ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

İzzet Öztoprak

Anahtar Kelimeler: İkinci Dünya Savaşı, Adana Görüşmeleri, Churchill, Türkiye

1941 ve 1942 yılları boyunca devam eden Türkiye üzerindeki Alman baskısı bir sonuçvermemekle beraber, brr kez 1942 sonlardan itibaren Müttefiklerin baskısı söz konusu olmaya başladı. Bunun başlıca nedeni Kasım I942'de başlayan Stalingrad Savaşı'nı Almanların kaybetmesiydi. Müttefikler, Almanya'yı kesin kalıcı bir sonuç verecek yenilgiye uğratmak İçin seri askeri planlar liazırlamaya başlamışlardı ki, stratejik konumu dolayısıyla, bu plânların Türkiye'yi İçine alması tabii idi. İşte bu çerçevede Almanya'nın gerek Rus ceplresinde, gerekse Kuzey Afrika'da yenilgiye uğraması bilhassa İngiliz başvekiline. Batı Avrupa'dan veya Güney Avrupa'dan bir cephe açarak Almanya'ya bir saptırma hareketi verdirmek düşüncesini illram etti. Buna göre, Türkiye Üzerinden Balkanlar'a yürünmesi öngörülüyordu. Churchill in tabiriyle, bu plânın anahtarı Türkiye idi. Bunun anlamı Türkiye geniş çapta silâhlandırılarak 1943 ilkbaharında savaşa katılmalıydı. İngiliz Genelkurmayı, yeterli birbiçimde donatılmamış olan Türk Ordııstı'nun savaştaİngiltere'ye bir katkıda bulunamayacağına inanıyordu. Onlara göre İngiliz Ordusu Türk topraklarından yararlanmalı, buradaki hava üslerinden Romanya petrollerinin bombalanması sağlanmalıydı. Bu nedenle İngiltere, Türkiye'den 26 Kasım'da Boğazların açılması talebinde bulundu. Amerika'da bu görüşü desteklemişti[1].

Yiikanda belirtilen plânı Churclrill, Roosevelt'e ve kendi genelkurmayına bildirip olurunu aldıktan sonra 24 Kasım I942'de Stalin'i haberdar etti. Churclrill, bu yazısından Türkiye hakkındaki düşüncelerine benzer görüşlere Roosevelt'in de sahip olduğunu belirtiyor, Türkleri baharda bizim yanımıza savaşa sokmak İçin yoğun bir biçimde çaba sarfedilmesinin gerekliliğine değiniyor, bunun sağlanması İçin de şunları kaydediyordu" Biz halen Türkiye'ye Ortadoğu'dan İçinde İkiyüz tankın da bulunduğu önemli bir mühimmat sevkiyatı yapmaktayız. Kış süresince Türkiye'ye mühimmat ikmali sevketmeye devam edeceğim. Eğer izin verilirse sivil giyinmiş uzmanlar eğitim ve bakım amacıyla, birlikte gidecekler... Türkiye'nin bize katılmaya istekli olması halinde ona yardımcı olmak üzere bahar başında Sekizinci, Dokuzuncu ve Onuncu Ordulardan alınacak askerlerle Suriye'de önemli büyüklükte bir ordu kurmayı umuyorum. Eğer Türkiye'yi savaşa sokabilirsek... Romen petrol sahalarını Türk üslerinden ağır bir şekilde bombalayabiliriz... [2].

İngiliz başbakanının bu yazısına 27 Kasım 1943 tarihinde cevap veren Stalin "Türkiye'yi bizim yanımızda baharda savaşa sokmak için herşeyi yapmanın gerekliliği ile ilgili olarak Başbakan Roosevelt ve size katılıyorum..." diyordu.

Bu yazışmalara karşın konu Casablanca Konferansı'na değin böylece kaldı. 14 Ocak 1943'te Roosevelt ile Churchill Casablanca'da buluştular. Görüşmelerde Türkiye sorunu da ele alındı. Burada ABD Churchill'in Yunanistan ve Onikiada'ya doğru harekâta girişilmesi önerilerini kabul etmedi. Yine ABD'nin kabul etmediği bir başka husus Türkiye'nin savaşa girmesi ve Churchill'in Balkan plânı idi. İngiliz başbakanı ABD'nin şu husustaki olurunu almayı başardı: o da Türkiye'yi ilgilendiren konularda İngiltere'nin girişimlerde bulunabileceği idi. Girişimler askerî sorunlarla sınırlı olacaktı. Bu sayede ABD silâh yardımı Türkiye'ye İngiltere üzerinden dolaylı biçimde yapılmaya başlanabilecekti. Bu durum Türkiye’nin protestosuna neden oldu [3].29 Ocak 1943'te Washington'dakiTürk Askeri Ataşesi Cemal Aydınalp'e durum anlatıldığında, Aydınalp bunu, İngiltere'nin Türkiye'nin zayıf tutulması konusunda Sovyetler'e verdiği sözünü yerine getirilmesi olarak gördüğünü açıkladı[4].

Churchill, konferanstan sonra İnönü veya Saraçoğlu ile görüşmek niyetini savaş kabinesine açmış, savaş kabinesi, Türkiye'ye malzeme şevki ve ulaştırma hazırlıkları gibi hususlar tamamlanmadan, en yüksek seviyede bir görüşmeye taraftar olmamakla beraber[5] sonunda başbakanın ısrarı üzerine onayını vermişti. Yukarıdaki gelişmelerin akışı içinde İngiliz başbakanının Türk devlet başkanı veya başbakanına gönderilmesini savaş kabinesinden istemiş olduğu telgrafta, Türk Ordusu’nun son teknolojik silâhlarla teçhiz edilmesi konusunda hem Büyük Britanya hem de ABD adına konuşma konusunda görevlendirildiğine yer verilirken, bu tür silâhların Türkiye'nin genel güvenliğini büyük ölçüde sağlayacak düzeyde olduğu ekleniyor, görüşme konusuyla ilgili olarak ta şu cümlelere yer veriliyordu: "çok gizli bir çerçevede Türkiye başbakanı ile görüşmek istiyorum. Ayrıca arzu edildiği takdirde yüksek askerî erkânın Mareşal Çakmak veya diğer askerî otoriteler ile görüşmelerini de sağlayabilirim..." [6]

ABD Başkanı Roosevelt ise aynı günlerde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye gönderdiği kısa fakat açık ifadelerin yer aldığı yazıda İngiliz Başbakanı'nın, "sîzle veya başbakanınızla gizli bir yerde görüşme isteğinde olduğu" belirtilerek bu önerinin kabul edileceğinden umutlu olduğu da eklenmişti[7]. İnönü her iki hükümet başkanına 26 Ocak'ta verdiği cevabında buluşmayı kabul ettiğini bildirdi. Bu yazışmaları yapılacak toplantının zaman ve mekanı konusundaki alternatifler izledi. Bunlardan birisi toplantının Ankara'da yapılması idi, fakat buna Alman elçisi Von Papen'e düzenlenen suikast nedeniyle karşı çıkılmışü. İsmet İnönü'nün yapmış olduğu bir diğer öneri 31 Ocakta başbakan Saraçoğlu ile Kıbrıs'ta buluşulması biçimindeydi. Türkiye tarafından önerilen bir başka seçenekte Türk sınırları içerisinde, uygun bir yerde gizli olarak bir trende yapılması idi. Bu çerçevedeki çalışmaların sonucunda 30 Ocak 1943 tarihinde Adana'da toplantının düzenlenmesi kararlaştırılmış oldu[8].

Adana görüşmelerinin kararlaştırılan yer ve zamanda yapılacağına ilişkin İngiliz Başbakanı'nın hem Roosevelt hem de Stalin'e aynı tarihte 27 Ocak 1943'te haber verdiği görülmektedir. ABD Başbakanına yazılan yazı son derece kısa olup görüşme ve gelişmelerden sürekli haber verileceği ile ilgiliydi. Oysa, Churchill'in Stalin’e gönderdiği yazı oldukça uzun olup, gelişmelerle ilgili ayrıntılı bilgi veriyordu. Türk başbakanının Türkiye'nin yan savunma gücünün artırılması ile ilgili plânının kalben desteklendiğinin yer aldığı yazıda, gelişme ve görüşmelerle ilgili sürekli haber verileceği de eklenmişti. Toplantı sonuçlarının arzu edildiği takdirde dünya kamuoyuna açıklanabileceği de söz konusu ediliyordu[9].

Adana toplantısı öngünlerinde Türk Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün aklındaki iki düşünceden birisi İngilizlerin savaş araç ve gereçleri ile silâh yardımlarını arürmalarını sağlamak idi[10]. Buna karşılık Churchill'in görüşmeler öncesinde taşıdığı düşüncelerden askerî olanları ise kendi anılarında yer alan 25 Ocak 1943 tarihli Başbakan Yardımcısı ve Savaş Kabinesi'ne başlığını taşıyan yazıda şöylece yer almıştı: Şu hususların özellikle ortaya konulması ve gerekli hazırlığın yapılması zorunludur. Birincisi Türkiye çok iyi bir şekilde teçhiz edilmelidir... benim asıl merak ettiğim, gerekli koşullar sağlandığı takdirde, Türkiye'nin bizim yanımızda savaşa girmesinin bir avantaj getireceği konusunda hâlâ şüphesi olanların olup olmadığıdır... dört beş ay içinde Türkiye'nin Müttefikler yanında yer alması, düşmanlarımıza karşı olan savaş gücümüze paha biçilmez bir artış getireceğine de kuşkusuz hiç şüphe olmaması gerekir..." [11].

