Giriş
Karain Mağarası; Antalya’nın yaklaşık olarak 30 km kuzey-kuzeybatısında, eski Antalya Burdur karayoluna 5-6 km uzaklıkta bulunan Yağca Köyü’nün sınırları içindeki Şam (Çam) Dağı’nın Akdeniz’e bakan kalkerli sarpça yamaçlarında yer alan Çadır Tepesi içine oyulmuş doğal bir mağaradır. Batı Toroslar içinde bulunan Karain Mağarası, Antalya Ovası’ndan yaklaşık olarak 150 m, denizden ise 650 m yüksekliktedir[1] . Mağara 1946 yılında Kılıç Kökten’in bölgede yaptığı araştırmalarda tespit edilmiştir. Aynı yıl başlatılan kazılara 1973 yılına kadar belirli aralıklarla devam edilmiştir. Uzun bir aradan sonra Işın Yalçınkaya tarafından 1985 yılında yeniden başlanılan kazılar 2014 yılına kadar sürmüştür[2] . 2015 yılından itibaren ise çalışmalara Harun Taşkıran başkanlık etmektedir[3] .
Mağarada yapılan çalışmalarda mağaranın yaklaşık 50 m derinliğe sahip, dar giriş ve geçitlerle birbirine bağlı, üst üstte üç boşluktan oluştuğu anlaşılmıştır. Üstte yer alan boşluk en kalın dolguya ve aydınlığa sahip olup A, B, C, D ve E olarak tanımlanan gözlere sahiptir[4] . Bu gözlerden B gözü ana mağaranın batısında bulunan oldukça geniş bir yan mağaradır[5] . Bu kısım kuzeyde yer alan dolgu üzerinden C gözüne bağlanmaktadır[6] . B gözünün giriş kısmının büyük bir bölümü Kökten tarafından[7] , çok eğimli profil gösteren dip kenarları da Yalçınkaya tarafından kazılmıştır. Burada yapılan kazılarda on üç arkeolojik seviye, on iki jeolojik seviye saptanmıştır. Arkeolojik seviyelerde Orta Paleolitik Dönem, Geç Paleolitik Dönem, Epipaleolitik Dönem, Geç Neolitik Dönem, Kalkolitik Çağ ve Erken Tunç Çağı’na ait buluntular ele geçmiştir. Bunların yanı sıra üst seviyelerde çok az da olsa Roma Dönemi’ne ait kalıntılarada rastlanılmıştır[8] .
Kalkolitik Çağ’a tarihlenen buluntuların H IV-I katmanlarından geldiği tespit edilmiştir. Çağın erken, orta ve geç dönemlerini içeren örneklerinin mağaranın dip kenarlarında, özellikle H I-III katmanlarında, oldukça karışık bir durumda olduğu gözlenmiştir. Buluntuların bir grubu Jürgen Seeher[9] , bir grubu da tarafımızdan[10] yayımlanmıştır. Bu makale kapsamında da mağaranın dip kenarlarında karışık olarak ele geçen Orta Kalkolitik Dönem’e tarihlenen karakteristik seramik parçaları değerlendirilmiştir[11].
Malzeme ve Teknik Özellikler
Karain Mağarası B gözü Kalkolitik Çağ seramiğinin tamamı elde yapılmıştır. Parçalardan oluşan bu örneklerin elde ne şekilde yapıldığına dair bilgi edinmek zor olmakla beraber, cidarı kalın olan bazı parçaların hamur kesitlerinde kil parçalarının eklendiği görülmüştür. Bu bağlamda söz konusu kapların kil parçalarını eklemek suretiyle elde yapıldığı anlaşılmıştır. Seramik parçaları üzerinde yapılan incelemelerde hamurlarının taş, kalker, kuvars, mika, ot içerdiği ve ince/orta veya kaba nitelikli olduğu tespit edilmiştir. Seramiğin az bir kısmına astar ve perdah uygulanmıştır. Yüzeyde görülen renk değişikliği, kontrolsüz pişirmeden kaynaklanmış olmalıdır.
