Zengin Anadolu Selçuk figür sanatında boğa kabartmaları geniş yer tutar. Boğanın Anadolu Selçuk Mimarisinde tek başına görülmeyip boğa-insan, boğa-arslan, boğa-kartal, boğa-ejder, boğa-gergedan ikilisi veya burç ve takvim hayvanı olarak görülmesi tipik bir özelliktir. Boğa tasvirlerini bu gruplara ayırarak tetkik edelim.
I. BOĞA - İNSAN KABARTMALARI.
Boğa motifinin insan figürü ile birlikte tasvir edilişi enderdir. Örnekleri şöylece sıralayabiliriz :
a) Diyarbakır Dış Kalede Boğa-İnsan Kabartmaları : (1088) Resim 1.
Diyarbakır Dış kalede Gabriel’e göre XXX. Burçta[1] (Ulubadan burcunun kuzeyindeki ilk kulede) çiçekli kûfî yazılı kitabenin tepesinde karşılıklı iki boğa, aralarındaki nişte (bugün harap olmuş) bağdaş kurarak oturan insan figürü ve tepede kartal kabartması yer alır. Yüksek kabartmalar üstten hafif profilli bir konsolla çerçevelenir. Boğalar ön ayakları üzerine kapaklanmış durumdadır. Gövdeler profilden, başlar dörtte üç cephedendir. Niş içinde verilen bağdaş kurarak oturan figür kaftan giymiştir, elleri kucak üzerinde kavuşturulmuştur. Nişin tepesinde yer alan çok stilize ve harap, cepheden verilmiş kartalla birlikte burada muzaffer bir hükümdar sahnesi ile karşı karşıya olduğumuzu tahmin etmekteyiz. Hayvan mücadele sahnelerinde görülen yenik hayvanlarda olduğu gibi kapaklanmış durumda boğalarla (muhtemelen düşman totemi) çevrilmiş olan hükümdar, tepede yer alan aydınlık, hâkimiyet ve koruyucu sembol kartallar hâkim durumda belirtilmiştir. Daha altta devam eden kabartmalarla birlikte burada tam bir taht sahnesi verilmiştir. Kitabenin birinci satırı arslan kabartmaları ile çerçevelenir. İkinci satırın üzerinde ortada ise cinsi belli olmayan av hayvanları (antilop, geyik) kenarlarda şahinli adam kabartmaları görülür. Şu halde burada İran Selçuklu el sanatlarında çeşitli örneklerini gördüğümüz gibi taht ve av sahnesi birleştirilmiştir[2]. Arslanlar yine İran Selçuklu örneklerinde olduğu gibi taht ve kudret sembolleridir. Kitabeye göre kabartmalar 1088 Melikşah devrindendir.
b) Cizre Köprüsü Boğa-İnsan Kabartması: (1164) Resim 2.
Cizre köprüsü üzerindeki burç-gezegen kabartmalarından soldan sağa doğru ikincisinde dikdörtgen pano içinde sağa yürüyen boğa tasviri ve sırtında ay dilimi içinde çok harap durumda insan başı görülmektdir[3]. Bu kabartmada boğa burcu ile ay gezegeninin birlikte tasvir edildiği şüpkesizdir. Selçuk sanatında ay ve güneşin insan başı şeklinde rozetlerle verildiği çeşitli örnekler vardır[4]. Köprü 1164 tarihinde Cemaleddin isimli bir şahıs tarafından yaptırılmıştır[5].
c) Emir Saltuk Kümbeti Boğa-İnsan Başı Kabartması: (12. asır) Resim 3.
Erzurumda Emir Saltuk kümbetinin kasnak kısmında derin üçgen nişlerin üst tarafında Türk-Çin hayvan takviminden hayvanlar olarak izah edilen kabartmalar görülür[6]. Nişlerden biri içinde boğa başı ve boynuzları arasında küçük bir insan başı görülür. Türbede takvim hayvanları tam olarak verilmemiştir. Bu tasvirin Türk-Çin hayvan takviminden bir kabartma olarak kullanılmış olmasından ziyade Cizre köprüsü kabartmasında olduğu gibi ay gezegeni ile boğa burcu birleşimini verdiğini tahmin ediyoruz.
d) Karatayhan Boğa-İnsan Çörteni (1240) Resim 4 a, b.
Karatay köyünde Karatayhan’ın dış cephesinde portalin sol tarafında arslan başı şeklindeki çörtenden sonra boğa şeklinde bir çörtenin başın önünde yer alan bir insana tos vurduğu görülür. Ölçüler 0.60 X 0.60 m. Resim 4 a, b. de yerde görülen bu parça restorasyondan sonra eski yerine konmuştur. Çörten şeklindeki taşın her iki yan yüzünde boğa başı yüksek kabartma olarak cepheden verilmiştir. Sağ yan yüzde baş daha iyi durumdadır. Sivri kulaklar, iri badem gözler, altta büyük yuvarlak deliklerle iri burun bariz olarak görülür. Boğanın kısa boynu ve bükük vaziyette olan ön ayağının bir parçası da seçilmektedir. Boğa kabartmasının önündeki insan figürü tam cepheden ve açık bacaklarıyla çömelir vaziyette verilmiştir. Baş kısmı kırıktır. Sağ taraftaki el göğüs üzerinde muhtemelen bir şey tutmaktadır, üst kısım kırık olduğundan ne tututuğu anlaşılmaz. Sol taraftaki el bele dayanmıştır. Figür kaftan ve şalvar giymiştir. Eş bir kabartma büyük ihtimalle portalin sağında bugün kırık olan çıkıntı yerde bulunmaktaydı. Bu çörtende de Cizre köprüsü kabartmasında olduğu gibi boğa burcu ile çömelmiş insan figürü şeklinde ay gezegeninin birlikte verilmiş olması mümkündür. Figürün elinde ne tuttuğu belli olsa daha katiyetle söyleyebilirdik.
