Giriş
Hititler, Geç Bronz Çağı Anadolu’sunda antik Yakın Doğu’nun en eski ve büyük krallıklarından birisini kurmuşlardır. Hitit halkının Anadolu’da Orta Tunç, Geç Tunç ve Demir Çağlarında yaşadığı bilinmektedir.
Anadolu’nun tarihi devirlere geçişinden (MÖ 20. yüzyıl) sonra çivi yazılı kayıtlarda Hititler bir topluluk olarak karşımıza çıkmaktadır[1] . Asur Ticaret Kolonileri Dönemi’nde, Kültepe Ib tabakasına (MÖ 18. yüzyıl) tarihlenen Kaniş Kralı Anitta’nın[2] Hitit soyuna aidiyeti konusu tartışılmıştır[3] . Asur Ticaret Kolonileri Dönemi’nin sona ermesinden sonra başkent Hattuša (Boğazköy) şehri olmak üzere Hititler, Yakın Doğu’nun görkemli krallıklardan birisini kurmuşlardır. Hitit Krallığı, yaklaşık olarak MÖ 17-13. yüzyıllar arasında Anadolu ve Suriye’de hüküm sürmüştür[4] . MÖ 14-13. yüzyıllarda Yakın Doğu’nun süper güçleri arasında yer alan Hitit Krallığı, batıdan Anadolu’ya yönelen göç hareketleri ve kuraklığın etkisi ile yıkılmıştır[5] . MÖ 13. yüzyıldan sonra göç eden halkların etkisi ile Anadolu’nun batı, güney ve orta kesimlerinde yer alan yerleşim yerlerinin pek çoğu yangın tabakası ile kaplanmış, terk edilmiştir[6] . Hitit Krallığı’nın sonra ermesinden sonraki süreçte doğuya çekilen Hitit bakiyeleri Orta Anadolu’nun güneyi ile Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye bölgelerine çekilerek küçük krallıklar kurmuşlardır[7] . Söz konusu krallıklar bilimsel literatürde Geç Hitit krallıkları olarak adlandırılmaktadır[8] . Tabal, Tuwana, Melid/Melidia, Hupisna, Hilakku, Gurgum, Kummuh, Sam’al, Que/Adanawa, Azatiwata, Kargamış, Pattin, bilinen kent krallıklarından bazılarıdır[9] . Geç Hitit krallıkları, bir krallık merkezi[10] ve ona bağlı birimlerden oluşan idari yapılanmaya sahiptir[11]. Krallıklar, etnik açından Hititli nüfusu barındırmalarına karşın genel olarak demografinin kozmopolit özellikte olduğu söylenebilir[12]. Geç Hitit krallıkları Frig, Asur, Urartu ve Lidya krallıkları ile çağdaştır. Tarihleri süresince Frig ve Asur krallıkları ile kendi aralarında mücadelelerde bulunsalar da MÖ 8. yüzyılın ortalarından itibaren zayıflamaya başlamışlardır[13]. Geç Hitit krallıkları, MÖ 7. yüzyılın sonunda Asurbanipal döneminde (MÖ 668-631[14]) Asur Krallığı’na karşı hâkimiyetlerini kaybederek ortadan kalkmışlardır[15].
Geç Hitit krallıklarından günümüze ulaşan kalıntılar arasında seramik, kemik ve maden eserler bulunmaktadır. Mimaride kerpiç ve hatıl kullanımı yaygındır. Diğer kalıntı grubunu ortostatlar, hiyeroglif yazıtlar, rölyefler ve plastik eserler oluşturmaktadır[16]. Anadolu’da tüccarlar ve resmi katipler tarafından kullanılan çivi yazısının Geç Hitit krallıklarının kâtipleri tarafından ne kadar kullanıldığı henüz bu döneme tarihlenen arşivler bulunmadığından belirlenmemiştir. Bu dönemde yaygın yazı biçimi olarak Anadolu hiyeroglifleri kullanılmıştır. Günümüze kadar ulaşan Geç Hitit Dönemi taş eserlerinin önemli bir kısmı hiyeroglifli yazıtlardan oluşmaktadır[17]. Hitit İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen taş eserler Anadolu’nun batı, orta, güney ve güneydoğu bölgelerine yayılmıştır[18]. Geç Hitit Dönemi’ne tarihlenen taş eserler ise kabaca Geç Hitit krallıklarının hüküm sürdüğü bölgeyi anlamamızı sağlamaktadır (Levha 4). Buna göre günümüzdeki verilere göre batıda Tuz Gölü’nün güneyi, kuzeyde Kızılırmak Nehri’nin güney kesimleri Geç Hitit taş eserlerinin batı ve kuzey sınırını oluşturmaktadır (Levha 4[19]). Doğuda Malatya, güneydoğuda Şanlıurfa’ya kadar uzanan kesim Geç Hitit taş eserlerinin yayılım alanını göstermektedir (Levha 4[20]). Geç Hitit eserleri Anadolu’nun güneyinde, Kuzeybatı Suriye şehirlerinde ele geçmiştir (Levha 4[21]) [22].
Geç Hitit Dönemi taş eserleri, geleneksel Hitit (Anadolu), Asur (Mezopotamya), Aram ve Fenike (Suriye) sanat stillerinde üretilmiştir[23]. Bununla birlikte her geçen gün ele geçen yeni eserler bilimsel yayınların konusunu oluşturmaktadır. Çalışmamızda Geç Hitit Dönemi’ne tarihlendirdiğimiz bir stele yer verilmiştir. Yeni yayımlanan stelin Frig ve Geç Hitit krallıkları arasındaki sınırlar hakkında sunduğu ipuçları tartışılmıştır.