Konunun önemine binaen verilmiş olan yukarıdaki alıntı, Adana toplantısı öncesinde İngiliz Başbakanı'nın toplantıdan neler umduğunu ve birkaç ay sonrası için savaşın gidişatı üzerinde Türkiye'nin konumunun ne durumda olması gerektiğine ilişkin beslediği düşünce ve yaklaşımları açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

30-31 Ocak (1943) günleri çalışmalarını sürdüren Adana toplantısının askerî oturumlarına geçmeden önce Churchill'in siyasi oturumlarda belirtmiş olduğu bazı hususlara baktığımızda şunları dile getirdiği görülmektedir. O, önce Türk Ordusu'nun teçhiz edilmesini, sonra topraklarından ve üslerinden yararlanılmasını ve son aşamada Türkiye'nin savaşa girmesini öngören plânını sundu. Bir savaş anında İngiltere'nin 25 uçak filosu, uçaksavar ve tanksavar birlikleri, iki motorlu tümeni 9 ve 10. İngiliz Ordu Birlikleri ile yardıma geleceğini vurguluyordu. Churchill’in amacı, savaşa girmemek konusundaki Türk gerekçelerini- bunlar yetersiz askerî donanım ve Sovyet tehtidi idi - temelsiz bırakmaktı[12].

Adana görüşmelerinde her iki ülkenin üst düzey askerlerinden oluşan heyetler iki toplantı yapmışlardır. Bunlardan birisi 30 Ocak 1943'te yapılmıştır. Burada Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Türk Ordusu'nun ihtiyacı olarak; Ağır ve hafif tanklar, kendinden atmalı ağır top, silâh ve hava topu, iki amaçlı A A ve A/T silâhları (hafif ve ağır) 50 mm veya daha büyük hafif makınah silâhlar, Tommy silâhları, tüfekler, el bombaları, anti-tank torpilleri (füzeler). Bu listeye ek olarak Çakmak, Türklerin acilen ihtiyaç duyduğu motorlu arabalar, değişik kamyoneüer, traktörler gibi arazide kullanılacak donanım talebinde bulundu. Bunun ardından Çakmak'ın lokomotif, maden kömürü ve benzin isteminde de bulunduğu görüldü. Tank taşıyacak gemiler yoktu. Demiryollarının kapasitesini artırmak için Türk bayrağı ile denizlere açılacak gemilerin durumu da önemliydi. Bu oturumda Sir Wilfried Lindsell, on lokomotif ve yüzkırk vagonun Türkiye'ye verilmesinin hazır olduğunu söylerken, tank taşımasının gemi ile değil tren ile daha iyi olacağını da ekledi. Bunun ardından istekte bulunulan fakat henüz alınmamış malzeme ile ekstra istenen malzeme ve öncelikli ihtiyaçların listesinin hazırlanmasında karar birliğine varıldı. Hava donanmasıyla ilgili olarak General Şefik Çakmak bir miktar Air Graft'ın alındığını, beşyüz Combat Aircraft istendiğini ancak bunun kırk Tomahawks ve yirmi Hurricane II nin alındığını kaydetti. Hava Mareşali Drummond çok yakında yirmi tane daha Hurricane II ve yirmi Bisleys sevk edileceğini, Türklerin ihtiyacının sadece uçak almak olmadığını, bunun yanısıra eldeki filonun yeniden silâh ve malzeme ile geliştirilmesi de olduğunu belirtti. Hava kuvvetlerinin ihtiyacının karşılanması konusunda da anlaşma söz konusu oldu. Bunun ardından General Sir Alan Brooke (İngiliz Genelkurmay Başkanı) modern araç donanımı için gerekli olan üstün standart teknik donanımın önemini vurguladı. Türkiye'nin ihtiyacını sordu. Bunun üzerine İngilizlerin Ankara’daki askerî ataşesi Arnold, malzeme ve telsiz-telgraf eğitiminin verildiğini, tamir organizasyonu konusunda ise başlayan yardım için ihtiyacın söz konusu olduğunu belirterek, örneğin dokuzyüz teknik uzmanın zırhlı araç-gereç bölümü için istendiğini ekledi. Bunu takiben Sir Alan Brooke'un Türk subaylarının İngiliz zırhlı birliklerinde inceleme yapmak önerisini, Fevzi Çakmak olumlu buldu.

Askerî oturumda konuşulan bir diğer husus, Türklerin savaşa girmesi durumunda Türk kuvvetlerinin İngiliz üniteleri ile nasıl destekleneceği konusu idi.

Alan Brooke, destek tavsiyesinin hava birliklerince mi, yoksa özel ordu üniteleri veya zırhlı birlikler kanalıyla mı yapılacağını sordu. General Şefik Çakmak ek düzenlemelere yönelik çalışmaların yapılmakta olduğunu belirtirken, Fevzi Çakmak ta inşa edilmekte olan yolların yeni destek güçlerin ulaşımı için kullanılmasını öneriyordu. Bu sırada Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak açık bir biçimde son derece önemli bir soru yöneltti; Eğer ulaşım sorunu tamamen hal olursa, en fazla ne kadar yardım alınabilecekti. Buna İngiliz Genelkurmay Başkanı Alan Brooke şu yanıtı vermiştir: Dört veya beş alayın ihtiyacına hitap edebilecek anti-tank füzeleri ve yine dört veya beş alay- hk anti-uçak savarların gönderileceğini söyledi. Ayrıca R.A.F (Royal Air Force) destek gücüne ek olarak iki zırhlı birlik gönderilmeye hazırdı. İki zırhlı birliğin tedariki aşağı yukarı kırkbeş küçük filonunkine eşitti. Fevzi Çakmak'ın R.A.F filosunun öncelikle ihtiyaç arzettiğini vurgulandığı görüldü[13].

Adana görüşmelerinde yapılan ikinci askerî toplantıya gelince; Bu toplantı 31 Ocak 1943 günü gerçekleşti, toplantı tutanakları esas alındığında şu gelişmeleri saptayabiliyoruz; Halihazırda Boğaz'da bulunan feribotların Mısır'dan Türkiye'ye savaş malzemelerinin taşınmasında kullanılabileceğini söyleyen Sir Alan Brooke karşılık olarak Fevzi Çakmak, bunların yetersiz kalabileceğini ancak bu durumda da olsa kullanılabileceğini taahhüt etmiştir. İngiliz Genelkurmay Başkanı'nın Libya'da bulunan Almanlara ve İtalyanlara ait çok önemli miktardaki savaş malzemesinin Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamak için önemli bir kaynak oluşturduğunu belirtmesi karşısında Fevzi Çakmak, Türk Ordusu'nun ihtiyaç duyduğu araç-gereç teçhizat listesinin hazırlanacağını, buna ilaveten Alman ve İtalyan yapımı teçhizatlarla ilgili ayrı bir listenin de eklenebileceğini ifade etmiştir. Bunun ardından Hava Mareşal Drummond'un savaş halinde Türkiye'de havacılık ile ilgili bölüklerin oluşmasıyla ilgili operasyonel plânları hazırlayıp yürütecek olan Hava Uzman Askerî Grup'un Türkiye'ye hemen şimdi gönderilip gönderilmeyeceğini sorması üzerine, Fevzi Çakmak öneriyi kabul ederek bu konu ile ilgili taslak bir karar hazırlandı. Bu plânlar; hava alanlarının tahsisi, sinyaliszasyon ve iletişim sistemlerinin kurulması, radyo iletişiminin oluşturulması ve hava taarruzunda erken uyarı sistemlerini oluşturmayı kapsıyordu.

Daha sonra Türk tarafının ihtiyaç duyduğu savaş malzemesi listesinin mümkün olan en kısa zamanda çıkarılarak İngiliz askerî otoritelerine ulaştırmak üzere İngiliz Ataşeliğine verilmesi kararlaştırıldı[14].

Yukarıda iki oturum halinde 30 ve 31 Ocak 1943 günlerinde yapıldığını gördüğümüz askerî toplanuların İngilizce tutanaklarından yararlanılarak verilen bilgilerin ışığında alınan kararlar alu maddeden oluşuyordu. Bu kararlar daha sonra askerî heyetler arasında Ankara'da yapılan toplantıların sürekli hareket noktasını oluşturduğu için konumuz bakımından yaşamsal bir öneme sahiptir.

Kararların I. maddesinde Türkiye'nin ihtiyaçlarının tam bir listesinin verileceği, bu listede halihazırda talep edilmiş ancak henüz ele geçmemiş ihtiyaçlar ile yeni talep edilen ihtiyaçlar yer alacak, ihtiyaçların karşısına aciliyet durumları işaretlenecekti.

