ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Meral Bayrak Ferli̇baş

Anahtar Kelimeler: Bulgaristan, Rusçuk, vakıf, cami, mektep, medrese, Tirsiniklizâde İsmail Ağa

Giriş

İslam dininin teşvik ettiği yardımlaşma anlayışı vakıfların ortaya çıkmasına yol açmış, din, eğitim, sağlık ve diğer toplumsal ihtiyaçlar oluşturulan vakıf kurumlar aracılığıyla karşılanmıştır. Bu sayede devlet sosyal ve kültürel ihtiyaçların giderilmesiyle ilgilenmek durumunda kalmamış, servet sahibi hayırseverler taşınır-taşınmaz mallarıyla dinî, hayrî kurumlar kurarak dünya ve ahirete dair amaçlarını gerçekleştirme imkanı bulmuştur. İslam kültüründeki bu anlayışı benimseyen Osmanlı toplumu da vakıf uygulamalarını geliştirerek sürdürmüş, başta padişahlar, şehzadeler, hanım sultanlar olmak üzere devlet adamları ile gelir seviyesi iyi olanlar vakıflar aracılığıyla topluma hizmet etmek gayesiyle adeta birbirleriyle yarışmıştır.

Toplum yaşamının alt yapısını hazırlayan ve Osmanlı şehirlerinin mamur hale gelmesini sağlayan vakıflar bu çalışmaya konu olan Rusçuk’ta da -Müslüman nüfusun artmasına paralel olarak- hızla çoğalmıştır. Bunların büyük kısmı cami vakıfları olmakla birlikte eğitim, konaklama ve su ihtiyacını gidermeye yönelik kurumlar da oluşturulmuştur. Genellikle -banisinin ismiyle anılan- bir vakıf cami etrafında kurulan Müslüman mahalleleri klasik Osmanlı şehir görüntüsünün bir yansımasıdır. XVI. yüzyılın ikinci yarısında altı Müslüman mahallesinde biri mescit olmak üzere birer cami bulunan Rusçuk’ta, aynı yüzyıl sonlarında mahalle ve cami sayısı dokuza ulaşmıştır.[1] XVII. yüzyıl ortalarında on, yüzyıl sonunda ise on beş cami Rusçuk Müslümanlarına hizmet sunmuştur. Bir sonraki yüzyılda sayı hızla artmış ancak XVII. yüzyılda beyaz taştan yapılan mabetlere oranla daha basit olarak inşa edildikleri ve mimari açıdan herhangi bir özellik taşımadıkları saptanmıştır. Şehrin hemen her tarafında bulunan camilerin özellikle Müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı Cami-i Cedid, Hacı Musa, Kara Mustafa ve Faik gibi mahallelerde sayıca daha fazla olduğu tespit edilmiştir.[2]

XIX. yüzyıl başlarında (1219/1804-1805 yılında) Tirsiniklizâde İsmail Ağa’nın Rusçuk ayanlığı döneminde vakıfların tespitine yönelik yapılan çalışma sonunda hazırlanan sicile,[3] sekiz tanesi mescit olmak üzere kırk altı mabet kaydedilmiştir. Bunların dışında dört medrese, iki tekke, dört pınar, bir saat kulesi ve Tirsiniklizâde İsmail Ağa tarafından inşa ettirilen kırk sekiz adet çeşme, şadırvan, fıskiye gibi su hayratına yine aynı sicilde yer verilmiştir.[4]

Rusçuk’taki vakıflarla ilgili bir başka çalışma 1821 yılında yapılmış ve hazırlanan vakıf sicilinde[5] şehir merkezinde otuz beş adet cami ile mescit bulunduğu belirtilmiştir. Mabet sayısının bir önceki döneme göre azalmasının nedeni, 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Ruslar’ın top atışlarına hedef olan on bir cami ile üç mescidin tamamen yıkılmış, diğerlerinin de az veya çok zarar görmüş olmasıdır. Her iki vakıf sicilinde yer alan yirmi caminin savaştan etkilenmediği, ilkinde bulunduğu halde ikincide söz edilmeyenlerin yıkıldığı, muhtemelen yenilerinin yapıldığı, hasarlı olanların da tamir ettirilerek bunların yeni banilerinin adıyla anıldığı anlaşılmaktadır.[6]

1821 yılına ait sicilden sonra vakıflar hakkında bilgi içeren diğer bir kaynak 1252-1253/1836-1838 yıllarına ait evkaf defteridir. Bu defterde Rusçuk merkezde otuz üç adet caminin bulunduğu belirtilerek beş medrese, yedi tekke ve iki vakıf hamamdan söz edilmiştir.[7]

1840 yılında Rumeli Müfettişi olarak görevlendirilen, bu görevi sırasında Rusçuk’ta da bulunarak vakıf eserleri ve fiziki özelliklerini mahallelere göre kaydeden Ahmed Ârif Hikmet Bey’in teftiş defterinde ise Rusçuk’ta mevcut olan otuz bir caminin kaydına rastlanmıştır.[8] Rusçuk vakıflarıyla ilgili çalışmalarda temel başvuru kaynaklarından biri olan ve 1992 yılında yayınlamlanan bu defterde yine vakıf olan bir kütüphane ile beş medrese ve on beş mektebin bulunduğu belirtilmiştir. Hem arşiv kayıtlarındaki bilgileri teyit etmek hem de az da olsa vakıf eserlerin fiziki özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak için kullanılan teftiş defterine göre; Cami-i Cedid Mahallesi’nde sekiz cami, iki medrese, üç mektep, Hacı Musa Mahallesi’nde dokuz cami, beş mektep, Kara Mustafa Mahallesi’nde dokuz cami, iki medrese, beş mektep mevcuttur. Müslüman nüfusun yoğun olduğu bu yerlerin dışında Mahmud Voyvoda, Mesih Voyvoda ve Bacanak mahallelerinde de az sayıda mabet ve eğitim kurumu bulunmaktadır.[9]

Söz edilen teftiş defterinden sonra konuyla ilgili durumu 1285-1291/1868- 1875 yıllarına ait Tuna Vilayeti Salnameleri’nden takip etmek mümkündür ki bu veriler 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı öncesinde vakıflar hakkındaki son bilgileri içermesi açısından da önemlidir. Salnamelere göre bu dönemde cami sayısı ortalama otuz olup diğer vakıf eserlerin sayılarında pek fazla değişiklik olmamıştır. Bir rüştiye, mektepler arasına katılırken sıbyan mekteplerinin sayısı azalmış, dokuz adet olarak kaydedilmiştir.[10]

Rusçuk’taki Osmanlı dönemi vakıfları ile ilgili yüzyılın son verilerine Rusçuk Tüccar Vekili Mustafa Hâlid’in sadarete gönderdiği 19 Cemâzıyelevvel 1315/16 Ekim 1897 tarihli raporunda rastlanmaktadır. Buna göre savaştan önce şehirde yirmi üç cami ile altı mescit faaliyet gösterirken savaş sonrasında yeni yönetim tarafından yedi tanesi yıkılmış, on altı tanesinin şehrin planını bozduğu gerekçesiyle yıkılmasına karar verilmiştir. Kalanların akarâtı zarar görmüş, çoğu yıkılmak üzere yeni şehir planına dahil edilmiş olmasına rağmen hala emlak vergisi alınmaya çalışıldığından bunlar da zor duruma düşürülmüştür. Mevcut dört tekke ile iki büyük mezarlığın akıbeti de aynı olmuş, tekkelerden biri tamamen yıkılmış, diğerleri plana tesadüf ettirilerek yok edilmeye çalışılmıştır. Mezarlıklar ise düzlenerek arazi olarak kullanılmış, bir kısmı satılırken bir kısmı park olarak düzenlenmiştir. Ayrıca belediyeye gelir sağlaması amacıyla kiraya verilmek üzere çeşitli binalar inşa edilmiştir.[11]

Yapılan tespitlerden anlaşılacağı üzere Rusçuk’taki mabet sayısı XIX. yüzyılın başlarındaki durumunu koruyamamış, başka deyişle 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı öncesindeki düzeye bir daha ulaşamamıştır. Ruslarla yapılan savaşların etkisi[12] yanında bazı vakıflar zamana yenik düşmüş, gelirleri giderlerini karşılayamadığı için bazıları da yangın ya da deprem gibi nedenlerden dolayı varlıklarını sürdürememiştir. 1878 Berlin Antlaşması sonrasında kurulan Bulgar Prensliği döneminde ise vakıfların çoğu -yukarıda söz edilen Mustafa Hâlid’in raporunda belirttiği gibi- şehrin belediyesi tarafından bilinçli bir şekilde yok edilmiştir.[13] Bugün bir cami ile bir okul binası ve pek az vakıf malı bulunan Rusçuk’taki Osmanlı vakıflarından bazıları daha önce hazırlanan üç çalışmaya konu olmuştur. Bunlardan ilki “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları” başlığını taşıyan, uluslararası bir sempozyumda sunularak yayımlanan bildiridir. Bu çalışmada mabetler başta olmak üzere eğitim kurumları, tekkeler ve su vakıflarına örnekler verilmiştir.[14] “Rusçuk Cami Vakıflarına Örnekler” başlığıyla bir makale olarak yayımlanan diğer çalışmada beş vakfa ait altı cami incelenmiştir.[15] Vakıf eserlerle ilgili üçüncü çalışma 27 Haziran-1 Temmuz 2012 tarihleri arasında Retimno’da düzenlenen 20. CIEPO Sempozyumu için yapılmış ve burada bildiri olarak sunulmuştur. Elektronik ortamda yayımlanan bildiriler arasında yer alan “Rusçuk’ta Osmanlı Kültür Varlıkları: Dini ve Hayri Kurumlardan Bazıları” başlığını taşıyan bildiri metninde ibadet mekanlarıyla mektep ve medreseler ele alınmıştır.[16] Sadece arşivlerde yer alan belge ve defterler ile bu konuda yazılmış az sayıdaki kitap ve makalelerden varlıkları hakkında bilgi edinilen kurumlardan önceki çalışmalarda incelenmeyen bir kısmı da bu araştırmanın konusunu oluşturmuştur. Yukarıda söz edilen makale ve bildiri metinlerinde olduğu gibi Rusçuk vakıflarının tanıtılması, unutulmalarının engellenmesi, kurucularının yâd edilmesi amacıyla hazırlanan bu makalede de vakıf eserler, banileri, görevlileri, menkul ve gayrimenkulleri ile bütçeleri hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Ayrıca XIX. yüzyılın başlarından sonlarına kadar vakıf eserlerle ilgili yaşanan değişimin görülebilmesi ve mevcut durumun tespiti için makalenin ekleri olarak verilen tablolar hazırlanmıştır.

I. DİNİ VE KÜLTÜREL HİZMET AMACIYLA OLUŞTURULAN KURUMLAR

1. Erkekler Tarafından Kurulan Vakıflar

a. Hacı Bekir Camii

Arık Ramazan Mahallesi’nde Dellallar Çarşısı’nda Hacı Bekir tarafından yaptırılan ve Hacı Ebubekir olarak da adlandırılan caminin inşa tarihi hakkında bilgi bulunmamaktadır. XVIII. yüzyıl ortalarında faal durumda olduğu anlaşılan caminin[17] XIX. yüzyıl başlarında tahrip edildiği ve yerine bugün de faaliyetlerine devam eden Rusçuk’taki tek mabet olan Mirza Said Paşa Camii’nin inşa edildiği bilinmektedir.[18]

Hacı Bekir Camii Vakfı’nın menkul ve gayrimenkul gelirleri hakkında tek bilgi kaynağı 1219/1804-1805 tarihli vakıf sicilidir. Buna göre vakfın Hallaçlar Çarşısı’nda bulunan biri kahve satılan, üçü terziler tarafından kullanılan toplam sekiz adet dükkan ile Arık Ramazan Mahallesi sakinlerinden olan Fatma Hatun tarafından -ölümünden sonra kiraya verilerek gelirinin cami için kullanılması şartıyla- bağışlanan meskenden[19] elde edilen kira geliri mevcuttur. Caminin merdiven altı dahi kiraya verilerek vakfa az da olsa katkı sağlanmaya çalışılmıştır.[20]

Vakfın -ikindi namazı sonrasında Mülk Suresi’ni okuyacak şahsa verilmek üzere- Yerköy’de Çadırcızâde Mukataası’ndan hissesi olan yıllık 40 kuruş geliri de bulunmaktadır ki vakıf sicilinde bu gelirin, görevi yerine getirecek olan sıbyan mektebi mualliminin oğluna tahsis edildiği görülmektedir.[21]

Gayrimenkul ve mukataa gelirinden başka vakfın, para vakfı sayesinde elde edilen geliri de bulunmaktadır. Hanife ve Rukiye adındaki iki hanımefendi tarafından bağışlanan 60’ar kuruşun mütevelli tarafından işletilmesi, nemasının Cumartesi günleri camide vaaz verecek hafız efendiye görevine karşılık verilmesi talep edilmiştir.[22]

Mevcut vakfa katkıda bulunan bu hayırseverlerin bağışlarıyla birlikte vakfın diğer akarâtı ve aylık kira gelirleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.[23]

Bağışta bulunanların şartı gereği mukataa geliri ile nemadan ücret tahsis edilen kimseler belli olduğu için bu gelirlerin yansıtılmadığı tabloya göre aylık 17 kuruşluk kira gelirinden cami ile vakıf görevlilerinin -yani imam-hatip, müezzin-kayyım ve mütevellinin-[25] ücretleri ödenmiş ayrıca caminin aydınlatma giderleri karşılanmıştır. 1224/1809-1810 yılında ahşap minare tamir edilmiş, bunun için 96 kuruş harcanmıştır.[26]

1219/1804-1805 yılı kayıtlarına göre vakıf görevlileri ile aldıkları ücretler aşağıda gösterilmiştir.[27]

Tablolara yansıdığı gibi her ay elde edilen 17 kuruş tutarındaki vakıf gelirinin 11,5 kuruşu görevlilere ödenecektir. Kalan 5,5 kuruş aydınlatma giderleri dışında mütevellide bulunacaktır. Vakfiyedeki bu şartların işleyişine dair ilk veriler 1220/1805- 1806 yılına aittir. Söz edilen yılda 22 kuruş vakıf fazlası kaydedilerek bir sonraki yıla devretmiştir. 1221/1806-1807 yılında 37 kuruş 30 para giderlerden sonra kalan fazla para olarak mütevellide muhafaza edilmiştir. Ertesi yıl yani 1222/1807-1808 döneminde gelirler giderleri ancak karşılamış, gelir fazlası kaydedilmemiştir. 1223/1808- 1809’da 33, 1224/1809-1810 yılında ise 11,5 kuruş vakıf fazlası olarak mütevelli tarafından önceki yıllardan kalan meblağa eklenmiştir. Böylece beş yıl sonunda vakfın toplam parası 103,5 kuruşa ulaşmıştır. Bu paranın işletilip işletilmediğine dair herhangi bir veriye rastlanmamıştır. Tamir masrafları da bu paradan karşılanmamış, borçlanma yoluna gidilmiştir.[28]