İnsuyu Geç Hitit Steli
İnsuyu Steli, envanter kayıtlarına göre Konya ili, Cihanbeyli ilçesi, İnsuyu kasabası, Cevdetbey Yaylası’nda ele geçmiştir (Levha 1-3). Eser, 27.05.1999 tarihinde Konya Arkeoloji Müzesine getirilmiştir. Stel, müzeye hibe yoluyla kazandırılmış ve 1999.6.1 envanter numarasıyla envanter defterine kaydedilmiştir. Müze envanter kaydını düzenleyen arkeolog Kazım Mertek, sözlü iletişim ile stelin bir evin bahçesinde bulunduğu bilgisini vermiştir. Stel, kırmızı andezit taştan üretilmiştir. Günümüzde Konya Arkeoloji Müzesi salonunda, vitrin dışında sergilenmektedir. Stel, 82 cm yüksekliğinde, üstte 79 cm genişliğinde, orta kesimde 34 cm ve en üst kesimde ise kırık kesimlerin varlığından dolayı 17 cm kalınlığındadır (Levha 1a, 3a). Stelin ön yüzünde kabaca şekillendirilmiş oturan figür ile karşısında ayakta duran figür görülebilmektedir. Oturan figürün baş kısmında rölyef kalınlığı 5 cm, bacak kısmında 4 cm, diz kesiminde 4,5 cm ve diz kapağının altındaki kesimde ise 3 cm’dir. Karşısında ayakta duran adorantın baş kesiminde rölyef kalınlığı 5 cm, ayaklarının bulunduğu kesimde ise 3 cm’dir. Stelin arka kısmı düzdür.
Stelin üst kısmında iki sunu çukuru bulunmaktadır (Levha 2, 3b). Stelin sağında bulunan dairevi şekilli sunu çukuru 12 cm çapında ve 5 cm derinliğindedir. Stelin solundaki sunu çukuru ise elips şekilli ve 17 cm çapında, 3 cm derinliğindedir.
Stelin üzerinde, kırılarak taş bloktan ayrılmış kısımların olduğu dikkati çekmektedir. Ön cephede, sağ alt kesimde 8 x 8 cm ölçülerindeki kısım kırılarak stelden ayrılmıştır (Levha 1a, 1b). Yaklaşık ölçülerde olmak üzere sağ üst kısım da kırılmıştır. Taş bloğun arka cephesi incelendiğinde sol ve sağ üst kesimleri koparak stelden ayrıldığı görülebilmektedir (Levha 1b, 2). Stelin arka cephesine bakıldığında sol kesimde 34 x 38 cm genişliğinde bir kırılmış kesim bulunmaktadır. Benzer şekilde sağ kesimde de 36 x 38 cm kırılmış kısım mevcuttur. İki kırılmış kısım arasındaki 16 cm genişliğinde bir alan da kırıktır. Stelin üzerinde kırık kesimlerin varlığı ile yıpranmış olması, in situ konumundan taşınması sırasında zarar görmüş olabileceğini düşündürmektedir.
Stelin ön yüzü önemli ölçüde yıpranmıştır. Stel üzerindeki genel kompozisyon ve figürler ana hatları ile seçilebilmektedir. Detaylar belirgin değildir. Mevcut hâliyle stelin ön yüzü, kabaca işlenip bırakılmış yahut çokça yıpranmış izlenimi vermektedir. Oturan ve ayakta duran figürlerin baş kesimlerinde 5 cm olan rölyef kalınlığı benzer şekilde her iki figürde alt kesimde ise 3 cm’dir. Rölyef kalınlığı yukarıdan aşağıya doğru azalmaktadır. Stelin üst kesimi alt kesime nispeten daha iyi şekillendirilmiştir. Stelin alt kesiminde ise daha az işçilik mevcuttur. Mevcut hâliyle stelin üst kesimden başlanarak aşağıya doğru şekillendirildiği konusunda bir fikir edinebiliyoruz. Eserde rölyef kalınlığının yukarıdan aşağıya doğru azalmasından ve detayların seçilememesinden eserin kabaca şekillendirildiğini anlayabiliyoruz. Eserin detay işçiliği yapılmamıştır. Detay işçiliği yapılmamış stel ve kabartma örneklerine Anadolu’da Hitit İmparatorluk ve Geç Hitit dönemlerinde sıklıkla rastlanıldığını da belirtmek gerekir.
İnsuyu Steli üzerindeki oturan ve ayaktaki tasvirin ellerinde yiyeceklerin bulunması dikkate alındığında, Geç Hitit Dönemi’ne tarihlenen ziyafet sahnelerinin tasvir edildiği mezar stelleri akla gelmektedir[24]. İnsuyu Steli üzerindeki tasvirde herhangi bir sunak ve masanın yer almaması nedeniyle buradaki tasvir söz konusu ziyafet sahnelerinden ayrı değerlendirilmelidir.
İnsuyu Steli, ortostat olarak kullanılamayacak özelliklere sahiptir. Taş bloğun arka kesiminde herhangi bir yapıdan söküldüğüne, ortostat olarak kullanıldığına dair iz ve kalıntı bulunmamaktadır (Levha 1b). Eserin üzerine yer alan iki sunu çukuru kanaatimizce eserin bir stel olarak kullanıldığına işaret etmektedir. Taş bloğun mevcut durumu, ritüellere tahsis edilmiş dinî bir yapının içinde stel işlevli olarak kullanıldığını düşündürmektedir. Taş bloğa yandan bakılınca, ön ve arka kesimi arasındaki mesafenin kalın oluşu da kanımca eserin stel işlevli olarak kullanıldığını doğrulamaktadır.
