ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Mahmut Ak

Y. Doç. Dr., İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü

Anahtar Kelimeler: Bartın, İbrahim Hamdi, Atlas, Osmanlı, Coğrafya

XVIII. yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı coğrafya yazıcılığı alanında, İslâm coğrafyasının temel eserleri incelenerek bunların tercüme ve şerhleri yapılmış, Menâzırü'l-avâlim ve Cihânnümâ gibi standart eserler yazılmış, Ebubekir Efendi ve İbrahim Müteferrika’nın mesaisiyle coğrafya ilminde hayli mesafe alınmıştı. Bu arada batı menşeli eserler de gözden geçirilerek bu alandaki yeni gelişmelerden de haberdar olunmuştu. İşte bu zemin üzerinde yeni eserler kaleme alındı. Ancak bu yüzyıldaki coğrafya çalışmaları orijinal eserler olmaktan çok Batı'da kaleme alınan eserlerin Türkçe'ye tercüme edilmesine hasr edilmişti. Fakat bunlar arasında İbrahim Hamdi Efendi'nin Atlas'ı, kitabî kaynaklar yanında yazarın müşahede ve duyduklarına da dayanması sebebiyle önem taşımaktadır. Bu önemine rağmen yazar ve eseri bu yüzyılın başlarına kadar gerekli ilgiyi görmemiştir.

İbrahim Hamdi ve Atlas'ı ilk tanıtan Mehmed Tahir olmuştur. İbrahim Müteferrika ile ilgili bir yazıya zeyl olarak Ahmed Tevhid'deki nüshadan istifadeyle Yalova hakkındaki bilgilerin neşri bir yana bırakılırsa, bundan sonra yazar ve eserin önemi anlaşılarak sınırlı da olsa bazı çalışmalar yapılmış ve eserden belirli kısımlar yayımlanmıştır:

Eserin I. cildi olan Ahmed Tevhid'deki nüshanın 1934 yılında kendisine intikaliyle Atlas'la ilgilenmeye başlayan T.M.Yaman, önce Konya ve havalisi ile ilgili bilgileri neşr etmiş[1], sonra da eseri ve yazarı tabiatıyla elindeki nüshaya istinaden tanıtarak yazarın memleketi ve civarı hakkında verdiği bilgileri yayınlamıştı[r2]. Kemal Samancıoğlu Bartın'la ilgili çalışmasında Atlas'tan Yaman'ın yazdıklarına dayanarak istifade etmiş, muayyen kısımları iktibasen tekrarlamıştır[3]. Necdet Sakaoğlu da Amasra'ya dair eserinde Atlas'taki bölge ile ilgili bilgileri yine Yaman'dan alarak aynen kullanmıştır. İbrahim Hamdi hakkında en geniş incelemeyi yapan c. Orhonlu da önce yazan ve eseri etraflıca tanıtmış[5], daha sonra da, Lehistan, Rusya, Kırım ve Balkanlar arasındaki stratejik önemi büyük bir bölgede yaşayan ve zaman zaman Osmanlı-Lehistan siyasetini yönlendiren Müslüman Tatar oymağı Lipkalar'ı ele aldığı yazışında[6] Bartınlı'nın bu kavim hakkında verdiği bilgileri kullandığı gibi ilgili kısmın metnini de yayınlamıştır[7].

Dolayısıyla eserin mahiyeti ve XVI. yüzyıl coğrafyacılığındaki yeri ortaya çıkmış görünmekle beraber, teknik ve şeklî açılardan olduğu kadar muhteva analizi ve kaynakları itibarıyla da bazı hususların ele alınması ve açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu gaye ile burada hususiyle, üzerinde fazla durulmamış olan Atlas'ın Süleymaniye Kütüphanesindeki nüshasının[8] eserle, etrafındaki ilavelerin de yazarla ilişkisi, eserin kaynakları, özellikle Cihannümâ ve Menâzıt'ü'1-avâlim ile irtibatı konularının vuzuha kavuşturulması hedeflenmiştir.

a) Coğrafyacı İbrahim Efendi:

İbrahim Efendi hakkındaki bilgiler, tümüyle eserinde bir vesileyle kendisiyle ilgili olarak verdiği malumata dayanmaktadır. Buna göre yazar, bugün Bartın iline bağlı Ulus ilçesine tabi[9] Gökbel Dağı'nın batı eteğindeki Endüz Çiftliği/Küçük Endüz Köyü'nde doğmuştur[10]. Ailesi yazara göre Oniki İmam’dan Zeynelabidin'e kadar uzanmakta, babasının ismi Seyyid Bayram, dedesininki ise Seyyid Hüseyin'dir. Her ikisi de ziraatle uğraşmaktadır. Babası, II. Mustafa'nın (1695-1703) Balkan seferleri dolayısıyla Tımışvar'da bulunmuş, dönüşte Edirne'de vefat etmiş ve Mihal Köprüsü başında gömülmüştür[11]. İsmini vermediği annesi tarafından dedesi de Uluyayla'nın Pedil Yaylası'nda Ovayüzü kazasından Toğça adlı çiftliğin sahibi Nuh Bali'dir[12]. Yazar, diğer akraba ve ecdadı hakkında da eserinde hayli bilgi vermektedir[13].

İbrahim Hamdi, çocukluk ve gençlik yıllarında, işlettiği çiftlik dolayısıyla askerî görevleri olduğu anlaşılan babası Bayram'ın II. Mustafa'nın seferlerine katılmasıyla Balkanlara gelmiş ve önce Yanova’ya, bu kalenin düşmesi üzerine de Tımışvar'a yerleşmiştir.

Tahsilini 1716'da elden çıkmasına kadar 20 yıl ikamet ettiği Tımışvar'da tamamlamıştır. Zaten ilme aşina bir aileden gelen yazar, diğer hocaları yanında özellikle tasavvuf bilgilerini ve ruhî terbiyesini Selim Dede'den(ö.l713) almıştı. Yazarın verdiği bilgilere göre, Selim Dede Zenta seferi sırasında güzergah hususunda padişahı uyarmış, ancak pusulası padişaha ulaşmamıştı. Nitekim II. Mustafa dönüşte Tımışvar'a uğradığında bunu yeminle teyid etmiştir. Padişah şeyhe, Yarmata Köyü'nü vakf ettiği gibi tekkesini de tecdid etmiştir. Selim Dede hac niyetiyle İstanbul'a geldiğinde III. Ahmed( 1703-1730) ile de görüşmüş ve büyük ikram görmüştür[14].

İbrahim Hamdi’nin asıl hocası el-Hac Eyyub Efendi dir. Hocasından önceleri Sarf ve Nahiv öğrenmiş, 1713 yılında da Kadı Beyzavî Tefsirini okumaya başlamıştır. Eyyub Efendi, tasavvufla uğraşmak arzusunu kabiliyeti olmadığını ileri sürerek kırmıştı[15]. Tımışvar'da dersiâm olan Peçuylu Piri Ahmed Efendi de yazarın hocaları arasındadır. Celvetî tarikatına mensup olan Ahmed Efendi, şehrin elden çıkmasından 3 yıl önce ailesiyle Medine’ye gitmiş ve orada vefat etmiştir[16].

