ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

F. A. TANSEL

Dr. Olcay Önertoy, Midhat Cemal Kuntay'ın Namık Kemal Adlı Eserinin Şahıs ve Eser Adları İndeksi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları: 161, Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Enstitüsü: 6. Ankara Üniversitesi Basımevi, 1965, 1-36 sayfa, 5 TL.

Midhat Cemal Kuntay’ın, Namık Kemal-Devri’nin İnsanları ve Olayları Arasında adlı üç ciltlik ve 2212 sayfa tutan eseri 1944 - 56 yılları arasında basılmıştı[1]. Esâsını Namık Kemal teşkil eden bu eserde, XIX. asrın ikinci yarısında yaşayan şahsiyyetlere, geçen hâdiselere âit pek çok vesika vardır ve müellif bunların mühim kısmını o devri yaşayanların yakınlarından elde etmiştir. Ancak, kıymetli vesikalar içine alma bakımından mühim olan bu eserdeki malzeme, üzerinde hemen hemen hiç çalışılmaksızın, muhteviyatları anlaşılıp kıymetlendirilmeden âdeta harman edilmiş gibidir. Bu sebeple eserde tam mânasiyle ne mantıkî, ne kronolik tasnif pek göze çarpmaz. Kemal’in mektuplarından bilhassa Avrupa, Magosa, kısmen Akdeniz adalarındaki Mutasarrıflık’ları sırasında göz-habsinde bulunduğu zamanlarda yazılanlarda yıl, bâzan ay ve gün de işâret edilmemiştir; mektupların yakalanması ihtimâli gözönüne alınarak şahıs ve eser adları, bâzı vak'alar açıkça kaydedilmemiş, şifreli olarak, mübhem tarzda ifâde olunmuştur. Bu gibi hususların halledilmesi, vesikaların mânalandırılıp kıymetlendirilmesi ve tasnifi, şübhesiz çok zahmetli ve sürekli çalışmağa, o devri şahıslarıyle, eserleriyle, vak'alarıyle, bütün fikir hayatiyle bilmeğe, bu yolda ihtisâsa muhtaçtır. Rahmetli M. Cemal Kuntay, bu sâhada meşgûl olamadığından, toplamış bulunduğu malzemeyi tasnîfsiz, mükerrer, bâzdan biribirine karıştırılmış bir hâlde neşretmiştir. Bilinmeyen, elde edilmesi güç vesikaları içine aldığından dolayı, biz, bu eserin neşrini şükranla karşılamıştık. Ancak, bu kıymetli vesikalardan faydalanabilmek, tasnifsizliği ve vuzuhtan mahrum olması sebebiyle çok güç, çok zahmetli olduğunu da söyleyelim. Eserin tertip edilmiş bir indeksi bulunmayışı da, faydalanmamızı güçleştiriyordu. İşte bu sebeple, Dr. Olcay Önertoy’un bu eser için hazırladığı Şahıs ve Eser Adları İndeksi’nin neşrini çok faydalı ve yerinde bulduk.

Dr. Olcay Önertoy, Midhat Cemal Kuntay'ın Namık Kemal Adlı Eserinin Şahıs ve Eser Adları İndeksi isimli kitabının çok kısa Önröz’ünde, M. C. Kuntay’ın eserinin birinci cildi, Namık Kemal’in “çocukluk yıllarından Avrupa’ya gidişine kadar olan hayatı”, “ikinci cildin birinci kısmı Avrupa’dan dönüşünden V. Murad devrine kadar geçen yıllan, ikinci cildin ikinci kısmı ise II. Abdülhamid devrinden ölümüne kadar geçen yılları ve ölümünün uyandırdığı yankıları kapsıyor” demekle iktifâ etmiş, hattâ bu ciltlerin basıldığı yer ve zamanı bile kaydetmemiştir. Dr. O. Önertoy, bu tasnifi, eserin fihristinin ilk ve son cümlelerine bakarak çıkarmıştır; çünki, eser gözden geçirilirse, böyle bir tasnifin bulunmadığı anlaşılır.

Eser indekslerinin tertibinden maksat, okuyanların ondan imkân nisbetinde kolaylıkla faydalanmalarını te’mindir ve bunların çok dikkatle, belli usûllere uyularak hazırlanması lâzım gelir; üzerinde durduğumuz İndeks'te ise, bu metodlardan hemen hiçbiri gözönüne alınmamıştır.

