RUSYA'NIN KARADENİZ'DE TICARETE BAŞLAMASI VE OSMANLI IMPARATORLUĞU (1700-1787) İDRIS BOSTAN
"Tahiren sâbittir ki, Boğazları kontrol altında tutan her devlet, sonunda Karadeniz üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmıştır. Gerçekten de Boğazların iki tarafındaki ana topraklara hükmeden devletler, Bizans ve Osmanlı devletleri örneklerinde olduğu gibi bunu başarmıştır" [1]diyen H. İnalcık, Karadeniz'i hakimiyet altına almak için Boğazların ne derece önemli olduğuna işaret etmektedir.
Fâtih'in Istanbul'u fethiyle (1453) Boğazları ve II. Bayezid devrinde Kili ve Akkirman'ın alınmasıyla (1484) bütün Karadeniz kıyılarını kontrolü altına alan Osmanlı Devleti, çok geçmeden bu denize geçişi yabancılar için imkansız hale getirdi. Böylece XVI. asrın sonlarında dış ticarete tamamen kapanan Karadeniz, siyasi, idari ve ticari bakımdan bir iç deniz haline geldi[2] ve bu durumunu XVII. yüzyıl boyunca devam ettirdi.
XVIII. yüzyılın başlarında, Osmanlıların ticari maksatla bile olsa yabancı bir devletin Karadeniz'e girmesi konusundaki düşünceleri tavizsiz idi ve hiçbir yabancı devleti bu denize yaklaştırma niyetinde değildi. Nitekim II. Mustafa adına kaleme alınan ve aynı muhteva ile III. Ahmed tarafından Rus çarına gönderilen mektupta "Karadeniz bi'l-külliye kabza-i tasarruf-ı husrevânemizde olup kimesnenin alakası olmamakla ahidnâme-i humayunum muktezasınca ahardan bir kayığın Karadeniz'e çıkmasına mesağ olmayup[3]denilmek suretiyle bu denizin statüsü açıklanmak istenmiştir. Rusya'nın Karadeniz'de kendi gemileriyle ticaret yapmayı gerçekleştirebilmek için başlattığı bu mücadeleler ve arkasından diğer devletlerin ticaret hakkı elde edebilmeleri için geçen süre bir asra yakın sürdü[4].
XVM. Yüzyılda imzalanan Osmanlı-Rus Andasmalarında Karadeniz Ticareti
Osmanlı ordularının 1683'de ikinci defa Viyana önlerinden geri dönmesiyle başlayan ve müttefik Avrupa devletleriyle 16 yıl süren uzun ve ağır savaşlar, Osmanlı devletini daha önce karşılaşmadığı bir sonuca götürdü. Bu sırada Rusya büyük bir kara devleti olarak yeni iddialarla ortaya çıktı. Savaşta Avrupa devletleri yanında yerini alarak Osmanlı topraklarından kendisi için pay almaya çalıştı. İlk olarak Azak (1696) kalesini zaptederek Karadeniz'e açılmak için ilk fırsatı elde etti ve Azak denizinde donanma kurmak amacıyla Venedikli uzmanların da yardımını alarak önemli sayıda gemi inşa ettirdi. 1699 Karlofça barışı Avusturya ve Venedik ile anlaşmayı sağladığı halde Rusya ile sadece bir ateşkes düzeyinde gerçekleşti ve asıl antlaşmanın daha sonra imzalanması kararlaştırıldı. Rusya'nın Osmanlı Devleti ile yalnız olarak antlaşma imzalamak istemesinin altında Karadeniz ile ilgili emelleri yatmaktaydı[5]. Nitekim İstanbul'da başlayan müzakerelerde Rusya'nın öne sürdüğü teklifler arasında Azak'dan İstanbul'a kadar Rus gemilerinin Karadeniz'de serbestçe dolaşmasına izin verilmesi yer alıyordu. Halbuki Osmanlı Devleti savaşta Rusya'nın eline geçen Azak'ın geri verilmesinde ısrar ediyordu. 3 Temmuz 1700'de İstanbul'da iki heyet arasında maddeleri tesbit edilen antlaşma ile Azak Rusya'ya terk edildi ise de buna karşılık Rusya'nın Karadeniz'e çıkabilme isteği reddedildi[6]. Hatta bu antlaşmanın on dördüncü maddesine göre Rusya, elçisini İstanbul'a kara yoluyla göndermeyi kabul etmek zorunda kaldı[7].
İstanbul antlaşmasında yer alan ticaretle ilgili onuncu maddede "Ticaret ahvâli semere-i sulhtan olup memleketlerin refah-ı hâline sebep olur, lâkin Çar-ı müşârunileyh tarafından işbu muayyen orta elçileri bu husüsa külliyet ile mezün ve murahhas olmamakla ticaret ahvâlinin söyleşilmesi ve bir sûrete ifrâğ olunması te'kid ve teşyid-i sulh u salâh içün mu`tâd-ı kadim üzere müşârunileyh Moskov Çarı tarafindan der-i devlet- medârıma ta'yin ve irsâl olunacak büyük elçisine alıkonula" denilerek ticaretle ilgili meselelerin daha sonra ve büyük elçi seviyesinde görüşülmesi kabul edilmiştir[8]
. Bu antlaşma metninin uygulanabilmesi için önce Rus çarı tarafından imzalanması ve sonra İstanbul'a gönderilerek Osmanlı padişahı tarafından tasdiki gerekiyordu. Çünkü antlaşmanın on dördüncü maddesine göre Rus heyetinin İstanbul'dan ayrılışından itibaren altı ay içinde bir Rusya büyük elçisinin imzalanmış metinle İstanbul'a dönmesi şart koşulmuştu. Bunun için Rus heyeti antlaşmanın imzalanıp İstanbul'a geri getirilmesi amacıyla Rusya'ya hareket etti ve 11 Aralık 1700'de Moskova'ya vardı. Antlaşmanın Moskova'da imzalanmasından sonra Çar Petro büyük elçi Dimitri Mihailoviç Golitzine'i 30 ve 31 Aralı k tarihli mektup ve tekitnamesini İstanbul'a götürmekle görevlendirdi. Rus büyükelçisi Dimitri, İstanbul'a geldikden sonra ticaret meselelerini ortaya attı. Karadeniz'de Rus ticaret gemilerinin serbestçe dolaşabilmesi için şart olarak ileri sürülecek her türlü tedbiri kabul edeceklerini açıkladı. Hatta korsanlardan korunması şartıyla gemilerdeki top ve cephanelerin çıkartılmasına razı olan Ruslar, gemilerinin Kerş boğazında kontrol edilmesini ve her gemide Türk görevlilerle gemicilerin bulunmasını da teklif ettiler. Buna rağmen Osmanlı Devlet adamlarını Karadeniz'in Rus ticaretine açılmasına ikna edemediler[9].
Böylece 1 Rebrülevvel 1113 (6 Ağustos 1701)'de Edirne'de tasdik edilen antlaşma ile Rusya, Karadeniz'in bir Osmanlı iç denizi olduğunu kabul etmek zorunda kaldı ve büyükelçisi ülkesine dönmek üzere İstanbul'dan ayrıldı. Ancak elçinin dönerken kara yoluyla değil, deniz yoluyla Rusya'ya döndüğü Evâsı t-ı Rebrülâhir 1113 (15-24 Eylül 1701) tarihli bir hükümden anlaşılmaktadır. Karadeniz sahillerindeki kadı lara ve diğer görevlilere hitaben yazılan bu hükümde, Moskov çarının büyük elçisinin Azak limanına varıncaya kadar kendisi ve yanındakiler için Tirebolu ve diğer yerlerden şarap satın almasına izin verilmesi isteniyordu[10].
İstanbul'da imzalanan Osmanlı-Rus antlaşmasında her ne kadar Rusya'nın Karadeniz'deki ticaretinden bahsedilmemiş ise de Rus tüccarının Osmanlı ticaret gemileriyle mallarını taşımalarına sınırlı da olsa izin verildiği anlaşılmaktadır[11]. Osmanlı Devletinin bu uygulamayı antlaşma maddesi halinde tesbit etmeye yanaşmaması muhtemelen istedikleri zaman tek taraflı müdahale etme hakkını ellerinde tutmayı düşünmelerinden kaynaklanmış olmalıdır. Rus tüccarının Osmanlı ticaret gemisiyle Azak'tan İstanbul'a mal getirip sonra İstanbul'dan alış-veriş yapıp Azak'a götürdüğüne ilk defa Evasıt-ı Safer 1114 (7-16 Temmuz 1702) tarihli seyahat izni demek olan yol hükmü kaydından öğrenmekteyiz[12].
İstanbul antlaşması iki ülke arasında otuz yıl süre ile imzalandığı halde on yıl sonra ortaya çıkan anlaşmazlıkların savaşla sonuçlanması üzerine yeniden bozuldu. Baltacı Mehmed Paşa'nın Prut savaşında Rus ordusunu büyük bir mağlubiyete uğratması üzerine imzalanan Prut mütârekesiyle (1711) Rusya, Azak bölgesinden ve denizinden de vazgeçmek zorunda kaldı. Ayrı kara yoluyla gelip gidecek tüccarın haricinde İstanbul'da elçi bulundurma hakkını da kaybetti[13].
Bundan on yıl sonra imzalanan bir yenileme antlaşmasının (15 Muharrem 1133/12 Kasım 1720) [14] on birinci maddesinde ise Osmanlı tüccarlarının Moskov ülkesinde ticaret yapabildiği gibi, Rus tüccarlarının da Osmanlı ülkesinde ticaret yapabileceği ifade ediliyordu; fakat denizlerden bahis yoktu[15].
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Karadeniz'deki Rus tüccarların statüsüne temas eden ilk antlaşma 1739 Belgrad antlaşmasıdır[16]. Antlaşmanın dokuzuncu maddesinde Osmanlı ve Rus tüccarlarının karşılıklı olarak ülkelerinde serbest ticaret yapabilmeleri kabul ediliyor ve "Karadeniz'de vaki' uruslarm ticâreti Devlet-i Aliyyemin reâyâsına müteallik olan sefineler ile olmak câiz ola" hükmü getiriliyordu[17]. Nitekim Rus tüccarlarının bu maddeden yararlanarak Karadeniz'deki ticaretlerini geliştirdikleri anlaşılmaktadır. Ancak bu antlaşma ile Rusya'nın Azak'ta harp ve ticaret gemisi bulundurmayacağı te'kid edildiğinden Karadeniz'in tamamen Osmanlı hükmünde olduğu Rusya tarafından da kabul edilmiş oldu.
