ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Zafer Gölen

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü

Anahtar Kelimeler: Tanzimat, Bosna Hersek, Orman, Avusturya, Artin Efendi, Orman Nizamnamesi

Giriş

Bosna Hersek bugün dünyanın en zengin orman kaynaklarına sahip ülkelerden biridir[1] . Bu varlığın kaynağı Osmanlı idaresi dönemine dek uzanır. XIX. yüzyılda eyalet yüzölçümünün yarısı ormanlardan oluşmaktaydı ve tamamı devlete ait idi[2] . Ormanlar, 1830’lara kadar genelde halkın günlük ihtiyacını (ev yapımı, yakacak vs.) karşılamak için kullanılırken, 1830’lardan itibaren ticarî amaçlarla da kullanılmaya başlanmıştır. Bölgede her türlü ağaç yetişmekteydi, fakat özellikle meşe ağaçları bölgede oldukça boldu ve hayli talep görmekteydi. Mesela 1860 yılında Tuna Boğazlarının yapımında Bosna’dan kesilen meşe ağaçları kullanılmıştır[3] .

Bosna’daki zengin orman potansiyeliyle kıyaslandığında, devletin elde ettiği gelir hiçbir zaman istenilen düzeyde olmamıştır[4] . Hatta bizzat devlet yetkilileri Tanzimât’tan bu yana bölgedeki orman kesiminden vergi alamadıklarından şikâyetçidirler. 1858’de hem ormanları korumak hem de en azından mirî ormanlardan kesilen ağaçlardan vergi alabilmek için Ticaret Nezâreti tarafından Bosna’ya bir orman memuru gönderilmesi istenmiştir[5] . Hatta bu memurun daha tecrübeli olacağı düşünülerek Avrupa’dan getirilen mühendislerden biri olması gündeme gelmiştir[6] . Ancak bu teşebbüs akim kalmıştır. Zira Osmanlı Devleti hakkında 1864’de bir eser kaleme alan Collas Bosna’daki mevcut hali ve ormanların durumunu şu cümlelerle izah eder[7] :

“Ormanlar ve madenler spekülatörlerin dikkatini çekecek kadar önemlidir. Birçok ormanı, daha şimdiden, Avusturyalılar ve Fransızlar yararlı biçimde işletmektedir. Osmanlı hükümeti, odunlardan bir çıkış rüsumu almaktadır (bu rüsum mal olarak da ödenebilmektedir). Özensiz biçimde, denetimsiz olarak yapılan günümüzün orman işletmeciliği, -eğer hükümet korumaya çalışmak zorunda olduğu bu değerli kaynağı koruyacak önlemler almazsa- birdenbire ormanları bütünüyle yok edecektir. Bosna kerestelerinin ticareti Sava aracılığıyla yapılır. Çamlar, yalancı çınarlar, kayınlar ülkede hâlâ çok geniş bir yer kaplamaktadır.”.

Collas’ın ifadeleri bizzat devlet görevlileri tarafından da desteklenmiştir. Uzun yıllar Bosna’da görev yapmış olan Divân-ı Hümâyûn Hacegânlarından Manastırlı Hıfzı Bey 1864’te ormanların içinde bulunduğu durumu, “Bu kerâste telefâtı ve ormanların ve balkanların zayiatı yürekler dayanacak şey olmadığından” sözleriyle özetlemiş ve bu tahribatın önüne geçilmesini istemiştir[8] .

Gerek Collas gerekse Hıfzı Bey eleştirilerinde son derece haklıydılar. Çünkü Bosna karstik arazi yapısına sahip olduğundan bir yerde ağaç kesildiğinde ağacın yeniden kök salıp büyümesi güç oluyor ve o alan hemen çıplak kayalık bir görünüme bürünüyordu. Osmanlı Hükümet yetkilileri bu durumu bizzat müşahede ettiklerinden, 1850’den itibaren orman tahribatının önüne geçmek için ellerinden geleni yapmış, ancak aşağıda görüleceği gibi bu mücadele hiç de kolay olmamıştır.

1. Avusturyalı Tüccarlara Karşı Verilen Mücadele

Bosna’da Avusturya vatandaşlarına ait orman işletmeleri çoğu zaman Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında sürtüşme konusu olmuştur. Bu ormanlar 1850 yılına kadar genellikle Ali Paşa Rızvanbegoviç gibi Bosnalı yerel ayanların kontrolündeydi. Onlar ormanları istedikleri gibi kullanıyor, istediklerine ihale edebiliyordu[9] . Fakat Rumeli Ordu Komutanı Ömer Lütfî Paşa, 1849’da başlayan Bosna isyanını bastırmak üzere bölgeye gönderilince durum değişmiştir. Ömer Paşa bölgede yapılan ticaretin devlet aleyhine olduğunu görmüş, ardından da İstanbul’un onayıyla Avusturyalı tüccarlara yerel otoriteler tarafından verilen imtiyazları “usulsüz olduğu” gerekçesiyle iptal etmiştir. Ömer Lütfî Paşa’nın bu konudaki çabaları yabancı araştırmacıların dahi dikkatini çekmiştir. Onun ormanları korumaya yönelik çabalarını Temperley, “Ormanları miri arazi ilan etti ve Avusturya kereste şirketinin yararlandığı çok kârlı imtiyazları iptal etti.” cümleleriyle özetler[10].

Ömer Lütfî Paşa’nın icraatları Avusturya’nın Bosna Konsolosu Atanaskoviç tarafından şiddetle protesto edilmiştir. Atanaskoviç vatandaşlarının devlete 15.000 kuruş bedel ödediklerini, özellikle Tahir Paşa’nın valiliği sırasında ise 30-40.000 kuruş da ilâve ruhsat bedeli verdiklerini, bu yüzden Avusturyalı tüccarların büyük zarara uğradığını ileri sürmüştür. Atanaskoviç’in suçlamaları karşısında Ömer Paşa, Avusturyalı tüccarların bölgedeki ormanları gelişigüzel tahrip ettikleri ve beyaz kül[11] yapmak maksadıyla ağaçları yaktıkları cevabını vermiştir. Ardından merkeze gönderdiği raporunda, Atanaskoviç’in mağdur olduğunu iddia ettiği Ambroz, Rayçani, Ağnaç Beşcan ve Stefan Yariç adlı dört tüccarın, yanlarında sözde beyaz kül imal etmek ve ağaç kesmek maksadıyla 30-40 adam getirip, bölgedeki bazı Müslüman ve Hristiyanların yardımıyla Memleketeyn Kazası’ndaki altın madeninden ülkelerine gizlice cevher taşıdıklarını, yani Avusturyalıların gayri yasal işlerle uğraştıklarına dair bilgileri merkezle paylaşmıştır[12]. İddiaları değerlendiren merkez, Ömer Paşa’yı destekleyen bir irade yayınlamış ve yabancıların Bosna ormanlarından ağaç kesimini yasaklamıştır. İrâdede “.. iş bu ormanların ecnebiler tarafından böyle beher sene kesilip yakıldığı halde giderek bütün bütün fenâ olacaklarından bunun şimdiden önü alınması iktizâ-yı halden olduğuna ve bu makûle emlâk-ı mîrîyede olan ormanların her kim olur ise olsun bilâ ruhsat kat‘ idemeyeceği..” denilerek hem tehlike dile getirilmiş hem de tartışmaya son nokta konulmuştur. İlâve olarak Bosna’da henüz Tanzimât’ın uygulanmadığı hatırlatılarak, bölgede Tanzimât icra edilene kadar kimseye ruhsat verilemeyeceği Avusturya hükümetine bildirilmiştir[13].

Osmanlı Devleti’nin 1848 İhtilâlleri sırasında Avusturya’ya karşı ayaklanan Macar asilere sığınma hakkı vermesi yüzünden iki ülke arasındaki ilişkiler oldukça gergindi. Avusturya Hükümeti, Osmanlı Devleti’nin bu hareketi karşısında Fransa, İngiltere ve Amerika’nın asileri desteklemesi sebebiyle sesini çıkaramamış, ancak ayaklanmanın bastırılmasının ardından Osmanlı Devleti’nden intikam almak için fırsat kollamaya başlamıştı. 1850’den sonra Bosna ormanlarından yararlanmayla ilgili problemler Avusturya Hükümeti’nin Osmanlı Devleti’ne baskı yapmak için kullandığı araçlardan biri olacaktır. Bu yüzden Avusturyalılara verilen orman imtiyazlarının feshi ciddi problemlere yol açmıştır. İlk ciddi sıkıntı Ali Paşa’nın Hersek mutasarrıflığı sırasında kendilerine ormanlardan yararlanma izni (berat) verildiği ve aralarında mukavele yapıldığını iddia eden Ernest Şönefeld, Löven Kloki, Tuan Kuviç adlı tüccarların, Ömer Lütfî Paşa’nın haksız yere mukavelelerini feshettiği iddiasıyla başlamıştır. İstanbul’daki Avusturya Sefiri konuyu derhal iki ülke arasında diplomatik krize dönüştürmüştür. Osmanlı Dışişleri bu iddialara 27 Kasım 1851’de resmî bir cevap vermek zorunda kalmıştır. Osmanlı Hükümeti, Ali Paşa tarafından Avusturyalı tüccarlara ağaç kesme izni verilen ormanların devlete ait olduğu ve Ali Paşa’nın ikili anlaşmalarla buralardan ağaç kesilmesine izin verme yetkisinin olmadığını Avusturya sefaretine bildirmiştir. Ancak Ali Paşa’nın devlet memuru olduğu dikkate alınarak, orta yol formülü ile Avusturyalı tüccarların o ana kadar kestikleri ağaçları ülkelerine götürmelerine izin verilmiştir[14].

Osmanlı Devleti’nin orta yol bulma çabasına rağmen, Avusturyalılar Osmanlı Hükümeti’nin 27 Kasım tarihli notasını kabul etmemiş ve 2 Aralık’ta karşı bir nota yayınlamışlardır. Nota Avusturya’nın İstanbul Maslahatgüzarı Klaçel tarafından Bâbıâlî’ye iletilmiştir. Notada[15];

1-Avusturya vatandaşlarının dönemin kanunlarına uygun biçimde yerel idarecilerden ruhsatlar aldıkları, bu ruhsatların iptalinin hukuka uymayacağı,

2-Avusturya vatandaşlarına ruhsat veren idareciler daha sonra görevden alınmış olsalar dahi, devletlerarası hukuk düşünüldüğünde bu durumun Avusturyalı tüccarları etkilemesinin söz konusu olamayacağı,

3-Avusturyalı tüccarların Neretva Nehri’ni kayık ulaşımına elverişli hale getirmek ve kereste istihsali için çok fazla para harcadıkları, bu zarar karşılanmadan sözleşmelerin feshinin kabul edilemeyeceği vurgulanmıştır.

Notanın sonunda Osmanlı Hükümeti eğer kararında ısrar ederse, “..Sefâret-i Mûmâ-ileyhümâ Avusturya Vükelâsı’ndan aldığı ta‘limât iktizasınca Avusturya teb‘asıyla Bosna ve Hersek me’mûrîn-i sâbıkası beyninde mün‘akd olan kontrâtoların müddeti tekmîl oluncaya kadar muteber tutulması ve sonra münâsib olacak vechle madde-i mezkûreye bir karar-ı kat‘î verilmesi üzerine ısrara mecbûr olacağı ve vâzıhâtdandır.” cümleleriyle, Osmanlı Hükümeti tehdit edilmiştir. Notadan da anlaşılacağı gibi Bosna ormanlarından ağaç kesim imtiyazı Avusturya kabinesinin gündemindedir ve Avusturyalılar geri adım atmamakta kararlıdırlar[16].