İbrahim Hamdi Tımışvar’daki ikameti sırasında çeşitli vesilelerle birçok yerde bulunmuştur: Kraldan, Avusturya'dan İslam ülkelerine zıbık madeni ihracı için ruhsat alan tek kişi olan Nişovah İbrahim Zaim ile birlikte maden mübayaası ve İstanbul’a şevki için Erdel'in başşehri olan Erdel Belgradı'na gitmiştir[17]. Tımışvar'ın elden çıkmasından sonra 1131 (1718-1719)'de Tırnova'ya gitmişse de[18], bundan sonra ikamet merkezi Hotin'dir. Iş gereği 1721'de Kilide bulunmuştur[19]. 1727 yılında memleketi Amasra'ya gelen yazar[20], 1733-1734 yıllarında İstanbul'da Akbıyık Camii Mahallesinde oturmuştur[21]. 1736-1737 seferleri sırasında cebeci ocağı mensubu olması sebebiyle orduda bulunan İbrahim Hamdi'nin, 1736 yılında orduyla birlikte İsakçida olduğu anlaşılmaktadır[22]. Kendi ifadesiyle bütün ömrü sınır boylarında geçen[23]yazar, 1737 yılında da Sadrazam Seyyid Mehmed Paşa( 1736-1737) komutasındaki orduya dahil olarak Sancak-ı Şerif ile Kartal'da[24]ve Babadağı kışlağındadır[25]. İbrahim Efendi 1749 yılında annesini ziyaret etmek üzere memleketine gelmiş ve yoğun şekilde eserinin telifiyle meşgul olmuştur[26]. Yazarın eserini telif ettikten sonra ne kadar yaşadığı bilinmemektedir. Aşağıda da üzerinde durulacağı gibi, daha sonra eseri gözden geçirip bazı notlar ilave ederken verdiği bir tarihten[27] hareketle onun en azından 1176(1762) yılına kadar hayatta olduğu ileri sürülebilir.

İbrahim Hamdi ikamet ve seyahatleri sırasında çeşitli görevler de üstlenmiştir: Her şeyden önce memleketinden Balkanlara babasıyla birlikte askerî bir gaye ile geçmişti. II. Mustafa'nın Zenta dönüşü Tımışvar'da Karakol Köşkü'nde Selim Dede ile olan konuşmasını, cebeci neferi olması sebebiyle köşk karşısında selama dizilmiş askerler arasında bulunduğu için duyabildiğini belirtmesinden[28], yazarın cebeci neferi olduğu anlaşılmaktadır. 1720 yılında düşünülüp 1721'de başlanılan Hotin Kalesi'nin tamiri sırasında görevli bulunan İbrahim Efendi, önce Cebehane Kâtibi, daha sonra da Hotin Defterdarı Kâtibi olmuştur. Kalenin tamirinde önemli görevler üstlendiği anlaşılan yazar, bu sırada malzeme alımı için çeşitli yerlere seyahatlerde bulunmuştur. Nitekim bu gaye ile Kili’ye gitmiş ve inşaat için gerekli keresteler onun tavsiyesi üzerine Boğdan Voyvodası’na yazılarak istenmiştir. İbrahim Efendi, Hotin muhafızı Abdi Paşa'nın(ö. 1722) kâtibliğini de yürütmüştür. İstanbul ve diğer yerlerle yapılan yazışmalar onun tarafından gerçekleştiriliyordu[29]. Lehistan'da bulunan Lipka Tatarları'nın dilini de öğrenerek onların dilinden Paşa ya gelen yazışmaları Türkçe'ye, Paşa'nınkileri de onların diline çeviriyordu[30]. Lehistan devlet teşkilatındaki önemli mevkileri ve bölgenin stratejik ehemmiyeti dolayısıyla kısmî serbestlik kazanmış olan bu kavimle olan bütün diplomatik ilişkileri yazar takib ediyordu[31]. Hotin Kalesi'nin yıkılması için aralarında İbrahim Efendi'nin de bulunduğu kale idarecilerine Boğdan Voyvodası Mihail Rakoviça tarafından rüşvet teklif edilmiş, ancak onun bu cüreti merkeze bildirilince azl edilerek yerine Ligor(Gika İskerlet- zâde) getirilmiştir[32]. Yazarın İsakçı ve Babadağı'nda bulunuşu da cebeci ocağına mensubiyeti sebebiyle askerî gaye ile olmuştur.

Tımışvar'ın 1716'daki muhasarası sırasında kalede mahsur kalan İbrahim Hamdi bu hadise sonunda maddeten de büyük zarara uğramıştı. Zira şehirde önemli miktarda mal ve emlâka sahip idi[33]. Onun İbrahim Zaim ile birlikte zıbık madeni mübayaasıyla uğraştığına daha önce temas olundu. Aslında yazarın ailesi her iki taraftan da varlıklı idi. Ecdadı yüzyıllardır çiftlik sahibi ziraatle uğraşan insanlardı. Babasından intikal eden hisse dışında kendisi de satın almak suretiyle Ulus'ta hayli arazi sahibi olmuştu. Ancak arazisinin kardeşi Seyyid Halil tarafından kullanıldığını ve kendisine bir faydası olmadığını belirtmektedir[34].

Kendi verdiği bilgilerden, İbrahim Hamdi’nin maddi varlığı yanında resmi hayatında da ciddî, ahlaklı ve sorumluluk sahibi bir insan ve çok yönlü bir şahsiyet olduğu istidlal olunmaktadır. Çeşitli dilleri öğrenmeye olan istidadını Lipkalarla olan yazışmalarda gösteren, aynı zamanda seyahat etmeyi de seven yazar, Hotin Kalesi nin tamiri bittiğinde Abdi Paşa’nın emriyle bu faaliyeti bir tarih manzumesiyle anlatmış, böylece şairlik vasfını ortaya koymuştur. Söylediği manzumeyi Ruscuklu Gümüş Kolçak-oğlu Bekir Ağa-zade talik yazısı ile taşa resin etmiş, kendisi de onu taşa hak etmiş ve tezhibini de yapmıştır. Buradan da onun şâir, hakkâk ve müzehhib olduğu anlaşılmaktadır. Hazırlanan taş İbrahim Efendi’nin gayreti ile kale üzerine konulmuştur. Yazar gayretleri sonucunda "yerli ocağından 200 akça vazife ve yarım kese atiyye ve bir kisve-i hasene" ile taltif edilmiştir[35]. İbrahim Hamdi başka eserlere de tarih söyleyip hakkaktik yapmıştır: 1724/1725'de vefat eden oğlu Seyyid Abdurrahman'ın mezar kitabesini yazarak taşa nakş etmiştir[36]. Kayyımoğlu Zaharcıbaşı Mehmed Ağa'nın yaptırdığı hayratın yazı ve nakşı da ona aittir[37]. Yazardan günümüze intikal eden en önemli miras hiç şüphesiz coğrafyaya dair eseri Atlas ’dır:

b) Atlas: Farklı Bir Coğrafya Kitabı:

