Samuha M.Ö. ikinci binyılda Hurri tanrıçası Hepat'a adanan tapınağın bulunduğu şehir ve “Üst ülke”nin siyasî merkezlerinden biridir. Bu yer adı Kültepe metinlerinde de geçer. Hititler, Hurri panteonundan Hepat ile birlikte onun eşi ve fırtına tanrısı Teşup’u da almışlardır.
Samuha, bir kült merkezi (dinî merkez) olması yanında, Hitit tarihinde önemli olaylara da sahne olan bir yerdir. Ancak Samuha’nın nerede olduğu henüz kesin olarak bilinmemektedir. Boğazköy metinlerinde, yerinin tespiti hususunda ipucu verebilecek malzeme şunlardan ibarettir:
1 — Samuha, Hitit devletinin “Yukarı Ülkesi”ndedir.
2 — Samuha bir nehir kıyısında olup oraya Pittiark'tan gemilerle (kayık veya sallarla) erzak sevk edilmektedir (Bu tabletler, çok eksik oldukları için çeşitli yorumlar yapılmıştır). Bunlara ilâveten Samuha’nın Hititlerin ilk başkenti Kuşşar’dan fazla uzakta olmadığı da bilinmektedir.
Keban’da baraj inşası dolayısiyle sular altında kalacak olan büyüklerden, Murat nehri kuzeyindeki Sakyol (Pulur)’da kazı yaparken bu satırları yazan’ın, tarihî coğrafya ile ister istemez ilgilenmesi gerekiyordu. Daha yola çıkarken; dostumuz, eski tarih (bilhassa toponomi mitoloji ve tarihî coğrafya) uzmanı, diplomalı mühendis Bekir Sıtkı Oransay, Kuşsar ve Samuha ile ilgilenmemiz için bize sağlık veriyordu. Aşağıda açıklayacağımız bazı tesadüfler, zikri geçen konularla uğraşmayı âdeta zarurî kıldı. Bazı tamamlayıcı bilgileri, aynı konu üzerine Münih’te tez hazırlayan, Alaca Hüyük kazısında bir süre asistan olarak çalışan Ahmet Ünal’dan temin ettim (Burada kendisine teşekkürü borç bilirim).
Samuha ile ilgili tarihî fon :
Hitit İmparatorluğu çağında Mursilis II (1339-1306), halefi Muvattalis’e (1306-1282) vassal krallıkla çevrili büyük bir ülkeyi miras bırakmıştı. Ancak bu sıralarda Mısır’daki 19. sülâle, kuzeye doğru sınırlarını genişletmek sevdasında idi. M.Ö. 1300’de Firavun Sethos I, Ken'an ülkesini alarak Oronthos (Asi nehri) kenarındaki Kadeş’e kadar ilerleyince Hitit mukavemeti ile karşılaştı ve durakladı. İki büyük devletin çatışması mukadder idi. Muvattalis, müttefikleri olan küçük krallıklardan yardım istedi. Hitit metinlerinde bunların adları bilinmiyor ise de, Mısırlı kâtiplerin yazılarında: Dardanius'lar, Filistin'ler ve Şerden’lerin adları kayıtlıdır.
İki büyük devletin orduları Kadeş’te, Ramses'in beşinci hükümdarlık yılında karşılaştılar (M.Ö. 1286/5). Hangi tarafın üstün geldiği kesinlikle belli değildir.
Büyük Kral Muvattalis, Suriye’ye yakın olmak için Dattaşa'da kalırken, kuzeydoğudaki Azzi-Hayaşa’lılar tarafından tehdit altında bulundurulan kuzey ülkelerini teşkilâtlandırma görevini kardeşi Hattusilis'e verdi. Hattusilis, biraderi ile Mısır seferinden dönüşte Kizvatna (Çukurova) baş rahibinin kızı Pudu-hepa ile evlendi. Hattusilis, kuzeyde Hakpis ülkesinin genel valisi oldu.