Seramik örnekleri üzerinde yapılan makroskopik çalışmalar sonucunda on bir seramik grubu saptanmıştır. Bu sınıflandırma yapılırken seramiğin yüzey işlenişi ve rengi, kilin içindeki katkı maddelerinin cinsi, boyutu ve kilin içindeki yoğunluğu esas alınmıştır.
Gerçek Astarlı Seramik Grupları: Gerçek astarlı seramik örnekleri diğer seramik örneklerine göre temiz bir hamura, perdahlı bir yüzeye sahip olup daha özenli yapılmış ve pişirilmiştir.
Siyah gerçek astarlı seramik (SG 1): Mat siyah, siyah astarlı[12] seramiğin hamuru mat siyah, koyu gri ve koyu kahverengidir[13]. Hamur ince-orta nitelikte ve az gözenekli olup taş, kalker ve mika içermektedir.
Kırmızı gerçek astarlı seramik (SG 2): Kırmızı[14] astarlı seramik örnekleri orta nitelikte ve az gözenekli bir hamur yapısına sahiptir. Seramik örneklerin hamurunda taş, kalker, mika bulunmaktadır. Seramiğin hamuru kırmızı, kahverengi ve devetüyünün tonlarındaki renklerde[15] olup, bazı örneklerde grinin tonlarında bir öz görülmektedir.
Kahverengi gerçek astarlı seramik (SG 14): Orta nitelikteki seramiğin hamurunda kalker, mika, taş ve kuvars seçilebilmektedir. Kahverenginin tonlarında[16] ve gözenekli bir hamur yapısına sahip örneklerinin yüzeyi hamura yakın renkte[17] astarlıdır.
Kendinden Astarlı Seramik Grupları: Kendinden astarlı seramik örnekleri gerçek astarlı seramik örneklerine göre kötü pişmiş kötüdür ve özensiz yapılmışlardır. Yüzey renklerine göre dört grup oluştururlar.
Gri - mat siyah kendinden astarlı seramik (SG 7): Az gözenekli ve orta - kaba nitelikteki bu seramiğin hamuru taş, kalker, mika ve ot katkılıdır. Bu grupta yer alan seramik örnekleri mat-siyah veya gri renkte[18] bir hamura ve hamurun bir ton açığı ya da koyusu renginde[19] kendinden bir astara sahiptir.
Bej renkte kendinden astarlı seramik (SG 8): Bej renkte[20] kendinden astarlı seramik örnekleri ince nitelikli ve az gözeneklidir. Kalker, taş, kuvars ve mika katkılı seramik örneklerinin hamuru açık devetüyü rengindedir[21].
Kırmızı kendinden astarlı seramik (SG 15): Kırmızı kendinden astarlı seramiğin orta - kaba nitelikli ve gözenekli hamurunda kalker, taş, mika ve kuvars bulunur. Hamur[22] ve astar[23] kırmızının tonlarındadır.
Kahverengi kendinden astarlı seramik (SG 17): Bu grupta yer alan seramiğin orta nitelikli ve gözenekli hamurunda katkı maddesi olarak taş, kalker, kuvars, mika ve ot belirlenebilmiştir. Kahverenginin tonlarında[24] bir hamura sahip bu örnekler, hamurun bir ton açığı ya da koyusu renginde[25] kendinden astarlıdır.
Alacalı Yüzeye Sahip Seramik Grupları: Kırmızı, siyah ve kahverenginin tonlarında alacalı ve perdahlanmış bir yüzeye sahip bu seramik örneklerin pişmesi, kendinden astarlı ve kaba mutfak kaplarına göre daha iyidir.
Alacalı yüzeyli kaba nitelikli seramik grubu (SG 10): Alacalı[26] bir yüzeye sahip olan seramik örneklerin gözenekli ve kaba nitelikli hamurunda kalker, taş, mika ve bitkisel katkı ayırt edilebilmiştir.
Alacalı yüzeyli ince nitelikli seramik grubu (SG 16): Bu grupta ele alınan örnekler hamur ve yüzey renkleri[27] bakımından alacalı yüzeyli kaba nitelikli seramiğe benzemekle birlikte; ince - orta nitelikli hamurunda bitkisel katkı içermemesi bakımından farklılık göstermektedir.
