Giriş
Doğadaki diğer canlılardan farklı olarak insan düşünme yetisine sahiptir ve bu sayede kendini geliştirebilmiştir. Gelişimini hala sürdüren insanoğlu Alt Paleolitik Dönem’de yani günümüzden yaklaşık 1.5 milyon yıl önce ateşi kontrol altına almış ve böylelikle hayatına birçok yenilik katmıştır[1] . Bunlardan en önemlisi pişirmedir. Tüketilecek gıdanın pişirilebilmesiyle gıdalardan daha verimli yararlanılmaya başlanmış; dolayısıyla yenilebilecek ürün sayısı artmıştır. İlk pişirme denemeleri muhtemelen kuru kızartma yöntemi ile çıplak ateşte yapılmaktaydı; daha sonra ise gıdalar, közleşmiş ateş üzerinde pişirilmeye başlanmış olmalıdır (Lev.1a). Ardından, pişirilen gıdanın üzerinde kalan is tadından kurtulmak için, ateşte ısıtılmış taşların üzerinde pişirme yapılarak yeni bir teknik daha geliştirilmiş olmalıdır[2] (Lev.1c). Ayrıca kil toplarının ısıtılarak sepet veya tahta kaplarda tahılların kavrulması da benzer bir teknik olarak bilinmektedir. Çanak Çömlekli Neolitik Dönem’e gelindiğinde ise pişmiş toprak kap üretimi başlamış ve dolayısıyla üretilen kap içinde pişirme yapılabilmiştir. Pişmiş toprak kaplar sayesinde besinler ilk olarak haşlanarak tüketilmiş, daha sonradan yemek çeşitliliği artmaya başlamış olmalıdır.
İlk Tunç Çağı’nda Pişirme ve Gereçleri
Ateşin kontrol altına alınmasına paralel olarak kullanılmaya başlanan ocak ve sonrasında fırının da kullanım alanına göre biçimleri geliştirilmiştir. Belli alanlarda ateşin bulunması ısınma, aydınlanma ve yiyecek pişirme açısından her zaman önemli olmuştur. Mekân içlerinde, genellikle mekân ortasında bulunan ocaklarda muhtemelen odun kömürü kullanılarak yanan ateşe ve ocak tipine göre pişirme yapılacak olan kap yerleştirilmiştir. Kabın ısıdan dengeli faydalanması ve düşmemesi için, oturtulduğu alanın da dengeli olması gerekmektedir. Bu denge, ocakla bağlantılı kısımlar ya da kaba uygun olarak yerleştirilmiş taş veya pişmiş toprak ayaklar yardımıyla sağlanabilir (Lev.1b). İlk Tunç Çağı’na kadar benzer yöntemlerle pişirme yapılmış olmalıdır.
Ocak Ayakları :
İç Batı Anadolu’da İlk Tunç Çağı I ve II’de üç ayakların kullanımına kadar ağırlıklı olarak ocak ayakları yardımıyla pişirme yapılmıştır (Lev.1d-g). Başlıca ocak ayağı kullanılan yerleşimler Küllüoba, Keçiçayırı, Demircihüyük, Karaoğlan Mevkii, Kusura ve Karataş-Semayük’tür[3] . Karataş-Semayük’teki örnekler İç Batı Anadolu’daki ocak ayaklarından farklı tiptedir. İç Batı Anadolu’da görülen ocak ayaklarının kullanımı İlk Tunç Çağı II’nin son evresinde üç ayakların kullanımıyla azalmıştır. Eş boyutta üç ocak ayağının yerleştirilmesiyle düz veya yuvarlak dipli kaplar ocak ayaklarının üst kısmına oturtulabilir ve bu sayede pişirme işlemi kolaylıkla yapılabilir (Lev.1e-g). Ancak birden fazla malzemenin pişirme için kullanılması her zaman uyum ve denge sağlamaz; bunun fark edilmesiyle zamanla ocak ayaklarının yanı sıra üç ayaklı mutfak kaplarının kullanımı tercih edilmiş olmalıdır. İlk Tunç Çağı’nın başıyla, Batı Anadolu’nun sahil kesimi ve Güneybatı Anadolu’da ilk kez üç ayaklı mutfak kabı kullanımına rastlanmıştır. İç Kuzeybatı Anadolu’da ise bu kap biçimi ancak İlk Tunç Çağı II’nin sonlarına doğru kullanılmaya başlanmıştır. İlk Tunç Çağı III sonunda azalarak devam eden üç ayaklı mutfak kabının kullanımı Orta Tunç Çağı’nda büyük olasılıkla pişirme geleneklerindeki farklılıklara bağlı olarak yok denecek kadar az hale gelmiştir.
Ayaklar:
Ayak bir kabı veya kutuyu bulunacağı seviyeden daha yukarıda olması için ya da estetik açıdan göze hoş geldiğinden kullanılmış olmalıdır. Küresel gövdeli bir kap için üç, köşeli bir kap/kutu için ise dört ayak denge açısından en ideal sayılardır, günümüzden de bunlara birçok alandan örnekler verilebilir. Ayakların kullanımına dair ilk örnekler ayaklı taş kaplardır. Bu kapların günlük kullanım veya kültsel nitelikli olarak üretildikleri düşünülmektedir. Güneybatı Anadolu’daki Hacılar yerleşiminden ele geçen Neolitik Çağ ayaklı taş kapları örnek verilebilir[4] . Pişmiş toprak kap üretimine yeni geçilen bu dönemde taş kapların kullanımı bir anda bırakılmamıştır ve benzer tipte taş kapları az da olsa her dönem görebilmek mümkündür. Ayak kullanımı da unutulmamış; her dönem farklı işlevlerde ayaklı kaplar üretilmiştir. Orta Kalkolitik Çağ’da, Aşağı Pınar yerleşiminden kült masası olarak adlandırılan üç ayaklı bir obje bulunmuştur[5] . Benzer bir obje ise her ne kadar farklı bir döneme ait olsa da Arkaik Çağ’da Sardis’te mutfak olduğu düşünülen bir mekândan ele geçmiştir[6] . Orta Kalkolitik ve Arkaik Çağ’daki bu görünüm benzerliği ayak kavramının ve uygulama biçiminin devamlılığını göstermektedir. Esasen başından günümüze dek, çeşitli hammadde, biçim ve işlevlerde gördüğümüz üç ayak eklentisinin kullanımı her zaman söz konusu olmuştur[7] .
