ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Oya San

Anahtar Kelimeler: Kuzey Kafkasya Dağları, Kurgan, Mezar, İskit, Moğolistan, Avrasya

Nomads of the Eurasian Steppes in the Eaıiy Iron Age, Berkeley, 1995, Zınat Press, 403 sayfa, 467 figür, 19 harita, 2 dendogram, Bibliyografya, indeks, ISBN 1-885979,002-2.

Editörlüğü J EANNİNE D AVİS-KİMBALL, VALDİMİR A. BASHİLOV, LEONİD T. YABLONSKY tarafından yapılmış olan kitap, konularına göre 5 bölüme ayrılmıştır. Söz konusu bölümler, farklı araştırmacılar tarafından kaleme alınmış toplam 20 kısımdan oluşmaktadır.

Bölüm I: The Scythians.

1) V. G. Petrenko, "Scythian Culture in the North Caucasus", 5-21.

S.ö'de, Kuzey Kafkasya Dağları nın bulunduğu alanın coğrafi olarak üç bölgeye ayrıldığını belirten araştırmacı, söz konusu bölgenin sınırını çizerek çalışmasına başlamıştır. Petrenko, MÖ. 1. bin yılda doğuda yer alan bozkırlarda göçebeliğin gelişimi gösterdiğini ve MÖ 8.yy kadar erken bir dönemde ise Kuzey Kafkasya bozkırlarında göçebe olan bir askeri organizasyonun sar olduğunu saırgulamıştır. Ardından İskitlerin tarihi ve antik kaynaklardaki söz edilişleri hakkında bilgi verdikten sonra, Kuban bölgesinde kurganların bulunuşuyla Kuzey Kafkasya'daki iskitlerin sadığına ilişkin bakış noktasının değiştiğini belirtmiştir. Krupnov'a göre İskitlerin Kafkaslar'a ilerlemeleri Azak Denizi ve Kuban Nehri bölgesi aşılarak gerçekleştirilmiştir. Daha kapsamlı olan araştırmalar 1970 yılında Kuban bölgesindeki Kelermes gömüsünde yapılan kazılarla başlamıştır (s.7). S. 8’de Kuzey Kafkasya'nın orta kesiminde yapılmış olan ve son araştırmalarda bulunan kurgan mezarlarının tanıtımı yapılmıştır. Bu, Novozavedennaye ve Nartan köyleri yakınındaki Krasnoye Znamya gömüsüdür. Kuban bölgesinde kazılmış olan birkaç kurganın MÖ 8. yy ile 7. yy’lara tarihlendiği MÖ 7. yy'dan 6. yy'a kadar olan dönemde ise kurgan yapımının daha da yoğunluk kazandığı vurgulanmıştır. MÖ. 6. yy ve ö.yy'lan kapsayan dönem ise, Ulskii ve Umyapskii kurgan gruplarıyla temsil edilmiştir (s.10). S. 13'te Kuzey Kafkasya'daki kurganlarda bulunmuş olan sanat eserlerinin genel İskit özelliklerini taşıdığını belirten Petrenko, söz konusu bölgedeki kurganların kronolojik olarak tanıtımlarını ve bunlarla ilgili yapılmış çeşitli önerileri aktardıktan sonra ele geçen ve İskit kültürüne ait olan buluntulara ilişkin bilgiler vermiştir (s. 14-16). Araştırmacı çalışmasının sonunda, İskit kabilelerinin MÖ 8. ve 7. yy'da bölgeye gelmiş olduğunu, tarımla uğraşan ve aynı ekolojik şartlara uyum sağlamış olan halkın topraklarını işgal ettiklerini belirtmiştir. Ayrıca, Kuban ve Kuzey Kafkasya'nın merkezi olmak üzere 2 tür İskit yerleşiminin sadığı belirtilip, MÖ 7. yy'da İskitlerin Yakındoğu'ya seferler düzenleyerek buradaki kültürlerden etkilendikleri dile getirilmiştir. (Asıır-Urartu-Med) (s.21).

2) A A Melyukova, "Scythians of Southeasteın Euıope", 27-57.

S. 27'de Avrasya'nın batı bozkırlarının büyük bir kısmını güneydoğu Avrupa'nın kapladığını belirten Melyukova s. 28 ve 29'da İskit kültürünün esreleri ve Herodot tarihinde geçen bu kasimle ilgili anlatımlar üzerinde durmuştur. MÖ 4. yy’da İskit topraklarındaki ekonomik, politik ve kültürel gelişimin doruk noktasına ulaştığı belirtilerek MÖ ö.yy'da İskit Kralı Atheas'ın Tuna Nehri'nden Don Nehri'ne kadar olan alandaki tüm İskit kabilelerini birleştirdiği açıklanmıştır (s.29).Arastırmacı, İskit tarihine ilişkin bilgiler sağladıktan sonra bu kültüre ait çalışmaların 18.yy'da başladığını sıırgulayarak konuyla ilgili araştırma ve kazı yapmış olan bilim adamlarını tarih sırasına göre tanıtmıştır (s.31). S.32-34'de İskitlerin; Karadeniz ve Azak Denizi Bolgesi. Orta Dinyeper Nehri bolgesi, Orta Dinyeper Nehri'nin sol kıyışındaki bozkırlar. Tuna Nehri'nin bati ve yukarı kısmıyla Prut Nehri'nin alt kesimi, Pakhari'nin bozkırlık alanı ve Avrupa'ya kadar yayıldıkları belirtilerek bu topluluğun coğrafi Sınırları hakkında bilgi sağlanmıştır. MÖ 4.yy'da Don Nehri deltasında Elizavetovskaya Stanitza’da yeni bir kent belirmiştir (S.35). Azak Denizi bolgesi ve Kuzey Karadeniz'deki yerleşimlerin ise MÖ 5. yy'da görülmeye başlandığı vurgulanmıştır. Melyukova çalışmasının devamında İskit krallarına ve soylu kişilere ait olan mezarların anlatımım yapmıştır. M٥ 5. ve 4.yy'!arda İskit nüfusunun soylu sınıfına ait olan kurganların boyutlarının en fazla 21 üe 30 m. yüksekliğinde olduğu belirtilerek, Aleksandropoloskii, Chertomylk, Oğuz. Bolshaya Tsimbalka ve Kozel kurganları örnek olarak gösterilmiştir (S.37). Araştırmacı kurganların tanıtımları, Sinıflandınlmalan üzerinde durmuş ve ele geçen buluntuları kriter alarak İskit nüfusunu 5 kategoriye ayırmıştır, s. 42'de mezarlarda ele geçmiş olan eserleri ele alan Melyukova, al tin plakalar, vazolar, günlük kullanım kaplan, sadak, mızrak, savaş baltalan ve tunç miğferlerin tanıtımını yapmıştır