1. Bilindiği gibi, indekslerde, yabancı şahıs adları kendi imlâları ile, kütübhâne kart kataloglarında olduğu tarzda, soy adı başa alınmak üzre yazılır; bu indekste yabancı adların doğrudan doğruya Ernest Renan, Victor Hugu, Aleksandre[2] Dumas Père şeklinde (doğrusu: Renan, Emest; Hugo, Victor; Dumas Père, Alexandre) yazıldığını görüyoruz; ayrıca, alfabetik sıraya göre âit olduğu yerde Düma Per, Hugo adlarına da yer verilmekle berâber, reference’lara lüzum görülmemiştir. Şark dillerindeki adların anlaşılması için transkripsiyon harflerinin kullanılması şarttır; Üniversite Matbaası'nda bu harfler bulunduğu hâlde bu usûle bağlı kalınmaması yüzünden, İndeks'teki Tarik ve Tarık kelimeleri ile neyin ifâde edildiği anlaşılamıyor; her hâlde, bunlardan biri Tarik gazetesi, öteki Hâmid’in Târık adlı eseri olabilir; italik harfler kullanılmadığından, bunlardan Tarık’ın şahıs adı olabileceği de akla gelir. Nitekim ayni sebepten Nevruz Bey, Celâleddin-i Harzemşah gibi adlarm eser veya şahıs adı mı olduğu belli olmuyor.

2. Bâzı şahıs adlarında yalnız soyadı kaydedilmiştir: Şirvânîzâde. Acabâ, Şirvânîzâde Rüşdî Paşa mı, yoksa oğlu Hakkı Bey mi diye düşünüyoruz. Aynca, Serdar, Serdar Sabık (Serdâr-i Sâbık olsa gerek) gibi rütbe adları veya sıfatlar da, kime âit olduğu işâret edilmeksizin bu İndeks'te şahıs adları gibi yer almıştır.

3. Ayni şahsa âit isimler, İndeks'te başka başka kimseler olarak tertip edilmiştir; meselâ, Ayetullah-Ayetullah Bey, Nevres-Osman Nevres, Atâ Bey-Atâ, Abdurrahman Sâmî-Sâmî v.b. Bu husûsiyet eser adlarında da kendini gösteriyor: Alî Tarihi- Künh-ül Ahbâr, Hakayık-Hakayık-ul Vakayi, Atâ Tarihi-Enderûn Tarihi, Galib Divânı-Leskofçalı Galib Divânı, Tahrip-Tahrib-i Harabat v.b. Görülüyor ki bunlar ayrı iki şeyin adı değildir; şüphesiz ayn yerlere alınabilir; bu takdirde reference'lar vermek şarttır.

4. Ayni isimler, hattâ ayni soyadı ve isimler muhtelif kimselere âit olabilir. Bunların biribirine karıştırılmaması için, indekslerin yalnız isimlere bakarak değil, ayni ismi taşıyanlardan hangisinin kasdedildiğine dikkat edilerek — hattâ bâzan, bu hususta, indeks’i yapılan eserde mevcut bilgi kâfi gelmezse, başka kaynaklardan faydalanmak sûretiyle — hazırlanması lâzım gelir. Üzerinde durduğumuz İndeks'te, bunlar gözönüne alınmayarak birçok isimler biribirine karıştırılmıştır. Msl., Ali Ekrem Bolayir, Ekrem, Ekrem Bey, Ekrem Bey (Recaîzade) olmak üzre dört ayrı isim buluyoruz. Ekrem adının işâret edildiği sayfalara bakınca, bîrinin Alî Ekrem Bolayir’e (C. 1., s. 174), geri kalanının Recâ’îzâde Ekrem’e âit olduğu anlaşılıyor. Ekrem Bey ismini işâret eden rakamlardan da, msl., c. 1. s. 27’deki Recâ’îzâde Ekrem, 103’üncü sayfadaki Alî Ekrem Bolayir’dir. Nâzım Bey adının geçtiği sayfaları gösteren rakamlardan 221’deki Keçecizâdeler’den Nâzım, 457, 459’daki Mehmed Nâzım Paşa’dır; bu iki şahıs biribirine karıştırıldığı gibi, ayrıca bir de Mehmed Nâzım Paşa adı vardır. Bu misâlleri çoğaltmağa lüzûm görmüyoruz; bu karışıklık, hemen hemen, ayni adı taşıyan bütün şahıslar için mevcuttur.