İlk Tunç Çağı üç ayaklı mutfak kapları da aslında Neolitik Çağ’dan beri bilinen ve kullanılan ayakların pişirme kabına uygulanmış halidir. Ayrıca İlk Tunç Çağı’nda ayak sadece mutfak kaplarında değil testi, çanak, boyunlu çömlek, libasyon kabı gibi diğer çoğu kap biçiminde karşılaşabildiğimiz bir uygulamadır.
Üç Ayaklı Mutfak Kapları
Üç ayaklı mutfak kabı; küresel gövdeli bir çömlek ve çömleğin gövdesine simetrik olarak yerleştirilmiş üç adet ayaktan oluşmaktadır. Genellikle iri taneli hamurdan şekillendirilmiş büyük boyutlu kaplardır ve özensiz yüzeyleri pişirilmeden önce hafifçe düzeltilmiştir. Kullanım esnasında ocakta yanan ateş veya közle doğrudan temas ettikleri için yüzeylerinde is ve yanık izlerine rastlamak mümkündür. Gövdelerinde kabı taşımaya yardımcı kulp veya tutamaklara sıkça rastlanılır (Lev.1g). Üç ayaklı mutfak kabı özellikle sıvı gıdaları pişirmek için oldukça uygundur ve bazı örneklerin ağız kenarı kapak kullanımına elverişlidir; hatta in situ halde bulunmuş kapaklı örnek de vardır[8] . Genellikle bir veya iki adet buhar deliği bulunan kubbeli kapakların üzerinde yanık veya is izlerine rastlanması, ayrıca İlk Tunç Çağı’ndaki diğer pişirme kaplarının ağız çaplarının bu kapaklara göre oldukça büyük olması kubbeli kapakların daha çok üç ayaklı mutfak kaplarıyla birlikte kullanıldığı fikrini desteklemektedir (Lev.3h-i). Ayrıca yerleşmelerde bazen rastladığımız yanık ve is izi bulunan tabakların da gerektiğinde kapak olarak kullanıldığı bilinmektedir. Pişirme kaplarının ateşten faydalanması için yanan ateşten daha yüksekte olması gerekmektedir. Pişirme kabına uygun yapılmış bir ocak, ocak ayağı veya taş gibi malzemelerle bu mümkündür; fakat olası bir denge kaybında kabın düşme ihtimali yüksektir ve birden fazla parçayla pişirme yapmak zordur. Üç ayaklı mutfak kabı ise denge problemi oluşturmaz, oturtulduğu yer engebeli bile olsa kap ayakta kalabilir ve kolaylıkla düşmez. Ayak kısımlarının birleştiği yer hariç kabın dibinin tamamı ateşe doğrudan temas edebilir; bu da pişirmede zaman kazandırır. Ayrıca ayak uçlarının oldukça ince olduğu örnekler zemine çivi gibi sabitlenmiş ve hareket etmemesi sağlanmış olmalıdır. Limni Adası’nda yer alan Poliochni’deki örneklere ilişkin yapılan yorumlarda üç ayaklı mutfak kaplarının uzun süreli pişirmelere elverişli olduğu belirtilmektedir[9] . Denge kaybı, ısı kaybı gibi sorunlar olmadığı için rahatlıkla uzun süreli pişirimler yapılabilir ve bu sayede pişirilen besinden istenen verim ve lezzet sağlanabilir.
Geç Kalkolitik ve İlk Tunç Çağı’na Geçiş Dönemi’ne tarihlendirilen tüme yakın kaplar veya ayak parçaları azda olsa mevcuttur. Bunlardan; Geç Kalkolitik Çağı’a tarihlendirilmiş bir ayak parçası; Bilecik’te yer alan Demirköy yerleşiminden (Lev.14b)[10], İlk Tunç Çağı’na Geçiş Dönemi’ne tarihlendirilen tüme yakın bir mutfak kabı ve bir ayak parçası; Afyon’da yer alan Kaklık Mevkii’nden (Lev.6a, Lev.13b)[11] ve dört adet ayak parçası ise Çanakkale’de yer alan Kumtepe’den (Lev.13a, Lev.14c-d)[12] bilinmektedir. Her ne kadar coğrafi olarak uzak bir bölge olsa da, Doğu Akdeniz kıyılarında da Kalkolitik Çağ’da üç ayaklı mutfak kaplarının varlığı bilinmektedir[13]. Erken örnekleri olmasına karşın üç ayaklı mutfak kaplarının tam anlamıyla pişirme kabı olarak benimsenip kullanılması İlk Tunç Çağı I’e denk gelir.
Bugüne kadar yapılan kazılar doğrultusunda; Üç ayaklı mutfak kapları, İlk Tunç Çağı’nın başında Batı Anadolu’nun sahil kesiminde ve Doğu Ege Adalarında tam anlamıyla kullanılmaya başlanmış ve dönem boyunca kullanımı artarak devam etmiştir. Güneybatı Anadolu’da ve Büyük Menderes-Yukarı Porsuk Havzaları boyunca yayılım alanı bulan ‘Beycesultan İlk Tunç Çağı I Kültür Bölgesi’nde de İlk Tunç Çağı I ile birlikte görülmeye başlayan söz konusu kaplar, İç Kuzeybatı Anadolu’da ise ancak İlk Tunç Çağı II’nin sonlarında kullanılmaya başlamıştır.