Kaba Seramik: Çok gözenekli bir hamura sahip kaba seramiğin fırınlaması kötüdür. Fırınlamadan kaynaklı bazı örneklerin hamuru tabakalıdır. Seramik örneklerinin hamuru taş, kalker, kuvars, mika ve ot katkılıdır. Kendi içinde koyu yüzlüler ve açık yüzlüler olmak üzere iki grup oluştururlar.
Koyu yüzlü kaba seramik (SG 12): Kaba seramiğin bu grubunda kahverengi ve siyah tonlarında[28] bir yüzey ve hamur görülmektedir.
Açık yüzlü kaba seramik (SG 13): Açık yüzlü kaba seramik örneklerinin hamuru ve yüzeyi kahverenginin ve kırmızının açık tonlarındadır[29].
Kap Formları
Dönemi karakterize eden parçalar çanaklar, çömlekler, cheese-pot’lar ve diğerleri olmak üzere dört başlık altında ele alınmıştır.
Çanaklar: Çanaklar konik gövdeli ve omurgalı çanaklar olmak üzere iki grup oluşturmaktadır.
Konik Gövdeli Çanaklar (Fig. 1): Konik gövdeli çanaklar yuvarlatılmış ve inceltilmiş ağız kenarlı olmak üzere farklılık göstermektedir. Çanak parçalarından bir tanesinin ağız kenarının içi birbirini takip eden verev çizgilerle süslüdür (Fig. 1:3). Kulp biçimleri bakımından bu çanaklar üç farklı tipe ayrılmaktadır.
Sepet kulplu konik gövdeli çanaklar (Fig. 1:5): B gözünde birlikte ele geçen konik gövdeli bir çanak parçası ile sepet kulp parçasının aynı kaba ait oldukları düşünülmektedir. Bu kap alacalı yüzeyli ince nitelikli seramik grubunda (SG 16) yer almaktadır.
Sepet kulplu konik gövdeli çanaklara ait örnekler Çine Tepecik’in IV. Tabakasında[30], Gülpınar’da III. tabakaya ait bir mezarda[31], Beşik-Sivritepe’de[32] ile Dağdere’de[33] bulunmuştur. Söz konusu örnekler de Orta Kalkolitik Dönem’e tarihlendirilmiştir.
Levha başlı ? yüksek çift saplı konik gövdeli çanaklar (Fig. 9a): Bu tip altında ele alınan iki örnek, parça olarak ele geçmiştir. Konik gövdeli çanakların ağız kenarına içten ve dıştan yüksek sap bağlanmıştır. Sapların üzeri yatay ve birbirine paralel olarak yapılmış içi beyaz dolgulu çizgilerle bezenmiştir. B gözünde yapılan çalışmalarda bulunan ve aşağıda anlatılan levha başlı yüksek çift saplı omurgalı çanağın her iki sapının üzerinde de aynı bezeme görülmektedir. Daha iyi korunmuş olarak ele geçen bu çanak parçası üzerinden, baş kısımları korunmamış konik gövdeli yüksek saplı bu iki çanağın da levha başlı yüksek çift saplı olduğu düşünülmüştür. Söz konusu çanaklar siyah gerçek astarlı (SG1) mal grupları içinde değerlendirilmiştir.
Mantar başlı saplı konik gövdeli çanaklar (Fig. 1:6): Konik gövdeli çanaklardan bir tanesinin ağız kenarına içten ve dıştan mantar başlı çok kısa sap bağlanmıştır. Koyu yüzlü kaba mal grubu (SG 12) içinde yer alan bu parçanın benzeri Uğurlu/Zeytinli Höyük’te ele geçmiştir. Söz konusu örnek de Orta Kalkolitik Dönem’e tarihlenmektedir[34].
Omurgalı Çanaklar: Orta Kalkolitik Dönem’e tarihlenen parçaların arasındaki en büyük grubu oluşturan omurgalı çanaklar kulp biçimleri bakımından üç alt tipe ayrılmaktadır.
Sepet kulplu omurgalı çanak (Fig. 3:14): Omurgalı çanakların içten ve dıştan ağız kenarına bağlanan sepet kulpuna sahip olanlarına ait bir parça ele geçmiştir. Bu çanak kahverengi gerçek astarlı mal grubu (SG 14) içinde değerlendirilmiştir. B gözünde bu çanak parçasının yanı sıra iki tane sepet kulp parçası da bulunmuştur (Fig. 3:15-16). Kahverengi gerçek astarlı seramik mal grubundan (SG 14) yapılan bu parçaların bu tip kaplara ait olması ihtimaldir.
