tandoğan, v.b. gibi Ankara'nın ilk gelişen semtlerinde, aileleri yanında yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Dahası, bu semtlerde daha çok kız öğrencilerin oturdukları; erkek öğrencilerin ise, Yenimahalle, Şentepe, Karşıyaka, Mamak, Şehitlik, Abidinpaşa, Balgat, Etlik. Hasköy, v.b. gibi Ankara’nın sonradan oluşan semtlerinde yaşadıkları saptanmıştır (bkz. Tablo 7). Bu sonradan türeyen semtlerin çoğunun, kentin bir semti olmakla birlikte, demografik ve sosyo-ekonomik özellikleri itibariyle kırsal alan değerlerini yoğun bir biçimde sergiledikleri için, köy ve kent kültürü arasında ‘'marjinal'' kabul edilen yerleşim yerleri olduğu bilinmektedir.
Gruplar açısından oturulan semtler incelendiğinde, zenginlerin oturdukları semtler diye bilinen yerlerde oturan 19 kişiden 15 inin (% 78.9) batı grubundan olduğu anlaşılmıştır. Oysa doğu grubunda 32 kişi (% 68.1), sonradan türeyen "dış veya “marjinal" semtlerde ikamet etmektedir.
Burada akla, bu öğrencilerin kaç yıldır Ankara’da bulundukları sorusu gelmektedir. Örneklemde Ankara kenti doğumlu olanlar ancak % 20.0 kadar olup, doğduktan kısa bir süre sonra Ankara ya gelmiş olanların da dikkate alınması halinde bile bu oran % 25.7 yi geçmemektedir (bkz. Tablo 8). Buna karşılık, öğrencilerin çoğunun en çok 4-5 yıl kadar bir süredir Ankara’da bulundukları anlaşılmaktadır.
Ankara'da bulunma süresinde gruplara göre bir farklılık vardır. Batı grubundaki öğrencilerin % 41.3 ü 4 yıldan az bir süredir (yanı, normal öğrenim süreleri dahilinde), % 18.9 u da 4-6 yıl arası bir süredir Ankara da yaşamaktadır. Oysa, doğu grubunda, yoğunluk 6. yıl olmak üzere, öğrencilerin % 34-0 ü 4 -6 yıl arası bir süredir Ankara’dadır. Dolayısıyla, doğu grubundaki öğrencilerin öğrenim sürelerinin, çeşitli nedenlerle batı grubundakilere kıyasla uzadığı izlenimi kalmıştır.
Ankara’da bulunma süresinin şüphesiz, daha önce sözü edilen yeni yılbaşı kutlama âdetlerinin görüldüğü bir kent kültürünü tanımada önemli ölçüde etkisi vardır. Ama, bu hususta daha sağlıklı bir yorum için öğrencilerin nerede büyümüş olduklarına; ve öğrencilerin ancak % 39.0 u aileleri ile birlikte Ankara'da bulunduğuna göre, bunların ailelerinin nerede yaşadıklarına bakmak gerekmektedir.
Öğrencilerin % 42.9 u, doğduğu ve büyüdüğü baba memleketinden, % 31.4 ü babanın tayin edildiği veya iş bulmak, çalışmak üzere gittiği yerden Ankara’ya gelmişlerdir. Diğerleri (% 25.7) ise Ankara’da büyümüştür (bkz. 1 ablo 9).
Öğrencilerin baba memleketi çeşitlilik göstermektedir. Bununla birlikte tç Anadolu bölgesi (Ankara ili dahil % 39.1) ile Marmara ve Ege bölgeleri (% 20.0) diğer bölgelere kıyasla fark atmaktadırlar (bkz. Tablo 10). Öğrencilerin baba memleketi ile ailelerinin bugün oturdukları yer karşılaştırıldığında, çevre bölgelerden İç Anadolu’ya, İç Anadolu’daki illerden de Ankara iline doğru bir göç olgusu dikkati çekmiştir.
Batı grubundaki öğrencilerin önemli bir kısmının ailesi, ya özellikle Ankara kenti olmak üzere Ankara ilinde (% 37-9) ya da Marmara/Ege bölgeleri illerinden birinde (% 22.4) yaşamaktadır (bkz. Tablo 11). Örneklemde, ailesi Marmara/Ege bölgesi illerinden birinde yaşayan 17 öğrenciden 13 ünün (% 76.4) batı grubundan olması ve bu öğrencilerin, ailelerinin yaşadıkları kentler olarak İstanbul ve İzmir'i vermeleri de oldukça anlamlıdır.
Doğu grubu öğrencilerinin aileleri ise, çoğunlukla Ankara ili (kazası/ köyü dahil) olmak üzere İç Anadolu illerinde (% 70.0) yaşamaktadırlar[24]. Bu gruptaki 47 öğrenciden 21'inin ( % 44.6) hala memleketi zaten İç Anadolu bölgesindedir.
Kısaca, örneklemdeki batı grubu öğrencilerinin yarısı kadar,, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi üç büyük kentimizde doğmuş ya da büyümüştür. Bu da onların, turistik amaçlar dışında, ülkemize çalışmak üzere gelen ecnebilerin ve azınlık Hıristiyan cemaatlerin yoğun olarak yaşadıkları kentlerin kültürlerine, hem bati grubu İçinde hem de doğu grubundakilere kıyasla daha erken ve sürekli açılmış olduklarını göstermektedir. Doğu grubundakilerin çoğunun ise, büyük kent kültürüne, daha ileri yaşlarda, muhtemelen üniversite yıllarında aşina olmaya başladıkları, ve bu üç büyük merkez dışında, "taşra” diye bilinen ortamda büyümüş oldukları izlenimi kalmıştır.
Yetişme koşulları ile ilgili diğer bir husus da, bu öğrencilerin yurt dışında bulunup bulunmadıkları, bulunmuşlar ise, bulunma süreleri ve halen yurt dışında bir yakınlarının olup olmadığıdır.