II. maddeye göre Türkiye'ye verilecek Türk bayraklı ticari gemilerle Mısır'dan Türkiye'ye ihtiyaçlar taşınacak, gemilerin tip ve tonajını Türkiye belirleyecekti.

III. maddeye baktığımızda; Türk askerî gücünün modern teçhizat ile acil olarak artırılması ihtiyacı çerçevesinde Türk Genelkurmayı bir doküman hazırlayacak, bu İngilizlerin Ortadoğu Genel Karargahı'nın işbirliğinde hayatiyete geçirilecek, bu arada Türk personelinin eğitimi konusu da gerçekleştirilecekti. Zırhlı ve mekanize kuvvederde ve özel bölümlerde Türk askerî yetkilileri istihdam edilecekti. Tüm bu hususlar Ankara'da Türk Genelkurmayı ile İngiliz Servis Ataşeleri'nin yapacakları toplantıda esas gündemi oluşturacaktı.

Görüldüğü üzere bu madde içeriği bakımından askerî kararların en önemlilerinden birisiydi.

IV. madde ise şöyle düzenlenmişti: İngiliz hizmet subayları Türk Genelkurmayı ile işbirliği yaparak, Türkiye'nin savaşa girmesi halinde verilecek yardimi İçeren bir plan hazırlayacak, bunun esas mahiyeti ise şöyle olacaktı: Hazırlanan plan 1943 yılının her ayı İçin yapılacak, hizmet ve kuvvetlerin büyüklüğü ve niteliğini içerecekti. Bu plânın gerçekleşmesi İçin de şu hususlar yerine getirilecekti:

  1. Türk silahlı kuvvetlerinin ve halkın ihtiyaçları çerçevesinde ve askeri gücün hareketini sağlamaya yönelik olarak limanların, tren yollarının ve yolların mevcut kapasiteleri ortaya konmalıdır.
  2. Bu mevcut kapasitenin (yukarıda balisedilen) ne şekilde artırılabileceği iletişim ağı çerçevesinde bir gelişme programı ile ortaya konulmalı, yedek parça akışı sağlanmalı, ilavaalanları geliştirilmeli, gerekli yerlere yeni havaalanları yapılmalı, teknik yardım sağlanmalı.
  3. Yukarıdaki maddelerin (IV/2) gerçekleştiği varsayılarak ortaya çıkacak kapasite artışı ay ay ortaya konulmalıdır.
  4. Nihai kapasite ortaya konduğunda hava ve kara kuvvetlerinin yapısı ve konumu ele alınmalıdır.
  5. Yukarıdaki plan uygulamaya konulduğu takdirde sürekli güncel halde tutulmalı, gerekli düzeltme ve ilaveler yapilmaldir.
  6. Bu son madde şunları içeriyordu: Türkiye'ye verilecek desteğe yönelik hava kuvvetlerini ilgilendiren planlar, diğerlerine göl'e kısmen dalla iyi bir aşamada olduğundan, İngiliz hizmet subayları en kısa zamanda Ankara'ya gidei'ek Türk Genelkurmayı ile irtibat lualinde olai'ak, ortak operasyon planını yürürlüğe koymalıdır[15].

Adana görüşmelerinin siyasi ve askeri toplantılarıyla ilgili zabıtlarının üç tane eki bulunmaktadır. Bunlardan iki nolu ekin başlığı "Savaş sonrası güvenlik üzerine not" biçiminde olup, üç nolu ek ise akı maddelik askerî kararlar olup, bundan yukarıda söz edilmişti. Bir nolu ek'te yine konumuzla ilgili yani askerî alana ilişkin bilgiler bulunmaktadır. Oldukça uzun olan bu ek, sekiz madde halinde düzenlenmiştir. Birinci madde Almanların merkezden hücuma geçmeleri halinde Türkiye'nin çok güçlü ve en iyi bir durumda olması gerektiğinden hareketle, Türk Ordusu'nun ihtiyaç duyduğu modern araç-gereç ve teçhizatların hızlı bir biçimde artırılması için hazırlıklar yapıldığı İngilizlerce belirtiliyordu. Bir nolu ekin ikinci maddesinde ise, temin edilen silâhların sevkiyatının hızlandırılmasıyla bunların etkin bir biçimde kullanımının artırılması üzerinde durularak, daha güçlü ve çok daha iyi bir teçhizadanmanın gereği vurgulanıyordu. Bu arada Churchill, tank ve diğer teknik konularla ilgili son gelişmeler çerçevesinde uzmanlaşmış kadrolarının Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu her konuda gerekli bilgileri vermek için derhal gönderilebileceğini de öneriyordu. O, çok iyi sahra topçularının yanısıra dünyanın en iyi piyade sınıfının da Türkiye'de bulunduğunun altını çiziyor, Türk Ordusu'nun şu anki görünümünden üzüntü duyduğunu da ekliyordu. Bunun ardından, Türkiye'nin savaşa girmesi halinde İngiliz ve Amerikalıların derhal yirmibeş uçak filosu gönderebileceği belirtiliyor, havaalanları inşasının hızla tamamlanması gerektiği hatırlatılıyor, duyulacak ihtiyaca göre, müttefiklerin mühendis ve hava kuvvetleri uzmanları gönderebileceği ifade ediliyordu. Amerika'dan tanksavar toplarının da alınabileceği ileri sürülerek kendilerinin de onyedi poundluk toplardan ayrı olarak uçaksavar topları da verebileceklerini Churchill ileri sürüyor, iyi eğitilmiş iki zırhlı birliğin derhal harekete geçebileceğine dikkat çekiyor, gerektiğinde On'uncu Orduyla birlikte beş tümene kadar çıkarılabilecek olan Suriye'deki Dokuz'uncu ordunun devreye sokulabileceği önerisinde bulunuyordu. İngiliz başbakanı bütün bu hususların Mareşal Çakmak'ın, General Brooke'un ve Hava Mareşal Drumond ile gerekli savaş mühimmat ve teçhizatını gönderecek olan General Wilson'un hep birlikte tartışmalarını, görüşmelerini öneriyordu[16].

Bu öneri doğrultusunda yukarıda değindiğimiz askerî oturumlar yapıldı, bu görüşmelerin sonunda daha önce üzerinde durduğumuz çok önemli altı maddelik kararlar alındı.

Yukarıda ayrıntısıyla vermeye çalıştığımız askerî toplantılar ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan kararın nasıl uygulamaya konulduğuna geçmeden önce, Adana toplantısıyla ilgili olarak yayınlanan resmî tebliğ ile Churchill'in Stalin'e yazdığı diplomatik mektuplar ve çeşitli yerlerde yapmış olduğu konuşmalar üzerinde durmak gerekmektedir. Bunlardan Anadolu Ajansı kaynaklı 1 Şubat 1943 tarihli "Adana mülakaü münasebetiyle neşredilen resmî tebliğ" başlığını taşıyan kamuoyuna yapılan açıklamada görüşmelere kaülan karşılıklı heyetlerin listesi verildikten sonra, siyasi konumla ilgili diplomatik nitelikli açıklamaları takiben konumuz olan askerî hususa ilişkin şu. cümlelere yer verilmişti: "Büyük Britanya ile Birleşik Amerika Devlederi'nin, Türkiye'nin umumi bakımdan tedafüi emniyetini kuvvetlendirmek için malzeme itibariyle yapabilecekleri yardımın şekli üzerinde mutabık kalınmış ve bu mevzu üzerinde iki taraf askerî mütehassısları arasında görüşmeler vukubulmuştur[17]. Bu cümleler bize Adana görüşmelerinde ele alınan konulardan sadece askerî nitelikli olanlar üzerinde bir anlaşma ve uyuşmanın söz konusu olduğunu göstermektedir.

Bu açıklamanın dışında Türk resmi açıklamasının yayınladığı 2 Şubat 1943 tarihli genelgeye bakıldığında, daha önce görüşmelerin resmi tutanaklarında yer alan Churchill'in konuşma ve önerilerinden hareketle İngiliz başvekilinin şu açıklamalarına yer veriliyordu: "gayet kuvvetli bir piyade ordusu ve techizaüna malik olan Türkiye'nin modern harbin iltizam ettiği motorize silâhlardan mahrum bulunduğunu... memleketimizin en motorize silâhlarla teçhizi lüzumunu ifade etmiş, bu yolda derhal icraata geçilmek üzere karar alınmış... [18].

Churchill Adana görüşmelerinin ertesi günü 1 Şubat 1943'te Stalin'e yazdığı mektupta konuyla ilgili bilgi verirken, askerî hususla ilgili açıklamalarda bulunuyordu. İlk işin Türkiye'yi modern silâhlarla donatmak olduğuna işaret eden İngiliz başbakanı, Türklerle Toros Demiryollarından yararlanabilmeleri için gerekli herşeyi ve aynı zamanda Mısır'dan da ikmal taşımak için birkaç gemiyi ödün vermek üzere anlaştığını belirtiyor, ele geçirilen Alman techizaünın bir kısmını da vermekte olduğunu ekliyordu. Churchill Stalin'e bir olasılık olarakta olsa Türkiye'nin, Ploesti petrol kuyularını bombardıman İçin İngiliz ve Amerikan uçaklarının yakıt ikmali İçin havaalanlarını kullanmaya izin verebileceğini aktarıyordu[19].