Orta Kalkolitik Dönem için karakteristik olan sepet kulplu çanaklara ait örnekler Batı Anadolu’da Yeşilova’nın II.[35], Liman Tepe’nin VII.[36] ve Emporio’nın X-VIII. Tabakaları[37] ile Tigani’nin II-III. Evrelerinden[38] bilinmektedir.
Bu tip çanakların bir kısmında sepet kulpların alt kısmında oval, yuvarlak, bazen de konik şeklinde ufak yumrular görülmektedir[39]. Karain Mağarası’ndaki örneğin çanağa bağlanan kısmında görülen kırığın biçiminden dolayı bu kısımda bir yumru olabileceği düşünülmektedir.
İlmek kulplu[40] omurgalı çanak (Fig. 3:17): İkinci tipte ele alınan bir örnek de ağız kenarı üzerinden yükselen ilmek kuplu olup kulpların bağlantı kısımları içten ve dıştan ağız kenarına bağlanmaktadır. Bu parça siyah gerçek astarlıdır (SG 1).
Yüksek ilmek kulplu omurgalı çanaklar Yeşilova’nın II. tabakasında vardır[41]. Emporio’nın X-VIII. tabakalarında yarı küresel gövdeli çanakların ağız kenarı üzerindeki benzer kulplar da[42] aynı anlayışla yapılmış olmalıdırlar.
Levha başlı yüksek çift saplı omurgalı çanaklar (Fig. 9b): Bu tip altında ele alınan parçalardan bir örneğin ağız kenarına içten ve dıştan bağlanmış iki yüksek sap, üstte yer alan levha şeklindeki başla birleştirilmiştir. İki sapın üzeri yatay ve birbirine paralel olarak yapılmış içi beyaz dolgulu çizgilerle süslenmiştir. B gözünde bulunan baş kısmı korunmamış parça da sap kısmının aynı şekilde bezemeli olması bakımından levha başlı yüksek çift saplı örneğe benzemektedir (Fig. 5:31). Bu bağlamda bu örneğin de levha başlı yüksek çift saplı olduğu düşünülmektedir. İki parçadan kulpu sağlam olan örnek gri kendinden astarlı (SG7), diğer örnek ise siyah gerçek astarlı (SG1) mal grupları içinde değerlendirilmiştir.
Tigani’nin I. evresinde bulunan saplı bir çanak parçasının kırık olarak ele geçen kulpunun da Karain örneğindeki gibi olabileceği söylenebilir[43].
Mantar başlı saplı omurgalı çanaklar: Mantar biçimliler, ağız ile omuz arasına bağlanan sap/saplar üzerinde baş/başlardan oluşmaktadır. B gözünde ele geçen örneklerin biri dışında diğerlerinin profil veren kısımları korunmamıştır. Ancak söz konusu parçaların benzerlerinin omurgalı çanaklara ait olduğu görüldüğü için profili belli olmayan parçalar da bu kısımda ele alınmıştır.
On bir parçadan profil kısmı korunmuş iki örnekten birinde mantar başlı kısa sap ağız kenarına (Fig. 4:18), diğer örnekte ise çanağın ağızdan omurgasına kadar olan kısma bütünüyle bağlanmıştır (Fig. 4:19). Bu parçalar bej renkte kendinden (SG 8) ve siyah gerçek astarlıdır (SG 1).
