ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

PERİHAN ARIBURUN

Atatürk’ümüzün Türk kadınına sunmuş olduğu devrim, Cumhuriyetimiz kadar önemlidir.

Atamız: “Bir milletin yarısı, felce uğramış gibi bırakılmaz.” demişti.

“Kadın denilen varlık, bizatihi yüksek bir varlıktır.” demişti.

Cumhuriyetin ellinci yıldönümünde biz Türk kadınları, yuvamıza ve yurdumuza karşı sorumluluğumuzu nasıl anlıyor ve ne yapıyoruz?

Sorumluluğun ne olduğunu, Atatürk’ün günlerce yemeden, içmeden ve uyumadan yazıp, günlerce söylediği Nutkun sonunda belirmiş görüyoruz:

“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.”

Bu sözlerin dünya insanlığına ve Türk gençliğine sunulabilmesi için, Türk milleti yüzyıllar boyunca şehitler vermiş ve bu şehitleri de Türk anaları doğurmuştur.

Biz, çocukluğumuzda, İstiklâl Savaşının kan ve duman günlerine yakın bulunuyorduk. Atatürk bizi, biz Türk kızlarını “yaratıcı düşünce”ye alıştırmıştı. Cumhuriyetin o ilk mutlu yıllarında, okul sıralarında, önlüklerimizin dirsekleri aşındığı zamanlarımızda, Ata’mızla birlikte ve onun için, onun Cumhuriyeti için çalışmakta olduğumuzu bilirdik. Bizler, Atatürk’ü görmesek bile, en büyük öğretmenimizin Mustafa Kemal olduğunu idrak etmiştik. Bu anlayışla omuzlarımıza aldığımız sorumluluğun ve başımızda taşıyıp yaşadığımız Cumhuriyetin hiç ihtiyarlamayacak ilk kuşağı olduğumuzu biliyoruz. Atatürk’ün, Türk İstiklâlini ve Türk Cumhuriyetini emanet ettiği bu kuşağın değeri, sorumluluğunu taşıdığı sürece, Cumhuriyet gibi artacaktır.

Çünkü biz Atatürk’le yetiştik. Cumhuriyetle doluyuz.

Bugün Türk kadını için mesele, bir yüksekokul bitirmekten, bir erkek gibi çalışmaktan çok daha önemli görünüyor. Tarih içinde Türk kadınının, yaratıcı düşüncesini, üstün değerini yayması gerekiyor. “Ben çalışıyorum, kazanıyorum. Çocuk da büyütüyorum.” demek yetmiyor biz Türk kadınlarına.

Atatürk: “Bundan sonra TÜRK, dünyayı kültürü ile fethedecek, artık kılıçla değil.” diye buyurmuştu.

Bu sözün verdiği sorumluluğu Türk kadını düşünmelidir.

Atatürk: “Bir memlekette yaşayan vatandaşların her biri, o memleketin idaresi ile yakından ilgilenmelidir.” demişti. Bu söz, her vatandaşın söz ve düşünce sahibi olması demektir. İnsan gelişiminin birçok durakları var. Her birimiz, kadın-erkek her bîrimiz, birer gelişim durağında bulunuyoruz. Bir duraktan ötekine yükselme çabası, yaşama boyunca sürüp gidiyor. Dün yaptığını bugün beğenmeyen, sözü özüne, özü sözüne uymayanlar ne yapsın? Gençliği tecrübesiz, yaşlıyı çaresiz görenler neylesin?

Atatürk, Zabit ve Kumandanla Hasbihal isimli eserinde “Yüksek bir aklın karşısında boyun eğmeyecek kimse yoktur.” diyor ve kendisi kendi dehası ile bu sözünü ispat etmiş bulunuyordu.

Cumhuriyetin ellinci yılında, biz Türk kadınına Cumhuriyet kadar, vatan kadar önemli bir devrim bağışlamış Ata’mıza bağlılığımızı öyle bir sorumluluk düşüncesi içinde araştırmalıyız ki, yanılmayalım, gaflete gelmeye tek tek yanılmayalım ve kurumlarımızla yanılmayalım ve tümümüzle yanılmayalım.

Elli yıl önce bir vatan bağışlandı. Türk kanı ırmak gibi akarak, Mehmetçiklerimiz, deşilen karınlarından çıkan barsakları elleriyle yerleştirmeye çalışarak, kağnısı başında cephane taşıyan ana: “Ben ölmem.” diye şehit olarak, babalarımız usla, akılla bu yurdu koruyarak...

Bugün, ellinci yılımızda, biz Türk kadınları olarak, yapabileceğimizin en üstününü yapmak, Atatürk’e karşı vicdan borcumuzdur. Çünkü bu kutsal vatanda Ata, kadına saygı göstermiştir. Kadını saymayı, ona yer vermeyi, ona kulak vermeyi bu millete öğretmiştir.

Doğrunun doğrusunu görmek ve doğrunun doğrusunu yapmak bizim, biz Türk kadınlarının sorumluluğumuzdur.

Bugün, evlât yetiştirmekteki anlayışımız ne olmalıdır, artık belirmelidir. Belirli konularda Türk kadınının görüşü nedir? Meslek kadını bakımından Türkiye, dünyanın en zengin memleketlerinin başında geliyorsa da, milletimizin, memleketimizin başından geçen şeyler Türk kadınına:

Yüksel ki bunun da fevki vardır...

diyen şairi hatırlatmadan geri kalmamalıdır.

Atatürk: “Biz, güç işlerden korkmayız.” derdi.

Atatürk’ün kullandığı güç işlerden korkmamak yolu, doğru yoldur.