Haçlı Seferleri döneminde (1096-1291) Doğu'ya dokuz büyük sefer düzenlenmiştir. Bu seferler sırasında yalnızca Birinci Haçlı Seferi orduları 1097'de Anadolu'yu çapraz kesen yolu geçerek güneye inmeyi başarmışlardır. 1101 Yılı Haçlı Seferleri orduları Türkiye Selçuklu Devleti ve Danişmendli topraklarından geçmeye teşebbüs etmişler, fakat Sultan I. Kılıç Arslan tarafından Orta Anadolu'da imha edilmişlerdir. İkinci Haçlı Seferi orduları 1147/48'de yine Türkiye Selçuklu Devleti'nin topraklarından geçmeye çaba göstermişlerse de bunu başaramamışlar, ancak Bizans'a ait Ege bölgesi topraklarından geçerek Antalya'ya ulaşabilmişlerdir. Üçüncü Haçlı Seferi'ne katılan Alman ordusu ise 1190'da kısmen Türk topraklarından kısmen de Bizans arazisinden geçerek güneye Silifke'ye inmiştir. Bu çalışmamızda bahsedilen Haçlı ordularını n Anadolu'daki yürüyüş yollarını kaynaklara dayanarak ve bu konudaki araştırma eserlerinde verilen bilgileri de göz önüne alarak açıklamaya çalışacağız.
Birinci Haçlı Seferi hareketinin öncüsü niteliğinde Anadolu'ya gelen ilk ordu Keşiş Pierre l'Ermite idaresindeydi. 1 Ağustos 1096'da İstanbul'a varan çoğunluğunu Fransız, Alman ve İtalyanlar'ın oluşturduğu bu ordu, Bizans İmparatoru I. Aleksios Komnenos (1081-1118) tarafından 6 Ağustos 1096'da Anadolu yakasına geçirildikten sonra İzmit Körfezi boyunca ilerledi ve Yalova yakınında bugünkü Hersek'in bulunduğu yerde Kibotos (Civetot) adındaki karargâha yerleşti[1]. Bir grup İznik civarındaki Kserigordon adındaki bir kaleye kadar ilerleyip burayı ele geçirdi, ancak Türkler tarafından mağlup edilerek öldürüldüler ve kale geri alındı [2]. Kibotos'taki Haçlı grubu da buradan güneye doğru İznik (Nikeia) üzerine yürümek üzere yola çıktı; Fakat bu grubun Anadolu'daki yürüyüşü, Kibotos'dan İznik Gölü'ne inen Drakon Vadisi'nde Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan (1093-1107) tarafından kesin yenilgiye uğratılmasıyla (21 Ekim 1096) son buldu[3].
Keşiş Pierre l'Ermite'in ordusunu Birinci Haçlı Seferi'ne katılan beş büyük Haçlı ordusu takip etti. Dük Hugue de Vermandois, Aşağı Lorraine Dükü Godefroi de Bouillon, Güney İtalya Normanları 'nın reisi Dohemund, Toulouse Kontu Raymond de St. Gilles ile Normandia Dükü Robert, Champagne Kontu Etienne de Blois ve Flandre Kontu II. Robert'in idaresindeki Haçlı orduları 1096 yılı sonbaharından itibaren arka arkaya İstanbul'a geldiler. 1097 yılı ilkbaharında Anadolu yakasına geçirilen Haçlılar Pelekanon'da [4] toplandılar. 26 Nisan civarında Pelekanon'dan ayrılan Haçlılar İzmit Körfezi'ni dolaşarak İzmit'e oradan Kibotos'a gittiler; sonra güneye doğru Drakon Vadisi'ne yöneldiler[5] ve Selçuklu başkenti İznik önüne ulaştılar (6 Mayıs) [6]. 14 Mayıs'ta başlayan kuşatma şehrin 18/19 Haziran gecesi Türkler tarafından Bizans'a teslim edilmesiyle son buldu [7].