İki örnekte iki sap ve çok basık koni biçiminde bir mantar baş bulunmaktadır (Fig. 4:20-21). Baş kısmının yarısı kırık olan iki örneğin de (Fig. 4:22-23) çok basık mantar baş biçimlerinden dolayı iki saplı ve bir başlı olduğu düşünülmektedir. Kulplar siyah gerçek astarlı (SG 1), mat siyah - gri kendinden astarlı (SG 7), alacalı yüzeyli ince nitelikli (SG 16) ve koyu yüzlü kaba seramik (SG 12) mal gruplarından yapılmıştır. Tigani’nin III. evresine verilen aynı biçimdeki mantar başın altında da iki sap çıkıntısı yer almaktadır. Bu parçanın mantar başın üzeri beyaz boya ile yapılmış şeritlerle bezenmiştir[44]. Demircihöyük’te E grubu-taşçık katkılı mal grubunda yer alan baş kısmı kırık birleşik çift sap ile mantar başın altından çıkan iki sap Karain örneklerini akla getirmektedir[45]. Yeşilova’nın II. tabakasında ele geçen omurgalı çanağın ağız kenarına bağlanmış tek mantar başlı çift saplı parça, bu tip kulpların çanaklara nasıl bağlandığını göstermesi bakımından önemlidir[46]. Bununla birlikte B gözünden gelen çift sap çıkıntısına sahip bir parçanın da (Fig. 5:28) saplarının dışa doğru kavis yapmaları ve sapların aralarındaki boşluğun yukarı doğru daralmasından dolayı Yeşilova örneğine benzemektedir. Belirtilen nedenlerden dolayı bu parçanın da çift saplı ve tek mantar başlı olabileceği söylenebilir. Bu parça kahverengi gerçek astarlıdır (SG 14).
Mantar başlı omurgalı çanaklar içinde ele alınan diğer iki parça, iki sapının üzerindeki basık mantar başa sahip olan iki sağ örneğidir (Fig. 4:24-25). Bunlardan mantar başı daha belirgin olan parçanın iki mantar başının arasına da bir mantar baş yapılmıştır. İki parçadan biri siyah gerçek astarlı (SG 1) diğeri ise mat siyah - gri kendinden astarlıdır (SG 7). Bu örnekler dışında bir sapı ve iki başı korunan bir parça (Fig. 4:26) ise üç başlı olan örnekle birlikte değerlendirilebilir. Bu parça ise kahverengi gerçek astarlı (SG 14) seramik grubundan üretilmiştir.
B gözündeki son örneğin ise bir sapı ile koni biçimindeki mantar başı korunmuştur (Fig. 4:27). Mantar başının alt kenarında yer alan çıkıntısı kırılmış olan örnek siyah gerçek astarlı (SG 1) seramik mal grubu içinde değerlendirilmiştir. Bu parçanın benzerleri Yeşilova’nın II. Tabakasından[47] ve Gülpınar’dan[48] bilinir.
Beçin Kalesi[49], Çine Tepecik[50], Liman Tepe[51], Ulucak[52], Dağdere[53] ve Emporio’nın VIII. tabakası?[54] mantar başlı kulplara ait parçaların görüldüğü diğer merkezleri oluşturur. B gözünde ele geçen parçaların bu örneklerden çok farklı olmadığı kesindir.
B gözünde yukarıda anlatılan omurgalı çanakların yanı sıra; omurgalı çanağa bağlanmış sap şeklinde kulpları olan ancak baş kısmı korunmamış örnekler de bulunmuştur (Fig. 5: 29-30).
Çömlekler (Fig. 6): Çömlekler uzun ve geniş boyuna sahip olup yuvarlatılmış basit ağız kenarlıdır. Ağız çapları 16-18 cm arasında değişmektedir. Boynun üst kısmından omuza bağlanan dikey kupları kalın oval kesitlidir. Dikey kulpları boynun üst kısmına bağlanan kısımlarında alçak, yüksek koni veya dikdörtgen prizma şeklinde mahmuzlar bulunur. Çömlek parçaları siyah gerçek astarlı (SG 1), kahverengi gerçek astarlı (SG 14) ve koyu yüzlü kaba seramik (SG 12) mallardan yapılmıştır.
Boyunlu çömleklerin mahmuz kulplu örnekleri Yeşilova’nın II.[55], Emporio’nun VIII.[56] ve Tigani’nin II.[57] tabakaları ile Beşik Sivritepe’den[58] tanınmaktadır.
Cheese-Pot’lar (Fig. 7): Dik kenarlı, basit ağız kenarının altında özensiz açılmış delikler bulunan bu kaplar düz diplidir. Arkeoloji literatürüne cheese-pot[59] olarak geçen söz konusu kaplar Karain Mağarası’nda Kalkolitik Çağ’ın her safhasında kullanılmıştır[60]. Ağız kenarı ve diplerden oluşan bu parçalar incelendiğinde bunların tamamının kaba seramik (SG 12-13) olduğu saptanmıştır.