Kendi kendine yetebilen bu vakfa ait cami ne yazık ki bir süre sonra yanmış ve yerine yukarıda belirtildiği gibi 1839 yılında Mirza Said Paşa tarafından yeni banisinin adıyla anılacak olan medrese, mektep ve kütüphanesi ile birlikte küçük bir külliye görünümünde başka bir cami inşa ettirilmiştir.[29]

b. Hüseyin Hoca Camii ve Medresesi

Cami-i Cedid Mahallesi’nde Kadı Ahmed Efendi tarafından yaptırılan mabet[30] Hüseyin Hoca Camii olarak tanınmış ve bu isimle anılmıştır.[31] Ne zaman yaptırıldığı tespit edilemeyen cami ile ilgili ilk verilere 1219/1804-1805 yılına ait vakıf sicilinde rastlanmıştır. Cami için vakfedilen menkul ve gayrimenkullerin zayi ve telef olduğu belirtilen sicilde vakıf görevlilerine eskiden olduğu gibi Abdülbaki Paşa yani Cami-i Atik Vakfı’ndan ödeme yapıldığı ifade edilmiştir. Gerçekten camide imam, hatip, müezzin ve kayyım olarak görevlendirilenlere ücretleri söz edilen vakıftan ödenmiştir.[32] Ayrıca bir hayırsever tarafından bağışlanan aynı mahalledeki bir dükkanın kira geliri vâkıfın şartı olarak her ay imam ile kayyıma ödenmiştir. Sonradan vakfedilen camiye bitişik durumdaki evin yıllık kirası olan 12 kuruş da yine bağışlayanın şartı olarak caminin aydınlatılması için kullanılmıştır.[33] Görüldüğü üzere gelir kaynakları olmayan caminin ihtiyaçları başka yardımseverler tarafından karşılanmaya çalışılmış nitekim daha sonraki dönemde kira gelirleri kullanılmak üzere başka dükkanların da vakfedildiği saptanmıştır.[34]

1259/1843-1844 yılına ait evkaf defterinde vakfın sadece aylık 14 kuruş kira getiren beş adet dükkanı olduğu belirtilmiştir. Abdülbaki Paşa Vakfı’ndan her ay verilen 12 kuruş ile birlikte vakfın aylık gelirinin 26 kuruş olduğu, bunun da imam, hatip, müezzin ve kayyıma ödendiği ifade edilmiştir. Bu nedenle gelirleri giderlerini karşılayamayan yetersiz vakıflar arasına kaydedilmiştir.[35] 1265/1848-1849 yılına gelindiğinde gayrimenkullerin artmış olduğu görülmüş, işletilen paranın yanında on bir adet dükkan kaydına rastlanmıştır. Bunlardan beş tanesinden elde edilen yıllık 408 kuruş tutarındaki kiranın bazı görevlilerin ücretlerinin ödenmesi için kullanılması şart koşulmuştur.[36] Vakıf mevcut verilere göre bundan sonraki üç yılda da on bir dükkan kirası ve işletilen 400 kuruşun nemasıyla faaliyetlerini sürdürmeye çalışmıştır.[37]

Ârif Hikmet Bey’in teftiş defterinde üzeri ahşap, etrafı taş duvarlı ve taşkâri minareli olarak tanıtılan caminin bahçesinde Müslüman mezarlığı, caminin yakınında ise banisinin başkası olduğu ifade edilen bir medresesinin bulunduğu belirtilmiştir.[38] Ârif Hikmet Bey medresenin banisinin kimliğini açıklamamakla birlikte doğru bilgi vermiştir. Medrese Kavanozzâde Hüseyin Paşa’nın vakfı olup burada görev yapacak müderrisin ücretinin ödenebilmesi için paşa 1821 yılında aynı mahallede Balıkçılar Çarşısı’nda bulunan iki kepenk dükkan vakfetmiştir. Her ay alınacak kiranın görevine karşılık müderrise verilmesini istemiştir.[39] Daha sonra medrese için katkıda bulunan başka yardımseverler de olmuş, Topraklık denilen yerde bir buçuk dönüm bağ bağışlanmıştır. Ayrıca Arnavut Hüseyin Alemdar adındaki bir şahıs dört dükkan[40] vakfetmiş, dükkanların kirasının müderris olarak görev yapan şahsa verilmesini şart koşmuştur.[41] Muhtemelen başka bir hayır sahibi sonradan bir dükkan daha vakfetmiş olmalı ki 1266/1849-1850 yılı vakıf defterinde medreseye ait yedi dükkan kaydına rastlanmıştır.[42] Belirtilen akardan başka Alanyalı Mustafa Paşa Vakfı’ndan da medrese görevlilerinin ücretleri için ödenek ayrılmıştır.[43]

Vakfın Müderris Süleyman Efendi’nin mütevelli olduğu 1265-1268/1848-1852 dönemine ait vakıf kayıtları aşağıda verilmiştir.

Tablodaki verilerin ait olduğu yıllarda vakfa kira getiren dükkan sayısı epeyce fazla olmasına rağmen gelir-gider dengesi ancak sağlanabilmiş, sadece 1268/1851- 1852 yılında 22 kuruşluk vakıf fazlası kaydedilebilmiştir. Bundan sonraki süreçte de güçlükle faaliyetlerini sürdürdüğü düşünülen vakıf yüzyılın sonlarına doğru hizmet veremez hale gelmiştir. Mustafa Hâlid’in 1897 tarihli raporunda belirttiğine göre cami, medrese ve bu vakıf eserlere gelir sağlayan akarât tamamıyla yıkılmış, medrese ile dükkanların yerine kira gelirleri belediyeye tahsis edilen kasap ve sebzecilere kiralanan dükkanlar inşa edilmiştir. Cami yıkılmadan önce abdesthane olarak kullanılmış, yıkıldıktan sonra da yeniden başka bir abdesthane yapılmıştır. Raporun kaleme alındığı tarihte bu amaçla kullanıldığı kayıtlıdır.[54]

c. Kazgancı (Kazancı) Hacı Süleyman Camii

Hacı Musa Mahallesi’nde Ermeni Mahallesi’ne yakın bir yerde bulunan caminin ne zaman yaptırıldığı tespit edilememiştir. XVIII. yüzyıla ait camilerden biri olduğu tahmin edilen mabet ile ilgili ilk kayıtlara 1219/1804-1805 tarihli vakıf sicilinde rastlanmıştır. Banisinin ismiyle anılan camiye kurucusu 200 kuruş vakfetmiş, bu paranın işletilmesini ve elde edilen nemasının giderler için kullanılmasını istemiştir. Vâkıfın dışında vakfa katkıda bulunan başka hayırseverler olduğu da sicilde belirtilmiştir. Buna göre Acemzâde Mustafa Efendi Un Meydanı’nda Fıçıcılar Çarşısı’ndaki üç kepenklik dükkan ile altında bulunan üç mahzeni bağışlamış ayrıca vakfın tamir giderlerini karşılamak üzere 380 kuruş vermiştir. Keçecizâde Hacı Mehmed 80, bir imamın eşi olan hanımefendi ile Rukiye Hatun ise 50’şer kuruş vakfetmiştir. Cami yakınındaki bir ev de vakıf malı olarak kaydedilmiş ancak bu evin tamamen yanması nedeniyle arsası kiralanmaya başlamış ve buradan gelen gelir vakfa aktarılmıştır.[55]

1219/1804-1805 yılı siciline göre belirtilen menkul ve gayrimenkullerden elde edilen aylık gelir aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.[56]

Mütevazı düzeyde geliri bulunan vakfın, giderlerinin başında tüm diğer vakıflarda olduğu gibi görevlilere ödenen ücretler gelmektedir. Camide imam, hatip, müezzin ve kayyım olarak görevlendirilmiş kişiye aylık 8 kuruş 10 para, her ikindi namazı sonrası vaaz vermekle yükümlü müftü efendiye ise 1 kuruş 20 para ödenmiştir. Caminin aydınlatılmasını mahalledeki hayırseverler üstlenmiştir. Gelirleri giderlerine denk gibi görünen vakıf, sicilin hazırlandığı yılı takip eden -1221 yılı hariç- dört seneyi yine de gelir fazlasıyla kapatmış, zarara uğramamıştır.[60] 1830 yılına ait vakıf kaydında vakfın gayrimenkullerine Hacı Abdiş adındaki bir hayır sahibi tarafından bağışlanan ve aylık kira geliri 1,5 kuruş olan iç arastadaki bir dükkan eklenmiş, Un Meydanı’ndaki dükkanlar ile mahzenlerden gelen kira da 6 kuruşa yükselmiştir. Ayrıca vakfın işletilen parası artarak 562 kuruşu bulmuş böylece kiralarla birlikte nemadan elde edilen aylık gelir 17 kuruş 4 para olmuştur. Gelirin artmasına paralel hatip, müezzin ve kayyım olarak da görevlendirilmiş olan imam dışında vaizin aldığı ücret artmış, imam 8 kuruş alırken vaize 2 kuruş verilmiştir. Tevliyet görevini sürdüren şahsa da 2 kuruş ödenmiştir. Her ay 5 kuruş 4 para gelir fazlası kaydedilmiş ve bu meblağ aydınlatma ve gerektiğinde tamir giderleri için kullanılmak üzere mütevelli tarafından muhafaza edilmiştir.[61]

Ancak vakıf gelirlerini artıracak başka kaynak olmadığından muhtemelen vakfa ait para da kullanılmak zorunda kalındığından, 1259/1843-1844 yılı evkaf kaydına göre dört dükkan ile mahzenlerden gelen aylık 7,5 kuruşluk kira geliri görevlilerinin ücretlerinin ödenmesine dahi yetmez olmuştur.[62] Bu kayıttan yedi yıl kadar sonrasına ait vakıf bilançosunda vakfa gelir sağlayan yeni kaynakların varlığı dikkat çekmektedir ki kira getiren üç dükkanın yanında beş tane muacceleli arsadan söz edilmektedir. Ayrıca vakfın işletilen parasının 1.000 kuruş olduğu görülmektedir. Bu bilgileri içeren 1266/1849-1850 yılına ait vakıf kaydı ile onu takip eden 1270/1853- 1854 yılına kadar dört yıllık dönemde vakfın belirtilen yılları gelir fazlasıyla kapattığı tespit edilmiştir.[63]

Aşağıda vakfa ait muhasebe verilerine göre yıllık gelir-gider durumu gösterilmiştir.

Tablodan görüleceği üzere vakıf işletilen paradan alınması gereken murabahayı iki yıl üst üste tam olarak tahsil edememesine rağmen giderleri karşılamada sıkıntıya düşmemiş, ilgili yılları rahat geçirmiştir. 1268/1851-1852 yılında vakfın işletilen parasının 107 kuruş 35 para arttığı görülmüş ancak bu gelirin kaynağı saptanamamıştır. Memiş Ağa’nın mütevelli olduğu döneme ait -tabloda belirtilen beş yıllık- muhasebe kayıtlarına göre mabet ve kira getiren dükkanlar için herhangi bir tamirat yapılmamış dolayısıyla onarımla ilgili bir gider kalemine rastlanmamıştır. Görevlilere ödenen ücretler, aydınlatmada kullanılan zeytinyağı ile hazineye alınan harçlar dışında kandil ve şamandıra için harcama yapıldığı, hasır satın alındığı tespit edilmiştir.[77] Pek masrafı olmayan kendine yetebilen bu vakfın faaliyetlerini ne zamana kadar sürdürdüğü bilinmemektedir. Daha 1840 yılında Ahmed Ârif Hikmet Bey’in teftiş defterinde etrafı ve duvarlarının harap durumda olduğu belirtilen ahşap minareli cami[78] muhtemelen varlığını kaynaklarının yetersizliği nedeniyle uzun süre devam ettirememiştir. T. Bakardjieva ve S. Yordanov, zaman vermemekle birlikte caminin yıkıldığını belirtmişlerdir.[79] 1897 tarihli Mustafa Hâlid’in raporunda vakıf ve mabet ile ilgili herhangi bir bilgiye yer verilmemiş olması bu tarihten önce caminin yıkıldığını, vakfın da faaliyetlerini sonlandırdığını göstermektedir.

d. Kuzu Hacı Hüseyin Camii ve Mektebi

Kara Mustafa Mahallesi’nde bulunan ve 1744 yılında inşa edilen cami ve mektep Yakup oğlu Kuzu Hacı Hüseyin tarafından yaptırılmıştır. Banisinin adıyla anılan cami ile mektebin vakfedilen on dükkanın kira geliri dışında nakit veya akarı bulunmamaktadır.[80]

Bu vakıfla ilgili saptanabilen en erken tarihli veri bir tevcih kaydı olup yirmi iki Zilka‘de 1165/1 Ekim 1752 tarihine aittir ki camide ikinci imam olarak görevlendirilmiş Yusuf oğlu Mustafa’nın beratının yenilenmesiyle ilgilidir.[81] Vakıfla ilgili hurufat kayıtlarından camide iki imam, müezzin, hatip, kayyım ve devirhanın görevli olduğu anlaşılmaktadır.[82] Ancak günlük sekiz akçe karşılığında hizmet veren birinci imam İsmail oğlu Muhammed, 7 akçe yevmiye ile müezzin ve yine 7 akçeyle mütevelli olarak görevlendirilmiş, vakfın idaresi yanında diğer iki görevin sorumluluğu da kendisine verilmiştir. Muhammed Efendi’nin vefatından sonra görev dağılımı yapılmış, boşalan görevler iki oğlu arasında paylaştırılmıştır.[83] XIX. yüzyıl başlarına ait vakıf sicilinde camide tek imamın görev yaptığı tespit edilmiş dolayısıyla vâkıfın iki imam atanmasıyla ilgili şartının sonradan uygulanmadığı görülmüştür. İmama aylık 3 kuruş vakıftan ödeme yapılırken vakıf gelirlerinin yetersiz hale gelmesi üzerine 3 kuruş da Can Arslan Paşa Evkafı’ndan aktarılmıştır. Hatip ile müezzinin varlıklarını devam ettirdikleri camide diğer görevler yok olmuştur.[84]

Ahmed Ârif Hikmet Bey’in 1840 tarihli teftiş defterinde kerpiç duvarlı ve taş minareli bir cami olarak tarif edilen mabedin yakınında iki mektep bulunduğu belirtilmiş, etrafının ağaçlık olduğundan söz edilmiştir[85] ki Hacı Hüseyin Efendi, cami ile birlikte sıbyan mektebi de inşa ettirmiş, muallim ücretinin vakıf gelirinden karşılanacağını belirtmiştir. İkinci mektebe dair bilginin bulunmadığı kayıtlarda 24 Muharrem 1180/2 Temmuz 1766 tarihinde muallime hizmetine karşılık günlük 6 akçe ödendiğinden bahsedilmiştir.[86] Sonradan muallime verilen ücret azaltılmış ve aylık bir kuruş ödenmeye başlamıştır.[87]

1219/1804-1805 yılı siciline göre vakfın iki dükkan ile bir mahzenden gelen kirası ve nakit parasının işletilmesinden elde edilen neması bulunmaktadır. Vakfa ait dükkanların sayısı önceki yüzyıla göre azalmış ancak işletilmek üzere kullanılan parasının olduğu saptanmıştır. Aynı sicilde vakfa ait bir arsa ile bahçenin satıldığı ve bu paranın vakfın nakit parasına eklenerek kullanıldığı belirtildiğine göre dükkanların da satıldığı düşünülebilir. Vakfın iki dükkan, bir mahzen ve istirbah ettirilen paradan elde edilen aylık geliri 9 kuruş 10 para olup bunun 6 kuruş 35 parası rıbh yani nema olarak kaydedilmiştir. O dönemde imam, hatip, müezzin ve muallimden oluşan vakıf görevlilerine aylık 7,5 kuruş ücret ödenmiş, kalan para caminin aydınlatılmasında kullanılmıştır.[88]