İbrahim Hamdi eserini, T.M.Yaman'ın aksi istikametteki görüşüne rağmen[38] 2 cild olarak planlamıştır. Ancak günümüze ulaşan, eserin II. cildidir[39].1329 yılında eserin Tarih-i Osmanî Encümeni üyelerinden Ahmed Tevhid'in kütüphanesinde bulunduğu bilinmektedir[40]. Ahmed Tevhid de Talat Mümtaz Yaman ile birlikte yürüttükleri bir çalışma için 1934 yılında Kastamonu'ya bir ziyarette bulunmuş ve Safranbolu, Bartın ve civarı için önemli bilgiler ihtiva eden bu eseri yanında götürmüş ve dönüşünde Yaman'a hediye ederek, İstanbul'da bir terekeden satın aldığını bir vesileyle söylemiştir. Yaman, elindeki nüshayı başı ve sonu noksan, 346 varaktan ibaret, güzel bir nesih ile ve 23 satır esasıyla yazılmış olarak tavsif etmektedir[41].Yaman’ın tanıttığı bu nüshanın muhtevasına bakıldığında[42]eserin birinci cildi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu nüsha, 1942 yılında Kastamonu'da çıkan yangında Yaman'ın bütün kütüphanesiyle birlikte yanmıştır[43]. II. cildin ilk satırının cümle sonuyla başlaması ("olup lisânların tekellüm iderler"), bu cildin baş tarafının da noksan olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Daha ileride 60b, "Nîl'ün iki gölü" diye bitmekte ve müteakip sahifenin "vardır" ile başlayacağı bir önceki sahifenin alt köşesindeki özel işaretle (garib, ayak)[44] belirtilmekte ise de, 6la'nın ortalarındaki başlık "Râbi‘; Bahr-i Siyah ki ..." olduğuna göre en azından ilk üç denizin yazıldığı bölümlerin noksan olduğu söylenebilir. Bu cild sonu itibariyle tamdır. Es'ad Ef. nüshası(nr. 2044), talik hatlıyla ve 23 satır esasıyla 509 vr. olarak yazılmıştır. 442a'dan itibaren sahife içindeki metnin genişliği ve daha sonra da satır sayısı değişmekte, 446b'den itibaren de 29 satır esas alınmaktadır. Bu kısımlarda Avrupa memleketleri anlatılmaktadır.

Eserin telif tarihi için üzerinde durulan çeşitli tarihler vardır: T. Yaman, kullandığı nüshada zikr edilen bazı tarihlere de atıflarda bulunarak eserin H.1142-1162 yılları arasında( 1729-1749) yazıldığını ve 1163(1750) tarihinde de müsveddesinin bitmek üzere olduğunu belirtmektedir[45]. Gerçekten de yazar, eser içerisinde çeşitli yerlerde telif tarihini söylemektedir. Ancak bu tarihler 1 Rebiülevvel 1163/10 Ocak 1750"[46] 24 Rebiülevvel 1163/2 Şubat 1750[47]ve 25 Zilkadel 163/26 Ekim 1750[48] şeklinde değişiklik arz etmektedir. T. Yaman'ın I. cild üzerindeki tespitleri ve II. cild üzerinde yapılan çalışmalarla, aslında ilgili bölümlerin kaleme alındığı zamanı belirten bu değişik tarihler, Atlas'ın temize çekilmeyip müsvedde halde kaldığını göstermektedir. Zaten II. cildin müellif tarafından gözden geçirilerek tashih edildiği anlaşılmaktadır. Bu nüshada kenara düşülen "mükerrerdür" kaydıyla iptal edilen kısımlar[49] yanında, metin kenarındaki birçoğu yazara ait çeşitli ilave ve tashihler de bu fikri teyid etmektedir.

Söz konusu ilaveler, "minhu", "sahh" ile biten ve "tasdik" ile başlayan ilaveler olarak 3 grupta incelenebilir. Bunlardan "minhu" ile bitenler de imlâ ve tezyinat bakımından yine 3 gruba ayrılmaktadır[50]. Bu ilavelerden talik haltıyla yazılı olan "minhu" ve "sahh" ile bitenlerin yazarın elinden çıkmış olması kuvvetle muhtemeldir. "Minhu" ve "sahh" ile biten ilavelerin aynı el tarafından yazıldığı Nüzhetü'l-müştâk'dan alınan bir kaydın ilavesi sırasında düşülen işaretlerden de anlaşılmaktadır[51]. Genellikle kısa ve cümle düşüklüklerini gideren, bazen de metni tamamlayan ve metinle irtibatı belirtilen ilaveler olarak, "sahh" ile bitenlerin yazara aidiyeti ise kesindir. Zira Hotin Kalesinin tamirinin anlatıldığı kısımda metinde gireceği yer gösterilerek "Ta‘lîk yazusın taşa resin idüp târihin bu fakir on iki beyt kadar ve inşâd ve taşa hakk ü tezhibi dahi bizümdür” denilmiş, sonuna da "sahh" konulmuştur[52]. Yazarın, Hotin muhafızı Abdi Paşa adına Hotin Defterdar Kâtibi olduğu ve Lipka yazışmalarını takip ve tercüme ettiğini belirttiği notun sonu da "sahh"lıdır[53]. Bunlar tarzında olup da metni tamamlamak üzere çeşitli eserlerden alınan ilavelerin sonuna bazen de faydalanılan eserin adı yazılmıştır. Nitekim Osek Köprüsü ile ilgili bir ilavenin sonunda "min-Coğrafya-yı Kebîr " kaydı vardır[54]. Yazara ait ilavelerden biri ve görülebildiği kadarıyla eserdeki yazara ait son tarihi taşıyan not olarak 15 Cemaziyelevvel 1176 (2 Aralık 1762) tarihli kayıt, zelzele sonucunda yıkılan Edirne Muradiye Camii'nin "müceddeden ta'mîr ve yapdırılması bâbında fermân-ı âlî ve Sadrıa٠zam mektubu sâdır" olması hakkındadır[55].

"Tasdik" ile başlayan ve okunaklı bir nesih hattıyla yazılı olan ilaveler öncekilere göre daha geç tarihli ve bazılarının sonu mühürlüdür[56]. Rus im- paratoriçesi II. Katerina ile Avusturya imparatoru arasında 1201(1787) tarihinde gerçekleştirilen meşhur politik toplantı ile ilgili kayıt da bu cümledendir[57]. 1201(1787) tarihli ve Hacerü'l-kayy adlı bir taşla Rodos'ta yaşayan Cinci Hoca namındaki "özge kimesne"nin tecennün eden zevata mualece oluşu ile ilgili ve 1094(1682-1683) yılında İstanbul'a geldiğinde Yeniçeri Ağası'nın oğlunu bu suretle iyileştirdiği konusundaki notun sonundaki "bu fakirin ta'rifiyle de Sarây-1 Sultani'de bazı mukarrebin ile görüşüp taşın seyr edildiği ayne'1-yakîn meşhûd olmışdıır" şeklindeki ifadeden[58]ve İstanbul halisinde meşhur kılıçla ilgili olarak "Seyfi şeddad" adıyla Defter-i Hazine'de kayıtlı olduğu ve kendisi tarafından defalarca "seyr-i pâdişâhı" için hazırlandığının anlatıldığı kayıttan[59], bu gruba giren ilaveleri yapan şahsın Enderun halkından ve I. Abdülhamid'e(17741789) yakın biri olduğu, muhtemelen eseri temellük ettiği anlaşılmaktadır. Bazı ilavelerin sonunda herhangi bir İşaret yok ise de takdim edilen sistemin takibiyle bu gibi kayıtların bağlı olduğu grup tespit edilebilmektedir[60]. Sonuç olarak eserin 1163(1750) yılında müsveddesinin tamamlandığı, ancak daha sonra bizzat yazar tarafından müsvedde metnin tashih ve ikmal edildiği söylenebilir.