Mal ve Yüzey Özellikleri
Üç ayaklı mutfak kabı; iri taneli hamurdan kabaca şekillendirilmiş ve genelde yüzeyleri özensiz yapılmış pişirme kaplarıdır. Çoğunlukla hamur renginde sulandırılmış kil ile düzeltilen yüzeylerinde, zaman zaman açkıya rastlamak mümkündür. Genel olarak bu kap biçiminde taşçık, kavkı, mika ve şamot katkı ender olarak da saman katkıya rastlanır. Mevcut veriler ışığında üç ayaklı mutfak kapları yalın ve astarlı mal olmak üzere iki mal grubu altında değerlendirilebilir. Yalın mal astarlı maldan sayıca biraz daha fazladır. Siyah ve gri tonlarında hamur özü her iki mal grubunda da oldukça fazla karşımıza çıkmaktadır (Lev.16)
Yalın Mal:
Yalın malda üç ayaklı mutfak kaplarının yüzeyleri hamur renginde bırakılmış veya sulandırılmış kil ile kabaca düzeltilmiştir. Açkılama astarlı mallara nazaran daha fazladır. Yalın mal en çok Batı Anadolu’nun sahil kesiminde kullanılmıştır. Özellikle Poliochni ve Troya yerleşimlerinde astar yok denecek kadar az uygulanmıştır. Hamur rengi bakımından geniş bir yelpaze karşımıza çıkar. Hamur renkleri kabaca gruplandırılmıştır; kahverengi, kırmızımsı-kahverengi, kırmızı ve açık kahverengi tonları yoğun olarak kullanılmıştır. Ara renkler, devetüyü, bej, siyah ve gri renkleri ise az tercih edilmiştir. Gri ve devetüyü hamur renkleri astarlı maldan farklı olarak sadece yalın malda karşımıza çıkar. Koyu kahverengi, siyah ve gri tonları daha çok İlk Tunç Çağ’ın başında yaygınken, her dönem karşılaştığımız kırmızı ve kırmızı tonlarının kullanımı İlk Tunç Çağı boyunca giderek artmıştır.
Astarlı Mal:
Astarlı malda ise, üç ayaklı mutfak kaplarının yüzeyleri hamur rengine yakın bir tonda kabaca astarlanmıştır. Astarlı malların en yoğun temsil edildiği bölge Göller Bölgesidir; burada astar genellikle pul pul dökülmektedir. Kabaca gruplandırılan astar renklerinde en çok kırmızı tercih edilirken; kahverengi, açık kırmızı ve kırmızımsı kahverengi renklerinin kullanımı da yoğun olarak karşımıza çıkar. Ara renkler, bej, siyah ve gri renkleri ise en az oranlara sahip renklerdir. Çok büyük bir fark olmamakla beraber astar uygulamasında İlk Tunç Çağı II ile birlikte artış söz konusudur.
Bezeme:
Bu kapların yüzeylerinde bezeme az olmakla birlikte daha çok astarlı malda oluk ve yiv bezeme karşımıza çıkar. Ağız kenarı altında, kulbun simetriğinde ya da kabın ortasında boynuz, memecik, nokta, kurtçuk veya kaş biçiminde kabartma bezeme yaygındır (Lev.6c-g, Lev.8d,f,h, Lev.9f, Lev.10c-f, Lev.11a,c, Lev.12d-f). Ağız kenarının üzerine yerleştirilen memecik biçiminde kabartma bezeme Batı Anadolu’nun sahil kesiminde kullanılmıştır (Lev.7a-b). Ayak ya da kulp üzerinde çoğunlukla oluk ve yiv bezemeye rastlanır. Bunların biçimsel olarak birçok çeşitlemesi olup, en yaygın olanları birbirine paralel yaprak veya çizi biçiminde bezemelerken (Lev.8c, Lev.11c, Lev.12b,e, Lev.13g-j, l,o, Lev.14e,n, Lev.15a, d-g,k), yiv bezemede zikzak motifi, dalgalı hat ve birbirini çapraz kesen çizgiler de kullanılmıştır (Lev.13e-f, k,m, Lev.14c). Bezemenin çoğunlukla Güneybatı Anadolu’da kullanıldığı görülürken az da olsa diğer bölgelerde de bu uygulamaya rastlanır.
Biçim Özellikleri
Ağız kenarı ve gövde özelliklerine göre Batı Anadolu’da; Yükselen Ağızlılar (A), Basit Ağız Kenarlı Küresel Gövdeliler (B) ve Dışa Dönük Ağız Kenarlı/S Profilliler (C) olmak üzere üç farklı üç ayaklı mutfak kabı biçimi söz konusudur ve bunlar ayak tiplerine (Lev.4) göre kendi içlerinde alt gruplara ayrılmaktadır.
Yükselen Ağızlılar (A): Genellikle bir dikey kulpludur ve kulbun simetriğinde ağız kenarı hafif yükselmektedir. Bu biçimdeki örneklerde ağız kenarının yükselmesinden dolayı gövdede deformasyon gözlemlenir. En erken örnek İlk Tunç Çağı’na Geçiş Dönemi’ne tarihlendirilirken en geç örnekler İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilmiştir.
A1 Tipi: Yükselen Ağızlı Uca Doğru İncelen Ayaklılar: En erken üç ayaklı mutfak kabı parçası Kaklık Mevkii’nden olup İlk Tunç Çağı’na Geçiş Dönemi’ne tarihlendirilmiştir (Lev.6a)[14]. İlk Tunç Çağı I’e ait Liman Tepe yerleşiminden bir örnek olup söz konusu kap küçük boyutludur ve kabın ayakları da kısadır (Lev.6b)[15]. En geç örnekler İlk Tunç Çağı II’ye ait olup Beycesultan ve Aphrodisias yerleşimlerindendir. Beycesultan’dan iki örnek vardır ve bunlardan bir tanesinin dikey kulbu üzerinde derin oluklara rastlanır, ayrıca gövde üzerinde dikey bir tutamak mevcuttur (Lev.6c)[16]. Aphrodisias’ta bir örnekle bilinen bu tipe ait kapta ayak ince ve uzundur (Lev. 6d)[17].