3) V. S. Olkhovsky, "Scythian Culture in Crimea", وهوة.

s.63’de Avrupa'nın güney bölümüne yerleştirilmiş olan Kırım Yanmadasi'nın 26.000 m2'lik bir alana yayılmış olduğu belirtilerek, coğrafi sınırları çizilmiştir. Kırım'da bulunmuş olan İskit eserlerinin 1821-1860 yıllan arasında eseri Patiniotti ve Kul Oba kurganlarında bulunduğunu dile getiren araştırmacı daha sonra burada yer alan İskit mezarları hakkında bilgi vermiştir. (S.64). Bölgede en erken İskit mezarından bir tanesi MÖ 8.yy'ın ikinci yansına tarihlenmiştir ve Kere Boğazı yakındaki Temir Gora Dağları'ııa lokalize edilmiştir. s.65'te MÖ 5.yy boyunca Kırım'daki Iskit nüfusunun gözle görülür bir şekilde artış gösterdiği belirtilmiştir. Kırım’daki ilk Yunan kolonisi Panticapeum'dur. Bu koloni sayesinde iskitlerin Grek kültürüyle olan ilişkilerinin hızlı bir şekilde arttığı belirtilmiştir. MÖ 5.yy'a tarihlenen İskit mezarlarının bozkır Kırımının büyükçe bir kısmına yayıldığını belirten Olkhovsky bunların daha yogim olarak Kere yakınındaki tepe eteklerinde bulunduklarım vurgulayarak, ardından bölgedeki kurganların tanıtımını yapmıştır (S.68). Kırım'daki en eski İskit yerleşimi Kermencik olarak belirlenmiştir. Bu, Simferopol'deki Petrovskiye kayalığında yer alır ve MÖ geç 4.yy'dan erken 3.yy'a kadar iskan edilmiştir (s.74). iskitler MÖ 3. ve 2. yy'larda Bati Kırım'daki Chersonesus'a saldırmış ve bazı kentleri ele geçirmiştir. MÖ 2.yy'da ise, İskit kralı Scilurus Olbia'ya sahip olmuş ve orada para bastırmıştır. Araştırmacı, iskitlerin bölgede yapmış oldukları aktiviteleri kronolojik olarak belirledikten sonra, geç İskit dönemine ait olan eserlerin Kırım'da aşağı yukarı 100 kadar yerleşim ve mezarlarda temsil edildiğini vurgulayarak, geç İskit yerleşimlerinin özellikleri üzerinde durmuştur (s.75-76). Olkhovsky çalışmasının sonunda İskit kültürünün 1000 yıllık tarihinin Kırım'da farklı bir özellik gösterdiğini, bunların Kızıl-Koban, Grek ve Sarmat kültüründen etkilendiklerini ve Kırım'da yer alan toplulukların etnik olarak karışık olduğunu vurgulamıştır (S.79).

Bölüm II: The Sauromadans And Sarmatians

4) Af. G. Moshkova, "Brief Review of ،he History of ،he Sauromatian and Sarmadan Tribes", 85-91.

Moshkova s. 85'te Iran dili konuşan Sarmaların MÖ 7. üe 6. yy’lardan başlayarak MS 4. yy'a kadar yaşadıklarım belirtip. Sarmatlann koken ve kuruluşlarına ilişkin bilgiler sunmuştur. Arkeolojik belgelere dayalı olarak bunların Aşağı Don Nehri’nin sol kıyısı. Don - Volga civan ve Volga Nehri'nin öte tarafında adi bilinmeyen diğer kabilelerle birlikte yaşadıkları belirtilmiştir. Araştırmacı s.86'dan itibaren bu topluluğun geçirdiği tarilısel süreci şu şekilde tanımlamıştır. MÖ 4. yy sonunda Sarmat gruplan Doğu Avrupa'ya doğru hareketlenmeye başlamıştır. MÖ 2. yy'ın üçüncü çeyreğine tarihlenen Sholokhovsky ve Sladovskii kurganları aşağı Don kesimi ile Severskii Donetz arasındaki Sarmat vatlığını kanıtlamıştır. MÖ 3. yy'ın ikinci yarışına ve MÖ 2. yy'a doğru büyük bir Sarmat grubu Karadeniz'in kuzeyine doğru ilerlemiştir (S.87). MÖ. 3 ve 2.yy'lara gelindiğinde ise, aşağı Dinyeper bölgesinde yerleşimler kurulmuştur ve M٥ l.yy'da Dinyeper Nehri’nin sağ kıyısı üzerinden geçilerek Karadeniz bozkırlarına ulaşılmıştır (s.88). Sarmatlara ilişkin bu tanıtmadan sonra Moshkova'nm Alan topluluğundan soz ettiğini görmekteyiz. MS 1. yy'ın ortalan veya üçüncü çeyreğinden daha geç olmayan bir donemde Don Nehri civarındaki bölgeden Karadeniz'in kuzey bozkırlarına doğru yayılan Alanlar, bOlgede geri kalan Sarmat kabilelerini kendilerine asimile etmiştir. Araştırmacı, çalışmanın sonucunda se MS 4.yy'daki Hun yayılımına kadar Don Nehri’nin doğusunu ve Kuzey Karadeniz'i yoneten Alanların MS 4.yy'a tarihlenen gömüleri hakkında bilgi vermiştir.