Muvattalis ölünce, Hitit geleneklerine uygun olarak oğlu Urhi-teşub (Mursilis III unvanı ile) M.Ö. 1280’de tahta geçti. Pudu-hepa bir gün kraliçe olmayı gözüne kestirdiği için kocasına sürekli telkinlerde bulunuyordu. Hattusil önce Büyük krala ait Nerik şehrini işgal ederek harap şehri yeniden imar etti. Aynı zamanda Hapkis kralı ve Samuha baş rahibi unvanını taşıyordu. Büyük Kral Urhi-Teşub, amcasının “Yukarı ülke”de kendi topraklarını ve dolayısıyle yetkilerini budamasını hoş görmüyordu. Amcasına Hakpis ve Nerik'i bırakarak diğer yerlerin idaresini kendi eline aldı. Hattusil bunu hazmedemedi. İhtimal kendini hakh çıkarmak için: “Yedi yıldan beri bana yapmadığı hakaret kalmadı. Samuha iştarı ve Nerik fırtına tanrısı davanızı halledecektir” diyerek yeğenine karşı silâha sarıldı. Urhi-Teşub o sırada bulunduğu Marassantiya şehrinden hareketle amacasının üzerine yürüdü (Bu şehrin Kızılırmak = Maraşanda ile ilgisi olduğu sanılmaktadır). Bu mücadele, Büyük Kral Urhi-Teşub'un (Mursilis III’ün) tahttan feragati ile sonuçlandı. Hattusil III hükümet merkezini Hattusas'a nakledince Arinna güneş tapınağının da otomatik olarak başrahibi oldu. Ölü amcasına saygı göstererek Urhi-Teşub'a Suriye’de bulunan Nahassi şehri beyliğini verdi (M.Ö. 1275). Tarihin dramlarla dolu bir faslı da bu suretle kapandı.
Hattusil III'ün autobiografisinde Samuha ile ilgili notlar :
Bu autobiografi Goetze tarafından M, F. Ae. G = Önasya Dergisi 29.1924. s. 6 ff.’de ve aynı derginin 34.1930 sayısında yayınlanmıştır. Hattusil III (M.Ö. 1279-1250), bu metinde, kendisinin haklı olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Metnin Samuha ile ilgili bölümleri şunlardır:
1 — Hattusil III’ün düşmanlarından biri olan Yukarı ülkenin eski valisi Arma-datta “Tanrı şehri Samuha’yı” büyülüyor.
2 — Urhi-Teşub Samuha’yı Hattusilis III’ün elinden alıyor. Halbuki o sırada Hattusilis Yukarı ülkenin valisi, Hapkis’in de kralıdır. Samuha da onun idari bölgesine dahildir.
3 — İç savaşın ateşli bir safhaya girmesi üzerine Urhi-Teşub Yukarı ülkenin kuzeydoğusundaki Marşantiyaş’ta tutunamayarak Samuha’ya kaçıyor. Hattusilis onu takip ediyor. Hattusilis’in koruyucu Tanrıçası Şauşga, Urhi-Teşub’u “ahırda bir domuz gibi,” (diğer bir metinde ise) “ağdaki balık gibi” kıstırıyor, yakalayarak Hattusilis’e teslim ediyor. Diğer bir metne göre, Hattusilis, Samuha’yı kuşatıyor, şehre girdiği anda duvarlar (İlâhî kudretin tesiriyle, kendiliğinden) yıkılıyor.
Samuha’nın yerinin tespiti :
Boğazköy metinlerine göre (KVB. XXXI. 79 vb.) Pittiyarik (Pertek?), Arziya ve Samuha şehirleri birbirleriyle nehir yolundan irtibatlıdırlar. Samuha’ya suyolundan gemilerle (kayıklarla) erzak taşınmaktadır. Sözü geçen nehir ancak Kızılırmak veya Fırat olabilir.
Samuha’ya Kızılırmak yukarı mecrasında arayan müellifler şunlardır:
Cornelius (Or, N.S. 27. s. 373; R.H.A. 65. s. 110).
Garstang-Gurney (The Geography of the Hittite Empire, 1960 s. 34 ff.)
Danmaniville (R.H.A. 59. s. 48 ff.)
Goetze (Y.C.S. XIV. s. 46 ff.)
Samuha’yı Fırat boyunda arayan müellifler de şunlardır:
Alp (Anatolia I. s. 77 ff.)
Güterbock (J.N.E.S. XX. s. 96)
Oransay (Önasya, sayı 50).
Koşay (Bu makale ile aynı görüşe katılır.)
Alp’a göre Şamuha, İşşuua ülkesinin kuzeyinde Pertek ile Murat suyunun batı Fırat’a karıştığı yerde olmalıdır. 1952’de bu çevrede yaptığı gezide Murat suyunun gemi (kayık-sal) ile erzak nakline elverişli olduğunu bizzat görmüştür.* Pittiark’ın yerini tespitte Hittitologlar arasında fikrî ayrılıkları daha da çoktur.