Yurt dışında bulunmuş olanların (% 32.4) çoğunun, lise bitirme yaşı olan 16 yaş ve sonrasında yurt dışına gitmiş oldukları görülmüştür. Gidenler, daha çok, 19-21 yaşlarındayken, üniversite öğrenimleri şırasında, yaz aylarında, öğrenim görmüş oldukları dil veya dillerde pratik yapmak, bilgi edinmek ve görgülerini artırmak amacıyla turistik geziler yapmışlardır (bkz. Tablo 12). Yurt dışına bir kere, bir-altı ay süreyle, turistik amaçla gidenler (% 50.0) dışında bir grup öğrenci (% 26.5) de bir yıldan fazla bir süreyle öğrenim İçin gitmiştir (bkz. Tablo 13). Ailesi yurt dışında olduğu İçin her yıl en az bir ay yurt dışına giden beş kişi de Türkiye'de öğrenimlerini sürdüren Almanya'daki Türk İŞÇİ çocuklarıdır. Bu bakımdan, görüşülenlerin pek azı İçin küçük yaşlardan itibaren kendi özgün Türk kültürü dışında bir yabancı kültüre doğrudan açılma söz konusudur. Öğrenciler arasında çocukluk ve ergenlik dönemini yurt dışında geçirmiş ancak üç kişi çıkmıştır. Bunlar da 10 yaşından daha küçük iken yurt dışına çıkmışlardır.
Gidilen ülkelerin başında Almanya gelmekle birlikte, turistik amaçla gitmenin bir sonucu olsa gerek, çeşitli Avrupa ülkelerini görmüş olanların da az olmadığı dikkati çekmiştir.
Yurt dışına gitmiş olanların sayısının azlığına karşılık, görüşülenlerin yarısı kadarının (% 54.3) yurt dışında yakınları, dolayısıyla da bir yabancı kültür ile dolaylı temaslar, vardır (bkz. Tablo 14). Bunların çoğunluğu, yine bati grubu öğrencilerinin yakınlarıdır (% 52.6). Yakınların yurt dışında bulunma sureleri de en az on yıl olup, aralarında 20 yılda fazla bir süredir yurt dışında yaşayanlar çıkmıştır.
Yurt dışındaki yakınların yaşadıkları ülkelerin başında Almanya bulunmaktadır (%49.1). Diğer Avrupa ülkelerinden birinde (Fransa, İngiltere, Hollanda, İtalya, İsveç, İsviçre ve Yugoslavya) yakını olanlar%33,3 dür. Orta Doğu ülkelerinden birinde (Kıbrıs, Suudi Arabistan) bir yakını bulunan üç öğrenci dışında diğerlerinin (%12.3) denizaşırı bir ülkede (A.B.D., Kanada, Avustralya) yakını vardır (bkz. Tablo 15).
2. Öğrencilerin “Noel” ve “Noel Baba” Hokkandaki Düşünceleri
Öğrencilerin Noel ve Noel Baba hakkında bilgi edinmelerinde basın, yayın ve kitle iletişim araçlarının (özellikle televizyonun) önemli bir etkisi olduğu ortaya çıkmıştır, öğrencilerin % 28.6 sı bu konuda kaynak olarak sadece T.V. yayınlarım ve sinemayı gösterirken, % 25.7 si daha çok kitap ve süreli yayınlardan faydalanmış olduklarım belirtmişlerdir (bkz. Tablo 16). Bu hususta bilgi kaynağı olarak ailesini ve mahallesini gösterenler ise % 20.0 dir; bunların, çoğunlukla kız öğrenciler olduğu görülmüştür. Bunda, bir kısım kız öğrencilerin, ecnebilerin de oturdukları semtlerde yaşamak yanı sıra aile/akraba yanında kalmalarının rolü açıktır. Ayrıca, kız öğrencilerin ana-babalarının tahsil düzeyinin de daha yüksek olduğunu unutmamak gerekir.
Gruplara göre yapılan kıyaslamada, her iki grubun da “T.V. yayınları/sinema” ile “kitap/süreli yayınlar”dan bilgi edinme oranlarının aynı olduğu saptanmıştır. Buna rağmen, Noel ve Noel Baba hakkında edinilen bilginin doğruluğu, yani bu bilginin içeriği bakımından, gruplara göre belirgin bir fark söz konusudur.
Öğrencilerin % 60.0 1, “Noel’in ne olduğuna dair bir soruya, “İsa’nın doğumunu kutlamak üzere, çam ağacı süslenerek ve kutlamaya 24 aralık gecesi başlanılan bir Hıristiyan dinî bayramıdır” şeklinde doğru yanıtı işaretlemişlerdir (bkz. Tablo 1 7). Batı grubundaki öğrencilerin % 72.4 ünün bu yanıtı vermesine karşılık, doğu grubundakilerin ancak % 44.6 sı bu yanıtı verebilmişlerdir. Doğu grubunda, bu hususta bir belirsizlikle birlikte Noel’i, “yılbaşı kutlaması” olarak yorumlama eğilimi dikkati çekmiştir.
Bu farklılığın, T.V. yayınlan, sinema, kitap ve süreli yayınlar gibi kaynaklardan yararlanabilme imkânlarından doğabileceği akla gelmiştir. Nitekim, yapılan inceleme, öğrencilerin yabancı dil bilgisi düzeyinin, batı dillerindeki yayınlan takip etmede ve batı kaynaklı filmleri gerektiği gibi anlayabilmede önemli bir etmen olduğunu ortaya koymuştur.
öğrencilerin % 67.6 sı düz lise mezunudur (bkz. Tablo 18). Ama gruplara göre, mezun olunan orta öğretim kurumu türüne bakıldığında, doğu grubundakilerin çoğunluğunun düz lise mezunu (% 82.9) olduklar, görülmüştür. Oysa, bu durum, bati grubu öğrencilerinin ancak yarısı kadarı İçin geçerlidir. Bati grubundakilerin önemli bir kısmı, yoğun bir şekilde yabancı dilde eğitim yapan özel okul veya Anadolu Lisesi mezunudur (% 39.7). Zaten örneklemde, bu tür bir okulda okumuş olanların ikisi dışında diğerleri (% 92.0) bati grubu öğrencileridir. Bu öğrencilerin bir kısmının (% 14.1) , Noel ve Noel Baba konusunda bilgi kaynağı olarak televizyon yani sıra lise ve üniversitede okunmuş olan yayınlan göstermiş bulunmaları da bu olguyu daha anlamlı kılmaktadır. Bu bakımdan, görüşülen öğrenciler arasında, “roman okuyacak/süreli yayın takip edebilecek ve film seyredip anlayabilecek” düzeyde bir yabancı dil bildiklerini belirten 57 kişinin görüşülenlerin % 54.3) 49 unun (/o 8(i.o') bati dilleri grubundan olmasına şaşmamak .gerekir. Doğu grubundan, bu düzeyde bir bati dilini bildiklerini iddia eden sadece 7 kişi çıkmıştır. Bati grubunda bu düzeye gelmiş olduklarım belirten 49 öğrencinin yansından fazlası İçin (% 63.2) bu dil, öğrenim gördükleri anabilin, dalı dili, % 47.0 si kadarı İçin de, öğrenim gördükleri dilin dışında, onun yani sıra bir ikinci bati dilidir (bkz. t ablo 19).