Bundan bir hafta sonra İznik'ten ayrılarak Bizans kumandanı Tatikios'un[8] rehberliğinde Anadolu içine doğru ilerlemeye başlayan Haçlılar, Sakarya köprüsü yanındaki Osmaneli (Lefke)'nden sonra Eskişehir yakınındaki Dorylaion (Şarhöyük) istikametinde yürüyüşlerine devam ettiler[9]. Haçlılar Eskişehir'in kuzeybatısındaki Sarısu Ovası 'nda ordugâh kurdukları zaman Sultan Kılıç Arslan'ın taarruzuna uğradılar (1 Temmuz 1097), ancak sayıca üstünlükleri sayesinde Türkler'i mağlup ederek Anadolu'daki yürüyüşlerine devam etmek imkânını buldular[10].
Haçlı ordusu Dorylaion'dan ayrılarak güneydoğu istikametinde yeniden harekete geçti. Aslında Ankara üzerinden Kulu-Cihanbeyli güzergâhı ile Konya (Ikonion)'ya giden yol, güneye inen en kısa yoldu. Ancak yaz sıcağında yavaş hareket edebilen böylesine büyük bir ordunun, susuz Tuz Gölü havzasından geçmesi çok zordu. Bu sebeple Haçlılar Akşehir (Philomelion) üzerinden Konya'ya inmeye karar vermişlerdi. Dorylaion'da Haçlı yürüyüşünü engelleyemeyen Sultan Kılıç Arslan Haçlılar'ın geçeceği bölgeyi boşaltmış, tarlalardaki ürünleri yaktırmış ve kuyuları doldurmuştu. Böylece yolda büyük sıkıntı çeken Haçlılar yiyecek ve su bulabilmek için Bolvadin (Polybotos)'i geçtikten sonra ana yoldan ayrılarak Pisidia Antiokheia'sına (Yalvaç) gittiler[11]. Sonra Sultan Dağı geçitlerini aşarak Akşehir yakınında yeniden ana yola girdiler ve nihayet Ağustos ortasında Türkler tarafından tamamen boşaltılmış olan Konya'ya vardılar. Haçlılar Meram'da birkaç gün dinlendikten sonra Ereğli (Heraklea) 'ye doğru yeniden yürüyüşe geçtiler. Türkler, Ereğli yakınında Haçlılara tekrar taarruz ettiler, ama kuzeye çekilmek zorunda kaldılar; böylece Haçlılar Türkler tarafından terk edilen Ereğli'ye girdiler [12].
Haçlı ordusu, Ereğli'den sonra Toros Dağları 'ndaki Gülek Boğazı 'nı aşıp Çukurova'ya inebilir, böylece ana yoldan doğruca Antakya (Antiokheia)'ya ulaşabilirdi. Ancak ağır hareket eden ordu bu çok dik ve dar olan dağ geçidinde büyük tehlikelere maruz kalabilirdi. Bu yüzden Haçlılar Ereğli'den sonra Kayseri, Maraş üzerinden Anti Toros Dağları 'nı aşıp Amanos Geçiti ile Antakya'ya inmeye karar verdiler. Böylece Haçlılar Türkler'in elinde bulunan Çukurova'ya inmek yerine kendilerine dost olan Ermeniler 'in elindeki araziden geçmeyi tercih etmişlerdi.
Fakat Haçlı ordusu Ereğli'de bulunduğu sırada önce Norman reisi Bohemund'un yeğeni Tankred, ardından da Godefroi de Boullion'un kardeşi Baudouin yanlarında bulunan kuvvetlerle beraber Çukurova (Kilikya) 'ya inmek üzere peş peşe ana ordudan ayrıldılar. Ereğli'den sonra doğrudan Gülek Boğazı 'na yönelen Tankred, bugünkü tren hattının geçtiği, Ulukışla üzerinden geçite varan yolu takip etti. Baudouin ise sayıca büyük olan ordusu daha güç hareket edebildiğinden daha doğudan Tyana (Niğde)'dan geçen ve Pozanu'ya ulaşan eski ana yoldan Çukurova'ya indi[13]. Bölgeye Baudouin'den önce inen Tankred Türkler'in elinde bulunan Tarsus, Adana, Misis şehirlerini zapt etti. Arkadan daha büyük kuvvetlerle gelen Baudouin bu şehirleri ondan teslim aldı, fakat Urfa'nın Ermeni hâkimi Thoros'un daveti üzerine buradan ayrılarak Urfa'ya gitti ve orada ilk Haçlı devletini kurmak imkânını elde etti[14]. Tankred ise Baudouin'in Çukurova'dan ayrılmasından sonra İskenderun Körfezi (Issos) boyunca İskenderun'a yürüdü. Şehri ele geçirdikten sonra buraya bir garnizon bırakıp Amanos dağları üzerinden Suriye geçiti yoluyla Antakya'ya gitmek üzere yola çıktı[15].