Tasvirler
Ön yüzde, stelin sağ kısmında arkalıklı taht üzerinde oturan bir figür tasvir edilmiştir (Levha 1a, 3a). Figürün ayakkabısının tabanından başının üzerine kadar olan uzunluğu 72 cm’dir. Stelin sağında kabartma olarak yapılmış bir taht bulunmaktadır. Uzun arkalıklı taht üzerinde oturan figür, yaklaşık olarak ayakkabısı genişliğindeki ayak altığına basmaktadır. Ayak altlığının yüksekliği 7,5 cm’dir. Oturan figürün vücudu profilden tasvir edilmiştir. Figürün uzun ve konik bir başlığı bulunmaktadır. Konik başlığın alt kısmında bir şeritin uzandığı yakından bakılınca görülebilmektedir. Konik başlığın sivri kısmı geriye doğru kavisli bir şekilde uzanmaktadır. Konik başlıkların Hitit İmparatorluk[25] ve Geç Hitit Dönemi tasvirlerinde[26] erkek figürlere has olduğunu belirtmek gerekir. Oturan figürün çenesi belirgin şekilde işlenmiştir. Yuvarlatılmış yanağı ile elips şekilli, gözü andıran detaylar seçilebilmektedir. Figürün ağız ve burnu belirgin değildir. Boynu kısa şekilde verilmiştir. Oturan figürün başlığının arka kesiminde sırtına doğru uzanan uzun saçları belirgindir. Hitit İmparatorluk Dönemi kaya kabartmaları ve ortostatlarında yer alan tanrı figürlerine baktığımızda uzun saçın işlendiği çok sayıda tasvirin bulunduğu görülmektedir. Bu türde saç betimlemeleri çoğunlukla Fırtına Tanrısı tasvirlerinde görülmektedir[27]. Geç Hitit Dönemi kabartmalarında uzun saçlı figürleri incelediğimizde imparatorluk dönemine benzer şekilde Fırtına Tanrısı tasvirleri ile karşılaşmaktayız[28]. Hitit İmparatorluk Dönemi ve Geç Hitit Dönemi rölyeflerinde fırtına tanrılarının uzun saçlı tasvir edilmelerine bakılarak İnsuyu Steli’nde tasvir edilen oturan figürün saç detayı, bir hava tanrısını yansıtıyor olabileceği yönünde ipucu olarak değerlendirilebilir.
Oturan figürün sırtı ile arkalıklı taht arasında boşluk dikkati çekmektedir (Levha 1a, 3a). Bu boşluk alttan üst kesime doğru genişlemektedir. Mevcut hâliyle oturan figürün gövdesinin karşısında ayakta duran adoranta, hafifçe öne doğru eğildiği görülebilmektedir. Figürün sırtı ile arkalıklı taht arasındaki boşluk saç detayını işlemek için yahut figürün vücudunu öne, karşısındaki figüre doğru eğdiğini belirtmek amaçlı bırakılmış olmalıdır. Taht üzerinde oturan figürün üzerindeki elbisenin detayları işlenmemiştir. Elbisesi ayakkabısına kadar uzanmaktadır. Ayakkabısının arka kesimi hafifçe kabartılarak elbise ile ayrımı belirtilmiştir. Figürün ileriye doğru uzattığı sağ kolu iyi bir şekilde görülebilmektedir (Levha 1a). Sağ elini, avuç içini yukarıya bakacak şekilde çevirmiştir. İleriye uzattığı ve ters çevirdiği elinin içinde olasılıkla Hitit tasvirlerinde sıklıkla tasvir edilen bir GAL kabı(?)[29] tutmaktadır. Sağ koluna kıyasla daha az seçilebilen sol kolunu ileriye doğru uzatmıştır. Sol elinde ne olduğu seçilemeyen bir obje tutmaktadır. Bu obje büyük ihtimalle kendisine sunulan bir yiyecektir. Mevcut hâliyle oturan figürün adorantın karşısındaki tanrıyı(?) temsil ettiğini düşünebiliriz. Figür, ileriye uzattığı ellerinde kendisine yapılan sunuları (yiyecek ve içecek(?)) tutmaktadır.
Stelin sol kesiminde, oturan figürün karşısında, ayakta duran bir figür bulunmaktadır (Levha 1a, 3a). Ayakta duran figürün gövdesi profilden tasvir edilmiştir. Figürün boyu 75 cm’dir. İlk bakışta stelin soluna güçlükle sığdırılarak işlendiği izlenimi bırakmaktadır. Figür, başlıksızdır. Saçları alnında kısmen ve ensesi üzerinde büyükçe kıvrılmış görünümlüdür. Kulakları elips şekilli kabartma olarak işlenmiştir. Baş kesiminde 4 cm uzunluğunda kulakları ve ensesi hizasında 5,5 cm çapında ensede kıvrılan saçları vardır. Gözünün alt kısmı yarım elips kavis ile belli edilmiştir. 4 cm çapındaki badem şekilli gözü yakından seçilebilmektedir.
Ayakta duran figürün yüz kesiminde çenesi gayet detaylı, kabartma şeklinde verilmiştir. Ağzı hafifçe belli edilmiştir. Geniş kısa boyunludur. Omzu dairevi bir kabartma olarak verilmiştir. Ayakkabıları işlenmiş ve seçilebilmektedir. Figür, ayakkabılarının üzerinde bulunan yatay oluğa kadar uzanan uzun bir elbise ile giyimlidir. Bunun dışında giyimi ile ilgili başka ipucu bulunmamaktadır. Ayakkabısına kadar uzanan tunik ile giyimi cinsiyeti hakkında yeterli ipucunu sunmamaktadır. Figürün ensede kıvrılan saçları bulunmaktadır. Geç Hitit kaya kabartmalarında ensede kıvrılan saç şekli çoğunlukla erkek figürlerde görülmektedir[30]. Ensede kıvrılan saç ile tasvir edilmiş dişi figürlü çok az sayıda eser bulunmaktadır[31]. Tasvirin cinsiyeti konusunda ensede kıvrılan saç şeklinin çoğunlukla erkek figürlerinde görülmesinden yola çıkılarak erkek(?) olduğu söylenebilir.