A2 Tipi: Yükselen Ağızlı Ucu Küt Ayaklılar: Bir dikey şerit kulba sahiptirler ve kulbun simetriğinde ağız kenarı hafif yükselmektedir. Kulbun simetriğinde ve gövde üzerinde memecik ya da kurtçuk biçiminde kabartma bezemelere rastlanır. Ayaklar uzun ve neredeyse köşeleri yuvarlatılmış dörtgen kesitlidir. Bu tipe ait toplamda beş örnek olup hepsi Kula Bölgesi Menye Köyüne aittir (Lev.6e)[18]. Biçim, görünüş ve hamur özellikleri açısından benzer olan bu örnekler söz konusu bölgeye has olmalıdır. Bu gruba ait örnekler kazı buluntusu değildir; yakın yerleşimlerdeki örneklerle yapılan karşılaştırmalar sonucu İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilmiştir.
A2a Tipi: Yükselen Ağızlı Uç Kısmı Konik/Çan Biçimli Ayaklılar: A2 Tipinin içinde kabul edebileceğimiz bu tipteki örnekler bir dikey şerit kulba sahiptir ve kulbun simetriğinde ağız kenarı hafif yükselmektedir. Gövde üzerinde memecik biçiminde kabartma bezemelere rastlanır ve ayaklar uzundur. Bu tipe ait iki örnek olup Menye Köyü örneğinde ayakta derin dikey girintiye (Lev.6f)[19], Çeşme Boyalık örneğinde ise ayakta derin yatay girintiye rastlanır (Lev.6g)[20]. Yapılan karşılaştırmalar sonucu ikisinin döneminin de İlk Tunç Çağı II olduğu düşünülmektedir.
Basit Ağız Kenarlı Küresel Gövdeliler (B): Genelde bir dikey kulplu veya gövde üzerinde karşılıklı bir/iki tutamağa sahiptir. İlk Tunç Çağı ve sonrasında çift kulplu veya at nalı tutamaklı çeşitlemelere de rastlanır. Kulpsuz örnek azdır. Batı Anadolu’nun sahil kesimi bu tipin en yaygın olduğu bölgedir. Bütün Poliochni üç ayaklı mutfak kapları basit ağız kenarlı olup ayaklar cepheden köşeli görülmektedir ve buradaki kaplar biçim olarak da sert hatlara sahiptir. İç Batı Anadolu’da da benzer uygulama İlk Tunç Çağı IIIb’de vardır ancak bu örneklerde ayaklar, Poliochni’dekiler kadar keskin değildir. Bu tip en erken İlk Tunç Çağı I’de görülürken İlk Tunç Çağı IIIb’ye kadar kesintisiz kullanılmıştır.
B1 Tipi: Basit Ağız Kenarlı Küresel Gövdeli Uca Doğru İncelen Ayaklılar: Batı Anadolu’nun sahil kesimi İTÇ başından itibaren bu tipin en yaygın kullanıldığı bölgedir. Troya’da İlk Tunç Çağı I ile kullanılmaya başlanan üç ayaklı mutfak kaplarında, bir dikey kulp olup ağız kenarı üzerinde memecik biçiminde kabartma bezemelere sıkça rastlanır (Lev.7a)[21]. Diğer yerleşmelerde de olduğu gibi karşılıklı iki dikey kulp-tutamaklı kaplar İlk Tunç Çağı II ile birlikte görülmeye başlanır (Lev.8b)[22]. Thermi İlk Tunç Çağı I’e tarihlendirilen bir örnek küçük boyutlu olup Troya’dakiler gibi dikey kulpludur ve ağız kenarı üzerinde memecik biçiminde kabartma bezemeler vardır (Lev.7b)[23]. Poliochni’de İlk Tunç Çağı I’den İlk Tunç Çağı III’ün ortalarına kadar bu tip yoğun olarak kullanılmıştır. İlk Tunç Çağı I’de çoğu dikey kulpluyken az da olsa ip delikli tutamaklı örneklerde vardır (Lev.7c-d)[24]. İlk Tunç Çağı II ile birlikte karşılıklı iki tutamak-kulp kullanımı yaygınlaşır (Lev.7e-f, Lev.8g, Lev.9a)[25]. Yeni Bademli Höyük’ten İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen üç adet üç ayaklı mutfak kabı bir dikey kulpludur ve bunlar Troya örneklerini andırır (Lev.8a)[26]. Liman Tepe’de Batı Anadolu’nun sahil kesimindeki diğer yerleşmelerden farklı olarak daha çok dışa dönük ağız kenarlı mutfak kapları vardır. Basit ağız kenarlı bir örnek olup bu da hafif boyunludur (Lev.9c)[27]. İç Batı Anadolu’dan da örnekler vardır. Demircihüyük’te İlk Tunç Çağı II’de (Q evresinde) kullanılmaya başlanan üç ayaklı mutfak kaplarında mezarlık alanından üç adet tüme yakın örnek bulunmuştur. Bu örnekler basit ağız kenarlı olup at nalı biçimli tutamak, karşılıklı iki tutamak, bir dikey kulp ve iki yatay tutamaklıdırlar (Lev.8c-d)[28]. Bu tipin diğer örneklerinden farklı olarak Demircihüyük’te bir kabın ayak üzerinde oluk bezeme vardır (Lev.8c). Karaoğlan Mevkii’nden İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen bir üç ayaklı mutfak kabı parçasında kap, karşılıklı iki kulplu olarak tamamlanmıştır (Lev.8e)[29]. Küllüoba’dan İlk Tunç Çağı III’e tarihlendirilen bir örnekte bir dikey kulp ve karşılıklı iki yatay kulba rastlanır (Lev.8h). İlk Tunç Çağı IIIb’ye tarihlendirilen bir mutfak kabı ise yatay kulplu olup bu kabın ayakları cepheden hafif köşeli görünümdedir ve oldukça hantaldır (Lev.9d). Kaklık Mevkii’nden İlk Tunç Çağı IIIb’ye tarihlendirilen bir üç ayaklı mutfak kabı karşılıklı dört dikey kulplu oluşuyla diğer örneklerden ayrılır (Lev.9b)[30]. Güneybatı Anadolu’da ise sadece Beycesultan yerleşiminden bir basit ağız kenarlı örnek olup bu kap bir dikey kulpludur ve gövde üzerinde sıralı halde nokta biçiminde kabartma bezemeler görülmektedir (Lev.8f)[31].