Avusturya notası devletin iç işlerine karışma olarak değerlendirilerek, merkezin onayı olmaksızın Bosna Hersek’teki ormanlardan ticarî ağaç kesimini tamamen yasaklamıştır. Yapılan düzenlemenin Tanzimât’ın bölgede uygulamasına yönelik olduğu vurgulanarak, Avusturya’nın yeni düzenlemeleri anlayışla karşılamasının beklendiği açıklanmıştır[17].

Yine de Avusturya ile sürtüşmeye girmemeye özen gösterilerek, 2 Aralık 1851 tarihli Avusturya notasına daha açık ve yumuşak bir üslupla 5 Mart 1852’de cevap verilmiştir. Cevabi notada, Avusturyalılara verilen ağaç kesme ve fabrika inşa izninin usulsüz olduğu, bu tür izinlerin sadece merkezden verilebileceğinin altı çizilmiş, Avusturyalı tüccarların sözleşmeleri sona erene kadar ağaç kesme imtiyazlarının devamına dair Avusturya Hükümeti’nin talebi reddedilmiştir. Ancak tartışma konusu olan yatırımların maliyetinin tespitine, sonra da ederi her neyse Ali Paşa’nın varisleri tarafından onlara ödenmesine karar verilmiştir. Osmanlı Devleti’nin ilk notasıyla karşılaştırıldığında, oldukça yumuşak bir üslupla kaleme alınmış bu notada, ağaç kesiminin devamı hariç, Avusturya istekleri karşılanmıştır. Bununla da yetinmeyen Osmanlı Dışişleri notanın birçok yerinde Avusturya imparatorluğuna olan saygısından bahsetmiştir[18].

Osmanlı Hükümeti’nin yumuşak tavrı karşısında Avusturya Hükümeti tutumunu daha da sertleştirmiştir. 8 Mart 1852’de Osmanlı Dışişleri’ne gönderdiği yeni bir notada, sözleşme süresinin sonuna kadar ormanların kullanımında ısrar etmiş, ilâve olarak da tüccarlara manevi tazminat (uğradıkları ve uğrayacakları zararlar sebebiyle) ödenmesini istemiştir. Avusturyalılar daha da ileri giderek Osmanlı Devleti’ni, ormanlara dair gelecekte uygulayacağı politikaları ve ormanlardan yabancıların istifade edip edemeyeceğine dair düşüncelerini açıklamaya davet etmişlerdir[19]. Konu 19 Mart 1852’de Meclis-i Vâlâ’da ayrıntılı olarak tartışılmış, ancak hükümet ilk kararından geri adım atmamış, daha evvel Bosna ormanlarından ağaç kesme imtiyazı alan Avusturyalı şirketlerin imtiyazlarının feshine, kestikleri ağaçların ise nakline izin vermekle yetinilmiştir[20]. Bâbıâlî, bir taraftan Avusturya ile orta yol bulmaya çalışırken, bir yandan da meseleyi araştırmaktan geri durmamıştır. Bölgede devlete ait ormanların haritasını çıkarması için Bosna hudut memuru Miralay Ali Bey görevlendirilmiştir. Ali Bey Banaluka ve Bihke sınırlarında incelemeler yaparak, oradaki Avusturya tahribatını haritalarıyla ortaya koymuştur. Araştırma sonucu, fabrikanın Hersek’te Ali Paşa’nın Mostar’a iki saat uzaklıkta bulunan Buna Çiftliği’nde inşa edildiği, iddia edildiği gibi Ernest Şönefeld ve Kloki’ye ait olmadığı, bu iki kişinin Lubet Şirketi’nin elamanı olduğu, fabrika için 2.000 kese (100.000 kuruş) harcama yapıldığı anlaşılmıştır[21].

Avusturya’nın meseleyi diplomatik krize dönüştürme çabaları karşısında, Ömer Lütfî Paşa 24 Mart 1852’de merkeze kendi çözüm planını sunmuştur. Onun ormanların mevcut durumunu tespit için hâlihazırda Bosna’da bulunan Harbiye Yüzbaşısı Emin Ağa ve iki mühendisin çalışmalarını yetersiz bulduğu anlaşılmaktadır[22]. Çünkü o, mevcut ekibin haricinde merkezden 30-40 kişilik bir mühendis grubunu bölgeye göndermesini istemiştir. Paşa bu yapıldığı takdirde ülkenin gemi yapımı için ihtiyacı olan tüm kerestenin de buradan sağlanabileceği düşüncesindedir. Ona göre, kerestenin Bosna’daki Una, Sana, Bosna, Sava, Vırbas ve Drin nehirleri aracılığıyla Tuna’ya; Neretva Nehri aracılığıyla Klek ve Storina Limanlarına oradan da rahatlıkla ve cüzi bir masraf karşılığında İstanbul’a nakledileceği düşüncesindedir[23]. Fakat Ömer Paşa’nın teklifi öneriden öteye geçememiştir. Zira Meclis-i Vâlâ, Ömer Paşa’nın teklifini hem memur yetersizliği hem de çok zaman alacağı için uygun görmemiştir. Kerestenin nehirler aracılığıyla İstanbul’a taşınma teklifi ise dikkate dahi alınmamıştır[24]. Çünkü Osmanlı Hükümeti bu sırada Bosna’nın yanı başındaki Karadağ’ın saldırgan politikalarını önlemek ve Bosna’da Tanzimat’ın uygulanmasıyla ortaya çıkan kargaşayı dindirmekle meşguldü. Bu sırada Tanzimât’ın uygulanmasına tepki olarak, Bosna Hersek’te reayanın bir kısmı Avusturya’ya ilticaya hazırlanmaktaydı[25]. Osmanlı Devleti bu iki önemli problem karşısında, Bosna ormanlarının kullanımına dair daha tali bir sebep yüzünden Avusturya ile sürtüşmeye girmekten kaçınmıştır.

Osmanlı Devleti’nin zor durumundan istifade etmek isteyen Avusturya tarafı her türlü fırsatı değerlendirip Bosna Ormanlarından istifade etmek için ısrarını sürdürmüştür. Avusturyalıların ısrarları Osmanlı Devleti’ni şüpheye sevk etmiş ve bu ısrarın arkasındaki gerçek sebebi araştırmaya itmiştir. Araştırma sonunda, Lubet Şirketi’nin Bosna’dan kestiği meşe ağaçlarını gemi yapımında kullandığı, ağaç kesme imtiyazına dair ısrarın arkasında da bu sebebin olduğu ortaya çıkmıştır. İstanbul’daki yetkililer yeni durumun daha da kabul edilemez olduğu ve devletin kendi eliyle başka bir devletin donanmasını geliştirmesine katkıda bulunamayacağı konusunda fikir birliğine varmışlardır[26].

Osmanlı Devleti Bosna’da Avusturyalı tüccarlardan kaynaklanan problemlerle uğraşırken, Karadağ’ın 24 Kasım 1852 gecesi ani baskınla İşkodra Gölü civarındaki Jabyak Kalesi’ni ele geçirmesi üzerine, Karadağ üzerine bir askerî harekât gerçekleştirmek zorunda kalmıştır. Ömer Paşa komutasındaki birlikler zorlu kış şartlarına rağmen Karadağlıları yenmiş, Çetine düşmek üzereyken Avusturya’nın müdahalesi ile harekât durdurulmuştur. Harekâtı durdurmak maksadıyla İstanbul’a gönderilen Kont Leningen’in hükümete verdiği 3 Şubat 1853 tarihli ültimatomun maddelerinden bazıları da imtiyazları feshedilen tüccarların zararlarının tazminiyle ilgilidir[27]. Ültimatomda; Avusturya tebaasının % 3 gümrük vermeye devam etmesi; Hersek Mutasarrıfı Ali Paşa tarafından kendilerine kereste ticareti yapma hakkı verilen ve daha sonra sözleşmeleri feshedilen Şönefeld ve Kloki adlı iki Avusturya tüccarının 200.000 florine ulaşan zararlarının karşılanması; Avusturya sınırında bulunan eyaletlere konan odun kesme ve ihraç yasağının kaldırılması istenmiştir[28]. Osmanlı Hükümeti Avusturya tüccarlarına tazminat ödemeyi kabul etmiş, ancak ormanlardan yararlanma talebini reddetmiştir. İlgili açıklamada bu yasağın sadece Avusturyalı tüccarlara mahsus olmadığı, diğer ülke tüccarları için de geçerli olduğunu hatırlatılmakla yetinilmiştir[29].

Avusturyalı tüccarlara geçmiş yıllarda verilen imtiyazlar ilerleyen yıllarda da problem teşkil etmiştir. Zira 21 Haziran 1854’te Avusturya konunun çözüme kavuşması için Osmanlı Hükümeti’ne yeni bir nota vermiştir. Notaya konu olan Raznik ve Vranikar Neçin adlı iki tüccar, geçmişte kendilerine verilen imtiyazlarının feshiyle ürettikleri fıçı tahtalarını ülkelerine nakledemedikleri için 200.000 florin zarara uğradıklarını iddia etmişlerdir. Benzer biçimde Kloki ve Şönefeld’in de zararları da 1855’de hâlâ ödenmiş değildir. Osmanlı Hükümeti’nin konuyu araştıracağını ifade etmekle yetinmesi üzerine, Avusturya Hükümeti 29 Temmuz 1855’de yeni bir nota daha vererek bu işin fazla uzatılmadan çözülmesinin iki ülke arasındaki ilişkilerin yararına olduğunu hatırlatmıştır. Avusturya’nın yumuşak bir üslupla kaleme aldığı nota karşısında, Osmanlı Hükümeti de konunun uzamasının iki ülke arasındaki ilişkilere zarar verdiğini düşünerek, Bosna Valisi ve Hersek Mutasarrıfı’ndan şehirlerindeki Avusturya Konsolosları ile yardımlaşarak problemi çözmelerini istemiştir[30].

Kırım Savaşı sonrasında iki ülke arasında meydana gelen yumuşama Bosna ormanları konusunda da Osmanlı Devleti’ni daha esnek davranmaya itmiştir. Bu kabilden olmak üzere 1857 senesinde Bosna ormanlarından ağaç kesilip yurt dışına satılmasına dair yasak kaldırılmıştır. Yasağın kalkmasıyla beraber gerek yerli gerekse Avusturyalı tüccarlar ardı ardına ağaç kesim izni alabilmek için Bosna Valiliği’ne başvuruda bulunmuştur. Ancak Bosna Valiliği bu taleplere ihtiyatla yaklaşmaya devam etmiştir. Bu sırada taraflar arasında bazı ikili anlaşmalar yapılmış, bu anlaşmalar devleti daha sonra sıkıntıya sokmuştur. Mesela Avusturya vatandaşı Françesko Bavmister, Osmanlı tebaasından Aleksa Hayriç’le bir anlaşma yaparak ona ait ormandan ağaç kestiğini iddia etmiş, fakat Bosna valiliği ağaçların ülke dışına çıkarılmasına izin vermemiştir. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti ağaçlar eğer Aleksa Hayriç’in kendi mülkünden kesilmişse ağaç ticaretine mani olunmamasını Bosna Valiliğinden istemiştir. Fakat ağaç kesim izni sadece şahıslara ait ormanlarla ilgilidir, şahıslar istedikleri takdirde Avusturya vatandaşı tüccarlarla anlaşmalar yapıp kendilerine ait ormanlardan ağaç kesimine izin verebilecektir. Mirî ormanlardan istifade etmek ise hâlâ kesin bir şekilde yasaktır. Tahmin edilebileceği gibi Avusturyalı tüccarlar yasağın kalkmasını suiistimal etmekte gecikmemişlerdir. Suiistimalin kaynağı ormanların hukukî statüsünün tam anlamıyla belirlenememesinden kaynaklanmıştır. Zira halk mirî ormanların bir bölümünü kendi ihtiyaçlarını gidermek için kullanmış, devlet de bu duruma ses çıkarmamıştır. İşte bu kısımlardan yararlanan kimseler gerçekte devlete ait olan ormanları kendilerinin mülkü addederek Avusturyalı tüccarlara ağaç kesme izinleri vermeye kalkmışlardır. Bir diğer problem ise eshâb-ı alaka denen büyük toprak sahiplerinden kaynaklanmıştır. Baştina denen büyük mülklere sahip bu beyler, kendi çiftlikleri civarlarında bulunan ormanları kendilerine ait varsayarak Avusturyalı tüccarlara ağaç kesim izinleri vermişler, ancak ormanlar mirî araziler olduğundan bu durum da probleme yol açmıştır[31]. Üstelik o zamana kadar yapılan ticarette ormanlar kontrolsüz bir biçimde harap edilmekle kalmamış, yanı zamanda hiç kimse devlete tek bir kuruş dahi vergi ödememiştir[32].