Ayakta duran adorant, her iki kolunu dirsekten kırmış vaziyette ileriye, taht üzerinde oturan tasvire doğru uzatmıştır. İleriye uzattığı sağ elinde bir obje tutmaktadır. Tuttuğu objenin ne olduğu seçilememekle birlikte yiyecek olması ihtimali kuvvetlidir. Dirsekten kırdığı sol kolu ise vücudunun yan tarafında bakış açısı yönünde ileriye doğru uzanmıştır. İleriye uzattığı sol elini yumruk şeklinde sıkmıştır. Sol el parmakları seçilebilmektedir. Sol kolunun dirsek kesiminin üzerinde oval, 2 cm kalınlığında kabartı dikkati çekmektedir. Sol kolunda bir bilezik bulunmaktadır. Stelin ön yüzündeki mevcut kompozisyonun genel olarak bir adorasyon sahnesini temsil ettiğini söyleyebiliriz.
Tarihlendirme
Stelin ön yüzünde ilk bakışta adorasyon sahnesinin tasvir edildiği görülebilmektedir. Adorasyon, Hitit İmparatorluk Dönemi taş eserlerinde sıklıkla yer alan kompozisyonlardandır[32]. Bu hâliyle eser ilk bakışta Hitit sanatına has tasvir özelliklerini yansıtmaktadır. Arslantepe (Malatya) Geç Hitit kabartmalarında yer alan libasyon sahnelerinin Hitit İmparatorluk stilinin devamı şeklinde işlenmeye devam edildiği daha önce vurgulanmıştır[33]. İnsuyu Steli üzerinde, Hitit İmparatorluk Dönemi kabartmaları ile benzer adorasyon sahnesinin tasvir edildiği görülmektedir.
Hitit İmparatorluk ve Geç Hitit Dönemi kaya kabartmalarında tasvirlerin kimlikleri, üst kesimde hiyeroglifli bir isim kartuşu vasıtasıyla belirtilmektedir. Ele aldığımız stel üzerinde ise hiyeroglif bulunmamaktadır. İlk bakışta figürlerin isimleri bilinmemekle birlikte tanrı/tanrıçayı mı, insanı mı temsil ettikleri de anlaşılamamaktadır. Bu durumda her iki figürün kimlikleri konusunda, ikonografik özelliklerin sunduğu veriler ile yetinmek durumundayız. Oturan figürün erkeklere has konik başlığı ile ayakta duran figürün erkek figürlere has ensede kıvrılan saçları tasvirlerin cinsiyetleri hakkındaki ipuçlarıdır. Stel üzerindeki kabartmanın oturan tanrı(?) ve erkek(?) figüründen oluşan adorasyon sahnesi olduğu söylenebilir.
Stel üzerinde solda ayakta duran figürün saçları ensesinin üzerinde kıvrılan şeklinde yapılmıştır. Ense üzerinde kıvrılan saçları olan figürler, Geç Hitit Dönemi rölyeflerinde[34] ve hiyeroglif yazıtlarda logogram olarak[35] sıklıkla tasvir edilmektedir. Ense üzerinde kıvrılan saç şeklindeki ikonografik detay, ilk bakışta ve net şekilde, Geç Hitit Dönemi eserine baktığımızı göstermektedir. İnsuyu Steli’nin üzerinde tasvir edilen adorasyona benzer kompozisyonun tasvir edildiği bir örnek Zincirli’den (Sam’al) bilinmektedir. Zincirli’nin yaklaşık 18 km güneyinde bulunan Ördekburnu mevkiinde bulunmuş stel üzerinde ayakta duran ve oturan iki figür tasvir edilmiştir[36]. Eser, MÖ 875-850 arasına tarihlendirilmektedir[37].
İnsuyu Steli üzerinde yer alan her iki figürün de gövdeleri profilden tasvir edilmiştir. Bu detay figürlerin gövdelerinin cepheden verildiği Hitit İmparatorluk Dönemi örneklerinden[38] tamamen farklıdır. Hitit İmparatorluk Dönemi sanatının etkisinde olan Geç Hitit Malatya ortostatlarında da figürlerin gövdeleri cepheden tasvir edilmiştir[39]. İnsuyu Steli’nde profilden verilmiş gövde biçimi, Hitit sanatı etkili Geç Hitit tasvirlerinden de ayrılmaktadır.
Geç Hitit Dönemi’ne tarihlenen kaya kabartmalarında gövdenin profilden tasvir edildiği figür örnekleri bulunmaktadır. Al-Nayrap’ta ele geçen bir stel üzerinde yer alan figürün gövdesi profilden verilmiştir[40]. Eser, MÖ 7. yüzyıla tarihlendirilmiştir[41]. Al-Nayrap ziyafet sahnesinde oturan figür yüksek kabartma tekniği ile profilden tasvir edilmiştir. Stel, MÖ 8. yüzyıl sonu ile 7. yüzyılın başı arasına tarihlendirilmiştir[42]. İn situ konumu bilinmeyen Halep Steli (MÖ 8. yüzyılın sonu) üzerinde oturan figürün gövdesi profilden tasvir edilmiştir[43]. Sakçagözü Steli üzerinde oturan figürün gövdesi profilden işlenmiştir[44]. Stel, MÖ 730-700 arasına tarihlendirilmiştir[45].