Bu tip kapların Orta Kalkolitik Dönem’e tarihlenen örnekleri Tlos[61], Vathy Mağarası[62], Beşparmak/ Latmos[63], Yeşilova’nın II.[64], Liman Tepe’nin VII.[65], Emporio’nun X-VIII.[66] tabakaları, Tigani’nin III. Evresi[67] ile Gülpınar[68] seramiğinde yer almaktadır.
Diğerleri
Yukarıda da anlatıldığı üzere B gözü Orta Kalkolitik Dönem çanaklarında sepet kulp, ilmek kulp, levha veya mantar başlı yüksek saplı kulplar ve mantar başlı kısa saplı kulplar; çömleklerde ise mahmuzlu dikey kulplar görülmektedir. Bu örneklerin dışında ait oldukları kap tipleri bilinmeyen; ancak tarihleme açısından önemli, çok sayıda farklı tiplerde mahmuzlara sahip dikey kulp bulunmuştur. Siyah gerçek astarlı (SG 1), mat siyah - gri kendinden astarlı seramik (SG 7) ve kaba seramik (SG 12-13) seramik mal gruplarından yer alan bu kulpların çömleklere ait olduğu düşünülmektedir. Bu kulplardan üç tanesinin üzerindeki mahmuzların ise mantar biçiminde oldukları (Fig. 8:44-46) ve bunların kulpun üst bağlantı kısmı yakınında veya kulpun kavis yaptığı kısımda oldukları belirlenmiştir. Bu tipteki kulplar Tavabaşı Aşağı Mağarası’ndan[69] ve Orman Fidanlığı’nın VII. Evresinde[70] ele geçmiştir. Bunun yanı sıra dikey kulp parçaların birinde kulpun üzerinde kırılmış durumda iki tane sap şeklinde çıkıntı bulunur (Fig. 8:54). Tavabaşı Aşağı Mağarası’nda bulunan bir dikey kulpun üzeri çift saplı ve tek mantar başla süslenmiştir[71]. Karain’deki örneğin de Tavabaşı Aşağı Mağara örneğiyle aynı olma ihtimali yüksektir.
Bu örneklerin dışında koni biçiminde de mahmuzlu olan örneklerin sayısı da az değildir (Fig. 8:49-53). Yeşilova[72], Dağdere[73], Beşik-Sivri Tepe[74] ve Çıplak Köyü’nde[75] bu tip mahmuzlu kulplar yayımlanmıştır. Bu merkezlerin dışında Tlos[76], Tavabaşı Mağarası[77] ve Beşik-Sivri Tepe’deki[78] kulpların mahmuz biçimleri ise farklıdır.
Orta Kalkolitik Dönem’e tarihlenen mahmuzlu kulplara sahip çömleklerin yanında, Gülpınar[79] ve Demirli Mağara’da[80] mahmuzlu kulplara sahip çanak parçaları da kaydedilmiştir.
Bezeme
İncelenen seramik örnekleri içinde kazıma, dolgu, yiv ve sokma nokta bezeme görülmektedir. Konik gövdeli çanağın ağız kenarında kazınarak yapılmış birbirine paralel verev çizgiler yer almaktadır (Fig. 1:3). Omurgalı iki çanağın ağız kenarının altındaki çapraz verev çizgilerin oluşturduğu üçgen alanlar dağınık noktalarla doldurularak bezenmiştir (Fig. 2:7-8). Yine bir omurgalı çanağın ağız kenarı ile omurganın arasında birbirine paralel iç içe açıların kollarının altı, birbirine paralel yatay çizgiler, iç içe açıların sağında solunda kalan boşluklar ise çizilerek yapılmış birer halkayla doldurulmuştur (Fig. 2:13). Mahmuzlu kulpa sahip bir çömlek gövdesinin üzerinde kazınarak yapılmış birbirine paralel çizgiler vardır (Fig. 9c). Levha başlı yüksek çift saplı konik gövdeli ve omurgalı çanakların sap kısımları üzerindeki birbirine paralel olarak yapılmış çizgilerin içleri beyaz dolguludur (Fig. 9a-b).