Öğrenciler arasında, söz konusu edilen düzeyde bilenen dillerin tasnifinde temel dil olarak karşımıza İngilizce çıkmıştır. Bu da, ülkemizdeki uygulamalarda ve de edinilen Noel ve Noel Baba imajlarında niçin daha çok Anglosakson kültürlerinin etkisinde kalınmış olduğunu bir ölçüde açıklamaktadır. Zira, bir toplumun dilini gerektiği gibi öğrenirken, ister istemez o toplumun kültürünü öğrenme gereği de kendini hissettirmektedir. Sözcüklerin o kültürde belirli bir anlamı vardır ve o anlama tam olarak vakıf olabilmek İçin o toplumun kültürü hakkında da bilgi sahibi olmak gerekmektedir.
Aslında Hıristiyan kültürlerinde, Noel'in kutlanmasına ilişkin âdetler, ayrıntılar ya da kültür vasıflan açısından bir toplumdan diğerine farklılık görülmektedir, örneğin, bütün Hıristiyanlar İçin 25 Aralık İsa’nın doğum günü değildir. Ermeni kilisesi bu olayı 6 Ocak'ta kutlar. Ayrıca hepsi çam ağacı süslemez. En tipik farklılık örneği ise Noel arifesi akşamı yenen “Noel yemeği” ile ilgilidir, ülkemizde, bütün Hıristiyanlarda “hindinin Noel arifesi akşamı sofrasının vazgeçilmez, yemeği olduğu sanılır. Halbuki, söz gelimi, yöreye ve mali imkanlara bağlı olarak o akşam kaz,domuz veya balık yenilebilir, özellikle, doğu Avrupa'daki Hıristiyan toplumların çoğunda, bir tatil su balığı olan ''sazan”, Noel arifesi akşam yemeğinde tercih edilmektedir; bu balığın, kentlerdeki Noel dönemi tüketimini karşılamak üzere özel olarak üretilmesine rağmen, ihtiyacın karşılanamaması nedeniyle, tezgâh altından karaborsa bile satıldığı olmaktadır. Hoş, bugün, Avrupa’nın batısı gibi doğusu da, bir süredir, “yeni dünya” Amerika’da ticari bir kurum haline dönüşmüş bulunan Noel kutlaması hazırlıkları ve âdetlerinden etkilendiğinden Noel âdetlerindeki farklılıklar gittikçe azalmaktadır.
Öte yandan, önceleri, Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, özellikle askerî ve mimarî alanlarda ve üniversite sistemimizde hissedilen Alman etkisi ile birlikte, ondan daha da uzun bir süre etkisi altında kalınan Fransız kültürü [25] ve de sonraları Anglosakson kültürleriyle etkileşime girilmesi sonucu, toplumumuzun bu kültürlerden çok çeşitli alanlarda etkilenmiş olduğu bir gerçektir. Bu açıdan, gerekli alt yapının ortaya çıkmasıyla gelişen basın, yayın ve kitle iletişim araçlarının da katkısıyla, bir zaman sonra, kültürel alışveriş de bulunduğumuz bu toplumların Noel kutlama âdetlerinden de etkilenmeye başlamış olmamız kaçınılmazdır.
Bir başka kültürden etkilenmemiz hususunda son gelişme ise, “Alamanalar” aracılığı ile bu defa köylerimize kadar girmiş bulunan, dolayısıyla da ülke çapında tanımaya başladığımız Alman kültürü ile etkileşimin sonuçlarıdır. Bugün, Anadolu'muzun Avrupa’ya göç vermiş olan illerinden birinde, artık, Almanca konuşan ve veya Almanya’daki yaşamı anlatan bir vatandaşımıza rastlamak son derece olağan bir durumdur. Bu son etkilenmenin ne gibi kalıcı sonuçları olabileceğini ise zaman gösterecektir[26].Ama bugün için, ülkemizde, televizyon ve sinemalarda gösterilen Amerikan-İngiliz yapımı filmlerin göreli yoğunlu nedeniyle, bu toplumların yaşamında önemli bir yeri bulunan ve gösterilen filmlerde sık sık karşılaşılan Noel ve Noel Baba sahnelerine daha aşina olduğumuz bir gerçektir.
Nitekim, öğrencilerin 44 üne (%41.9) göre Noel Baba, “rengeyiklerinin çektiği kızağı ile Noel arifesi gecesi gelip şömineden inerek, çeşitli süslerle donatılmış bir çam ağacı altına, ailedeki herkes için bir hediye bırakan; beyaz kürk kenarlı kırmızı kukeletası, beyaz kürk yakalı kırmızı ceketi, kırmızı pantalonu ve siyah çizmeleriyle, ak saçlı ve sakallı, güleç yüzlü tombul” bir tiptir. Bu yanıtı vermiş bulunan öğrencilerin çoğunluğu batı grubu öğrencileridir. Bu tanımlama, çoğumuzun anımsayacağı üzere. Anglosakson kültürü ürünü sinema ve çizgi filmlerinde dikkati çeken Noel Baba ya aittir. Buna karşılık, öğrencilerin 53 ü (% 50.5) de Noel Baha'yı, “yeni yılı sembolize etmek üzere, sırtında hediye torbasıyla yeni yıla girerken ortaya çıkan ve hediye dağıtan bir ihtiyar adam" şeklinde tanımaktadırlar. Bu imaj ise, son birkaç yıldır, ülkemizde, yılbaşı arifesinde basın, yayın ve kitle iletişim araçlarında çok sık kullanılmaya başlanılan bir motiftir. Ayrıca, yeni yıl tebrik kartlarında da Noel Baha’nın bu şekilde yorumu, mum ve çam ağacı süslemelerinden oluşan çeşitli düzenlemelerin dışında, kartları süsleyen temel figürdür, öğrencilerin 8 i (% 7.6) ise, bu konuda bir bilgiye sahip olmadıklarını belirtmişlerdir.