Zincirli ortostatı üzerinde Kral Barrakab karşısında ayakta duran hizmetkârın gövdesi profilden tasvir edilmiştir[46]. Benzer kompozisyonlu başka bir ortostat üzerinde ayakta duran figürün gövdesi profilden verilmiştir[47]. Müzisyenlerin tasvir edildiği Barrakab Dönemi Zincirli ortostatı üzerinde müzisyenlerin gövdeleri alçak kabartma tekniği ile profilden işlenmiştir[48]. Barrakab Dönemi Zincirli ortostatları MÖ 732 sonrasına tarihlenmektedir[49]. Berlin Yakın Doğu Müzesinde bulunan Zincirli ortostatında (Barrakab, MÖ 733/32-713/11) tasvir edilen kral ve hizmetlilerin gövdeleri profilden tasvir edilmiştir[50]. Zincirli’de Kral Barrakab Dönemi rölyeflerinde gövdenin profilden tasvir edilmesi usulünün yaygın olduğu belirtilmiştir[51]. Zincirli ortostatlarında ayakta tasvir edilen saray görevlilerinin gövdeleri (MÖ 8. yüzyıl sonu-7. yüzyıl başları[52]) profilden verilmiştir[53]. İnsuyu Steli üzerindeki figürlerin gövdelerinin işleniş biçimleri de Geç Hitit ikonografisini yansıtmaktadır. Yukarıda verilen örneklere bakılarak Geç Hitit kabartmalarında profilden verilen gövde tasvirlerinin Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki eserlerde yaygın olduğu söylenebilir. Yukarıda yer alan gövdeleri profilden tasvir edilmiş eserler, MÖ 8. yüzyılın sonu ve 7. yüzyıla tarihlenmektedir. Gövdenin profilden verilmesi, Geç Hitit Dönemi’nin geç evrelerine ait bir ikonografik detay olduğu dikkate alınarak İnsuyu Steli’nin aynı döneme tarihlendirilmesi uygun olacaktır.
İnsuyu Steli üzerinde kısa arkalıklı taht üzerinde oturan figürün konik başlığının Hitit İmparatorluk ve Geç Hitit Dönemi erkek tasvirlerine has olduğu yukarıda vurgulanmıştı. Bununla birlikte İnsuyu tasvirinin konik başlığının kavisli şekli dikkati çekmektedir. İnsuyu Steli’nde oturan figürün başındaki kavisli konik başlık, konik Hitit İmparatorluk Dönemi erkek figür başlıklarından ayrılmaktadır. Kavisli konik başlık biçimi Geç Hitit tasvirlerinde görülmektedir. İvriz Rölyefi’nde[54] yer alan Fırtına Tanrısı tasviri kavisli konik başlığa sahiptir. Bununla birlikte İvriz Rölyefi’nde tasvir edilen figürlerin gövdelerinin cepheden oluşu profilden tasvir edilmiş gövde biçimli İnsuyu Steli figürlerinden farklıdır. Bu hususlar dikkate alındığında İnsuyu Steli’nin İvriz’den daha geç dönem ikonografisi taşıdığı görülebilmektedir. Zincirli kökenli Geç Hitit Steli üzerinde figür (MÖ 825-730), kavisli konik başlıklı tasvir edilmiştir[55]. Karkamış ortostatı üzerindeki askerler (MÖ 9. yüzyıl başları) kavisli, konik başlıklıdır[56]. Zincirli ortostatlarında tasvir edilen asker figürleri kavisli, konik başlıklıdır[57]. Zincirli steli üzerinde oturan konik başlıklı figür tasvir edilmektedir[58]. Eser, MÖ 730-700 tarih aralığına tarihlendirilmiştir[59]. Zincirli ortostatı üzerinde oturan figürün konik kavisli başlığı bulunmaktadır. Ortostat, MÖ 733/32-713/11 arasında tarihlendirilmektedir[60]. İnsuyu Steli’ne benzer kavisli konik başlık tasvirleri Güneydoğu Anadolu, Kuzey Suriye Geç Hitit tasvirlerinde görülmektedir.
İnsuyu Steli’nde ayakta duran figürün kolunda sol dirseğinin üzerinde, bilezik bulunmaktadır. Bilezik, Hitit İmparatorluk Dönemi kaya kabartmalarında Karabel Anıtı[61] dışında görülmeyen bir ikonografik detaydır. Bununla birlikte Geç Hitit kaya kabartmalarında dirsek üzerinde bilezik tasvirleri bulunmaktadır. İnsuyu Steli’nde tasvir edilen bileziğin benzeri, Zincirli kökenli İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Steli üzerinde kabartma olarak kral tasvirinin sol dirseği üzerinde bulunmaktadır[62]. Aynı müzede bulunan Zincirli kökenli bir başka ortostatta yürüyen erkek figürünün her iki dirseği üzerinde bilezik bulunmaktadır[63]. Karkamış ortostatı üzerinde kabartma olarak verilmiş iki kuş adamın dirsekleri üzerinde daire kesitli bilezikler bulunmaktadır. Ortostat MÖ 1050-850 tarihleri arasına tarihlenmektedir[64]. MÖ 8. yüzyıla tarihlenen bir Maraş mezar steli üzerinde ayakta duran erkek figürün dirseği üzerinde daire kesitli bilezik bulunmaktadır[65].
