Başlangıçta Libya çölünde, Hibis Vahası'nda[1] hem Mısırlıların hem de Libyalıların tapuklan bir tanrıydı. Bunu, bu bölgede bulunan anıtlarda tanrı Ptah'ın genç kralı şekillendirirken resmedilmesinden_anlamaktapz. Tanrı Ptah Tinit devrinde, Yukarı Mısır'ın kralı Menes'in M.O. 3100'de Deha bölgesini ele geçirip Mısır'ı n birliğini ve I. Hanedanı kurmasıyla ve kendine başkent olarak Memfis şehrini seçmesiyle[2] önem kazanmaya başlamıştır. Ptah adının "şekil veren, yapan" anlamına geleceği sanılmaktadır[3]. Tanrı Ptah Memfis'te tapılan iki tanrıyla, yer tanrısı Ta-tenen (yükselen toprak) ve Sakkara mezarlıklar tanrısı, ölüler tanrısı Sokarisle[4], dahası Oziris'le özdeşleştirilmiş, böylece dünyevi ve uhrevi özellikleri olan bir tanrı konumuna getirilmiştir. Iki özelliğini vurgulamak için tanrı Ptah, Oziris gibi vücudu mumyalanmış ve kefene sarılı, başı traşh bir insan gibi temsil edilmiştir. Kefenden çıkan iki elinde tuttuğu, üst kısmında Anh (yaşam) işareti, alt kısmında ise Ced (denge ve ebediyet) direği olan ve tanrının evrene hakimiyetini simgeleyen bir asa (Vas ya da Uas) [5] ile resmedilmiştir. Orta Imparatorluk devrinden itibaren tannlara mahsus sakalla gösterilmiştir[6]., Firavun Menes, ülkenin birliğini sağladığında, eski kraliyet şehirlerinden birini başkent olarak seçmek istememiş[7], Memfis'i başkent olarak kurdugunda şehri "Ineb-Hec" (Beyaz Duvar) olarak adlandırmışur[8]. Tahminimizce Beyaz Duvar'la kraliyet malikanesi kastediliyordu. Bu nedenle Mezopotamyahlar Merrılis'i "kraliyet şehri" olarak adlandınlmışlardır[8]. Ptah'ın mabedi şehrin güney duvarında bulunduğundan Ptah, "duvarının güneyinde olan" biçiminde de adlandınldı[9]. Aslında, Menes, konumu bakımından Aşağı ve Yukarı Mısır'ın orta lusmına rastlayan Memfis'i seçmekle, bir yerde, her iki bölge arasında siyasal denge sağlamayı amaçlamıştur. Çünkü Memfis "iki ülkenin dengede olduğu yer" ya da "iki ülkenin dengesi"[10] olarak adlandırılmıştu, o halde, Kuzey ve Güney Mısır'ın ayrı ayrı kraliyet tannları Horus ve Seth'in barış içinde oldukları yerdi. Bu nedenle Ptah, tek bir kraliyet altında Mısır birliğini temsil eden tanrıydı[11].
Tinit devrinden (M.Ö. 3200-2780) itibaren ve Eski Imparatorluk devrinde (M.Ö. 2780-2280) firavunlar mezar ve pramitlerini Beyaz Duvar'ın yanında inşa ettirmişlerdir. VI. Hanedandan II. Pepi'nin piramidinin adı Mennefer (güzel mekan) olarak geçmekteydi[12]. Büyük bir ihtimalle Memfis'in adı buradan gelmektedir. Çünkü "Men-nefer" eski koptçada Menfe olarak geçiyordu ve daha sonralan Yunanlılann Memfis biçiminde telaffuz etmeleriyle[13] adı bu biçimde kaldı. Menes'ten itibaren Memfis uzun süre imparatorluğun başkenti olmaya devam etti. Siyasi, ekonomik, dini ve stratejik yönden önemli bir merkezdi. Dahası, adı, tanrı Ta-tenen'in (Ptah) ambarı, büyük taht, Ptah mabedindeki tanrılar sevindiren idari ve dini merkez olarak geçiyordu''[14].
Orta Imparatorluk devrinde (M.Ö. 2080-1785), her ne kadar kraliyet merkezi ilk önce Teb, sonra List şehri olmuşsa da Yeni Imparatorluk dev- rinde (M.O. 1580-1085) Memfis, Mısır'ın doğusunda yapılan savaşlar nedeniyle veliaht prensin askeri harekat komutanı olarak karargahını kurduğu yerdi; yine bu devirde Memfis'teld Ptah mabedi "Het-ka-Ptah„ (Ptah'ın Ka'- sının (ruhunun) şatosu) olarak adlandırılıyordu. Babilliler ise Mısır'ı Hikuptah biçiminde adlandınlmışlardır. Ptolomeler devrinde (M.45. 306-130), Yunanlılar yukarıdaki adlara dayanarak Aiguptos (Mısır) adını koymuşlardı. Memfis, Eski imparatorluğun sonundan itibaren bir daha idari merkez olmamakla birlikte, tarih boyunca Mısır'ın en ünlü şehirlerinden biri olmuştur. Zaten, genellikle, firavunlar Memfis'i Aşağı Mısır'ın bölgesel merkezi olması nedeniyle kraliyet merkezi olarak görmeye devam etmişlerdi. Ptah, kraliyeti gözeten ve koruyan tanrı olarak, firavunlann ihtimam gösterdikleri bir tannydı. Bazılarının taç giyme törenleri de tanrı Ptah'tan dolayı Memfis- 'te yapılıyordu. Dahası, bazı firavun ve vezirler, içinde Ptah bulunan adlar almışlardır[15]. Amon Karnak tapınağında tanrı Ptah'ın bir şapeli bulunmaktaydı. XVIII. Hanedandan III. Tutmozis bu şapeli güzelleştirerek tanrıya bağlılığını ifade etmiştir.