Geliri epeyce azalmış vakfa yukarıda bahsedilen Can Arslan Paşa Vakfı’ndan sağlanan destek dışında başka hayırseverler de katkıda bulunmuş, bunlardan biri Perşembe, diğeri de Cuma günleri camide vaaz verilmesi şartıyla birer dükkan bağışlamıştır. Buna rağmen gelirler gider için yeterli olmamış, vakıf 1221/1806-1807 yılını 21,5 kuruş mütevelliye borçlanarak kapatmıştır. Bir sonraki yıl borç ödendiği gibi fazla gelir de elde edilmiştir. 1223-1224/1808-1810 yıllarında ise harcamalardan geriye kalan meblağ caminin aydınlatılmasında kullanılmıştır. Ancak kendini idare edebilen bu vakfa 1232/1816-1817 yılında bir destek daha gelmiş, Rusçuk sakinlerinden Halil Alemdar adındaki bir şahıs Un Meydanı’nda Pazaryeri yakınında inşa ettirdiği sekiz dükkanı vakfetmiştir. Bu yardımsever kira gelirinin 4 kuruşu ile şem‘-i revgan alınmasını istemiş, yine kiradan gelen bir kuruşun da şamdanların yakılmasından sorumlu olan müezzine ödenmesini talep etmiştir.[89]

Yukarıda belirtilen sicil kaydı, 1252-1253/1836-1838 tarihli Evkaf Defteri ve 1840 tarihli rapor dışında vakfın XIX. yüzyıldaki durumu hakkında bilgi içeren başka verinin tespit edilememiş olması faaliyetlerine devam edemediğini düşündürmektedir. Ancak T. Bakardjieva ve S. Yordanov, caminin 1927-1928 yılına kadar hizmet verdiğini, bu dönemde yıkıldığını belirtmişlerdir.[90] Eğer doğru ise Mustafa Hâlid’in Rusçuk Vakıfları hakkında bilgi veren 1897 tarihli raporunda cami ile mektebin hatta akarâtın durumuyla ilgili açıklamaların bulunması gerekirdi ki raporda Kuzu Hacı Hüseyin Vakfı’ndan hiç söz edilmemiştir. Bu durum caminin daha önceki bir tarihte yıkılmış olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

e. Küçük İmam Camii

Küçük İmam Mescidi olarak da anılagelmiş Kuyumcu Mahallesi’ndeki mabet ile yakınındaki vakfa dahil pınar denilen çeşmenin ne zaman inşa edildiği bilinmemektedir. Banisinin adını almış olan cami ile ilgili ilk kayıtlara 1219/1804-1805 tarihli sicilde rastlanmıştır. Hakkında pek fazla bilgi bulunmayan caminin vakıf sicilindeki ifadelere göre vakfedilmiş para ile faaliyetlerini sürdürdüğü yani gayrimenkulü olmadığı anlaşılmaktadır. O dönemde vakfın mütevellisi ve hatibi olan Hüseyin oğlu Ali’nin verdiği bilgiye göre vakfa ait kendisi tarafından istirbah ettirilen 80 kuruş ile çeşme için -vakfın kurucusu olduğu tahmin edilen- Küçük Mehmed’in annesinin bağışladığı 52 kuruş menkul bulunmaktadır. Pınardan sorumlu olan hatibin babasında bulunan 52 kuruş, 80 kuruş gibi işletilecek ve elde edilen nema pınar ile ilgili harcamalara, 80 kuruştan gelen gelir ise vakfın ihtiyaçlarına kullanılacaktır.[91] 132 kuruş tutarındaki bu meblağa sonradan bir hayırsever tarafından bağışlanan 40 kuruş daha eklenmiş böylece 172 kuruşun kullanımından elde edilen gelirle vakfın giderleri karşılanmaya çalışılmıştır.[92]

T. Bakardjieva ve S. Yordanov, XVIII. yüzyıl sonlarına kadar faaliyetini sürdürdüğünü belirttikleri caminin yedi metre uzunluğunda, beş metre genişliğinde, dört metre yüksekliğinde kiremitle örtülü bir bölmeli, ahşap minareli, tek katlı ve geniş avlulu bir bina olduğundan söz etmişlerdir. Harap durumda olan mabedin yıkıldığını da eklemişlerdir.[93] Yukarıda açıklandığı gibi XIX. yüzyıl başlarına ait vakıf sicilinde cami ve vakfı hakkında bilgi bulunması, caminin XVIII. yüzyıl sonuna kadar varlığı ifadesinin doğru olmadığını göstermektedir. Kaldı ki 1252-1253/1836-1838 tarihli evkaf defterinde Rusçuk camileri arasında sayılması[94] ve 1264-1270/1847- 1854 yıllarına ait yıllık gelir-gider hesaplarını içeren vakıf kayıtlarının bulunması[95 caminin XIX. yüzyıl ortalarında dahi aktif olduğunu göstermektedir. Bu muhasebe bilançolarına göre vakfa gelir sağlayan kaynaklar artmış, işletilen paranın yanında bir ev ile beş dükkan kirası giderler için kullanılmıştır. Mütevelli, imam ve müezzin dışında görevlinin bulunmadığı vakıfta, elde edilen gelirden öncelikle çalışanların ücretleri ödenmiş, tamir giderleri karşılanmış, aydınlatma için harcama yapılmıştır.

Mevcut verilere göre aşağıdaki tabloda vakfın yıllık gelir-giderleri gösterilmiştir.

Tablodaki bilgilerden vakfın yeterli gelir seviyesinde olmadığı anlaşılmaktadır. Gelir kaynakları giderleri karşılayamamış, burada belirtilen ilk yıl dışında diğer yılları borçlu kapatmıştır. Borcun istirbah ettirilen para ile kapatılması yoluna gidilmemiş, bu paranın eksilmesi dolayısıyla gelir kaynaklarından biri olan hem de gayrimenkul gelirlerinden daha fazla gelir sağlayan nemanın azalması tercih edilmemiştir. Bu nedenle borç daima bir sonraki yıla devretmiştir. Zor durumda olduğu anlaşılan vakfın ne zamana kadar faaliyetlerini sürdürdüğü tespit edilememiştir. Ancak Mustafa Hâlid’in 1897 tarihli raporunda cami ile vakıftan söz edilmemesi mabedin bu tarihten önce yıkılmış olduğu ihtimalini güçlendirmektedir.

f. Mehmed Ali Bey ve Hacı İbiş Ağa Camii

Hacı Musa Mahallesi’nde Un Meydanı’nda bulunan fevkani bir mabet olan Hacı Musa Camii zamanla harap olmuş, vakfın geliri camiyi onarmaya yeterli olmadığından Çelebi Efendizâde Mehmed Ali Bey -muhtemelen XVIII. yüzyıl sonlarında- binayı yenileyerek akar vakfetmiştir.[112] Tirsiniklizâde İsmail Ağa zamanında hazırlanan vakıf siciline Mehmed Ali Bey Camii adıyla kaydedilen mabedin yeni banisi vakfın hizmetlerini sürdürmesini sağlayacak on beş adet dükkan, caminin merdiveni altında bulunan küçük bir yer, dokuz adet ev arsası ile altı dükkan arsası bağışlamıştır.[113]

1219/1804-1805 yılında sicile kaydedilmiş -tescil tarihi bilinmeyen- vakfiyeye göre gayrimenkuller ile sağladığı gelirlere aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.[114]

Tüm akardan elde edilen aylık 33 kuruş 30 paradan öncelikle vakıf görevlilerinin ücretlerinin ödenmesi şart koşulmuş, aydınlatma giderlerinin karşılanmasından sonra kalan meblağın -akarâtın ve caminin gerektiğinde tamiri için- mütevelli tarafından saklanması istenmiştir. Ev arsalarının kiralarından da cami için her yıl 1,5 vukıyye mum satın alınması talep edilmiştir.[117]

1219/1804-1805 yılı kayıtlarına göre vakıf görevlileri ile aldıkları ücretler aşağıda gösterilmiştir.[118]

Vâkıf, câbî ile imama kendi görev tanımlarının dışında ek sorumluluklar yüklemiş, câbîyi Fatiha ve İhlas surelerini, imamı da Yasin Suresi’ni okumakla görevlendirmiştir. Tablolardan görüldüğü üzere her ay elde edilen 33 kuruş 30 para tutarındaki vakıf gelirinin 18,5 kuruşu görevlilere ödenecektir. Kalan 15 kuruş 10 para ise yukarıda belirtildiği gibi aydınlatma giderleri dışında mütevellide bulunacaktır. Vakfiyedeki bu şartların işleyişine dair ilk veriler 1220/1805-1806 yılına aittir. Söz edilen yılda mütevellide bulunan 195 kuruş tutarındaki vakıf parasının 102 kuruşu çeşitli yerlerin tamiri ile aydınlatma giderleri için kullanılmış, 93 kuruş gelir fazlası olarak bir sonraki yıla devretmiştir. 1221/1806-1807 yılında önceki dönemden kalan 93 kuruş ile içinde bulunulan yıla ait gelirden elde edilen 90 kuruş caminin onarımına harcanmıştır. Aynı yıla ait diğer giderler karşılandıktan sonra 16 kuruş vakıf fazlası olarak kaydedilmiştir. 1222/1807-1808 döneminde giderlerden artan meblağ 81, 1223/1808-1809’da 84, 1224/1809-1810 yılında ise 104 kuruş olmuştur. Mütevellide bulunan vakıf fazlası dört yılın sonunda 285 kuruşa ulaşmıştır.[119]

Vakfa genellikle cami cemaatine vaaz verilmesini sağlamak amacıyla menkul ve gayrimenkul bağışlayarak katkıda bulunan hayırseverler de olmuştur. Havva adındaki bir hanım Un Meydanı’ndaki kendisine ait bir dükkanı vakfedip buradan gelen kira gelirinin Salı günleri camide vaaz verecek şahsa verilmesini şart koşmuş ve bu göreve Müftü Seyyid Hacı Hüseyin Efendi’nin getirilmesini istemiştir. Havva Hanım müftüyü bu küçük vakfının mütevellisi olarak da görevlendirmiş, müftünün vefatından sonra bu işi çocuklarının sürdürmesini talep etmiştir. Keçecizade Hacı Mehmed Efendi ise vakfa 100 kuruş bağışlayarak nemasının camide vaaz verecek Müftüzade Küçük Ahmed Efendi’ye verilmesini şart olarak ileri sürmüştür. Kim olduğu belirtilmeyen başka bir hayırsever tarafından yine Un Meydanı’nda bir dükkan daha bağışlanmış ve kira gelirinin Cumartesi günleri vaaz vermesi koşuluyla kurra efendiye verilmesi istenmiştir.[120]

Yukarıda belirtildiği gibi 1810 yılına kadar faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olunabilen vakfın bundan sonraki durumu tespit edilememiştir. O dönemde yaşanan Osmanlı-Rus Savaşı sırasında zarar gördüğü tahmin edilmektedir. Zira T. Bakardjieva ve S. Yordanov, savaş sonrasında caminin Hacı İbiş Ağa tarafından yenilendiğini ve artık onun adıyla anılır olduğunu belirtmektedirler.[121]

Hacı İbiş Ağa tarafından neredeyse yeniden yaptırılan[122] dolayısıyla yeni banisinin adıyla anılmaya başlayan caminin[123] tam olarak inşa tarihi bilinmemekle birlikte 1821 yılı öncesinde faaliyete geçtiği tahmin edilmektedir. 1252-1253/1836-1838 yıllarını içeren evkaf defterine yeni kurucusunun adıyla kaydedilmiş olan camiden[124] Ârif Hikmet Bey ilk banisinin ismiyle söz etmiştir. Teftiş defterinde Hacı Musa Mahallesi’ndeki cami ve mescitleri sayarken mabetten Hacı Musa Camii olarak bahsetmiş, Un Meydanı’nda fevkani bir cami olduğunu, ahşap minaresi bulunduğunu belirtmiştir. Avlusunda bir mektep ile mezarlık bulunduğuna da dikkat çeken Ârif Hikmet Bey, caminin altında çömlekçi, taşçı ve bakkal dükkanlarının olduğunu ifade etmiştir.[125] Vakfiyesi günümüzde mevcut olmayan cami ve vakfı hakkında 1253/1837-1838 ile 1259-1270/1843-1854 yıllarına ait vakıf defterlerinden bilgi edinilmiş ve bu veriler değerlendirilmiştir.[126]

Buna göre dükkan ve dükkan arsalarından gelen kira ile işletilmek üzere kullanıma verilen paradan alınan nema, bu vakfın gelir kaynaklarını oluşturmuştur. Tespit edilebilen ilk vakıf kaydına göre 1253/1837-1838 yılında vakfın önceki dönemden 766 kuruş parası mevcuttur. Defterde bu paranın sağladığı nemaya dair herhangi bir bilgi olmadığından işletmeye verilmediği zannedilmektedir. Vakfın gelirleri, sayısı en az on dört olan kiraya verilen dükkanlardan sağlanmış, giderler bu gelirden karşılanmıştır. Ârif Hikmet Bey’in belirttiği gibi taşçı, mumcu, tütüncü, çömlekçi, hallaç, manav ve bakkal esnafına kiralanan dükkanlardan önemli miktarda gelir elde edilmiştir.[127]

Aşağıda 1253/1837-1838 yılı vakıf kayıtlarına göre vakfın gayrimenkulleri ile kira gelirleri verilmiştir.[128]

Vakfın işletilen parasından elde edilen nema hakkındaki ilk verilere 1259/1843- 1844 yılı muhasebe kayıtlarında rastlanmış, alınan nema küçük miktarda olup gelirin büyük kısmı dükkan ve arsa kiralarından sağlanmıştır.[130] 1260/1844-1845 yılı muhasebe verilerinde vakfın kirada olan on üç dükkanı ile altı adet dükkan arsası olduğu belirtilmiş, nemadan söz edilmemiştir.[131] 1262/1846 yılında dükkan sayısı on iki olarak kaydedilmiş, yine nemadan bahsedilmemiştir. Arsaların durumunda da herhangi bir değişiklik bildirilmemiştir.[132] 1263/1847 yılı muhasebesinde kira getiren dükkanların on sekiz adet olduğu belirtilerek dükkanlardan alınan yıllık kiranın neredeyse 1/3’ü kadar nema kaydedilmiştir.[133] Vakfın gayrimenkulleri artmaya devam etmiş, 1265/1848-1849 döneminde bir dükkan daha eklenerek buradan gelen -yıllık 96 kuruş tutarındaki- kira caminin vaizine tahsis edilmiştir.[134] 1270/1854 yılına kadar hem kira geliri hem de vakfın işletilen parası artmaya devam etmiştir.[135]

İyi işletildiği anlaşılan vakfın giderleri arasında mütevelli, müezzin, vaiz, kandilci, imam ve hatip için ödenen ücretler başta gelmektedir. Tamir masrafları, aydınlatma için satın alınan zeytinyağı ile mum giderleri ve çeşitli harçlar diğer harcama kalemlerindendir. Mevcut evkaf defterlerinden 1253/1837-1838 ile 1259/1843-1844 yılında caminin küçük boyutta, 1268-1270/1851-1854 yılları arasında ise daha büyük çapta tamir gördüğü anlaşılmaktadır. 1261/1845 ile 1270/1853-1854 yıllarında minaresinin onarıldığı ve vakfın gelirlerinin diğer harcamalarla birlikte üstelik görevlilere ödenen ücretlerde zaman zaman önemli ölçüde artış yapıldığı halde tamir giderlerini rahatlıkla karşıladığı görülmektedir.[136]

Sayıca çok olmayan görevlilere yapılan ödemeler bazı evkaf defterlerinde toplu halde verilirken bazılarında ayrı olarak sıralanmıştır. Fikir vermesi ve ücretlerdeki artışın görülmesi açısından söz edilen defterlerden yapılan tespitler aşağıdaki tabloya yansıtılmıştır.