İnsuyu Steli üzerinde ayakta duran figürün kolunda tasvir edilen bilezik, eserin Geç Hitit karakterini yansıtan unsurlardan biridir. Geç Hitit Dönemi plastik eserlerinde dirsek üzerinde yer alan bilezik tasvirleri mevcuttur. Malatya kökenli MÖ 8. yüzyıla tarihlenen Kral Tarhunza Heykeli’nin sol dirseği üzerinde daire kesitli bilezik bulunmaktadır[66]. MÖ 9. yüzyıla tarihlenen, Zincirli tanrı heykelinin dirseği üzerinde daire kesitli bilezik mevcuttur[67]. Karatepe ortostatları arasında yaklaşık MÖ 700 yıllarına tarihlenen, mızraklı erkek figürünün dirseği üzerinde bilezik bulunmaktadır[68]. Zincirli kaideli kral heykelinin (MÖ 9. yüzyılın başları) dirsekten kırarak öne uzattığı her iki kolunda bilezik bulunmaktadır[69]. Maraş kökenli, Louvre Müzesinde bulunan stel üzerinde kabartma olarak verilmiş çocuk tasvirinin kolunda bilezik bulunmaktadır[70]. Bu stel yaklaşık olarak MÖ 825-700 arasına tarihlendirilmektedir[71].
İnsuyu Steli’nde oturan figürün ayaklarının altında bir ayak altlığı (podest) tasvir edilmiştir. Hitit İmparatorluk Dönemi tasvirlerinde ayak altlığının Mısır kökenli bir öge olduğu belirtilmektedir[72]. Geç Hitit tasvirlerinde de benzer ayak altlığı detayı bulunmaktadır[73]. Ayak altlığı detayı, Hitit İmparatorluk, Geç Hitit stel ve rölyeflerinde tasvir edilmesi nedeniyle İnsuyu Steli’nin tarihlendirilmesi açısından ipucu sunmamaktadır.
Oturan figürün tahtını detaylı incelediğimizde, tahtın ayakları ile bel desteği arasında uzanan oturak kısmının ortasında bir yivin uzandığı dikkati çekmektedir. Taht üzerinde yivin tasvir edildiği bir örnek Kargamıš buluntusu Kubaba tasvirli stel üzerinde bulunmaktadır[74].
İnsuyu Steli’nde tasvir edilen figürlerin gövdelerinin profilden verilmesi, oturan figürün kavisli konik başlıkları ve ayakta duran figürün ensede kıvrılan saçları ile kolunda bulunan bilezik analoji yöntemiyle tespit edebildiğimiz Geç Hitit tasvirlerine has ikonografik detaylardır.
İnsuyu Steli’nin Frig ve Geç Hitit Sınırları ile İlgili Ortaya Koyduğu Yeni Bulgular
Geç Hitit Dönemi’ne tarihlediğimiz İnsuyu Steli’nin bulunduğu yerin Frig başkentine yakınlığı (± 127 km), buluntu yerinin Frig Krallığı sınırları içerisinde kaldığı düşüncesini akla getirmektedir. Bu noktada Hitit İmparatorluğu’nun MÖ 13. yüzyılda yıkılmasından sonraki yüzyıllarda bilimsel verilerin azlığı nedeniyle özellikle Anadolu’nun batı, orta ve güney kesimi hakkında bilgilerimizin az sayıda arkeolojik, filolojik veriden ibaret olduğunu belirtmek gerekir.
Frig Krallığı’nın doğu sınırının Geç Hitit anıt ve taş eserleri vasıtasıyla kabaca çizilebildiğinden söz etmiştik (Levha 4). Öte yandan Kızılırmak etrafındaki merkezlerdeki seramik örneklerinin (Orta Demir Çağ/Orta Frig Dönemi) nehrin her iki yakasında farklılık gösterdiği belirtilmiştir[75]. Demir Çağı ortalarında Kızılırmak Nehri, Frig ve Geç Hitit kültürleri arasındaki doğal bir sınır gibi görünmektedir.
Frig Krallığı’nın güney sınırları yeni araştırmalar ile her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Beyşehir Gölü’nün kuzeyinde Çavuş köyünde Frig eser ve seramiklerinin varlığı bildirilmiştir[76]. Daha batıda Çepni’de (Afyon) Frig yazıtı bulunmuştur[77]. Babadağ (Denizli) Friglerin güneybatıdaki sınırı olarak gösterilmektedir[78]. Daha güneyde Elmalı (Antalya)’da yer alan tümülüsün Frig tarzında olduğu belirtilmektedir[79].
Toros Dağ sırası üzerinde, Hadim (Konya)-Alanya (Antalya) arasında Payallar Yaylası’nda Friglere ve Kybele kültüne ait olabileceği düşünülen kaya basamakları tespit edilmiştir[80]. Payallar Yaylası’ndaki basamaklı yapı Friglerin Torosların güneyine indiklerinin kanıtı olarak gösterilmiştir[81]. Frig sınırları daha doğuda Tuz Gölü’nün güneyi ile Tyana’ya (Kemerhisar/Niğde) kadar uzanmaktadır[82].
Konya merkezinde yer alan Alaattin Tepe’de[83], Seydişehir Höyük’te[84] Gordion örneklerine benzer Frig tipi seramik çeşitleri ele geçmiştir. Frig seramiklerine benzer gri ve boyalı seramiklerin “İç Batı Anadolu Demir Çağı Keramiği, Luwi Keramiği”[85] olarak adlandırılmaları teklif edilmektedir.