Sadece Avusturyalı tüccarlar değil, onlarla işbirliği içindeki yerli tüccarlar da Bosna ormanlarından istifade etmeye çalışmakta, fakat vergi vermeye yanaşmamaktadırlar. Devletin resmi kayıtlarında açıkça yazmasa da bu müteşebbislerin Avusturyalı tüccarlar adına iş yaptıklarını tahmin etmek zor değildir. Zira yapılan ticaretin yönü Avusturya’ya doğrudur ve ihraç malzemeleri olan direk, meşe tahtası, gemi yapımında kullanılan ağaçlar tamamen Avusturya’nın talep ettiği ürünlerdir. Mesela 1860’da ısrarla Bosna ormanlarından ağaç kesme izni almaya çalışan Niğdeli Sefer oğlu Sava bu tüccarlardan biridir[33].

Kereste ticareti Avusturya için o kadar hayati öneme haizdir ki Avusturya’nın gerek Bosna’daki gerekse İstanbul’daki diplomatik temsilcileri adeta Avusturyalı tüccarların iş takipçileri gibi çalışmaktadırlar. Fakat hem Bosna hem de İstanbul’daki Osmanlı hükümet temsilcileri de Bosna ormanlarını koruma konusunda kararlıdırlar. Mesela 1860’da 6 milyon fıçı tahtası üretmek için izin isteyen tüccar Emriboz Virancani’ye daha evvel Bosna’da yaptığı işlerde ormanları tahrip ettiği için ruhsat alamamıştır[34].

Osmanlı Devleti’nin net tavrına rağmen, yasak ve engellemelerin kereste ticaretini önleyemediği görülmektedir. Çünkü Ahmed Cevdet Paşa da Bosna müfettişliği sırasında 1863’de benzer problemlerle karşılaşmıştır. Cevdet Paşa “Avusturyalu ile beynimizde zuhur eden ihtilâfâtdan biri de bu idi ki, hudûd üzerinde bulunan ba‘zı nevâhîde Avusturya tebaası hudûddan içerü girüp mer‘a ve ormanlardan istifâde ederlermiş. Avusturyalu bu te‘âmülü ahid hükmünde tutmak isterdi.” diyerek problemi özetlemiştir. Cevdet Paşa da tıpkı Ömer Lütfî Paşa gibi Avusturyalıların Bosna ormanlarından yararlanmalarına engel olmaya çalışmıştır. Aynen 1852’de olduğu gibi Avusturya Sefareti hemen Bâbıâlî’ye bir nota vererek Cevdet Paşa’yı şikâyet etmiştir. Ancak Sadrazam Âlî Paşa, “Müfettişimizin uhûd-i sarîha dairesindeki icrââtını takdir edecek yerde tekbîh etmek elimizden gelmez” diyerek Avusturya notasını geri çevirmiş, Osmanlı Devleti’nin kendi ormanlarından nasıl istifade edeceğini tartışma konusu yapmamıştır[35].

2.Artin Efendi’nin Bosna Ormanlarına Dair Tespit ve Önerileri

Osmanlı Devleti 1852’den itibaren Bosna orman potansiyelini tam olarak ortaya koyabilmek, mevcut tahribatın boyutlarını anlayabilmek ve orman sınırlarının haritalarının hazırlanabilmesi için bazı memurları bölgeye göndermiştir. Bu görevlilerin bir kısmı asker bir kısmı ise mühendistir. Mesela 1858’de görevlendirilen kişi, zaten bölgede sınır belirleme çalışması yapan asker kökenli Bedri Bey’dir. Bedri Bey’e mevcut görevine ilâve olarak orman teftiş görevi verilmiş, haliyle bu teşebbüslerden bir sonuç elde edilememiştir[36]. 1859’da bölgeye gönderilen Mösyö İstim’in vasfı Meclis-i Maabir üyesi olmasıdır. Ona yardımcı olarak atanan Tosun Bey ise kaymakamdır[37].

Bosna Hersek orman varlığını ortaya çıkarmaya ve korumaya yönelik en ciddi teşebbüs Ahmed Cevdet Paşa’dan gelmiştir. O Bosna müfettişliği sırasında bölgede 5.000 kuruş maaşla çalışan Bedri Bey adlı bir orman memurunun varlığını öğrenmiş, bu parayla Orman Mektebi mezunu bir mühendis ve kâtibin görevlendirilebileceğini düşünerek ilgili memuriyeti lağvettirmiştir. Ardından merkezden bir orman mühendisi istemiştir[38]. Paşa’nın isteği üzerine Orman Mektebi mezunu Artin Efendi[39] 31 Mayıs 1864 tarihli kararname ile Bosna’ya orman memuru olarak atanmıştır[40]. Artin Efendi 4,5 ay Hersek ve 7,5 ay Bosna’da kalarak ayrıntılı bir rapor hazırlamıştır. Bu süre içinde 4 kez seyahate çıkmış ve sahada orman alanlarını incelemiştir[41].

Artin Efendi bölgedeki orman varlığını inceledikten sonra 1865 sonunda 8 sayfalık bir rapor hazırlamıştır. Bu çalışma Bosna’daki orman potansiyelini tespite yönelik en kapsamlı incelemedir. Artin Efendi’nin ilk tespiti Bosna ormanlarından yararlanmak için bölgede yeni yollar yapılmasının gerekliliğidir. Yollar yapılırsa hem ziraat artacak hem de ormanlar verimli şekilde kullanılabilecektir. Böylece devlet önemli bir gelir kaynağına kavuşacaktır[42]. Bölgenin orman potansiyelini tespit etmek üzere 1864’te Bosna’ya gönderilen Artin Efendi, yük başına 15-20 para vergi alındığı takdirde sadece Saray Kazası’nda 40 ilâ 50.000 kuruşluk gelir elde edileceği iddiasındadır. Artin Efendi, teklif ettiği düzenlemenin tüm Bosna Hersek’te uygulanması halinde ise devletin 1.000.000 kuruştan fazla gelir elde edebileceğini ileri sürer. Buna bir de eyalette yapılan bina ve diğer ihtiyaçlar için kesilen ağaçlardan alınacak vergi eklendiğinde, orman gelirleri 1,5 milyon kuruşa ulaşacaktır[43].

Rapora göre, Bosna ormanları iki sınıftır ve Bosna’da 10 milyon kök ağaç vardır. Birinci sınıf ormanlar meşe ağaçlarından oluşmaktadır. Bu ormanlar çoğunlukla Una ve Sava Nehirleri kenarında 6 ilâ 8 saat genişliğinde, 30-35 saat uzunluğundadır[44]. İkinci sınıf ormanlar ise çoğunlukla meşe, gürgen ve çam ağaçlarından ibaret olup, birinci sınıf ormanların bittiği yerden başlayıp Bosna sınırına kadar uzanır. Ormanların yüzölçümü 4 milyon dönümdür. Bunun 2 milyon dönüme yakını harap olmuş ve çalılık halini almıştır[45].

Raporun birinci sınıf ormanlara ait kısmı[46], Avusturyalı tüccarların Bosna ormanlarına verdiği zararın da somut belgesidir. Çünkü birinci sınıf ormanlar neredeyse tamamen Avusturyalı tüccarlar tarafından tahrip edilmiş durumdadır. Büyük ağaçların ancak % 1’i işe yarar durumdadır. Avusturyalılar işlerine yarayan ağaçları kesip almış, hastalıklı ve nakliyede kendilerine güçlük çıkaran ağaçları kesip öylece bırakmışlardır. Yerli halk da aynı şekilde kendi ihtiyacı olan ağacı kesmiş, işe yaramayan ağaçları orman zemininde çürümeye terk etmiştir. Ağaç enkazları fidanların büyümesine engel olmuş, bu yüzden ormanlar kendilerini yenileyememiştir. Bu bölgelerin iyileştirmeye ihtiyacı vardır. Bunun için ormanların derinliklerinde gölgede kalmış fidanların büyümesine engel olan ağaçlar yaz mevsimlerinde temizlenmelidir.

Tersâne ve Tophâne-i Amire için tedarik edilecek kerestenin buralardan nakli maliyet yüksek olacağı için uygun değildir.

Yerli halkın inşa ettiği kulübe, ev, ahır, ambar, çit gibi binalar fıçı tahtası olarak kullanılabilecek ağaçlardan yapılmaktadır. Dolayısıyla bu ormanların şimdilik devlete bir faydası yoktur. Bu yüzden dallı budaklı ağaçların ev yapımı için daha uygun ve dayanıklı olduğu halka anlatılmalı, halkın bu ağaçları kullanması sağlanmalıdır.

Birinci sınıf harap ormanlarda fıçı tahtası olabilecek ağaçlar 6, direk, tahta, kül ve potas yapımına uygun olanlar ise 60 sene sonra kesilmelidir. Fıçı tahtası üretimi için kesilecek ağaçlardan elde edilecek gelirlerle yollar yapılıp, ikinci sınıf ormanlara ulaşılarak oralar da değerlendirilmelidir. Böylece devlet tarafından yapılacak köprü ve kışla gibi binaların yapımı için gerekli kereste de rahatlıkla elde edilebilecektir. 60 senenin sonunda ağaç kesilmeye başlandığında şimdi 20-30 yaşında olan fidanlar, o zaman 80-90 yaşında olacağından ormanlardan maksimum fayda sağlanmış olacaktır.

Bosna’daki her 100 ağaçtan biri meşe ağacıdır ki bu da 100 bin kök meşe ağacı demektir. Her meşe ağacından 300 fıçı tahtası çıkmaktadır. Bosna’daki ormanların toplam kapasitesi 100.000x300=30 milyon adet fıçı tahtasıdır. Kalan 9.900.000 budaklı ve çürümüş ağaç; potas, direk ve diğer orman ürünleri için elverişlidir. Bunların dörtte üçü meşe, dörtte biri ise çam ve gürgendir. Son gruptaki ağaçların yarısı direk, yarısı ise adi tahta üretimi için elverişlidir. Kalan yarısından ise potas elde edilmek istenirse her ağaçtan 8 ilâ 10’ar kıyye olmak üzere, 4.950.000 ağaçtan toplam 44.000.000 kıyyeden fazla potas elde edilebilecektir. Ormanların 60 yılda gençleştirileceği planı kabul edildiği takdirde, gençleştirme maksadıyla her yıl kesilecek ağaçlardan yılda ortalama 700.000 kıyyeden fazla potas, 800.000’den ziyade direk ve adi tahta üretilebileceği ortaya çıkar.

Fıçı tahtalarının bin adedi 120 kuruştur. Direk ve adi tahtanın her biri 5’er kuruş, potasın (kalya taşı) her yüz kıyyesi 30 kuruşa alıcı bulabilmektedir. Bu sayede 60 yıl içinde bu ormanlardan 41.550.000 kuruş gelir elde edilebilecektir. 60 yıl sonra şimdi çalılık olan yerler yeniden ormana dönüşmüş olacak, hem de gelirler 8-9 katına kadar çıkacaktır.