Vakfın evkaf defterlerinde yer alan yıllık muhasebe verilerini gösteren tablo da aşağıda verilmiştir.

Gelirleri bakımından oldukça iyi durumda olan vakıf tablodan görüleceği üzere giderleri karşılamada herhangi bir darlığa düşmemiştir. Vakfın zamanla işletilen parası gayrimenkullerden gelen kira gelirinden daha büyük meblağa ulaşmış, bu para arttıkça nema artmış dolayısıyla vakfın gelirleri çoğalmıştır.

Vakfın ve mabedin faaliyetlerini ne zamana kadar sürdürdüğü tespit edilememiştir. T. Bakardjieva ve S. Yordanov eserlerinde zaman belirtmemekle birlikte caminin yıkıldığından söz etmişlerdir.[185] Mustafa Hâlid’in 1897 tarihli raporunda vakfa ve camiye ait bilginin bulunmaması bu tarihten önce mabedin yıkılmış olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

g. Şaban Ağa Vakfı

Rusçuk’un Arık Ramazan Mahallesi sakinlerinden Mustafa oğlu Şaban Ağa olarak anılan bir hayırsever 1 Receb 1110/3 Ocak 1699 tarihinde tescil ettirdiği vakfiyesine göre aynı mahalledeki yedi adet dükkanı, Hacı Musa Mahallesi’nde bulunan yirmi dört oda, on üç dükkan, bir ekmekçi fırını ve fırına bitişik durumdaki bir odadan oluşan hanı, Rusçuk’un köylerinden olan Ostriçe’deki üç gözlü değirmenin iki buçuk hissesini çeşitli hayır işleri için vakfetmiştir.

Şaban Ağa yaşadığı sürece tevliyet görevini kendisinin sürdüreceğini belirterek odalar, dükkanlar ve değirmenden elde edilen gelirden günlük 2 akçenin Cami-i Sûk’da -yani Çarşı Camii’nde-[186] imam-ı evvel olana, günlük 2 akçenin Cami-i Atik’de -kurucusunun Abdülbaki Paşa olması dolayısıyla paşanın adıyla da bilinen camide- imam-ı sani olan şahsa, yine günlük olarak 2 akçenin de Hacı Memiş Camii imamına verileceğini ifade etmiştir. Karşılığında imamların her gün ikindi namazından sonra Nebe Suresi’ni okumalarını, hasıl olan sevabı başta Hazreti Muhammed olmak üzere bütün peygamberlerin, kendisinin ve annesinin ruhlarına bağışlamalarını istemiştir. Gelirden geriye kalanı vefatına kadar kendisinin tasarruf edeceğini belirten vâkıf vefatından sonra azatlı kölelerinden salih ve dindar olan birinin mütevelli olmasını, gayrimenkullerden gelen gelirden günlük 4 akçeyi görevine karşılık almasını şart koşmuştur. Yine günlük 6 akçenin üç imama verilmesini, kalan gelirin de çocuklarına aktarılmasını ve soyu tükeninceye kadar bu şekilde devam etmesini şarta bağlamıştır. Neslin inkırazı halinde mütevelli ile imamlara yapılacak ödemelerden sonra fazla meblağın ¼’ünün eşi Mehmed Çavuş kızı Ayşe Hatun’a, diğer ¼’lük kısmının kardeşinin oğlu Ahmed ile kız kardeşi Nimet Hatun’a eşit olarak verilmesini istemiştir. İsmi geçenlerin yani yeğeni ile kız kardeşinin vefatlarından sonra onların çocuklarının soyları tükeninceye kadar kendilerine ait olan hisseyi almalarını, gelir fazlasının kalan yarısını da hürriyete kavuşturduğu kölelerinin eşit olarak paylaşmalarını şart koşmuştur.

Vakfın gayrimenkulleri olan odalar, dükkanlar ve değirmenin tamiri gerektiğinde gelirini tasarruf edenlerin tamir ettirmekle yükümlü olduklarını da vakfiyede belirten Şaban Ağa, vakıf gelirinden pay alanların gelecekteki en son ferdinin yok olması halinde dönemin kadısı tarafından atanacak dindar bir mütevellinin elde edilen gelirden ödemeleri yaptıktan sonra kalan vakıf fazlasını her sene surre emini ile Medine’deki fakirlere göndermesini istemiştir.[187]

Zürrî yani evlatlık vakıf kategorisinde olan bu vakfın işleyişine ait kayıtlara -mütevelli atanması ile ilgili olarak- hurufat defterlerinde rastlanmıştır. 1166/1752- 1753 yılında vakfiyede belirtildiği gibi vakfa ait gelirlerden aldığı günlük 4 akçe ile mütevelli olan Abdullah oğlu Hacı Hüseyin’in vefatı üzerine bu görev büyük oğlu Ahmed’e tevcih edilmiştir.[188] Ahmed bu görevi on yıl kadar sürdürdükten sonra vefat etmiş, 18 Şevval 1175/12 Mayıs 1762 tarihli kayda göre oğlu Mehmed bu göreve getirilmiştir.[189] Ne yazık ki Mehmed bu görevde fazla kalamamış, henüz bir yıl dahi dolmadan vefat etmiştir. 20 Şa‘ban 1176/6 Mart 1763 tarihli kayda göre Mehmed’in çocuğu olmadığı için Fatma adındaki hanıma mütevellilik verilmiştir.[190]

Tüm bu kayıtlar en az yarım asır sonra vakfa gelir sağlayan kaynakların yani dükkanların, hanın ve değirmenin faaliyetlerini sürdürdüğünü, vakfiyede istenilenlerin yerine getirildiğini dolayısıyla vakfın öngörüldüğü biçimde işletildiğini göstermektedir. Hatta yüzyılın sonlarına -1212/1797-1798 yılına- ait bir kayıtta, vakfın mütevellisi tarafından Ostriçe Köyü’nde Lom Nehri üzerinde bulunan değirmenin vakfa ait hissesine müdahalede bulunulduğunu ve bu durumun engellenmesi gerektiğini içeren bir şikayet dile getirilmiştir ki iki buçuk göz olan değirmen hissesinden gelen geliri kurumun yüzyıl sonra dahi tasarruf etmeye devam ettiği anlaşılmaktadır.[191] Vakıfla ilgili XIX. yüzyıla ait herhangi bir veriye ulaşılamadığı için daha sonraki durumu tespit edilememiş, ne zamana kadar faaliyetlerine devam ettiği saptanamamıştır.

h. Şeyh Ahmed Efendi Camii

Faik Mahallesi’nde Katrancızâde hanesi karşısında bulunan[192] ve banisinin ismiyle anılan mabedin inşa tarihi bilinmemektedir. Ancak saptanabilen en erken tarihli verinin XVIII. yüzyıl başlarına ait olması[193] eski bir vakıf olduğunu göstermektedir. Ne yazık ki hakkında -cami görevlilerinin atamalarıyla ilgili bilgi sunan tevcih kayıtları dışında-[194] pek fazla veri bulunmayan bu caminin 1219/1804-1805 tarihli vakıf sicilinde harap durumda olduğu belirtilerek vakfın gelir kaynaklarının yetersiz olduğuna dikkat çekilmiştir. Vakıf sicilinde caminin imam, hatip ve müezzin dışında görevlisinin bulunmadığı, bu görevlilere günlük 15 akçe yevmiye ödendiği ifade edilmiştir.[195] Tevcih kayıtlarına ait dipnotta açıklandığı gibi görevlilere ödenen ücretler Rusçuk İskelesi Mukataası’ndan verilirken vakfın gelir kaybına uğramasıyla birlikte imam ve hatibe Can Arslan Paşa Vakfı’ndan aylık 60 para ödenmeye başlamıştır. Ayrıca bir hayırsever Çarşı Camii önündeki mülkünü bağışlayarak buradan elde edilen bir kuruş tutarındaki kira gelirinin imama verilmesini istemiştir.[196]

Zor durumda olduğu anlaşılan vakıf 1810 yılındaki Rus işgali sırasında yakılıp yıkılan camiyi onarmakta da yetersiz kalmış, yerine Hazinedar Hacı Osman Efendi tarafından yeni bir cami inşa edilmiştir.[197] Mabedin yeni banisi tarafından imam-hatip olarak görevlendirilecek şahsa günlük 10 akçe ücret verilmesi uygun görülmüş ve bu görevlere 19 Zilhicce 1249/29 Nisan 1834 tarihinde yeni caminin ilk imam-hatibi olmak üzere Yusuf oğlu Seyyid Hafız Mehmed getirilmiştir.[198]

Vakfın bundan sonraki durumu ve işleyişi hakkında veri yokluğu nedeniyle bilgi verilememektedir. T. Bakardjieva ve S. Yordanov eserlerinde Osman Efendi tarafından yenilenmiş caminin de yıkılmış olduğundan söz etmişler, bunun ne zaman gerçekleştiğine dair bilgi vermemişlerdir.[199]

2. Hanımlara Ait Vakıflar

a. Hürmüz Hanım Vakfı

Arasta yakınında bulunan ve Cami-i Cedid adıyla anılan mabet hakkında 1219/1804-1805 tarihli Rusçuk Vakıf Sicili’nden başka herhangi bir yerde bilgiye rastlanmamıştır. Sicilde Hürmüz Hanım tarafından yaptırıldığı belirtilen -ancak inşa tarihi bilinmeyen- bu mabede ait gelir kaynakları ve elde edilen gelirin kullanılacağı yerler sayılmış, vakfın idaresinden aynı hanımefendinin sorumlu olacağı ifade edilmiştir. Hürmüz Hanım’ın sicile yansıyan ifadesine göre caminin altında ve başka yerlerde bulunan dükkanlar kiraya verilecek ve kira geliri hizmetlerine karşılık görevlilere ödenecektir.

1219/1804-1805 tarihli sicile göre vakıf görevlileri ile alacakları ücretler aşağıda verilmiştir.

Hürmüz Hanım vakfa ait dükkanlardan elde edilen kira gelirinin aylık 43 kuruş 10 parasını görevlilerin ücretleri için ayırmıştır. Yine kiradan gelen 20 kuruş ile caminin bitişiğindeki medrese talebelerinin her ay bir hatim yapmasını ve 70.000 kelime-i tevhid çekmesini, sevabının ahirete intikal etmiş bütün yakınlarının ruhlarına bağışlanmasını istemiştir. Ayrıca hatimin tamamlandığı günün akşamı için pilav yapılarak öğrencilere ikram edilmesini talep etmiştir. Vâkıf bu arzusunun yerine getirilmesi amacıyla 7,5 kuruşun hatim, 6,5 kuruşun tevhid, 5 kuruşun pilav için kullanılmasını, bir kuruşun da duacı olarak görev yapacak müftü efendiye verilmesini istemiştir. Caminin aydınlatma giderleri ile tamir masraflarının da kira gelirinden karşılanacağını belirten Hürmüz Hanım harcamalardan geriye kalan fazla gelirin mütevelliye dolayısıyla kendisine ait olduğunu bildirmiştir.[203]

Hayırsever hanımın vakfına katkıda bulunan başka hayır sahipleri de olmuş, caminin vaizlerinden İsmail Efendi’nin Çarşamba günleri camide vaaz vermesi için Bıyıklı Hacı Mehmed adındaki bir şahıs, Arasta kapısı yakınındaki boya dükkanını vakfedip vaizin hizmetine karşılık buranın kira gelirinden her ay 100 para almasını istemiştir. Mabedin bulunduğu ve Cami-i Cedid Mahallesi olarak anıldığı mahallenin sakinlerinden olan Famuş Hatun da aynı mahalledeki evini 1220/1805-1806 yılında vakfedip Hürmüz Hanım’a teslim etmiştir. Yaşadığı sürece kendisi evi kullanacağı için Cami-i Cedid Vakfı’na her ay 40 para kira ödeyeceğini belirterek vefatından sonra mütevellinin kiraya vermesini, elde edilecek gelirden caminin yağ ihtiyacının karşılanmasını talep etmiştir. Ayrıca vakıf için gerekli malzemenin satın alınmasında kira gelirinin kullanılabileceğini bildirmiştir.[204]

Bu vakıf ile ilgili Rusçuk Vakıf Sicili’nden başka herhangi bir veriye ulaşılamamış dolayısıyla vakfın işleyişine dair bilgi ne yazık ki verilememiştir. 1252-1253/1836- 1838 yıllarına ait evkaf defterinde -muhtemelen daha önceki bir tarihte hizmet veremez hale geldiğinden- varlığından söz edilmemiş, 1840 tarihli Ârif Hikmet Bey’in teftiş defterinde ise Hacı Ali tarafından inşa ettirilen camiden Cami-i Cedid adıyla bahsedilmiştir.[205] 1897 yılı raporunda da Hacı Ali’nin banisi olduğu mabet Cami-i Cedid olarak anılmış,[206] Hürmüz Hanım Vakfı ile ilgili bilgiye rastlanmamıştır.

b. Rabia Hanım Vakfı

Faik Mahallesi sakinlerinden olan Hacı Mahmud kızı Rabia Hatun, 14 Şevval 1063/7 Eylül 1653 tarihli vakfiyesi ile aynı mahallede bulunan evini vakfetmiştir. Dört odalı olan evi yazla, tuvalet, fırın, mahzen, buzluk, su kuyusu ve içinde meyveli-meyvesiz ağaçlar bulunan avlusuyla birlikte bağışlayan Rabia Hanım tasarruf hakkının vefatına kadar kendisinde olacağını yaşadığı sürece Cami-i Atik için her ay birer vukıyye şem‘-i revgan verileceğini belirtmiştir. Hanımefendi, vefatından sonra kızı Ayşe’nin vakfedilen evi tasarruf edeceğini, bunun karşılığında kızının da camiye belirtilen miktarda yağ vereceğini ifade etmiştir. Ayşe’nin vefatının ardından onun soyundan gelenlerin aynı koşulla evi kullanabileceklerini bildiren Rabia Hanım gelecekte neslin kesilmesi halinde azat ettiği kölelerinden -vakfiyede isimleri sayılan- dört tanesinin[207] eşit şekilde mutasarrıf olabileceklerini eklemiştir. Evi kullananların yukarıda söz edilen camiye yağ temini şartını vakfiyede tekrarlayan hanımefendi hürriyetine kavuşturduğu kimselerden sonra onların çocuklarının da evi tasarruf etme hakkını sürdüreceklerini belirtmiştir.

Vakfedilen evin tamire muhtaç duruma gelmesi halinde mutasarrıf olanların kendi gelirleriyle tamir ettirmelerini isteyen vâkıf yukarıda sayılan tasarruf hakkına sahip şahısların tamamen nesillerinin kesilmesiyle birlikte Cami-i Atik mütevellisi olan şahıs tarafından evin kiraya verilmesini, her ay gelecek olan kira gelirinden birer vukıyye yağ alınıp yakılmasını ileri sürmüştür.

Her türlü detayı düşünüp gelecekte olabilecek durumları öngörerek buna göre vakfiyesini düzenleyen Rabia Hanım, vakıf evin söz edilen cami mütevellisi aracılığıyla kiralandığı dönemde tamirinin gerekmesi halinde mütevellinin evi icareteyn ile kiraya vermesini, muaccelesi yani peşin alınan kira bedeli ile onarımının gerçekleştirilmesini istemiştir.