XVIII. yüzyılda imzalanan Osmanlı-Rus antlaşmaları içinde Karadeniz'i bir Türk gölü olmaktan çıkaran ve Boğazları milletlerarası tartışma konusu haline getiren Temmuz 1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşmasıdır[18]. 1768 yılında başlayan Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki savaş Osmanlı Devletinin mağlubiyeti ile son bulmuş ve oldukça güç şartlarda antlaşma imzalamak zorunda kalmıştır. Bu antlaşma siyasi sonuçları yanında Karadeniz'in tarihinde oynadığı rol bakımından da çok önemli gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Antlaşmanın on birinci maddesiyle, Rusya'nın Karadeniz ve Akdeniz'de kendi ticaret gemileriyle serbest ticaret yapabilmesi, yine Rus tüccarına, Fransa ve İngiltere gibi dost devletlerin tüccarının tabi olduğu şartların esas alınması imtiyazı verildi. Buna göre Rus tüccar' Fransız ve İngiliz tüccarların ödediği gümrük resminden başka vergi ödemeyecekti. Ayrıca Rusya'da denizlerde kazaya uğrayan gemilere yardım edilecekti. Bu anlaşma ile Rusya yaklaşık bir asır süren uzun bir mücadeleden sonra Karadeniz'de ilk defa kendi gemileri ile ticaret yapabilme hakkını elde etmiş oldu.
Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rus ticaret gemileri Karadeniz ve Akdeniz'de ticaret yapmaya başladılar. Yine bu antlaşma ile Rusya yüzyıllar içinde Fransa ve İngiltere'nin çeşitli güçlüklerle elde ettikleri ticari imtiyazları bir anda elde etmiş oldu. Bundan sonra Rus tüccan karşılaştıkları her problemde Fransız ve İngiliz tüccarları örnek göstererek çözüm bulunmasını istedi. Bununla beraber Küçük Kaynarca Antlaşmasının aslında sadece bir ateşkesden ibaret olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Özellikle Karadeniz ile Akdeniz arasındaki deniz ticaretini ihtiva eden maddenin de tadile muhtaç olduğu görüldü. Bunun üzerine 21 Mart 1779 (3 Rebi'ülevvel 1193) tarihinde imzalanan Aynalıkavak Tenkihnâmesinin altıncı maddesiyle Rus tüccarına Karadeniz ve Akdeniz'de ticaret izni verildiği halde gemilerinin büyüklüğüne bir kısıtlama getirildi. Buna göre en büyük gemi 16.000 kile (=26.400 pota), en küçüğü 1000 kile (= 1650 pota) ağırlığında yük taşıyabilecek büyüklükte olacaktı. Bu konuda Fransız ve İngiliz ticaret gemilerinin büyüklüğü esas alınmıştı. Ayrıca Rus ticaret gemilerinde ihtiyaç olsa bile, Osmanlı Devleti'nin izni olmadan Osmanlı reâyâsının gemici olarak kullanılması yasaklandı[19]. Bu antlaşma ile Rusya'nın denizlerdeki ticareti kısmen şartlara bağlandı ve uygulamada biraz kısıtlayıcı oldu. Çünkü yeterli gemi ve gemici donanımı bulunmayan Rusya özellikle yararlanmaya çalıştığı Osmanlı reâyâsından mahrum edildi[20].
Osmanlı Devleti antlaşma maddelerinde Karadeniz ve Akdeniz'de kendi gemileriyle ticaret yapabilme hakkını Rusya'ya tanıdığı halde uygulamada çeşitli zorluklar çıkartarak bunu engellemeye çalışıyordu[21]. Gerek Karlofça ve gerek Aynalıkavak antlaşmalarında Rusya'ya, Fransa ve İngiltere'ye tanınan şartlarda ticaret izni verilmiş olmasına rağmen o zamana kadar Karadeniz'de diğer devletlerin gemilerine ticaret için müsaade edilmemişti. Bu sebeple Rusya'nın Karadeniz'den getirip Akdeniz'e geçirmek istediği gemileriyle ticaret yapabilmesi kolay olmadı. Sonunda 1780 yılı başında kabul edilen bir uygulamayla, Rus gemilerine sadece kendi ülkelerinin mahsillünü getirmeleri ve bu mallara İstanbul'da ihtiyaç olmaması halinde başka ülkelere götürebilmeleri izni verildi[22]. Rusya'nın 1781'de Avusturya ile bir ittifak yaparak siyasi gücünü arttırmasından sonra Bâblâli'ye bir nota vermesi iki devlet arasında ticari meselelerin yeniden görüşülmesi için bir zemin hazırladı. Rusya'nın bir taraftan Kırım'ı istilâ etmesi ve âdetâ savaş için vesile araması karşısında Osmanlı Devleti, Rusya ile Haziran 1783 Ticaret antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı[23]. Seksenbir maddeden oluşan ve Osmanlı-Rus tarihinde önemli bir yeri olan bu ticaret antlaşmasının maddeleri arasında, Rusya'nın Osmanlı topraklarında serbestçe ticaret yapabileceği, ellerinde "mürür tezkiresi" denilen geçiş belgesi olanların istedikleri yere gidebileceği, denizlerde kazaya uğrayan Rus gemilerine Osmanlı gemilerinin yardım etmesi, Fransa ve İngiltere tüccarına tanınan hakların Rus tüccara da tanınarak % 3 gümrük resmini ödedikten sonra serbestçe hareket edebilmeleri, Osmanlı reâyâsının Rusya'ya gitmemesi için ilgililerden haber- siz Rusya elçisi tarafından pasaport verilmemesi, Rus gemilerinin Osmanlı limanlarında tamir edilebilmesi, boğazlardan geçişte sadece 300 akçe selimiyye (selâmet) akçesi alınması, Osmanlı tüccarına Rusya'nın Karadeniz kıyılarından zahire nakl edilmesine ve ihracı yasak bazı maddelerin de Rusya'ya götürülmesine izin verilmesi yer almaktaydı[24].
Böylece Rusya, Osmanlı Devletine ait denizlerde kendi gemileriyle en geniş haklarla ticaret yapmaya başladı. 1802'de Fransa, arkasından İngiltere ve daha sonra diğer devletler Rusya'nın açtığı bu yoldan giderek Karadeniz'de ticaret yapmaya başladılar[25].
Küçük Kaynarca Antlasması öncesinde Rusya'nın Karadeniz Ticareti
Her ne kadar Rusya'nın Karadeniz'de ticaret yapmasına ilk defa 1739 Belgrad antlaşmasıyla izin verilmişse de uygulamada daha XVIII. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Rusların Osmanlı ticaret gemileriyle kısıtlı da olsa ticaret yaptıkları görülmektedir. Tesbit edebildiğimiz kadarıyla Karadeniz'de ticaret yapan Rus tüccarının sayısı 1702'de bir, 1704'de iki ve 1714'de iki olmak üzere toplam beş idi[26]. Öyle anlaşılıyor ki Rusya, antlaşma maddelerinde kabul ettiremediği denizlerde ticaret yapabilme hakkını bazı istisnai izinler alarak uygulamada gerçekleştirmeye çalışmaktaydı. Nitekim sözü edilen beş tüccardan üçü Rusya'nın İstanbul'daki elçi ve murahhasları idi.
Karadeniz'e çıkmak üzere 1702'de ilk izni alan iki Rus tâciri Kefe'ye giden bir Osmanlı gemisine 25 fıçı zeytinyağı ve birkaç denk pamuk yükleye- rek Azak'a götürmek istemişler ve Kerş boğazından geçişte kendilerine mani olunmaması için bir yol hükmü almışlardı[27].
İstanbul Antlaşması 'nın imzalanmasından sonra İstanbul' a gelen Rusya'nın orta elçisi Petro Andriyeviç Tolstoy kendi siyasi nüfuzunu kullanarak deniz ticaretinin başlamasını istemiş olmalıdır. Rus elçisi 1 704'de bir mikdar ağaç fidanı, kuru yemiş, sirke, hamr, çadır, at, pamuk ve pamuk ipliği ile Diyarbekir bezini Moskova'ya ulaştırmak üzere bir gemiyle Azak'ta bulunan kardeşine yollamak istemiş ve Kerş boğazından geçişte görevlilerin güçlük çıkarmaması için bir yol hükmü almayı başarmıştır[28].
Rusya deniz ticaretinin pek yaygınlık kazanmadığı, bu tarihten ancak on yıl sonra yeni bir ticaret izni istemesinden anlaşılmaktadır. Bu arada Osmanlı Devleti ile Rusya arasında vuku bulan 1711 Prut savaşıyla ilişkiler bozulmuş, Rus orduları yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya gelmişti. Azak'ı geri vermek de dahil her şartı kabul etmek zorunda kalan Rusya'nın artık yeni iddia ve haklar talebiyle Osmanlı Devleti'ne müracaatı imkansız hale gelmişti. Bu sebeple 1713 Edirne anlaşmasında ticaretten bahsedilmedi. Ancak antlaşmada belirlenen Azak'ın geri verilmesi ve sınır tesbiti çalışmaları 1715 senesine kadar devam ettiğinden bu arada eski uygulamaların Ruslar tarafından sürdürülmek istendiği görülmektedir. Nitekim 1 714 yılında Rusya'nın İstanbul elçisi ve murahhasları karadan taşınması zor olan inşaat malzemeleri ile diğer bazı eşyaları deniz yoluyla Azak'a götürülmesi amacıyla izin aldılar[29]. Azak'ın yeniden Osmanlı topraklarına katılması ile Rusya'nın Karadeniz'de kıyısı kalmadı ve içerilere çekildi. Böylece Karadeniz, 1739 Belgrad Antlaşmasına kadar Rusya için ticarete kapalı kaldı.
1739 Belgrad Antlaşması sayesinde Karadeniz'de Osmanlı gemileriyle ticaret yapma hakkını elde eden Rus tüccarlarının ilk yıllarda bazı güçlükleri olduğu tüccar sayısının azlığından anlaşılmaktadır. 1768 Osmanlı Rus harbine kadar yaklaşık 30 sene süren sulh döneminde Rus tüccarları Osmanlı gemileriyle Karadeniz'de ticarete katıldılar. 1702'den 1714'e kadar Rus tüccarları için sadece 5 gemi Karadeniz'e çıkmış, 1714-1743 arasında yaklaşık otuz sene bu şartlarda bir ticaret yapılmamış ve Belgrad antlaşmasından birkaç sene sonra yeniden başlamıştır. Buna göre 1743-1768 yılları arasında 25 yıl içinde 380 Osmanlı ticaret gemisi Rus tüccarlarının mallarını Karadeniz'e taşımışlardır[30].
XVIII. Yüzyılda İstanbul'dan veya Akdeniz'deki adalardan mal yükleyen Rus tüccarı,Rusya'ya götüreceği malları Karadeniz'de iki bölgeye sevkediyordu. Biri Azak bölgesi ki burada Taygan (Taganrog) limanına, diğeri Özi Bölgesi ki burada Kılburun ve Çarkaski'ye gidiyorlar[31] ve eşyayı oradan kara yoluyla Rusya içerlerine taşıyorlardı.