İkinci sınıf ormanlar ziyadesiyle çam ve meşedir. Çamdan tahta, direk, katran, potas, reçine; meşeden ise fıçı tahtası üretilmelidir. Ancak ikinci sınıf ormanların bulunduğu mevkiler nakliyeye izin vermediğinden öylece kalmışlardır. Herhangi bir ıslah çalışması da olmadığından yaşlı ve genç ağaçlar yan yana büyümektedirler. Bu yüzden bu ormanlar orman fennine uygun olarak ıslah edilmeli ve orman memurları tarafından korunmalıdır. Özellikle Drin Nehri kıyısında çam ve gürgen ağaçları, Bosna Nehri kıyısında ise çamlık ve meşelik ormanlar vardır. Bu kesimde yer alan ormanlar çok az bir masrafla değerlendirilebilirler. Masraf ise yol yapımı ve nehirlerin nakliyeye uygun hale getirilmesi için gereklidir. Yol yapımının çok masraflı olduğu ileri sürülecek olursa, bu masraf ormanlardan elde edilecek gelirle karşılanabilecek düzeydedir. Zira nakliyesi masrafsız yapılabilecek yüz bin çam ağacı her yıl kesilebilecek seviyededir ve bu ticaretten yılda bir milyon kuruş kazanılabilir. Yol yapımı Bosna için elzem bir konudur. Çünkü Bosna’da kaza, kasaba ve köyler birbirlerinden oldukça uzaktır. Yerleşim yerlerindeki ev sayısı 10 ilâ 150, 150 ilâ 300 arasında değişmektedir. Evler dağınık olup, en yakını yarım saat (2 km), uzağı 2 saat (8 km) arasında değişmektedir. Devlet o tarihe kadar sadece odun kesip çevre kasabalarda satan kişilerden vergi almaktadır[47].

Artin Efendi çalışmalarını tamamladıktan sonra 10 maddelik bir çalışma planı hazırlamıştır. Bu çalışma ile ormanların kullanımına hukukî bir statü kazandırma ve orman memurlarının yetkilerinin artırılmasını hedeflemiştir. Bunlar[48]:

1-Ormanların kullanımına dair nizâmnâmenin birer nüshası eyaletteki kaza ve kaymakamlıkların tamamına gönderilmeli, nizâmnâme doğrultusunda taliplilerine ihale edilmeli, ormanların ihale sürecine yerel idareden ve eşraftan kimse müdahale edememeli, tüm sorumluluk orman memuruna ait olmalıdır.

2- Orman memuru vilayetteki bütün ormanlarla ilgili herhangi bir talep durumunda gerekli keşfi yaptıktan sonra[49], orman nizâmnâmesine göre kontrat ve şartnâmeyi hazırlayarak valiye sunmalıdır. Vali orman memurunun da bulunduğu bir toplantıda ihaleyi sonuçlandırmalıdır. İhaleyi kazanan kişiye verilecek kontrat valinin mührüyle mühürlenip tasdik edildikten sonra birer nüshası orman memuru ve ihaleyi kazanana verilmelidir. İhalenin valilik tarafından tasdik edilmesinden önce Bâbıâlî’ye sorulması gereken durumlar olur ise mesele İstanbul’a telgraf ile sorulmalı ve süreç en fazla iki hafta içinde sonuçlandırılmalıdır. Bu iki hafta içinde İstanbul’dan olumlu veya olumsuz bir cevap gelmemesi durumunda, sözleşmenin İstanbul tarafından kabul edildiği varsayılarak, sözleşme valilik tarafından onaylanarak ihale sahibine verilmelidir.

3-Bölgedeki ağaç çeşitliliği fıçı tahtasından reçineye kadar çok geniş yelpazede üretim yapmaya elverişlidir. Özellikle mesken yapımı hariç, yatırım gerektiren üretimi yerli halkın yapması beklenemez. Bu yüzden ormanların yerli ve yabancılara ihalesinde bir mahsur olmamalı, ihale konusunda Bosna Valiliği yetkili kılınmalıdır.

4-Çeşitli sebeplerle harap olan ormanların ıslahı için valilik, kaymakamlık ve müdürlükler birlikte çalışmalıdır.

5-Devlete ait ormanlardan yakacak olarak kullanılmak amacıyla kesilen odunun bir at yükünden yerine göre 20 ilâ 40 para, bir araba yükünden ise 100 paradan 5 kuruşa kadar vergi alınmalıdır. Ancak ev veya müştemilat yapmak amacıyla kesilen ağaçlardan şimdilik herhangi bir ücret talep edilmemelidir. Vilayette kereste fabrikası (orman fabrikaları) yapılıp yapılmamasına orman memuru karar vermelidir.

6-Vilayet ormanlarından, orman memurunun izniyle kesilip, gerek ülke dâhiline gerekse ülke haricine nakledilecek her türlü orman ürününden gümrük resmi alınmamalıdır.

7-Orman gelirlerinin üçte biri ormanların ıslahına dair yapılacak her türlü masraf için ayrılmalıdır. Bu maksatla orman gelirlerinin üçte biri vilayet sandığında toplanmalıdır. Vilayet orman memurunun sahada yapacağı tüm masraf da bu sandıktan karşılanmalıdır.

8-Ormanlara yapılacak yollara vilayet nafia komisyonu mühendisleri karar vermelidir. Orman memuru bu komisyona dâhil edilmeli, yapılacak yollar ve köprüler hakkında orman memurunun da fikri alınmalıdır.

9-Drin Nehri kıyısındaki ormanlarla ilgilenmek üzere, 3.000 kuruş maaşla vilayet orman memuruna yardımcı bir orman memuru, aylık 1.500’er kuruş maaşla bir kâtip ve mukayyid görevlendirilerek vilayette bir orman müdürlüğü (kalemi) kurulmalıdır.

10- Bosna orman memuru bölgeye geldiği 1 yıl 2 ayda, yıllık 36.000 kuruş maaşını (aylık 3.000 kuruş) ve 20.000 kuruşluk harcırahını harcamış, ancak yeterli olmamıştır. Bu sebepten orman memurunun maaşına 2.000 kuruş zam yapılmalıdır.

Artin Efendi’nin hazırladığı düzenlemenin olmazsa olmazı yukarıda da belirtildiği gibi Vilâyet Orman Müdürlüğü’nün kurulmasıdır. Bu maksatla ayrıntılı bir rapor daha hazırlayarak, aklından geçen müdürlüğün görevleri ve devlete maliyetini Bâbıâlî’ye sunmuştur. Ona göre orman memurlarının görevleri aşağıdaki gibi olmalıdır[50]:

1-Vilâyet Orman Müdürü, Orman Mektebi mezunu olmalı ve 7.000 kuruş maaş verilmelidir. Müdür Vilâyet Meclis-i Nafia üyesi olmalıdır.

2-Orman Müdürlüğünde 2 kâtip ve 1 mukayyid bulunmalı, müdür bu dairenin reisi olmalıdır.

3-3.000 kuruş maaşla orman mektebi mezunu 2 orman mühendisi bölgeye tayin edilmeli, bu memurların biri Bosna’nın doğusuna biri batısına gönderilmeli, kuzey tarafı ise geçici olmak kaydıyla orman müdürünün uhdesinde olmalıdır.

4-Müdür senede 3 ay orman teftişine çıkmalıdır. Müdüre seyahat için 150-200 kuruş arasında harcırah verilmelidir.

5-Orman memurlarının halk nazarında itibarlı olabilmesi için ikinci rütbeye sahip olmaları veya rütbelerinin yükseltilmesi gereklidir.

6-Orman nizâmnâmesi vilâyetin her yerinde ilân olduktan sonra uygulanması tamamen orman memurlarına ait olmalıdır.

7-Ormanlardan ağaç kesimi orman memurları gözetiminde olmalı, muhafazası da orman memurları tarafından sağlanmalıdır. Bu konudaki tasarruf orman memurlarında olmalıdır.

ilâyet Orman Müdürlüğü’nün devlete yıllık maliyeti aşağıdaki gibi olacaktır:

Orman müdürünün aylık 7.000 kuruştan yıllık maaşı:12x7.000=84.000 kuruş

Orman teftişleri için yevmiye 150 ilâ 200 kuruş arasında orman müdürüne verilecek harcırah 18.000 kuruş

2 orman memuru aylık 3.000’er kuruştan yıllık maaşı=12x6.000=72.000 kuruş

2 kâtibin 500’er kuruştan yıllık maaşı=12x100=12.000 kuruş

1 mukayyidin yıllık maaşı: 12x300=3.600 kuruş

Aylık 100-150’şer kuruş arasında memurların teftiş ücretleri=15.000 kuruş

Toplam:204.600 kuruş.

Artin Efendi hukukî düzenlemelerin yanında fiili pazarlama çalışmaları da yapmıştır[51]:

1-Banaluka Sancağı İzniçe ve Zepçe Kazaları bir senelik küçük çam kesme ruhsat bedeli: 34.775 kuruş.

2-Her 1.000 adedi 120 kuruştan Corci Yusufoviç adlı tüccara verilen 2 sene süreli 2.000.000 adet fıçı tahtası üretimi ruhsat bedeli: 240.000 kuruş.

3-Corci Yusufoviç’in eskiden her 1.000 adedini 35 kuruş üzerinden aldığı ihalenin feshiyle, her 1.000 adedi 100 kuruştan 500.000 adet fıçı tahtası üretimi izni verilmesi: 50.000 kuruş. Corci Yusufoviç 2 yıl içinde 600.000 fıçı tahtasının üretimini gerçekleştirmiş, kalan kısmının ise feshini kabul etmiştir.

4- Corci Yusufoviç’in eskiden her 1.000 adedini 35 kuruş üzerinden aldığı ihalenin feshiyle, her 1.000 adedi 105 kuruştan 300.000 adet fıçı tahtası üretimi izni verilmesi: 31.500 kuruş.

5-Sava nehri kıyılarından kesilerek satılan odun bedeli:3.282 kuruş.

6-Saray Kazası’na su vasıtasıyla nakledilen yakacak odunlardan elde edilen bedel:361.057 kuruş 30 para.

Artin Efendi’nin önerileri merkezde değerlendirilmiş ve değişikliklerin yapılması için Fransa’dan orman mühendisleri getirtilmesine karar verilmiştir[52]. Kararlar Artin Efendi’ye Mart 1866 sonuna doğru bildirilmiştir[53]. Nihayet ormanların ekonomik değerini tespit için Fransa’dan Mayıs 1866’da Bricogne, Godcaux, Simon ve Chervau adlı dört mühendis getirtilmiştir. Fransız mühendislerin gelmesiyle beraber 4 ayrı komisyon oluşturulmuş ve Bosna, Karaman, Kazdağı ve Tırhala’ya gönderilmiştir. Bosna teftiş bölgesi, İşkodra, Yanya ve Prizrenle birlikte 2. teftiş bölgesinde bulunuyordu[54]. Artin Efendi hocası Louis Tassy’nin mahiyetinde yine Bosna’da kalmıştır[55]. Bununla beraber Meclis-i Maabir İkinci Reisi Mösyö Tassy’nin de Bosna’ya gönderilmesi devletin Bosna ormanlarına verdiği değeri göstermesi bakımından anlamlıdır. Tassy-Artin misyonu Eylül 1866’da göreve başlamıştır[56]. Tassy ve Artin’in çalışmaları komisyonların faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli kaynağın teminine de yardımcı olmuştur. Bu amaçla Mühendis Simon tarafından işaretlenmiş 52.000 meşe ağacı, 5 milyon fıçı tahtası imali için ihale edilmiştir[57].