Rabia Hanım evinden başka Balık Pazarı’nda bulunan bir dükkanını da vakfetmiş, yine vefatına kadar kendisinin tasarrufunda olacağını şart koştuğu dükkanın kira gelirinden her ay birer vukıyye şem‘-i revgan alınarak Cami-i Cedid’e verilmesini talep etmiştir. Şartları yerine getirmenin zamanla mümkün olmaması durumunda vakıf gelirinin fakir-fukaraya harcanmasını son koşul olarak istemiştir.[208]

XVII. yüzyıl ortalarına ait olan iki caminin aydınlatılmasına katkıda bulunmak için kurulan bu küçük vakfın faaliyetlerini ne zamana kadar sürdürdüğü bilinmemektedir. Vakfiye dışında herhangi bir veriye ulaşılamamış olması vakfın işleyişi hakkında yani şartların yerine getirilip getirilmemesi konusunda bilgi sahibi olmayı engellemektedir.

c. Rukiye Hanım Vakfı

Rusçuk vakıf sicilinde yer alan Arık Ramazan Mahallesi sakinlerinden Ömer kızı Rukiye Hanım’a ait olan Evâhir-i Cemâzıyelâhır 1234/17-25 Nisan 1819 tarihli vakfiyeye göre adı geçen hanımefendi yaşadığı mahalledeki dört oda, iki mahzen ve bir miktar arsayı bağışlayarak bu gayrimenkullerin vakfın mütevellisi tarafından kiraya verilmesini istemiştir. Elde edilen kira gelirinden öncelikle gayrimenkullerin onarılmasını, gelir fazlasının mahalledeki caminin ihtiyaçları için kullanılmasını şart koşarak fazla meblağın imama teslim edilmesini talep etmiştir. Mevcut mütevellinin vefatından sonra mahalle sakinlerinden ve cami cemaatinden uygun birinin bu göreve getirilmesini belirten Rukiye Hanım caminin zamanla yıkılması halinde kira gelirleriyle mahalledeki fakir Müslümanlar’ın ihtiyaçlarının karşılanmasını şart koşmuştur.[209]

Anlaşılacağı üzere bu küçük vakıf da mahalledeki cami vakfına katkıda bulunmak için tesis edilmiş olup ne zamana kadar hizmetlerini sürdürdüğü tespit edilememiştir.

d. Ümmühani Hanım Vakfı

Mesih Voyvoda Mahallesi sakinlerinden olan Abdülbasir Çelebi kızı Ümmühani Hanım aynı mahalledeki alt katta taş mahzen ile fırını bulunan iki katlı evini arsasıyla birlikte vakfetmiştir. Bu hayırsever hanıma ait olan 9 Rebi‘ülevvel 1108/6 Ekim 1696 tarihli vakfiyede, vakfedilen evin vefatına kadar kendisi tarafından kullanılacağı, ölümünden sonra ise -vakfiyeden akrabalık bağı olup olmadığı anlaşılamayan- Ferzane, Pürcihan ve Hacer adındaki hanımlar ile Şahbaz kızı küçük Rabia’nın evde yaşamaya devam edeceği belirtilmiştir.

Ümmühani Hanım’ın vakfiyesine göre kendisinden sonra evi kullanacak olan hanımların soylarından gelecek bütün evlatları da nesilleri kesilinceye kadar evde yaşayacak, soyları ınkıraz olduğunda ev dönemin kadısı tarafından müzayede ile satılacaktır. Evin satışından elde edilen gelir her yıl onu on bir buçuk hesabı ile işletilecek ve rıbhından mahalleye de adını vermiş olan Mesih Voyvoda Camii[210] görevlilerine vâkıfın isteklerini yerine getirmeleri karşılığında ödeme yapılacaktır. Buna göre; camide imam olanlar her sabah namazı sonrasında Yasin Suresi’ni okuyacak, kendilerine günlük 3’er akçe ödenecektir. Caminin iki müezzini her gün öğle namazının ardından Mülk Suresi’ni okuyacak, hizmetlerine karşılık 2’şer akçe yevmiye verilecektir. Caminin kayyımı olan şahıs ise her ikindi namazından sonra İhlas Suresi’ni okuyacak, karşılığında günlük bir akçe alacaktır. Okunan tüm bu sureler vakfiyede belirtildiğine göre vâkıfın ruhuna bağışlanacaktır.[211]

Vakıf haline getirilen mülk evin vâkıfın geleceğe yönelik şartına uygun biçimde değerlendirilip değerlendirilmediğine dair veriye rastlanmamıştır. Yani evin vakfiyede belirtilen şahısların soyundan gelenler tarafından mı kullanıldığı yoksa satılarak parasının işletmeye mi verildiği tespit edilememiştir.

II. SU VAKIFLARI

Makbul olan hayır işlerinden biri de toplumun su ihtiyacını gidermek üzere vakıf yolu ile su hayratları oluşturmak ve bunlara gelir sağlayan akar bağışlamaktır. Az sayıda olmakla birlikte Rusçuk’ta da su vakıfları kuranlara rastlanmıştır. Bunlardan birisi Can Arslan Paşa olup Rusçuk’ta dokuz adet çeşme inşa ettirmiş, hizmetin devamlılığı için on dört kepenk dükkan vakfetmiştir. Ancak dükkanlar bir süre sonra yanmış ve kiracıların kira bedelinin yarısını dükkanların inşasına harcamasından dolayı vakıf gelir kaybına uğramıştır.[212] Çeşmelerin masrafları karşılanamaz hale geldiğinden yeni kaynaklara ihtiyaç duyulmuş nitekim dönemin ayanı Tirsiniklizâde İsmail Ağa’nın katkılarıyla mevcut çeşmeler yenilenmiş ayrıca yeni çeşmeler, fıskiyeler, şadırvanlar, su yolları ve künkler inşa ettirilmiştir.[213] Bu hayrat için su Rusçuk’un güneybatısındaki İzvor Deresi’nden getirtilmiş, İsmail Ağa bunun için kira getirecek çok sayıda akar vakfetmiştir. Önemli bir hizmette bulunan ağa Rusçuk’un çeşitli yerlerini suya kavuşturmuş, dinî, etnik ve sosyal farklılık gözetmemiştir.[214]

Can Arslan Paşa Vakfı gibi XVII. yüzyıla ait bir başka su vakfı Kara Mustafa Mahallesi sakinlerinden Mehmed oğlu Hacı Osman tarafından hayata geçirilmiş, Rusçuk Çarşısı’ndaki caminin karşısında bulunan şadırvan tamir ettirilerek aktif hale getirilmiştir. Şadırvan olarak anılan bu çeşmenin hizmetinin devamı için Hacı Osman bağışladığı 100 kuruşun onu on bir buçuk hesabıyla işletilmesini ve elde edilecek yıllık 15 kuruş nemanın çeşme ile vakıftan sorumlu olanlara ücret olarak ödenmesini istemiştir. Vâkıf 22 Muharrem 1108/21 Ağustos 1696 tarihli vakfiyesinde çeşmenin bakımından ve etrafının temizliğinden sorumlu olan ferraşa 2 akçe yevmiye ödeneceğini belirtmiştir. Çeşmenin tamiri gerektiğinde Can Arslan Paşa çeşmelerinin mütevellisinin bu işle ilgilenmesini isteyerek görevine karşılık kendisine günlük 2 akçe verileceğini bildirmiştir. Rusçuk’taki seccadenişin olarak tabir edilen efendilerin vakfa nezaret etmelerini isteyen Hacı Osman kendilerine yıllık 2’şer kuruş ücret verileceğini ifade etmiştir. Yaşadığı sürece kendisinin mütevelli olacağını ve 100 kuruşun tasarruf hakkının kendisinde bulunacağını da belirten vâkıf vefatından sonra bu görevi Abdullah oğlu Hasan’ın sürdürmesini istemiştir. Hasan Efendi’nin ayrıca her yıl harcamalardan artan 5 kuruş ile çeşmenin bakım ve onarımını yaptırmasını talep etmiştir.[215] Hacı Osman görüldüğü üzere kullanılamaz durumda bulunan çeşmeyi faal duruma getirdiği gibi para vakfıyla hizmetini kesintisiz sürdürmesini de sağlamaya çalışmıştır.[216]

XVIII. yüzyılın su hayratlarından biri Arık Ramazan Mahallesi sakinlerinden Basarabalızâde olarak anılan Ali oğlu Alemdar Mustafa tarafından tesis edilmiştir. Söz edilen hayırsever Rusçuk Çarşısı’nda, şadırvan karşısında bulunan dükkanının yarı hissesini Konak Pınarı denilen çeşmenin tamiri için vakfetmiştir. Vâkıf yarı hissesi günlük bir akçe olan kira geliriyle çeşmenin harap yerlerinin onarılmasını ve bakımının yapılmasını istemiştir.[217]

Yukarıda söz edilenlerin dışında 1219/1804-1805 tarihli vakıf sicilinde başka kayıtlara da rastlanmıştır. Kayazâde İsmail Alemdar’ın yeniden inşa ettirdiği çeşme bunlardan biri olup Batmış denilen derede bulunan bu çeşme için vâkıf Köstekli Hamam yakınındaki bir kepenklik dükkan vakfetmiştir. Kayazâde İsmail, damadı Ahmed Beşe’yi mütevelli atayarak dükkanın aylık 3 kuruş olan kira geliriyle çeşmenin tamir edilmesini, gelir fazlasının kızına -yani Ahmed Beşe’nin eşine- verilmesini şart koşmuştur.[218]

Bahsedilen vakıf sicilinde Kuyumcu Mahallesi’nde bulunan Küçük İmam Camii yanındaki pınarın 52 kuruş menkulü olduğu kaydedilmiştir. Bu paranın işletilmesinden elde edilen nema ile pınarın tamiri ve diğer masraflarının karşılanması istenmiştir. Papas Pınarı denilen çeşmenin giderleri için de Sarı Bayır’da olan bağ vakfedilmiştir.[219]

Hacı Musa Mahallesi’nde Hacı Çengel’in evi yanında bulunan Molla Ali’nin vakfı olan pınar için söz edilen evin yanındaki kiremit örtülü bir mesken bağışlanmıştır. Meskenin kira gelirinin pınarın bakımına ve tamirine sarf edilmesi şart koşulmuştur. Ancak vakıf meskenin zamanla harap olması tamirini gündeme getirmiş, 1863 yılında mütevellinin girişimleriyle tamir ettirilen meskenin aylık 25 kuruş olan kirasından 5 kuruşu pınarın giderlerine ayrılmıştır. Kalan gelir ise mütevellinin kendi parası ile tamir ettirdiği meskenin masraflarına mahsuben alacağını tahsil edinceye kadar mütevelliye bırakılmıştır.[220]

Faik Mahallesi’nde Faik Paşa Camii’nin[221] yakınında bulunan ve mahallenin su ihtiyacını karşılayan Çavuşzâde Çeşmesi XIX. yüzyıl başlarında harap durumda iken Rusçuk’un Rus askerleri tarafından işgal edildiği dönemde söz edilen mabet ile birlikte tamamen zarar gören vakıf eserler arasında yer almıştır. Osmanlı-Rus Savaşı’nın bitiminde Rusçuk Seraskeri Behram Paşa gerek camiyi gerekse suyu kesilmiş çeşmeyi tamir ettirerek faal duruma getirmiş, mabedin yanında bir de sıbyan mektebi inşa ettirmiştir.[222] Böylece hem savaşın yaraları sarılmış hem de su hayratı yeniden canlandırılmıştır.

Toplumun su ihtiyacını gidermeye yönelik vakıflar bu kadar mıdır bilinmemekle birlikte mevcut kayıtlarda yer alanlar burada belirtilenlerdir.

Sonuç

Kamu yararına karşılıksız hizmet sunma esasına dayalı olan vakıflar tüm Osmanlı coğrafyasında geniş uygulama alanı bulmuş, toplumun dinî, kültürel, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının giderilmesinde önemli ölçüde rol oynamıştır. Tuna Nehri kıyısındaki Rusçuk’ta da mal ve servet sahibi hayırseverler tarafından kurulan vakıflar Osmanlı medeniyetinin bu kaza merkezindeki somut örneklerini oluşturmuştur.

Makalede, yukarıda bahsedilen çeşitli nedenlerden dolayı günümüze pek çoğu ulaşamamış olan Rusçuk’taki vakıflardan bazıları arşivlerdeki belge ve defterlerde yer alan bilgiler ışığında tanıtılmaya, topluma sundukları hizmetler anlatılmaya çalışılmıştır. Ancak Rusçuk vakıflarına ait vakfiyelerin büyük kısmının bugün mevcut olmaması çalışmayı ve kurulan vakıfların tespitini zorlaştırmaktadır. Ayrıca kurulmuş bir vakfın hizmet veremez hale gelmesi nedeniyle başka bir hayırsever tarafından yeniden ihya edilmesi dolayısıyla vakıf ile vâkıfın eski ve yeni isimlerinin arşiv materyalinde zaman zaman karıştırılması da konuyla ilgili problemleri artırmaktadır. Buna rağmen mevcut veriler titizlikle değerlendirilerek sağlıklı sonuçlara ulaşılmaya çalışılmış, unutulmaya yüz tutmuş Osmanlı mirasının hatırlanması için çaba harcanmıştır.

Vakfın amacına yönelik olarak oluşturulan hizmet kurumlarından imaret ve darüşşifa gibi kurumların bulunmadığı Rusçuk’ta başta cami olmak üzere mescit, tekke, mahalle mektebi, az sayıda da medrese inşa ettirilmiş böylece dini ve kültürel ihtiyaçlar karşılanarak eğitim hizmeti verilmiştir. Ayrıca yaptırılan sebiller, çeşmeler, su yollarıyla toplumun su ihtiyacı giderilmiş, çeşitli meslek erbabının üretimde bulunmasını sağlayan, vakıflara ait olan dükkan, imalathane, han gibi mekanlarda da ticari ve sınai faaliyetler yürütülmüştür.

Rusçuk’ta ihtiyaç duyulan çeşitli hizmetlere yönelik faaliyet gösteren vakıf eserler genellikle isimlerinin devamında “bey, efendi, ağa” gibi sosyal statü belirten sıfatlar taşıyan erkekler tarafından yaptırılmıştır. Kazanın ileri gelenlerinden olan bu hayırseverlerden bazılarının “hacı” olarak da anılması varlıklı olduklarının göstergesidir. Sadece Cami-i Cedid adıyla anılan mabet bir hanım tarafından inşa ettirilmiştir. Gelir seviyesi yüksek hanımlardan bazıları kendi çevrelerindeki vakıfları desteklemekle yetinmiştir.[223]

Toplumsal ihtiyaçların karşılanması amacıyla kurulan Rusçuk’taki bu vakıflar genellikle mütevazı düzeydedir. Küçük vakıflar olarak varlıklarını devam ettiren kurumlara tahsis edilen gelir kaynakları, menkul ve çoğu kira getirecek dükkan olmak üzere gayrimenkulden oluşmaktadır. Gayrimenkuller arasında az sayıda olmakla birlikte değirmen, han, ev, mahzen, fırın, arsa, bağ ve bahçe de bulunmaktadır. Büyük arazilerin hemen hemen hiç vakfedilmediği Rusçuk’ta vakıflara önemli ölçüde gelir sağlayan gayrimenkuller dükkanlardır ki Rusçuk’ta bulunan dükkanların çoğu vakıf malıdır.[224] Kabul gören ve yaygın olarak uygulanan para vakıfları da bu kazadaki kurumların önemli gelir kaynaklarındandır. Genellikle yıllık %15 hesabıyla işletilen paradan elde edilen gelir vakfın hizmetlerinin sürmesinde önemli rol oynamıştır.