XVIII. yüzyılın başlarından itibaren Rus tüccarının Osmanlı ülkesinden kendi ülkesine Osmanlı gemileriyle götürdüğü mallar arasında kuru yemiş, sirke, şarap, kahve, pamuk ve pamuk ipliği, bez, ağaç fidanı ve ihracı yasak olmayan eşya bulunuyordu[32]. Rus tüccarının Osmanlı imparatorluğuna ihraç ettiği mallar arasında ise havyar, et, buğday, arpa, balık, tütün yaprağı, balmumu, demir, çini, halat ve kürk yer alıyordu.
Rus tüccarı, bu malları ülkesine götürebilmek için onları satın aldığı Osmanlı limanlarında diğer müste'min tüccarlar gibi % 3 gümrük resmini ödüyor ve gerektiğinde gümrük görevlilerine göstermek üzere eda tezkiresi denilen bir yazı alıyordu[33].
Karadeniz'deki Rus ticaretini kontrol eden Osmanlı görevlileri ise yol hükümlerinin kendilerine hitaben yazıldığı kimselerdi. İstanbul'dan Yenikale, Azak ve Özi bölgeleriyle, oralardan Moskov hududuna varıncaya kadar yol üzerinde görevli olan kadı, naib, kethuda yeri, yeniçeri serdan, iskele emini, geçit zabiti ve gümrükçülerin hepsi ticaret husûsunun en iyi şekilde uygulanması ile sorumluydu[34].
Karadeniz'de Osmanlı gemileriyle ticaret yapma hakkını kullanmak isteyen Rus tüccarları çeşitli güçlüklerle karşılaşmışlardır. Tüccarların şikayetleri daha çok Osmanlı gümrük görevlileri ve mahalli yöneticiler ile ilgiliydi. Bu görevliler zaman zaman antlaşmalara uymayan uygulamalarda bulunarak tüccarı mağdur etmekteydiler. Bunlara bir kaç misal verecek olursak Şubat 1743 tarihli bir ferman Rus tüccarlarının nelerden şikayetçi olduğu konusunu daha iyi aydınlatmaktadır. Ferman, Yeni Kale muhafızı olalı Kefe beylerbeyi vezir Ebubekir Paşa'ya ve Kefe Gümrük Emini'ne gönderilmiştir. Fermandan anlaşıldığına göre Kasım 1742'de İstanbul'dan Yenikale'ye giden Rus tüccarlarından birkaç defa gümrük vergisi istenmiş ve taşıdıkları eşya, karşılığında para ödenmeksizin zorla alınmış tır. Bu durumu Don bölgesindeki bir Rus zâbiti İstanbul'daki Kapı Kethudasına bildirmiş ve o da zararın tazminini istemek üzere Sadaret'e başvurmuştur[35]. Benzer birkaç olay daha yine Yenikale yakınlarında ve Kefe'de meydana gelmiş ve bunlarla ilgili fermanlarda gereken tedbirlerin alınması görevlilere bildirilmiştir.
Nitekim, Ağustos 1743'te İstanbul'a gelmek için yola çıkan Rus tüccarları Yenikale'de durdurulmuş, kendilerinden iki kat gümrük istendiği gibi yanlarındaki havyar ve paraları da alınmıştır[36]. Ayrıca Ekim 1744'de Çarkaski'den İstanbul'a gelecek olan iki Rus tüccarı Yenikale'ye geldiklerinde kendilerinden % 4 gümrük alınmıştır[37]. Bir diğerinde ise Or kapısında emtiasının gümrüğünü ödeyen tüccarlar Kefe'ye uğradığında yeniden gümrük istenmiş[38], yanında parası olmayanlardan daha sonra ödetmek için borç temessükü alınmış[39] veya hapsedilerek istenilen parayı ödemedikçe serbest bırakılmamıştır[40].
Bütün bu örnekler göstermektedir ki, Belgrad antlaşmasının imzalanmasından yıllar sonra bile antlaşma maddelerine ve pek çok fermana rağmen gümrük resmi konusunda yeterince sağlıklı bir uygulama gerçekleşmemiştir. Galiba Osmanlı görevlileri çeşitli güçlükler çıkartarak Karadeniz'deki ticareti engellemeye çalışıyorlardı.
Rusya tüccarlarının bir başka şikayet konusu da taşıdıkları malları kendi ülkelerine salimen ulaştırmakla ilgili idi. Çünkü Rus tüccarı ithal ettiği malı ya Don (Ten) nehri tarafına veya Özi tarafına götürüyordu. Don nehri tarafına gidenler Taygan limanına kadar, Özi tarafına gidenler ise Zaporova ka- zaklarının bulunduğu bölgeye kadar eşyaların' Osmanlı ticaret gemileriyle taşıyorlardı. Daha yukarılara ise nehir yoluyla devam edeceklerinden bazen yüklerini azaltmaları gerekiyordu. Nitekim Rusya'nın Istanbul'daki Kapı Kethudasının 23 Safer 1178 (22 Ağustos 1764) tarihli takririnden anlaşıldığına göre Özi'ye kadar Osmanlı ticaret gemileriyle gelen Rusya tüccar' nehrin suları azalmışsa geminin yükünü azaltmak maksadıyla eşyanın bir kısmını Özi kalesinde yaşayan halkın tonbaz gemilerine aktarmak suretiyle yollarına devam ediyorlardı. Ancak, Kırım Hanı iki senedir gemilerin yüklü olarak nehirden geçmesine izin vermemekte ve tüccarların karadan gitmelerini istemekteydi. Bu ise Rusya tüccarı için hem zor hem de çok masraflı idi. Ayrıca Han, tüccarların dönüşte Rusya malı götürmelerini de yasaklamakta ve onları boş olarak dönmeye zorlamaktaydı[41].
Rusya tüccarını mağdur eden bir diğer husus da Karadeniz'in şiddetli fırtınalarına tutulan gemilerin batması veya karaya oturması sırasında uğradıkları zarar idi. Umumiyetle kıyıya yakın meydana gelen bu olaylarda sahil bölgelerindeki halkın gemilerdeki mallara el koymaları veya yağmalamaları halinde rus tüccarları zararlarının tazmin edilmesi için Babıali'ye başvuruyorlardı. Rusya'ya ait izn-i sefine defterlerinde bunlarla ilgili örneklere rastlamak mümkündür. Mesela, 1760'da Varna yakınlarındaki Tuzla köyü taraflarında Rus tüccarının eşyasını taşıyan bir geminin batması üzerine emtia ile dolu variller karaya vurmuş, köy zabiti önce eşyayı köye taşıtmış ve korunması için dokuz bekçi görevlendirmiş ise de bekçiler ahali ile anlaşarak eşyanın çoğunu çalmışlar ve tüccar' mağdur etmişlerdir[42]. Yine 1761'de Misiwi yakınlarında fırtınaya yakalandığı için kıyıya yanaşan gemideki eşyalar da halk tarafından yağma edilmişfir[43]. Kefe limanında fırtınaya yakalanan demir yüklü bir gemi de yükünü hafifletmek için 200 kantar demiri suya bırakmak zorunda kalmış ve daha sonra dalgıçların bu demirleri denizden çıkarması ile yoluna devam etmiştir[44].
1768 Osmanlı-Rus harbine kadar Osmanlı gemileriyle Karadeniz'de ticaret yapmaya çalışan Rus tüccarının gerçekleştirdiği ticaret hacmi pek büyük olmamakla beraber, savaş sonrasında kendi gemileriyle başlattığı ticaret için bir hazırlık ve tecrübe olmuştur.
Küçük Kaynarca Andasmasindan Sonra Rusya'mn Karadeniz Ticareti
1768-1774 yılları arasında devam eden Osmanlı-Rus harbi sebebiyle Rusya tüccarının Karadeniz'deki ticareti akamete uğradı ve hiçbir tüccar Osmanlı gemileriyle dahi olsa bu denize çıkma hakkını kullanamadı. Savaşın bitmesi ve 1774'de Küçük Kaynarca antlaşmanın imzalanmasıyla ticaretin eskisinden daha hareketli bir şekilde yeniden başladığı görüldü. Çünkü antlaşmaya göre artık Rus tüccarı hem Osmanlı, hem de kendi gemileriyle ticaret yapabilecekti. Bu husus Karadeniz luplarındaki kazaların kadılarına birer fermanla ilan edilerek antlaşma maddelerine riayet etmeleri istendi[45].
Karadeniz'e çıkacak Rus tüccarlarının ve ticaret gemilerinin geçiş izni ile ilgili formaliteleri Rusya'nın Istanbul'daki maslahatgüzârı yürütüyordu.
Bu dönemde Rusya'nın Karadeniz'deki ticaretini iki ana başlık altında incelemek gerekmektedir. Biri Rusya mahsulü taşıyan Rus tüccarının İstanbul'a veya diğer Osmanlı diyarlarına yahut yabancı ülkelere mal taşıması, diğeri ise yabancı ülkelerden veya ekseriya Osmanlı limanlarından aldığı malı Rusya'ya götürmesi idi.
Küçük Kaynarca antlaşmasının imzalanmasından kısa süre sonra Rusya'ya ait ticaret gemilerinin Karadeniz'e çıkmak istediği görülmektedir. Bu gemiler İstanbul Boğazından geçerken Rumeli Hisan'nda gümrük görev- lileri tarafından içinde ihracı yasak mallardan bir şey olup olmadığı incelenerek geçişine izin veriliyordu[46]. Bu tüccarlar götürecekleri mal ile ilgili gümrük resmini malı aldıkları yerde ödüyorlar ve edâ tezkiresi alarak yola çıkıyorlardı[47].
Küçük Kaynarca antlaşmasında yer alan ticarete ait konuların çok geçmeden yeniden ele alınması gerektiği anlaşıldı. Çünkü Rusya her türlü geminin Karadeniz'e çıkmasına izin verilmesini istiyordu. Hatta daha önce Akdeniz'de savaş gemisi olarak kullandığı beş büyük gemisini silahlardan arındırılmış şekilde tüccarlara devrederek Karadeniz'e geçirmek istemesi de bunun sonucu idi. Bu hususta defalarca müracaatda bulunan Rus elçisi müspet bir cevap alamadığı gibi Osmanlı devlet adamlarının verdiği bir örnekle de işin imkansızlığım kabullenmek zorunda kaldı. "Faraza, Devlet-i Aliyye Tersânesinden birkaç kalyonun topları kaldırılup eşya tahmili ile bir atlar devlet limanına göndersek derânunda olan tüccar emtiası mümâna'at olunmamağa vesile olur mu ve ahidnameye muvâfik idi deyü iddia mümkin midir'[48] şeklindeki Osmanlı cevabı bu isteğin yerine getirilemiyeceğini açıklamaktaydı.