Ana Haçlı ordusu ise Ereğli'den kuzeydoğuya doğru Kayseri'ye hareket etmişti. Augustopolis köyü [16]yakınında bir kez daha Türkler'in hücumuna uğradıktan sonra Eylül ayının sonlarında Türkler tarafından terk edilmiş olan Kayseri'ye vardılar. Buradan Danişmendliler tarafından kuşatılmakta olan ve Ermenilerin meskûn olduğu Komana (Placentia) şehrine gittiler. Haçlılar'ın gelişi üzerine Türkler derhal oradan uzaklaştılar[17].
Birinci Haçlı Seferi ordusu Komana'dan sonra güneydoğuya yönelerek Ermeniler'in yaşadığı Göksun ve Maraş şehirlerinden geçip Antakya Ovası 'na indi (20 Ekim 1097)[18]. Haçlı ordusu ertesi gün surların önüne kadar gelip şehri kuşatma altına aldı. Uzun süren kuşatmadan sonra Antakya’yı ele geçiren (3 Haziran 1098) Haçlılar burada da Bohemund'un idaresinde bir Haçlı devleti kurup bundan sonraki hedefleri Kudüs'e yöneldiler [19].
Kudüs'ün Haçlılar tarafından zaptından (15 Temmuz 1099) iki yıl sonra Doğu'ya yeni bir Haçlı seferi düzenlenmiş ve 1101 yılında üç büyük Haçlı ordusu arka arkaya Anadolu'ya gelmişti. Şimdi bu orduların Anadolu'da takip ettiği yollar hakkında bilgi vermeye çalışalım. Milano Başpiskoposu Anselm de Buis'nin idaresindeki Lombardlar ile Kont Etienne de Blois'nın kumandasındaki Fransızlar ve Alman imparatorunun marşalı Konrad'ın idaresindeki Almanlar'dan oluşan ve 1101 yılı İlkbaharında İstanbul önüne gelen birinci ordu (bu orduya Lombard ordusu da denir), imparator Aleksios tarafından Anadolu yakasına geçirilerek Kibotos ve İzmit civarındaki karargâhlara yerleştirildi. Bu Haçlı ordusu aslında Bizans arazisinden geçip Kudüs 'e gitmeliydi. Fakat Haçlılar bunun yerine kuzeydoğu Anadolu'ya gitmeye karar verdiler. Çünkü Albertus'a göre, Antakya Prinkepsi Bohemund'un bir süre önce (Ağustos 1100) Danişmendli Beyi Gümüştekin tarafından esir edildiğini ve Niksar'da hapiste bulunduğunu öğrenince Kudüs'e gitmekten vazgeçerek Bohemund'u kurtarmak ve Anadolu'nun bu bölgelerini zapt etmek gayesiyle Niksar'a gitmeye karar verdiler. Ayrıca Bohemund'u kurtardıktan sonra Bağdat'a kadar giderek burayı bile zapt etmeyi düşünmüşlerdi[20]. Böylece 3 Haziran'da Kibotos ve İzmit' teki karargâhlarından ayrıldıktan sonra doğuya dönüp Ankara'ya doğru yürüyüşe geçtiler. Bunlar "Hacılar Yolu" adıyla bilinen ve İznik-Osmaneli-Gölpazarı-Nallıhan-Ayaş üzerinden Ankara'ya ulaşan yolu takip ettiler[21]. Haçlılar'a kılavuzluk yapan Türk asıllı Bizans kumandanı Tzitas, Türkler'in elinde bulunan Eskişehir bölgesine girmek yerine aşılması zor da olsa daha kuzeyden, Paphlagonia dağları arasından geçen ve Bizans sınırları içinde kalan yolu tercih etmiş, böylece Haçlı ordusunun yol boyunca Türkler tarafından hırpalanmasını önlemeye çalışmıştı[22]. Haçlılar Ankara önüne gelince yine Türkler tarafından boşaltılmış olan kaleyi tek bir hücumla ele geçirmek imkânı buldular (23 Haziran) ve kalede kalmış olan az sayıdaki insanı kılıçtan geçirdikten