Bu bezeme biçimlerinden kazıma ve sokma bezeme tekniğiyle yapılmış benzer motifli örnekler Tavabaşı Mağarası[81], Ayio Gala[82] ve Gülpınar’ın[83] çağdaş tabakalarında ele geçmiştir. Bunların yanı sıra Emporio’da84 bulunan dolgu bezemeli örnekler, motiflerin kulpun kenarına düzenlemesi bakımından Karain’de bulunan kazıma bezeme ile süslenmiş çömlek ile karşılaştırılabilir.
Yukarıda anlatılan bezmeli örneklerin dışında boyunlu bir kabın gövdesinin üzeri perdah bezeme tekniğiyle yapılmış antitetik ve birbirine paralel olarak yapılmış verev çizgilerle süslenmiştir (Fig. 5:32). Bu örnekle birlikte, Seeher’in[85] B gözü seramiği ile ilgili yaptığı yayında yer alan ağzının iç kısmı perdah bezemeli konik çanak parçası ile dışı perdah bezemeli gövde parçası da dönemin bezeme geleneğini yansıtması bakımından önemlidir. Bilindiği üzere perdah bezeme geleneği Orta Kalkolitik Dönem’de Batı Anadolu ve Doğu Ege Adaları için çok karakteristik bir bezeme tekniğidir[86]. Özellikle iç kısımları tamamen perdah bezeme tekniğiyle yapılmış motiflerle süslenmiş konik çanaklar döneme damgasını vurmuştur. Orta Kalkolitik Dönem’e ait diğer seramik örnekleriyle birlikte perdah bezmeli bu parçaların da B gözünde bulunması kültürel sınırların oluşturulmasına önemli katkılar sağlamaktadır.
Değerlendirme
On yıl öncesine kadar Batı Anadolu’nun Orta Kalkolitik Dönem’i ile ilgili bilgilerimiz Beşik-Sivritepe, Kumtepe, Kulaksızlar, Kızılbel, Aşağı Bağbaşı[87] ve Karain Mağarası’ndan gelen bilgilerle sınırlıydı. Ancak yakın dönemde Kuzeybatı Anadolu’da Gökçeada-Uğurlu, Gülpınar, Alacıgöl ve Çıplak Köyü; Orta Batı Anadolu’da Dağdere, Yeşilova, Liman Tepe, Dağdere ve Çine Tepecik; Güneybatı Anadolu’da Beçin Kalesi, Tlos ve Tavabaşı Aşağı Mağarası’nda yapılan kazılarda söz konusu dönem ile ilgili önemli sonuçlar elde edilmiştir. Özellikle seramik üzere yapılan değerlendirmelerde sepet kulplu, yüksek ilmek kulplu, mantar başlı saplı kulplu konik ve omurgalı çanakların, mahmuzlu kulplu çömleklerin ve cheese - potların dönemin karakteristik formlarını; perdah bezemenin ise karakteristik bezeme biçimini oluşturduğu anlaşılmıştır. Yukarıda da anlatıldığı üzere Karain Mağarası’nda yapılan kazılarda da bu seramik malzemeler tespit edilmiştir. Seramik örneklerin yanı sıra Orta Kalkolitik Dönem’e tarihlenen Kilia figürinlerine[88] ait iki parça da[89] diğer buluntuları oluşturur. Bu veriler, MÖ 4900/4800 ile MÖ 4300[90] yılları arasında, Troas’tan Likya’ya kadar uzanan bölgede ortak kültürel özellikler sergileyen bir Orta Kalkolitik Dönem’in olduğunu ortaya koymuştur.