Eserin ilk cildi ve dibacesi noksan olduğu İçin ismi de meçhul kalmıştır. İbrahim Müteferrika makalesine yazılan zeylde eserden "coğrafyaya dair bir kitab" olarak bahs edilmekte[61], T. Yaman da kullandığı nüshanın iç kapağı üzerinde bilahare yazıldığı, yazının şeklinden anlaşılan ve nesih hatla "Atlas-I İbrahim Hamdi Efendi 1163" şeklinde bir kayıt bulunduğunu belirtmektedir[62]. Eseri tam olarak gören yegane insan olduğu anlaşılan Melımed Tahir ise eserin ismini "Atlas" olarak vermektedir[63]. Osmanlı coğrafyacılarının Coğrafya karşılığı olarak eserlerine "Atlas" adını verdikleri bilindiğine göre M. Tahir'in, eserin ismini doğru olarak yazdığı söylenebilir.

Atlas'ın muhtevasına gelince; baş tarafında diğer Osmanlı coğrafyacıları gibi önce arzın tarifi, hareketleri, hey’et konularına yer verilmiş[64], ilk cildinde Anadolu şehirleri, ikinci cildde de, Afrika, Avrupa ve Amerika şehirleri anlatılmıştır. Şehirlerin okunuşu, tûl ve arz daireleriyle bazılarının ait bulundukları iklim belirtildikten sonra coğrafî tavsifine geçilmiş, birtakım folklorik malzeme de ilave edilmiştir. Eserde, şehirler dışında madenler, dağlar, nehirler, göller ve denizler gibi diğer coğrafi unsurlara da yer verilmiştir. Ancak, eserde üst ve alt başlıklardaki tenasübü gösterecek şekilde muayyen bir terminolojinin kullanılmadığı, tertibe dikkat edilmediği görülmektedir.

İbrahim Hamdi, önemli bir kısmını görevi gereği gerçekleştirdiği seyahatleri sırasında müşahedelerine dayanan orijinal bilgilere de eserinde yer vermiştir. Nitekim Atlas'ta, memleketi ve havalesiyle, Tımışvar ve Hotin civarı başta olmak üzere birçok Rumeli şehirleri, Lehistan'da yaşayan müslüman Tatar oymağı olan Lipkalar, bu arada İstanbul hakkında çok kıymetli bilgiler bulunmaktadır. Yazar eserinde kendisinden "bu fakir"[65], "câmi'u'l-hurûf"[66], "câmi'u'l-hurûf-ı fakir“[67], "râkımü'l-hurûf[68] "nâmık-ı hakir"[69]şeklinde bahs etmektedir.

Yazar gidemediği yerler için de başkalarından duyduğu çağdaş ve yeni bilgileri eserine almıştır. "Sikatdan menkuldür ki"[70] gibi genel ifadeler dışında, zaman zaman sözlü kaynaklarını ismen de belirtmiştir. Nitekim Yanova'dan Tımışvar’a gelişlerini yaşı küçük olduğu için iyi hatırlayamayan İbrahim Efendi, buralarla ilgili bilgileri hocası Eyyub Efendiden almıştır[71]. Petersburg ve civan için kaynağı, esaretleri sebebiyle oralarda 6 ay bulunup kendilerine konak ve tayinat tahsis olunmuş olan Özi ve Hotin muhafızları kahya ve Kolçak Paşalardır[72]. Atlas denizi sahillerinden bahs ederken bir deniz hayvanının tarifi için oralarda bulunduğu anlaşılan tabib Corci’nin şehadetinden faydalanmıştır[73]. Peçuy ve Budin hakkındaki malumatı hocası Piri Ahmed Efendiden almıştır[74]. Erdel halkının büyük bir has ekmek pişirip, sekiz çift öküzün koşulduğu bir arabaya yükleyerek II. Süleyman’a(1691- 1695) hediye ettiklerini, o sırada orduda sipahi olarak bulunan ve bu ekmeğe dokunduğunu söyleyen yüz yaşındaki Hotin Yerli Ağası İbrahim Ağa'dan duymuştur[75]. I. Mahmud'un( 1730-1754) 1146 (1733-1734)yılında Ayasofya Camii'nde yaptığı tamiratı bizzat tedkik etmesi yanında söz konusu tamir faaliyetleri ve camiin binasına dair mimarî özellikleri Kayyımbaşı Arnavud Hoca'ya dayanarak eserinde açıklamıştır[76].

Bu orijinal bilgiler yanında eserin önemli bir kısmı kitabi kaynaklara dayanmaktadır:

Eserde en fazla kullanılan kaynağın Kâüb Çelebi'nin Cihannûmâ'sı olduğu görülmektedir. Atlas ile Cihannümâ arasındaki ilişki değişik çalışmalara konu olmuştur. T. Yaman, İbrahim Hamdi ve eserini incelediği çalışmasına başlık olarak "Cihannüma'nın İlaveli Nüshası" ifadesini seçmesi yanında, metin içinde de bu konuyla ilgili olarak "eser, tamamiyle Cihannüma'nın aynidir" hükmünü vermiş, fikrini teyid için de her iki eserden metinler alarak mukayeselerde bulunmuştur[77]. Bununla birlikte Atlas'ta yazarın memleketi ve havalisi hakkında Cihannümâ'dan farklı bilgiler verdiğini belirtmiş ve önemine binaen bunları yayınlamıştır. F. Sarıcaoğlu da, Yaman'ın verdiği bilgilere nazaran I. cildin Müteferrika neşri Cihânnümâ'daki Ebubekir b.

Behram'dan alman tasvirlere, II. cildin ise birinci telif Cihânnümâ ve ayrıca Dımeşki'niıı İhtisâr-1 Tahriı-İ Atlas Mayofuna zeyl oldngu kanaatindedir [78].

Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta Yamanın, yaptığı mu- kayeselerde matbu Cihânnümâ'ya dayanmış olmasıdır. Cihannümâ'nın ta- mamlanmış bir versiyonunun olmadığı, birinci ve ikinci telif çalışmalarıyla her iki telif arasında birinci telifi tamamlamak ve ikinci telife hazırlık yapmak üzere yürütülmüş telif gayretinden ibaret 3 tahrir safhası bulunduğu; ayrıca Atlas Mayor'n tercüme eden Ebubekir b. Behram'ın da birinci telif nüshasının kenar notlarına ve ara safhaya müdahaleleri yanında ikinci telif ve ara safhaya zeyl olarak bir eser yazdığı; nihayet İ. Müteferrika'nın Cihânnümâ'yi "neşir" vasfı kazandıracak bir gayretle bastığı, hatta matbu nüshanın 422. sahifesinden itibaren Ebubekir'in eserinden nakillere başlayacağını belirttiği bilinmektedir[79].