Çörtenin avlu portalindeki kitabeye göre Gıyaseddin Keyhusrev II devrinden olması gerekir. (1240)[7].
e) Karatayhan Boğa-İnsan Kabartması (1240) Resim 5.
Karatayhan’ın avlu portali sağ dış yüzünde, arslan kabartmalı sütun başlığının üzerinde cepheden stilize boğa başı kabartması vardır. Arabeskler içinde yer alan boğanın boynuzları bitki motifi ile karışmaktadır. Sivri kulaklar yanlara doğru uzanır, gözler badem biçimi iridir. Takribi ölçüler: 0.30X0.30 m. dir. Başın üstünde yine arabeskler içine gizlenmiş rozet şeklinde bir insan başı kabartması görülür[8]. Bu birleşmede de boğa burcu ile insan başının bir arada verildiğini tahmin etmekteyiz. Kabartmalar diğer Karatayhan örnekleri gibi II. Gıyaseddin Keyhusrev (1240) devrindendir.
Boğa-İnsan Kabartmaları ile İlgili Kıyaslamalar :
Bu şekilde boğa-insan kabartmalarını daha önceki devirlerde İslâm sanatında görmemekteyiz. Abbasilerin 9. asırdan Cevsak’ül Hakanî sarayı fresklerinde Sasani etkili boğa güreşi sahnesi bu örneklere en yaklaşan tasvirdir, fakat burç sembolü ile ilgisi yoktur[9]. Burada diz çöken bir insan figürü boğayı boynuzlarından tutarak alt etmeğe çalışır. Aynı konunun, kabartmalarında Abbasî sanatı etkileri gösteren Van civarındaki 10. asır başından Achtamar kilisesinde görülmesi enteresandır[10]. Boğa-insan kabartmaları İran Selçuk el sanatlarında Anadolu’da olduğu gibi burç-gezegen birleşimi olarak görülür. Anadolu’nun aksine İran’da burç gezegen sistemi tam olarak gösterilir[11].
Boğa-İnsan Kabartmalarında Sembolik Durum :
Yukarıdaki örneklerin gösterdiği gibi boğa-insan birleşiminde Diyarbakır kalesindeki kale karekterine uyan tahtla ilgili sembolik durum haricinde boğa burcu-ay gezegeni birleşimi verilmektedir. Karatayhan çörtenindeki boğa-insan tasvirinin burç-gezegen ikilisi olması mümkün olduğu gibi, daha sonra tanıtılmakta olan boğa- arslan mücadelesindeki gibi ikili zıt prensibin mücadelesi (iyilik- kötülük, düşman-yerli) de tasvir edilmiş olabilir. Figürün kırık el kısmı bu hususta bizi şüphede bırakır.
Diyarbakır kalesinde altta yer alan aslan çifti, Cizre köprüsünde muhtelif burç tasvirleri arasında arslan-insan rozeti ikilisinin mevcudiyeti, Karatayhanda portalin iki yanında yer alan arslan başı çörtenler ve yine Karatayhan portalinde boğalı kabartmanın altındaki arslanlı sütün başlığı, bu tasvirlerde arslanın da özel bir yeri olduğuna işaret eder. Bilindiği gibi taht sahnesinde kuvvet, kudret sembolü olan arslan aynı zamanda güneş, aydınlık sembolüdür ve Selçuk sanatında arslan burcunun tasvir edildiği çok bol örnekler vardır[12]. Arslanın mevcudiyeti de bu figürlerin burada burç sembolü olarak kulllanılmış olması ihtimalini kuvvetlendirir.
II. BOĞA-ARSLAN KABARTMALARI.
Eski Şarkta Ahamenid saraylarından itibaren görülmeğe başlanan arslan kabartmaları ile mücadele halinde verilen boğa tasvirleri Anadolu Selçuk'larında en kalabalık boğalı gurubu teşkil eder. Bu kabartmalarda genellikle akta kalan boğa yenilmiş durumdaki hayvandır.
a) Diyarbakır Ulu Camisinde Boğa-Arslan Mücadelesi ( 1178-1180 den önce) Resim 6.