Bu arada, konumuzla ilgili olarak, geniş bir halk kitlesine hitap ettiği bilinen televizyonda ve sinemalarımızda gösterilen batı kaynaklı filmlerin Türkçe dublajlarına değinmek gerekmektedir: Yıllardır, Türk ve İslâm kültürlerinde “Noel” olayının karşılığının bulunmamasının bir sonucu olsa gerek, söz konusu filmlerde Noel kutlamalarının “yılbaşı kutlaması” şeklinde aktarıldığı görülmüştür. Bu tür tercümelerin zorunlu veya bilinçli yapıldığı tartışmaya açık olmakla beraber, “kültürel galat" şeklinde dile getirebileceğimiz bu durumun da seyircilerde Noel hakkında yanlış ya da çelişkili bir yoruma yol açmış olması doğaldır. Ancak, son birkaç yıldır gerçekleştirilen dublajların çoğunda, bu hususta da bir gelişme olduğu kanısı uyanmıştır. Sözü edilen kültürel galatta halen ısrar etme durumu (ister yem filmlerin ister eski filmlerin dublajlarında olsun) devam etmekle birlikte, artık kimi filmlerdeki Noel kutlama sahnelerinde, eskiden tercih edilen “mutlu yıllar” ifadesi yerine “mutlu Noeller” ifadesinin kullanılmaya başlanmış olduğu ve Noel’in yılbaşından ayrı bir olay olduğunu vurgulayacak biçimde tercümeler ve dublajlar yapıldığı dikkati çekmektedir. Bunda, 1 83(؛ den beri basın, yayın ve kitle iletişim araçları aracılığı ile geniş kitlelere haber olarak verilen St. Nicholas Sempozyumu’nun dolaylı bir etkisi olduğunu da söylemek mümkündür. Zira, bu sempozyum sayesinde gazete ve süreli yayınlarda, Noel’in çeşitli ülkelerde nasıl kutlandığından ve tarihi kişiliği olduğu iddia edilen Ayanikola’ya bağlı olarak da olsa, Noel Baha’dan bahsedilir olmuştur.
Öğrencilerin çoğunun (% 61.0) St. Nicholas’ı, “Türkiye’de Demre’de IV. y.y. da yaşamış ve bugünkü Noel Baha’nın gerçek tarihî kimliğidir” şeklinde tanımlamış olmaları (Bkz. Tablo 20) da bu görüşümüzü desteklemektedir. Bu konuda öğrencilerin % 13.3 ünün yanlış seçeneği işaretlemesine karşılık. % 25.7 sinin de bu konudan habersiz olması da öğrencilerin basil, yayın ve kille iletişim araçlarının haberlerini dinleme ya da takip etme alışkanlıklar, hakkında, dolaylı da olsa, bir fikir vermektedir.
Bu bakımdan, bir kısım öğrencilerin, temel bilgi kaynaklan olan Türkçe yayınlarda bu konuda yeterli bilginin verilmemesi; bazı kitle iletişim araçlarında gösterilen filmlerdeki tercüme yanlışlığı ve gerekli düzeyde yabancı dil (batı dili) bilinmemesi gibi etmenlerin etkisiyle, Noel’in bati toplumlarındaki gerçek anlamım ve bunun yılbaşından farklı bir şey olduğunu anlayamamaları sonucu, Noel'i, “yılbaşı”, Noel Baba’yı da yeni yılın müjdecisi bir tip olarak algılamalarına şaşmamak .gerekir.
Değerlendirme re Sonuç:
Antropologlar, bir yeniliğin, ister bir toplumun içinden gelsin, ister bir topluma dışarıdan tanıtılsın, o toplumun kültüründe bir fonksiyon kazanmaya başlayınca o toplumun kültürü ile bütünleştiğini kabul etmektedirler. Yapılan tespitlere göre de, bir toplumda yenilikleri desteklemekte ve yaygınlaştırmakta, “elit” denilen, toplumdaki zengin ve seçkin en üst sınıf ya da sosyal tabakaya ait kişiler öncülük etmektedirler. Zira, yeni kültür elemanı, sembolik bir şekilde, o grubun prestijine katkıda bulunacağından, o grup tarafından bu hususta tekel kurmaya kadar .giden bir tutum ve davranış söz konusu olabilmektedir [27].
Yeni kültür elemanının ya da vasfının, biçim ve fonksiyonu ile, olduğu gibi geçip geçmeyeceği de toplumdan topluma fark gösterir. Kimi toplumda kültür elemanının biçimi aktarılmakta ama fonksiyonu değişime uğramaktadır; kiminde ise fonksiyon benimsenmekte ama biçim değişmektedir. Kroeber'e göre, alman kültür elemanının özgün fonksiyonundan çok, özgün biçiminin olduğu gibi aktarılması daha muhtemeldir, örneğin, Asya topluluklarından birindeki dini törenlerde önemli bir yeri bulunan bir “dini obje”nin, bu topluluğa turistik bir gezi yapmış olanlar tarafından kendi topluluklarına bir “süs eşyası” şeklinde aktarılması sık rastlanılan durumlardan biridir[ 28].
Bu esasları ülkemizdeki yılbaşı kutlama âdetlerindeki yeniliklerde de izlemek mümkündür. Başta Ankara olmak üzere, İstanbul ve İzmir gibi kentlerimizde, bati kültürlerindeki Noel kutlamasına ilişkin birtakım kültür elemanlarına, ya elit sınıfın ve ticaretle uğraşanların yenilik arayışı İçinde bilinçli olarak, ya da T.V. ve sinemalarda gösterilmiş ve gösterilmekte olan bati kaynaklı filmlerin dublajlarında dikkati çeken kültürel galatın etkisiyle,
alıntıyı yapanların yaşamlarında bir fonksiyon kazandıkları İçin rastlanmaktadır. Noel kutlamasına ilişkin bu kültürel alıntıların bu kentlerimizde kazanmış oldukları yeni fonksiyonlarına bir açıklık getirmek İçin günümüz Hıristayan batı toplumlarının çoğunda, özellikle, bir ölçüde aşina olduğumuz Anglosakson kültürlerinde, Noel'in göze çarpan temel vasıflarına çok kısa değinmekte yarar vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
- 24 Aralık arife günü akşamı aile üyeleri ve yakın akrabalarla birlikte oturulan bir “Noel sofrası”; bu, Noel akşamına özgü özel bir yemek türü (ilindi, kaz, balık, v.b.) ve özel tatlının (Noel tatlısı) yendiği bir ziyafettir.
- Noel ağacı ve süslemeleriyle donatılmış kimi işyerlerinde, personelin kendi aralarında düzenledikleri “Noel eğlencesi”,
- Noel süslemeleri olarak kullanılan, kışın yaprak dökmeyen ağaçlardan, yeşil meşe (ya da halk arasında bilindiği şekliyle “pırnar") ve adî ökseotundan [29 ]yapılmış, dış kapıya, duvara veya pencere cami dışına asılan küçük “Noel çelenkleri”.