Stalin'in bu mektuba 6 Şubat I943'te verdiği yanıtta Türkiye'nin Müttefikler ve Almanya ile yapmış olduğu antlaşmalara ve Türk-Sovyet İlişkilerine değiniyor. Adana görmelerinin askeri yönüne hiçbir atıfta bulunmalığı dikkati çekiyordu. Bu arada Türk-İngiliz görüşmeleri hakkında aldığı bilgilerin tam olduğunu söyleyemeyeceğini ekliyordu[20]. Bu durum Stalin'in şahsında Adana görüşmelerinin Sovyetler üzerinde uyandırdığı kuşkuyla ilgiliydi; Çünkü Ruslar bu görüşmelerde ortaya çıkan askeri hususlarla ilgili görüş birliğinin manasına nüfirz etmek istiyorlardı. Bu gözlemimizi Türk Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu'nun yayınlanmamış anılarındaki şu cümleler de doğrulmaktadır: "Bu balayı, Rusların İşine gelmiyordu ve kısa süre sonra Moskova'dan Londra'ya uyanlar yağmaya başladı. Ruslara göre Türk Ordusu'nun takyesinin, Almanya'ya karşı yürütülen savaşla hiçbir alıp vereceği yoktu[21].

Stalin'in Adana göçüşmeleri konusundaki endişelerini ortadan kaldırmak amacıyla olmalıdır ki, Churchill bu kez 17 Çubat'ta Stalin'e bir mektup göndermiş, Kerr aracılığı ile ulaştırdığı üç belgeyi de Sovyet lideri 24 Şubat tarihinde almıştı. Bu üç belgeden birisi Adana toplantısında Churchill'in yaptığı konuşmalarla ilgili tutanak özetlerini, İkincisi Adana görüşmelerinde üzerinde mutabık kalman hususları ve üçüncüsü ise, savaş sonrası güvenliği hakkmdaki muhtırayı kapsıyordu. Birinci belge ile ilgili olarak daha once bilgi verilmişti. Burada Türkiye'ye verilecek savaş malzemesiyle ilgili görüşler yer alıyordu, ikinci belge ise daha once söz konusu ettiğimiz altı maddelik askeri kararların özetinden başka birşey değildi[22].

Öte yandan Winston Churchill'in Stalin'e gönderdiği 11 Mart 1943 tarihli mektuba baktığımızda Girit veya Onikiada'nın ele geçirilmesi ve Yunanistan'a çıkarma yapılması konusunda Türkiye ile ilgili olarak,"Türkiye'nin yardımı ve Türk havaalanlarından yararlanılmasının önemli olduğu belirtiliyordu ve Türklerden uygun bir zamanda ricada bulunulacağı ekleniyordu[23]. Bu cümleler Churchill'in Adana görüşmelerinde Türkiye'ye verilmesi konusunda uyum sağlanan askerî araç, gereç ve teçhizatın bir çeşit karşılığı olarak ne tür istem ve özlemlerin içinde olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

Churchill'in ister Lefkoşa'da isterse Kahire'de verdiği beyanatlarda Adana görüşmelerine ilişkin açıklamada bulunurken, bu toplantının askerî yönüne girmediği görülür. O, Avam Kamarası'nda 11 Şubat 1943'te söylediği nutkunda hemen hemen tamamiyle askerî konuları gündeme getirmiş, bu sahada Türkiye'nin oynadığı ve oynayacağı konum üzerinde özellikle durmuştur. İngiliz Başbakanı yayınlanan tebliğin içinden fazla bir şeyin aranmamasını istiyor; Türkiye'nin tutumunun savaşın İran ve Irak'a sirayet etmesini önlediğini, bütün Doğu için önemli olan Abadan petrollerini tehditten kurtardığını belirtiyor, Türkiye'de modern silâhların eksik olmamasının İngiltere ve Birleşik Amerika için taşıdığı öneme dikkat çekiyor ve şu cümleyi ekliyordu: "Adana toplanusında, Türkiye'den bu silâhlanma işinin tamamiyle tanziminden başka bir şey istemedim Şimdi Ankara'da Türkiye'nin genel müdafaa kudretinin en yüksek duruma gelmesini azami derecede sağlamak, ulaşımlarını düzeltmek ve yeni silâhlar almak suretiyle Türk Ordularının etkinliğini en yüksek noktasına çıkarmak için karma bir Türk İngiliz heyeti toplanmış bulunmaktadır[24].

Winston Churchill'in gerek Adana'daki konuşmasından gerekse toplantı sonrası verdiği beyanatlardan Türkler, şu anlamı çıkarmışlardı. Olayların zoru ile ihmal edilmiş sadık bir müttefike askerî durumun gerektirdiği maddi ve manevi huzuru sağlamak ve onu, zamanı geldiğinde, ister düşman saldırısının, ister silâhlı ihtilâfa fiilen müdahaleyi icap ettiren Türk menfaatlerinin gerektirdiği kararı serbestçe alacak duruma getirmek. Bu vaziyete ancak bol miktarda donatım ve modern silâhlarla erişilebileceğine göre, Türkler bu vaadin gerçekleşmesini bekliyorlardı. Özellikle İngiliz başbakanının yukarıda değindiğimiz Avam Kamarası'ndaki konuşmasından yapılacak hazırlıkların ve sağlanacak silâhların Türkiye'ye milli bir felakete uğramadan,harbe girmek imkanını vereceği gün, Müttefiklerin kendisinden harbe fiilen katılmasını istemeleri kaydı altında, Türk tutumunun tam ve katıksız bir tasvibi anlamını çıkarmışlardır[25].

Adana toplantısındaki askerî görüşmelerin kamuoyundaki karşılanış ve yorumuna gelince; basında yayınlanmış konuya ilişkin haber ve değerlendirmelerin ağırlığını siyasi konular oluşturuyordu. Askerî husus pek fazla yer almamıştı. Gazeteler askerî hususla ilgili olarak "Türkiye'nin tedafüinin" bahse konu olduğunu belirtiyorlardı. 3 Şubat 1943 tarihli Son Posta'da Adana konuşmaları esnasında Türkiye'nin umumi bakımdan tedafüi emniyetini artırmak için malzeme itibariyle İngiltere ve Amerika'nın yapabilecekleri yardımın şekli üzerinde de konuşularak mutabık kalınmıştır, biçiminde yer alan pasaj genel nitelikli bir haberdi. Gazetelerin hareket noktası aynı anda hem Ankara hem de Londra'da yayınlanan resmi tebliğ idi. Son Telgraf Gazetesi'nin 3 Şubat 1943 tarihli sayısında Etem İzzet Benice resmi tebliğlerden hareketle yaptığı yorum-değerlendirmelerde Adana'da konuşulan konuları sıralarken Türkiye'nin tedafüi durumunu da belirtiyor, Büyük Britanya ve Birleşik Amerika Devletleri genel açıdan Türkiye'nin savunma emniyetini kuvvedendirmek için yapabilecekleri yardımın şekli üzerinde uyumun oluştuğunu ekliyordu. Bu tür haberlerin dönemin diğer gazetelerinde de hemen hemen benzer cümlelerle yer aldığını belirtiyor, askerî hususa ilişkin resmî tebliğlerde bulunan pasajların, dış dünyada yapılacak ve yayılacak çeşitli yorumlara set çekmeye yeterli olduğu düşüncesinin savunulduğunu kaydediyoruz. Öte yandan 1939 ilkbaharında yapılmış olan Türk-İngiliz İttifakının her iki ülkeyi birbirlerine sadık ve bağlı kıldığına değinilen bir yazıda, Adana'daki askerî kararların bu ittifakı teyid ve takviye ettiği ileri sürülüyordu[26]. Adana'daki askerî kararlarda uzak yakın hiçbir kimse aleyhinde bir tecavüz bahis mevzuu değildir, biçimindeki ifadelerin kimi gazetelerde sıkça zikredilmiş olması başta Mihver olmak üzere Sovyetlere de verilen bir mesaj niteliğini taşıyordu, aynı zamanda gazete yayınlarının Türk resmi görüşünü bütünüyle destekleyen ve savunan somut örneklerini oluşturuyordu.

4 Şubat 1943 tarihli Tan gazetesi, Adana toplantısında en önemli konunun umumi müdafaa meselesi olduğunun anlaşıldığı üzerinde dururken,Türkiye'ye Müttefiklerin her türlü harp malzemesini verebilecek duruma gelmiş olmaları Trablus'taki meşguliyetlerinin hafiflemiş olmasına bağlanıyordu. Silâhlanma sorununun Adana görüşmelerinin önemli bir safhasını teşkil ettiğini belirten Ahmet Şükrü Esmer, Birleşik Amerika'nın Türkiye'yi icar ve irae yasasından faydalandıracağını bildirdiğini eklerken bu tür gelişmelerin Türkiye'nin izlediği açık, dürüst ve tarafsız bir dış politikanın ürünü olduğunu açıklıyordu[27].