5) Af. G. Moshkova, "History ofthe Studies ofthe Sauromatian and Sarmatians Tribes". 91- 95.

Moskova, araştırmasının başında antik kaynaidara dayalı olarak Sarmat ve Sauromat kabilelerinin lokalizasyonu haklunda bilgi vererek, Sarmat arkeolojisinin ilk kez VA. Gorodtsov tarafından 1905 ve 1907 yıllarında yapılan kazılarla başladığını belirtmiştir (S.91). Araştırmacı, daha sonra aşağıda özetlendiği şekilde çeşidi bilim adamlarının görüş ve konuyla ilgili çalışmalarının anlatımım yapmıştır. Sistemli olan kazılar 1921 yılında p.s. Rykov'un yönetiminde Volga Nehri bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Ardından B.N. Grakov Blumfeld kurganım kazmıştır. Grakov, bölgedeki yerleşimleri MÖ 6.yy'a kadar olanlar ve MÖ geç 4. yy'dan MÖ 2.yy'a kadar olan süreyi kapsayanlar olmak üzere, kronolojik olarak iki gruba ayırmışa. P.D.Raıı ise (S.92) MÖ 64. yy'lara tarihlediği Volga Nehri bölgesindeki erken yerleşimleri Sauromat kabilesine ait olarak göstermiştir (s.92). Graltov. Sarmallara ilişkin 4 farklı periyod saptayarak herbirini adlandırıp tarihlemesini yapmış ve ortaya çıkan bazı problemler ve görüşler üzerinde durmuştur. s.94'de Iskit-Sarmat ilişkileri ele alınarak. Sarmatlann İskit üzerinde yapmış olduğu talıribat tarilri. MÖ 3.yy sonu ve erken 2.yy olarak saptanmıştır. Ancak daha sonra. A.N. Schelogov'un MÖ 3. yy'ın ilk çeyreğini önerdiği belirtilmiştir. Sonuçta, Sarmatlann MÖ geç 2.yy'dan !.yy ortalarına kadar olan zaman diliminde hiç yerleşilmemiş olan bölgelere doğru ilerlemiş olduldan ortaya koyulmuştur. Sarmat tarihinin en son safhasının problemli bir donem olduğunu belirten Moshkova. çalışmasının sonunda bu konuyla ilgili olan çeşitli görüşler üzerinde durmuştur (s.95).

6) V. V. Dvornichenko, "Sauromadans and Sarmatians of the Eurasian Steppes: The Transitional Period From the Bronze Age", 101-104.

Dvornichenko çalışmasının başlangıcında Volga-Don Nehirlerinin birbirine karıştığı alanda ve güney Ura, bozkırlarında yaşayan Sarmatlar hakkında bilgi vermiştir (s.101). Araştırmacı, daha sonra K.F. Smirnov'un Sauramat topluluğunun iki çeşit kültürden meydana geldiğine ilişkin hipotezi üzerinde durmuştur, ilk kültür Volga Nehri belgesinde, diğeri ise. Ural bozkırârının güneyinde olup, Andronovo kültürü olarak adlandırılmıştır (s. 102). Dalla sonra, orta Volga ve Ural steplerinde varlığını sürdüren tunç çağın Andronovo kültürüne ilişkin olan gomüler ve ele geçen buluntuların tanıtımı yapılmıştır. Tüm bu yenilikçi özelliğe sahip olan 61ü hediyelerinin geçiş periyodunda başlayıp, Sauromat kültürüyle birlikte devamlılık gösterdiği belirtilmiştir. Araştırmacı, sonuçta İskit etkisinde olan bir Sauro-Sarmat kültürel kompleksinin Volga Nehri bölgesinde formlandığım belirtmiştir (S.1O4).

7) V. V. Dvornichenko, "Sauromatian Culture". 105116.