Bu bilgilere ilaveten Katib Çelebi'nin her üç safhada, Ebubekir b. Behram'ın da gerek Cihânnümâ'ya müdahaleleri sırasında gerekse Cihânnümâ Zeyli ilde Âşık Mehmed'in Menâzırü '1-avâlim'ini kullandığı; İ. Müteferrika’nın da baskı sırasında Cihânnümâ üzerinde Katib Çelebi ve Ebubekir'in gerçekleştirdiği bütün çalışmaları gözden geçirerek bir "neşir" vücuda getirdiği; ayrıca söz konusu eserlerin tümü üzerindeki mukayeseli çalışmalarla İ. Müteferrika neşri Cihannümânın önemli ölçüde Menâznü'l- avâlime dayandığı tespit edilmiştir[80]. Şu halde Atlas' ta da Menâzırü '1-avâlim- 'in doğrudan veya takdim edilen sistem dahilinde kullanılmış olması tabiidir. Nitekim Selanik bahsinde camilerin Menâzırü '1-avâlim'in tertibine uygun olarak yazıldığı, muhtevada da benzerlikler olduğu görülmektedir. Bu camilerden Sinan Paşa Camii'nin kiliseden camiye çevrilmesi hakkında Âşık Mehmed'in düştüğü 4 beyitlik manzumedeki tarih mısraı, eser ve müellif adı verilerek Atlas'a alınmıştır[81]. Yine Köstendil şehri de İbrahim Hamdi'nin Menâzırü'l-avâlim'i kullandığını açıkça göstermektedir. Zira Âşık Mehmed takib ettiği sistem gereği Köstendil şehri, ılıca ve dağını ayrı yerlerde ele almışken, İbrahim Efendi şehir ve ılıcaya dair bilgileri iktibas suretiyle Köstendil maddesinde Menâzır'dan yazmıştır[82]. Menâzır'da. dağ hakkında verilen bilgiler de Atlas'ta sonu "minhu" ile bitecek şekilde kenara ilave edilmiştir[83].

Sonuç olarak Cihannümâ'nın İbrahim Hamdi tarafından yoğun olarak kullanıldığı bir gerçek olmakla beraber, C. Orhonlu'nun da belirttiği gibi[84] Atlas , "Cihannümâ’nın ilaveli bir nüshası değil" yazarın kendi müşahede ve duyduklarına dayanan orijinal bilgilerle ikmal edilen, doğrudan veya dolaylı olarak Menâzırü'l-avâlim ile desteklenen, Osmanlı coğrafya yazıcılığı içerisinde kendine has yeri olan bir eserdir.

Zaten İbrahim Hamdi Atlas'ta Osmanlı coğrafyacılığının bu temel eserleri dışında daha birtakım yerli ve yabancı, bu arada batı menşeli tarih ve coğrafya kitaplarının da adını vermektedir. Bazıları Nüzhetü'l-müştâk , MıTcemü'l-büldân , Kitâb-ı Bahriye , Hıtây-nâme , Künhü'l-ahbâr , Cenabî, Müneccimbaşı, Enîsü'l-müsâmirîn , Coğrafyâ-yı Kebîr , Strabo , Plinius, Platon olan eser ve yazarları hakkında açıklayıcı bilgiler ve Atlas ile ilişkileri konusunda C. Orhonlu'nun tespideri ilk safha için yeterlidir[85]. Ancak İslam tarih ve coğrafya yazıcılığı geleneğinin bir sonucu olarak kaynakların teselsül halinde bir eserden diğerine intikal ettiği hatırlanmalı ve burada ismi geçen eserlerin hepsinin İbrahim Hamdi tarafından görülmemiş olabileceği ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.

Yazar kaynakları kullanırken dikkatli davranmış, makul olmayan fikirleri tenkid ettiği gibi[86] kullandığı kaynaklarda mevcut, ancak zamana uymayan düşünceleri de fark etmiştir. Melik Müeyyed'in(Ebülfıda) Rumeli'den bahs etmeyişini de buraların onun zamanında feth edilmemiş olmasından kaynaklandığını belirterek mazur görmüştür[87]. Kendisinden önceki Osmanlı coğrafyasının bütün mahsullerini görüp incelediği anlaşılan İbrahim Hamdi Efendi'nin birikimi, coğrafya ilminin XVII. yüzyıla kadar ulaştığı merhaleyi de bilmesine imkân tanıyordu. Dünyanın yuvarlaklığını misalleriyle izah etmiş; zaman ve mekân açısından iklimleri, enlem ve boylamları klasik coğrafya bilgilerini ve coğrafî keşiflerin sonuçlarını göz önünde tutarak rakam değerleriyle açıklamış; med-cezir hadisesini, hava ve rüzgâr hareketlerini incelemiş; ancak batı menşeli eserler yanında Ebubekir Efendi’nin eserini de bilmesine rağmen belki de o zaman için klasik kabulün tesirinde kalarak, kainatın merkezinin arz değil güneş olduğu şeklindeki yeni fikre eserinde yer vermemiştir[88].

İbrahim Efendi'nin eserinin başka eserleri etkilediği ve benzerlerinin kaleme alındığı da söylenebilir. Nitekim Atlas-ı Cihân adlı coğrafya eserinin[89] Bartınlı’nın II. cildiyle paralellik arz ettiği görülmektedir[90]. Ayrıca Atlas'ın gerek I. cildinden, gerekse II. cildinden orijinallik arz eden önemli kısımların değişik yazarlarca yayınlandığı, başlangıç kısmında yazar ve eser üzerinde yapılan araştırmalar değerlendirilirken belirtilmiştir.

Bu çalışmayla Atlas'ın Es'ad Efendi nüshasının(nr. 2044), eserin II. cildi olduğu teyid edilmiş; ancak buradan hareketle eserin müsvedde olarak kaleme alındığı, büyük ihtimalle tebyiz olunmadığı, müsvedde metnin daha sonra bizzat yazar tarafından gözden geçirilip cümle düşüklüklerini gidermek ve metni ikmal etmek üzere kenarlara ilavelerde bulunulduğu, yazar dışında bir şahsın da kenarlara metni tamamlayıcı eklemeler yaptığı, bunların, aralarındaki imla ve tezyinat yönünden muayyen bir tasnife tabi tutulabileceği gösterilmiştir.

Ayrıca, önemli ölçüde Cihannümâ kullanılarak, ancak bu arada başta Menâzırü'l-avâlim olmak üzere başka eserlerden de faydalanılarak, yazarın müşahede ve duyduklarına dayanan orijinal bilgilerle de zenginleştirilerek kaleme alınan Atlas'ın, günümüz çalışmalarında müstağni kalınamayacak bir eser olduğu; metninin verildiği ve yazarın zikr ettiği kaynaklarla eser arasındaki gerçek ilişkinin gösterildiği bir çalışmaya ihtiyaç olduğu görülmüştür. Başta Tımışvar ve Hotin civarı olmak üzere Balkanlarla ilgili bilgiler yanında, özellikle İstanbul ve havalisi hakkındaki bilgilere ilaveten, İstanbul bahsinde, başşehir olması sebebiyle devletin teşkilat ve teşrifatıyla bazı ekonomik konulara dair verilen malumatın hemen değerlendirilmesi gereken orijinal malzeme olduğu tespit edilmiştir[91].

EK

ILAVELER:

1

Hatt-ı nesihle.