İngiliz başvekilinin Avam Kamarası'ndaki konuşmasının değerlendirildiği bir gazete başyazısında Churchill’in söylevinden alıntılar yapılarak Adana Konferansı'nda Türkiye'den, silâhlanma işinin tamamiyle tanziminden başka birşey istemediğinin altı çizilerek askerî yardımın iki ülkenin karşılıklı çıkarlarıyla olan bağlantısı şöylece ifade ediliyordu: "İngiltere Türkiye'yi daima daha kuvvetli görmekte menfaat bulmaktadır. Türkiye ise, malzeme ve her türlü silâhlarla da daha ziyade kuvvetlenerek, hem kendi hudutları içinde ve hem de Orta Şark’ta bir barış unsuru bir nizam unsuru olmak vazifesini daha iyi başaracaktır[28].

Yabancı basının Adana toplantısının askerî yönüyle ilgili değerlendirmelerine gelince: İngiliz gazeteleri görüşmelerin genellikle siyasi boyutu açısından yorumlamasını yaparken savaş sonrası döneme ilişkin de uluslararası ortamın nasıl bir şekle dönüşeceğine ait tahminlerde bulunuyorlardı. Askerî husus bu gelişme ve değişmelerin içerisinde değerlendiriliyordu. Örneğin Manchester Guardian resmi tebliğin içeriğinden hareketle İngiltere ile Amerika Birleşik Devletieri'nin Türkiye'ye umumi müdafaasını sağlamlaştırmak için en iyi şekil de yapılacak maddi yardım üzerinde mutabık bulunduklarının aşikâr olduğunu kastederek, bu mutabakatın açık bir dil ile anlatımını şu cümlelerle belirtiyordu: İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'nin gerek doğrudan doğruya bir Alman tecavüzü gerekse Müttefikler tarafından yapılacak bir hareketi karşılamak için Mihverin Balkanlar da alabileceği tedbirler yüzünden harbe sürüklenmesi takdirinde Türkiye'ye yardım hususunda mutabıktırlar[29]. Bir diğer İngiliz gazetesi olan Sunday Express, Adana buluşmasının en azından iki faydalı sonuç verdiğini, bunla- rin: Türkiye taarruza uğradığı takdirde savunmaya azimli olduğu ile askeri harekatınİngiltere'yi Balkanlara, Onikiada'ya ve Türk kıyılarına yaklaştırması halinde kendilerini emniyette hissedecekleri idi[30], öte yandan News Chronicle Gazetesi yayınladığı başmakalede Adana'da alman kararların nüvesini İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri ile mutabakat halinde Türkiye'nin umumi emniyetinin takviyesi teşkil etmiştir, derken ayni gazete bir başka başyazısında bu görüşünü bir diğer anlatımla şoylece yineliyordu: Adana'da verilen kararların en önemlisi Türkiye'nin genel savunmasının Büyük Britanya ve Birleşik Amerika Devletlerince uyum içinde kalınarak sağlanacağına ilişkin olanıdır[31] .

Adana görüşmelerinde ortaya konulan İngiliz önerilerinden bir kısmını Türkiye reddetti. Bunun başında Türk topraklarından yararlanılması yani üs verilmesi istemi gelmekteydi, İngilizler verilecek üs'ler sayesinde Romanya petrollerinin bombalanmasını gündeme getirmişler, Türkiye ise öneriyi bu tür üs vermenin ülkeyi savaşa sokacağı ve var olan askeri teçhizatla da ordunun savaşamayacağı gerekçesiyle reddetti[32].

Adana toplantısında alman askeri kararların uygulaması hususu uzun, çetrefilli ve çekişmeli bir yol izlemiş, bunun yanisira her iki ülke arasında yakın bir çalışma ortamının doğmasına da olanak hazırlamıştır, denebilir.

Adana görüşmelerinde alman askeri kararların birinci maddesi uyarınca Türklerin deniz, kara ve liava sahalarındaki malzeme İhtiyâcını içeren listenin (bu listeye Adana Listesi adi verilmiştir) düzenlenmesi işi Türk askeri temsilcilerince yapılacaktı. Bu hususla ilgili 2.2.1943 tarihli bir yazının Genelkurmay Başkam Mareşal Fevzi Çakmak imzasıyla donemin Milli Müdafaa Vekaleti’ne gönderildiği görülüyor. Yazının ikinci maddesinde bugüne değin İngilizlerin ve Amerikalıların taahhüt ettikleri malzemenin bir kısmının geldiği kaydediliyor, gelmeyenler ile yeniden ihtiyaç olarak ortaya çıkan malzemenin ayrı ayn gösterildiği ortak bir listenin düzenleneceği yer alıyordu. Bu listenin "Adana Listesi" adını alacağı, daha sonraları düzenlenmesi ihtiyaç olarak doğabilecek listelerin bu Adana Listesi'ne zeyl adi altında A,B,C isimlerini alarak ekleneceği belirtiliyordu.

Bu yazının dördüncü maddesine bakıldığında, Adana görüşmelerinden önce General Orbay ve diğer bir zevat aracılığıyla düzenlenip Müttefiklerden istenilen listelerin tasfiye edileceği söz konusu idi. Yazının beşinci maddesi Adana Listesi'nin gerçekleştirilmesi, malzemelerin celp ve naklini sağlamak üzere genelkurmayda ikinci başkanlığa bağlı kara, hava ve deniz subaylarından oluşan bir Malzeme Tahakkuk ve Takip Bürosu'nun kurulacağına amir idi. Son derece önemli olan bu yazıda, Adana Listesi'yle birlikte Adana görüşmelerinde İngilizlerce verilmesi söz konusu edilen Libya harekâtında Alınanlardan ve İtalyanlardan alınan malzemelerle ilgili ayrı bir listenin daha tanzimi yer almıştı. Bu her iki liste 4 Şubat 1943 gününe değin yetiştirilecekti. Yazıda düzenlenmesi istenilen bir başka husus, gelecek malzemeden süratie yararlanılması için uzman celbi ile yurdumuz dahilinde uzman yetiştirilmesi konuları idi[33].

Görüldüğü üzere Türk Genelkurmayı Adana toplantısının bitimini izleyen ilk günlerde titiz, yoğun ve süratli bir çalışmaya girmiş, sorumlu bir teşkilât vücuda getirilerek çeşitli listelerin düzenlenmesi öncelikli olarak ele alınmıştır. Öte yandan, Malzeme Tahakkuk ve Takip Bürosu'nun kuruluş ve görevlerini belirten bir yazı da Yüksek Başvekalet’e, Milli Müdafaa, Nafıa, Münakalât vekaletlerine Genelkurmayca gönderilmiş, adı geçen kuruluşun görevleri arasında yukarıda söz konusu ettiğimiz listelerin düzenlenmesinin yanısıra, gelecek malzemenin limanlardan ve sınır istasyonlarından ülke içerisine nakil ve şevklerinin yapılması da sayılmıştır. Bu sayede malzemelerin bir elden ve bir merciden sevk ve yönetimi daha yararlı, verimli olacak, böylece geniş ölçüde bürokratik işlere fırsat verilmeyecekti[34].

Öte yandan bu hazırlık nitelikli çalışmalara paralel olarak çeşitli sahalarla ilgili elemanların yetiştirilmesi işi de öncelik kazanmış, bu çerçevede İngiliz Orta Şark Genel Karargahı'nda özellikle tank talim ve eğitim kursu görmek üzere üçüncü parti olarak toplam otuzdört kişinin Mısır'a gönderilmesi Adana görüşmeleri öncesinde Genelkurmayca uygun görülmüştü. Bu yazıda Stuart tankları için onbeş, Valentina tankları için onbeş ve tercüman olarak dört kişi olmak üzere toplam otuzdört elemanın gönderileceği belirtiliyor, harekât zamanının bildirilmesi Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Asim Gündüz imzasıyla isteniyordu[35] İngilizlerce verilmesi kabul edilen zırhlı tümen ve tugaylar İçin kundağı motorlu topların (bu toplara İngilizler Bisilop diyorlar) yerleşim ve kullanımıyla ilgili topçu taburunun kurulduğu, gerekli elemanların yetiştirileceği ilgili vekalet ile topcu müfettişliklerine Genelkurmayca bildiriliyordu. Elemanların yetiştirilmesi hususu, zırhlı birliklerin tamirhanelerinde ihtiyaç duyulan teknisyenlerle de ilgili olarak ortaya çıktı. Toplam yüzdoksaniki teknisyenin Mısır'a gönderilmesi Genelkurmayca uygun görülmüş, kurstan azami randıman alınabilmesi İçin bütün ordu birliklerinden seçilecek teknisyenlerin ihtsas şubelerinde öğretmenlik yapabirmeleri bakımından "yüksek alılaki vasıflan haiz ve en liyakatli olanların" tercihi göz önünde tutulacaktı. Bunların kurs boyunca "milli şerefi ve Türk ordusu disiplinini korumaları lüzumu" kendilerinden özellikle istenilecekti. Seçilecek kurs adaylarının kurs boyunca, "alılak ve ilmen istenilen evsaf ve kabiliyette olmadığı anlaşılır, bu noksanlar’ı yüzünden kursu takip edemeyecek durumda bulunmaları zuhur ederse" bunun sorumluluğu doğrudan doğruya bu adayı seçmiş olan kıta komutanına ait olacaktı[36].