S.lOö'da hem Volga Nehri bölgesinde, hem de Urallar'ın güneyinde yer alan Sauromat kültürünün benzer özelliklerinden söz edilmiş ve ardından burada yer atan gömülerin umumi yapılmıştır. Sauromatların yerleşmiş oldukları Güney Ural bölgesinde gömüler daha seyrektir. Ele geçen başlıca mezarlar sıklıkla zengin tabakaya ait olup, değerli buluntular içermiştir. Dvornichenko, Volga ve Don Nehirlerinin birbirine karışüğı alanda ve güney bozkırlarındaki mezarlarda yer alan mızrak ve kazıcı tiplerinin İskitler tarafından kullanılmış olanlarla benzerlik gösterdiğine dikkat çekmiştir. S.108'den itibaren söz konusu bölgelerdeki mezarlarda bulunmuş olan eserlerin tanıumlannın yapıldığını görmekteyiz. Sadağa eklenmiş ve hayvan figürüyle işlenmiş olan tunç ve demir kancalar, amuletler ve gemler yanı sıra kil ağırşak, tunç ve demir iğneler de saptanmıştır (s.109). Araştırmacı daha sonra mezarlardan ele geçmiş olan ve Sauromat kültürünü temsil eden kil vazolar, kemik ve boynuzdan yapılmış olan aletler, aynalar, bilezikler, yüzükler, plakalar ve taşınabilir altarları örnekler vererek tanıtmışur. S. 115’de ise Güney Ural bozkır sanatında gözlenen hayvan stili özelliklerinin Saka ve Messaget hayvan stiliyle yakın paralellik gösterdiği vurgulanarak, tanıtımları yapılmıştır.

8) Z. A. Barbarunova, "Early Sarmallan Culture", 121-131.

Barbarunova, s,121'de MÖ geç 5.yy ve erken 4.yy'lar boyunca erken Sarmat kültürünün arkeolojik olarak Prokhorovskaya kültürü olarak bilindiğini ve güney Ural bozkırlarında Ilek ve Or Nehirleri boyunca erken Sarmat göçebe yerleşimlerinin var olduğunu belirtmiştir. Katakomb türü mezarların varlığını vurgulayanArastırmacı, cenaze törenine ilişkin olan buluntuların erken Sarmat gömülerinde daha yaygın olduğuna dikkat çekmiştir. Bunlar arasında yeni tipte mızraklar, tunç aynalar sayılmaktadır. MÖ 4.yy'da Sarmat gruplarının aşağı Volga Nehri'ne kadar yayıldığını görmekteyiz. MÖ 3. ve 4.yy'larda aşağı Volga Nehri yakınındaki erken Sarmat kültürü güney Ural bölgesinde var olan arkeolojik özelliklerden farklılık gösterir. Erken Sarmat kültürüne ait olan 1000'den fazla kurganın varlığından söz eden Barbarunova, daha sonra bu kurganlar ve ölü hediyeleri hakkında bilgi vermiştir. S. 123'den itibaren Sarmat gömü tipleri ve bunların mimari özellikleri üzerinde durulmuştur. Mezarlarda ölünün başı ve ayaklarının dibinde ■törene ilişkin olan hediyeler ve yiyecek kahnulan saptanmıştır.Arastırmacı s. 128'de çark yapımı olan seramiğin aşağı Don bölgesi ve Kuban Nehri bölgesinden ithal edilmiş olduğunu belirterek, MÖ 4.yy'a tarihlenen yöresel el yapımı seramiklerin oluşumunda Sauramatlann Trans Ural bozkırlarında yer alan seramik üretim merkezlerinden etkilendiklerini önermiştir. Çalışmanın son kısmında ise, erken Sarmat evresi boyunca hayvan stili bezeme şeklinin varlığını yitirmeye başladığı, güney Ural bozkırlarında ve Volga Nehri bölgesinde şematik zoomorfik figürlerin işlendiği anlaülmışür (s.131).

9) M. M. Moshkova, "Middle Sarmatina Culture", 137-147.

S.137'de Moshkova öncelikle Orta Sarmat kültürünün Avrupa bozkırlarında Danube Nehri’nden güney Ural bozkırlarına kadar yayılmış olduğunu söyleyerek kültürün coğrafi sınırını belirlemiştir. Olasılıkla bu göçebeler güney Ural bozkırlarından veya Orta Asya'dan buraya gelmiştir. MÖ 2.yy ve geç l.yy'lar arasını kapsayan süreç, geçiş evresi olarak kabul edilmiştir. Kültür en son formunun MÖ l.yy'da almıştır. Bir önceki kültürde olduğu gibi Orta Sarmat evresine ait olan Prokhorovo kültürünün kendine özgü olan ölü hediyeleri dışında, cesedin güneye doğru çevrilerek gömülmesi de ayırtedici bir özellik olarak gösterilmiştir.Arastırmacı daha sonra söz konusu kültürün gömü gelenekleri ve ölü hediyelerini tanıtmışur (139). Orta Sarmat kültürüne ait mezarlarda bulunmuş olan eserler bir önceki dönemle aynı özellikleri yansıtmışur. Silahlar, at koşum takımları, seramik veya madeni vazolar genellikle cesedin ayaklarının dibinde veya grupJıalinde gömü çukurunun bir köşesinde yer almaktaydı. Moshkova çalışmasının diğer kısmında (s.142) silahlar, at koşum takımları, seramikler, bizler, bileği taşlan, ağırşaklar, tunç aynalar ve cam eserlerin tanımını örneklerle yaparak, bu dönemde hayvan stiliyle bezeli olan mücevherlerin ortaya çıkışının ilginç olduğunu vurgulamışur.

10) M. G. Moshkova, "Late Sarmalına Culture", 149-157.