39b>[*]

Acâyibât-1 Mısır'dan 7. acayib olarak İşlenen Hacerülkayy adil taşla ilgili olarak verilen 1,5 satirlik malumatı tasdik babında "tasdik-i Hacerülkayy" başlığı ile yapılan 1201 tarihli ilave:

Rodos'da yaşayan Cinci Hoca namındaki "özge kimesne"nin bu taşla özellikle tecennün eden zevata mualece oluşu, bu cümleden olarak lO94'de İstanbul'a geldiğinde o sırada tecennün eden Yeniçeri Ağası'nın oğlunu Kapdan-ı Derya Hasan Paşa'nın tarifiyle iyileştirdiği, "bu fakirin" tarifiyle de Saray-ı Sultani'de bazı mukarrebin ile görüşüp taşın seyredildiği "ayne'l-yakin meşhud olmuşdur".

I22a<[**]

Yine "Tasdik" başlığı ile İstanbul halisinde meşhur kılıçla ilgili kayıt. "Seyf-İ şeddad" adıyla Defteri Hazine'de kayıtlı olduğu ve kendisi tarafından defalarca "seyr-i pâdişâhı" İçin hazırlandığı.

[*]

I25a<,I43a<, I43b>, I44a<, 231b>, 294a<.

[ ***]

2

82a<

İklimlerin başlangıcı ile ilgili olarak İdrisi'nin Nüzhetü'1-müştâk'ından nakil.

112b<

Anber ile ilgili küçük bir ilave.

121a<

Mıı'cemü '1-büldân'dan ilave.

127a<

Fatih Cami'i'ni itinam ve Fatih'in diğer hayratını ilave.

128b>

Sultan Ahmed Camii ve türbesi hakkında

I62a<

Şeyhülislam'ın teşrifati ilk.

I76b>

Pürevadi bahsinde Coğrafya-yı Kebir'den istifade

***

3

"Sahh"lı ilaveler, genellikle kısadır ve cümle düşüklüklerini tamamlarlar:

8Sa<, 89b>Ob>,98a<, I43a<٠ I75b>,f76a<, I77b>.

Hotin bahsinde;

276b>

"Ta'lîk yazusın taşa resm İdüp tarihin bu fakir on iki beyt kadar ve il ad ve taşa hakk ü tezhibi dahi bizümdür''sahh.

٠ Sah'lı ilavelerin yazara aidiyetine delildir!

***

4

"minhu"lu ilaveler.

(Bu ilavelerle 2 nolu ilaveler aynı hatla yazılmış, muhtemelen aynı elden çıkma)

115b<, 116a<, 118a<, 125a<, 129b>, 131b>,138a<, 144a<, 155b>(minhu yok ama hat aynı; 1164 tarihli Karamankapısı yangını hk.), 159a<.