B1a Tipi: Basit Ağız Kenarlı Küresel Gövdeli Dışa Açılan Ayaklılar: Uzun uca doğru incelen ayaklar olabildiğince dışa açılmaktadır. Bu ayakların ateşten daha fazla faydalanması için bu şekilde yapıldığı düşünülmektedir. Ayaklar uca doğru incelmektedir, bu sayede belki de kap tamamen yere sabitlenerek kabın düşmesi engellenmiştir. Bu tipin örnekleri Poliochni yerleşiminden ele geçmiştir ve İlk Tunç Çağı II’den İlk Tunç Çağı IIIa’ya kadar kullanım görmüştür (Lev.9e-h)[32]. Bu örneklerde tek kulp, karşılıklı iki kulp- tutamak veya tutamak yaygındır.
B2 Tipi: Basit Ağız Kenarlı Küresel Gövdeli Ucu Küt Ayaklılar: Bu tipin iki örneği olup her ikisi de İlk Tunç Çağı II’ye tarihlenir. Kusura örneğinde karşılıklı iki tutamak görülür, ayak çizimde tamamlanmıştır ve orijinalinde uca doğru incelen tipte de olabileceği düşünülmektedir (Lev.10b)[33]. Thermi örneğinde ise bir dikey kulp tutamağa rastlanır (Lev.10a)[34].
B3 Tipi: Basit Ağız Kenarlı Küresel Gövdeli Uç Kısmı Dışa Kıvrık Ayaklılar: Küllüoba yerleşiminden bir örnekle temsil edilen bu tipin örneği İlk Tunç Çağı II’ye tarihlenmiştir. Uzun ayak uca doğru incelmektedir ve en uç kısmı dışa kıvrıktır. Bir dikey kulpludur ve gövdede kabartma bezemeler vardır (Lev.10c)[35].
Dışa Dönük Ağız Kenarlı/S Profilliler (C):Ağız kenarından çıkan bir dikey kulp yaygınken, İç Batı Anadolu ve Güneybatı Anadolu örneklerinde İlk Tunç Çağı II ve III’te karşılıklı iki at nalı biçimli tutamak ve bir dikey kulplu örnekler yaygındır. Bu tipin örneklerinde İlk Tunç Çağı III’e gelindiğinde hafif bir boyundan söz edilebilir. En erken İlk Tunç Çağı I’de görülürken İlk Tunç Çağı III sonuna kadar bu tipin kullanımı devam etmiştir.
C1 Tipi: Dışa Dönük Ağız Kenarlı Ucu Küt Ayaklılar: Sayısal açıdan en fazla örnek Thermi yerleşimindendir ve bunlar İlk Tunç Çağı I’e tarihlenir. Bir dikey kulplu mutfak kaplarında ayaklar incedir ve gövdede memecik biçiminde kabartma bezemelere rastlanır (Lev.10d-e)[36]. Beycesultan’da İlk Tunç Çağı I ve IIIa’ya tarihlendirilen örnekler vardır. İlk Tunç Çağı I’deki mutfak kabı bir dikey kulplu, memecik biçiminde kabartma bezemelidir (Lev.10f)[37]. İlk Tunç Çağı IIIa’ya tarihlendirilen iki mutfak kabından bir tanesi karşılıklı iki yatay ve bir dikey kulpludur (Lev.11b)[38]. Diğeri ise bir dikey kulplu ve gövde üzerinde tutamaklı olup bu kabın ayak, kulp ve tutamağı üzerinde oluk bezeme mevcuttur (Lev.11c)[39]. Bademağacı’ndan İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen bir üç ayaklı mutfak kabı bir dikey kulpludur (Lev.11g)[40]. Aphrodisias’ta İlk Tunç Çağı IIIa’ya tarihlendirilen bir örnek ise yakın bölgelerde olduğu gibi karşılıklı iki yatay bir dikey kulpludur (Lev.11a)[41].
C2 Tipi: Dışa Dönük Ağız Kenarlı Uca Doğru İncelen Ayaklılar: Liman Tepe İlk Tunç Çağı I ve IIIa tabakalarında bu tipe ait örneklere rastlanılmıştır. Bu kaplar muhtemelen benzer tipte olan tüm bir kaptan yola çıkılarak çift kulplu tamamlanmış ve orijinallerinin de çift kulplu olduğu düşünülmektedir (Lev.11d-e,g)[42]. Küllüoba İlk Tunç Çağı II ve III’e tarihlendirilen üç ayaklı mutfak kaplarında karşılıklı iki yatay bir dikey kulp uygulaması yaygındır (Lev.11f, Lev.12a)[43]. Seyitömer İlk Tunç Çağı III dönemi üç ayaklı mutfak kapları da karşılıklı iki yatay bir dikey kulpludur ve burada yatay kulp ile ayakların aynı anda eklendiği gözlemlenmektedir (Lev.12cd)[44]. Beycesultan mutfak kaplarından erken İlk Tunç Çağı III’e tarihlendirilen kap karşılıklı iki yatay ve bir dikey kulpludur ve bu kabın ayakları üzerinde oluk bezemeye rastlanır (Lev.12b)[45]. Beycesultan’da bir örnekle temsil edilen İlk Tunç Çağı IIIb dönemi üç ayaklı mutfak kabı ise minyatürdür ve ayak üzerinde oluk bezeme vardır (Lev.12e)[46].