S. 149'da MÖ 2. yy'dan daha geç olmayan bir dönemde Geç Sarmat kültürünün son halini aldığını belirten araştırmacı, bu kültüre ait olan yerleşimleri tanıtmıştır. Ayrıca, Geç Sarmat kültürünün MS l.yy ile MS 4.yy'lar arasında dört evreye ayrıldığı üzerinde durularak, bu toplulukların Alan kavmiyle olan bağlantıları hakkında bilgi verilmiştir. Alanların Sarmatlar karşısında üstünlük gösterdiği üç bölge söz konusudur (s.150). Bunlar; Güney Ural bozkırları, Volga ve Don Nehirlerinin birbirine karıştığı yer ve kuzeybatıyı da kapsayan Kuzey Karadeniz bölgesidir. MS orta ve geç 2.yy'a tarihlenen buluntulara dayalı olarak, Kuzey Karadeniz bölgesinde, Dinyeper ve Tuna Nehirleri arasında kalan kuzeybatı topraklan dışında yaşayan Sarmat nüfusunda azalma olduğu ortaya çıkarulmıştır. MS 3.yy ortalarındaki Got saldınlanndan sonra ise Kuzey Karadeniz'deki Sarmatlar kuzeybatı bölgesinde yaşamlannı sürdürmeye devam ederken, diğerleri ise gözden kaybolmuştur. Geç Sarmat dönemine tarihlenen gömüler Dinyester ve Tuna Nehirlerinin birbirlerine karıştığı Krinichnoye'deki Kiselev ve Ostrovets'de ortaya çıkartılmıştır. Moshkova çalışmasının devamında sözü edilen bu mezarlar, yapım şekilleri, mimarileri ve buluntuları hakkında bilgi vermiştir (s.153). Sonuçta ise, (s.158) Hun yayılımından sonra Sarmat öğelerinin MS 5. ve 8.yy'larda yaşamış olan Avrasya göçebeleri arasında devam ettiği vurgulanmıştır. Bu elemanlar Kuzey Kafkasya ve Don Nehirleri bölgesindeki insanlar tarafından gelişimini devam ettirmiştir.

11) Af. A Abromova, "Sarmatians in the North Caucasus", 165-183.

Araştırmacı, öncelikle Kuzey Kafkasya'nın iklim koşulları ve göçebe olan insanların üzerindeki etkisini inceleyerek, bölgenin coğrafi sınırlarını belirlemiştir (s.165). Bölgede Kalmykia'da yapılmış olan kazılar Sarmadarın burada sadece erken dönemlerde yoğun olarak yaşadıklarını ortaya çıkartmıştır. Kuzey Kafkasya'nın merkezinde yer alan Stavropol yerleşiminden elde edilen buluntular MÖ 4. ve 3. yy'lar boyunca yerel halkın İskit dünyasıyla arasındaki bağlantının kesildiğini, Kuban Nehri bölgesiyle yeni ilişkilerin meydana geldiğini ortaya koymuştur. Kuzey Kafkasya’da Azak Denizi yakında ve aşağı Kuban Nehri'nin sol kıyısı boyunca Sarmat yerleşimlerinin uzandığını belirten araştırmacı, bu bölgedeki erken Sarmat kültüründe MÖ 3. ve 2. yy'lara tarihlenen Katakomb türü mezarın yoğun olduğunu vurgulamıştır (s.167). Abramova, daha sonra sözü edilen ؛Katakomb mezarların yapım şekilleri, iskelederin durumu ve ele geçen silahlar ve kişisel eşyaların tamamını yapmıştır. MO 2. yy'da Nizhne-Dzhulatskii ve Chegemskii gibi Sarmat yerleşimleri güney Kabarda bölgesinde görülmeye başlanmıştır (s.171). Stavropol tepesine lokalize edilmiş olan Khutor Khersonska gömüsü ise, MÖ 4. ve 3. yy'lara tarihlenmiştir. MS 1.yy'da Kuzey Kafkasya'daki politik durumda gözle görülür bir şekilde farklılık olduğunu dile getirenArastırmacı, olasılıkla bu farklılığın tarih sahnesine yeni giren Alan topluluğu ile bağlantılı olduğunu belirtmiştir (s. 177). Alanların aktiviteleri batı ve merkezi Kuzey Kafkasya'da belirmiştir. Bu durum, yerli olan halkla aralarında karışıklık çıkmasına neden olmuştur (s.180). Abramova daha sonra bu kültüre ait olan mezarlar ve buluntular üzerinde durmuş, çalışmasının sonuç kısmında ise, Katakomb mezar geleneğinin MÖ 3.yy'ın ikinci yarısında ve MS erken 4.yy'da ortaya çıkıp, Orta Terek bölgesinde ve Kuzey Kafkas bozkırlarında MS 4.yy’daki Hun yayılımına kadar sürdüğünü anlatmıştır.

12) M. G. Moshkova, "Sarmatians: Some Concluding Remarks", 185-188.

Moshkova, çalışmasının başında "erken göçebeler" veya "antik göçebeler" teriminin özellikle kabilelerin ekonomik aktiviteleriyle bağlantılı olan bir grup insanı tanımlamak için kullandığını belirterek, Avrasya bozkırlarının tüm göçebe insanlarını anlatmak için bu terime başvurmuştur (s.185). Daha sonra Sauro- Sarmat göçebelerinin MO 6.yy'dan başlayarak MS 4. yy'a kadar yaşamlarını sürdürdükleri ve Tuna bölgesinden başlayarak güney Ural steplerinin doğusuna doğru yayılmış oldukları anlatılmıştır. Ardından Sarmadann yaşam şekilleri, hayvan yetiştiriciliği ve göçlerinde izlemiş oldukları rotalar üzerinde durulmuştur. Soz konusu topluluğun kültürel gelişmişliği olu gomme gelenekleri ve bulunan sanat eserleri değerlendirilmiştir (S.186). MO 3.-yy başlarında Sarmadann yaşam şekilleri ve ekonomilerinin doğu kültüründen farklılık göstermiş olduğunu belirleyen araştırmacı, Kuban Nehri bölgesinde, Sarmadann Meot ve Sind topluluklarıyla birlikte yaşamış olduklarına dikkat ؟ekmiştir. Ayrıca, yazılı kaynaklara dayalı olarak M٥ 5.yy'da Darius’a karşı yapılan savaşta Sarmadann bağımsız bir topluluk olarak iskiderin yanında yer aldığını eklemiştir (s.187). Moslıkova araştırmasının sonunda, Sarmadann İnançları, gömü gelenekleri ve sanatlarına yansımış olan hayvan stili üzerinde durmuş (s.l'88) ve Hun yayılımından sonra bu topluluğun bir kısmının Avrupa bozkırlarında yaşayan ortaçağ göçebelerine katıldığını diğer kısmının ise Hunlarla birlikte batiya doğru yayıldığını yazmıştır.