Küçük Kaynarca öncesinde Rus tüccarlarının Karadeniz'de kendi gemileriyle ticaretlerine izin verilmediğine göre gemi ve gemici ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları meselesi ortaya çıkmaktadır. Daha 1768-1774 harpleri sırasında Rusya, Doğu Akdeniz'deki adalar reayasını imtiyazlar vadederek Kırım'a göçettirmeye çalışmış ve savaştan sonra da bu faaliyetlerine devam ederek bunlardan denizcilik konusunda yararlanmaya uğraşmıştı. Bu sayede de donanmasının gemici ihtiyacını adalı rumlardan sağlamayı kısmen başarmıştı[49]. Ayrıca Rusya, ya gemi satın alarak veya kiralayıp bandıra değiştirerek yabancı devlet gemilerine sahip olmak suretiyle ticaret filosundaki gemi ihtiyacını karşılamaya uğraşmaktaydı. Mesela, 1778 (1192) 'de aslen İngiliz olup Rusya tebeasına geçen, "İngiltere devletinden udül ve Rusyalu bandrasi tahtma duhûl'' eden James adlı tüccar geç denilen küçük bir ticaret gemisini bir İngilizden satın almış ve onunla Karadeniz'e geçmek istemiştir. Ancak Karadeniz'e çıkarken Boğazdaki gümrük görevlileri tarafından durdurulmuş ve bunun İngiliz gemisi olduğu iddia edilerek geçişine izin verilmemiştir. Daha sonra mesele anlaşılmış ve gemideki gemicilerin de Rus olduğunun tesbit edilmesi üzerine geçiş izni verilmiştir[50].
Küçük Kaynarca'da biraz aceleye gelen ticarete dair konular 1779'da Aynalıkavak Tenkihnâmesi ile daha etraflı bir şekilde maddelere bağlandı ve Rusya tüccarının hangi şartlarda ticaret yapabileceği konusu açıklık kazandı. Fakat denizlerde ticaret yapma hususunun giderek önem kazanmasıyla da 1783'te yeni bir ticaret antlaşması imzalandı. Bu ticaret antlaşmalarının Rusya'ya sağladığı en önemli avantaj daha önce çeşitli vesilelerle Osmanlı Devleti'nden imtiyazlar alan ve Akdeniz'de bunları uygulayan Fransa ve İngiltere ile aynı haklara sahip olmasıydı[51]. Rusya kendisi ile ilgili uygulamalardaki aksaklıkları her zaman bu devletleri örnek göstererek çözmeye çalışıyordu.
Rusya'ya ait izn-i sefine defterlerinde kayıtlı Rus ticaret gemileri ile ilgili ahkamdan öğrenildiğine göre 1775-1787 yılları arasında Rusya iskelelerine gitmek üzere Karadeniz'e geçiş yapan Rus ticaret gemilerinin ve Osmanlı rey a gemileriyle ticaret yapan Rus tüccarının sayılan şöyledir[52]:
Buna göre, 17744787 yılları arasındaki on üç yıl içinde Karadeniz'e çıkan Rus ticaret gemilerinin sayısı 445'dir. Bu rakamlar Rus ticaret gemilerinin gerçek sayısını vermemekle beraber[53], Küçük Kaynarca Antlaşmasının imzalanmasından hemen sonra süratle artmış olduğunu göstermektedir. Özellikle Aynalıkavak Tenkihnâmesinden sonra Osmanlı-Rus harbinin yeniden başladığı 1787 senesine kadar devamlı bir artış olmuştur. Rus tüccarları Küçük Kaynarca'dan sonra bir müddet daha Osmanlı reâya gemileriyle ticaret yapmayı sürdürmüşler ve 1781 senesinden sonra da tamamen terketmişlerdir. Bu süre zarfında Osmanlı ticaret gemileriyle mal nakleden Rus tüccarının sayısı 38'dir. 1778 ve 1779 senelerinde Karadeniz'e çıkış yapan Rus ticaret gemilerinin sayısında görülen düşüşün sebebi ise Osmanlı Devletinin Küçük Kaynarca'da imzaladığı antlaşmadan pek memnun kalmayıp Rus gemilerine bazı güçlükler çıkartarak geçişi zorlaştırması ve durumun yeniden gözden geçirilmesini istemesi idi. Osmanlı Devleti, Rus ticaret gemilerinin tonajını ve taşıdığı malların cinsini sınırlamak istiyordu. Aksi takdirde Rusya'nı n, ele geçirdiği Kırım bölgesi yanında ileride bütün Karadeniz mahsüllerini kendisine maletmesi söz konusu olabilirdi. Böylece Osmanlı imparatorluğu için önemi büyük olan zahirenin Rus gemileriyle başka diyarlara gitmesi ve Karadeniz ticaretinin Rusların eline geçmesi meselesi ortaya çıkabilirdi[54]. Aynalıkavak Tenkihnâmesiyle (1779) Rus ticaret gemilerinin tonajının belirlenmesi sonucunda Karadeniz'de ticaret yeniden başladı. Bu kriz döneminde (1778-1779) Rus tüccarının Osmanlı gemilerini kullanmayı tercih ettiği ve ticareti engelleme faaliyetlerine bu şekilde çözüm bulmayı düşündüğü görülmektedir.
Rusya ticaret gemileri 1774'den itibaren Karadeniz'e çıkmaya başlamalarına rağmen yaklaşık sekiz yıl için taşıdıkları yükün neler olduğu ile ilgili etraflı bilgiler bulunmamaktadır. İlk defa Eylül 1782 (Şevval 1196) 'de Fransa'nın Marsilya limanından aldığı yüküyle Karadeniz'e geçmek isteyen iki Rus ticaret gemisinin manifestosu hakkında bilgilerimiz bulunmaktadır.
Bu gemilerin taşıdıkları yiyecek maddeleri arasında badem, şeker ve şekerleme, ham sirke, zeytin, balık, erik, portakal ve kabuğu, anason ve hamr, eşya çeşitleri arasında ise çivid, ipek kumaş, kirpas, at takımı, oda takımı, boya, mazı, demir tarak, kağıt ve çini evani bulunuyordu[55]. 1783 Osmanlı- Rus ticaret antlaşmasının imzalanmasından sonra ise Karadeniz'e geçen gemilerin ne taşıdıkları mutlaka kaydedilmiştir.
Rus tüccarları 1783-1787 arasındaki dört yıl zarfında kendi ülkelerine götürdükleri emtia ve eşyayı ekseriyetle Akdeniz'deki Osmanlı limanlarından, İstanbul'dan ve bazan da Fransa, İngiltere, Venedik, Malta ve diğer yerlerden satın alıyorlardı. Rus tüccarların Doğu Akdeniz'deki adalar ile İzmir ve civarından satın aldığı yiyecek maddeleri ve eşya çeşitleri çok fazla idi. Yiyecek maddeleri arasında zeytin, zeytin yağı, sirke, ham sirke, limon, limon suyu, portakal ve kabuğu, hamr, arak, incir, üzüm, kuru yemiş, hurma, harnup, pirinç, balık yumurtası, çeşitli meyveler, badem, şekerleme, çam fıstık, tuz, Frenk ve Yemen kahvesi, Frenk ve Felemenk peyniri bulunuyordu. Eşya çeşitleri ise akgünlük, boya, boğası, sabun, sünger, pamuk ve pamuk ipliği, ipekli giye- cekler, çuka, kına, Venedik aynası, mermer, abanoz, selvi ağacı ve mukattarâtidi[56].
İstanbuldan satın alınanlar da yine benzer eşya ve yiyecek maddeleri idi[58]. Rusya'nın yabancı devletlerden yaptığı ithalatta ise ilk sı rayı 16 gemi ile Fransa alıyordu[59]. Rus tüccarları İngiltere'den[60], Akdeniz'deki Venedik adalarından[61], Malta'dan[62] ve diğer devletlerden[63] satın aldıkları malları Rusya'ya taşıyordu. Bu dönemde Rus ticaret gemilerinin Rusya için mal götürdükleri başlıca iskeleler Kalas, Potekali, Özi, Kerson, Kılburun, Azak ve Taygan idi.
Karadeniz'e çıkarak Rusya'ya mal götüren ticaret gemilerinin dönüşte ne taşıdığı konusunda 1780 yılına kadar kesin bilgilerimiz bulunmamaktadır. Hatta Aynalı kavak Tenkihnâmesi bile Rusya'dan taşınacak mallar konusundaki problemi Çözmemiş ve antlaşmanın imzalanmasından hemen sonra zahire dolu bir Rus ticaret gemisinin Akdeniz'e geçişine izin verilmemesi üzerine başlayan müzakerelerde bu konu yeniden ele alınmıştır. Rus elçisinin Küçük Kaynarca antlaşmasını ileri sürerek baskı yapması üzerine bu geminin geçişine izin verilmişse de çok geçmeden zahire ve ihracı yasak eşya yüklü iki geminin daha gelmesi ile meselenin ciddi olarak tartışılması gerekmiştir. Osmanlı devlet adamları İstanbul'un ihtiyacı olan zahirenin başka diyarlara gitmesi için izin verilmesine taraftar değillerdi. Nitekim yeni Reisülküttap olan Halil Hamid Efendi bu hususun halk arasında dedikoduya sebebiyet verdiğini ileri sürerek meselenin bir karara bağlanması için gayret gösterdi. Alınan karara göre Karadeniz'den gelecek Rus gemileri sadece kendi ülkelerinin mallarını taşıyabilecekti. İstanbul'daki Rus elçisi gemide bulunan malların bir listesini Babıali'ye sunacak ve gemide İstanbul için lüzumlu mallar varsa bunlar değeriyle tüccardan satın alınacak ve kalan malların başka ülkelere götürülmesine izin verilecekti. Ancak, İstanbul'da fiyatların çok düşük olması halinde tüccarın mağdur olmaması için malını satmadan boğazlardan geçmesine müsaade edilecekti[64].
Karadeniz'deki Rus limanlarından gelen ve Rusya malı taşıyan Rus ticaret gemilerinin 1780-1787 yılları arasında tesbit edilebilen sayısı şöyledir.
Buna göre Rus ticaret gemilerinin İstanbul veya Akdeniz'e Rusya malı taşımaya başlaması oldukça daha sonraki bir tarihte gerçekleşmiştir. Bu gemilerin sayısını aynı seneler için Karadeniz'e çıkan Rus ticaret gemileri ile karşılaştırdığımızda toplam itibariyle Karadeniz'den dönüş yapanların biraz daha az olduğu görülmektedir. 1780-1787 yılları arasında toplam 374 gemi Karadeniz'e çıktığı halde, 314 gemi dönüş yapmıştır. Küçük Kaynarca Antlaşmasından itibaren Karadeniz'e çıkan Rus gemilerinin dönüşte ne taşıdığı konusunda fazla bilgimiz bulunmamaktadır. Ancak 1780'den itibaren ise taşıdıkları mallar konusunda düzenli bilgiler mevcuttur. Rusya'dan getirilen yiyecek maddeleri içinde havyar, peynir, tuzlu et, kuru balık, çay ve hububat, eşya ve malzeme olarak da demir, halat, kirpas, çuka, kürk, balmumu ve yelken bezi bulunuyordu.