Her biri küçük işletme olan ve topluma yararlı olma gayesiyle oluşturulan vakıflar bu topraklarda Osmanlı egemenliğinin fiilen sona ermesine kadar faaliyetlerini devam ettirmiş, Berlin Antlaşması sonrasında kurulan Bulgar Prensliği döneminde pek çoğu şehrin yeniden imarı nedeniyle yok edilmiştir.

Kaynaklar

  • Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Bâb-ı Defterî Baş Muhâsebe Kalemi (D. BŞM), 3744/16; 3744/37.
  • BOA, Cevdet Evkaf (C.EV), 13907; 20600; 29862/1.
  • BOA, Evkaf Defteri (EV), nr.10039, v.5a, 16a, 16b, 34a, 43b, 47b, 73a, 74a, 76b, 77a, 85a, 87a, 88b, 90a, 91a; nr.10267, v.1a; nr.11969, v.3a, 5a; nr.12709, v.2b; nr.12711, v.2b; nr.12999, v.2a; nr.13615, v.1b, 2a, 5a, 5b; nr.13905, v.2a, 3b, 5a, 5b; nr.14198, v.2b, 3a, 3b, 4b, 5a; nr.15176, v.3a, 4a, 4b.
  • BOA, Özi ve Silistre Ahkam Defteri, nr.35, s.14.
  • BOA, Sadâret Eyâlet-i Mümtâze Bulgaristan (A.MTZ.04), 22/9; 49/50.
  • BOA, Tahrir Defteri (TD), nr.382, s.52-59; nr.625, s.40-41.
  • BOA, Yıldız Mütenevvî Maruzât (Y.MTV), 274/45.
  • BOA, Yıldız Perakende Evrâkı Arzuhal Jurnal (Y.PRK.AZJ), 53/118.
  • BOA, Yıldız Perâkende Evrâkı Evkaf Nezâreti Maruzâtı (Y.PRK.EV), 2/39.
  • Bulgaristan Milli Kütüphanesi, Oryantal Bölümü (NBKM), Rusçuk Şer’iyye Sicili (R), nr.4, v.14b, 27b, 30b-31a; nr.11, s.7-12, 34, 38-40, 50, 86-88, 116-118, 122-124, 159, 176, 188, 236, 240-241, 246, 248, 250; nr.24, v.76a; nr.37, v.14a.
  • Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi (VGMA), Hurufat Defteri (HD), nr.1177, s.219, 229, 230, 232, 235, 238, 239; nr.1181, s.328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 338; nr.1207, s.40, 41, 42, 45, 47.
  • VGMA, Rumeli Ruznâmçe ve Tafsîlât ve Ahkâm Defteri, nr.996, s.70.
  • VGMA, Vakfiye Defteri, nr.101, s.290-291; nr.629, s.373.
  • Sâlnâme-i Tuna, Def’a 1, Sene 1285, s.106.
  • Sâlnâme-i Vilâyet-i Tuna, Def’a 2, Sene 1286, s.108; Def’a 3, Sene 1287, s.110; Def’a 4, Sene 1288, s.110; Def’a 5, Sene 1289, s.108; Def’a 7, Sene 1291, s.124-125.
  • Aydın, Mahir, “Ahmed Ârif Hikmet Beyefendi’nin Rumeli Tanzimat Müfettişliği ve Teftiş Defteri”, Belleten, LVI/215 (1992), s. 69-175.
  • Ayverdi, Ekrem Hakkı, Avrupa’da Osmanlı Mimârî Eserleri Bulgaristan, Yunanistan, Arnavudluk, IV, İstanbul 1982.
  • Bakardjıeva, Teodora-Stoyan Yordanov, Ruse. Prostranstvo i İstoriya [Ruse. Region and History], Ruse 2001.
  • Bayrak Ferlibaş, Meral, “Rusçuk Cami Vakıflarına Örnekler”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.22 (Aralık 2010), s.33-60.
  • Bayrak Ferlibaş, Meral, “Rusçuk Cami Vakıflarına Örnekler”, Osmanlı İdaresinde Bir Balkan Şehri Rusçuk, İstanbul 2011, s.227-268.
  • Bayrak Ferlibaş, Meral, “Rusçuk’ta Osmanlı Kültür Varlıkları: Dinî ve Hayrî Kurumlardan Bazları”, New Trends in Ottoman Studies Papers Presented at the 20th CIEPO Symposium Rethymno, 27 June-1 July 2012, (Editor-in-Chief:Marinos Sariyannis), Rethymno 2014, s. 247-270. (http://anemi.lib.uoc.gr/metadat/7/8/e/ metadat-1412743543-919456-15948.tkl)
  • Bayrak Ferlibaş, Meral, - Meryem Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Balkanlar’da İslam Medeniyeti Uluslararası Üçüncü Sempozyum Tebliğleri (Bükreş, Romanya / 1-5 Kasım 2006), İstanbul 2011, s.233-268.
  • Bayrak Ferlibaş, Meral, - Meryem Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde Bir Balkan Şehri Rusçuk, İstanbul 2011, s.169-225.
  • Erdoğan Kaçan, Meryem, - Meral Bayrak (Ferlibaş)-Kamil Çolak, Rusçuk Ayanı Tirsiniklizâde İsmail Ağa ve Dönemi (1796-1806), İstanbul 2009.
  • Eşrefoğlu, Eşref, “Bulgaristan Türkleri’ne ve Rusçuk’taki Türk Eserlerine Dâir 1897 Tarihli Bir Rapor”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, S.I (1972), s.19-37.
  • Hasısalihoğlu Ersoy, Neriman, “Bulgaristan’da “Müstesna Vakıflar” Sorunu ve 1909 Yılı Komisyon Kararları”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S.46 (2007), İstanbul 2009, s.155-176.
  • Sabev, Orlin, “Ottoman Medreses in Rusçuk-Rousse”, Arab Historical Review for Ottoman Studies, (Ed. A. Temimi), No. 19-20 (October 1999), p.507-528.