sonra şehri imparatorun temsilcisine teslim ettiler[23]. Haçlı ordusu iki gün sonra Ankara'dan ayrılıp Çankırı 'ya doğru yürüyüşüne devam etti. Aslında Ankara'dan Amasya ve Niksar'a giden ana yol, Yahşıhan-Kırıkkale-Çorum üzerinden gitmekteydi[24]. Fakat bu yolun, Türkler'in yoğun olarak yerleştiği bölgelerin içinden geçtiği için tehlikeli olduğunu düşünen Bizans kumandanı Tzitas, Haçlı ordusunun Çankırı üzerinden kuzeye yönelerek Tosya'dan doğuya giden yol ile Amasya'ya ulaşmasının daha doğru olacağına karar vermişti [25]. Haçlı ordusu Çankırı 'dan sonra Merzifon'a doğru harekete geçti[26]. Ancak Merzifon yakınlarında Sultan Kılıç Arslan tarafından imha edildi (5 Ağustos 1101). Kurtulabilenler Karadeniz sahilindeki Bizans şehirleri Sinop ve Bafra'ya kaçtılar[27].
Nevers Kontu II. Guillaume'un kumandasındaki Fransızlar'dan oluşan ikinci orduda Haziran başlarında İstanbul'a ulaştı ve Anadolu'ya geçtikten sonra önden giden birinci orduya yetişebilmek için doğruca Ankara üzerine yürüdü. Böylece öndeki orduyla aynı yolu, yani Hacılar Yolu'nu takip ederek Ankara'ya kadar geldi[28]; fakat Lombardlara yetişemediler; üstelik onların bu sırada nerede oldukları hakkında da hiçbir şey öğrenemediler. Artık öndeki orduya yetişemeyeceklerini ve Ankara'nın kuzeyindeki Paphlagonia bölgesine girmelerinin de tehlikeli olabileceğini düşündüler. Bu yüzden, Konya 'da Lombardların akıbeti hakkında bir şeyler öğrenebilecekleri umuduyla Ankara'dan ayrılarak sağa dönüp Konya yoluna girdiler. Böylece Haçlılar Ankara'dan Konya'ya giden en kısa yoldan yani Gölbaşı-Kulu-Cihanbeyli üzerinden Selçuklu başkenti Konya önüne geldiler[29]. Sağlam surlarla çevrili olan ve güçlü bir Türk garnizonu tarafından savunulan Konya kalesine saldırdılarsa da başarılı olamadılar ve şehir önünde bir gün kaldıktan sonra tekrar yola koyuldular. Fakat Konya'dan ayrıldıktan üç dört gün sonra Türkler tarafından kılıçtan geçirildiler (Ağustos 11O1). Ordunun lideri Kont Guillaume ve birkaç kişi Bizans'ın elinde bulunan Ermenek (Germanikepolis)'e kaçtılar, buradan da Antakya'ya indiler[30].
Aquitania Dükü IX. Guillaume'un idaresindeki Fransızlar ile Bavyera Dükü IV. Welf’ in kumandasındaki Almanlar'dan oluşan üçüncü ordu ise imparator Aleksios'un tavsiyesine uyarak Birinci Haçlı Seferi'nin takip ettiği yoldan ilerledi. Böylece Haçlılar İznik'ten sonra güneye yönelerek Akşehir yakınında Selçuklu topraklarına girdiler. Türkler tarafından boşaltılan Akşehir ve pek çok kasabayı yakıp yıkarak Konya, İsmil (Salamia) üzerinden Ereğli'ye doğru yürüyüşe devam ettiler [31]. Nihayet Ereğli'nin batısında içinde Ereğli Irmağı'nın aktığı kısmen bataklık olan Akgöl (Avlos veya Olos)[32] Ovası'na ulaştılar. Burası , 1101 Yılı Haçlı Seferlerinin üçüncü ordusunun Anadolu'da ulaşabildiği son nokta oldu; Zira bu ordu, Ereğli suyu yakınında Türkler tarafından pusuya düşürülerek tamamen imha edildi (5 Eylül 1101)[33].