C3 Tipi: Dışa Dönük Ağız Kenarlı Uç Kısmı Dışa Kıvrık Ayaklılar: Kaklık Mevkii’nden İlk Tunç Çağı III’e tarihlendirilmiş bir örnekle temsil edilir. Bir dikey kulba sahip olan bu kapta gövde üzerinde memecik biçiminde kabartma bezemeye rastlanır. Ayaklar kısadır (Lev.12f)[47].
Ayak parçaları ise küt, uca doğru incelen ve uç kısmı dışa kıvrık olmak üzere üç tipte karşımıza çıkar.
A Tipi: Ucu Küt Ayaklar: En erken örnekler İlk Tunç Çağı’na Geçiş Dönemi’ne tarihlendirilen Kumtepe ve Kaklık Mevkii’ndendir (Lev.13a-b)[48]. Kumtepe ayak parçaları daha çok köşeleri yuvarlatılmış dörtgen kesitlidir. Aphrodisias İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen ayak parçalarında düz ön yüzeylerin yanında oluk bezemeli örnekler de mevcuttur (Lev.13c-d, ı-j, o)[49]. İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen Mancarlı ayak parçalarında birbirini çapraz kesen ve dalgalı hat motifli oluk bezemeler vardır (Lev.13e,m)[50]. Dalgalı hat motifli örneğin ayak ucu da dalgalı yapılmıştır. Karataş Semayük’te İlk Tunç Çağı II ile kullanılmaya başlanan bu kap biçimine ait ayak parçalarında Mancarlı’ya benzer birbirini çapraz kesen oluk bezemeler, düz çizgi şeklinde yiv bezemelere rastlanır (Lev.13f, h)[51]. İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen Beycesultan ayak parçalarında da yiv ve oluk bezeme sıkça kullanılmıştır. Bezemelerde zikzak, yaprak ve düz çizgi gibi çeşitlemeler görülür (Lev.13g, k-l)[52]. Bademağacı İlk Tunç Çağı II ayak parçaları da daha çok küt yapılmıştır (Lev.13n)[53].
B Tipi: Uca Doğru İncelen Ayaklar: Sayı olarak en fazla olan gruptur. Biçim ve yüzey işçiliği açısından da oldukça çeşitlidir. En erken örnek Demirköy yüzey malzemesi içinde Geç Kalkolitik Çağ’a tarihlendirilen bir ayak parçasıdır (Lev.14a)[54]. Küt ayak parçası da bulunan Kumtepe yerleşiminden İlk Tunç Çağı’na Geçiş Dönemine tarihlendirilen uca doğru incelen ayaklar da mevcuttur (Lev.14b-c)[55]. Ayrıca Kumtepe’de İlk Tunç Çağı I’e tarihlendirilen B tipi ayak parçalarına da rastlanılmıştır (Lev.14d)[56]. Troya’dan İlk Tunç Çağı I’e tarihlendirilen bir ayak parçasında yerleşmedeki diğer ayaklardan farklı olarak ön yüzeyinde bulunan yiv bezeme dikkat çekmektedir (Lev.14e)[57]. Beyköy ve Mancarlı yerleşimlerinden İlk Tunç Çağı I’e, Kale Tepe yüzey malzemesi içinden İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen bu tip ayak parçalarına rastlanılmıştır (Lev.14f-h)[58]. Demircihüyük İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen Q tabakasından da bu tipe ait ayak parçaları vardır (Lev.14ı-j)[59]. Aharköy ve Aizanoi’dende İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen ayak parçaları ele geçirilmiştir (Lev.14k-l,n)[60]. Aizanoi ayak parçalarından bir tanesinin ön yüzeyinde oluk bezemeler mevcuttur (Lev.14l). Karaoğlan Mevkii’nden İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen ayak parçaları vardır (Lev.14m)[61]. Beycesultan yerleşiminden İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen ikiz ayak parçasının üzerinde oluk bezemeler görülmektedir (Lev.15a)[62]. Aphrodisias ve Göndürle II; İlk Tunç Çağı II ayak parçaları arasında da bu tipe ait örnekler söz konusudur (Lev.15bc)[63]. Karataş Semayük’ten İlk Tunç Çağı II’ye tarihlendirilen bir kabın uca doğru incelen ayaklı olduğu düşünülmektedir (Lev.15d)[64]. Küllüoba’da İlk Tunç Çağı IIIa’ya tarihlendirilen bir ayak parçasının üzerinde yiv bezemeler görülmektedir (Lev.15e)[65]. Kanlıtaş Höyük yüzey malzemesi içinde İlk Tunç Çağı III’e tarihlendirilen ayak parçaları üzerinde derin oluk bezemelere rastlanır (Lev.15f-g)[66]. Bahçehisar yerleşiminden İlk Tunç Çağı IIIb’ye tarihlendirilen kulp-gövde-ayak parçası bulunan bir kabın da uca doğru incelen ayaklı olduğu düşünülmektedir (Lev.15h)[67]. Kusura’dan İlk Tunç Çağı III’e tarihlendirilen bir ayak parçası da uca doğru incelen tiptedir (Lev.15ı)[68]. Bolvadin ve Alyamak Höyük yüzey malzemesi içinden de bu tipe ait ayak parçaları yer almaktadır (Lev.15j-k)[69]. Alyamak Höyük de ayak parçasının ön yüzeyinde yaprak biçiminde oluk bezeme görülmektedir.