- Çeşitli süslemelerle donatılarak mumlarla ışıklandırılan [30] ve aslında İsa'yı sembolize eden çam ağacı, yani "Noel ağacı”; mumlar İsa'ya adanmıştır ve ağacın tepesine bir yıldız iliştirmek şarttır.
- Bütün aile bireyleri İçin süslü çam ağacı altına bırakılan, ayrıca çocukların şöminenin bir kenarına veya yattıkları odadaki bir eşyaya iliştirdikleri, genellikle kırmızı renkteki “Noel çorabına konan çeşitli hediyeler ve şekerlemeler [31] bu hediyelerin 25 Aralık Noel sabahı açılması gerekmektedir,
- Noel'in ertesi günü, 26 Aralıkta “Kutulama Günü” (Boxing Day)nde ev halkının ihtiyaç duymadıklar, giyeceklerin ve bir miktar yiyeceğin, fakir fukarayı sevindirmek üzere kutulara konup dağıtılması ya da çevredeki kilisede bu amaçla konmuş olan kutulara bırakılması, Noel arifesi gecesi, herkes uyurken, süslenmiş Noel ağacı altına ve Noel çoraplarına konmuş hediyeleri gizlice getirdiğine inanılan “Noel Baba”,
- Hem evin İçinde, Noel ağacı etrafında veya yanında, hem de mahallede, kapı kapı dolanarak, ailecek söylenen ya da çocuk ve gençlerden oluşan bir grubun söylediği, Noel'e özgü İlâhiler (carols),
- Noel arifesi gecesi, gece yarısından itibaren başlanan ve mezheplere göre Noel sabahına kadar bir veya birkaç defa, kilisede, büyük bir cemaat huzurunda yapılan dinî ayinler,
- İsa’nın, Beytüllahm’da doğmuş olduğu ortamı sergileyen, çeşitli malzemelerden (kıl, kibrit çöpleri, v.b.) yapılmış doğum sahnesi (nalivily) maketleri,
- Gösteri ve reklam amacını güden bizdeki fener alayına benzer “Noel alayı”,
- Bu dönemde yollanan tebrik kartlarında Noel’in, yılbaşı ile birlikte kutlanması ve bu kartların, şömine üstünde, pencere önünde veya bir sehpa ya da konsol üzerinde sergilenmesi-bunların en geç Ocak ayının ilk haftasında kaldırılması gerekir; daha uzun süre kalmalarının uğursuzluk getireceğine inanılır.
Yukarıda genel batlarıyla verilmiş olan Noel özelliklerinden birkaçının ülkemizdeki yem yıl kutlamalarında benimsenmiş oldukları, araştırma ve gözlemlerimizden, hemen anlaşılmaktadır. Bunlar, özel yemek ziyafeti (“yılbaşı sofrası”) çam ağacı süslemesi (“yılbaşı ağacı”), ökseotu ve pırnar ile süslemeler (“yılbaşı süslemeleri”), tebrik kartları yollama (“yılbaşı tebrik kartları”), hediye alıp verme (“yeni yıl hediyesi) ve “Noel Baba”dır. Bunların ülkemizde kullanılış veya uygulanış biçimlerini dikkate aldığımızda, bu kültürel alıntıların, özgün Hıristiyan toplumlarındaki dinî yönleri dikkate alınmaksızın (hatta, bilinmeksizin), “eğlence” ve “reklâm” ihtiyaçlarına değişik ve yeni boyutlar getirmiş olmaları nedeniyle benimsenmiş oldukları ortaya çıkmaktadır:
1. Yılbaşı sofrası
Aslında, Hıristiyanlarda Noel, “aile”nin dinî bayramıdır; bu, aile üyelerini ve yakın akrabaları bir araya getiren bir olaydır. Buna karşılık, Hıristiyanlarda yılbaşı, daha geniş ölçüde ve topluca, bir eğlence veya balo ile kutlanır. Ülkemizde, Cumhuriyet yılları başında ilk görülmüş olan, frenklerden takvim ile birlikte aldığımız yılbaşı balolarının hikmeti budur. Oysa, ülkemizde, önceleri “genel”e açık bir şekilde kutlanan yılbaşı, ekonomik nedenlerle birlikte, giderek, Noel gibi “özel” kutlanır bir hâle dönüşmüştür. Şüphesiz, kentlerimizde, devlet erkânı içinde ve hali vakti yerinde olanlar arasında, ya bulunulan kentteki ya da bir başka yerdeki, özel programlı, topluca kutlanan yılbaşı eğlencelerine katılanlar az değildir. Ama, orta hâili büyük bir çoğunluk, yılbaşını evde, eş dost ile, özel bir “yılbaşı sofrası” kurarak kutlamayı tercih etmektedir.
Ayrıca, Türk mutfağında et cinsi olarak, küçükbaş hayvan eti makbüldür. Bu bakımdan, genellikle Türk mutfağı özelliklerinin sergilendiği yılbaşı sofrasında, bu geceye özgü bir özel yemek türü olarak, bir kümes hayvanı olan sülüngiller familyasından “hindi”nin iç pilavla birlikte menüye girmesinde, kültürümüz dışından bir etkinin olduğu açıktır. Bunda, batı kültürüyle doğrudan temas veya batı kaynaklı yayınlardan ve filmlerden edinilen izlenimler sonucu, hindinin, batı toplumlarında, özel günlerde (özellikle kış döneminde, Noel kutlamasında) yenen bir yemek türü olarak görülmesinin bir etkisi olduğu sanılmaktadır. Yılbaşı arifesinde hindiye olan talep, önceleri sadece ecnebilerden gelirken, son on yıldır talebin giderek artması ve yılbaşı için özel olarak hindi beslenmeye başlanmış olması da bu görüşümüzü desteklemektedir.