1101 Yılı Haçlı Seferi ordularının Anadolu'da imha edilmesinden yaklaşık yarım asır sonra düzenlenen İkinci Haçlı Seferi (1147-1148) sırasında da Alman Kralı III. Konrad ve Fransa Kralı VII. Louis idaresindeki Haçlı orduları Anadolu topraklarından geçmeye teşebbüs ettiler. Önden gelen ve 10 Eylül 1147'de İstanbul önüne ulaşan Alman Kralı III. Konrad ve ordusu Kadıköy'deki [34] ordugâhlarından ayrıldıktan sonra Izmit Körfezi boyunca yürüyüşe geçtiler. İmparator Manuel Komnenos, Konrad'a Bizans topraklarından geçen yolu takip etmesini tavsiye ederek Türkler'e karşı birlikte savaşa girmek teklifinde bulunmuştu. Fakat Alman kralı bu teklifleri reddederek Philomelion (Akşehir) üzerinden güneye inen en kısa yoldan ilerlemeye karar vermişti[35]. Konrad, Almanya'daki kraliyet nâibi ve Corvey manastırının başrahibi Wibald'e yazdığı mektupta, Malagina- Dorylaion - Bolvadin (Polybotos) -Akşehir ve Konya üzerinden en çabuk şekilde Kilikya'ya ulaşan bu yolu[36], Anadolu'yu çabucak geçmek için tercih ettiğini belirtmiştir[37]. Konrad'ın, imparatorun teklifini reddedip en kısa yoldan Suriye'ye ulaşmak için Türkler'e ait olan araziden geçmeyi göze alması, onun ordusunun büyüklüğüne güvenmesinin sonucu olabilir.
Kral, İzmit'i geçip İznik (Nikea) 'e varınca ordusunu ikiye ayırdı[38] ve ordunun savaşçı olmayan unsurunu birçok asille beraber Otto von Freising'in idaresinde Denizli (Laodikeia) üzerinden Antalya'ya gönderdi. Otto'nun idaresindeki Haçlı grubunun bu seyahati hakkında kaynaklarda yeterince bilgi yoktur. Ancak Odo'nun kaydından bu grubun sahil yoluyla güneye doğru ilerlediğini[39]ve büyük bir kısmının Denizli yakınlarında Türkler tarafından yok edildiğini öğreniyoruz [40].
Konrad ise seferin esas kısmıyla beraber Bizans kumandanı Stephanos 'un rehberliğinde 15 Ekim günü İznik'ten Dorylaion yönünde harekete geçti. Ancak Türkiye Selçuklu Sultanı I. Mesud, Alman Haçlı ordusunu, Dorylaion yakınında Sarısu (Bathys) Irmağı'na ulaştığı zaman ağır bir yenilgiye uğrattı (26 Ekim 1147) ve bu ordunun Anadolu'yu geçme teşebbüsünü sonuçsuz bıraktı. Konrad sağ kalan adamlarıyla beraber İznik'e geri kaçtı[41].
Arkadan gelen Fransa Kralı VII. Louis ve Fransız Haçlı ordusu ise 4 Ekim'de İstanbul'a varmış ve Anadolu'ya geçtikten sonra, İzmit körfezini dolaşarak İznik'e ulaşmış ve Kasım'da İznik gölü yakınında ordugâhını kurmuştu[42]. İznik'te buluşan iki kral seferin bundan sonraki kısmı için ordularını birleştirmeye karar verdiler[43]. Konrad yola çıkmadan önce İznik'te erzak temin ederken Louis önden giderek Lupar (Lopadion, Uluabad) [44] kalesinde onu bekledi. Böylece Lopadion'da buluşan iki ordu birlikte yürüyüşe başladı[45].