Yukarıda da anlatıldığı üzere Karain Mağarası’nda yapılan kazılarda mağarada Paleolitik Çağ, Epi-paleolitik Dönem, Geç Neolitik Dönem, Kalkolitik Çağ, Erken Tunç Çağı ve Roma Dönemi’ne ait kalıntı ve buluntuları içeren tabakalar açığa çıkartılmıştır. Mağara Paleolitik Çağ ve Epipaleolitik Dönem’de avcı toplayıcı toplulukları tarafından doğal sığınma alanı olarak kullanılmış ve devamında terkedilmiştir. Radyokarbon AMS tarihlendirme sonuçlarına göre mağaranın Epi-paleolitlik’in en yeni seviyeleri için alt tarih MÖ 17.360, üst tarih MÖ 16.990, H V’in (Geç Neolitik) en eski katmanı için ise alt tarih MÖ 7050, üst tarih ise MÖ 6250’dir[91]. Bu tarihlere göre ortalama 10 bin yıllık bir boşluktan sonra Geç Neolitik Dönem ve Kalkolitik Çağ’da mağara tekrardan iskan edilmiştir. Bu dönemlere ait yontmataş buluntular[92] mağarada halen avcı toplayıcı yaşam biçimiyle hayatını devam ettiren insanların yaşadığını göstermiştir. Böylelikle bu insanların Anadolu’nun diğer bölgelerinden farklı bir yaşam tarzını benimsedikleri anlaşılmıştır.
Karain Mağarası yanında Tavabaşı Aşağı Mağarası, Girmeler Mağarası ve Malkayası Mağarası bu dönemlere ait diğer mağara yerleşimlerini oluşturur. Bu mağaralardan Tavabaşı Aşağı Mağarası ve Malkaya Mağarası’nda Orta Kalkolitik Dönem’e tarihlenen tabakalar saptanmıştır. David French[93] Seki platosunda yaşayan hayvancılıkla uğraşan yarı göçer toplulukların kış aylarını Girmeler Mağarası’nda geçirdiklerini ileri sürmüştür. Ralf Becks ve B. Ayça Polat-Becks[94] Girmeler Mağarası’ndan elde edilen veriler ışığında Eşen Çayı vadisi üzerindeki yerleşmede MÖ 8. binde halen avcı toplayıcı yaşam biçiminin devam ettiğini; MÖ 7. bin sonları - 6. bin başlarında ise mağaraların yerleşik hayata çoktan geçmiş topluluklar için ideal yaşam alanları olmadığını, bu nedenden dolayı Erken Kalkolitik Dönem yerleşiminin mağara içerisinde değil, mağara önündeki düzlük alanda yer aldığını söylemişlerdir. Taner Korkut, Turan Takaoğlu ve Kudret Sezgin[95] Tlos’ta açığa çıkartılan Orta Kalkolitik Dönem’e ait kalıntılarla ilgili olarak, bu döneme ait yerleşimlerin düzlüklerden uzak dağlık bölgelerde de var olabileceğini gösterdiğini yazmışlardır. Turan Takaoğlu[96] Akhisar Ovası’nda yer alan Dağdere yerleşimi ile ilgili yaptığı yayında Orta Kalkolitik Dönem’de alüvyal düzlüklerden ya da ovaları çevreleyen tepelerin alt yamaçlarından uzak yüksek kesimlerde de yerleşimlerin bulunabileceğini ve güneybatı Anadolu’da mağara yerleşimlerinin yaygın olduğunu belirtmiştir.
Karain Mağarası B gözü yontma taş endüstrisini çalışan Gizem Kartal[97] ise Geç Üst Paleoltik Dönem’de başlayan mikrolitik üretim teknolojisinin Kalkolitik Çağ’da da devam ettiğini ileri sürerek; ekosistemin insanları aynı materyali üretmeye zorladığının üzerinde durmuş ve avcılık aktivitelerinde kullanılan mikrolitlerin bölgenin sakinlerini avcı toplayıcılar gibi yaşamaya itmiş olduğunu söylemiştir. Işın Yalçınkaya Karain Mağarası’nda yaşayan insanların yarı göçer olmadıklarını, yaşamlarını mağarada sürdürdüklerini ifade etmektedir. Karain Mağarası B gözünde bulunan seramik ve diğer buluntuları (yontma taş, kemik, sürtme taş eserler)[98] birlikte değerlendirdiğimizde; mağaranın mevsimlik olarak kullanılmadığını, Troas’tan Likya bölgesine kadar uzanan ortak kültürel materyallere sahip, ancak farklı yaşam biçimini tercih etmiş insanlar tarafından sürekli bir yaşam alanı olarak kullanıldığını düşünmekteyiz.
EKLER