2. Yeni yıl hediyesi
Bizde yılbaşıyla ilgili bir yenilik de hediye ahş verişidir. Kültürümüzde, eskiden sadece bayramlara, nişan, düğün ve doğum gibi olaylara özgü olan hediye verme, batıdan “ithal” edilen başka kültürel alıntılar (Anneler Günü, Babalar Günü, Doğum Günü, v.b.) ile birlikte daha sık verilir olmuştur. Ülkemizde batının reklâm ilkelerini kullanmaya başlayan dükkân veya mağaza sahipleri, hatta Bankaların çoğu, özel günlere özgü “armağan çekleri” ile, bu hediye ahş verişini körüklemekte ve desteklemektedirler. Bu bakımdan, yeni yıl arifesinde, yeni yılın kiminle, nerede kutlanacağı ve neler yapılacağı veya yeneceğinden başka, tıpkı Noel arifesinde ecnebilerde olduğu üzere, bir de aile üyeleri ile yakın dostlara ne hediye alınacağı derdine düşülmektedir. Alıcının, alınanın hediye olacağını belirtmesi üzerine, son birkaç yıla kadar tezgâhtarlar satın alınan hediyeyi adı paket kağıdıyla bile sarmasını beceremezken, satılan malın, batının Noel hediye paketleri gibi, özel kağıt ve rafya kurdelalarla cicili bicili bir “hediye paketi” şeklinde alıcıya sunulması da hediye konusundaki gelişmenin bir başka yönüdür.
Aile üyeleri için alınan yeni yıl hediyeleri genellikle yılbaşı yemeğinden önce ya da gece yarısı, yeni yıla girerken verilmekte, eşe dosta alınan hediyelerin ne zaman verileceği ise hediye verenin inisiyatifine kalmaktadır. Hediye vermeyle ilgili bir diğer gelişme ise, yılbaşı ağacı süsleyen Müslüman Türklerin evlerinde, hediyelerin önceden, evdeki “yılbaşı ağacı” altına konması ve yeni yıla girince hediyelerin açılmasıdır. Çocuklara verilen hediyeyle ilgili bir başka yenilik de, Ankara’da Bakanlıklar'daki bir mağazanın, çocuk için önceden seçilip, parası ödenen ve gideceği adres verilen hediyenin, yılbaşı gecesi, Noel Baba kılığında bir mağaza personeli tarafından çocuğa evinde teslim etmeyi üstlenmiş bulunmasıdır.
3. Yılbaşı tebrik kartları
Batı kültürlerinden bir başka kültürel alıntı örneği de yılbaşı tebrik kartlarıdır, önceleri, ülkemizdeki devlet erkânı arasında, kartvizit arkasına karalanan bir iki satırla kutlanan yeni yıl, ülkemize tebrik kartı sanayiinin girmesi ve gelişmesi üzerine, yerini, binbir çeşit tebrik kartından biri ile kutlamaya bırakmıştır. Bu tür yazışmaların kapsamı da genişleyerek, aile bireylerini, akrabaları ve dostları kapsar bir hale gelmiştir.
Yılbaşı arifesinde, bayram arifelerinde olduğu gibi, tebrik kartı satan seyyar satıcılar ve tezgâhlan, kentin merkezi yerlerindeki belirli köşelere yan yana dizilmektedir. Bunların sattıkları kartlara, üzerilerindeki yazıların okunamayacağı bir uzaklıktan bakan birinin, bunları, ecnebilere özgü Noel tebrik kartları sanması işten bile değildir. Gerçekten de kimi kartlar üzerinde, bayram döneminde rastlanan klasık motifler (çiçek, çim, kilim desenleri, minyatür ve manzara resimlen, v.b.) bulunmasına karşılık, bir süredir, her yılbaşı arifesi türleri gittikçe artan kartların çoğunun üzerilerinde batı toplumlarının Noel dönemi kartlarındaki figürler ve resimler görülmektedir. Bu kartlar, kimilerin evinde, kimilerinin de bürosunda, göze çarpacak bir şekilde, kütüphane rafı, pencere önü, v.b. gibi yerlere konmakta, hatta bazı evlerde de, Noel yortusunda olduğu gibi, düzenlenmiş özel bir köşede sergilenmektedir.
4. Yılbaşı süslemeleri
Ülkemizde, Noel süslemelerinin temel unsurlarından olan ökseotu ve pırnar dallarıyla ilgili uygulamaya bakıldığında, bunların temel biçim ve fonksiyonlarının yanı sıra, yeni bir takım fonksiyonlar da kazanmış olduklarını söylemek mümkündür. Pırnar, “yılbaşı çiçeği” adı altında, demetler halinde, evlerde süs olarak vazolara konmak veya hediye edilmek üzere, yılbaşı arifesinde sokak başlarında satılır hâle gelmiştir. Oysa bundan yirmi yıl kadar önce, bu bitkinin yüzüne ecnebiler dışında kimse bakmazdı. Bugün ise bu bitkinin, ülkemizin belirli bir yöresinden, belirli bir iki kişi tarafından sağlanabilmesinin etkisiyle, son yıllarda talebin karşılanmasında zorlanıldığı bilinmektedir. Bu “yılbaşı çiçeği”nin dikkatle incelenmesi halinde, satılan dalların üzerindeki parlak kırmızı “bakka”ların, aynı renk ipliklerle ustaca dalların ucuna bağlanmış olduklarını görmek mümkündür. Bir diğer deyişle, bizde “yılbaşı çiçeği” adı altında satılan bitki, batı toplumlarındaki gibi doğal haliyle satılmamaktadır. Bu uygulamanın, adı geçen bitkinin doğal halinde kırmızı “bakka”ların (üzümsü meyvaların), çok dengesiz dağılımları sonucu kimi dalların “çiçek”siz kalması ve bunların satılamayarak elde kalacağı endişesinden kaynaklandığı açıktır. Bu açıdan, dayanıklı olup uzun süre gitmesi bakımından mevsiminde tercih edilmeye başlanılan bu bitkinin, kırmızı “çicek”lerini (bakkaları) yaşatmak üzere su dolu bir vazoya konması da bir hayli ilginçtir.
Ayrıca, ökseotu, pırnar veya çam dallarından, bazen bunların bir karışımından yapılan “yılbaşı çelenk”lerini de, son iki yıldır, yılbaşı arifesinde yaptığımız incelemelerde, zengin semtler olarak bilinen yerleşim yerlerinde, ecnebilerin yoğun olduğu mahallelerdeki evlerin sokak kapıları ve pencere camlarından başka, sadece on kadar dükkânın kapısında görebildik. Oldukça fazla sayıda satıldıkları bildirilen bu “çelenk”lerin, daha çok, dükkân ve mağaza sahipleri tarafından, vitrinlerde teşhir edilen malların araşma konduğu dikkati çekmiştir. Çeşitli pırıltılı süslemelerle muhtelif şekillere dönüştürülen bu çelenkler, özellikle çocuk veya kadın çamaşır ve giyim eşyası satan mağazaların vitrinlerinde, çamaşırlar arasında bir süs vazifesi görmektedir. Dolayısıyla, ülkemizde, bu “çelenk”lerin, batı toplumlarındakine benzer (yani, kapı süsleme) fonksiyonu yanı sıra, ondan daha yaygın bir biçimde vitrin süsleme fonksiyonunu üstlenmiş oldukları görülmüştür. Bunda, çam ağacı ve ilgili süslemelerin yüksek fiyatına karşılık bu tür bir süslemenin daha ucuza çıkmasının önemli bir rolü olsa gerek.