1780-1 787 yılları arasında Rusya'dan getirilen Bazı Rus Mahsülleri"
XVIII. yüzyılın son çeyreğinde Rus demirinin Osmanlı piyasasında önemli ölçüde kullanılmaya başladığı görülmektedir. Bu dönem zarfında bütün emtiada giderek bir azalma gözlenirken 1783'den itibaren Osmanlı pazarına giren buğdayın süratle arttığı tesbit edilmektedir.
Karadeniz'den gelen Rus ticaret gemilerinin mal yüklediği iskeleler ise daha çok Potekali, Kerson, Taygan ve Karadeniz'e kıyısı olan diğer Rus iskeleleri idi.
Karadeniz Ticareti'nde görülen Alcsalthldar
Gerek Küçük Kaynarca[67] ve gerek 1783 Ticaret Antlaşması[68] imzalandığında bu antlaşmalarda yer alan hususlara riayet edilmesi için ilgililere fermanlar gönderiliyordu. Ancak ahidnamelerde yer alan hususlara her zaman riayet edilmediği vuku bulan gelişmelerden anlaşılmaktadır.
Küçük Kaynarca antlaşmasının imzalanmasıyla Rusya tüccarının Osmanlı ülkesinde ticaretine izin verildiği halde ilk zamanlarda görevlilerin müsamahasız davrandığı ve halkın da Ruslarla ticaret yapmak istemedikleri görüldü. Nitekim 1775 senesinde Sinop'a gelerek odun satın almak isteyen bir Rus ticaret gemisi iskeleden uzaklaştırılmış ve alışverişine izin verilmemiştir[69].
Rusya tüccarının Karadeniz'de karşılaştığı problemler esas itibariyle gümrük vergilerinin uygulanmasındaki anlaşmazlıklar ve fırtına sebebiyle gemilerin uğradığı zararlar idi.
Küçük Kaynarca, Aynalıkavak ve 1783 Ticaret antlaşmalarıyla Rus tüccarının tabi olduğu statünün Fransa ve İngiltere ile aynı olduğu kabul edilmiştir. Buna göre Rus tüccarının ödeyeceği gümrük resmi malını satın aldığı veya Osmanlı ülkesinde sattığı yerde % 3 idi ve buna ilave olarak boğazlardan geçişte 300 akçe selamet akçesi vermesi gerekiyordu. Halbuki zaman zaman bu kurallara uyulmadığı ve bir maldan iki defa gümrük resmi alındığı görülmektedir. Mesela, Temmuz 1776'da üç Rus tüccarı kendi ülkelerinden aldıkları malları İstanbul'a getirmek için yola çıktıklarında Özi Gümrük Nazırı haksız olarak 27 guruş gümrük resmi alarak edâ tezkiresi yerine mühürlü birkaç kağıt vermiş ve tüccarlar İstanbul'a geldiğinde ise bu defa İstanbul Gümrük Emini yeniden gümrük talep etmiş ve tüccarlar mağdur olmuştur[70].
Gümrük resmi ile ilgili bir diğer ihtilaf konusu masdariyye resmidir[71]. Fransız tüccarından masdariyye resmi alınmamasına karşılık Rus tüccarının masdariyye vergisi ödemesi Rus elçisi tarafından şikayet konusu olmuştur. Çünkü Osmanlı Devleti, Rusya tüccarının Fransa ve İngiltere tüccar' ile aynı haklara sahip olduğunu antlaşmalarla kabul etmişti. Rusya elçisinin Fransa'yı örnek göstererek kendi tüccarlarının da masdariyye resminden muaf olmalarını istemesi Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmiş ve 5 Rebi'ülevvel 1193 (23 Mart 1779) tarihli bir fermanla durum İstanbul Gümrük Emini'ne bildirilmiştir[72]. Fakat bu defa Galata Voyvodalığı 'na tabi İstanbul Masdariyyesi Mukataasının malikane mutasarnfi, gelirlerinde azalma olduğunu söyleyerek bu verginin hiç olmazsa müşterilerden alınmasını istemiş ve Rebi`ülahır (Nisan) ayında bu doğrultuda yeni bir emir çıkartılmıştır[73]. Rusya tüccarının bu uygulamadan pek memnun kalmadığı bir süre sonra vuku bulan şikayetlerinden anlaşılmaktadır. Çünkü Rus tüccarının malı satacağı kimse masdariyye vergisini kendisinin ödemesi halinde fiat düşürmeyi teklif etmekte, aksi takdirde kendisine pahalıya mal olduğunu ileri sürerek satın almaya yanaşmamakta idi. Bunun üzerine konu yeniden araştırılarak Fransa tüccarına böyle bir uygulama yapılmadığı anlaşılmış ve Rusya tüccarının ve müşterisinin masdariyye resmi ödememesi Safer 1195 (Şubat 1781)'de kesin olarak emredilmiştir[74]. Bu karar sadece Rus ticaret gemileriyle ticaret yapan tüccar için geçerli idi. Osmanlı rey a gemileriyle veya yabancı devlet bandırasıyla Akdeniz'de ticaret yapacak olanların da aynı haktan yararlanması ise Mart 1787'de kabul edildi[75].
Bir diğer husus ise Rus tüccarının getirdiği havyar, tuzlu balık, peynir gibi yiyecek maddelerinden Galata Masdariyyesi görevlilerinin resm-i ihtisab adıyla her vukıyyesinden aldığı yarım akçe gümrük resmi idi. İstanbul Tuz Emini de gön başına bir akçe gümrük ödenmesini istiyordu[76]. Bu hususta da Fransa ve İngiltere'nin örnek alındığı anlaşılmaktadır.
Rusya tüccarının Karadeniz'de karşılaştığı diğer önemli bir problem fırtına sebebiyle gemilerinin batması veya kıyıya vurması halinde uğradıkları zarar idi. Rusya tüccarının Osmanlı ticaret gemileriyle ticaret yaptığı dönemde maruz kaldığı bu olaylar, kendi gemileriyle ticaret yaptığı dönemde de görüldü. Rus kaptanları ilk zamanlarda Karadeniz'i iyi tanımadıkları için pek çok fırtınaya yakalanarak gemileri karaya vuruyor ve zaman zaman sahildeki görevliler veya halk mallarının bir kısmına el koyuyordu. Bu sebeple Tuna boğazına, Şile yakınlarında Ağva'ya, Sinop'a kazazede olarak düşen bu gemilerin durumları ile ilgili Rusya İzn-i Sefine hükümlerinde pek çok bilgi bulunmaktadır. Nitekim, Kasım 1782'de İstanbul'dan Kerson'a gitmek üzere Karadeniz'e çıkan bir Rus ticaret gemisi şiddetli fırtına yüzünden Tuna boğazı yakınlarında karaya düşmüş ve bütün yükünü kıyıya çıkarmak zorunda kalmış, bölgedeki kazaklar da bunları gasp etmişlerdir. 46.970 guruş tutarındaki bu malların iadesi için yapılan bütün teşebbüsler sonuçsuz kalmış ve çözümü 1787 senesi başlarına kadar sürmüştür[77]. Bir diğer gemi de Ocak 1781'de Kerson'dan gelirken Kandıra açıklarında fırtınaya yakalanmış ve Sile yakınlarında Ağva'da karaya düşmüş ve ahalinin gemideki malı gasp etmesi üzerine de geri alınması uzun zaman almıştır[78]. 1785'de Taygan'dan gelirken Sinop'a kazazede olarak düşen ve su aldığı için kalafat edilmesi gereken Rus ticaret gemisi de eşyasını karaya çıkarmak zorunda kalmıştır. Ancak Sinop'taki Rus konsolosu, kendisini istemeyen halkın onu kaleye kapatmasından korktuğu için gizlice gemiye binmiş ve yükü almadan Sinop'tan ayrılmıştır. Bu defa da gemi hava muhalefeti sebebiyle Kırım'a düşmüş ve konsolos kara yoluyla İstanbul'a gelerek kendisinin ve gemideki mal sahiplerinin Sinop'ta kalan eşyalarının iade edilmesini istemiştir[79].
Bu misaller Karadeniz'de ticarete katılan Rus ticaret gemilerinin ve tüccarların karşılaştığı zorlukları gösterecek mahiyettedir. Bu problemlerden ayrı olarak Rus gemi kaptanlarından bazılarının Karadeniz'i seyr ü sefer bakımın- dan yeterince tanımamaları kılavuz olarak Osmanlı reâyası olan bir kaptanı gemilerine almaya mecbur bıraktı[80].
Rus tüccarını ilgilendiren önemli konulardan biri de gemilerin büyüklükleri ile ilgili idi. Aynalikavak Tenkihnâmesiyle (1779) tonajı tahdid edilen Rus ticaret gemilerinin zaman zaman bunlara uymadığı ve anlaşmazlıklar çıktığı görülmektedir. İstanbul'daki Rus elçisi Aleksandır İstakiyer in Ocak 1780 tarihli taahhüd senedinde Osmanlı Devleti'nin paketbot denilen Rusya menzil gemilerinin boğazdan geçmesine müsâadesi olmadığı için geri gönderilmesi kabul ediliyordu[81]. Çünkü alınan karara göre Karadeniz'den gelecek Rus ticaret gemilerinin kontrolsüz içeri girmeye teşebbüs etmesi halinde Kavak hisarlarından topa tutularak batırılması söz konusu idi[82].
Rusya tüccarının zaman zaman Fransız gemilerine Rus bandırası çekerek Karadeniz'e çıkması, bu gemilerin büyük olması sebebiyle de ihtilâfa sebebiyet veriyordu. Mart 1785'de İzmir'den kendir ve tuz yükü ile Istanbul'a gelen bir Fransız gemisindeki kendir Tersane'ye, tuz Un kapanına bırakıldıktan sonra gemiye Rus bandırası çekilmiş, bunun üzerine gemi incelenmiş, 20 top lonbarı bulunduğu ve 17-18 bin kile hınta kapasitesi olduğu tesbit edilmişse de muhtemelen bir problem çıkmaması için yeniden Reisler Kethüdası ve Kaptan tiiccarının kontrol etmesi üzerine 16 bin kileden fazlaya tahammülü olmadığı kabul edilmişti[83]. Bir diğeri ise Rus bandırası ile Fransa'dan boş olarak Istanbul'a gelip sütun ve seren almak için Kerson'a gidip dönmek isteyen bir kalyon konusunda ortaya çıktı. Bu geminin de her iki tarafında 12'şer topu olduğu ve tonajının büyük olduğu tesbit edildiği halde geçişine izin verildi[84].