Tümgeneral Zekai Okan'ın başkanlığında üçü tercüman olmak üzere onbeş subayın Adana askeri kararlarının üçüncü maddesi uyarınca en az iki ay süreyle Mısır, Suriye ve Filistin'de zırhlı birlikler ile bunlara ait tamirhane ve diğer ünitelerde kurs görmek üzere görevlendirildiği 26.3.1943 tarihli Genelkurmay Başkanlığı yazısından anlaşılmaktadır. Oniki subayın: zırhlı birlikler İçin biri tümen, dördü alay ve altısı tabur komutanlıklarına yetiştirilmek üzere 2 Nisan'da Ankara'dan hareketle 7 Nisan'da Kahire'ye ulaşacak biçimde düzenleneceği uygun görülmüştü[37].

Daha önce belirttiğimiz Şubat 1943 başında Ankara'da Adana görüşmelerinde alman kararların uygulanması doğrultusunda İngilizlerce verilecek savaş araç ve gereçleri İçeren Adana Listesinin süratle hazırlanması ile bu doğrultudaki gelişmelerle görevli kılınan Malzeme Tahakkuk ve Takip Bürosu'nu oluşturulması yönündeki çalışmaların ardından, Türk-İngiliz askerî heyetlerinin 26 Şubat 1943 tarihinden itibaren toplantılar yaptıkları görülür. İngiliz heyetine askerî ataşe Tümgeneral A.C. Arnold, Türk heyetine ise Genelkurmay İkinci Başkanı Asım Gündüz başkanlık etmekteydi. İngilizler Türkiye'ye günde beşyüz ile bin ton arasında askerî araç ve gereç göndermekte kararlı idiler. Türkiye'yi bu yönde destekleme işi aşamalar halinde gerçekleştirilecekti. Silâh donatım harekâtı (HARDIHOOD) dört aşamada olacaktı. Birinci aşamada havaalanlarının savunması için uçaksavar topları ile birlikte yirmibeş hava filosu gerekecekti. İkinci aşamada uçaksavar topları ile yirmibeş hava filosu daha; üçüncü aşamada, iki ağır, iki hafif uçaksavar bataryası ve iki tanksavar taburu; dördüncü aşamada ise, iki zırhlı alay gelecekti[38].

Türk tarafı bu sevkiyatı yetersiz bulmaktaydı; oysa yetersiz sevkiyat yetersiz ulaştırma araçları nedeniyle zaten zorlukla yapılabiliyordu. General Henry Maıdand Wilson bu sıkıntılı durumu, "ilerleme, Türklerin yatkın olmayışı, demir yolu şebekelerinin sınırlı imkânlarını takdir etmemekteki tutumları, ya da savaştaki sivil ve askerî ihtiyaçlarının ne olduğu üzerine geçerli tahminlerde bulmamaları yüzünden pek ağır oluyordu" diye yazmaktadır[39].

1943 Mart ayının ortasında, askerî kapasiteyi artırıcı plânları tartışmak üzere Orta Doğu Müttefik Orduları Komutanlığı'ndan bir plânlama kurmayı Ankara'ya gelmişti, aynı ayın içerisinde Hava Mareşali Sholto Doglas'ta Ankara'da bulunuyordu. Plânlama kurmayı ile Douglas'ın taslağını çizdiği öneri kabul edildi[40]. Bu öneriler konusunda çıkan bazı anlaşmazlıklar üzerine İngiliz Orta Şark Kuvvetleri Başkomutan'ı Orgeneral Wilson 1943 Nisan ayı ortalarında Ankara'ya gelmiş, Çakmak ile Asım Gündüz'ün katıldıkları toplantılar yapılmıştır. Wilson'a göre Türkler, ilerdeki saldırı harekâtı konusunda tartışmalara katılmak için önceden uyarılmışlardı. Kendisi ise Ankara'ya birtakım savaş plânlarını formüle etmek için gelmişti. Kafasında şu sorular yer etmişti: Türkiye, Mihver'e karşı en iyi hangi biçimde savaşabilirdi? Ordusu en çabuk nasıl hizmete girebilirdi? Türkler, İngiltere'den aldıkları donatımı en iyi hangi biçimde kullanabilirdi? [41]. İşte bu düşüncelerden hareket eden Wilson, İngiliz tanksavar ve uçaksavar toplarını hemen kabul etmeleri konusunda Türklere baskı yapıyordu. Sorunlar içinde en çetini, araç ve gereçlerin Türkiye'ye taşınmasıydı. Günde yaklaşık olarak binikiyüz ton dolayında araç ve gereç taşınması Hardihood Harekâtı'nın ilk üç aşamasının gerçekleşmesi bakımından gerekliydi. Bu da Türk demiryolları ve limanlarının taşıyabileceği yükün sınırı konumundaydı. Örneğin, 1943 yılı Mart ayında yüz lokomotif ile ikibinbeşyüz tane onbeş tonluk vagonun gönderilmesi kararlaştırılmıştı; bunların yarısı hemen teslim edilecekti. Bu karar lokomotiflerin yakıt sorununu gündeme getirdi. Kömür sıkıntısı çekilmiyordu; sorun, kömürün Türkiye'nin güney bölgelerine taşınmasında deniz yolundan nasıl yararlanılacağı yani gemi sıkıntısı idi[42]. Bu noktada yani Wilson'un iddiaları hususunda Türk Genelkurmayı'nca 21 Nisan 1943 tarihinde Başbakanlık ile Dışişleri Bakanlığı'na gönderilmiş olan rapor üzerinde durmak gerekmektedir. Bu rapor 16, 17 ve 19 Nisan günleri yapılan müzakerelerle ilgiliydi. İlk günkü görüşmelerde tayyare defi silahlarıyla Mısır'a gönderilecek elemanlar konusu gündeme gelmiş, bir anlaşmazlık ortaya çıkmamıştır. Aynı günkü oturumda Orgeneral Wilson'un Adana görüşmelerinde söz konusu edilen iki zırhlı tümenin Türkiye'ye getirilmesi için İzmir yolunun çabuk açılabilmesi gerektiği, bu nedenle İngilizlerin güneydeki İtalyan adalarını Türklerin de Yunan adalarını işgal etmelerinin zorunlu olduğu biçimindeki plânına verilen cevap şöyleydi: "Türkiye bir saldırıya uğramadıkça harbe girmeyecektir. Bir çarpışma halinde adaların zapu için askerî mukavele mucibince deniz ve havadan yardım edilmesi gereklidir. Fakat bu hususta karar verilmesi hükümete ait bir meseledir"[43]. Wilson'la yapılan görüşmelerin ikinci gününde Trakya'ya yapılacak olası bir saldırı karşısında şimdiden gerekli keşiflerin yapılması ve havadan fotoğraflarının alınması biçiminde İngilizlerin bir önerisi söz konusu oldu. Bu öneriye verilen yanıtta şu cümleler yer almıştı: "Mezkûr keşifler evvelce yapılmış olduğundan bu hususlarla ilgili malumat Genelkurmay'da mevcuttur. Türkiye harbe girdikten sonra bu malumattan istifade edilebilir. Bize istediğimiz fotoğraf tayyareleri verilirse bu sahaların (Trakya kastediliyor) fotoğrafları tarafımızdan alınacaktır". İkinci günkü toplantıda (17 Nisan 1943), bir çarpışma halinde Müttefik zırhlı tümenlerinin Türkiye'ye getirilmesinin İzmir yolunun açılmasına bırakılmamalıdır, biçimindeki Türk önerisine Orgeneral Wilson, Türk demiryollarının nakliyat kapasitesinin kifayetsizliği dolayısıyla bunların Izmir yolu açılmadan getirilmesinin mümkün olmayacağı, yanıtını vermiştir[44].

Wilson ile yapılan 19 Nisan tarihli üçüncü görüşmede en önemli sorun, bir çarpışma halinde Türkiye'ye gelecek İngiliz kuvvetlerine emir ve komutanının nasıl yapılacağı hususu idi. Wilson İngiliz görüşünün Türk hükümetine bildirilmek üzere Mısır'dan gönderileceğini belirtmiş, Türk heyeti ise bu tür konuların hükümetlere arz edilmesi gerektiğini önermiştir[45].