Diyarbakır Ulu camisinde doğu giriş kapısında, portalin meydana bakan dış yüzünde, kemerin iki yanında simetrik olarak yerleştirilmiş arslan-boğa mücadelesi sahnesi görülür[13]. Yüksek kabartmanın ölçüleri 1.00X0.80 m. dir. Kabartmalar kemerin içine dönük durumdadır, üzerlerinde kalın kûfî yazı bordürü uzanmaktadır. Kitabede Nisanoğlu vezirlerinden Abu’l Kasım Ali bin al Hasan adı geçer, 1179-1180 de ölmüştür[14]. Arslanların başı cepheden, gövdeleri profildendir. Başta sivri kulaklar, iri gözler, yassı büyük burun, sarkık yanaklarla tipik Selçuk arslanlarının stil özelliğini ortaya koyarlar. Arslanlar kuvvetli pençeleri ile boğanın sırtından kavramışlardır. Altta yenilen hayvan olarak verilen boğalar tamamen cepheden canlandırılmıştır. Gövde ortasında ve boyun kısmında tamamen ornamental olan çizgiler Avrasya hayvan mücadele sahnelerindeki figürleri hatırlatır. Ön bacakların ve tek arka bacağın gövde altında toplanması da aynı stilin etkisini belirtir[15].
b) Cizre'den Boğa-Arslan Mücadele Kabartması (12. asır) Resim 7.
Diyarbakır müzesinde 386 Env. no. da kayıtlı Cizre’den gelme bazalt taşı üzerinde benzer bir hayvan mücadele sahnesi görülür. Ölçüler 0.45x0.45 m. kalınlık 0.20 m. dir. Alçak kabartmada altta sağa dönük vaziyette boğa, üstte sola dönük vaziyette baş profilden olmak üzere arslan kabartması yer almaktadır. Arslan boğanın kuyruğunu ısırmaktadır. Ters durumda mücadele etmektedir. Çok stilize verilen hayvanlar Selçuk stiline uygundur. Boğanın dış bacakları vücudun altına doğru İskit hayvan stiline uygun şekilde toplanmıştır[16]. Taşın dört kenarında hafif kabartma düz bir bordür mevcuttur. Sağ yan yüzde ayakta duran bir insan kabartması vardır. (Resim 8). Figür çok kaba işlenmiştir ve kaftan giymiştir. Bu kabartmanın mücadele sahnesi ile ilgisi hususunda bir şey söyleyemeyiz. Bu taşın da Diyarbakır Camisi örneği gibi 12. asırdan olduğunu tahmin ediyoruz.
c) Harput içkalede (Süt Kalesi) Boğa-Arslan Mücadelesi (12. asır). Resim 9.
Harput İç kalesinde kuzey cephesi kulesinin şehre bakan yüzünde, köşeye gelmek üzere sonradan yerleştirilmiş bir taş üzerinde alçak kabartma olarak boğa-arslan mücadelesi sahnesi görmekteyiz, ölçüler 1.10 X 0.60 m. Her iki hayvan da profilden verilmiştir. Arslan üstte boğanın boynundan ısırmaktadır, ön bacak boğanın gövdesini orta yerde düz olarak keser. Kuyruğu arkaya doğru düz uzanır. Hiçbir vücut detayı işlenmemiştir. Boğa arslandan kurtulmak istercesine başını ters olarak geriye çevirmiştir, boynuzlar aşağıya bakar. Bu duruş bize yine Avrasya hayvan stilindeki tasvirleri hatırlatır. Kabartmaların etrafında hafif profilli bir çıkıntı çerçeve meydana getirmektedir. Gabriel yanlış olarak bu sahne için İslâmî olmayan bir fil-boğa mücadelesi demektedir[17].
Kaidesi antik olan kale 12. asırda yenilenmiştir. Bu kabartmaların da Artuklu devrinden olduğunu söyleyebiliriz İbrahim bin-i Ebubekir 1185 ve Nizameddin İbrahim 1206 da kaleyi onarmıştır[18].
d) Diyarbakır İçkalede Boğa-Arslan Mücadelesi (1207/8) Resim 10.
Diyarbakır İçkaleyi şehirden ayıran Dicle ve Oğrun kapı diye adlandırılan kapıda, portal kemerinin sol ayağında, neshî kitabe bordürünün bitim yerinde oldukça harap boğa-arslan mücadele kabartması vardır. Bu yüksek kabartmanın bir eşi de muhakkak ki eskiden sağ ayakta yer almaktaydı, ölçüler 0.95 X 1.00 m. Ulu camide olduğu gibi arslan üstte muzaffer hayvan, boğa altta yenilen hayvandır. Gayet stilize kaba işlenen hayvanlarda tahrip olmadan Ulu cami örneği ile benzerlik olduğu muhakkaktır. Arslan başı boğanın baş tarafına gelmek üzere mücadele etmektedir. Her iki hayvanın da başı tahribolmuştur. Artuklu Sultan Mahmud devrinden olan kabartma 1207/8 tarihlerindendir[19].
e)Nusaybin'den Boğa-Arslan Kabartması (12. asır) Resim 11.
Şam Millî Müzesinde taş eserler salonunda Env. No. 4796 da kayıtlı Nusaybin’den getirilmiş bir taş üzerinde alçak kabartma ile önde boğa, arkada yarım olarak arslan kabartması görülmektedir. Ölçüler 0.46 X 0.25 m. dir. Sola yönelmiş kabartmalarda tamamen profilden verilen boğa gövdesi altında toplanan ön bacakları ile dikkati çeker. Görüldüğü gibi Avrasya hayvan stilinin bu özelliği Selçuk hayvan mücadele sahnelerinde tekrarlanmaktadır. Boğanın sırtı üzerinde görülen sarmaşık tarzında süsleyici hatlar hayvan figürleri ile ilgili değildir. Boğayı kovalayan arslanın vücudu profilden başı cepheden verilmiştir. Başta şişkin yanaklar, yassı burun ve stilize ifade Selçuk stiline uygundur. Arka gövdenin tasvir edildiği ikinci taş mevcut değildir. Kabartmaların etrafını üç kenarda hafif kabartmalı yassı bir bordür çevirir. Taşın Diyarbakır örnekleri gibi 12. asırdan olduğunu tahmin ediyoruz.