5. Kemâl’in, başkasının eline geçer endişesiyle sözünü ettiği kimselerin adını açıkça yazamadığı, çevresince bilinen takma adlar kullandığı, şakacı mizâcı icâbı bâzan da kendisinin yakıştırdığı pek çok şahıs adlarını içine alan mektuplarının da bulunduğu öyle bir eserin hazırlanması, başka eserlere benzemez; bu adların kimlere âit olduğunun halledilmesi, ömür boyu ciddî çalışmalara muhtaçtır; bu adlardan hangileri ile kimlerin kasdedildiğini eserin müellifi Midhat Cemal Kuntay da — bazılarını ta'yîn etmekle berâber — aydınlatmış sayılamaz. Gerek bu yüzden, gerek İndeks hazırlanırken bu gibi ihtimâllerin akla bile gelmeksizin dikkatin yalnız isimler üzerine toplanmasından Şâpur, Şâpur Çelebi, Said Paşa başka başka kimseler gibi kaydedilmiştir; aslında bunların üçü de Sadr-i a'zam Mehmed Sa'id Paşa (1838- 1914)’dır. Bunun gibi Bedi, Zeynü’l-Âbidin Reşid de ayrı şahıslar sanılmıştır; hakikatte, Bedî', bu şahsa N. Kemal’in verdiği takma addır. Hurufat Bey; Rifat (Molla); Rifat, Menemenli; Şaban Efendi şeklinde ayrı ayrı tesbit edilen isimlerin dördü de, ayni şahsı gösterir ve hepsi Menemenli Rif'at Bey’dir.

6. Ayni ad, bâzan nasıl muhtelif kimselere âit oluyorsa, eser adları için de bahis mevzû’udur; muhtelif şahsiyyetlerin ayni adı taşıyan eserleri bulunabilir. Ziya Paşa’dan başka, Âyetu’llâh Bey’in, Namık Kemal’in de Ru'yâ adlı birer eseri vardır. İndekslerin tertibinden maksat, okuyanların o eserden kolayca faydalanmalarını te’min olduğuna göre, bu gibi eser adlarının yanına, kime âit bulunduğu işâret edilmesi usûldendir; üzerinde durduğumuz İndeks'te ise yalnız Rüyâ denilmekle iktifâ edilmiştir; ayrıca, Hasbıhal şeklinde bir isim de var; başka eser gibi kaydedilen bu Hasb-i Hâl'in, Namık Kemal’in Ru’yâ’sı’nın diğer adı olduğunu söyleyelim.

7. Millî Eğitim Bakanlığı’nm neşrettiği terceme eserlerin, ders kitaplarının, ilmi eserler kategorisine dâhil edilenlerin hemen hepsi imlâ ve bilgi bakımından yanlışlarla, tenâkuzlarla doludur; ayni husûsiyet, İndeks'inden bahsettiğimiz Namık Kemal adlı eserde de görülür. Bununla, İndeks’teki bu cins hatâların birkısmının eserin aslında öyle oluşundan ileri geldiğini söylemek mümkün ise de, şüphesiz, Dr. Olcay Önertoy’un bunları aynen nakletmemesi lâzım gelirdi. Kelimelerden bâzdan ise, eserde doğru şekliyle mevcut oldup, İndeks'te yanlış tesbit olunmuştur. Şu veya bu sebepten, İndeks'te bu bakımlardan yanlış kaydedilen kelimelerin sayısı az değildir (Msl., Akâ, Cenâbî Tarihi, Cezmi, Delorak, Ecel-i Kaza, Lâl-i Nab Hanım, Leylâ Mecnun, Seraç, Serdenapal, Tercümanı Hakikat v.b. (Doğrusu: Akkâ, Cennâbî Târihi, Cezmî, De La Roque, Ecel-i Kazâ, Leylâ ve Mecnûn, La'l-Nâb Hanım, Sirâc, Sardanapal, Tercemân-i Hakikat.)