Dipnotlar

  1. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Tahrir Defteri (TD), nr.382, s.52-59; nr.625, s.40-41; Teodora Bakardjieva-Stoyan Yordanov, Ruse. Prostranstvo i İstoriya [Ruse. Region and History], Ruse 2001, p.122.
  2. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 123-125.
  3. Bulgaristan Milli Kütüphanesi, Oryantal Bölümü (NBKM), Rusçuk Şer’iyye Sicili (R), nr.11.
  4. NBKM, R, nr.11, s. 7-12. Söz edilen vakıf eserlerin listesi Ek I’de verilmiştir. Bu döneme ait vakıf eserler için ayrıca bkz. Meryem Kaçan Erdoğan-Meral Bayrak (Ferlibaş)-Kamil Çolak, Rusçuk Ayanı Tirsiniklizâde İsmail Ağa ve Dönemi (1796-1806), İstanbul 2009, s. 269-272. Tirsiniklizâde İsmail Ağa’nın su hayratı ile ilgili vakfiyesi için bkz. NBKM, R, nr.11, s. 4-7; Meral Bayrak (Ferlibaş)-Meryem Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde Bir Balkan Şehri Rusçuk, İstanbul 2011, s. 223-224.
  5. Bugün Rusçuk Tarih Müzesi’nde bulunan defter 2922 numara ile kayıtlıdır.
  6. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 125-126.
  7. BOA, Evkaf Defteri (EV), nr.10267, v.1a. (Evkaf Defteri’ndeki vakıf eserlerin listesi Ek II’de verilmiştir.) T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 127’de, otuz üç camiden söz eden vakıf defterindeki cami sıralamasının 1821 yılında hazırlanan sicil ile aynı olduğuna dikkat çekerek defterdeki listenin sicile göre oluşturulduğu ihtimali üzerinde durmaktadırlar. Sadece 1821 sicilinde söz edilen Taş Mescit ile -Faik Mahallesi’nde bulunan 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında yıkılmış olan Şeyh Ahmed Efendi Camii yerine yaptırılan- Osman Efendi Camii’ne vakıf defterinde yer verilmediğini belirtmektedirler.
  8. Mahir Aydın, “Ahmed Ârif Hikmet Beyefendi’nin Rumeli Tanzimat Müfettişliği ve Teftiş Defteri”, Belleten, S.215/LVI (1992), s. 140-141. Ayrıca bkz. Orlin Sabev, “Ottoman Medreses in Rusçuk-Rousse”, Arab Historical Review for Ottoman Studies, (Ed. A. Temimi), No. 19-20 (October 1999), p. 509.
  9. M. Aydın, “Ahmed Ârif Hikmet…”, s. 140-141. Ârif Hikmet Bey’in teftiş defterinde belirtilen vakıf eserlerin listesi Ek III’te verilmiştir.
  10. Rusçuk’taki vakıf eserler hakkında bilgi içeren salnameler için bkz. Sâlnâme-i Tuna, Def ’a 1, Sene 1285, s. 106; Sâlnâme-i Vilâyet-i Tuna, Def ’a 2, Sene 1286, s. 108; Def ’a 3, Sene 1287, s. 110; Def ’a 4, Sene 1288, s. 110; Def ’a 5, Sene 1289, s. 108; Def ’a 7, Sene 1291, s. 124-125. Salnamelerdeki verilerle ilgili tablo Ek IV’te verilmiştir.
  11. BOA, Sadâret Eyâlet-i Mümtâze Bulgaristan (A.MTZ.04), 49/50; BOA, Yıldız Perâkende Evrâkı Evkaf Nezâreti Maruzâtı (Y.PRK.EV), 2/39; Eşref Eşrefoğlu, “Bulgaristan Türklerine ve Rusçuk’taki Türk Eserlerine Dâir 1897 Tarihli Bir Rapor”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, S.I (1972), s. 31-35. Mustafa Hâlid’in raporundaki veriler Ek V’te verilmiştir. Bu dipnotta belirtildiği üzere Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde iki farklı tasnifte yer alan Mustafa Hâlid’e ait rapor Eşref Eşrefoğlu tarafından yayımlanmış, bu makalede Rusçuk’taki vakıf eserlerin sayısının otuz üç olduğu belirtilmiştir (E. Eşrefoğlu, “Bulgaristan Türklerine…”, s. 22). Metinde ifade edildiği gibi yirmi üçü cami, altısı mescit olmak üzere toplam mabet sayısı yirmi dokuzdur. Eşref Eşrefoğlu, bu toplama dört tekkeyi de eklemiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi, Eşref Eşrefoğlu’nun makalesini referans göstererek Rusçuk’taki cami sayısını otuz üç olarak kaydetmiştir (Ekrem Hakkı Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimârî Eserleri Bulgaristan, Yunanistan, Arnavudluk, IV, İstanbul 1982, s. 80) ancak bu doğru bir bilgi değildir
  12. Gerek 1806-1812 gerekse 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşları Müslüman ibadet yerlerini Ruslar’ın hedefi haline getirmiş ve büyük zarara uğratmıştır (T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 125, 128).
  13. BOA, A.MTZ.04, 22/9; BOA, A.MTZ.04, 49/50; BOA, Y.PRK.EV, 2/39; BOA, Yıldız Mütenevvî Maruzât (Y.MTV), 274/45; BOA, Yıldız Perakende Evrakı Arzuhal Jurnal (Y.PRK.AZJ), 53/118; E. Eşrefoğlu, “Bulgaristan Türklerine…”, s. 22, 26-27.
  14. Hakkında bilgi verilen vakıf eserler şunlardır: Abdülbâkî Paşa Camii (Cami-i Atik), Alanyalı Mustafa Paşa Camii, Baltacızâde Hacı Mehmed Ağa Camii (Kadı Hacı Hüseyin Efendi Camii), Bayraklı Camii (Çarşı Camii), Çavuşzâde Camii, Debbağhane Camii, Kapıcıbaşı İbrahim Paşa Camii, Mesih Voyvoda Camii, Mirza Said Paşa Camii ve Taş Mescit. Söz konusu çalışmada ayrıca -yukarıda belirtildiği gibi- bazı medrese ve mektepler, tekke ve zaviyeler ile su vakıfları, saat kulesi gibi vakıflara da yer verilmiştir. Bkz. Meral Bayrak (Ferlibaş)-Meryem Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Balkanlar’da İslâm Medeniyeti Uluslararası Üçüncü Sempozyum Tebliğleri (Bükreş, 1-5 Kasım 2006), İstanbul 2011, s. 233-268. Gözden geçirilerek yayımlanmış hali için bkz. Meral Bayrak (Ferlibaş)-Meryem Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde Bir Balkan Şehri Rusçuk, s. 169-225.
  15. Makalede ele alınan vakıf eserler şunlardır: Davud Ağa Camii (Burmalı Cami), Eskicizâde Hacı Ahmed Ağa Camii, Hacı Ali Vakfı: Cami-i Cedid (Pazaryeri Camii) ve Salkımlı Cami, Hacı Süleyman Ağa Camii (Yeni Cami veya Arasta Camii), Kara Ali Bey Camii. Bkz. Meral Bayrak (Ferlibaş), “Rusçuk Cami Vakıflarına Örnekler”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.22 (Aralık 2010), s.33-60. Ayrıca bkz. Meral Bayrak (Ferlibaş), “Rusçuk Cami Vakıflarına Örnekler”, Osmanlı İdaresinde Bir Balkan Şehri Rusçuk, s. 227-268.
  16. Söz edilen metinde Balizâde Hacı İbiş Ağa Camii, Kadişzâde Camii ve Mektebi, Kara/Kurra veya Tekke Camii ve Medresesi, Konbezâde Hacı İbrahim Ağa Camii, Mehmed Ağa Mescidi ve Mektebi, Talîsanî ve Kalas Hacı Mehmed Camii hakkında bilgi verilmiştir. Bkz. Meral Bayrak (Ferlibaş), “Rusçuk’ta Osmanlı Kültür Varlıkları: Dinî ve Hayrî Kurumlardan Bazları”, New Trends in Ottoman Studies Papers Presented at the 20th CIEPO Symposium Rethymno, 27 June-1 July 2012, (Editor-in-Chief:Marinos Sariyannis), Rethymno 2014, s. 247-270. (http://anemi.lib.uoc.gr/metadata/7/8/e/metadata-1412743543-919456-15948.tkl)
  17. Evâhir-i Rebi‘ülevvel 1163/28 Şubat-9 Mart 1750 tarihli hurufat kayıtlarında camide günlük 5 akçe ile imam, 3 akçe ile hatip olan Osman oğlu Hüseyin’in ölümü üzerine aynı görevlere oğlu Mehmed’in getirilmesinden söz edilmektedir (Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi (VGMA), Hurufat Defteri (HD), nr.1207, s. 41, 47).
  18. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 154. Said Paşa Camii hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. M. Bayrak (Ferlibaş)-M. Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde …, s.193- 197. Mirza Said Paşa Vakfı, Bulgaristan’ın bağımsızlığının ardından gündeme gelen vakıf sorunu nedeniyle -Rusçuk’taki Arasta Camii ile beraber- “Müstesna Vakıflar” arasında yer almış, her iki vakfın iadesi konusunda girişimde bulunulmasına rağmen bu statüde bulunan diğer vakıflarla birlikte Bulgar hükümeti tarafından el konulmuştur. Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. Neriman Ersoy Hacısalihoğlu, “Bulgaristan’da “Müstesna Vakıflar” Sorunu ve 1909 Yılı Komisyon Kararları”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S.46 (2007), İstanbul 2009, s. 155-176.
  19. Vakfedilen mesken Fatma Hatun’un vefatından sonra vâkıfın şartı gereği kiraya verilmiş ancak evin bir süre sonra harap olması nedeniyle satılması uygun görülmüştür. Bu satıştan elde edilen 3.000 kuruş ile Çarşı Camii yakınındaki Kürdoğlu Hanı bitişiğinde bulunan iki adet dükkan satın alınmıştır. Bunlardan birisi aylık 4 kuruşa kiralanıp geliri cami için tahsis edilmiştir. iki kuruşa kiraya verilen diğer dükkanın geliri de Benli Camii’ne verilmiştir (NBKM, R, nr.11, s. 122).
  20. NBKM, R, nr.11, s. 122-123.
  21. NBKM, R, nr.11, s. 123.
  22. NBKM, R, nr.11, s. 124.
  23. NBKM, R, nr.11, s. 122-124.
  24. On dört kuruş yüz yirmi para (kırk para bir kuruş hesabıyla) 17 kuruşa eşittir (NBKM, R, nr.11, s. 123).
  25. NBKM, R, nr.11, s. 123; VGMA, HD, nr.1177, s. 219, 229; nr.1207, s. 41, 47.
  26. NBKM, R, nr.11, s. 123.
  27. NBKM, R, nr.11, s. 123.
  28. NBKM, R, nr.11, s. 123.
  29. M. Bayrak (Ferlibaş)-M. Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde …, s. 193, 196.
  30. NBKM, R, nr.24, v.76a.
  31. BOA, EV, nr.11969, v.5a.
  32. NBKM, R, nr.11, s. 34. Abdülbaki Paşa Camii ve vakfı hakkında daha fazla bilgi için bkz. M. Bayrak (Ferlibaş)-M. Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde …, s. 171-176.
  33. NBKM, R, nr.11, s. 34.
  34. 823, 1826, 1830 yıllarına ait hurufat kayıtlarında imam ve aynı zamanda hatip olarak görev yapan şahısların ücretlerini vakfın “dekâkîn-i mevkufesinden” aldıkları ifade edilmiştir (VGMA, HD, nr.1177, s. 230, 232, 235).
  35. BOA, EV, nr.11969, v.5a.
  36. BOA, EV, nr.13615, v.5a.
  37. BOA, EV, nr.10039, vr.76b; nr.13905, v.5b; nr.14198, v.5a.
  38. M. Aydın, “Ahmed Ârif Hikmet…”, s. 140. Ayrıca bkz. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 155.
  39. NBKM, R, nr.11, s. 34.
  40. Dükkanlardan birinin arsası Hacı Ali Camii Vakfı’na ait olduğundan sadece binası medrese vakfı olarak kaydedilmiştir (NBKM, R, nr.11, s. 236).
  41. NBKM, R, nr.11, s. 236.
  42. BOA, EV, nr.13905, v.5b.
  43. M. Bayrak (Ferlibaş)-M. Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde …, s.180.
  44. Vakfın bir yıl süreyle işletmeye verilerek nema elde edilen ana parasıdır.
  45. BOA, EV, nr.13615, v.5a.
  46. BOA, EV, nr.13905, v.5b.
  47. Camiye ait on bir dükkandan gelen yıllık kira geliridir (BOA, EV, nr.13905, v.5b).
  48. Medreseye ait yedi adet dükkandan gelen yıllık kira geliridir (BOA, EV, nr.13905, v.5b).
  49. Caminin yıllık masrafları toplamıdır (BOA, EV, nr.13905, v.5b).
  50. Medresenin yıllık giderleri toplamıdır (BOA, EV, nr.13905, v.5b).
  51. BOA, EV, nr.14198, v.5a.
  52. BOA, EV, nr.10039, v.76b.
  53. Vakfın işletilen parasına eklenmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.76b).
  54. BOA, A.MTZ.04, 49/50; BOA, Y.PRK.EV, 2/39; E. Eşrefoğlu, “Bulgaristan Türklerine…”, s. 31.
  55. NBKM, R, nr.11, s. 116-117.
  56. NBKM, R, nr.11, s. 116-117.
  57. Vakfedilen para onu on bir buçuk hesabıyla istirbah ettirilmiş, aylık 2 kuruş 20 para olan gelir yıllık olarak 30 kuruş nema sağlamıştır.
  58. Diğer nakit para gibi %15 hesabıyla işletilmiş, aylık bir kuruş olan gelir yıllık 12 kuruş gelir getirmiştir.
  59. Bu para da aynı muameleye tabi tutulmuş ve aylık 25 para olan gelir yılda 7,5 kuruş gelir sağlamıştır.
  60. 220/1805-1806 yılında gelir fazlası 50, 1222/1807-1808’de 29, 1223/1808-1809’da 31, 1224/1809-1810’da ise 26,5 kuruştur (NBKM, R, nr.11, s. 117).
  61. NBKM, R, nr.11, s. 118.
  62. BOA, EV, nr.11969, v.5a.
  63. BOA, EV, nr.10039, v.74a, 85a, 88b; nr.13905, v.3b; nr.14198, v.2b-3a; nr.15176, v.3a
  64. BOA, EV, nr.13905, v.3b.
  65. Bu meblağın 48 kuruşu tevliyet ücretidir (BOA, EV, nr.13905, v.3b).
  66. Bu meblağa bir önceki yılın vakıf fazlası olan 93 kuruş 15 para da dahil edilmiştir (BOA, EV, nr.13905, v.3b).
  67. Toplam masrafın 20 parası hesaba katılmadığı için gelir fazlası deftere bu şekilde kaydedilmiştir (BOA, EV, nr.13905, v.3b). Doğrusu 34 kuruş 35 paradır.
  68. BOA, EV nr.14198, v.2b-3a.
  69. Giderlerin toplamı 460 kuruş 20 para ettiği halde vakıf defterine bir kuruş fazla kaydedilmiştir (BOA, EV, nr.14198, v.2b-3a).
  70. Doğrusu 25 kuruş 20 para olmalıydı. Giderler bir kuruş fazla gösterildiği için fazla olarak kaydedilen meblağ bir kuruş eksiktir (BOA, EV, nr.14198, v.2b-3a).
  71. BOA, EV, nr.10039, v.74a.
  72. BOA, EV, nr.10039, v.85a.
  73. İşletilen paradan alınması gereken nema 175 kuruş olduğu halde 25 kuruşu tahsil edilememiştir (BOA, EV, nr.10039, v.85a).
  74. BOA, EV, nr.10039, v.88b; nr.15176, v.3a.
  75. BOA, EV, nr.10039, v.88b’de bu meblağ 30 para fazla kaydedilmiş, 1.198,5 kuruş 45 para biçiminde yazılmıştır. Doğrusu 1.198,5 kuruş 15 para olmalıdır ki (BOA, EV, nr.15176, v.3a)’da doğru kayıt mevcuttur.
  76. İstirbah ettirilen paradan alınması gereken nema 178,5 kuruş olduğu halde bu meblağın 133,5 kuruşu tahsil edilememiştir (BOA, EV, nr.10039, v.88b; nr.15176, v.3a).
  77. BOA, EV, nr.10039, v.74a, 85a, 88b; nr.13905, v.3b; nr.14198, v.2b-3a; nr.15176, v.3a.
  78. M. Aydın, “Ahmed Ârif Hikmet…”, s. 140.
  79. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 155.
  80. VGMA, HD, nr.1181, s. 333; T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 153.
  81. VGMA, HD, nr.1207, s. 42. Yusuf oğlu Mustafa bu görevi vefat edinceye kadar 4 akçe yevmiye karşılığında dokuz yıldan fazla bir süre devam ettirmiş, ölümünden sonra büyük oğlu Ahmed, 28 Receb 1175/22 Şubat 1762 tarihinde imam-ı sâni olarak görevlendirilmiştir (VGMA, HD, nr.1181, s.329).
  82. VGMA, HD, nr.1177, s. 235, 238; nr.1181, s. 329, 333, 335; nr.1207, s. 42, 45; VGMA, Rumeli Ruznâmçe ve Tafsîlât ve Ahkâm Defteri, nr.996, s. 70.
  83. 29 Muharrem 1181/27 Haziran 1767 tarihli kayıtta mütevelli, imam-ı evvel ve müezzin olan İsmail oğlu Muhammed’in ölümü üzerine aynı ücretle büyük oğlu İdris birinci imam, diğer oğlu Hüseyin ise mütevelli ve müezzin olarak görevlendirilmiştir (VGMA, HD, nr.1181, s. 335).
  84. NBKM, R, nr.11, s. 159.
  85. M. Aydın, “Ahmed Ârif Hikmet…”, s. 141.
  86. VGMA, HD, nr.1181, s. 334.
  87. NBKM, R, nr.11, s. 159.
  88. NBKM, R, nr.11, s. 159.
  89. NBKM, R, nr.11, s. 159.
  90. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 153.
  91. NBKM, R, nr.11, s. 176, 250.
  92. NBKM, R, nr.11, s. 176.
  93. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 153.
  94. BOA, EV, nr.10267, v.1a.
  95. BOA, EV, nr.10039, v.73a, 85a, 91a; nr.13615, v.5b; nr.13905, v.5a; nr.14198, v.3a-3b; nr.15176, v.4a-4b.
  96. BOA, EV, nr.13615, v.5b.
  97. Minarenin tamiri için harcanmıştır (BOA, EV, nr.13615, v.5b).
  98. BOA, EV, nr.13615, v.5b.
  99. Minarenin tamir masrafıdır (BOA, EV, nr.13615, v.5b).
  100. BOA, EV, nr.13905, v.5a.
  101. Giderlerin toplamına vakfın önceki yıldan kalan borcu da eklenmiştir. Ancak bu borç 48,5 kuruş olarak yansımamış, daha önceki yıla ait vakfın gelir fazlası olan 18,5 kuruş düşüldükten sonra kalan 30 kuruş ilave edilmiştir BOA, EV, nr.13905, v.5a).
  102. BOA, EV, nr.14198, v.3a-3b.
  103. Muhtemelen 55 kuruş tahsil edilememiştir.
  104. Gelirlerin toplamı 176 kuruş ettiği halde 170 kuruş olarak kaydedilmiştir (BOA, EV, nr.14198, v.3a-3b).
  105. Giderlerin toplamına vakfın önceki yıldan kalan borcu da eklenmiştir (BOA, EV, nr.14198, v.3a3b).
  106. BOA, EV, nr.10039, v.73a.
  107. Önceki yıldan kalan borç giderlere ilave edilmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.73a).
  108. BOA, EV, nr.10039, v.85a.
  109. Giderlere önceki yılın borcu eklenmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.85a).
  110. BOA, EV, nr.10039, v.91a; nr.15176, v.4a-4b.
  111. Bu meblağa önceki yıla ait borç yine ilave edilmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.91a; nr.15176, v.4a-4b).