f) Konya Kalesinden Boğa-Arslan Kabartması (1221 ?) Resim 12
Konya İnce Minareli Medrese Müzesinde Konya kalesinden getirilmiş Env. no. 891 de kayıtlı taş kabartma üzerinde önde boğa (belki de başka bir boynuzlu hayvan) arkada arslan olmak üzere sağa koşan hayvan kabartmaları yer almaktadır[20]. Ölçüler 1.50 X 0.77 m. kalınlık 0.34 m.dir. Kabartmalar oldukça tahrip olmuştur, profilli bir silmenin altında yer almaktadır. Hayvanlar Konya Alâeddin sarayına ait alçılarda olduğu gibi birbirini kovalayan hayvan frizi şeklindedir. Boğanın arkaya uzanan kıvrık uzun boynu dikkati çeker. Arslan kabartmasında tahribat dolayısıyla hiçbir detay seçilmez, sadece konturları ile belirtilmiştir. Taşın Alâeddin Keykubad devrinden olduğunu kabul ediyoruz.
g) Diyarbakır Ulu Camisinde Boğabaşı ve Arslanbaşı Konsollar. (12. asır) Resim 13.
Daha önce bahsi geçen Diyarbakır Ulu camisi giriş portalinin iç yüzünde sol tarafta, ilk sütun başlığının üzerinde bir boğa başı görülür (Resim 13). Ölçüler takriben 0.15 X 0.15 m. derinlik 0.10 m. dir. Boynuzlar ve küçük gözler, hafif aralık ağız bariz olarak seçilir[21]. Portalin sağ tarafında aynı şekilde bir arslan başı görülür. Camiye bitişik Mesudiye medresesinin ana eyvan kemerinin ortasında eş şekilde bir boğa başı, cami avlusunda batı revakının doğu kısmında beşinci ve altıncı sütunun üzerinde yine birer arslan başı vardır. Şu halde boğa ve arslan ikilisi eserin içinde de değişik bir sistemle tekrarlanmaktadır.
Boğa-Arslan Figürleri İle İlgili Kıyaslamalar :
Boğa-arslan mücadele sahnelerine bilhassa Eski Şark sanatında (Ahamenitlerde, Asurlularda, Sasanilerde) ve antik sanatta rastlarız[22]. Fakat Anadolu Selçuk örneklerine stil bakımından benzerlik gösteren mücadele sahneleri Avrasya hayvan sanatında arslan-dağ keçisi veya ren geyiği mücadelesi şeklinde görülmektedir[23]. Boğanın yerini alan bu hayvanlar da aynı sembolik maksatla kullanılmıştır[24]. Bu motifin İslâm sanatına geçişi kanaatimizce Eski Şark sanatı ve Avrasya hayvan stili yoluyla olmuş, birçok detaylarda ve stil özelliklerinde genellikle Selçuk figür sanatında olduğu gibi Avrasya etkisi ağır basmıştır.
Emevilerin Hırbet el Mefçir sarayı hamamında, taban mozayiğinde gazel-arslan mücadelesi 8. asırdan İslâm sanatına ait en erken örnektir[25]. Burada stil bakımından erken hıristiyan devri mozayiklerindeki arslan-boğa tasvirlerinin etkisi görülür[26]. Selçuk örneklerine daha yaklaşan stilize bir üslûpla verilmiş boğa-arslan figürleri Abbasî sanatında bollaşır. Bu örneklerin bilhassa Anadolu topraklarında bulunuşu enteresandır. Diyarbakır kalesi Harput kapısı yanındaki nişte boğa, kuş ve arslan figürleri ile birlikte işlenmiştir[27]. Kabartmalar 909 Muktadır devrindendir.
Diyarbakır kalesine ait yine aynı devirden bir kabartmada çok stilize arslan ve boğayı karşılıklı görürüz (Resim 14). Bu şekilde çok stilize boğalara Abbasî devrinde 9.-10. asırlarda bir lüster tabak üzerinde siluet halinde rastlarız[28].
Abbasilerde görülen kaba ve stilize üslûbla işlenmiş arslan-boğa tasvirleri büyük ihtimalle Abbasilerin aracılığı ile doğu Anadolu Ermeni ve Gürcü sanatına da intikal etmiştir. Ermeni mimarisi figürlü kabartmalarında Abbasî kanalıyla doğu etkilerini en kuvvetli şekilde ortaya koyan Ahtamar kilisesi bunu açıkça gösterir[29]. 10. asırdan Tortum’un 12 km. güneyinde Haho köyü kilisesi ön mekânında, iç kısımda portalin solunda yer alan boğa-arslan mücadelesi kabartması stilize kaba üslûbuyla Abbasî örneklerine benzer (Resim 15)[30]. Yine 10. asırdan Tortum civarında Ösk kilisesinin kuzey duvarında, aynı stili devam ettiren bir arslan ve boğa (Resim 16), batı duvarında ise pencere kemerinin üstünde boğa-arslan mücadelesi ve grifonlar görülür(Resim 17). 11. asırdan Nicorzminda kilisesi[31], 13. asırdan Macaravank[32] kilisesi boğa kabartmaları, 13. asırdan Géghard kilisesi boğa-arslan mücadelesi sahnesi[33] daha geç örnekler olarak Selçuklu kabartmalarına yaklaşan bir stilde verilmişlerdir.