Bolum III: Saka in Central Asia

13) L T. Yablonsky, "Written Sources and the History of Archaeological Studiesاره،he Saka in Central Asia'', 193-197.

S. 193,de Orta Asya'nın erken dönemleri ve bu dönemlerdeki göçebe kültür hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra Sakaların tarihi ve onların bölgedeki diğer topluluklarla yapmış oldukları mücadeleler ele alınmış (s.194) ve bu kavimle ilgili olarak Diodorus, Ksenephon, Strabon ve Herodot'un anlatımları incelenmiştir. S.195’de arkeolojik buluntuların analizi sonucunda Saka topluluklarının daima homojen olmadıkları anlatımıyla karşılaşmaktayız. Avrupa bozkırlarının büyük kesiminin Pamir, Al tay ve Tanrı dağ sıralarıyla ؟evrili olduğunu belirten araştırmacı, bozkırlık alanların bu bolgede yaşamış olan insanları etkilediğini dile getirmiştir (196). Ardından coğrafi özellikler tanımlanarak doğu Kazakistan'da Semirchiye, Tann ve Pamir Al tay tepelerinin eteklerinde yaşayan hayvan yetiştiricilerinin gelişmiş olduklarım yazmıştır. Sonuçta ise, Kazakistan'da MÖ 8. ve 6.yy'lara ait olan Saka buluntularının bu kültürün gelişmişliğini yansıttığı vurgulanmıştır.

14) L. T. Yablonsky, "The Material Culture of the Saka and Historical Reconstrution ", 201- 239.

Yablonsky Saka kültürünü incelerken, bu kavimlerin görülmüş olduklan alanları dort bolüme ayırarak tanıtmıştır.

Orta Kazakistan Bolgesi (s.2O9 vd).

Aşağı Syr Deı٠ya ve Amu Derya Nehirleri Bolgesi (s.216vd).

Tann Dağlan ve Yedisu Bölgeleri (S.232 vd).

Ferghana Vadisi, Tann ve Pamir Dağlan Bolgesi (s235 vd).

Araştırmacı çalışmasında yukarıda adlan geçen bölgelerin coğrafi sınırlarını, iklim ve bitki örtüsü özelliklerini anlattıktan sonra Saka kültürüne ait olan buluntu ve bunların tarihlerine ilişkin bilgiler vermiştir. Bu bölgelerde uygulanmış olan gomme geleneğine ornek olarak kurganlar gösterilmiştir. Kurganların mimarileri, yapım şekilleri ve ele geçen ölü hediyeleri üzerinde durulmuştur. Yablonsky'nin ؟alışmasının diğer kısmında. Saka kültürünü temsil eden ok uçları, mızraklar, at koşum takımlan ve stilize edilmiş hayvanların konu olarak İşlendiği kaya resimleri, göçebe hayvan stilinin özelliklerini taşıyan tun؟ eşyalar, bizler, demir bıçaklar ve aynaları tanıttığını görmekteyiz.

15) L. T. Yablonsky, "Some Ethnogeneticel Hypotheses", 241-263.

Araştırmacı, Tunç Çağ bozkır topluluğunun ardılı olan Sakalar; başlığı altında, Rus arkeologların en erken Avrasya bozkır nüfusuyla Sakalar arasında benzerliğin var olduğunu belirttiklerini ele almıştır (s.241). Yablonsky, paleoantropolojik verilerin bize Tunç Çağ'dan Saka dönemine değin genetik bir devamlılığın varlığını ortaya çıkarttığını ١٦ırgulamıştır. Bu veri aynı zamanda Saka soyunun Orta Asya'daki varlığını da kanıtlamıştır (s.242). Araştırmacı S. 242'ten sonra Saka nüfusunun geliştiği dönem boyunca gözlenen paleoekolojik koşullar üzerinde durmuştur. Burada iklim değişikliklerine bağlı olarak insanların yaşam şekillerinde gözlenen değişimler, bölgeler arası göçler ve Saka topluluklarının kültürel kökenleri üzerinde durulmuştur. S. 244'te ise Saka kültürünün yöresel varyasyonlarının özellikleri ve arkeolojik verilerle bağlantılı olan sistemleri üzerinde durulmuştur.Arastırmacı, s.245'de Sakaların fiziksel tiplerinin tanıtımını yaparak, paleoantropolojik veriler yardımıyla dendogramlar hazırlamış ve kafataslarında dolikhosephalik, mesobrakisefalik fiziksel tip yanı sıra, Orta Asya kökenini yansıtan Mongoloid tipi varlığını kanıtlamıştır. Daha sonra Sakaların paleolinguistik yapılanmaları incelenmiş ve bu konuda araştırma yapmış olan bilim adamlarının önerileri üzerinde durulmuştur (s.248). S. 249 ve 250'de ise, Sakaların etnik tarihleri araştırılmış ve Herodot, Strabon gibi antik yazarların eserlerinden yararlanılarak bu toplulukların beraber anıldığı diğer kavimler tanıtılmıştır. Yablonsky çalışmasının sonunda, MÖ 1. binyılın ikinci yarısında Saka dünyasındaki kültürel değişimin antik kaynaklarda da adlan geçen yeni göçebe kavimlerin oluşmasını sağladığını vurgulamışur.