3. Mirî Orman Kesim Şartnâmesinin Hazırlanması

Bölgedeki orman kaynaklarını değerlendirmeye yönelik girişimlerin hemen hemen tamamı yabancı, özellikle de Avusturyalı ve Fransız müteşebbisler tarafından gerçekleştirilmiştir[58]. Yabancı yatırımcılar bu ticaretten oldukça kazançlı çıkmışlardır. Çünkü 2 ilâ 2,5 Macar altını değerindeki meşe ağaçlarını 8 ilâ 30 kuruş arasında değişen oranlarda bedel ile satın alınmıştır. Üstelik üreticiler bu esnada ormanları tahrip etmekten de kaçınmamışlardır. Bu şekilde yaklaşık iki milyon dönüme yakın alan tahrip edilmiştir[59].

Tahribatın önüne geçmek için yapılan çalışmaların en önemlisi “İltizâm bâ-taahhüd veya bir imtiyâz hasebiyle mirî ormanlardan ağaç kat‘ına me’zûn olanların muâmelâtı hakkında şartnâme” başlığı altında, 1865 tarihli 39 maddelik bir nizâmnâmenin hazırlanması olmuştur. Bu düzenleme ile ormanlardan yararlanma şartları kesin kurallara bağlanmıştır. Orman kesim şartnâmesinde dikkati çeken hususları aşağıdaki şeklinde özetlemek mümkündür[60]:

1-Bundan böyle Bosna’da ağaç kesim ihalesi yapılırken evvela kesim yapılacak alanın sınırları, ağacın türü ve miktarı kesin olarak belirlenecek.

2-İhalede belirtilen ücretin ödeme tarihleri kesinleştirilecek, mültezim devlete bir ödeme planı sunacak ve buna uyması kesin kurallara bağlanacak, ödemenin gecikmesi durumda gecikme faizi ve ödemede sağlanacak esneklikler mukavelenâmede yer alacak.

3- Elde edilen üründen alınacak vergiler mukavelede ayrıntılı olarak yer alacak, mukavelede belirtilen hususlar haricinde, mültezimden az veya çok herhangi bir para talep edilmeyecek.

4-Ağaç kesimleri orman muhafaza memurları nezaretinde gerçekleştirilecek. Ağaç kesimi sırasında fidanların zarar görmemesine azami dikkat edilecek. Kesim yapılan bölgenin içinde de arazinin çıplak kalmaması için her ağaç kesilmeyecek, orman memurları tarafından seçilip işaretlenen ağaçlara dokunulmayacak.

5-Ağaçların işleneceği hızar fabrikaları, işçilerin kulübeleri ve istif alanları ormanlık alana zarar vermeyecek yerlere, orman memurları tarafından tespit edilen alanlara kurulacak.

Zedelenen ağaçlar ve ağaç taşıma işlerinde kullanılacak hayvanların çevreye vereceği zararın telafisine dair de birçok hüküm barındıran nizâmnâmenin ruhu, ormanlık alana zarar vermeden ormanların gençleşmesini sağlamaktır.

Ağaç kesim şartnâmesi ilk olarak Hoca Haçador’la 1865’de yapılan mukavelede uygulanmıştır. Bosna Valisi Osman Paşa[61] ile İstanbullu Kerestecioğlu Hoca Haçador arasında yapılan 16 maddelik mukavelede, tarafların yükümlülükleri, anlaşmazlıkları nasıl çözecekleri, en önemlisi nerelerden, ne tür, ne kadar müddetle ağaç kesileceği gibi her ayrıntı yazılıdır. Mukavelenin bir diğer özelliği de daha evvel 1.000 adedi 70 kuruşu ihale edilen fıçı tahtasının 120 kuruşa ihale edilmesi olmuştur. Bu mukavele ile 120 kuruştan 2.000.000 fıçı tahtasının ihalesi yapılmış, böylece 240.000 kuruşluk bir gelir sağlanmış, önceki ihalelere kıyasla devlet 100.000 kuruş net kâr elde etmiştir[62]. Mukavelenâmenin en dikkat çekici özelliği ihalenin Bosna ormanlarını koruyucu kesin hükümler de içermesidir. Merkeze örnek bir çalışma olarak sunulan mukavele şu maddeleri içermekteydi[63]:

1-Haçador, Sava ve Una Nehirleri kıyılarında yer alan miri ormanlardan 1Nisan 1865 ile 1 Nisan 1866 tarihleri arasında 2.000.000 adet fıçı tahtası üretme ve yurt dışına ihraç etme hakkına sahiptir.

2-Mültezim her 1.000 adet fıçı tahtası için 120 kuruş bedeli, mukavelenin 15. maddesinde yazdığı gibi Bosna Eyaleti dâhilinde kâin mirî sandıklarına teslim etmeyi taahhüt eder.

3-Mukavelenin kabul edildiği günü takip eden üç ay içinde, mültezim tarafından kefalet akçesi adıyla 20.000 ve ilk taksit olarak 20.000 kuruş devlete ödenecektir. Kefalet akçesi, ilk taksitten sonra ödenecek her taksitten 1/10 oranında düşülecektir.

4-Mültezim kendisi için belirlenen sınırlar dâhilinde, mevcut kanunlar ve gelecekte çıkarılacak kanunlar çerçevesinde üretim yapacaktır. Herhangi bir anlaşmazlık çıktığında mevcut kanunlar geçerli olacaktır. Herhangi bir ceza vukuunda ücreti kefalet akçesinden düşülecektir.

5-Mültezimin fıçı tahtası üretimi sonrasında kalan dal ve ağaçları alma hakkı yoktur. Ancak işçiler kendi ihtiyaçları için kalan malzemeden yararlanabilecektir. Bu haktan nakliye ücreti kendilerine ait olmak üzere orman memurları da yararlanacaktır.

6-Mültezim ağaç keseceği bölgelere yol yapma hakkına sahiptir. Bu maksatla kullanacağı odun ve taşı orman memurlarının göstereceği yerlerden ücretsiz olarak temin edebilecektir. Mültezim yol yapmak için devletten para talep etmeyecek, işi bittikten sonra bu yolların tamirini de yaparak devlete teslim edecektir.

7-Mültezim kesim yapacağı bölgeleri bir ay önceden orman memurlarına bildirecek, orman memurları ruhsat vermeden kesim yapmayacaktır. Aksi halde kendisinden tazminat talep edilecektir.

8-Üretimi yapılan fıçı tahtaları hemen iskelelere gönderilecek, imal bölgesinde kalan tahtalar ise istif yapılacaktır.

9-Sava ve Una nehirleri kenarında devlete ait araziler istif mahalli veya iskele olarak kullanılabilecektir. Bu durumda üreticiden iskele resmî vs. gibi adlar altında bir şey talep edilmeyecektir.

10-Su kenarına getirilen fıçı tahtaları orman memurları ve mültezim veya vekilleri tarafından ölçüldükten sonra orman memuru tarafından mültezime bir ruhsatnâme verilecek. Kereste ancak bu işlemden sonra başka yerlere nakledilecek. Aksi durumda mültezim mesul olacak ve iki kat tazminat ödeyecektir.

11-Mültezim çalışanların barınacağı kulübeleri orman memurlarının uygun bulduğu yerlere inşa edecektir. Bu kulübelerde orman memurlarının ikameti için kapısı kilitli birer oda bulunacaktır.

12-Ağaç kesilirken mümkün mertebe fidanlara zarar verilmeyecek. Kesim yapılırken özellikle bu hususa çok dikkat edilecektir.

13- Mültezim yerli veya yabancı gerektiği kadar amele istihdam edebilecektir. Bu yüzden herhangi bir vergi alınmayacaktır. Ancak işçilerin hal ve hareketinden mültezim sorumlu olacaktır.

14-Mültezim mukavele süresince ihalesini aldığı üretimi gerçekleştiremezse, mukavelenin bitiminden 61 gün önce haber vermek kaydıyla süresini bir yıl daha uzatılabilir. Bu olduğu takdirde mültezimden ilâveten 10.000 kuruş daha kefalet akçesi ve orman kalemi harcı adıyla 3.000 kuruş resm-i kalem alınacaktır.

15- Mültezim anlaşma onaylandıktan sonraki üç ay içinde 20.000 kuruşluk ilk taksiti, üç ay sonra 20.000 kuruşluk ikinci taksiti, daha sonra ise her ay 20.000 kuruşu devlete ödemekle mükelleftir. Taksit veya taksitler vaktinde ödenmezse ilk bir ay faiz işletilmeyecek, bir aydan daha fazla gecikme olursa faiz tahakkuk edilecektir.

16-Mukavelenâme tarihinden itibaren üç ay zarfında mültezim tarafından kefalet akçesi ve ilk taksit ödenmediği takdirde veya taksitlerin zamanında ödenmemesi durumunda mukavele geçersiz sayılacak, kefalet akçesinin bir kısmı veya tamamı alıkonacaktır.

4. Bosna Meclis-i Umûmîsi’nin Çalışması

Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda idarî olarak bir dizi yenilik yaptı. Bu yeniliklerin en önemlilerinden biri 1864’te uygulamaya konulan Vilâyet düzenlemesidir. Vilâyet Nizamnâmesi 1865’te Bosna’da da uygulamaya başlandı. Ardından nizamnâmenin bir gereği olarak Bosna’da da bir “Meclis-i Umûmî-i Vilâyet” kuruldu. Meclis-i Umûmî-i Vilâyet, vilâyet merkezinde 40 gün süreyle toplanmak ve vilâyette bulunan yolların yapım ve bakımı, ziraat ve ticaret işlerinin geliştirilmesi, vergi tahsilatına dair halktan gelen istekleri görüşüp alınan kararları merkeze iletmekle yükümlüydü. Bosna Meclis-i Umûmî-i Vilâyeti ilk toplantısını 29 Şaban 1283/6 Ocak 1867’de, ikinci toplantısını ise 27 Şaban 1285/13 Aralık 1268’de yapmıştır. Her iki toplantıda da eyaleti ilgilendiren her konu ayrıntılı olarak raporlaştırılarak merkeze sunulmuştur. Merkezden halledilmesi istenen hususların içinde ormanlarla ilgili problemler de vardı[64].

1283/1867 toplantısında Visoka Kaza halkı, bölgelerindeki ormanların çevredeki demir madeni yüzünden harap olduğunu ve bu yüzden ormanların korunmasını istemişlerdir. Buna karşı valilik vilayetteki tüm ormanların Vilâyet İdâre Meclisi kararı gereğince koruma altına alındığı ve korumanın devam edeceğini Visokalılara bildirilmiştir. Gerek şikâyet gerekse çözüm değerlendirildiğinde, ormanların korunmasına dair halkta bir duyarlılık oluştuğu, buna binaen vilâyet idarecilerinin de bu konuda hassas oldukları anlaşılmaktadır[65].

Bihke Sancak temsilcilerinin şikâyeti ise Avusturyalıların kaçak yoldan yaptıkları ağaç kesimiyle ilgilidir. Bihkeliler Avusturyalıların sancak dâhilindeki koru ve baltalık ormanlardan kaçak ağaç kesimi yaptıklarını belirterek, devletten kaçak ağaç kesim işini engellemesini istemişlerdir. Kendilerine verilen cevapta, devletin kaçak ağaç kesimini önlemeye kararlı olduğunu vurgulanmış, bu maksatla bölgeye yeni karakollar yapılacağını açıklanmıştır[66].