11.-12. asır Fatımî fildişi işçiliğinin çeşitli hayvan mücadele sahnelerinde Anadolu Selçuk boğa-arslan mücadele sahnelerine en yakın paralelleri buluruz. Berlin Dahlem müzesinde bulunan iki fildişi plaka üzerindeki mücadele sahneleri buna örnektir (Resim 18)[34]. Selçuk’lular devrinden Musul’da Bedreddin Lulu’ya ait kale duvarlarında yassı kabartma boğa-arslan mücadelesi mimarî sahasında Anadolu Selçuk örneklerine benzeyen bir misaldir[35]. Hayfa müzesinde, Paris Louvre’da, New York Metropolitan Museum of Art’da bulunan İran Selçuk’lularına ait taşlarda enteresan arslan-boğa sahnelerine rastlanmaktadır[36].
Yukarıdaki kıyaslamalardan sonra Eski Şark, Antik ve Avrasya hayvan stili kanalıyla İslâm sanatına giren boğa-arslan motifinin Anadolu Selçuk’lularında daha ziyade Avrasya hayvan stili özellikleri gösteren stilize bir üslûpla işlendiğini söyleyebiliriz. Daha stilize ve kaba örnekler veren Abbasî ve Ermeni boğa-arslan tasvirleri aynı köklerden etkilenen ara örnekler olarak dikkate değer.
Boğa-Arslan Tasvirlerinde Sembolik Durum:
Yukarıdaki örneklerin gösterdiği gibi boğa-arslan ikilisi daha ziyade mücadele sahneleri ile ilgili olarak işlenmiştir. Boğa arslan tarafından yenilen, kovalanan hayvan durumunda olmak üzere verilmiştir. Boğa, tavşan ve diğer boynuzlu hayvanlar (bilhassa geyik) genellikle ayı sembolize ederler[37]. Şu halde tanıttığımız kabartmalarda ay sembolü olan boğalar, aydınlık, güneş sembolü olan arslanlarla mücadele etmekte ve yenilmektedir. Bu mücadeleyi iki zıt unsurun mücadelesi şeklinde genişletebilitiz. Bu iyiliğin kötülüğe, karanlığın aydınlığa, yerlinin düşmana üstünlüğü de olabilir.
Leo ve Taurus (arslan-boğa) M.Ö. 4000 de Persepolisten beri (Ahamenitlerde, Asurlularda) Zoroastrian ve Asur takviminin en önemli gününün, yani tarım yılının başlangıcı (Nevrus) sembolü yerine kulllanılmıştır[38]. Güneşin (arslan) taurus (boğa) burcuna girmesi ile bahar bayramı, yani tarım yılı (Nevrus) başlamış olur. Bu astrolojik olayın resimle sembolize edilmesi iki hayvanın mücadelesi şeklinde verilmiş olmaktadır.
Daha önce de belirtildiği gibi bu mücadele muhakkak ki İslâm sanatında muhtelif zıt prensipler için de kullanıldı. Max van Berchem’e göre Diyarbakır kalesinde aslan-boğa mücadelesi ile Nisanoğullarının (arslan) İnaloğullarına (boğa) galibiyeti tasvir etmektedir[39]. Bu durumda arslan tahtı, politik ve askerî gücü, boğa karşı hâkimiyeti sembolize eder. Genellikle Selçuk figür sanatını etkilendiren Orta Asya şaman kavimlerinde de benzer inanışlar vardır. Yakut’lara göre şamanlar birbirleriyle hayvan kılığında mücadele ederler[40].
III. BOĞA-GERGEDAN KABARTMASI.
Konya Kalesinden bir kabartma (1221 ?) Resim 19
Konya ince Minereli Medrese müzesinde Konya kalesinden getirilmiş mermer taş üzerinde eğri kesim tekniği ile işlenmiş kabartma boğa ve tek boynuzlu, arslan gövdeli kanatlı bir gergedan tasviri görülür[41]. Ölçüler 1.30 X 0.55 m. kalınlık 0.30 m. Env. no. 888. Kabartmalar üstü profilli bir silmenin altında yer almaktadır. Hayvanların her ikisi de sağa koşmakta, gergedan boğayı kovalamaktadır. Öndeki boğa tasvirinde çift boynuz, sırtta hörgüç gibi bir kabarıklık ve kısa kuyruk dikkati çeker. Kanattaki volutlar, bacağın gövde ile birleştiği kısımda süsleyici volutlu hat, kuyruğun ejder başıyla son buluşu Avrasya hayvan stilinden gelen tipik özelliklerdir.
Boğa-Gergedan Tasviri ile İlgili Kıyaslamalar.