Kral Louis Balıkesir yakınındaki Esseron'dan sonra Alaşehir (Philadelphia)-Denizli üzerinden Antakya (Antiokheia)'ya inen yoldan gitmeyi plânlamıştı. Fakat bu yol, sahil yolundan daha kısa ve rahat olmakla beraber Selçuklu Türkleri'nin sınırlarına çok yakın olmasından dolayı endişe vericiydi. Bu yüzden Louis, Konrad'ın tavsiyesine uyarak kıyı yolundan güneye inmeye karar verdi. Böylece Haçlılar Esseron'dan sonra Edremit'e gittiler ve buradan dolambaçlı sahil yoluna girdiler[46]. Sonra Bergama (Pergarno) ve İzmir (Smyrna) 'i geçip Efes (Ephesos) 'e ulaştılar[47]. Alman Kralı Konrad, Imparator Manuel'in daveti üzerine Efes'ten İstanbul'a geri döndü ve ilkbaharda bir Bizans filosuyla Filistin'e doğru denize açıldı[48].
1147 yılı Noeli arifesinde Efes yakınındaki Decervion Vadisi'nde[49] ordugâh kurmuş olan Fransızlar ise Buradan sonra Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Denizli (Laodikeia)'ye ulaşmak üzere tekrar yürüyüşe geçtiler[50]. Pisidia Antiokheia'sı yakınında Türkler ile savaşarak (1 Ocak 1148) Menderes Nehri'ni geçen Haçlılar üç gün sonra, Bizans'a ait bulunan ve halkı tarafından tamamen boşaltılmış olan Denizli'ye vardılar[51]. Denizli'den sonra Honaz (Kadmos) Dağı'ndaki Kazıkbeli Geçiti'ni aşarken Türkler tarafından mağlup edildiler (7 Ocak 1148) [52]. Fransız Haçlı ordusu nihayet 20 Ocak 1148'de Antalya (Satellia, Attalia)'ya ulaştığı zaman Kral Louis, yayaları burada bırakarak asilleri, ileri gelen şövalyeleri ve maiyetiyle birlikte, Antalya' dan deniz yoluyla Antakya'ya hareket etti ve Antakya'nın Samandağ (Süveydiye, St. Symeon) limanında karaya çıktı (19 Mart 1148). Geride bırakılan korumasız yayalar ise bunların ancak pek az bir kısmı Çukurova'yı geçerek ilkbahar sonunda Antakya'ya ulaşabilmiştir[53].
Son olarak Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192) 'ne katılan Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa'nın Anadolu'da takip ettiği güzergâh üzerinde durmaya çalışacağız. Kış aylarını Edirne'de geçiren Friedrich Barbarossa idaresindeki Almanlar Mart 1190'da bu defa Çanakkale Boğazı 'ndaki Gelibolu 'dan Anadolu yakasına geçtikten sonra güneye doğru ilerlediler[54] ve Alaşehir (Philadelphia) üzerinden Denizli'ye ulaştılar (27 Nisan). Sonra doğuya dönerek imparator Manuel Komnenos'un 1176'da Türkler karşısında mağlubiyete uğradığı Myriokephalon'dan geçip Sultandağı'nı dolaşarak Akşehir üzerinden Konya'ya geldiler (17 Mayıs). Haçlılar, Sultan II. Kılıç Arslan (1155-1192)'ın oğlu Kutbeddin ile çarpıştıktan sonra şehre girdiler. Buradan Meram'a geçerek orada birkaç gün dinlenip Karaman'a gittiler ve Toros Dağları'nı aşıp Silifke Ovası 'na indiler (10 Haziran 1190) [55]. İmparator nehri geçip Silifke'ye girecekti, ancak onun seferi Silifke Nehri'nde boğulmasıyla son buldu (10 Haziran 1190) [56]. Silifke'ye kadar gelenlerin bir kısmı bulabildikleri gemilerle Avrupa'ya geri döndüler. İmparator Friedrich'in oğlu Friedrich, geri kalanlarla Çukurova'yı geçip Antakya'ya geldi ve buradan da Akka önüne gitti [57].
Sonuçta daha Haçlı Seferleri döneminin başında Anadolu'dan Suriye'ye geçiş yolu Haçlı ordularına kapanmış oldu. Bundan sonra Anadolu'da Türkler'in elinde bulunan topraklar için artık Haçlı ordularının tehdidi söz konusu değildi.