Ormanlarla ilgili talepler 1285/1868 toplantısında da artarak devam etmiştir. 1868’deki şikâyetlerin bir kısmı Artin Efendi sonrası Bosna ormanlarının kontrol edilmesiyle ortaya çıkan problemlerdir. Halkın ormanlardan istediği gibi ağaç kesememesi rahatsızlığa yol açmıştır. Mesela Bihke halkı büyük ağaçların bulunduğu ormanların devlet kontrolüne geçmesine bir diyecekleri olmadığını, ancak küçük koru ve baltalık ormanlardan istedikleri zaman istifade etmek istediklerini belirtmişlerdir. Hükümet ise önceki uygulamalarından taviz vermemiş, tam da Artin Efendi’nin istediği gibi, ormanların tüm kullanım hakkının devlete ait olduğu ve orman memurlarının onayı alınmaksızın halka bu hakkın verilemeyeceği taraflara iletilmiştir[67]. Benzer bir istek de Banaluka’dan gelmiştir. Banaluka temsilcileri, Artin Efendi’nin bölgedeki ormanları incelerken yanında Banaluka meclis azasından biri ya da bir bilirkişi olmadığından tüm ormanlardan yararlanmayı yasakladığından şikâyetçi olmuşlardır. Banalukalılar bu uygulama yüzünden orman ürünleri ile ilgili hiçbir ihtiyaçlarını gideremediklerini, bu yüzden mağdur durumda olduklarını ve bir an önce yeni bir düzenleme yapılarak en azından temel ihtiyaçlarını gidermek için bir komisyon kurularak halkın kullanımına açılacak ormanların mevkiinin tespiti ve bu bölgelerden yararlanma hakkı verilmesini talep etmişlerdir. Hükümet ise sıkıntının farkında olduğunu, halkın günlük ihtiyaçlarını gidermek maksadıyla yeni bir düzenleme yapılacağını taraflara bildirmiştir[68]. Beklenen düzenleme 1870 Orman Nizamnâmesi ile yapılmış ve şikâyete konu olan sıkıntı nizamnâmenin 5. maddesi ile aşılmaya çalışılmıştır.

Kereste ticaretinden alınan vergi de her zaman rahatsızlık konusu olmuştur. Bunu Travniklilerin şikâyetinden de anlamak mümkündür. Travnik temsilcileri eyaletin diğer kazalarında kaldırıldığını iddia ettikleri kereste vergisinin kendi kazalarında da kaldırılmasını istemişlerdir. Ancak istek kabul edilmemiştir[69].

Meclis-i Umûmî-i Vilâyet’teki istek ve şikâyetler değerlendirildiğinde Bosna ormanlarını korumanın hiç te kolay olmadığı ortaya çıkar. Zira halk ormanları istediği gibi kullanmada ısrarlıdır. Hem halkın hem de kereste ticareti ile ilgilenenlerin yanaşmadığı bir başka husus ise vergi meselesidir. Bölge halkı “ister keser ister satarım” mantığı ile ormanları kendi malı olarak görüyor, vergi vermeyi kabul etmiyordu. Bu sıkıntıya bir de Avusturyalıların tasallutu eklenince ormanları korumanın ne kadar zor olduğu anlaşılacaktır.

5. Orman Nizâmnâmesi ve Uygulanması

Ormanların kesim ve işletiminin ülke çapında problem teşkil etmesi sebebiyle Osmanlı Devleti 11 Şevval 1286/14 Ocak 1870 tarihinde 52 maddelik “Orman Nizâmnâmesi” ve yine aynı tarihte 17 maddelik “Tersâne ve Tophâne-i Âmire İdarelerine Muktezi Kerastenin Tedarik ve İ‘tâsı Hakkında” adlı iki nizâmnâmeyi uygulamaya koymuştur. Bu şekilde hem tüm ülke çapında orman yağmasının önüne geçilmeye hem de ormanlardan verimli faydalanılmaya çalışılmıştır[70]. Nizâmnâmeler ile ülke çapındaki tüm ormanların işletim ve korunması kesin kurallara bağlanmıştır. Fakat XIX. yüzyılda devletin Bosna’da uygulamaya çalıştığı her reform gibi Orman Nizâmnâmesi’nin uygulanması da probleme yol açmıştır. Fakat bu kez probleme Bosnalıların reform karşıtlığı değil, bizzat devletin nizâmnâmeyi yanlış uygulaması sebep olmuştur. Orman Nizâmnâmesi’nin ardından Bosna’daki bütün ormanlara devlet tarafından el konulmuş, bu durum kendi ihtiyaçları için ormanlardan yararlanan halk arasında tepkiye yol açmıştır. Bu maksatla halkın tasarrufunda bulunan baltalık ve korulukların tespiti için evvela her sancakta orman ve arazi memurları, 2’si Müslüman, 2’si Gayrimüslimlerden seçilen birer komisyon oluşturulmuştur. Komisyon elinde tapu senedi bulunmayan kişilerin kullandığı baltalık ve koruları tespit ederek, iddiasını ispat eden kişilere tapu senedi vermek suretiyle ormanlık arazilerini iade etmiştir[71].

Halkın veya oduncu esnafından vergi toplanamamasının sebebi Orman Nizâmnâmesi’nin 5. Maddesiydi[72]. Bu maddeye göre, köylüler ev, ambar ve ağıl gibi bina yapmak, binaları tamir veya yeniden inşa etmek, araba ve ziraat aletleri imal etmek, evlerinde yakacakları odun ve kömür yapmak için gerekli olan ağaçları mîrî ormanlardan herhangi bir bedel ödemeden kesebileceklerdi. Ancak ticaret için kesilecek ağaçlar bu uygulamadan muaftı ve bedelleri devlete verilecekti. Aslında 5. maddenin buraya kadarki bölümünde Bosna için bir sıkıntı yoktu. Fakat bundan sonra yer alan “Her karyenin mensûb olduğu bazar yerine âhâlinin kendü araba ve hayvanlarıyla nakl ve fürûht itdikleri hatab ve kömür bu hükümden müstesnadır ve bunlar hakkında ceryân idecek mu‘âmelât-ı ta‘limât mahsûsesinde beyân kılınacaktır.” İfadeleri[73], Bosna’da vergisiz orman ticaretine ve orman talanına zemin hazırlamıştır. Gerek köylüler gerekse köyünden kestiği odunu kasaba merkezlerinde satan oduncu esnafı yaptığı faaliyetin hukukî zeminini daima 5. maddedin son fıkrasına dayandırmıştır. Zira Bosnalı köylüler veya oduncu esnafı yaptıkları ticareti hep kendi aralarında yaptıkları bir alışveriş olarak değerlendirmişlerdir. Oduncu esnafının kanunî boşlukları suiistimali sadece Bosna Hersek’te yaşanmamış, ülkenin her tarafında benzer sıkıntılar yaşanmıştır[74]. Bunun üzerine devlet, 27 Safer 1288/18 Mayıs 1871’de 13 maddelik bir “Orman Nizâmnâmesi’nin 5. Maddesi Hükmünce Ahâlî-i Kurraya Meccânen Virilmesi Lâzımgelen Keraste ve Hatab ve Kömürün Sûret-i İ‘tâsı Hakkında Ta‘limât” adlı bir talimatla suiistimallerin önüne geçmeye çalışmıştır[75]. Talimatla köylülere verilen ormanlardan ücretsiz yararlanmaları önceden başvurma, kesimin orman korucuları nezaretinde yapılması gibi bazı kısıtlamalara bağlanmışsa da suiistimallerin önüne geçmek mümkün olmamıştır.

Bosna’daki ormanlardan yararlanmaya dair problemler ilerleyen yıllarda da devam etmiştir. Halk yanı başlarında sahipsiz duran ağaçları kestikleri için vergi vermeyi bir türlü içine sindirememiş, sürekli merkezden bu verginin affını istemiştir. Bu yüzden orman gelirleri diğer vergilerle kıyaslandığında daima düşük kalmıştır. Ormanlardan en fazla gelirin elde edildiği 1872-73 senesinde orman gelirlerinin genel gelirler içindeki payı ancak % 7,5’a ulaşmıştır[76]. Bu yüzden 1878 öncesi sonrasını kıyaslayan günümüz araştırmacıları Osmanlı dönemi Bosna ormanları için “el değmemiş” ifadelerini kullanmakta bir mahzur görmemişlerdir[77].

Sonuç

Osmanlı Devleti Tanzimât’ın ilânıyla birlikte hemen hemen her alanda çok ciddi reformlar yapmıştır. Ülkenin idarî, adlî, askerî ve iktisadî yapısında birçok değişikliğe gidilmiştir. Ancak gerek Bosna Hersek’in sosyal yapısı gerekse Sırbistan ve Karadağ gibi devlet hâkimiyetini kabul etmek istemeyen bölgelerle komşu olması sebebiyle, Tanzimât 1851’e kadar Bosna’da uygulanamamıştır. Tanzimât’ın uygulanmaya başlamasıyla birlikte, Bosna ormanlarına yeni bir düzen verme gereği ortaya çıkmıştır. Böylece hem orman potansiyeli ortaya çıkarılacak hem de orman tahribatının önüne geçilecekti. Yapılan incelemeler sonucu, o tarihe kadar ormanlardan en küçük bir fayda elde edilemediği gibi, özellikle Avusturyalı tüccarlar tarafından yağmalandığı anlaşılmıştır. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti Bosna Hersek’ten ağaç kesimini derhal yasaklamıştır. Fakat bu yasak, o tarihe kadar vergi dahi vermeden, sadece kişisel ikili anlaşmalarla bölgeden ağaç kesen tüccarların sert tepkisiyle karşılaşmıştır. Bu durum Avusturya ve Osmanlı Devleti’ni 1850’lerden 1870 Orman Nizamnâmesi yayınlanana kadar devam edecek bir çekişmeye itmiştir. Avusturyalı tüccarlar Osmanlı makamlarına zarara uğradıklarını içeren ve zararlarının karşılanmasını talep eden onlarca dilekçe sunmuşlardır. Bir taraftan zarara uğradıklarını iddia eden bu tüccarlar aynı zamanda yeni ağaç kesim izinleri almak için de her yolu denemişlerdir. Avusturyalı tüccarların 1850’lerden beri zarara uğradıklarını iddia etmelerine rağmen ısrarla Bosna ormanlarından yararlanma taleplerinin arkasında, Artin Efendi’nin raporlarında görüldüğü gibi, bu ağaçları değerlerinin çok çok altında satın almalarıdır. Dolayısıyla Bosna’dan ağaç kesme izni alabilmek bir Avusturyalı tüccar için zenginliğe açılan kapı demekti. Tüm ısrarlara, Avusturya tehdit ve notalarına rağmen Osmanlı Devleti kararından vazgeçmemiş ve en azından devlete ait ormanlardan ağaç kesimini yasaklayan kararının ardında durmuştur.

1850-1878 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin durumunu üç evrede incelemek mümkündür. Birinci evre 1850-1864 yılları arasını kapsar. Bu dönemde ormanlardaki tahribatın farkına varılmış, bunun önüne geçilmeye çalışılmış, fakat planlı bir çalışma yapılmadığından istenen sonuç elde edilememiştir. İkinci dönem Artin Efendi’nin bölgeye orman memuru atandığı 1864 yılı ile Orman Nizamnâmesi’nin yayınlandığı 1870 yılları arasındaki süredir. Bu sürede önce Bosna’daki orman potansiyeli detaylı olarak ortaya konulmuş, ormanları koruma, gençleştirme ve zarar vermeden nasıl istifade edileceğine ilişkin çalışmalar yapılmıştır. Yapılanlar sadece teoride kalmamış Hoca Haçador örneğinde olduğu gibi pratik olarak da uygulanmıştır. Son aşama ise 1870’de Orman Nizamnâmesi ile başlayıp 1878 Avusturya işgali ile sona eren dönemdir. Bu dönemde devletin tamamında uygulanan bir kanun yürürlükte olduğundan Bosna ormanlarından nasıl yararlanılacağı veya ne şekilde korunacağına dair bir sıkıntı meydana gelmemiştir. Son dönemdeki temel sıkıntı devlete ait ormanlardan yerli halkın ne şekilde istifade edeceğinin anlaşılamamasından kaynaklanmış, buna dair problemeler de 18 Mayıs 1871’de yayınlanan 13 maddelik bir yönetmelikle çözüme kavuşturulmuştur. Ne var ki önce 1875’te patlak veren Hersek İsyanı, ardından 1878’de gerçekleşen Avusturya işgali Osmanlı Devleti’nin Bosna ormanları için aldığı tedbirlerin sonuçlarını görmesine engel olmuş, yaklaşık çeyrek asırdır bu uğurda harcanan çaba boşa gitmiş, işgal sonrası Bosna ormanları Avusturyalı tüccarlar tarafından adeta yağmalanmıştır.