12. asrın ortalarından itibaren İslâm devri İran, Irak, Suriye el sanatlarında rastlanan gergedan tasvirlerinin Anadolu Selçuk örnekleri ile stil beraberliği şaşırtıcıdır. İran’dan 12. asırdan bir bakır kakma kabdaki gergedan[42], yine İran Selçuk’lularına ait 13. asırdan bir lüster çini üzerinde fili kovalayan gergedan[43] (Berlin Dahlem Müzesi) oldukça erken örneklerdir. Bu konu Boston Museum of Fine Arts’da aynı devir ve bölgeden bir çini üzerinde tekrarlanmaktadır[44]. Konya İnce Minareli Medrese müzesinde 887 Env. no. da kayıtlı Konya kalesinden getirilmiş bir Selçuklu devri taşı üzerinde yine fili kovalayan gergedan yer alır. Suriye’den 13. asrın ilk yarısından bronz üzerine gümüş kakma bir kâse üzerinde arslana hücum eden gergedan[45], aynı devir ve bölgeden Leningrad Ermitage müzesinde bulunan bir kab üzerinde fili kovalayan gergedan[46], Suriye’den (1300) Aziz Ludwig vaftiz kabı olarak isimlendirilen bronz üzerine kakma kabda (Paris Louvre müzesi) fili kovalayan gergedan başka önemli örneklerdir[47]. Bütün bu tasvirlerde gergedan Anadolu Selçuk örnekleri gibi hayalî olarak canlandırılmıştır. Bu bölgelerde gergedan bulunmadığından bu husus bizi şaşırtmaz.
Boğa-Gergedan Kabartmasında Sembolik Durum.
Gergedan İslâm sanatında en kuvvetli ve çabuk kızan hayvan olarak tasvir edilmiştir. Boğa-gergedan ikilisinin boğa-arslan ikilisine eş bir sembolik fonksiyonla kullanıldığı şüphesizdir. Gergedan da arslan gibi hayvanların kralı olarak kabul edilir, hattâ arslanı, fili bile yendiği inancı vardır[48]. Al-Kazvini’nin eserinde de (13.asır) üstün bir hayvan olarak sık sık gergedanın bahsi geçer, aynı zamanda boynuzunun zehiri alt edici, iyileştirici hassası olduğu belirtilir[49]. Gergedan rüyada görülürse kuvvetli, zalim bir hükümdarı sembolize eder, harp ve entrika alametidir, şeytanî kuvveti temsil eder [50].
IV.BOĞA - KARTAL KABARTMASI
a) Diyarbakır Kalesi Urfa Kapısı (1183/84) Resim 20
Diyarbakır kalesinin batı cihetinde, Urfa kapısında, portalin üzerindeki yay şeklindeki kitabenin tepesinde yüksek kabartma ile boğa başına basan bir kartal görülmektedir[51]. Boğanın altında bir halka vardır. İki kabartmanın bir arada ölçüleri 0.75 X 0.55 m.dir. Kartal da boğa başda cepheden verilmiştir. Kitabeye göre kabartma Karaarslan oğlu Artukoğlu Muhammed zamanında 1183/84 yapılmıştır. M. van Berchem’e göre bu kabartma ile Artukoğullarının İnaloğullarına galibiyeti belirtilmiştir[52].
Boğa-Kartal Tasvirleri İle İlgili Kıyaslamalar.
Kartal-boğa mücadele sahneleri görüldüğü gibi Anadolu Selçuk’lularında tek bir örnekle karşımıza çıkar. Bu motif bilhassa 11.-12. asır Fatımî cam ve fildişi işçiliğinde kartal-boynuzlu hayvan mücadelesi şeklinde görülür (Bak Resim 18). Tavan boyamalarında Fatımî sanatı etkileri aksettiren (1140) Palermo Capella Palatina’da benzer kartal-geyik mücadelesi sahnesi görülür[53] (Resim 21). 9.-10. Asırdan bir Nişapur tabağında çok stilize kuş (kartal ?) boynuzlu hayvan (oğlak ?) mücadelesi (Resim 22) erken İslâm sanatında bu konunun işlendiği nadir örneklerdendir[54]. Samarra Cevsakül Hakani sarayı (9. asır) fresklerinde ise kartalın aynı sembolik maksatla kullanılan tavşana hücum ettiği görülür[55]. Bu konu Anadolu’da Hititlerden beri bilinmekle beraber veriliş stili tamamen farklıdır. Avrasya hayvan sanatında çok yaygın olan kartal mücadele sahnelerinin stil bakımından Selçuk örneklerine en yaklaşan tasvirler oluşu enteresandır. Bilhassa yelpaze dilimli kuyruğu, pullu gövdesi, başta sivri kulakları ile Anadolu Selçuk kartallarını çok hatırlatan[56] Sibirya’da bulunmuş tarihini bilmediğimiz altın kartal-oğlak mücadelesini buna örnek verebiliriz[57] (Resim 23). Kartal oğlağı pençeleri altında tutar, oğlak Selçuk boğa figürlerindeki gibi bacaklarını gövde altında toplar. Bilhassa Moğolistan Pazirik kurganlarına aît (M.Ö. 5-3) buluntularda bu konu çok tekrarlanır[58]. Çok benzer bir stille işlenmiş kartal-boynuzlu hayvan veya tavşan mücadelesi doğu Anadolu Ermeni, Gürcü sanatına da intikal etmiştir. Daha önce bahsi geçen 10. asırdan Haho (Hahoul) ve Koutais kiliselerinde de oğlağa ve tavşana hücum eden kartallar görülür[59]. Daha geç bir örnek olan (1215) Ani St. Grégoir kilisesi kabartmaları arasında kartal-boynuzlu hayvan mücadelesi kilisedeki bütün kabartmalar gibi tamamen Selçuk hayvan figürleri stilini aksettirir (Resim 24).