8. İndeks'te, başka başka eser ve şahıs adları olarak kaydedilmiş bulunan şu kelimeler bizi düşündürdü: İbn-i Mûsâ, İbn-il Mûsâ; Kasası Enbiya, Kısas-i Enbiya, Sadakat, Sedakat, Sakakini, Sakalini, Silvio, Silviyo. Bunların neler olduğunu tahmin etmekle berâber, M. C. Kuntay’ın eserine, bulundukları işâret edilen sayfalara da baktık; bu isimler aynen böyle mevcuttu: Baştan ilk iki kelimenin Abdülhak Hâmid’in, üç ve dördüncünün ise Cevdet Paşa’nın ayni eserinin adı olduğu anlaşılıyor. Şadâkat gazetesi ile, bir şahıs adı olan Sakakini, bir başka yerde Sedakat, Sakalini şeklinde idi; Silvio Pellico’nun adı ise ilkinde İtalyanca’daki imlâsıyle, İkincisinde Türkçe’mize göre iki sesli harf arasına sesssiz harf getirilerek yazılmıştı. Bundan anlaşılıyor ki, Dr. Olcay Önertoy, eseri tararken, gördüklerini — imlâ ve tertip hatâlarına bağlı kalarak— olduğu gibi yazmış, tasnif ederken bunların ayni eser ve şahıslar demek olduğunu gözönüne almayarak, ayrı ayrı eser ve şahıslar gibi tesbit etmiştir. Böyle bir çalışmanın neticesi olarak, bizi âdetâ şaşırtan başka adlara da bu İndeks'te rastlanmaktadır; msl., aynen şu şekilde yazılmış üç ayrı isim görüyorsunuz: Nairn Çıldır, Na’ima, Naîmi Amidi (Diyarbakırlı Naîmi). Hemen söyliyelim, bunların üçü de ayni şahıs, Na'im-i Âmidî (Diyâribekirlı Na‘im)’dir. Kemal bu şahıstan Na'imâ Efendi diye de bahseder. Nâ'im, bir ara me’muriyyetle Çıldır’a ta'yin edilmiştir ve Kemal’in mektubunda, “...Na'im Çıldır’a cehennem olup gittikten biraz sonra...” ifâdesi vardır ve İndeks’teki Nâim Çıldır adı, işte bu ifâdeden çıkarılmıştır. Bu Nâim Çıldır adı bana, New York’ta, Amerika’nın en zengin kütübhânelerinden biri olan Public Library’de rastladığım bir kitap fişini hatırlattı. Fişte, Ru’yâ Oyunu adlı Türkçe eserin müellifi Hakkı Sâlih olarak kaydedilmişti. Ru’yâ Oyunu’nun Sâmî Paşazâdeler’den Alî Haydar Bey’in eseri olduğunu, ayni isimde başka bir kitap bulunmadığını biliyordum. Ne olduğunu merak ederek kitabı getirttim. Alî Haydar adı hakikaten kitabın üzerinde yoktu; ikinci sayfasındaki Mukaddime’nin altında, göze pek çarpmayacak tarzda yer alıyordu. Kitabın dış kapağında, “Oynanmak hakkı müellifine, satmak hakkı Sâlih Efendi’ye âittir” yazılı idi; kitabın müellifi olarak kaydedilen Hakkı Sâlih’in nasıl yaratıldığı açıkça anlaşılmıştı. Millî Eğitim Bakanlığı’nın Ulus’ta, Konfor Apartımanı’nın alt katındaki kütübhânesinde de böyle kitap fişlerine rastlamıştık; msl., Abdülhak Hâmid’in eserleri arasında bir de hiç duymadığımız bir Âsâr-i Müfide Kütübhânesi adı vardı. Kitabı getirtince, bunun, dış kapağının en yukarısında, eseri neşreden kütübhânenin adı, Asâr-i Müfide Kütübhânesi yazılı bulunan Mektuplar adlı eseri olduğu anlaşıldı. Bu sûrede hazırlanan kitap fişlerine göre, tabi'î, ne Alî Haydar, ne Mektuplar adına rastlamağa imkân yoktur. Bu örnekleri vermekten maksadımız, şahıs ve eser adlarını içine alma bakımından kütübhâne kart kataloglarına benzeyen indekslerde, sâdece gözü çalıştırmanın ne gibi garâbetlere yol açtığını ve bu işi nasıl faydasız hâle getirdiğini anlatmaktır.