Karadeniz'de 1774'ten itibaren devam eden Rusya'nın deniz ticareti iki devlet arasında yeni bir savaşın ortaya çıkmasıyla sona erdi. Rusya'nın Istanbul'daki elçisinin Yedikule zindanına kapatılması ile başlayan savaş hali uygulamasına göre Rusya tüccarının altı ay içinde mallarını serbestçe satıp ülkelerine dönmelerine izin verilmiş, ticaret gemilerinin ise dümenleri alınarak el konmuş ve malların hesabı tutularak tüccar ve reâyânın ülkelerine iadeleri sağlanmıştır[85]. Bu savaş sebebiyle Osmanlı sularında el konan 25 Rus ticaret gemisinin içindeki ticari eşyaları ve gemi malzemeleri [86] ile Rusya'nın el koyduğu Osmanlı ticaret gemilerine[87] ait kayıtlar iki ülke arasındaki ticaret hacminin bir kesiti konusunda oldukça tafsilatlı bilgi ihtiva etmektedir.
BELGELER
I
Belgrad Antlaşmasına göre Karadeniz 'de ticaret yapan Rusya tüccarından haksız gümrük resmi alındığına dâir
Kefe Eyaletine mutasarrıf olup Kale-i Cedid Muhafız! Vezir'e ve Yeni Kale Kadısına hüküm ki,
Bundan akdem Devlet-i Aliyyemle Rusya Devleti beyninde mün'akid olan musalaha-i müebbede şurütunun dokuzuncu maddesinde ticaret husûsu sulh u salahın semeresi olup düvel ve re`aya. vu berayanın izdiyad-ı menaffine ba`is olduğundan Devlet-i Aliyyem'in tüccarı Moskov Devletinde sair düvelin tüccârına müşahede olunduğu üzere ve ol mikdâr vergü ile ticâretlerini serbestiyet üzere icra edeler. Ve Karadeniz'de vaki' urusların ticâreti Devlet-i Aliyyem'in re'ayasına müte`allik olan sefineler ile olmak caiz ola deyü musarrah ve mezkür olmağla şurût-ı mezküre taraf-ı Devlet-i Aliyyem'den ri`ayet ve mikdar-ı zerre hılâfina ruhsat ve cevâzdan gayetü'lgaye mübâ`adet olunmak matlûb-ı şahanem iken geçen senede Rusya tüccarı ndan bazılanna mugayir-i ahidnâme-i hürnayün mükerrer gümrük mutâlebesiyle rencide ve cebren eşyaları dahi ahz ve cevr u eziyyet olduğu ihbâr olundukda fi-ma-ba`d gümrük maddesine dâir ahidnâme-i hümâyûnumda zikr ve tahsis olunduğu şart-ı merküma ri`ayet ve mugayir-i şart-ı mezkür ziyâde ve mükerrer gümrük mutâlebesiyle bu makfile cevr u tecaddiyata cesaret edenleri gereği gibi tehdid u tahfif ile men' u zecr ve eger mugayir-i ahidnâme-i hürnayün ziyade gümrük ve cebren eşyaları alınmış ise icab edenlerden altı eyyi hal elbette bi't-tamam redd u tahsil olunmak içün mukaddemâ sen ki vezir-i müşarunileyhsin sana ve Kefe'de gümrük eminine hitâben müekked ve müşeyyed emr-i şerifim sadır olmuş iken bu defa dahi işbu senede mah-ı Ağustos'un evahı rında Rusya tüccarından İstepan ve Timo nâm iki nefer müste'min tâcirler Mihalaki nâm zimmi reisin sefinesiyle Asitâne-i Sa'adetime gelürler iken Yeni Kale kurbunda alıkonulup eşyalanndan cebren iki kat gümrük aldıklanndan ma`cla derün-ı sefinede mevcûd olan malümül-mikdar havyarlanyla yüz elli guruş an nakd akçeleri alındıkdan sonra sen ki vezir-i müşârunileyhsin bir defa senin tarafından dahi yüzaltmış guruş cebren mesfûrlardan tahsil olunduğundan müddet-i vafıre alı konulup mesfûrlara nice güne zarar u ziyan ve cevr u eziyyet olun duğun hala eksitâne-i Sa'adetim'de mukim Rusya Kapu Kethudası Veşinkof? Der-i Sa'adetime inhâ ve ber-minval-i meşrûh ol-vechile hılaf-ı ahidnâme-i hümayiin cebren alınan akçe ve sair emval u eşyaları her ne ise ma`rifet-i şer`le icab edenlerden gerüye red ve kabzına memûra bilâ-noksan teslim ve fi-ma-ba`d iksitâne-i Sa'adetime âmed-şüd eden Rusya tüccân ber-müceb-i ahidnâme-i hümayeın sair müste'minler veregeldikleıi resm-i gümrüklerin bir der a edâ eyleyüp yedlerine edâ tezkiresi verildikden sonra hılaf-ı ahidnâme-i hümay(in mükerrer gümrük mutâlebesiyle rencide vu remide etdirilmeyüp şurût-ı ahidna'me-i hümayana mürâ'at ve dâimen mazmûn-ı münifi ile amel u hareket bine bila-te`addi ve rencide â.med-şüdlerine nizam ve temşiyet verilmek babında hükm-i hümarinum mürûrunu istid'a etmeğin vech-i meşdih üzere amel u hareket ve hılafindan tevakki ve mücânebet olunmak babında ferman-ı alişanım sadır olmuşdur deyil yazılmışdır. Fi Evâil-i şa`ban 1156.
(Düvel-i Ecnebiye, nr. 84, s. 36/142)
II
Kırım Hani 'nın Rus tüccarlara çıkardığı zorluklar
Zİrde mezkür beş maddeye dair ahidname-i hümayün şurutu der-kenar ola. 23 Safer 1178.
Rusya Kapu Kethudasının takriri tercümesidir.
Devlet-i Aliyye-i Osmaniye ile Rusya Devleti beyninde in`ika'd-pezir olan musalaha-i müebbedenin dokuzuncu maddesinde emr-i ticaret semere-i sulh u salah olup ba`is-i izdiyad-ı menâfi-i memâlik ve relya-yı tarafeyn olduğuna binen Devlet-i Aliyye relyası tüccânna düvel-i sâire tüccar' misillü resm-i gümrüklerin edâ ile Memâlik-i Rusya'da bila-mâni` emr-i ticarederinin tenvir u temşiyeti husûsunda izn u ruhsat verilüp mukabelesinde Rusya Devleti re`ayası tüccân dahi minval-i meşrûh üzere bila-mümâna'atin Memâlik-i Osmâniye'de ticaretlerin rü'yet edeler. Lakin Karadeniz'de Rusya tüccân Devlet-i Aliyye re`ayası sefâyini ile ticaret edeler deyü musarrah olmağla madde-i mezbûre muktezasınca Rusya Devletinin reayası tüccar' ol vakitden berü Memâlik-i Osmâniye'de ticarederin edegelüp emtralanmn naldiçün Ten suyunun cânibinden Taganrog nâm limana ve Özi suyunun tarafından Zaporova kazaldannın meskenlerine dek Devlet-i Aliyye'nin re`ayası sefayinini isti`mâl ve ahyânen dahi nehr-i mezkûrun suları tenezzül bulduğu halde Devlet-i Aliyye-i Osmaniye ile Rusya Devleti beyninde in`ika'd-pezir olan musalaha-i müebbedenin dokuzuncu maddesinde emr-i ticaret semere-i sulh u salah olup ba`is-i izdiyad-ı menâfi-i memâlik ve relya-yı tarafeyn olduğuna binen Devlet-i Aliyye relyası tüccânna düvel-i sâire tüccar' misillü resm-i gümrüklerin edâ ile Memâlik-i Rusya'da bila-mâni` emr-i ticarederinin tenvir u temşiyeti husûsunda izn u ruhsat verilüp mukabelesinde Rusya Devleti re`ayası tüccân dahi minval-i meşrûh üzere bila-mümâna'atin Memâlik-i Osmâniye'de ticaretlerin rü'yet edeler. Lakin Karadeniz'de Rusya tüccân Devlet-i Aliyye re`ayası sefâyini ile ticaret edeler deyü musarrah olmağla madde-i mezbûre muktezasınca Rusya Devletinin reayası tüccar' ol vakitden berü Memâlik-i Osmâniye'de ticarederin edegelüp emtralanmn naldiçün Ten suyunun cânibinden Taganrog nâm limana ve Özi suyunun tarafından Zaporova kazaldannın meskenlerine dek Devlet-i Aliyye'nin re`ayası sefayinini isti`mâl ve ahyânen dahi nehr-i mezkûrun suları tenezzül bulduğu halde sefâ'yin-i mezkûreyi Özi kalesinde tahfif zımnında emti`alarımn iktiza eden mikdannı kale-i mersûme sükkanımn tonbazIanna tahmil ve bu vech üzere nehr-i mezbûru bila-mâni` mürCır u ubür edegelmişlerdir. Lakin celadetlü Kırım Ham hazrederi takriben iki seneden berü hılaf-ı me'mül reisleri seflnelerine Rusya emti`ası tahmilinden men' ve bil â hamûle rücü`a tazyik ve Özi suyunun sevâhilinde ve kurb u civarında sakin Rusya re`ayası emti`alannı Kırım yolundan berren nald ve ol etrafda vaki` iskelelerde sefayine yaz' u tahmil etmelerini iddiâ edüp halada mezkür olan musalaha-i müebbedenin dokuzuncu maddesinin meadına vücûhla mugayir ve münâfi ve relya-yı tarafeyne kemâl-i mertebede muzır ve hakka muhalif olmakdan naşi Han4 müşarımileyhin işbu hareketi devletim-ihlaskarlarına müris-i istiğrab4 külli ve Rusya tüccan emti`a ve zehayirini bu tarafa irsal içim nehr-i mezbûr ile olan sühûlet ve menafi`den mahrCım ve berren tarik'i dür-dür ve masarifi bi-kıyasa giriftar oduldanndan gayri Devlet-i Aliyye relyası olan mellah taifesi dahi ecr-i nav14 sefâyinden kesb etdikleri menafi'den kezalik mahram olmakla Rusya Devleti bu güne zararın iktizâ eden tazminiyle ahidnâme-i hümâyün mücebince hustls-ı mezbûrun halet'i ülasına irca`ını iltimas bine Devlet-i Aliyye'ye Han4 müşarunileyh'den iştikâya min kulli'l vücud salahiyyeti var iken Devlet-i Rusya'nın ma`lüm olan insafina binen Han-ı müşârunileyhin tarafından men' olunan nizam-ı kadimin yine hâlet-i ulasına ircalçürl taraflanna müraca`at olunmazdan mukaddem bu maddede Devleti Aliyye'yi tasdi` münâsib ad etmeyüp lakin müfid olmadığından başka işbu sene-i müharekede üç nefer Rusya tüccar' Santorin adası sakinlerinden reis Nikola Katiforo