Dipnotlar

  1. T. M. Yaman, "200 Sene Evvel Konya, Uluslıı İbrahim Hamdi Efendi'ye Göre", Konya, 11/22-23(1938), 12013-1219
  2. Aynı mlf., "Cihannüma'nın İlaveli Nüshası", Ülkü, Halkevleri ve Halkoclalan Dergisi , XV/85( Mart 1940), 4149; XV/86(Nisan 1940), 147-154; XVI/87(Mayıs 1940), 248-257.
  3. iktisat ve Ticaret Bakımından Bartın , Ankara 1941, s. 159-161.
  4. Amasra 'nın Üç Bin Yılı , İstanbul 1987, s. 100-102, 105, 107, 112.
  5. "XVIII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Coğrafya ve Bartınh İbrahim Hamcli'nin Atlası", Tarih Dergisi, XIV/19(İstanbul 1964), 118-140; burada özellikle alt başlıklann tamamı verilmese de eserin muhtevasını yansı tacak ve istifadeyi kolaylaştıracak şekilde, varak numaraları da gösterilmek suretiyle Atlas'm fihristi de yayınlanmıştır: s. 136-140.
  6. "Lipkalar", Türkiyat Mecınuası , XVI(İstanbul 1971), 74-75, 83-84.
  7. A.A. Adıvar(Osmanh Türklerinde İliın ,haz. k Kazancıgil-S. Tekeli, İstanbul 19824), F. Taeschner( "Osmanhlarda Coğrafya" , trc. Hamid Sadi, Türkiyat Mecmuası, 1928, II, 271-314; "Djugrafiya(Epoque Ottoman)", E/2, Paris 1963, II, 602-605.), İ. H. Akyol("Tanzimat Devrinde Bizde Coğrafya ve jeoloji", Tanzimat I, İstanbul 1940, s. 511-571.), j. H. Kramers("Coğrafya" mad., tevsi eden İ. Hakkı Akyol, İA, III, 202-220) ve C. Tü rkay(Osmanh Türklerinde Coğrafya, İstanbul 1959) Osmanlı coğrafyacılarını inceledikleri çalışmalarında İbrahim Hamdi ve eserine yer vermemişlerdir. Ancak yazar ve eser Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi nde değerlendirilmiştir( M. Ak, "Coğrafya (Osmanlılar Dönemi)", İstanbul 1993, VIII, 65).
  8. Esad Efendi Ktb., nr. 2044.
  9. Metin Tuncel, "Bartın" mad., DİA. V(İstanbul 1992), 89.
  10. Mehmed Tahir'e göre, Endüz köyü Neziroğlu denilen köydür (OM. III, 317, n.2). Ancak T.M. Yaman, Bartın ye Safranbolu civarında Endüz veya Neziroğlu adıyla köyler bulunmadığını, kesin olmamakla beraber bunun Ulus'a bağlı "Düz" köyü olabileceğini söylemektedir(a.g.m., XV/85( Mart 1940), 42, ıı. 6). Kemal Samancıoglu ise. Neziroglu'ılun Barun sını rlarına yakın köylerden birinin mahallesi olduğunu, ancak buranın İbrahim Haradi'nin tarifine uymadığı nı ileri sürmektedir(İktisat ve Ticaret Bakımından Bartın, Ankara 1941, s. 160, ıı . 15).
  11. T. Yaman, a.g.m. ,XV1/87 (Mayıs 1940), 249 vd.
  12. Aynı mlf., a.g.m. , s. 254.
  13. Ayın mlf., a.g.m. , XV/86, 152; XVI/87,249-250,254-255.
  14. Ibrahim Hamdi, Atlas , Süleymaniye-Esad Efendi Ktb., tır. 2044. vr. 253b-254a.
  15. İbrahim Hamdi, Atlas , Vr. 253tı-255a.
  16. Ibrahim Hamdi, Adas , vr. 2486.
  17. ".. husfısan zı bık madeni olup iklim-i Asya ve Avrupa'da bundan gayri zıbık madeni ma' tüm değiildür. Nâmı k-ı hurüf Niş-ovalı İbrahim Za'im ile ma'an varup vâfır alup Tımışvar'a getürtip anlar Istanbul'a götürürler idi. Dört ve beş dirhemiıı bir paraya virürler ve diyâr-ı İslâm'a İbrahim Za'im'den gayri kimse çıkarmamak Kral tarafından fermân virilmiş idi" (İbrahim Hamdi, Atlas , vır. 2626).
  18. İbrahim Hamdi, Atlas , %T. 183a.
  19. İbrahim Hamdi, Atlas , %T. 279b.
  20. T. Yaman, a.g.ın. , XV/85(1940), 42.
  21. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 130a-b.
  22. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 179b.
  23. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 114a.
  24. İbrahim Hamdi, Atlas vr. 283b.
  25. İbrahim Hamdi, Atlas vr. 177b.
  26. T. Yaman, a.g.ın. , XV/85(1940), 42.
  27. İbrahim Hanıdi, Atlas vr. 190a
  28. İbrahim Hamdi, Atlas. %T. 254a.
  29. İbrahim Hamdi, Atlas Vr. 275a-277b, 279b.
  30. İbrahim Hamdi, Atlas Vr. 341b.
  31. İbrahim Hamdi, Atlas , Vr. 340b.
  32. Cengiz Orhanlı'. "XVIII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Coğrafya ve Bartın!' İbrahim Hamdi'ılin Adası", Tarih Dmgisi , XIV/19(İstınbul 1964), 122-123.
  33. İbrahim Hamdi, Atlas , Sr. 255b.
  34. T. Yaman, a.g.m. XVI/87(1940), 249
  35. İbrahim Hamdi, Atlas ,vr. 276b.
  36. İbrahim Hamdi, Atlas , , vr.. 275b.
  37. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 278a.
  38. T. Yaman, a.g.ın. , XV/85(1940), 42, n. 4. Mehmed Tahir de eserin Il cild olduğunu ifade etmektedir (OM , III, 317, n. 2).
  39. Süleymaniye-Esad Efendi Ktb., nr. 2044.
  40. TOEM, I/3, 188.
  41. T. Yaman, a.g.ın. , XV/85(1940), 41.
  42. T. M. Yaman, "200 Sene Evvel Konya ... ", Konya , II/22-23(1938), 1209 vd.
  43. C. Orhonlu, TD, X1V/19(1964), 117 n. 9; 127.
  44. Yazma eserlerde sahife sırasını belirtmek amacıyla bir sonraki sahifenin ilk harf veya kelimesinin, bir önceki sahife alt köşesine yazılması işlemine ayak, garib, reddade, çoban vs. delinmesi hakkı nda bk. M. Eskici Ozen, Yazma Kitap Sanadan Sözlüğü. İstanbul 1985. s. 5.
  45. T. Yaman, a.g.n. XV/85(1940), 42.
  46. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 159b.
  47. İbrahim Hamdi. Atlas vr. 166a.
  48. İbrahim Hamdi, Atlas. vr. 509a(Hatime).
  49. Mesela Mısır'daki Kus şehri için bk. Atlas , vr. 14b, 27b.
  50. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 125a, 141), 82a.
  51. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 82a.
  52. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 276b.
  53. İbrahim Hamdi, Atlas, vr. 341b.
  54. İbrahim Hamdi, Atlas, vr. 2436; ayrıca bk. \T. 176b.
  55. İbrahim Hamdi, Atlas vr . 190a. Bu notun sonunda işaret yoksa da bir varak sonra (vı-. 191a) gelen ve sonu "minhu" ile biten ilave ile aynı hatla yazılmış olması ndan ve sonu "sahh"lı ilavelere de olan yakı nlığnıdan hareketle yazara ait olduğu anlaşılmaktadır.
  56. İbrahim Hamdi, Atlas, vr. 122a, 125a.
  57. İbrahim Hamdi, Atlas, vr. 294.
  58. İbrahim Hamdi, Atlas. vr. 39b. Buradaki "Özge kimesne" Cinci Hoca'nı n Sultan İbrahim devrinin siyasetle iç içe olan meşhur siması olmadığı görülmektedir. Zira Anadolu Kazaskerliğine kadar yükselen bu şahsın 29 Ekim 1648 tarihinde idam edildiği bilinmektedir(İ. Hami Danişmend, İzahh Osmanlı Taıihi Kı-onolojisi , İstanbul 1972, III, 413 vd.).
  59. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 122a. Bu ilave, "tasdik" ile başlamakta ve sonunda da mühür bulunmaktadır.
  60. Mesela, 1164/1750-51 tarihli Karamankapısı yangını hakkında sonu işaretsiz, ancak "minhu" ile biten ilavelerle aynı hatla yazılan kayıt için bk. Atlas. vr. 1556.
  61. TOEM, 1/3, 188.
  62. T. Yaman, a.g.ın. , XV/85(1940), 42.
  63. OM , III, 317, n. 2.
  64. T. M. Yaman, "200 Sene Evvel Konya ... ", Konya ,11/22-23(1938), 1209
  65. İbrahim Hamdi, Atlas , vr. 276b.
  66. İbrahim Hamdi, Atlas , Vr. 120b, 298a, 341b.
  67. İbrahim Hamdi, Atlas. Vr. 336a, 337a.
  68. Ibrahim Hamdi, Atlas , Vr. 208a.
  69. İbrahim Hamdi, Atlas , Vr 262b
  70. Mesela sıcak günlerde barınılmak üzere Topkapı Sarayı'nda bir yer altı odası (serdab)bulunduğunu güvenilir kişilerden duyduğunu belirtmek için bu ifadeyi kullanmışur( Adas ,ST. 125b).
  71. C. Orhonlu, TD, XIV/19(1964), 119