İzmir ve Trakya kıyıları keşfinin görüşüldüğü toplanuya ilişkin tutanakta, Türk Genelkurmayı'nın, a) Bir İngiliz subayının sivil olarak İzmir'in keşfini yapabileceği ile b) Trakya kıyılarına ait Türk keşfini İngiliz subayının muayene edebileceğine ilişkin kararının var olduğunu İngiliz Bahriye Ataşesi Tuğamiral Jackson, Genelkurmay İkinci Başkanı Asım Gündüz'e yazdığı 28 Mayıs 1943 tarihli mektupla bildirmişti. Aynı mektupta söz konusu keşiflerin yapılabilmesi için deniz subayı Backer'a beraberinde bir teknik uzman (Harita subayı) ile Türkiye’ye gelebilmesi için izin verilmesi isteniyordu. Bu talebin, İngiliz Orta Şark Genel Komutanı'nı temsil eden Levant genel komutanının emri üzerine yapıldığının belirtildiği mektup, diplomatik yazışma üslubunun ötesinde Genelkurmay İkinci Başkanı'nı hedefleyen şu tümcelerle bitiyordu: "Adana Konferansı'nda teşriki mesai hususunda verilen söze ve Mareşal'in toplantıdaki kararlarına rağmen bu lüzumlu işin yapılmasına ekselanslarının muvafakat etmediğini kendilerine bildirirsem şayanı esef olacaktır[46].Bu mektubun ek olarak yer aldığı bir yazı 1.6.1943 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'nca Dışişleri Bakanlığı'na gönderilmişti. Bu yazıda, daha önce üzerinde durduğumuz Orgeneral Wilson ile Nisan 1943 ortalarında yapılan toplantı kararlarının "Marmara şimal kıyılarında ve İzmir Bölgesinde keşif ile ilgili olanı söz konusu edilerek, olası bir düşman saldırısı karşısında yapılacak tank çıkarması için adı geçen kıyıların keşif ve tetkikinin yer aldığı belirtiliyor, bu hususlara ilişkin bilginin Genelkurmayda var olduğu kaydediliyordu. Bu bilgi için İngilizler bir liste verecekler, bu liste Türk Genelkurmay'nca tetkik edilerek cevaplandırılacaktı. Oysa böyle bir liste o güne değin İngilizlerce Türk Genelkurmayı'na verilmemişti. Bu listenin tetkikini takiben varılacak sonuca göre İngiliz subayının gelip gelmemesi hakkında karar verilecekti. İngiliz deniz ataşesi Tuğamiral Jackson 17 Mayıs 1943 günü yukarıdaki hususlarla ilgili şifahi bir muhtıra vermiş, Genelkurmayca kendisine 24 Mayıs'ta cevap verilerek söz konusu liste istenilmiştir. Bu arada 1940, 1941 senelerinde İngiliz ve Türk heyetlerince ortaklaşa İzmir ve civarının keşiflerinin yapılmış olduğu, adı geçen listenin düzenlenmesinde bundan yararlanılabileceği de anımsaülmıştı. Son olarak İngiliz deniz ataşesi Tuğamiral Jackson'un mektubu üzerinde durularak onun üslubu "tecavüzkârane bir lisan" olarak nitelendirilmiş, bu çok gizli mektubun çevirisi ekte sunularak Dışişleri Bakanlığı'nca Jackson için nasıl bir girişimde bulunulabileceğine şu cümlerle işaret edilmiştir: "...bilhassa bir müttefik subayının kullanması tecviz edilemeyecek bir lisanla Genelkurmaya yazdığı cevap hakkında mensup bulunduğu sefareti nezdinde gerekli teşebbüslerin yüksek makamlarınca yapılmasına emir ve müsaadelerinizi arz ederim"[47].

Bu gelişmeler yaşanırken yardım harekâtının can damarını aralarında onaltı ağır bombardıman filosunun da bulunacağı kırkbeş hava filosunun gönderilmesi oluşturmaktaydı. Türk hava alanları ancak yirmibeş filoyu ba- rındırılabilecek kapasitedeydi. İngiliz teknisyenlerinin kapasiteyi artırabilmek için yaptıkları plânlara göre Afyonkarahisar yakınlarında bir ileri hava üssü kurulması, ayrıca iki havaalanının da Milas ve Muğla'da yapılması ön görülüyordu. Ulukışla'da önemli bir istasyon olan Çakmak Kavşağı'na da İngiliz Kraliyet Hava Kuvvederi'nden bir birliğin yerleştirilmesine İngilizler söz vermişti. Bunların yapılmasında gerekli malzemenin getirilmesi için İskenderun ve Mersin Limanlarının genişletilmesini İngilizler üstlenebileceklerini bildirmişlerdi. Bu önerileri değerlendiren Orgeneral Wilson, kendi eserinde, inşaatların Türkler tarafından yapılacağını, bunların Türkiye'de bulunan İngiliz teknisyenlerinin gözetimi altında yürütüleceğini belirtirken, hava üssü kurulmasına Türkiye'nin 1943 Ağustos'una değin izin vermediğini, ileri sürülen koşullar nedeniyle projenin yıl (1943) sonuna değin tamamlanmasının imkânsız hale geldiğini savunuyordu[48].

Bu konuda 13 Ağustos 1943 tarihli Alman raporunda; 1943 yılı Temmuz'unda Türk Dışişleri Bakanlığı'nın İnönü'ye verdiği bir raporda İngilizlerin havaalanı inşaaünı hızla yürüttükleri anlaülarak, bir yılda bitmesi düşünülen havaalanları beş ayda tamamlanmıştı. Olası bir durum bu havaalanlarından kalkacak uçakların Romanya petrollerini bombalaması, Balkanların istilası idi[49].

Bu tür bir takım anlaşmazlık konularının ve tıkanmaların yaşandığı askeri yardıma ilişkin görüşmelerde ağır bir tempoda da olsa ilerleme kaydedilmekte idi. Korgeneral Sir Wilfrid Lindsell ile yapılan 7 Haziran 1943 tarihli görüşmeyle ilgili Malzeme Tahsis ve Takip Şubesi'ne yazılan yazıda İngilizlerin şu malumatı verdiği görülmektedir: Türkiye'ye yirmidört adet lokomotif gelmektedir. Günde altı adet frensiz borulu vagon verilecektir. Orta Şark'ta frenli vagon yapmak için önlemler alınmıştır. Depo olarak kullanılmaması kaydıyla Türkiye'ye Socony Vacom kumpanyası hesabına sahrınçlı vagon verilecektir. İngiltere'den hareket etmekte olan yol ve nakil vasıtaları olarak beşyüz kadar cins ve kabiliyeti henüz bilinmeyen motorlu vasıta gelmektedir. İleride bu sevk miktarı artacaktır[50].

İngilizler Amerika'nın da desteği ile, 1943 yılında Türkiye'ye yaklaşık olarak seksen milyon dolarlık askerî yardımda bulunmuştu. 5 Aralık 1943'te İkinci Kahire Konferansı sırasında General Wilson, Menemencioğlu'nun da hazır bulunduğu bir toplantıda Türkiye'ye şu yardımların yapıldığını açıklamışa: Üçyüzelli tank, kırksekiz otomatik silâh, üçyüze yakın uçaksavar topu, üçyüz sahra ve orta çaplı top, ikiyüz havan topu, beşyüze yakın tanksavar silâhı, çok büyük çapta otamatik silâh ve başka silâh türleri, dörtyüzyirmi hafif havan topu ve Türkiye'nin savunması için gerekli bir milyona yakın tank mayını[51].











* Adana Görüşmelerinin Siyasi Yönü kisa bir süre soma yayınlanacaktır.