ve yine cezire-i mezbüre sakinlerinden Lukaborya ve Kasota adası sakinlerinden Mikail nâmün üç nefer Devlet-i Aliyye'nin relyasından olan reislerin sefinelerine Rusya emti`asından ibaret olan eşyalarım tahmil ve yedlerinde evamir'i aliyye ve iktiza eden gümrüğün tezkireleri var iken Özi'den mu`tad üzere Zaporova canibine münir niyyetiyle kale-i mezkûrenin havalisine vusûllerinden birkaç gün evvel Devlet-i Aliyye re`ayası tüccannın emti`alanyla meşhûn sefayin4 kedi-e Özi suyunu güzer etmiş iken Han-ı müşarunileyhin bu misillü sekinin mürCıruna haber verildiği üzere adem-i ce. yazma dair emr u tenbihiyle sefayin-i mezküre tevldf olundukda salifu'z-zikr Rusya tüccân emti`alann ihrâc ve tonbazlara tahmile icazeti me'mûr olan zabitândan red etdiklerinde ısga olunmayup recalan kabul olunmadığından naşi Özi limanında olan sefayin derünunda emti`alannı enva`-ı mühlikeye terk etmeğe mecbür olup bu misillü hareket Rusya re`ayasımn ticaretine muhill ve külli zarar u gezende ba‘is ve ahidnâme-i hümâyünun şurü tuna münafi ve beyne'd-devleteyn cari olan hüsn-i musafatın merasimine mugyir olduğundan sâlifü'z-zikr üç kıta sefâyinin kadimisi üzere Özi suyuyla âmed-şüd edegeldikleri mahalle dek mürür u ubürlarına mümânacat olunmamak ve kendü malları ile isticar eyledikleri tonbazlara eşyalarının taksimi memnü` olmamak ve Rusya emticasımn bu tarafa tesyiri zımnında Seç nâm mahalle gerü kalan tonbaz ve sefâyine tahmiline bir dürlü müdahale olunmamak ve Rusya tüccar' ve hidmetkarları kale-i mezkûrede bey' u şirâ etdikleri eşya= verilegelen resm-i gümrükleri edâ etdikten sonra bir dünü bahane ile rencide ve ta`ciz olunmamak ve bu husüsda ihsan olunacak emr-i Şerif fi-ma-ba`d dahi mer'i ve mu`teber tutulmak üzere Özi kalesi muhafizına hitaben bir lut'a emr-i Şerif ile tenbih olunması müsted'ay-ı dacileri olup Devlet-i Aliyye-i ebed-peyvendin hakkaniyet-i kâmile ile ahidnâme-i hümâyünun ri'ayet-i şurütu babında derkâr olan niyyet-i halise-i aliyyelerinden me`mül-ı da`iyanemdir deyü kapu kethudası mümâileyh tahrir eder. Emr u ferman men lehü'l-emr hazretlerinindir. Derkenar
Rusya Devletine verilen ahidnâme-i hümâyünun dokuzuncu maddesinde ticaret husüsu sulh u salahın semeresi olup düvel ve re`aya vu berayanın izdiyad-ı menafl'ine bacis olduğundan Devlet-i Aliyyemin tüccar' Moskov Devletinde sair düvelin tüccarına müşahede olunduğu üzere ve ol mikdar vergü ile ticaretlerini serbestiyet üzere icrâ edeler. Ve bunun muk5bilinde Moskov Devletine tabi' olan tüccarlar dahi Devlet-i Aliyyem taraflarında bu misillü serbestiyet ile ticaretlerini icrâ edeler. Ve Karadeniz'de vaki urusların ticareti Devlet-i Aliyyemin recayasına müte`allik olan seflneleriyle olmak câiz ola deyü mastür ve mukayyeddir. Bundan ma`da ticarete dair ahidnâme-i hümâyünda madde bulunmamışdır. Fermân devletlü inayetlü sultânım hazretlerinindir.
(A. DVN. D'VE. dosya nr. 8, vesika 20)
III
Küçük Kaynarca Andaşması gereğince Rusya tüccarıa serbest ticaret hakkı tanınmasına dair
Bahr-i Siyah'da olan bi'l-cümle iskeleler ve limanların vaki` olduğu mahallerin kuzât ve nüvvabına ve kethudâ yerleri ve iskele eminleri ve a'yan ve sair zabitana hüküm ki,
Rusya Devletinin hâlâ .Dersaldetimde mukim maslahatgüzân Petreson hutimet avikıbuhü big-hayr der-bâr-ı adifet-karânma takdim eylediği bir kıt'a memhûr takrir kâğıdında menfa'at-i devleteyn içün memâlikini tersih eden cümle deryfflarmda iki devlete müte`allik gemi ve tüccâr sefâyinine bigayr- ı muhâlefetin serbestiyet üzere gest ü güzâr eylemeleri akd u temhid olunup ve iskelelerine ve her mahalle mutlaka sâir devletlerin icra etdikleri ticrederinde kâmyâb olduklaı-ı vech üzere işbu Rusya gemileri tüccâr sefâyinine dahi Devlet-i Aliyyem cânibinden ruhsat verile. Karadeniz'den Akdeniz'e ve Akdeniz'den Karadeniz'e münir âmme-i sevâhil ve luyılannın limanlarmda mârriVz-zikr deryâlar ittisâllerinde ola, memer ve boğazlannda meks edeler ve işbu maddeye dâir bâlâda izah olunduğu üzere Devlet-i Aliyyemizin memâlikinde emr-i ticarete dâir Françe ve İngiltere misillû dost-ı ehab olunup ziyâde müsâ'ade olunan milelin müsâlemât ve mu`âfiyâtıyla ticâret-i miyâh misillü berren ticaret etmek ve Rusya Devletinin re'âyâlanna Devlet-i Aliyyemiz cânibinden ruhsat verilüp ber-minvâl-i muharrer Nehr-i Tuna'da dahi gest ü grızar edeler. Emr-i ticaret ve gerek Rusya tüccanmn hakkında işbu maddede lafız be-lafız tahrir olunduğu gibi her dünü ihtiyâc zuhrırunda mârrü'z-zikr iki milletin ve sâirlerin şurûtlan mu`teber tutula. Millet-i mezbürün verdikleri rüsûmâu müşâkelesini ve aynını edâ etdikden sonra Rusya tâcirleri her dünü emti`a makülesini nakl ve ihrâc edüp Karadeniz ve sir deryâlann sevâhil ve limanlarma ve Mahrüse-i Kostantmiyye'ye varmalan câiz ola ve vech-i mesrûh üzere bilâ-istisnâ umûmen sularında emr-i ticaret ve seyr-i serayin maddesini tarafeyn recâyâlarına tecviz bizle kendû tâcirlerine iki devlet cânibinden ruhsat verilür ki rü'yet-i mesâlih ve idâre-i ticârederinde lâzım olan müddet tarafeyn memâlikinde ikâmet edeler. Bu bâbda tarafeynden ta`ahhüd olunur ki dost olan sair devletlerin relyâlanna erzâni kılınan serbestiyet ve müsâlemet Rusya tüccârına dahi erzâni kuma deyü ahidnâme-i hümâyrınumda münderic olduğuna binen Rusya tüccân sefâyini ticaret tariluyle Memâlik-i Mahrûsemin iskele ve limanlarma vardıklarında dostluğa layık ve ahidnârne-i hümâyûn şurtıtuna muvâfik vechile haklarında mu'âmele olunmak iktizâ eder iken bundan akdemce bir kıt'a Rusya sefinesi hatab iştirâsı içün Sinop iskelesine vürûdunda adem-i ruhsat bine münâfı-i musâfât mu'âmele-i nâ-mülâyime ızhârından ma`clâ sefine-i merkrıme iskele-i mezkiirrın tard olunduğu tahrir ve inhâ ve ba'd ezin Rusya tüccân ve sefâyini gerek li-ecli't-ticâre ve gerek firunaya tesâdüf ve havanın muhâlefetinden nâşi Memâlik-i Mahrüsemde vaki iskele ve liman ve kıyılara vardıklannda dostluğa lâyık vech üzere ve ahidnâme-i hümâyün şurtitu muktezâsınca mulmele olunup emin u sâlim varup gelüp ticâretlerinde rencide vu remide olunmayup hımâyet u sıyânet olunmaları bâbında emr-i şerifim suffırunu istidI ve Divân-ı Hümâyünumda mahfûz Rusralu'ya i`tâ olunan ahidnâme-i hümâyeınuma mürâca'at olundukda vechi meşrüh üzere olduğu mastür u mukayyed olunmağnn ahidnâme-i hümâyûn şurütu mücebince amel olunmak fermânım olmağın imdi siz ki mevlânâ ve sair mılmâileyhimsiz ber-vech-i muharrer ahidnâme-i hümâyûnumda münderic olduğu üzere Rusya tâcirleri ve tüccâr serayini li-ecli't-ticâre Memâlik-i Mahrûseme ve Karadeniz ve sair diyârlann iskele ve limanlanna kendü hallerinde dosduğa lâyık vechile varup İstanbul harcı olan zehâirden mâ'dâ memniVâtdan olmayan emti'a ve eşyayı ashâbı nzâlanyla iştir â eylemelerine ruhsat-ı aliyyem erzâni lulındığı malûmunuz oldukda fi-mâ ba'd taht-ı kazâla` nnızda vâki` iskeleler ve limanlar erlerine verilen evâmir-i aliyyem müciblerince ticâret tariluyla varan Rusya tâcirleri ve sahih Rusya tüccân sefâyini ahidnâme-i hümâyün şurâtu mikebince İstanbul harcı zehâirden gayri memnû'atdan olmayan emti'a ve eşyayı ashâbı rızâlan ve râyici üzere iştirâ ve icâb eden rüsümât-ı âdiyeyi sair müste'minler veregeldiği üzere tamâmen edâ edüp mâdâmeki mugyir-i sulh u musâfât ve hılâf-ı şurût-ı ahidnâme-i hümây(in bir güne yaz' u hareketleri olmayup kendü hallerinde ticârederiyle meşgid olalar o makfilelere tarafınızda ve cânib-i âharda olan şurüt-ı ahidnâme- i hümâyıln müdahale ve idâre-i ticâretlerkün lâzım olan müddet ikâmet ve ticârederine mümâna`at olunmayup ve baczen dahi muhâlif-i rüzgâr zuhüru sebebi ile iskele ve liman ve sevâ'hile tevâ'rüd eden Rusya sefinelerine münâfi şerâyit-i musâfât yaz' u hareket olunmayup dostluğa şâyân olduğu vechile mulmele ahânyle emin u sâlim ıyâb u zihâblanna ve hımâyet u sıyânetlerin hâlâtına cümleniz taraflarında ihtimâm u dikkat olunup muhâlif-i şudit-ı ahidnâme-i hümâytın ve mugyir-i nzâ-yı şâhânem hareket vukil'una ruhsat ve cevâzdan hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında. Fi Evâhır-ı Receb 1189.