  72. İbrahim Hamdi, Atlas , Vr. 306a. Buradaki Yahya Paşa, İ. H. Danişmend'in (izi] muhafızı olduğunu da belirttiği(izahh Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1972, IV, 26), Mısır valiliğinden sonra Kapdan-ı Derya olan (3 Temmuz-29 Eylül 1743). Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa'nın damadı Hatib-zade Yahya Paşa (a.g.e., İstanbul 1971, V(Osmanh Dcilet Erk.inı), 212) olmalıdır. Bu tavsife uyan Yahya Paşa'nın birinci imrahor Yahya Ağa olarak Galata'da Kürkçukapısı'nda bir çeşme yapurması hakkında bk. İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi. IV/I(Ankara 19823), 330.
  73. İbrahim Hamdi, Atlas Vr. 434a.
  74. İbrahim Hamdi, Atlas , Vr. 359b.
  75. İbrahim Hamdi, Atlas , Vr. 366a
  76. İbrahim Hamdi, Atlas , %T. 125b. Sultan I. Mahmud bunun dışında daha sonra da, Ayasofya'da tamirat veya faaliyette bulunmuştur. Nitekim 1153(1740) yılı nda cami içinde kütüphane tesis etmiş, ayrıca 23 Zilkade 1155(19 Ocak 1743) tarihinde bizzat kendisi tarafından açılan ve Ayasofya'ya bitişik olarak Topkapı Sarayı'nın Bab-ı Humayun tarafı nda yer alan bir irnaret yapurmışur (İ. H. Uzunçarşı lı. Osmanh Tarihi, Ankara 19823, IV/1, s. 327-328).
  77. T . Yaman, a.g.m. , XV/85(1940), 41-44.
  78. Kkib Çelebi'nin Ciha'nniiin'a'sı re Kaynakları. İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1990, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Genel Kitaplık, ıır. YLT E 44, EK I, s. 128-129.
  79. Cihanninna”mn baskısı dolayısıyla bu üç Osmanlı coğrafya aliminin çalışmaları arasındaki ilişkinin mahiyeti ve burada ismi geçen miiellifler ve eserleri hakkında bk. F. Sarıcaoğlu, "Cihânııiimâ ve Ebübekir b. Behrâm ed-Dimeşki-İbrahim Milteferrika", Prof. Dr. Bekir Kıldikoğlu'na Armağan, İstanbul 1991, s.121-142.
  80. Mahmut Ak, Menkıdi'l-alkim(Tahlil-Metin) , İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı, İstanbul 1997, basılmamış Doktora Tezi. İÜ. Edebiyat Fakültesi Genel Kitaplık, nr. Dr. TE 116, s. 112-136.
  81. Selefde geçen Sinan Paşa nesârâdan alup câmi' itdiikde Menâzırii'l-`ayâlim sâhibi Aşık; Bu deyr-i köhne lâ-şek ehl-i İslâm ma`bedi oldı deyü tarih dimiş" (Atlas , %T. 2056).
  82. Köstendil: Zamm-ı kâf ve sükün-ı VâV ve sin-i mühmele ve feth-i M-i miisennât-ı fevkıyye ve sükün-ı nün ve dâl-ı mühmele-i meksiire ve yâ-i milsennât-ı tahtiyye ve âhiri Mm iledür.... belde-i nezihedür ve sün yokdur ve medine- i mıltevassıtadur ve enhâr-ı sagiresi vardur ve halkınun şirbi kanavâtdandur ve Köstendil'Cın salât-ı cum'a ikamet olunur cevânıi'i ve esvâk-ı âmiresi vardur ve on iki meızı'da germâblan vardur Köstendil'iln simirından sibi enfes ve atyebdür. Ta`mda ve râyihasında misk ta`mı hiss olunur( MeıMzırii7-`aıWim, Vr. II, 22a). Germib-1 Köstendil : Medine-i Köstendil'de yenâbi'-i germâb kesirdür ve on iki mevzı'da vâkı` olan yenâbi' içün ba'zı erbâb-ı milberrât hasbeten li'llâh kârgir ile bika'-ı müstahkeme bina idiip her birinde bir câme-kân ve bir dâni'l-gusl ve dâni'l-gusl içinde bir haiz ve ba'zun dârülgusllerinde haızdan mâ-adâ kurnah hucreler binâ idilp husüsan Beğ Ilıcası didilkleri germâbun binâsı milkellefce vâkı` olmışdur ve bu germâblarun ekseri şedidü s-sühüne ve râyihası büy-ı kibrit-âlüddur (Men.42ıniVaıWiın, ‘T. I, 122a). Kılındı çün nemâz içinde 'Aşı k didi târihin Bu deyr-i köhne lâ-şek ehl-i İslâm ma`bedi oldı (Aşık Mehmed b. Ömer, Menazırü'l- 'aıa•lim, Süleymaniye-Hâlet Efendi Ktb., nr. 616, T. II, 16a ). Memleket-i Köstendil: Zamm-ı kâf ve feth-i M ile elli dört derece tül ve kırk iki buçuk derece arzında etrâfi cibâl ve sahrâmisal yerde bir belde-i mütevassıta ve kaza ve livâdur. Sün yok ve hurda enhâr ve eşcân çokdur.... bir nev' miski ve elması olur.... Cevâmi' ve esvâk-ı âmiresi ve on iki yerde ılıcalan vardur. Halkınun şirbi kanavâtdandur. Lâkin dağlardan ırmakları akup hadâyıkını saky ider.... Kasaba-i mezbürenün germâbesi vâfirdür. On ikisinin üzerine bazı ehl-i hayr kâr-gir kubbeler ve magseller binâ itmişler, cümleden Beğ Ihcası mükellef vaki' olmuşdur. Bunlann âlıı şedidil's-silhüne ve kibrit râyihalıclur(Arlas, %T. 2086).
  83. Cebel-i Köttendil: Bu cebel belde-i Köstendifiln cânib-i şarkisindedür. Arzınun iki tarafından biri sâbıku'z-zikr Cebel-i Eğrisuya müntehidür ki Eğri-su didükleri nehr beynehümâr asıldur ve bu cebelün tüli ilâhaysii ınâ-şâallâtı ~tcdd&amp; ve bu cebelün ba'zı mevân'ında maden-i fıdda ve zeheb vardur ki bundan hâsıl olan sim ü zer Kıratova dârü'd-darbında meskült olur ve bu cebelün agleb mevâzl'ı bişe-zârdur (Menânrii7-`aıWim, ST. 1, 145a). Cebel-i Köstendil: şehrün cânib-i şarkisinde bir tarafı Eğri-su didiıkleri nehr arasını fasl ider. Bu cebelde ma'den-i fıdda ve zeheb olup bundan hâsıl olan sim ü zer Kıratova dârii'd-darbı'nda meskük olur. Cebeliin agleb IneVâZl'ı bişe-zarlı kdur( Adas, T. 208b).
  84. C. Orhonlu, TD, X1V/19(1964). 131.
  85. C. Orhonlu, TD, X1V/19(1964), 127-133.
  86. Mesela pek çok eser ve haritaya milracaatla bilinmeyen bölgeler hakkında bilgi verdiğini söyleyerek kendisini öven Kâtib Çelebi'yi, Endilliis'den başka bir tarafı yazmadığını , belki de buna ömrünün yetmediğini belirterek tenkid etmiş ve bu mevzulara kendisinin de çok şeyler kattığını eklemiştir: "Zikr olunan bilad4 Endülüs'den gayri kiltüb-i kadimede Rum şehirleri giderkeıni- yenbagi mezkür olmayup ba'del-feth yazılan tirilder ve resm olunan haritalardan gayri ali-kadri't-tika ahz u nakl olundı deyü Kâtib Çelebi merhüm Cihânnümâ'sında tahrir ider. Lâkin henüz iklim-i Endülüs'den gayri bir iklime dahi zafer-yab olmamış yahud ömr vefi itmemiş; câmiu'l-hunif müste'inen bi'llihi teki efrenciln cedid cografya ve haritalarına milricaat ile tül ve arz ve mehmâ-emken bilâd ve nevâhileri zikrine şuriı- iderüz"(Adas , vr. 120b).
  87. "Melikül-mileyyed bu bâbda ma'zürdur. Zirâ anun zemânında henüz bilid-ı Rüm ehl-i islim'a künhü ile malilm olmamış idi. .... Muldasarü'd-dıivel sahibi Ebü'l-ferec Malati dinüşdür ki ... bu kelim cümleden sıdk u savâba evfak ve kabüle ehakk olup sihibill-beyt edrâ ma-fi-l Beyt vefkınca evli budur ki bu bibda Muhtasarii'd-diivel düstürii'l-amel ola."( Adas , vr. 120a-b).
  88. Yazann coğrafya alanındaki görüşleri için bk. C. Orhonlu, TD, X1V/19,(1964), 133-136.
  89. Millet Ktb., Ali Emin Ef.-Coşrafya, tır. 75; Bu eserin İstanbul Üniversitesi nüshası II cild olup Tercüme-i Tarih-i Mühendis Kaıyo adını taşımaktadır: TYnr. 5976-5977.
  90. F. Sancaoğlu, Kâtib Çelebi'nin Cihânnümâ'sı ve Kaynakları, Yüksek Lisans Tezi, s. 129, n. 45.
  91. İbrahim Hamdi. Istanbul'da ikamet ettiği evin Top arabacıları kârhanesi karşısında olduğunu söyleyerek. Top arabacıları kışlasmın yeri hususunda bilinenleri tashih veya ikmal edecek yeni bilgiler vermiş olmaktadır (C. Orhonlu, TD. XIV/19(1964), 123. n. 31).&amp;lt;br&amp;gt;* İlavenin sağ kenarda olduğunu göstermektedir.&amp;lt;br&amp;gt; ** İlavenin sol kenarda olduğunu göstermektedir