  112. NBKM, R, nr.11, s. 86; T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 125, 153, 155.
  113. NBKM, R, nr.11, s. 86-87.
  114. NBKM, R, nr.11, s. 86-87.
  115. Her biri 60 paradan kiraya verilmiştir (NBKM, R, nr.11, s. 86).
  116. Bu dükkan Fıçıcı İbrahim Ağa tarafından sure okunması şartıyla vakfedilmiştir (NBKM, R, nr.11, s. 86).
  117. NBKM, R, nr.11, s. 87.
  118. NBKM, R, nr.11, s. 87.
  119. NBKM, R, nr.11, s. 87.
  120. NBKM, R, nr.11, s. 88.
  121. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 126.
  122. T. Bakardjieva-S. Yordanov, eserlerinde caminin Hacı Musa Camii yerine inşa edildiğinden söz ederler. Bkz. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p.154. Hacı Musa Camii yerine yaptırılan mabet Mehmed Ali Bey Camii olduğuna (NBKM, R, nr.11, s. 86) aslında belirtilen yazarlar tarafından da eserlerinde bu bilgiyi teyit eden ifadeler bulunduğuna (T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 125, 153, 155) göre savaş sonrasında Hacı İbiş Ağa tarafından inşa ettirilen cami de Mehmed Ali Bey Camii yerine yaptırılmıştır.
  123. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 126.
  124. BOA, EV, nr.10267, v.1a.
  125. M. Aydın, “Ahmed Ârif Hikmet…”, s.140.
  126. BOA, EV, nr.10039, v.5a, 16a, 16b, 34a, 43b, 47b, 77a, 87a, 90a; nr.11969, v.3a; nr.12709, v.2b; nr.12711, v.2b; nr.12999, v.2a; nr.13615, v.1b; nr.13905, v.2a; nr.14198, v.4b; nr.15176, v.4a.
  127. BOA, EV, nr.10039, v.5a.
  128. BOA, EV, nr.10039, v.5a.
  129. Her biri 72 kuruşa kiralanmıştır (BOA, EV, nr.10039, v.5a).
  130. BOA, EV, nr.10039, v.43b; nr.11969, v.3a.
  131. BOA, EV, nr.10039, v.16a.
  132. BOA, EV, nr.10039, v.34a; nr.12709, v.2b; nr.12711, v.2b.
  133. BOA, EV, nr.10039, v.47b; nr.12999, v.2a.
  134. BOA, EV, nr.13615, v.1b.
  135. BOA, EV, nr.10039, v.77a, 87a, 90a; nr.13905, v.2a; nr.14198, v.4b; nr.15176, v.4a.
  136. BOA, EV, nr.10039, v.5a, 16b, 43b, 77a, 87a, 90a; nr.11969, v.3a; nr.15176, v.4a.
  137. BOA, EV, nr.10039, v.5a.
  138. BOA, EV, nr.10039, v.47b; nr.12999, v.2a.
  139. BOA, EV, nr.13615, v.2a.
  140. BOA, EV, nr.13905, v.2a.
  141. BOA, EV, nr.10039, v.77a, 87a. 1267/1850-1851 yılında da muhtemelen aynı ücretler verilmiştir. Mütevelliye 180, diğer görevlilere ise toplu olarak 840 kuruş ödendiği belirtilmiştir (BOA, EV, nr.14198, v.4b) ki 1268-1269/1851-1853 yılları arasında da aynı zamanda hatip olarak görev yapan imam ile müezzine ödenen ücretler 840 kuruştur.
  142. BOA, EV, nr.10039, v.90a; nr.15176, v.4a.
  143. BOA, EV, nr.10039, v.5a.
  144. Vakfın önceki yıllardan devreden 766 kuruş parası olduğu halde işletilmemiştir (BOA, EV, nr.10039, v.5a).
  145. Caminin tamir masrafıdır (BOA, EV, nr.10039, v.5a).
  146. Vakıf fazlası olan bu meblağ vakfın ana parasına eklenmiş, mütevellide bulunan ana para 926,5 kuruşa ulaşmıştır (BOA, EV, nr.10039, v.5a).
  147. BOA, EV, nr.10039, v.43b; nr.11969, v.3a.
  148. Vakfın önceki yıllardan devreden gelir fazlası 2.272,5 kuruş 6 para olup sadece 500 kuruşu istirbah ettirilmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.43b; nr.11969, v.3a).
  149. Bu meblağın 12,5 kuruşu caminin tamiri için harcanmıştır (BOA, EV, nr.10039, v.43b; nr.11969, v.3a).
  150. Bu meblağa bir önceki yıldan tahsil edilemeyen ve sonradan alınan 63 kuruş tutarındaki kira geliri de eklenmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.43b; nr.11969, v.3a).
  151. Giderlerden artan bu miktar vakfın ana parasına eklenmiş ve söz edilen meblağ 2.536 kuruş 8 paraya ulaşmıştır (BOA, EV, nr.10039, v.43b; nr.11969, v.3a).
  152. BOA, EV, nr.10039, v.16a.
  153. Giderlerin toplamı 1.064 kuruş 10 paraya eşittir. Muhtemelen yanlış hesaplandığı için deftere, tabloda yazıldığı şekliyle kaydedilmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.16a).
  154. Gelir fazlası olan bu meblağ ana paraya eklenmiş ve vakıf parası 2.739 kuruş 14 paraya ulaşmıştır. Evkaf defterinde söz edilen miktar 2.739 kuruş 54 para olarak -40 paranın bir kuruşa eşit olması dolayısıylabir kuruş fazla gösterilmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.16a) ki belirtilen meblağ 2.740 kuruş 14 para demektir.
  155. BOA, EV, nr.10039, v.16b.
  156. Bu meblağın 267 kuruşu minarenin tamirine, 32 kuruş 30 para ise şamandıra ile kandillerin bakımına harcanmıştır (BOA, EV, nr.10039, v.16b).
  157. Giderlerin toplamı aslında 1.269 kuruş 24 para olup muhtemelen para miktarları göz ardı edilerek vakıf defterine 1,5 kuruş kadar eksik yazılmıştır (BOA, EV, nr.10039, v.16b).
  158. Vakfın bu döneme ait gelirleri giderlere yetmemiş, 3,5 kuruşluk eksiklik ana paradan giderilmiş ve 2.737 kuruş vakıf fazlası olarak kaydedilmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.16b).
  159. BOA, EV, nr.10039, v.34a; nr.12709, v.2b; nr.12711, v.2b.
  160. Vakıf fazlası ana paraya eklenmiş ve mütevellide bulunan vakfın parası 2.863 kuruş 33 para olmuştur (BOA, EV, nr.12709, v.2b; nr.12711, v.2b). (BOA, EV, nr.10039, v.34a)’da harcamaları ifade eden miktarlarda küçük farklılıklar olup ana para da 26 para fazla kaydedilmiş ve 2.863,5 kuruş 39 para yazılmıştır.
  161. BOA, EV, nr.10039, v.47b; nr.12999, v.2a.
  162. Vakfın ana parası 2.860 kuruş olarak kaydedildiği halde işletmeye verilen para 2.800 kuruştur ki onu on bir buçuk yani %15 hesabıyla yıllık neması 420 kuruştur.
  163. Gelirlerin toplamı 1.692 kuruş olduğu halde deftere 2 kuruş fazla kaydedilmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.47b; nr.12999, v.2a).
  164. Gelir fazlası her yıl olduğu gibi ana paraya eklenmiş ve mütevellide bulunan para artmaya devam ederek 3.565 kuruş 28 paraya yükselmiştir (BOA, EV, nr.12999, v.2a). (BOA, EV, nr.10039, v.47b)’de giderleri ifade eden miktarlarda küçük farklılıklar olup bu ana para hesabına da yansımış ve 16 para fazla kaydedilerek 3.565,5 kuruş 24 para yazılmıştır.
  165. BOA, EV, nr.13615, v.1b-2a.
  166. Vakıf fazlası olan bu meblağ ana paraya eklenmiş ve vakfın parası 4.010 krş. 20 para olmuştur (BOA, EV, nr.13615, v.1b-2a).
  167. BOA, EV, nr.13905, v.2a.
  168. Vakıf defterinde masraflar muhtemelen yanlış hesaplandığı için 1.262 kuruş 10 para olarak kaydedilmiştir (BOA, EV, nr.13905, v.2a).
  169. Defterde giderler 100 kuruş eksik kaydedildiği için vakıf fazlası 783 kuruş 30 para hesaplanmış, artan bu meblağın ana paraya eklendiği belirtilerek vakfın mevcut parasının 4.794 kuruş 10 para olduğu ifade edilmiştir (BOA, EV, nr.13905, v.2a). Oysa ana para ilgili yılın gelir fazlasıyla birlikte 4.694 kuruş 10 para olmuştur.
  170. BOA, EV, nr.14198, v.4b.
  171. Giderlerin toplamı 1.518,5 kuruş olduğu halde muhtemelen yanlış hesaplanmış ve 1.509 kuruş kaydedilmiştir (BOA, EV, nr.14198, v.4b).
  172. Harcamaların toplamı yanlış hesaplandığı için vakıf fazlasında da aynı yanlışlık devam etmiştir (BOA, EV, nr.14198, v.4b). Doğrusu 523,5 kuruştur.
  173. BOA, EV, nr.10039, v.77a.
  174. İlgili yılda alınması gereken nema 706,5 kuruş olup bu meblağın 306,5 kuruşu tahsil edilememiştir (BOA, EV, nr.10039, v.77a).
  175. Caminin tamir masrafıdır (BOA, EV, nr.10039, v.77a).
  176. Giderlerin toplamı 1.659 kuruş olduğu halde hesap yuvarlanmış ve 1.660 kuruş olarak kaydedilmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.77a).
  177. Giderler bir kuruş fazla kaydedildiğinden vakıf fazlası bir kuruş eksik olarak yazılmıştır (BOA, EV, nr.10039, v.77a). Doğrusu 487 kuruş olmalıdır. Gelir fazlası ana paraya eklenmiş ve mevcut paranın -yine bir kuruş eksik olarak- 5.196 kuruş olduğu belirtilmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.77a).
  178. BOA, EV, nr.10039, v.87a.
  179. İlgili yılda alınması gereken nema 779 kuruş olup bu meblağın 76 kuruşu tahsil edilememiştir (BOA, EV, nr.10039, v.87a).
  180. Caminin tamir masrafıdır (BOA, EV, nr.10039, v.87a).
  181. BOA, EV, nr.10039, v.90a; nr.15176, v.4a.
  182. İlgili yılda alınması gereken nema 904,5 kuruş olduğu halde tahsil edilememiştir (BOA, EV, nr.10039, v.90a; nr.15176, v.4a).
  183. Muhasebe kaydında belirtilen bu meblağın 350 kuruşu caminin tamirine, kalan miktar ise minarenin onarımı ile bazı ihtiyaç maddelerine harcanmıştır (BOA, EV, nr.10039, v.90a; nr.15176, v.4a).
  184. Gelir fazlası olan bu miktar ana paraya eklenmiştir (BOA, EV, nr.10039, v.90a; nr.15176, v.4a).
  185. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 154.
  186. Çarşı Camii hakkında bkz. M. Bayrak (Ferlibaş)-M. Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde …, s. 183-186.
  187. VGMA, Vakfiye Defteri, nr.629, s. 373.
  188. VGMA, HD, nr.1207, s. 40.
  189. VGMA, HD, nr.1181, s. 330.
  190. VGMA, HD, nr.1181, s. 331.
  191. BOA, Özi ve Silistre Ahkam Defteri, nr.35, s. 14.
  192. NBKM, R, nr.11, s. 10.
  193. Söz edilen, Rusçuk İskelesi Mukataası’ndan günlük 7 akçe ücret ile 1703 yılında camide imam olan Seyyid Mehmed adındaki şahsın padişah değişikliği nedeniyle beratının yenilenmesi ve göreve devam etmesiyle ilgili belge olup 11 Receb 1115/20 Kasım 1703 tarihlidir (BOA, Cevdet Evkaf (C.EV), 20600).
  194. Camide, Rusçuk İskelesi Mukataası gelirinden günlük 5 akçe ile müezzin olan Ahmed oğlu Abdullah’ın 19 Rebi‘ülevvel 1143/2 Ekim 1730 tarihinde beratı yenilenmiş, göreve devam etmesine karar verilmiş (BOA, Bâb-ı Defterî Baş Muhâsebe Kalemi (D.BŞM), 3744/37), 10 Muharrem 1158/12 Şubat 1745 tarihinde yine Rusçuk İskelesi Mukataası’ndan 7 akçe yevmiye ile imam olan Seyyid Mehmed’in büyük oğlu, görevini bırakarak İbrahim oğlu Numan’a devretmiştir (BOA, D.BŞM, 3744/16). Beş yıl sonra 5 Rebi‘ülâhır 1163/14 Mart 1750 tarihinde Rusçuk İskelesi Mukataası gelirinden günlük 3 akçe ile caminin hatibi olan Hacı Muhammed de yine kendi isteğiyle görevini bırakmış, bu göreve Numan Halife getirilmiştir (BOA, C.EV, 29862/1).
  195. NBKM, R, nr.11, s. 10, 188.
  196. NBKM, R, nr.11, s. 188.
  197. VGMA, HD, nr.1177, s. 239; T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 126, 154, 155.
  198. VGMA, HD, nr.1177, s. 239.
  199. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 154.
  200. İmam-ı evvel, Muhammediyehân ve naathân olarak da görevlendirilmiştir (NBKM, R, nr.11, s. 38).
  201. Cuma günleri ders vermekle görevlidir (NBKM, R, nr.11, s. 38).
  202. Pazartesi günleri vaaz verecektir (NBKM, R, nr.11, s. 38).
  203. NBKM, R, nr.11, s. 39.
  204. NBKM, R, nr.11, s. 39-40.
  205. M. Aydın, “Ahmed Ârif Hikmet…”, s. 140.
  206. BOA, A.MTZ.04, 49/50; BOA, Y.PRK.EV, 2/39; E. Eşrefoğlu, “Bulgaristan Türklerine…”, s. 31.
  207. Söz edilen köleler Abdullah oğlu Yusuf, Abdullah oğlu Ahmed, Abdullah oğlu Abdullah, Abdullah oğlu Şahin’dir.
  208. VGMA, Vakfiye Defteri, nr.101, s. 290-291.
  209. NBKM, R, nr.11, s. 50.
  210. Mesih Voyvoda Camii hakkında bkz. M. Bayrak (Ferlibaş)-M. Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde …, s. 192-193.
  211. NBKM, R, nr.4, v.30b-31a.
  212. NBKM, R, nr.11, s. 240-241; VGMA, HD, nr.1181, s. 328, 338.
  213. Tirsiniklizâde İsmail Ağa’nın vakıf çeşmelerinin listesi için bkz. NBKM, R, nr.11, s. 7; M. Kaçan Erdoğan-M. Bayrak (Ferlibaş)-K. Çolak, Rusçuk Ayanı Tirsiniklizâde İsmail …, s.271-272; M. Bayrak (Ferlibaş)-M. Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde …, s.222, 224.
  214. Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. M. Kaçan Erdoğan-M. Bayrak (Ferlibaş)-K. Çolak, Rusçuk Ayanı Tirsiniklizâde İsmail …, s. 191-194; M. Bayrak (Ferlibaş)-M. Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde …, s. 208-211.
  215. NBKM, R, nr.4, v.27b.
  216. Hacı Osman söz edilen su vakfından başka yine onu on bir buçuk hesabı ile işletilmek üzere 160 kuruş bağışlayarak elde edilen nemanın kendisi tarafından tamir ettirilen Kara Mustafa Mahallesi’ndeki Bali Bey Mescidi görevlilerine hizmetleri karşılığında verilmesini ve mescidin aydınlatılmasında kullanılmasını istemiştir. Hacı Osman’ın 25 Cemâzıyelevvel 1107/1 Ocak 1696 tarihli vakfiyesine göre bahsedilen mescitte müezzin olarak görevlendirilen aynı zamanda mütevellilik görevini de üstlenen Abdullah oğlu İbrahim’e 60 kuruşun rıbhından günlük 4 akçe ödenecek, mescidin aydınlatılmasından sorumlu olan Musa adındaki kayyıma ise 15 kuruşun işletilmesinden elde edilecek nemadan bir akçe yevmiye verilecektir. Vakfedilen 160 kuruştan geriye kalan 85 kuruşun sağladığı nema ile de bal mumu satın alınacak, her gün mihrabın iki tarafında -muhtemelen güzel koku vermesi amacıyla- yakılacaktır (NBKM, R, nr.4, v.14b). Hacı Osman yukarıda belirtildiği gibi hizmet veremez hale gelmiş vakıf eserleri tamir ettirip yeniden kullanılır duruma getirmiş, vakfettiği parayla faaliyetlerinin devamını hedeflemiştir.
  217. NBKM, R, nr.37, v.14a. 1219/1804-1805 tarihli vakıf sicilinde pınar için tahsis edilen gelirin aylık 1,5 kuruş olduğu belirtilmiştir (NBKM, R, nr.11, s. 246).
  218. NBKM, R, nr.11, s. 246.
  219. NBKM, R, nr.11, s. 176, 250.
  220. NBKM, R, nr.11, s. 248.
  221. Caminin ilk banisi olan Çavuşzâde Ali Ağa mabet ile birlikte medrese ve bir çeşme yaptırmış, kurduğu vakıfla bu kurumların hizmetlerinin devamını amaçlamıştır. Ancak zamanla zarar gören camiyi Faik Paşa yeniden inşa ve ihya etmiştir (BOA, C.EV, 13907) ki o dönemden sonra mabet yeni banisinin adıyla anılmıştır. Çavuşzâde Camii ve Medresesi hakkında daha fazla bilgi için bkz. M. Bayrak (Ferlibaş)-M. Kaçan Erdoğan, “Rusçuk’ta Osmanlı Vakıfları”, Osmanlı İdaresinde …, s. 186-188, 199-200.
  222. BOA, C.EV, 13907.
  223. Örnek olması açısından “Hanımlara Ait Vakıflar” başlığı altında incelenen dört hanımdan başka metin içerisinde ilgili yerlerde kendilerinden söz edilen, yaptıkları bağışlarla diğer kurumlara katkı sağlayan hanımları da bir kez daha hatırlatmak gerekir ki bunlar; Hacı Bekir Camii’ne gayrimenkul bağışlayan Fatma Hatun, aynı camiye işletilmek üzere para vakfeden Hanife ve Rukiye hanımlar, Kazgancı Hacı Süleyman Camii’ne para bağışlayan biri Rukiye Hatun olmak üzere iki hanım, Küçük İmam Camii çeşmesi için para vakfeden bir hanım ve Mehmed Ali Bey Camii’ne gayrimenkul bağışlayan Havva Hanım’dır.
  224. T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 106.
  225. NBKM, R, nr.11, s. 8-12.
  226. Hacı Yusuf veya Kubbeli Camii olarak da anılmıştır (T. Bakardjieva-S. Yordanov, Ruse..., p. 155).
  227. BOA, EV, nr.10267, v.1a.
  228. M. Aydın, “Ahmed Ârif Hikmet…”, s. 140-141.
  229. Rusçuk’ta Tuna Vilayet Matbaası’nda basılan salnamelerin ilki 1285 (24 Nisan 1868-12 Nisan 1869) yılına aittir. Bu yılı takiben yayımlanan ve tamamı on adet olan salnamelerin sonuncusu ise 1294 (16 Ocak 1877-4 Ocak 1878) senesine ait bilgiler içerir. Burada vakıf eserler ile ilgili veriler içeren salnameler kullanılmıştır.
  230. Sâlnâme-i Tuna, Def ’a 1, s.106.
  231. Sâlnâme-i Vilâyet-i Tuna, Def ’a 2, s.108.
  232. Sâlnâme-i Vilâyet-i Tuna, Def ’a 3, s.110.
  233. Sâlnâme-i Vilâyet-i Tuna, Def ’a 4, s.110.
  234. Sâlnâme-i Vilâyet-i Tuna, Def ’a 5, s.108.
  235. Sâlnâme-i Vilâyet-i Tuna, Def ’a 7, s.124-125.
  236. BOA, A.MTZ.04, 49/50; BOA, Y.PRK.EV, 2/39; E. Eşrefoğlu, “Bulgaristan Türklerine…”, s. 31- 35.