9. İndeks’te, bizi hayrete düşüren bâzı eser adlarına rastladık: Hakkı Çelebi Tezkeresi, Tarih-i Arabi, Telhis-i Dimiskî.. Bunların neleri ifâde ettiğini, işâret olundukları sayfa numaralarına göre M.C. Kuntay’ın eserinde araştırmağa mecbur kalıyoruz. İlkinin Hasan Çelebi Tezkiresi olduğu görülüyor. Kemal’in, babası Mustafa Asım Bey’e yazdığı bir mektubunda, "Müneccimbaşı’nın târih-i Arabi’si büyük ise yazı kalınlığından ibâret olacak” cümlesi vardır ve M. C. Kuntay’ın eserinde, Sahâyifü'l-Ahbâr'ı kasden yazılan bu tarih-i Arabî ifâdesi eser adı olarak ve italik harflerledir: Tarih-i Arabi. Böyle hâllerde İndeks’e Şahâyifü’l-Ahbâr adını da kaydetmek lâzım gelirdi. İndeks’te işâret edilen sayfada Telhis-i Dimiski diye birşey yok; bu herhâlde, Arap coğrafyacısı al-Dimşakî’nın eserlerinden birinin hulâsası olabilir. Îndeks’te bir de Naşir kelimesi var; bunun, işâret edildiği sayfada bulunamadığından, ne olduğu anlaşılamadı.

10. İndeks hakkındaki sözlerimizi bitirmeden önce, pek çok isimlerin alınmamış bulunduğunu da ilâve edelim; msl., Alexandre Dumas fils (Bk., c. 11., Kısım-ı., s. 636), Âşık Garib (C. 11., Kisim-11., s. 766). Alınan isimlerden birçoğu, işâret edilen sayfalardan başkalarında da mevcuttur (Msl., Mahmud Nedim Paşa, c. t., s. 374; Bedl‘, c. 11., Kısım-ı., s. 298, 300). Şübhesiz, bâzı kelimeler gözden kaçabilir; fakat üzerinde durduğumuz İndeks’te bunların pekçok olduğu göze çarpıyor. Arap harfleri ile klişeleri konulan metinler hemen hiç gözönüne alınmamıştır; bu metinler arasında yeni harflere çevrilmeyip yalnız klişeleri konulanlar bulunduğundan taranmaları lâzım gelir. Esâsen, 2212 sayfa tutan, pek çok şahıs ve yer adını içine alan bu üç ciltlik eserden otuzbeş sayfalık bir indeksin meydana gelişi, isimlerin bulunduğu sayfaları işâret eden rakamların azlığı da, M. C. Kuntay’ın kitabının dikkatle taranmadığını gösterir. İndeks'e alman isimlerin az olması sebeplerinden biri de, metinlerin kavranılmamasıdır; Baba Recûl, Karakaçan’ın metbû'u, Tıfl-i pîl-endâm, Kedi, Köpekler, buna benzer pek çok şifreli adlar ve sıfatlar bu İndeks’te, metinlerin mânası kavranılmadığı için ve bilgi noksanlığı dolayısıyle yoktur.

İndekslerin hazırlanabilmesi için, herşeyden önce, bu hususta nasıl bir usûl ta‘kip edileceğine dâir teknik bilgiye sâhip olmak icâbeder ve iyi hazırlanmış indeksleri gözden geçirmek, bu sâhada yol gösterebilir. Bir başka mes’ele, indeksi hazırlanan eserin muhteviyâtea tam mânasıyle kavranılmış olmasıdır; aksi takdirde birçok şahıs ve eser adları gözden kaçar ve biribirine karıştırılır. Dr. Olcay Önertoy’un Midhat Cemal Kuntay’ın Namık Kemal Adlı Eserinin Şahıs ve Eser Adları İndeksi’nin, yukarıda verdiğimiz örneklerden anlaşılacağı üzre, indeksleri kıymetlendiren, faydalanılmağa elverişli kılan bu vasıflardan uzak bulunduğu anlaşılır. Böyle bir eserin, herhangibir şahsın, ale’l’âde bir müessesenin değil, bir üniversite mensûbunun ve Türkiye’nin merkez şehrindeki bir üniversitenin neşriyâtı arasında yer almış bulunması dolayısıyle, memleketimizin ilmi seviyesi ve ilmi inkişâfı bakımından haklı bir üzüntü ve endişe duymamak imkânsızdır. Bütün bunlara rağmen, Olcay Önertoy’un, M. C. Kuntay’ın eseri için hakikaten lüzumlu olan bir indeks hazırlama teşebbüsünü takdirle karşılıyor, bu yolda sarfettiği emek sebebiyle kendisine teşekkür ediyoruz.

F. A. TANSEL

Dipnotlar

  1. C. I., İst., Maarif Matbaası, 1944, 608 sayfa; c. II., Kısım-1., İst., Millî Eğitim Basımevi, 1949, s. 776; c. II., Kısım-II., İst., Maarif Basımevi, 1956, 828.
  2. Bu yazımızda, İndeks’teki kelimeler kaydedilirken imlâ husûsiyetlerine bağlı kalınmıştır.