Fatımî örnekleri haricinde Selçuk öncesi İslâm sanatında ender olan kartal-boğa (boynuzlu hayvan) mücadele sahnelerinin Selçuk stiline benzer üslûpla Avrasya hayvan stilinde bol görülmesi dikkatimizi çeker. Büyük ihtimalle Selçuk figür sanatına stil ve sembol bakımından etkilerde bulunan Avrasya sanatı bu figürlere de kaynak olmuştur. Doğu Anadolu Ermeni örneklerinin de aynı kaynaklardan etkilenmesi mümkündür.
Boğa-Kartal Kabartmalarında Sembolik Durum.
Boğa-kartalda iki zıt prensib mücadelesinin tasvir edildiği şüphesizdir. Kartal da arslan gibi aydınlık, kuvvet, hâkimiyet sembolü olan bir tasvirdir. Kartal daima ay ve düşman sembolü boğayı yenmiş durumda verilmektedir.
V. BOĞA-EJDER KABARTMALARI
a) Ani Kalesi Boğabaşı-Ejder Kabartmaları. (1072-1110) Resim 25, 26.
Ani kalesinin kuzey taraflarında Orta kapının solundaki ve Satrançlı kapının solundaki burçların üzerinde karşılıklı simetrik yerleştirilmiş ejder ve aralarında boğa başı kabartmaları mevcuttur[60]. Kabartmalar kale burçlarının üçte iki yüksekliğinde yer almaktadır. Cepheden verilen boğa başlarından ikincisinde ağızda halka görülür.
b) Kesikköprühan Boğabaşı-Ejder Kabartmaları (1268-69) Resim 27.
Kırşehirin 18 km. güneyindeki Kesikköprü hanının dış sol yüzünde pencere üzerinde, iki ejder arasında boğa başı görülmektedir[61]. Çok kaba olarak işlenmiş kabartmada ejderlerin kısa gövdeleri boğanın ağzında son bulur. Boğa başı cepheden verilmiştir. Han III. Gıyaseddin Keyhusrev zamanında Bahaddin Cacabey oğlu Kırşehir Emîri Nureddin Cebrail tarafından yaptırılmıştır. (1268-69).
Boğa-Ejder Figürleri İle İlgili Kıyaslamalar.
Kartal-ejder, arslan-ejder birleşimi bol olmakla beraber boğa- ejder tasvirlerine ait daha erken paralelleri İslâm sanatında bulamıyoruz. 1966 yılı Kubadâbad Büyük Sarayı kazısında bulunan bir çinide boğaya benzer hayvanın ağzında (boynuz tarafı kırık) görülen ejder tasviri bu nadir örneklere katılmaktadır (1236 Alâeddin Keykubad devri)[62].
Bilhassa Ani kalesi Boğa-ejder kabartmaları bize Bağdat Tılsım kapısındaki ejderlerle çevrili bağdaş kurarak oturmuş halife kabartmasını hatırlatır[63] ve benzer bir sembolik maksatla kullanılmış olacağını düşündürür.
Boğa-Ejder Kabartmalarında Sembolik Durum.
Görüldüğü gibi boğabaşı-ejder grubu Anadolu Selçuk sanatında ender görülmektedir. Bu tasvirlerde diğer örneklerin aksine boğanın hâkim durumda oluşu dikkatimizi çeker. Kırşehir kabartmasında ejderler boğa tarafından yutulmakta, Ani’de ise boğa başlarından birinin ağzında zafer sembolü olan halka görülmektedir. Bu kabartma ile düşmana, kötülüğe ? (ejder çifti) karşı muzaffer Şaddatlıların tasvir edilmiş olması mümkündür. Ani kabartmalarında önce düşmanla kuşatılmış Şeddatlı sembolü (ağzı halkasız boğa) sonra da galip Şaddatlılar verilmiş olabilir. Boğanın birlikte verildiği hayvanlara göre sembolik durumun değişmesi enteresandır. Aynı figürün Selçuk sanatında çeşitli sembolik kullanışı başka tasvirlerde de sık görülür. Benzer şekilde Orta Asya şaman kavimlerinde kuvvetli insanların ana hayvanı bazen mavi benekli bir boğa kabul edilmektedir[64]. Boğa ziraatçı kavimlerin sembolü olarak da bilinir[65]. Bu eski geleneklerin de Selçuk’lularda devam etmesi mümkündür.
VI. BOĞA VE BURÇ HAYVANLARI.
Boğa-insan tasvirlerinde de görüldüğü gibi ay gezegeni ile birlikte boğa burcunu temsil eden boğa, insan tasvirsiz de muhtelif burç hayvanlan ile beraber boğa burcunu temsil eder. İslâm sanatına bilhassa İran Selçuklu el sanatları ile birlikte giren burç-gezegen tasvirlerinin[66] Anadolu Selçuklu mimarisinde ender görülmesi enteresandır. Anadolu’da burç gezegenler tam sistemle işlenmemiştir.
a) Çardakhan Boğa Burcu Kabartması (1230) Resim 28.