Bölüm IV: Scythians in Siberia

16 N. A. Bokovenko, "History of Studies and the Main Problems in teh Archaeology of Southern Siberia Duıing the Scythian Period", 255-263.

Bokovenko s.255'de coğrafi konumundan dolayı Güney Sibirya'nın, İskit topluluğu arasında önemli bir rol oynadığını belirterek çalışmasına başlamış ve söz konusu bölgenin sınırlarını çizerek iklim koşulları üzerinde durmuştur. Daha sonra bölgede İskitlere ilişkin yapılmış olan ilk araştırmalar ve ele geçen eserlerin tanıtımı yapılmıştır. 1920'lerde Teploukov, M.P. Gryaznov, S.I. Rudenko, S.V. Kiselyo١■ tarafından araştırmalar yapılmış ve Bulgarlar etnografik, antropolojik, linguistik olarak değerlendirilmiştir (s.256). S.257'de S.V. Kiselyov'un MÖ 7.yy'da güney Sibirya'daki İskit kültürü oluşum sürecini kronolojik olarak üç esreye ayırdığı ortaya koyulmuştur. Ayrıca, yine aynı sayfada M.P. Gryaznov'un Tagar kültürünü genetik olarak Tunç Çağ'ın yöresel olan Karasuk kültürüyle bağlanülı bularak dört e١Teye ayırdığına ilişkin bilgiyi de almaktayız. Bokovenko daha sonra, 1930 ve 1940'h yıllarda çeşitli bilim adamları tarafından bölgede yapılmış olan araşurma ve kazılar hakkında bilgi vermeye de١am etmiştir. S. 259'da Tuva bölgesinin İskit dönemi boyunca almış olduğu şekil üzerinde durulmuş ve Tuva'daki "krali" olarak nitelendirilen Arzhan kurganın kazılmasından sonra, İskit kültürüne ilişkin olan yeni çalışmaların sürdüğü belirtilmiştir. Eser tiplerinin, gömü geleneklerinin ve gömü yapılarının araştırılması sonucunda bu kurgan Orta Asya'da bilinen erken İskit yapılarından daha eski olarak değerlendirilmiştir. Bokovenko bu bilgileri verdikten sonra, Tuva'ıuıı sınırları, bu bölgedeki hayvan yetiştiriciliği, iklim koşulları ve bunların ekonomik hayata etkileri üzerinde durmuştur (s.260-261 vd).

17) N. A. Bokovenko, "Tu١a During the Scythian Period", 265-283.

S.265’de Tu١-a'da yer alan İskit yerleşimleri tanıtılmış ve bölgenin kuzeyinde batı Sayan Dağları, Mirskii tepesi, batıda, Altay Dağları, güney de ise kuzeybatı Moğolistan tarafından sınırlandığı belirtilmiştir. Bu bölgede saptamış olan kurganların değişik tipte olduğunu açıklayan araştırmacı, Tuva'daki Arzhan kurganı hakkında bilgi vermiştir. Soyulmuş olan bu kurganın mimarisi, cesedin gömülme biçimi ve ele geçebilen demir buluntular yanı sıra, tunç kazanlar, silahlar, tunç kazıcılar, baltalar, ok uçları ve plakalar hakkında tamum yapılmışur. (s.268-271). Bokovenko s.272'de göçebelerin anıtsal yaratıcılıklarını ortaya çıkartan olenniye Kamni (geyik taşı)'ler hakkında bilgi vererek taş heykeltraşhğının MÖ 1. binyılın erken dönemlerinde Orta Asya'da yaygın olduğunu vurgulamışur. Bu terim, başta geyik olmak üzere domuz ve at gibi hayvanların betimlendiği uzun taşlar için kullanılmıştır. Araştırmacı, çalışmanın diğer kısmında Arzhan'ın etnokültürel olarak önemli bir yerleşim olduğunu belirterek. Badanka IV kurganının tamunun■ yapmışur (s.273 vd). S.276'da Uyuk kültürünün geç evresi boyunca Tuva nüfusunda bir büyümenin varlığından bahsedilmiştir. Bokovenko, daha sonra bu bölgede saptanmış ve araşurılması yapılmış olan gömülerin ve bu gömülerden ele geçen buluntuların tamamını yapmış, topluluğun kültürel ve ekonomik durumu hakkında bilgiler vermiştir (s.277-278 vd).

18) N. A. Bokovenko "Scythian Culture in the Altai Mountains", 285-297.