5. Yılbaşı ağacı
Yılbaşı ağacı süslenmesine gelince... Bu, daha önce de değinildiği üzere, son on yıldır .Müslüman Türkler arasında gün geçtikçe yayılan bir yenilik, bir kültürel alıntıdır. Bu âdetin zengin, “elit“ sınıf tarafında benimsenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Zira, Noel ve Noel Baba hakkındaki düşüncelerini öğrenmek üzere bir grup öğrenciye uygulanan ankette, görüşülen 105 öğrenciden 23 ü (% 21.9) çevrelerinde “yılbaşı ağacı” süsleyenler olduğunu belirtmişlerdir. Bu öğrenciler, Urdu dilinde okuyan ve aile geliri yüksek bir aileden gelen bir öğrenci dışında hepsi, batı dilleri ve edebiyatlarında birinde okuyan öğrencilerdir. Bu grubun ise, hatırlanacağı üzere, daha çok, zenginlerin semtleri olarak bilinen yerlerde oturdukları ve aile gelirlerinin yüksek olduğu belirlenmişti. Zaten, gerek çam ağacının gerek yılbaşı süslemelerinin pahalılığı, yılbaşı ağacı süslemeyi gerçekleştirebilecek olanların belirli (ortanın üstünde) bir gelire sahip olmalarını gerektirmektedir.
Öğrencilerin verdikleri yanıtlardan, bulundukları çevrede yılbaşı ağacı süsleyenlerin çoğunluğunun (% 47-8), öğrencinin teyzesi, eniştesi, dayısı, evli ağabeyi veya ablası gibi yakın akrabalar olduğu görülmüştür (bkz. Tablo 21). Yılbaşı ağacı süsleyenler arasında % 30.4 oranında aile dostu veya arkadaşın bulunması ve % 21.8 inin de Türk veya ecnebi komşularının yılbaşı ağacı süslediklerini belirtmesi, bu öğrencilerin önemli bir kısmının, sık sık görüşme ihtimali yüksek olan bu kişilerden bu hususta, zamanla, etkilenebilecekleri yönünde verilerdir, öğrencilerin bulundukları çevrede yılbaşı ağacı süsleyen kişilerden 15 inin (% 65.2) üniversite mezunu olmaları da bu yeni âdetin benimsenmesinde yüksek tahsilin rolünü ortaya koymaktadır.
Zaten, görüşülen öğrenciler arasında, halen 6 kişinin evinde yılbaşı ağacı süslenmektedir; bunların dördü kız, ikisi erkek öğrenci olup. Urdu dilindeki bir öğrenci dışında irepsi bati dilleri öğrencileridir. Bu alil kişi, evlerinde bu adetin hemen hemen dokuz yıldır sürdüğünden söz etmişlerdir. Bu da çiçekçilerin son on yıldır Türklerin de yıl sonuna doğru çam ağacı satın almaya başladıklarına dair verdikleri bilgiyi doğrulamaktadır. Bu öğrencilerin evlerinde bu adeti başlatan kişi ise, üçünde aile büyüğü olan baba, üçünde de öğrencinin kendisi olmuştur.
Yılbaşı ağacı süsleme nedeni olarak “güzel görüntüsü var" ve “süslemek eğlenceli oluyor” şeklinde verilen yanıtlar, bu olayın Müslüman Türkler arasında, eğlenmek ve İşin estetiği dışında, bir anlamı olmadığını göstermektedir. Nitekim yaşadığımız kentte, ağaç süsleme isteklerinin artık çocuklardan da gelmeye başlaması, bu olayın eğlence yanının daha baskın olduğunun bir göstergesidir.
Çocukların buna özenmesinde şaşılacak bir yan yoktur. Zira, zengin kişilerin oturdukları semtlerde yaşayan çocuklar, artık, hem oturdukları semtlerde (muhtemelen bir arkadaşının evinde), hem ana-babalarının alış veriş yaptıkları semt dükkanlarında, hem de gittikleri anaokul ve kimi ilkokullarda, yılbaşı ağacı süsleme olayım iyice tanımaya başlamışlardır.
6. Noel Baba
Hıristiyanların dünyasında Noel Baba, Noel dönemine özgü hediye alış verişini simgeleyen efsanevî bir kişidir; bu özelliği nedeniyle de bugünkü görünümüne yüzyıllar sonra kavuşmuştur [32]. Noel Baba, daha çok çocuklara yönelik bir figürdür; yılın sonunda, bütün bir yıl boyunca iyi davranışlarda bulunmuş çocukları hediye ile ödüllendiren biridir. Ama günümüzün batılı girişimcileri bunu bir ticari matah haline getirmişler, hatta “Noel Baba sanayiisi” kurmuşlardır. Batı kaynaklı çeşitli süreli yayınlardan ve ülkemizde gösterilen filmlerden anlaşıldığı kadarıyla, bir reklâm aracı haline gelmiş bulunan bu figürün, daha önce değinildiği üzere, başkent Ankara'da da, kimi ticaret sahipleri taralından aynı amaçla kullanılmasına şaşmamak gerekir.
Ülkemizde Noel Baha'nın Hıristiyanlara ait dinî bir özellik olduğu kanısının uyanmasında ve bazı çevrelerce reddedilmesinde, şüphesiz, bu figürün tarihî kişiliğinin Hıristiyan azizlerden birine dayandırılmış olmasının önemli bir rolü vardır. Güney Anadolu'da, IV. y.y. m ikinci yarısında Demre’de yaşamış olduğu iddia edilen Ayanikola ya da “St. Nicholas” hakkında 1983 yılından beri Antalya'da yapılan uluslararası sempozyumun basın, yayın ve kitle iletişim araçları ile geniş çapta duyurulmasının da konuda bilgi edinmeye ve, muhtemelen, tavır alınmasında, tartışılmaz bir katkısı olmuştur.