KAYNAKLAR

ARŞİV VESİKALARI

1-Defterler

Bosna Ayniyât Defteri, no:853, 854

2-Müteferrik Vesikalar

Hariciye Nezareti Mektubî Kalemi (HR. MKT.)

Dosya no:123, Gömlek no:37; Dosya no:262, Gömlek no:29; Dosya no:269, Gömlek no:100; Dosya no:322, Gömlek no:21; Dosya no:328, Gömlek no:57

İrâde Dâhiliye (İ. DH)

Dosya no:547, Gömlek no:38057

İrâde Hâriciye (İ. HR.)

Dosya no:72, Gömlek no:3473; Dosya no:94, Gömlek no:4613

İrâde Meclis-i Vâlâ (İ. MVL.)

Dosya no:247, Gömlek no:8978, Dosya no:508, Gömlek no:22956

İrâde Meclis-i Mahsûs (İ. MM.)

Dosya no:35, Gömlek no:1421

İrâde Şurâ-yı Devlet (İ. ŞD.)

Dosya no:13, Gömlek no:613

Meclis-i Vâlâ Riyâseti Belgeleri (MVL.)

Dosya no:251, Gömlek no:4; Dosya no:360, Gömlek no:86; Dosya no:845, Gömlek no:14; Dosya no:897, Gömlek no:5; Dosya no:899, Gömlek no:55; Dosya no:917, Gömlek no:7; Dosya no:975, Gömlek no:79; Dosya no:982, Gömlek no:7; Dosya no:990, Gömlek no:43; Dosya no:991, Gömlek no:72; Dosya no:999, Gömlek no:108, Dosya no:1042, Gömlek no:22.

Sadaret Âmedî Kalemi (A. AMD.)

Dosya no:37, Gömlek no:54

Sadâret-Mektûbî, Mühimme Kalemi (A.MKT.MHM.)

Dosya no:352, Gömlek no:10

KİTAP VE MAKALELER

Ahmed Cevdet Paşa, Tezâkir 21-39, Yayınlayan Cavid Baysun, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991.

_____, Ma‘rûzât, Hazırlayan Yusuf Halaçoğlu, Çağrı Yayınları, İstanbul 1980.

Bosnia and Herzegovina Forestry and Wood Industry, Foreign Investment Promotion Agency, Sarajevo 2011.

Collas, Bernard Camille; 1864’te Türkiye. Tanzimat sonrası düzenlemeler ve Kapitülasyonların tam metni, Çeviren: Teoman Tunçdoğan, Bileşim Yayınevi, İstanbul 2005.

Düstûr, I. Tertip, Cild-i Sânî, Matbaa-i Amire, 1290.

Düstûr, I. Tertip, Cild-i Sâlis, Matbaa-i Amire, 1293.

Düstûr, I. Tertip, Cild-i Râbi‘, Mahmud Bey Matbaası, İstanbul 1299.

Gölen, Zafer, Tanzîmât Döneminde Bosna Hersek, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2010.

_____, “1852-53 Karadağ Askerî Harekâtı ve Sonuçları”, History Studies, Volume:1, Issue:1, Samsun 2009, ss.212-296.

_____, “Meclis-i Umûmî’nin Bosna Hersek’teki İlk Çalışmaları”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sa.114, İstanbul 1998, s.135-142.

Keskin, Özkan, Orman ve Ma’âdin Nezâreti’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2005.

Koç, Bekir, “1870 Orman Nizamnâmesi’nin Osmanlı Ormancılığına Katkısı Üzerine Bazı Notlar”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, c.XXIV, Sa.37, Ankara 2005, ss.231-257.

Osmanlı Ormancılığı İle İlgili Belgeler –II-III-, TC. Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara 2003.

Pintarić, Konrad, “Forestry and Forest Reserves in Bosnia and Herzegovina”, Virgin Forests and Forest Reserves in Central and East European Countries, Edited by Jurij Diaci, Department of Forestry and Renewable Forest Resources - Biotechnical Faculty, Ljubljana 1999, s.1-15.

Sugar, Peter F., Industrialization of Bosnia-Hercegovina 1878-1918, University of Washington Press, Seattle 1963.

Temperley, Harold, England and The Near East The Crimea, Longsmans, Green and Co., London-New York Toronto 1936.