Geç Hitit Dönemi’nde, Konya il merkezinin güneyinde Kral Hartapuš ve ona ait krallığın varlığı günümüze ulaşmış yazıtlardan bilinmektedir. Hartapuš’nun ismi bulunan yazıtlar, J. D. Hawkins tarafından Hartapuš grubu olarak tanımlanmaktadır[86]. Kızıldağ[87], Karadağ[88], Burunkaya yazıtları[89] Hartapuš ve krallığının varlığının maddi kalıntılarıdır. Söz konusu yazıtlar MÖ 8. yüzyıla tarihlenmektedir[90]. Hartapuš isimli Geç Hitit kralının varlığı kesin olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte Hartapuš’nun yaşadığı dönem ve isminin geçtiği yazıtların tarihlendirilmeleri konusundaki tartışmalar günümüzde de devam etmektedir[91].
Tabal’ın Anadolu’nun en batısında bulunan Geç Hitit Krallığı olarak kabul edilmesine[92] rağmen Tuz Gölü’nün güneyinde kalan sahada Hartapuš’un kendisine ait yazıtlarda hangi ülkenin kralı olduğuna dair bilgi vermemesi nedeniyle bölgenin Geç Hitit Dönemi’ndeki siyasi durumu hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz[93]. Hartapuš’nun hükmettiği coğrafya ve yaşadığı dönem hakkındaki bilgilerin kısıtlı oluşu bilimsel tartışmaları artırmaktadır. Hitit İmparatorluk Dönemi’nin sonunda (MÖ 13. yüzyıl) Hartapuš isimli bir kralın varlığına dair çeşitli iddialar bulunmaktadır. Hitit İmparatorluk Dönemi’nde, MÖ 13. yüzyılın ortalarında Tarhuntašša kralı Kurunta’nın soyunun Hartapuš isimli bir kral ile devam ettiği iddia edilmiştir[94]. Urhi-Tešup’un Hartapuš isimli oğlu olduğu ve kralın Hattuša’ya gitmeden önce Hartapuš’u Tarhuntašša tahtına oturtmuş olabileceği düşünülmektedir[95]. Urhi-Tešup’un sürgünde doğan Hartapuš isimli oğlu olduğu iddia edilmiştir[96].
Söz konusu hadiseler MÖ 13. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. Bu noktada Hitit İmparatorluk Dönemi’nde Hartapuš isimli bir kralın yaşadığına dair görüşlerin sağlam delillerle desteklenmediğini belirtmek gerekir. Hartapuš’nun babasının isminin Muršili oluşu tek başına soyunun Hitit İmparatorluk Dönemi hanedanı ile ilişkilendirilmesi için kesin bir kanıt teşkil etmez. Şimdilik Hartapuš’nun Hitit İmparatorluk Dönemi hanedanı ile ilişkisini ispatlayacak kanıtlara sahip değiliz[97].
Eldeki verilere göre Geç Hitit Dönemi’nde Tuz Gölü’nün güneyinde Hartapuš’nun krallığı (MÖ 8. Yüzyıl[98]) bulunmaktadır. Hartapuš’nun krallığının sınırları yeni arkeolojik buluntular ile daha iyi anlaşılmaktadır. 2019 yılında Tuz Gölü’nün güneyinde Türkmen-Karahöyük 1 hiyeroglif yazıtının bulunması ve yayınlanması[99] ile birlikte yeni bilimsel veriler ortaya çıkmıştır. Hiyeroglif yazıtta “Muršili’nin oğlu, Kahraman, büyük kral Hartapuš Muška ülkesini ele geçirdi”[100] ifadesi okunmaktadır. Türkmen-Karahöyük 1 yazıtlarının okunması, eserin Tuz Gölü’ne yakın konumda ele geçmesi ile birlikte değerlendirildiğinde Muška ifadesinin Frigleri ifade ettiği anlaşılmıştır[101]. Böylece uzun yıllardır Akad/Asur kayıtlarında Mušku olarak tanımlanan halkın[102] etnik kimliğinin ne olduğu ile ilgili sorular cevaplanabilmiştir. Antik Yunan kaynaklarında Frig olarak adlandırılan halkın Asur ve Geç Hitit krallıklarında sırasıyla Mušku/Muški ve Muška olarak adlandırıldığı anlaşılmıştır.
Türkmen-Karahöyük, Karadağ ve Kızıldağ yazıtlarının bulunduğu alanın kuzeyinde, Tuz Gölü’ne daha yakın bir konumdadır (Levha 4). Türkmen-Karahöyük 1 yazıtı ise Türkmen-Karahöyük’e çok yakın bir konumda sulama kanalında ele geçmiştir[103]. Türkmen-Karahöyük, konumu ve ele geçen buluntulardan hareketle Hartapuš’nun yöneticisi olduğu Geç Hitit Krallığı’nın merkezi olduğu iddia edilmektedir[104]. Türkmen-Karahöyük’ün Geç Hitit Dönemi arkeolojik buluntularını barındırması ve Hartapuš ile ilişkisi nedeniyle Geç Hitit sınırlarını daha kuzeye taşımıştır. Türkmen-Karahöyük 1 yazıtında “Muška ülkesini ele geçirdi” ifadesi ile Hartapuš’un Frigleri mağlup ederek krallığının sınırlarını kuzey yönünde genişlettiği anlaşılmaktadır. Bu noktada İnsuyu Steli’nin buluntu yerinin Tuz Gölü’nün batısında olmasının Türkmen-Karahöyük 1 Steli’nde verilen bilgiler ile uyumlu olduğunu ifade etmek gerekir. İnsuyu Steli, Frig başkenti Gordion’a kuş uçuşu yaklaşık 127 km uzaklıkta bulunmaktadır. İnsuyu Geç Hitit Steli, Geç Hitit hâkimiyet sahasının Frigler aleyhine genişlediğini, diğer bir deyişle Geç Hitit sınırlarının Friglerin başkenti istikametine uzandığını düşündürmektedir.