Nitekim, somut bir örnek olarak alınan, üniversite öğrenimleri sona ermekte olan bir grup öğrenciyle ilgili araştırmamızın verileri [33] de ülkemizde Noel ve Noel Baba ile ilgili imajların oluşumunda basın, yayın ve kitle iletişim araçlarının rolünün önemini ortaya koymaktadır. Buna göre, batı kültürüyle doğrudan veya dolaylı temas etmiş bulunan öğrenciler dışındakiler, Noel Baha’yı, yeni yıla girerken ortaya çıkan ve sırtında taşıdığı torbadan etrafa hediye dağıtan sevimli bir ihtiyar olarak tanımaktadırlar.
Öte yandan, başkent Ankara'da gözlendiği üzere, Noel Baha’nın, bu figürün temelde çocuklara yönelik olması nedeniyle, belirli bazı semtlerdeki anaokul ve hatta ilkokuların öğrenim ve eğitim programlarına da alınmış olduğu anlaşılmaktadır. Yılbaşı arifesinde, kimi anaokulların pencere camlarında, bu okullarda Noel Baha'nın yeni yıl arifesinde çocuklara hediye getiren kişi olduğu hususunun öğretildiğinin bir göstergesi olarak, bu imajı veren renkli Noel Baba çizgi resimlerine ve, çocukların yapabilecekleri, bu döneme özgü daha başka süslemelere rastlanmaktadır.
Çocuklar için bugün eğlence şeklinde gelişen bu durumun aslında gelecekte yerleşik birtakım alışkanlıklara ve adetlere dönüşeceği açıktır. Bugün İçin sınırlı bir kesimin yetişkinlerinin tekelinde bulunan yılbaşına ait bu gelişmelerin serbest kültür değişimi koşullarının, sürdürüldüğü bir ortamda, daha geniş çapla, gelecek kuşaklar tarafından benimseneceğini kabul etmek gerekmektedir. Dolayısıyla, gelecek kuşaklarda, yeni yıl arifesinde daha çok yılbaşı ağacı süsleneceğini ve Noel Baba'nın da kültürümüze, “yeni yılın habercisi, bütün yıl boyunca iyi davranmış çocukları yıl sonunda bir hediye ile ödüllendiren sevimli ihtiyar” İmajı ile yerleşeceği yönünde bir tahminde bulunmak hiç de zor değildir.
Sonuç olarak, yüksek öğretim öğrencileri üzerindeki araştırmamız ve yetişkin kuşak arasında da kişisel inceleme ve gözlemlerimiz sonucu yapılan tespitleri şöyle sıralayabiliriz:
- Öğrencilerin Noel ve Noel Baba hakkında bilgi edinmelerinde basın, yayın ve kitle iletişim araçlarının (özellikle televizyonun) önemli bir etkisi olduğu ortaya çıkmıştır.
- Ülkemizde Noel Baba ve Noel'e ilişkin bir kısım adetler, bugün İçin, büyük kentlerimizin sınırlı bir kesiminde (elit ve zenginler arasında) doğru şekli ile tanınmakta ve bu kesim, bir süredir, bu karmaşığın bir takım vasıllarım, kısmen de olsa, kendi yılbaşı kutlama adetleri arasına aktarmış bulunmaktadır. Bu durum, kültürel antropolojide bir İlmî prensip olan, kültür değişmesi ya da kültürleşme sürecinde, başka bir kültürden alman yeniliklerin ya da kültürel alıntıların, alıcı toplumun elit ve zengin üst sınıfı kanalı ile ilgili toplumun daha alt sınıflarına geçtiği prensibini destekler görünmektedir.
- Buna karşılık, “kırsal alan” diye bilinen ortamda büyüyüp, ancak üniversite öğrenimi döneminde büyük kent kültürüne aşina olan ve geleneksel değerlere bağlı kalan kişiler, bu batılı kültür karmaşığının bildikleri yönlerini “yılbaşı kutlaması” şeklinde algılama eğilimi göstermektedirler.
- Sözkonusu kültürel alıntılar (yani, Noel'in bazı yönlerinin yılbaşı kutlama adetleri arasına aktarılmış olması), kent toplumumuza dış görüntüleriyle, dini içerikleri dikkate alınmaksızın, “kültürleşme” süreciyle geçmiştir.
- Bu alıntı sürecinde, kişinin geldiği coğrafili ve sosyokültürel ortam, eğitim düzeyi (yüksek tahsilli olma), bati dillerinden birinde eğitim görme (bati kültürüyle dolaylı temas), bati kültürüyle doğrudan temas ve kitle iletişim araçlarından yararlanma derecesi gibi etmenlerin etkin olduğu söylenebilir.
- Öte yandan, bu tür kültürel alıntıların toplumumuzda benimsenmesinde, bunların, kişinin eğlence ve estetik zevklerini tatmin etmek dışında kişiye prestij sağlamaları ve ticaret sahipler için de pazarlama unsuru haline dönüşmüş olmaları gibi fayda sağlayıcı fonksiyonlara sahip bulunmasının rol oynadığı görülmüştür.
KAYNAKÇA
AKÇÜRA, Gökhan. “Yılbaşıdır Bunun Adı...”, Cumhuriyet Dergisi, 28 Aralık 1986.
BAŞARAN, Fatma. “Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğrencileri Üzerinde Psiko-Sosyal Bir Araştırma”, Cumhuriyetin 50. Yıldönümünü Anma Kitabı. D.T.C.F. Yay. No: 239, 1974, ss. 593-611.
Encyclopedia Americana,1982, “Christmas” ve “Santa Claus”,
Encyclopedia Britannica, 1986, “Christmas”.
ERDENTUĞ, Aygen: “Kültür Alanı Yaklaşımı”, Belleten, C.L, Sayı 196 (Nisan), 1986, ss. 229-238.
ERDENTUĞ, Nermin. Türkiye’de Çağdaşlaşma, Eğitim ve Kültür Münasebetleri. Ankara. Kültür Bakanlığı Yayını No: 480, ¡981.
GÜVENÇ, Bozkurt. İnsan ve Kültür: Antropolojiye Giriş. Ankara: Türk Sosyal Bilim Derneği Yayınlan, 1972.
HERSKOVITS, MelvilleJ. Cultural Anthropology. New York: Alfred A. Knopf, >955
KESSING, Felix M. Cultural Anthropology. New York: Holt, Rinehart and Winston, 1965.
KONGAR, Emre. İmparatorluktan Günümüze Türkiye’nin Toplumsal Yapısı. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1981.
Milliyet, 30 Aralık, 1985.
Milliyet (Haftaya Bakış Dergisi), 28 Aralık 1986.