Halen yaşayan yer adları ile Samuha'nın yerini tespit (toponomi) :
Mufassal haritalar veya eski salnameler incelendiği zaman Samah veya Samuha adına aşağıda gösterilen yerlerde rastlanılır:
1 — Samah, Irak’ın Sancar dağları kuzeyinde ve Suriye toprağındaki Haruniye kasabasının doğusundadır. Bu yerin, “Yukarı ülke” ile ilgisi olmadığı için üzerinde durulmaya değmez.
2 — Samah; Tohma ırmağı sağ geçesinde, Malatya’ya kuşuçuşu takriben 40 km. uzaklıktadır. Garstang daha önce Samuha'yı burada aramış ise de daha sonra “Yukarı ülke”de bulunma açıklığı karşısında fikrinden vazgeçerek kuzeyde Kızılırmak yukarı mecrasında karar kılmıştır. Bu satırların yazarı 1972 haziran ayı başında Keban’dan dönerken Samah’ı ziyaret etmiştir. (Bu tetkik gezisine M. Şakraker, Malatyalı Celâl Yalvaç, Müze Asistanı Sami Çulcu da katılmışlardır.) Malatya-Gürün asfalt şosesinden Samah'a en yakın Levent karayolu selden geçilmez derecede bozuk olduğu için Önce Akçadağ'a gidilmiş, Balaban köyünden Tohma’ya inilmiştir. Tohma’nın karşı geçesinde Hitit anıtı ile tanınan İzbekçur bulunmaktadır. Nehri takiben Kalolar köyü geçilip Zekerhacı (Kayadibi)’ya ulaşılmıştır. Buradan 1,5 saat yaya tırmandıktan sonra Samah (Çatalkaya)’ın, ulaşılması güç dağların kuytu yerinde olduğu görülmüştür. Samah halen 100 haneli bir sünnî Türk köyüdür. Tohma suyu Samah’ın bulunduğu yerden birkaç yüz metre aşağıda akmaktadır. Eski Samah, köyün doğusunda tabiî kalkerli bir sırttan ibarettir. Köylülerin anlattıklarına göre bu kartal yuvasında hiç bir esere rastlanmadığı söylenmekte ise de uzun müddet kalınarak esaslı incelenmesi gerekmektedir. Buranın kült ve idari merkez, Asur-Hitit ülkeleri arasında bir ticaret istasyonu olmasına imkân yoktur.
3 — Samuka, batı Fırat sağ geçesinde Kemaliye (Eğin)’ye bağlı bir ören yeridir. Sakyol (Pulur)’da kazı yaparken köyün aydın ağası ve eski bir eğitmen olan Bahri Özkan'ın kitapları arasında 1312 hicri ve 1310 rumî tarihli salnamede Ağın’a bağlı Samuka köy adı dikkatimizi çekmiştir. 13 temmuz 1969’da Pulur kazı heyeti Samuka'yı yerinde incelemek için yola koyulmuştur. Süderek'te batı Fırat üzerindeki asma köprüden geçilerek Ağın’a, oradan Vahşen (Gürpınar)’e, çok çetin yollardan Maşker (Çakırtaş)’e varılmıştır. Çakırtaş’lı Halim Bey’in kılavuzluğu ile Samuka'ya ulaşılmıştır. Samuha, Ençiti (Topkapı) köyü ile Maşkir (Çakıltaş) köyü arasında bugün de Samuka olarak adlandırılan ören yer olup Fırat’a açılan bir vadinin hemen dibindedir. Ekili tarlalarda Osmanlı, Bizans ve Eski Tunç çağına ait çanak- çömlek kırıkları görülmüş ise de Hitit yapılarına rastlanmamıştır. Ancak tarla sınırlarına yerleştirilen siklopik taşlar dikkati çekmiştir.
Yukarı ülkede stratejik bir mevkide olan Samuka gerçek sırrını ancak bir kazı ile açıklayabilir. Bulunduğumuz şartlar burada daha esaslı inceleme yapmaya elverişli değildi.
Hitit öncesi temel dilden kalan Samuka yer adının da geçmişin karanlıklarına ışık tutması beklenebilir.
Dahar ırmağı: Üstad John Garstang Hitit metinlerindeki Dahar ırmağını Tohma ile bir tutar. Bu zorlamaya hiç de lüzum yoktur. Tahar ırmağı Çemişkezek’teki gözelerden ve arkadaki dağlardan çıkarak Murat suyuna dökülür. Çemişkezek’in elektrik enerjisini sağlayacak derecede suyu boldur. Kazı heyeti Laluşağı Köyü Okulunda yerleştiği sırada bu ırmağın plajından ve balığından faydalanmıştır.