C Tipi: Uç Kısmı Dışa Kıvrık Ayaklar: Uca doğru incelen ayak parçalarında en uç kısım hafif dışa kıvrılmaktadır. Bu parçalar üçgen görünümündedir ve üçgen ayakta denmektedir. İlk Tunç Çağı IIIb’ye tarihlendirilen iki örnek olup bunlar Kaklık Mevkii’nden ele geçmiştir (Lev. l-m)[70].
Değerlendirme ve Sonuç
Neolitik Çağ’dan beri bildiğimiz ayaklı kap ve kutular her dönem farklı biçim ve işlevlerde kullanılmıştır. Elimizdeki veriler ışığında, üç ayaklı mutfak kaplarının İlk Tunç Çağı’nın başlamasıyla beraber ilk kez pişirmede kullanıldığını söyleyebiliriz; bu aşamadan itibaren pişirme ile üç ayakların bağlantısı neredeyse hiç bitmemiştir. Günümüzde bile birçok alanda rastladığımız üç ayaklar hâlâ denge ve yukarıda tutma özelliğinden dolayı çokça tercih edilmektedir.
İlk Tunç Çağı başından itibaren Doğu Anadolu’da Karaz kültürünün yayılım alanı içinde olan örneğin Pulur Sakyol, Sos Höyük gibi yerleşmelerde sabit ya da seyyar at nalı biçimli ocak ayakları ve zaman zaman da maltızlı kaplar tercih edilmiştir[71]; ayaklı kaplar ise daha ziyade mezarlarda açığa çıkarılmış kült kapları arasında sayılabilir[72].
Üç ayaklı mutfak kapları ise, Batı Anadolu’da İlk Tunç Çağı’nın farklı evrelerinde ortaya çıkmakla beraber büyük oranda bütünlük içindedir ve sadece yerel bazı küçük farklarla birbirinden ayrılmaktadır; boyut, tip ve mal grubu açısından yerel gelenekler değişmemiştir.
İlk Tunç Çağı başıyla beraber Batı Anadolu’nun sahil kesiminde üç ayaklı mutfak kaplarında, İlk Tunç Çağı boyunca karşılaşacağımız karakteristik biçim neredeyse oturmuştur ve bölgede yoğun kullanım görmüştür. Troya, Poliochni, Thermi, Liman Tepe gibi yerleşmelerde söz konusu kapların gelişimini stratigrafik olarak izleyebilmekteyiz. Basit ağız kenarlı küresel gövdeli uca doğru incelen ayaklı mutfak kaplarında (B1 Tipi) bir dikey kulp ve ağız kenarı altında ya da üzerinde memecik biçiminde kabartma bezeme tipiktir; yalın yüzeyleri genelde açkılıdır. Ancak Liman Tepe yerleşiminde dışa dönük ağız kenarı ve karşılıklı iki kulplu (C2 Tipi) örnekler çoğunluktadır ve bu kapların yüzeyleri astarlıdır. Güneybatı Anadolu’da ise Beycesultan ve Bademağacı yerleşimlerinde üç ayaklı mutfak kapları kullanılmaya başlanmıştır. Buradaki mutfak kapları dışa dönük ağız kenarlıdır (C1 veya C2 Tipi).
İlk Tunç Çağı II’de, tüm Batı Anadolu’da bu kap biçimi yaygınlaşır, bu dönem söz konusu kabın en yoğun kullanıldığı dönemdir ve neredeyse tüm tiplerin örnekleri temsil edilmektedir. Batı Anadolu’nun sahil kesiminde basit ağız kenarlı küresel gövdeli mutfak kaplarında (B1 Tipi) karşılıklı iki kulp, kulp-tutamak veya tutamak gibi çeşitlemeler görülmektedir. Liman Tepe yerleşimindeki mutfak kapları, bir önceki İlk Tunç Çağı I’de olduğu gibi dışa dönük ağız kenarlı ve çift kulpludur (C2 Tipi). Güneybatı Anadolu’da dışa dönük ağız kenarlı mutfak kapları Bademağacı ve Aphrodisias’ta yaygınken (C1 Tipi), Beycesultan, Kusura ve Karaoğlan Mevkii’nde basit ağız kenarlı mutfak kapları (B1 Tipi) az da olsa karşımıza çıkar. Güneybatı Anadolu’da, çoğunlukla astarlı yüzeylere sahip kaplarda, ayak ve kulp üzerinde oluk ve yiv bezeme uygulamasına artık sıkça rastlanmaktadır. Bu kap biçiminin bazı istisnai örnekler dışında İç Batı Anadolu’da ortaya çıkması ise ancak İlk Tunç Çağı II’nin sonlarına denk gelir. Burada hem basit ağız kenarlı (B1 Tipi) hem de dışa dönük ağız kenarlı (C2 Tipi) örnekler söz konusu olup bunların yüzeyleri çoğunlukla hamur renginde astarlıdır. Bu bağlamda İç Batı Anadolu’da bu kap biçiminin İlk Tunç Çağı I’de de bilindiği ya da İlk Tunç Çağı II’de gelişkin biçiminin yakın yerleşimlerden görülüp kullanıldığı düşünülebilir. Küllüoba IVB tabakasında ilk kez ortaya çıkan üç ayaklı mutfak kaplarının kullanımı bir sonraki evre Erken İlk Tunç Çağı III’de devam eder, İlk Tunç Çağı IIIb’de, diğer bir deyişle Orta Tunç Çağı’na Geçiş Dönemi’nde çok az oranda temsil edilir, Orta Tunç Çağı’nda ise kullanımı tamamen ortadan kalkar. Kütahya Seyitömer’de de benzer gelişim söz konusudur.