Frig Krallığı’nın merkezine yakın bir konumda Geç Hitit halklarının tapınakta kullanılabilecek türden bir stel üretmeleri ve kullanmaları, Frig Krallığı’ndan çekinmedikleri şeklinde yorumlanabilir. İnsuyu Steli’nin üretilmesi için geçecek zaman ile birlikte tapınaklarda haftalık, aylık ve yıllık ritüeller düzenlenecek bir materyal olması yönüyle değerlendirildiğinde, stelin varlığı, İnsuyu civarındaki Geç Hitit hâkimiyetinin uzun süreli olduğunu düşündürmektedir. Bu noktada Frig Yazılıkayası (Midas Şehri)’nda bulunan 5 kaya kabartmasının Geç Hitit stilinde yapıldığının iddia edildiğini hatırlatmak gerekir[105].
Frig Krallığı’nın yıkılması ve başkentinin yağmalanmasında Kimmerlerin etkili olduğu Strabon tarafından bildirilmektedir[106]. Gordion’un yağmalanması arkeolojik verilerle doğrulanmakla birlikte Kimmerlerin rolü kabul edilmektedir[107]. Türkmen-Karahöyük 1 hiyeroglif yazıtı ve İnsuyu Geç Hitit Steli, Friglerin yıkılış sürecinde Geç Hititlerin önemli rolünün olduğunu belgelemektedir. Böylece Friglerin yıkılış sürecinde Geç Bronz Çağı, Hitit İmparatorluğu’nun bakiyelerinin önemli etkisi olduğu anlaşılmaktadır.
Türkmen-Karahöyük 1 hiyeroglif yazıtı MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmiştir[108]. Türkmen-Karahöyük 1 hiyeroglif yazıtı ile Kızıldağ 4 hiyeroglif yazıtlarının yakın tarihli yahut çağdaş oldukları ifade edilmiştir[109]. Konya Arkeoloji Müzesi, İnsuyu Geç Hitit Steli’nin buluntu yeri Tuz Gölü’nün batısıdır. Türkmen-Karahöyük 1 yazıtından anlaşıldığı üzere MÖ 8. yüzyılın sonundan itibaren Hartapuš’un başarılı askerî seferleri ile Geç Hitit hâkimiyeti, Tuz Gölü’nün batısına doğru genişlemiştir. İnsuyu Geç Hitit Steli, Türkmen-Karahöyük 1 hiyeroglif yazıtından farklı karakterde bir eserdir. İnsuyu’nda ele geçen eser, Geç Hitit Dönemi ikonografisini yansıtmaktadır. Geç Hitit Dönemi’nin geç evresine ait olduğundan kuşku duymadığımız İnsuyu Geç Hitit Steli’nin Tuz Gölü’nün batısında bulunması Hartapuš’un Friglere kurduğu üstünlükten sonraki zaman diliminde bölgede kurulan Geç Hitit hâkimiyeti ile ilişkili olabileceğini düşünmekteyiz.
Sonuç
İnsuyu Steli’nin in situ konumu hakkında kesin bir bilgimiz olmasa da büyüklüğünü dikkate alarak buluntu yerine çok da uzak olmadığını düşünmekteyiz.
Konya Arkeoloji Müzesinde bulunan Geç Hitit Steli üzerinde bulunan tasvirlerin ikonografik özellikleri Geç Hitit Dönemi’nin geç evresine has detaylar barındırmaktadır. Bununla birlikte stelin tarihlendirilmesinde Türkmen-Karahöyük’te ele geçen hiyeroglif yazıtın ve içeriğinin dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyiz. Tuz Gölü’nün güneyinde günümüze kadar tespit edilmiş Geç Hitit eserleri MÖ 8. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Türkmen-Karahöyük 1 yazıtı ise MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilmektedir. Türkmen-Karahöyük 1 yazıtlarında Geç Hitit kralı Hartapuš’un Frigleri mağlup etmesi ile Geç Hitit hâkimiyetinin kuzeye doğru genişlemiş olması kuvvetle muhtemeldir. Bu noktada İnsuyu Geç Hitit Steli’nin Türkmen-Karahöyük 1 Steli ve stelde bahsedilen hadiselerden sonraki döneme ait olması ihtimali kuvvetlidir. İnsuyu Steli’nin Türkmen-Karahöyük 1 yazıtından sonraki zaman dilimine tarihlendirilmesinin uygun olacağını düşünmekteyiz. İnsuyu Steli, benzer ikonografiye sahip örnekler ve Tuz Gölü’nün güneyindeki yazıtlar ile tarihlendirilmeleri dikkate alınarak MÖ 8. yüzyılın sonu-7. yüzyılın başı arasına tarihlendirilebilir.
Türkmen-Karahöyük 1 hiyeroglif yazıtına göz attığımızda metinden anlaşıldığına göre Hartapuš’un Muška zaferinden önce Tuz Gölü’nün güneyi Frig kontrolündedir. Hartapuš’un zaferinden sonra ise Tuz Gölü’nün güneyi Geç Hitit Krallığı kontrolüne geçmiştir. Konya Arkeoloji Müzesinde bulunan Geç Hitit Steli’nin buluntu yeri Friglerin güney sınırlarının zaman içerisindeki değişimini ispatlamaktadır. Buna göre Geç Hitit hâkimiyeti Tuz Gölü’nün batısına kadar uzanmaktadır.
İnsuyu Steli üzerinde bir adorasyonun tasvir edildiği görülebilmektedir. Bununla birlikte taş bloğun stel özellikleri göstermesi, taş eserin bir tapınak/dinî yapı ile ilişkili olduğuna dair kanıtlardır. Eserin mevcut durumu ve özellikleri tapınaklarda kullanıma uygundur.
EKLER