Dipnotlar

  1. Günümüz Bosna Hersek’inin % 53 hâlâ ormanlarla kaplıdır ve Osmanlı Bosnası’ndan daha küçük sınırlara sahip olmasına rağmen ağaç potansiyelinin 340 milyon m3 olduğu tahmin edilmektedir. Bkz., Bosnia and Herzegovina Forestry and Wood Industry, Foreign Investment Promotion Agency, Sarajevo 2011, s. 6.
  2. Mevcut yapı Avusturya işgali döneminde de değişmemiştir. Zira işgal döneminde toplam 2.554.771 hektar orman alanının 1.932.602 ( % 75.64) hektarı devlete aitti. Bkz., Peter F. Sugar, Industrialization of Bosnia-Hercegovina 1878-1918, University of Washington Press, Seattle 1963, s. 129-130; Zafer Gölen, Tanzîmât Döneminde Bosna Hersek, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2010, s. 271.
  3. B.O.A. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi), HR. MKT., Dosya no:322, Gömlek no:21, 16 Cemaziyelahir 1276/10 Ocak 1860 tarihli Bosna Valisine gönderilen şukka; Bosnia and Herzegovina Forestry and Wood Industry, s. 6.
  4. Devletin nasıl bir kaynağı kullanamadığı Avusturya’nın 1878’den sonra bölgedeki orman ürünlerinden elde ettiği gelirlerle, Osmanlı Devleti döneminde elde edilen gelirler kıyaslandığında kendiliğinden ortaya çıkar. Avusturya işgali döneminde 20.000 işçi kereste fabrikalarında çalışıyor, bu işçilere yıllık 8-9 milyon kron ücret ödeniyordu. Özel şirketler 1904’te 557.157 metreküplük kereste ihracı karşılığında devlete 585.015 kron vergi ödemişti. Aynı yıl içinde Bosna Hersek’ten ihraç edilen kerestenin toplam değeri ise 23.266.838 krondu. Bu rakam 1911’de 34.347.319 krona yükselecektir. Bkz., Sugar, a.g.e., s. 130-133.
  5. B.O.A., HR. MKT., Dosya no:262, Gömlek no:29, 18 Rebiülevvel 1275/26 Ekim 1858 tarihli Serasker Paşa ve Ticaret Nezâreti’ne yazılan tezkire.
  6. B.O.A., HR. MKT., Dosya no:269, Gömlek no:100, 15 Cemaziyelevvel 1275/21 Aralık 1858 tarihli Ticaret Nezâreti’ne gönderilen cevap.
  7. Bernard Camille Collas, 1864’te Türkiye. Tanzimat sonrası düzenlemeler ve Kapitülasyonların tam metni, çev. Teoman Tunçdoğan, Bileşim Yayınevi, İstanbul 2005, s. 209.
  8. B.O.A., MVL., Dosya no:991, Gömlek no:72, 19 Zilkade 1280/6 Mayıs 1864 tarihli Manastırlı Hıfzı Bey’in şikâyet dilekçesi; MVL., Dosya no:999, Gömlek no:108.
  9. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, Lef:4, 12 Cemaziyelevvel 1268/4 Mart 1852 tarihli Avusturya Sefaretine verilen müzekkire sureti.
  10. Harold Temperley, England and The Near East The Crimea, Longsmans, Green and Co., London-New York Toronto 1936, s. 218.
  11. Ağaç külü potasyum açısından oldukça zengin bir maddedir. Özellikle meşe külü çamaşır deterjanı elde etmek için tercih edilen bir hammaddedir. Kül evvela elenerek, bir kazan veya küpte su ile karıştırılarak mayalanır. Mayalama sonucu külün içindeki potasyum açığa çıkarak külün üzerinde birikir. Potasyum hidroksite dönüşmüş bu su toplanarak deterjan elde edilmiş olur.
  12. B.O.A., İ.HR., Dosya no:72, Gömlek no:3473, Lef:6, 23 Zilkade 1266/30 Eylül 1850 tarihli Avusturya Konsolosu Atanaskoviç’in arizası; Lef:7, 3 Zilhicce 1266/10 Ekim 1850 tarihli Rumeli Ordû-yı Hümâyûn Komutanı Ömer Lütfî Paşa’nın tahriratı; Gölen, a.g.e., s. 272-273.
  13. B.O.A., İ.HR., Dosya no:72, Gömlek no:3473, Lef: 5, 25 Zilkade 1266/2 Ekim 1850 tarihli Atanaskoviç’e verilen cevap; 1 Muharrem 1267/6 Kasım 1850 tarihli arz tezkiresi; Aynı tarihli irâde. Bosna’da Tanzimât’ın uygulanmasına dair emir 1 Aralık 1850’de yayınlanacaktır. Ancak fiili uygulama 1851 Ağustos’unu bulacaktır. Bkz., Gölen, a.g.e., s. 88-89.
  14. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, Lef:1, 2 Safer 1268/27 Kasım 1851 tarihli Avusturya Sefareti’ne verilen müzekkire sureti.
  15. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, Lef:2, 2 Kanun-ı evvel 1851/2 Aralık 1851 tarihli Avusturya Maslahatgüzârı tarafından Bâbıâlî’ye verilen takririn tercümesi.
  16. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, Lef:2.
  17. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978; 9 Rebiülahir 1268/1 Şubat 1852 tarihli Bosna Meclis-i Kebir Üyeleri ve Rumeli Ordu-yı Hümâyûnu Müşiri Ömer Lütfî Paşa’dan gelen tahrirat; 22 Cemaziyelevvel 1268/14 Mart 1852 tarihli irâde.
  18. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, 12 Cemaziyelevvel 1268/5 Mart 1852 tarihli Avusturya Sefareti’ne verilen müzekkire.
  19. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, 8 Mart 1852 tarihli Avusturya Maslahatgüzarı tarafından Bâbıâlî’ye verilen takrir tercümesi.
  20. Osmanlı Ormancılığı İle İlgili Belgeler –III-, TC. Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara 2003, s. 28-31.
  21. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, 2 Cemaziyelahir 1268/24 Mart 1852 tarihli Bosna Valisi Veliyüddin Paşa ve Rumeli Ordu-yı Hümâyûnu Müşiri Ömer Lütfî Paşa’dan gelen ortak tahriratlar; A.AMD., Dosya no:37, Gömlek no:1, 9 Receb 1268/29 Nisan 1852 tarihli tezkire; Osmanlı Ormancılığı İle İlgili Belgeler –II-, TC. Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara 2003, s.130-131; Osmanlı Ormancılığı İle İlgili Belgeler –III-, s. 28-31.
  22. B.O.A., MVL., Dosya no:251, Gömlek no:4, 17 Ramazan 1268/5 Temmuz 1852 tarihli arz tezkiresi.
  23. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, 2 Cemaziyelahir 1268/24 Mart 1852 tarihli Bosna Valisi Veliyüddin Paşa ve Rumeli Ordu-yı Hümâyûnu Müşiri Ömer Lütfî Paşa’dan gelen ortak tahrirat.
  24. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, 29 Zilkade 1268/14 Eylül 1852 tarihli Meclis-i Vâlâ mazbatası.
  25. Gölen, a.g.e., s. 95-104; Zafer Gölen, “1852-53 Karadağ Askerî Harekâtı ve Sonuçları”, History Studies, Volume:1, Issue:1, Samsun 2009, s. 219-220.
  26. B.O.A., İ.MVL., Dosya no:247, Gömlek no:8978, 29 Zilkade 1268/14 Eylül 1852 tarihli Meclis-i Vâlâ mazbatası; 6 Zilhicce 1268/21 Eylül 1852 tarihli arz tezkiresi; 8 Zilhicce 1268/23 Eylül 1852 tarihli irâde; Gölen, a.g.e., s.273-274.
  27. B.O.A., İ.HR., Dosya no:94, Gömlek no:4613, Lef:9, Leningen’in 3 Şubat 1853’de verdiği ültimatom.
  28. B.O.A., İ.HR., Dosya no:94, Gömlek no:4613, Lef:10.
  29. B.O.A., İ.HR., Dosya no:94, Gömlek no:4613, Lef:11.
  30. B.O.A., HR. MKT., Dosya no:123, Gömlek no:37, Lef:3, 21 Haziran 1854 tarihli Avusturya notası; Lef:4, 29 Temmuz 1855 tarihli Avusturya notası; Lef:1, 2 Safer 1272/14 Ekim 1855 tarihli Bosna Valisi’ne gönderilen şukka; Lef:2, 3 Safer 1272/15 Ekim 1855 tarihli Bosna Valisi’ne gönderilen şukka.
  31. B.O.A., HR. MKT., Dosya no:328, Gömlek no:57; MVL., Dosya no:990, Gömlek no:43.
  32. B.O.A., MVL., Dosya no:897, Gömlek no:5; Dosya no:899, Gömlek no:55, 17 Rebiülahir 1275/19 Kasım 1858 tarihli Tophâne-i Âmire Askerî Meclis mazbatası.
  33. B.O.A., MVL., Dosya no:360, Gömlek no:86.
  34. B.O.A., MVL., Dosya no:917, Gömlek no:7.
  35. Ahmed Cevdet Paşa, Ma‘rûzât, Hazırlayan Yusuf Halaçoğlu, Çağrı Yayınları, İstanbul 1980, s.76.
  36. B.O.A., MVL., Dosya no:845, Gömlek no:14; MVL., Dosya no:975, Gömlek no:79.
  37. B.O.A., MVL., Dosya no:899, Gömlek no:55, 12 Şevval 1275/15 Mayıs 1859 tarihli arz tezkiresi; MVL., Dosya no:975, Gömlek no:79.
  38. B.O.A., B.O.A., İ. MVL., Dosya no:508, Gömlek no:22956, Lef: 1, 11 Şubat 1279/23 Şubat 1864 tarihli Cevdet Paşa’nın tezkiresi; MVL., Dosya no:982, Gömlek no:7, 5 Zilhicce 1280/12 Mayıs 1864 tarihli mazbata; Ahmed Cevdet Paşa, Tezâkir 21-39, Yayınlayan Cavid Baysun, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991, s.23.
  39. Artin Efendi Orman Mektebi’nin ilk mezunlarından olan 9 kişiden biridir. O, okulu 3 Ocak 1861’de dördüncü olarak bitirmiştir. Ardından okulun kurucusu ve öğretmenleri olan Mösyö Louis Tassy ve diğer mezunlar ile Belgrad Köyü civarında ölçüm yaparak saha tecrübesi edinmiştir. Artin sınıf arkadaşı Osman ile birlikte, hocası Tassy’nin orman yetiştirilmesi ve idaresi hakkındaki kitaplarını Türkçe’ye tercüme etmiştir. Yani Artin Bosna’ya gelmeden önce hem tecrübî hem teorik olarak kendini yetiştirmiş bir orman mühendisidir. Bkz., Özkan Keskin, Orman ve Ma’âdin Nezâreti’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2005, s. 21-23.
  40. B.O.A., İ. MVL., Dosya no:508, Gömlek no:22956, 24 Zilhicce 1280/31 Mayıs 1864 tarihli arz tezkiresi.
  41. B.O.A., İ.DH., Dosya no:547, Gömlek no:38057, Lef:15, Artin Efendi, Bosna Vilâyet-i Celîlesi Ormanları Hakkında Lâyıha-i Umûmîyye, varak:6.
  42. Bosna’da yol yapmak o kadar kolay bir iş değildir. Zira bölge halkı yol yapımına şiddetle karşıdır. Çünkü yol yapıldığı takdirde devlet baskısının artacağı ve yollardan rahatça ilerleyecek Avusturya birliklerinin Bosna’yı işgal edebileceğini düşünmekteydiler. Bkz., Gölen, a.g.e., s.347.
  43. B.O.A., İ.DH., Dosya no:547, Gömlek no:38057, Lef:15, Artin Efendi, Bosna Vilâyet-i Celîlesi Ormanları Hakkında Lâyıha-i Umûmîyye, varak:6-7.
  44. saatlik mesafe yaklaşık 4 km’dir. Bu durumda Artin Efendi’nin bahsettiği meşe ormanlığı 24 ilâ 32 km genişliğinde, 120-140 km uzunluğunda bir alandır. Bkz., Artin Efendi, Bosna Vilâyet-i Celîlesi Ormanları Hakkında Lâyıha-i Umûmîyye, varak:2.
  45. Artin Efendi, Bosna Vilâyet-i Celîlesi Ormanları Hakkında Lâyıha-i Umûmîyye, varak:1-8.
  46. Artin Efendi, Bosna Vilâyet-i Celîlesi Ormanları Hakkında Lâyıha-i Umûmîyye, varak:1-8.
  47. Artin Efendi, Bosna Vilâyet-i Celîlesi Ormanları Hakkında Lâyıha-i Umûmîyye, varak:1-8.
  48. B.O.A., İ.DH., Dosya no:547, Gömlek no:38057, Lef:22, 26 Ramazan 1282/12 Şubat 1866 tarihli Artin Efendi’nin tahriratı.
  49. Bu kuralın uygulandığı görülmektedir. Zira 1866’da Banaluka, İzvornik ve Bihke sancaklarından ağaç kesme izni verilebilmesi için bölgenin orman memuru tarafından keşfi gerekmiştir. Artin Efendi tarafından gerçekleştirilecek bu keşif için merkezden 5.000 kuruş harcanmasıyla ilgili izin alınmıştır. Bkz., B.O.A., MVL., Dosya no:1042, Gömlek no:22, 23 Rebiyülahir 1283/4 Eylül 1866 tarihli Bosna Valisi tarafından İstanbul’a gönderilen telgraf ve 26 Rebiyülahir 1283/7 Eylül 1866 tarihli cevap.
  50. Artin Efendi, Bosna Vilâyet-i Celîlesi Ormanları Hakkında Lâyıha-i Umûmîyye, varak:8.
  51. Artin Efendi, Bosna Vilâyet-i Celîlesi Ormanları Hakkında Lâyıha-i Umûmîyye, varak:6-7.
  52. B.O.A., İ.DH., Dosya no:547, Gömlek no:38057, Lef:22, 26 Ramazan 1282/12 Şubat 1866 tarihli Artin Efendi’nin merkeze gönderdiği rapor defteri, s. 1-5; 1 Zilkade 1282/18 Mart 1866 tarihli arz tezkiresi; 2 Zilkade 1282/19 Mart 1866 tarihli irâde.
  53. B.O.A., A.MKT.MHM., Dosya no: 352, Gömlek no:10, 10 Zilkade 1282/27 Mart 1866 tarihli Bosna Vilâyeti’ne yazılan şukka; Gölen, a.g.e., s. 275.
  54. Düstûr, I. Tertip, Cild-i Râbi‘, Mahmud Bey Matbaası, İstanbul 1299, s. 454.
  55. Keskin, a.g.t., s. 29-30.
  56. B.O.A., BEO. (Bâbıâlî Evrak Odası), Bosna Ayniyât Defteri, nr:854, s.20, 19 Cemaziyelevvel 1283/29 Eylül 1866 tarihli emir.
  57. Keskin, a.g.t., s. 30.
  58. Sugar, a.g.e., s. 130; Gölen, a.g.e., s. 272.
  59. B.O.A., İ.DH.(İrâde Dâhiliye), Dosya no:547, Gömlek no:38057, Lef:15, s. 1. (Artin Efendi’nin raporu); Gölen, a.g.e., s. 272.
  60. B.O.A., İ.DH., Dosya no:547, Gömlek no:38057, Lef:7, Orman mukavele şartnâme defteri, s. 1-9.
  61. 21 Şubat 1861-4 Ocak 1869 tarihleri arasında 8 yıl valilik yapmıştır. Bkz., Gölen, a.g.e., s. 383.
  62. Artin Efendi, Bosna Vilâyet-i Celîlesi Ormanları Hakkında Lâyıha-i Umûmîyye, varak:6.
  63. B.O.A., İ.DH., Dosya no:547, Gömlek no:38057, Lef:18, varak:1-3.
  64. Zafer Gölen, “Meclis-i Umûmî’nin Bosna Hersek’teki İlk çalışmaları, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sa.114, İstanbul 1998, s.135-136; Gölen, a.g.e., s. 178-180.
  65. B.O.A., İ.MMS.(İrâde Meclis-i Mahsûs), Dosya no:35, Gömlek no:1421, Lef:5, s. 3.
  66. B.O.A., İ.MMS., Dosya no:35, Gömlek no:1421, Lef:11, s. 8.
  67. B.O.A., İ.ŞD.(İrâde Şurâ-yı Devlet), Dosya no:13, Gömlek no:613, Lef:5, s.4; Gölen, Meclis-i Umûmî, s. 140.
  68. B.O.A., İ.ŞD., Dosya no:13, Gömlek no:613, Lef:9, s.5; Gölen, Meclis-i Umûmî, s. 141.
  69. B.O.A., İ.ŞD., Dosya no:13, Gömlek no:613, Lef:5, s.6; Gölen, Meclis-i Umûmî, s. 140.
  70. Düstûr, I. Tertip, Cild-i Sânî, Matbaa-i Amire, 1290, s. 404-418; Transkripsiyon için bkz., Bekir Koç, “1870 Orman Nizamnâmesi’nin Osmanlı Ormancılığına Katkısı Üzerine Bazı Notlar”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, c.XXIV, Sa.37, Ankara 2005, s. 251-257
  71. B.O.A., BEO., Bosna Ayniyât Defteri, nr:853, s. 153, 27 Cemaziyelevvel 1287/25 Ağustos 1870 tarihli tezkire sureti; nr:854, s. 167, 13 Şevval 1287/6 Ocak 1871 tarihli şukka.
  72. Nizâmnâme öncesinde de ihtiyaca yönelik kullanımlar ücrete tabi değildi. Bu durum 1870 Orman Nizâmnâmesi’nde de korunmuştur. Bkz., Koç, a.g.m., s. 242.
  73. Düstûr, I. Tertip, Cild-i Sânî, s. 404-405.
  74. Ayrıntılı bilgi için bkz., Keskin, a.g.t., s. 138-140.
  75. Düstûr, I. Tertip, Cild-i Sâlis, Matbaa-i Amire, 1293, s. 285-287.
  76. Gölen, a.g.e., s. 276-277.
  77. Konrad Pintarić, “Forestry and Forest Reserves in Bosnia and Herzegovina”, Virgin Forests and Forest Reserves in Central and East European Countries, Edited by Jurij Diaci, Department of Forestry and Renewable Forest Resources - Biotechnical Faculty, Ljubljana 1999, s. 7.