(Düvel-i Ecnebiye, nr. 84, s. 137/792)
Rus tüccannm andaşmalarda bildirilen büyüklükte gemilerle ticaret yapabileceklerine dâir
Benim Vezirim
Telhisin mikebince nidın veresiz.
Şevketlü, kerâmetlü, mehabetlü, kudretlü, veliyy-i ni`metim Efendim Padişahım
Bi'd-defe`at arz u iade ile keyfiyetleri ma`lürn-ı hümâyunlan buyurulan beş kıt'a Rusya sefinesinin Karadeniz'e müdirlanna izin veyihud cevab-ı kat`i talebini havi Rusya elçisi bu defa Reis Efendi kullan tarafına bir kıt`a mütercem takrir göndermekle ma`rüza-i atebe-i ulyâ-yı cihandarileri lulındı. Bu sefineler Rusyalunun esna-yı seferde Akdeniz'de olan kebir cenk sefinelerinden olup tilccara verilmekle ve top ve levâ'zım-ı harbiyyeleri içinde olmamağla tüccâr sefinesi denilmez ve ahidnâmenin muktezası üzere müte`aref olan tüccar sefineleridir deyü iddi`â bir vechile ahidnâmeye uymaz cevablan elçi-i mesfür ile mükâlemeye mübâşeret olunaldan beri!. gerek Reis Efendi ve gerek Abdürrezzak Efendi kullan taraflarından kiraren ve miraren ifade ve ilzam olunmuş olduğu mükâlemeler zabıtlan sûretlerinden ma`lüm-ı alileri ve elç-i mersûm bu sefineler fi'l-as1 cenk sefinelerinden olduğunu inkar etmeyüp lakin sonradan tüccâra verildi cevabını irad eyledikde "farazâ Devlet-i Aliyye tersânesinden birkaç kalyonun topları kaldırılup eşya tahmili ile bir atlar devlet limanına göndersek derünunda olan tüccar emti`ası mümâna'at olunmamağa vesile olur mu ve ahidnâmeye muvafik idi deyü iddiâ mümkin midir" kelâ'mlan dahi elçiye söylendiği bi'l-cümle melhüz-ı sâmileri buyurulmuş idi. Şimdi ecvibe-i sabıkadan tegaful ve mücerred Karadeniz'e mürürlannı taleb ederek bu takriri göndermesi ba-meram- ı asideleri ızhanna bunu bir mukaddime eylemek veya'hud bu defa devleti tarafından kuriyerleri gelmekle, gelen haberlerde bir mülâyim-i şetta varise çünki bu sefine maddesi be-gayet merar ' nlan olduğuna binen peşince bu maddeyi kavice tutup Devlet-i Aliyye'nin şimdiki zamirini bildikten sonra ana göre gelen haberlerden bahse başlamak irâdesinden neş'et etmek melhûz olmağın Reis Efendi kullan dahi gelen tercümana elçi bey bu maddenin defelt ile mükalematında valuf-ı nefsül-emr olup kabul ilzam etmiş iken şimdi bu reftarda kavimisi ne hikmete mebni olduğu fehm olunamadı efendilerimize iffl.de ile yine ecvibe-i sabıkamızı yani elçi beyin evvel ü ahır bu husûsda iddi'ası hılaf-ı ahidnâme ve Devlet-i Aliyye'nin cevâblan bi'l-cümle mutabık-1 ahd u musâlaha olduğunu tekrar beyân eylemek mi iktiza eder ne vechile iktizâ eder ise cevabı verilür deyü i'ade eylediği ecilden Murahhas-ı Devlet-i Aliyye Abdürrezzak Efendi ve Reis Efendi kullan kethuda-yı çakeri Ağa kullanyla bu maddede bu defa münâsib olan mulmele ve cevabı bilmüzakere bir hâliye ifrağ ve ba'de'l-arz elçi tarafına tefhimi iktizâ eyledi ma`lfım-ı âfileri buyuruldukda emr u ferman şevketlü, keramedü, mehabedû, kudredû, veliyy-i ni`metim Efendim Padişahın Hazretlerinindir. (Tahmini tarih 1193).
(A. DVN. DVE. dosya nr. 9, vesika 24)
V
Aynahkavak Tenkıhnâmesiyle Rus tüccanna tanınan haklar
BoğazhisarlaRI Naiblerine ve Dizdarlanna ve Gümrükçülere hüküm ki,
Devlet-i seniyye-i ebediyyü'l-istimrarımla Rusya Devleti beyninde mukaddemâ rabıta-bend olan kinefi Kavak [Aynalıkavak] Tenkıhnâmesi muktezasınca emr-i ticarete dâir bir mu`ahede-i münferide tanzimi lazım gelmekden naşi bu babda iktizâ eden tenbihat ber-vech-i'ad zikr u beyan olunmağla siz ki mevlana ve sair ınfıma-ileyhimsiz fi-ma ba`d Rusya bayrağı altında olan bi'l-cümle Rusya tüccar sefinelerinin Kostanuniyye Boğazı memerrinden Karadeniz'den Akdeniz'e ve Akdeniz'den Karadeniz'e serbestiyet üzere mûrûr u ubûr eylemeleri ve zikr olunan sefinelerin en küçüğü bin ve en büyüğü on altı bin kile yahud sekiz bin kantar hamûleyi mütehammil olmaları ve sefayin-i merkilmenin Rusya memleketinden Rusya hasılatı olan zehâyir ve eşya-yı sâire tahmiliyle Kostanuniyye'den mürûr ve Devlet-i Aliyyem'e tabi` olmayan Düvel-i saire Memâlikine götürmelerine mümânaat olunmaması ve kezâlik düvel-i sâire memâlikinden aldıkları hamüleyi yine Kostanuniyye'den münir ile kendü memleketlerine götürmeleri Devlet-i Aliyyem memâlikinden dahi penbe ve rişte-i penbe ve balmumu ve gön ve sahtiyan ve ipek ve Kostanuniyye'den ma`cla kezâlik sair Memâlik-i Devlet-i Aliyyem'den pirinç ve kahve ve revgan-ı zeyt iştir a edüp kendü memleketlerine nakl eylemeleri ve bu maküle mürûr eden sefayinden üçyüz akçe seli- metlik resminden ma`clâ vergü taleb olunmaması ve li-ecli'l-bey` ihrâc etmeyecekleri emti`adan resm-i gümrük ve sair rüsûm alınmaması ve bey' içün ihrâc eyledikleri emti`adan dahi işbu emr-i şerifime melfûfen gönderilen ta`rife defteri sûreti mücebince yüzde üç resm-i gümrük alınup ziyâde tahsil olunmaması ve ol taraflardan eşya iştir â ederler ise kezâlik ta`rife mûcebince yüzde üç resm-i gümrükleri alınup yedlerine izin tezkireleri verilmesi mevâdd- ı mezkûrenin muktezâsından olduğuna binen bu maküle sefineler Karadeniz'den vürüdlarında hamûlelerinin defterleri Rusya elçisi tarafından lede't-takdim şerit-i lâzıme derciyle izn-i sefine evâmir-i şerifesi verilmek husûsu karar-dâde olmakla işbu emr-i şerifim ve sefine reisleri yedlerine verilecek izn-i sefine ahkâmı müciblerince amel u hareket eylemeniz fermân olmağın işbu emr-i şeritim ve ... ile irsâl olunmuşdur. İmdi vusûlünde işbu emr-i şerifimi sicille ve gönderilen sûret-i ta`rifeyi dahi gümrük defterine kayd u bend birle ba"d ez-in, bâlâda tahrir olunduğu üzere Bahr-ı Siyah tarafı ndan mahmülen Rusya tüccâr sefineleri Boğazhisarları'na vürûdunda kapudanlarının yedlerinde olan izn-i sefine emr-i şerifine nazar ve mücib u muktezâsınca amel u harekete dikkat ve hılâfindan mübâ`adet ve çıkarmadıkları emticadan resm-i gümrük ve üçyüz akçe selâmetlik resminden mâ'clâ rüsüm mutâlebesinden ve bey' içün çıkardıkları veyâhud ol tarafda iştir â eyledikleri emticadan dahi yüzde üçden ziyade resm-i gümrük almakdan mücânebet ve eger o makille sefâyin derünlarmda Devlet-i Aliyyem re'âyâsı olduğuna şübhe ârız olur ise o misillü sefineler yoklanup muhâlif-i şurût hamûlesi yoklanmasına ta'arruz olunmamak üzere iktizâ edenlere tenbih u te'kid ve siz dahi dâimâ nezâret ederek şurüt-ı mu`âhedenin edâsma ve bermüceb- i ahidnâme-i hümâyan Rusya Kapudanlannı ve tüccarını hımâyet sıyânete dikkat eylemeniz bâbında. Fi Evâsıt-ı Cemâziyelâhı r 1197.
(Düvel-i Ecnebiye, nr. 85, s. 71/634)
VI
Rus tüccarmın Karadeniz'delci seyr ü seferleri sırasında Osmanlı reâyâsı kılağuz kullanmaları hakkında
Liman Nâzın
Ber-mûceb-i ahidnâme-i hümâyfın şeref-yafte-i sudûr olan evâmir-i şerife ile li-ecli't-ticâre Bahr-i Siyâha âmed-şüd eden Rusya tüccar sefinelerinden ba`zılan Bahr-i Siyah fennine vâkıf olmadı klarından fenn-i mezkûru bilür Devlet-i Aliyye re'âyâsı ndan birer nefer kulağuz istishâb eyledikleri takririn methümundan müstebân olup işbu kulağuzlann gitdikleri mahallerde kal mayup avdet eylemeleri husûsunun taht-ı zâbı taya idhâli lâzım gelmekle imdi fimâ-ba'd kulağuza muhtâc Rusya tüccâr sefineleri Devlet-i Aliyye re'âyâsından kulağuz aldıklarında aldıkları kulağuzun avdet edeceğini müs'ir yarar kefillerini ahz ve kendülerinin ve kefillerinin ism u şöhret ve mahallerini deftere sebt ve avdet eylediklerinde defterden resid edüp içlerinden avdet etmeyenleri olur ise o makfilelerin keflllerini muâheze ve kefil olduklan zimmiyi taleb ve irâd-ı özr u illet ile zâbıtamn ihtilâline sebeb olan kefiller ahz u habs ve tazyik ve te'dib ile sâire ibret kılınmalariçün huzûrumuza ihzâra ikdâm u dikkat ve dâimâ bu husûsa ve sir me'ınür olduğun husûsât- ı mühimmeye gereği gibi sa'y u gayret ve müteyakkızâne ve mutabassırâne hareket birle vikaye-i nizâma sarf-ı vüs` u miknet ve rehâvetden ve gafletden mezid tevakki ve mübâ'adet eyleyesiz deyü. 13 Rebi`ülâhır 1198.
(Düvel-i Ecnebiye, nr. 85, s. 181)