Dipnotlar

  1. Zebra önder; Die Türkische Aussenpolitik im Zweiten Weltkrieg, Miinschen 1977 s. 178.
  2. S.S.C.B. Dışişleri Bakanlığı Stalin -Roosevelt ve Churchill'in Gizli Yazışmalarında Türkiye (1941-1944) Türkçesi: Levent Konyar, Havass Yayınlan, Birinci Baskı, Ocak 1981. No 88, s. 79- 80. Bu yayın bundan sonra Gizli Yazışmalar olarak anılacaktır. Ayrıca; Winston S. Churchill; The Second World War Volume IV, The Hinge of Fate, Boston, 1950, s. 697-698.
  3. Gizli Yazışmalar, No. 89, s. 82; Winston S. Churchill; a.g.e., s. 699
  4. Johannes Glasneck; Türkiye'de Faşist Alman Propagandası, Onur Yayınları, çev. Arif Gelen, s. 239-240.
  5. Churchill ile İngiliz Savaş Kabinesi arasında çok yoğun ve karşılıklı ısrarlara dayalı yazışmalar yapıldı. Bunlardan 21 Ocak 1943 tarihli Churchill'in yazısında Türkiye'nin güvenliğinin sağlanması hususunda şunlara yer verilmişti: "... mühimmat yardımı yaparak kendilerine olabilecek bir saldırı durumunda tank, anti-tank silâhları, radar ve benzeri araç ve gereç vererek askerî güçlerini artırmak..." Winston S. Churchill ile onun savaş kabinesi arasındaki yazışmaları da içeren ayrıntılı bilgi için: Winston S. Churchill; a.g.e., s. 626-630.
  6. Winston S. Churchill; a.g.e., s. 627.
  7. Winston S. Churchill; a.g.e., s. 628.
  8. Winston S. Churchill; a.g.e., s. 630.
  9. Winston S. Churchill; a.g.e., s. 631 ve Gizli Yazışmalar; No. 105, s. 84.
  10. Edward Weisband; İkinci Dünya Salaşında İnönü'nün Dış Politikası, çev. M. Ali Kayabal, Milliyet Yayınları, s. 153.
  11. Winston S. Churchill; a.g.e., s. 629. Churchill bu arada söz konusu yazısında, Türkleriıı mühimmat, araç-gereç konusunda çok fazla talepleri ve yoğun baskıları olur ise de, biçimindeki bir olasılığı da göz önünde tutmaktaydı.
  12. Cemil Koçak; Türkiye'de Milli Şef Dönemi (1938-1945), Yurt Yayınlan, Ankara 1986, s.263.
  13. Zehra Önder; a.g.e., s 282-285 Yazar kitabının sonuna konumuzca son derece önemli olan can alıcı bir niteliğe sahip bulunan Adana Toplantıları'mn tutanakları ile askerî kararların metnini İngiliz Arşm'nden alarak Ek olarak koymuştur.
  14. Zehra Önder; a.g.e., s. 288-289.
  15. Zehra önder; a.g.e., s. 295 EK 3. Aynca; Ayni Tarihi. No. 111, Ankara Şubat 1943.<br> Askerî Toplantılara Kanlan Heyetler:<br> Turk Heyeti:<br> Genelkurmay Başkam Mareşal Ferzi Çakmak. Tam yetkili fevkalade Elçi Dışişleri Bak. Genel Sek. Yard. M. Feridun Cemal Erkin, Tüi’k Geııelkui'iııayı Kuv. Daıış. General Şefik Çakmak. Tiirk Genelkurmayı Harekat Şb. Md. Albay Fasilı Kayabali<br> Ingiliz Heyeti:<br> imparatorluk Genelkurmay Başkam Geııei'al SirAlan Brooke,i ran re Irak Orduları Başkomutanı General Sil n. Maitland Wilson.Oi'ta Dogu Kuvvetleri Başkomutanı General Sir Harold Alexander, Ol'ta Dogu'da levazım İşleri Komutam Koi’general Sir Wilfrid Lindsell, Orta Dogu'da Hava Mareşali R.M. Drnnnnond, Akdeniz Donanması Başkomutanı J.O.G.Dımdas, Ankara’da Hava Ataşesi Hava Mareşal Yardımcısı R.A.George. Ankara'da Askeri Ataşe Tümgeneral A.C. Arnold.Birlik Komutam Yüzbaşı E.C.Hundlesten.
  16. Zehra Önder; a.g.e., s. 289-292 EK (1); Churchill, a.g.e., s. 631. Edward Weisband; a.g.e., s. 156-159
  17. Aynı Tarihi, No. 111, Şubat 1943, s. 110-111.
  18. Zeki Kuneralp; İkinci Dünya Harbinde Türk Dış Siyaseti, Dışişleri Bakanlığı'nın Onbir Telgrafı, İstanbul 1982, s. 65-68.
  19. Gizli Yazışmalar; No. 109, s. 85. Aynca; Feridun Cemal Erkin: Türk - Sovyet ilişkileri ,’e Boğazlar Meselesi s. 204; Türkiye Dış Politikasında 50 yıl, ikinci Dünya Savaşı Yıllan (1939-1946), Türkiye Dışişleri Bakanlığı Araştırma ve Siyaset Genel Müdürlüğü, s. 137; Zehra önder; a.g.e., s. 180-182; Lothar Krecker; Deutschland und die Türkei ini Zweiten Weltkrieg, s. 230-231.
  20. Gizli Yazışmalar; a.g.e.. No. 111. s. 89; Feridun Cemal Erkin; a.g.e.. s. 205; Dışişleri Bakanlığı, Türk Dış Politikasında 50 yıl, s. 137; Cemil Koçak; a.g.e., s. 264.
  21.  Edward Weisband; a.g.e., s. 167'den Numan Menemencioğlu, Yayınlanmamış Anılar, s.273
  22. Gizli Yazışmalar; a.g.e.. No. 117, s. 92-93.
  23. Gizli Yazışmalar; a.g.e.. No. 123. s. 94.
  24. Ayin Tatili¡, No. 111, §11 bat 1943. s. 110-115; Erkin; a.g.e., s 202-204.
  25. Erkin; a.g.e., s. 196-198.
  26. İkdam, 3 Şubat 1943 (Abidin Daver'in yazısı). Abidin Daver bu yazısında Türkiye'nin tedafüi emniyeti sözünün Türk-İngiliz ve Amerikan anlaşmasından hiçbir tecasüzi mana olmadığını gösterdiğine yer veriyordu.
  27. Ulus, 13 Şubat 1943.
  28. Ulus, 14 Şubat 1943.
  29. Aynı Tarihi, No. 111, Şubat 1943, s. 141 İngiliz gazeteleri Adana toplantılarının en önemlisinin askerî konuda yapılmış olanları ve alınan kararlar olduğu hususunda ortak bir düşünceye sahiptirler.
  30. Erkin; a.g.e., s. 203.
  31. Aym Tarihi, No. 111, Şuha, 1943, s. 142.
  32. Zehra önder; a.g.e., s. 184.
  33. Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi (ATAŞE) 2’nci Dünya Sav٠aşı Koleksiyonu. Kutu 4, Dosya 4. Fihrist 4-11.
  34. ATAŞE. 2'nci Dünya Savaşı Koleksiyonu; Kutu 4. Dosya 4, Fihrist 4-3. Ayrıca; Kutu 4, Dosya 4. Fihrist 4-11.4-12.
  35. ATASE, aym arşiv, Kutu 10, Dosya 10, Fihrist 10-149. Ayrıca; 12 ؟ubat 1943 tarihli bir yaz. Asim Gündüz imzasıyla Ankara Britanya Ataşemiliteri Tümgeneral Arnold'a gönderilmişti: Kutu 2, Dosya 2, Fihrist 2-250.
  36. ATASE, aym arşiv, Kutu 10, Dosya 10, Fihrist 10113.
  37. ATASE, aym arşiv. Kutu 2, Dosya 2. Fihrist 2-52. Mısır'a zırhlı birliklerden staj yapmak İçin gidecek olan subay heyetine ait program Ingiliz Orta Çark Genel Komutanlığınca tei’tip edilmiş, 24 Mart 1943 tarihinde Ingiliz Ataşemiliteri General Arnold İmzalı yazıyla Genelkurmay ikinci Başkam Orgeneral Asim Gündüz'e gönderilmiştir. Bakiniz, ATASE, ayni arşiv, Kiltu 2, Dosya 2, Fihı-İst 2-162.
  38. Edward Weisband; a.g.e., s. 181-182.
  39. Edward Weisband; a.g.e., s 182'den General Sir Harry Maitland Wilson, Operations in the Middle East from 16'1' February 1943 to 8,h January 1944, London Gazette eki, 12 Kasım 1946.
  40. Edward Weisband; a.g.e., s. 183’den General Sir Harry Maitland Wilson; a.g.e., s. 55-96.
  41. Edward Weisband; a.g.e., s. 184.
  42. Edward Weisband; a.g.e., s. 183-186 ve Cemil Koçak; a.g.e., s. 268.
  43. Edward Weisband; a.g.e., s. 183-186 ve Cemil Koçak; a.g.e., s. 268.
  44. ATAŞE, aynı arşiv, Kutu 11, Dosya 11, Fihrist 11-215, Ayrıca, Cemil Koçak; a.g.e., s. 268.
  45. ATAŞE, aynı arşiv, Kutu 11, Dosya 11, Fihrist ll-217.Fevzi Çakmak Türk askerinin yabancıların komutası altına girmesini ve yabancı komutanların Türkiye’de bağımsız hareketlerini kesinlikle görmek istemiyordu; Selim Deringil; Denge Oyunu İkinci Dünya Savaşı'ııda Türkiye'nin Dış Politikası, İstanbul 1994, s. 190 alt not 42. Hardihood plânı ile Orgeneral Wilson’un Nisan 1943'teki Ankara temasları için ATASE'deki arşiv dışında şu eserlere bakılabilir: Knatchbull-Hugessen; Diplomat in Peace and War s. 190 v.d.; Sir Harry Maitland Wilson; Eight Years Overceas s. 148, 155; Krecker; a.g.e., s. 235.
  46. ATAŞE; aynı arşiv. Kutu 4, Dosya 4, Fihrist 4-39.
  47. ATAŞE; aynı arşiv, Kutu 4, Dosya 4, Fihrist 4-34.
  48. General Sir Harry Maitland Wilson; a.g.e., s. 5596, paragraf 296. Ayrıca; Cemil Koçak; a.g.e., s. 269
  49. ' Zehra Önder; a.g.e., s. 187 ve Edward Weisband; a.g.e., s. 100.
  50. ATAŞE, aynı arşiv, Kutu 11, Dosya 11, Fihrist 11-205
  51. Edward Weisband; a.g.e., s. 189.

Şekil ve Tablolar