S. 285'de İskit dönemi boyunca Altay Dağları'nın Tuva ile bağlanalı olduğunu belirtenArastırmacı daha sonra bölgenin iklimi ve bitki örtüsü hakkında bilgi vermiştir. Altay Dağları bölgesinin erken evresi birkaç kurganla temsil edilmiştir. Atlar genellikle gömü merkezinin güneyinde yer almış olup, bazen koşum takımlarıyla beraber gömülmüştür. S. 286'da bu dönemin silahlarının Orta Asya'nın karakteristik özelliklerini taşıdıklarını ve uzun kılıçlar, kazıcılar, baltalar ve ok uçlarının tipik formlar olarak karşımıza çıktığını öğrenmekteyiz. Bokovenko, Altay Dağları bölgesinde 50'den fazla Olenniye Kamnilerle karşılaşıldığını belirterek, ardından Pazırık evresinin Altaylı erken göçebelerin hayatının yaşandığı süreç olduğunu dile getirmiştir. Bu evrenin çok sayıda gömü ile temsil edildiğini açıklayan araştırmacı, daha sonra Pazırık gömüleri hakkında bilgi vermiştir (s.289-290). Pazırık Kurganlarında bulunmuş olan süslemenin stilistik olarak farklı olduğu üzerinde durulduktan sonra (s.291) aynı bölgesindeki Bashadar II kurganından ele geçmiş olan benzer eserlerin varlığına dikkat çekilmiştir. Bokovenko çalışmasının son kısmında ise MÖ 2.yy'da Avrasya bozkırlarında yeni bir dönemin başlangıcının görüldüğünü ve Hun yayılımının bauya doğru ilerleyerek Altay kültürünü etkilediğini, ancak yöresel İskit kültürünün bir süre daha devam ettiğini anlatmıştır.

19) N. A Bokovenko, "The Tagar Culture in the Mmusinsk Basìn", 299-317.

S.299'da Minusinsk bölgesinde yer alan Tagar kültürünün konumundan dolayı güney Sibirya'nın İskit kültürü için önem taşıdığı yazılmıştır. Tagar kültürünün kendini diğer bölgelerden izole etmiş olması nedeniyle dış etkilerden uzak kaldığını belirten Bokovenko, kültürün gelişiminin yöresel geleneklere bağlı olduğunu ortaya koymuştur. Bu kültürün Karasuk kültüründen gelişmiş olduğuna ilişkin görüşler üzerinde durduktan sonra, Tagar gömülerinin tamunu yapılmışur. Tagar'a ait olan gömüler Krasnoyarsk'ın güneyinde saptanmış olup, bunların karakteristik özellikleri olarak cesedin kare veya dörtgen şekilli mekânlar içine gömülmesi gösterilmiştir.Arastırmacı daha sonra mezarlar ve ele geçen buluntular hakkında tamum yapmışur (s.300). Tagar kültürünün diğer evresine ait gömü geleneklerinde ve gömü binalarının yapımında gelişme gözlendiği belirilerek, Salbyskaya vadisindeki S.V. Kiselyov tarafından kazılmış olan Bolshoi Salbyskii kurganı tamulmışur (s. 301, 302). Bokovenko, çalışmasının sonunda hayvan stiline ilişkin örneklerin rölyeflerde betimlendiğini söyleyerek, tümünün gelişmiş teknoloji ve Tagar kültüründe gözlenen yüksek estetiği yansıtuğım dile getirmiştir.

Bölüm V: Early Nomads of Mongolia

20) V. V. Volkov, "Early Nomads of Mongolia", 319-333.

Öncelikle Moğolistan'ın sınırları belirlenerek (S.319) bu bolgede gorülen ve erken donem özelliği gösteren gomUlere ilişkin bilgiler verilmiştir (S.321). MÖ 1. bin yılda Orta ve Doğu Moğolistan bozkırları ve Transbaykal bölgesinin kültürel olarak onem kazandığı vurgulanarak, İskit - Saka ve Sibi^a dönemlerine ait kültürel kalıntıların 1972-74 yıllan arasında Rus ve Moğol araştırmacılar tarafından incelendiği açıklanmıştır (5.324). Sözü edilen araştırmalar sonucunda Ulangom bölgesinde seyrek olmakla birlikte Olenniye Kamnilerin var olduğuna dikkat çekilerek, bunların Moğolistan'ın Chita bölgesinde yoğunluk kazandığı belirtilmiştir (S.325). Tüm Olenniye Kamniler realistik veya stilize olarak zoomorfik formlar göstermiş olup, Iskito- Sibirya hayvan stili özelliklerini taşımıştır (S.326). Daha sonra bu stellerin Moğolistan'ın en erken monümental eserleri olduğunu vurgulayan Volkov, bazı süsleme elemanlarının batida Yamnaya'da daha erken bir donemde görülmesine karşın, bu bölgedeki Olenniye Kamnilerin yenilikçi özellikleriyle karşımıza çıktığını açıklamıştır. Aynca, s. 330'da zoomolTık imajları olan Olenniye Kamnilerin doğuya ait olan iskito- Sibirya hayvan stili özelliğini taşıdıklarını belirten araştırmacı, üzerlerindeki motiflerin göçebe özelliğini taşıdığını söylemiştir (S.33O). Volgov çalışmasının sonunda, Olenniye Kamnilerin hayvan yetiştiren daha küçük topluluklara ait olduğunu anlatarak, artistik betimlemelerin göçebelerin farklı olan kültürünü ortaya koyduğunu ve kurulan ilişkiler sonunda geleneğin Iskit-Saka-Sibiı^a insanlarına geçtiğini vurgulayarak sözlerini tamamlamıştır.

Yukanda kısaca da olsa tanıtımını yaptığımız ve özellikle konuyla ilgilenenler İçin yararlı olabileceğine inandığımız bu kitap sayesinde Avrasya bozkırlarında etkilerini göstermiş olan göçebe kavillerin yaşadıkları alanlar, yayılımları ve kültürleri hakkrnda bilgi sağlayabilmekteyiz.

OYA SAN