İlk Tunç Çağı IIIa’da; mutfak kapları artık en gelişkin halini almıştır. Ağız kenarı uygulamasında İlk Tunç Çağı II’deki gelenek devam etmektedir. Biçim ve tip olarak değişmesede Güneybatı Anadolu ve İç Batı Anadolu’da dışa dönük ağız kenarlı mutfak kaplarında, iki yatay ve bir dikey kulp uygulaması İlk Tunç Çağı II’den gelişerek bu dönemde yaygın olarak kullanılmıştır (C2 Tipi).
İlk Tunç Çağı III’ün sonuyla (İTÇ IIIb); İç Batı Anadolu Bölgesi’nde bazı ayaklar hafif köşeli yapılmıştır ve oldukça hantal bir görünümdedirler. Benzer tipte ayaklar İlk Tunç Çağı başından beri Poliochni’de görülmektedir. Bu dönemde üç ayaklı mutfak kaplarının kullanımı neredeyse yok denecek kadar azalmış, nadir kap biçimleri arasına girmiştir. Bunun nedeni ocak ve fırın kullanımındaki değişiklikler olarak tahmin edilmektedir
Orta Tunç Çağı’nda ise ender olarak görülen üç ayaklı mutfak kabına, Troya VI. tabakanın son evresinde çark yapımı bir üç ayaklı mutfak kabı ve beş adet ayak parçası örnek verilebilir[73]. Thermi’de Orta Tunç Çağı’na tarihlendirilmiş bir adet ve Liman Tepe III. tabaka 4. evreden de bir adet üç ayaklı mutfak kabı söz konusudur[74]. Seyitömer yeni dönem kazılarında Orta Tunç Çağı IVC tabakasından bir adet üç ayaklı mutfak kabı dışında örneğe rastlanmamıştır[75]. Ayrıca Beycesultan IVb tabakasından bir adet üç ayaklı mutfak kabı ele geçmiştir, bunun yanında IVb ve c tabakalarında üç ayaklı mutfak kaplarının yerini aldığı düşünülen maltız ve çömleği şeklinde örnekler tespit edilmiştir[76]. Batı Anadolu’da üç ayaklı mutfak kaplarının kullanımı neredeyse tamamen bitmişken, Miken ve Minos kültüründe üç ayaklı mutfak kaplarının kullanımını görmek mümkündür[77].
Sonuç olarak, üç ayaklı mutfak kaplarının kullanımı büyük oranda pişirme gelenekleri ve bu geleneklerdeki gelişim ve değişimlerle ilgili olmalıdır. Şöyle ki, Batı Anadolu sahil kesiminde bugüne dek İlk Tunç Çağı’nda fırın kullanıldığına dair bir veri yoktur, Liman Tepe ve Troya’dan anladığımız kadarıyla burada her zaman ocaklar tercih edilmiştir. Kabın ateşten istenen ısıyı alması için her zaman ayaklı kaplar pişirmede tercih edilmiştir. İç Batı Anadolu’da ise İlk Tunç Çağı başından itibaren kubbeli fırınlar önemli bir mimari öğedir. Ayaklı kaplar kubbeli fırınlarda pişirmeye uygun değildir, işte bu nedenle Küllüoba, Demircihüyük gibi yerleşmelerde İlk Tunç Çağı II sonlarına dek pişirme büyük oranda küresel gövdeli çömleklerde yapılmış olmalıdır. Bununla beraber, iç bölgelerde ocak ayakları pişirme gereçlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ocak ayakları genellikle yanmamış şekilde ele geçmektedir ve çoğu bezemelidir. Dolayısıyla ocak ayakları direkt pişirme işleminde değil de, pişirme işlemi bittikten sonra yemeğin sıcaklığını koruması için köz üzerine yerleştirilerek kullanılıyor olmalıdır. Dolayısıyla küresel gövdeli kaplar hem fırınların içinde hem de ocak ayaklarının üzerinde kullanılmaya elverişli bir biçime sahiptir. Geç İlk Tunç Çağı II’ye gelindiğinde Küllüoba’dan anladığımız kadarıyla büyük olasılıkla fırınların kullanımı yanında, ocak kullanımında yoğun bir artış olmuş ve buna paralel olarakda artık burada da üç ayaklı mutfak kapları görülmeye başlamıştır. Orta Tunç Çağı’na Geçiş Dönemi’yle (İTÇ IIIb) beraber farklı bir durum ortaya çıkar. Bu defa sahil kesiminde, özellikle Troya IV’te gördüğümüz kadarıyla artık kubbeli fırınlar yoğun olarak kullanılmaya başlanılmıştır. İç Batı Anadolu’da Orta Tunç Çağı’na ait kazısı yapılmış çok fazla yerleşim bulunmamaktadır. Çok sayıda in situ buluntu konteksleri içeren Seyitömer Höyük’te ise farklı bir gelenek ortaya çıkar. Burada artık at nalı biçimli ocaklar pişirmede kullanılmıştır. At nalı biçimli ocaklar ve ocak ayakları sayesinde üç ayaklı mutfak kaplarına gerek kalmamış ve pişirme küresel gövdeli düz dipli çömleklerde yapılabilmiştir. Güneybatı Anadolu’da ise Beycesultan’a baktığımızda, burada düz dipli çömleklere ek olarak üretilmiş maltızları görmekteyiz. Az da olsa üç ayaklı mutfak kapları da pişirmede kullanılmıştır fakat maltızlı kapların kullanımı giderek artmış ve üç ayaklı mutfak kaplarının kullanımı bitmiştir. Aynı zamanda Beycesultan’da kenarları hafif yükseltilmiş daire ya da köşeleri yuvarlatılmış dörtgen biçimli ocaklar kullanılmaya başlanmış ve kubbeli fırınlar da İlk Tunç Çağ’dakilere benzer biçimde kullanılmaya devam edilmiştir.