Denizli-Dinar yolunda Çardak köyü yakınında Çardakhanın kapalı kısmında orta sahında, sağdaki birinci desteğin sütun başlığında alçak kabartma ile cepheden verilmiş bir boğa başı görülmektedir[67]. Ölçüler 0.30 X 0.25 m.dir. Kaba olarak işlenmiş olan baş tam cepheden verilmiştir. Üçüncü sütun başlığında yer alan karşılıklı iki balık[68] ve beşinci ayakta yer alan koyun başı ile muhtelif burçların sembolleri kullanılmıştır, Han Alâeddin Keykubad’ın askerlerinden Abdullah al Şihabioğlu Emir Reşideddin İyaz tarafından 1230 tarihinde yaptırılmıştır[69].
b) Malatya Kırk Kızlar Mezarlığı Mezartaşında Boğa: (14. asır) Resim 29.
Malatya Ulu cami avlusunda bulunan, Kırklar mezarlığından getirilmiş bir mezar taşı üzerinde soldan sağa doğru boğa, oğlak ve balık burçları canlandırılmıştır[70]. Ölçüler 1.57x0.30, kalınlık 0.51 m. Girdap rozetler içinde hayvanlar profilden işlenmiştir.
VII. ONİKİ HAYVANLI TÜRK-ÇİN TAKVİMİ VE BOĞA.
Zengin Anadolu Selçuk figür dünyasında boğayı aynı zamanda oniki hayvanlı Türk-Çin takvimiyle ilgili tasvirlerde de görürüz. Oniki hayvanlı Türk-Çin hayvan takvimi tasvirleri İslâm sanatında bilhassa İran Selçuklu el sanatlarında bol örneklerle görülür[71]. Gazne sanatında da bu takvime ait hayvan tasvirlerine rastlanır[72]. Anadolu Selçuk örneklerinde takvim hayvanları tam sistemle görülmez[73].
Türk-Çin hayvan takviminde boğa ikinci hayvandır. İnanışa göre döğüşken olduğundan bu yıl harpler artar, hastalık fitne çok olur, sert ve güç bir yıldır[74].
a) Kayseri Karatayhanda Takvim Hayvanı Olarak Boğa. (1240) Resim 30.
Karatayhanın türbe portali üzerinde, ana portalden girince sol tarafta mukarnas frizi içinde Türk-Çin hayvan takviminden muhtelif hayvan kabartmaları görülmektedir. Hayvanlı frizin uzunluğu 2.50 m.yi bulmaktadır. Alçı kabartma figürlerde soldan sağa doğru onikinci kabartma başı ile tos vurmağa hazırlanan bir boğa figürüne aittir. Hanın avlu portali 1240 tarihindendir[75]. Bu kısmın da aynı devirden olması mümkündür.
b) Denizli Akhan'da Takvim Hayvanı Olarak Boğa (1253/54) Resim 31,32.
Denizli’nin 7 km. kuzeyinde, Goncalı köyü yakınındaki Akhanın avlu portalinde, dış bordürdc kare rozetler içinde muhtelif takvim hayvanları yer almaktadır[76]. Kareler 0.12 X 0.12 m.dir. Portalin üst kısmı yıkık olduğundan aynı bordürün burada devam edip etmediğini bilmiyoruz. Boğa kabartması portalin sağ tarafında alttan yukarı doğru dördüncü rozetin ve son rozetin içinde yer alır. Alttaki boğa sola dönük vaziyette profilden işlenmiştir, kuyruğunun üzerinde hilâl motifi görülür (Resim 31). Sağda en üstteki rozette yer alan boğa (Resim 32) bacakları üzerine çökmüş vaziyette tasvir edilmiştir. Kuyruk bacak arasından geçip sırtta son bulur. Sırt üzerinde ayrıca stilize bir yaprak tasviri görülür. Takvim hayvanları portalde tam olarak işlenmemiştir. Arada çeşitli rozetler ve insan başı kabartmaları yer alır. Boğa’nın yine ay sembolü ile birleştirilmesi enteresandır.
VIII. SONUÇLAR.
Yukarıda görüldüğü gibi Anadolu Selçuklu figür sanatında daima ikili bir prensip veya burç, takvim hayvanları ile birlikte görülen boğa çok stilize işlenmiştir. Boğa ikili tasvirlerde daha ziyade yenilen hayvandır. Ay (lunar) sembolü ve karşı kuvvet, düşman sembolü, olduğu gibi ejdere karşı hâkimiyet sembolü de olabilir. Konu, semboller bakımından Orta Asya şaman geleneklerinin ve Eski Şark sanatı etkisinin görüldüğü boğalarda yer yer gövde altında toplanan ayaklar, vücut üzerinde ornamental süsler, başın geriye dönük verilişi, eğri kesim tekniği, stilizasyon bize Avrasya hayvan stilinin özelliklerini hatırlatır. Boğanın da yer aldığı on iki hayvanlı Türk-Çin hayvan takviminin kullanılışı yine Selçuk’luların Orta Asya geleneklerine bağlılığını gösterir.
Diyarbakır Ulu camisinde boğa-arslan ve Emîr Saltuk kümbeti boğa-insan başı kabartması haricinde bütün boğalı tasvirlerin bilhassa kale, han, köprü gibi sivil yapılarda görülmesi enteresandır. Bu husus boğa, ejder ve kartalla ilgili politik sembolik duruma da uyar.