Başlangıçtan itibaren, özellikle Eski Imparatorluk devrinde Heliopolis'te Re'nin yükselmeye başladığı dönemlerde, Ptah din adamları, gelişdrdikleri kuramlarla, tanrı Ptah'ı Başlangıç tanrısı ve en büyük yaratıcı tanrı olarak göstermişlerdir. Daha da ileri giderek Ptah'ın "tannlann babası olarak" R€'- Atum ve Ennea'sını (Dokuzlu tanrılar topluluğu) dünyaya getirdiğini öne sürmilşler, dolayısiyle tanrı Ryi ona bağlı lulmışlardır[16]. Ptah varolan herşeyi yaratmıştır. Ondan önce varolmak ya da varolmamak yoktu. Evren ve gökkubbesi yoktu. Derinliği bilinmeyen su vardı. O zamanlarda ölüm de yoktu. Gece ve gündüzü ayıran bir farklılık da yoktu. Birisi kendi kendine hareket ederek nefessiz soluk alıyordu. Başka tarafta hiçbir şey yaşamıyordu. Başlangıçta karanlı klar karanlıldan &diyordu. Boşlukta birisi, varolma durumuna geçerek ışının gücüyle yaşama başladı[17]. Bundan sonra Ptah yaratma işlemini gerçeldeştirmişdr. Bu işlemle ilgili bilgiyi M.O. 716-702 yılları arasında idarede bulunmuş XXV. Hanedana mensup firavun şabakaka'nın[18] Memfis'teki Ptah tapınağının arşivlerindeki bozulmuş bir papin:ısten bulduğu ve Memfis tapınağma koydurduğu bir dikilitaş üzerine kopya ettirdiği metinden anlaşılmaktadır. Fazla net olmamakla birlikte bu metine göre Ptah, "Atum'un söylediğine göre, kendi kendini ve kutsal Ennea'yı dünyaya getirendir"[19]. Ptah Heliopolis'in ilk güneş tanrısı olan Atum'u dünyaya getiren Başlangıç Ummanı Nun ile dişi karşıtı olan Nunet'in yerini almıştır. Bu yüzden tanrı, Ptah-Nun, Ptah-Nunet adıyla da andmışur. Diğer yandan, Ptah, üzerinde güneşin kutsal bir fışkırma ile ilk günün erken saatlerinde beliren ve kokusu sürekli IWnin burun deliklerine hoş gelen Nilüfer tanrıdır; bu durumda adı Ptah-Nefertum'dur[20]. "Ptah'ın kalbinde ve Ptah'ın dilinin üzerinde" Atum'un görüntüsü yaşama gelmiştir. Bütün tanrıların hayatını düzenleyen ve Ka'lannı (ruhlarını ) şekillendiren yüce tanrı Ptah'dı r. Aynı zamanda kalbinde Ptah'ın bir şekli olarak Horus yaşama gelmiştir ve Thot, dilinin üzerinde, Ptah'ın bir şekli olarak yaşama gelmiştir. Böylece kalbin ve dilin bütün varlıklar üzerindeki üstünlüğü belirtilmiş"[21], "Horus, kalbinde yer alan üstün zekası, Thot ise iradesinin kutsal biçimi yani yaratma vası tası" olarak kabul edilmiştir. [22]
Ptah, yaratmak istediği tanrılar ve varlıklar', ilk önce kalbinde tasavvur etmiş ve dille (kelamıyla) arzuladığı şeylerin olmasını sağlamıştı r. Böylece Ptah'ın değişik görüntüleri olan tanrılar dünyaya gelmişlerdir. Belki de bu yüzden Ptah "Anhtavi (iki canlı) olarak da adlandı rılmış[23] ve arka arkaya tanrıların adlarını belirleyerek Ennea'sını (Dokuzlu tanrılar topluluğu) tamamlamışur. Kutsal kelamı n kalbin düşünmesi ve dilin buyurması yoluyla varolduğu görülmektedir, o halde, Ptah'ın yarattığı ve onun birer görüntüsü olan bu tanrıların her birinin adlarının başına Ptah koyarak anmak milmkündü, hava tanrısı Ptah-Şu, rutubet tanrıçası Ptah-Tefnut gibi... Bu şekilde, Ptah yarattığı her tanrının işlevlerini de üstlenmiş oluyordu. "Ptah'ı n Ennea'sı herşeyin adını telâffuz eden dişleri ve ağzının dudaklandır ve oradan Şu (hava tanrısı ) ve Tefnut (rutubet) çıkmışlardır". Bu şekilde Ptah'ın,Re Atum'un yaratmada kullandığı tükürme ya da mastürbasyon gibi fizyolojik işlemden farklı olarak, yaratmada tasavvur ve kelama başvurduğu öne sürülerek daha yüce bir tanrı olduğu, her biri Ptah'ın benliğinin bir parçası olan Şu, Tefnut, Jeb, Nut, Oziris, Izis, Neftis ve Seth'i yarattığı ortaya konmuştur. Bu da bize, Memfis din adamlarının düşünce mekanizmasını ve ardından yapılan hareketi çok iyi bir biçimde incelediklerini[24] göstermektedir. Ptah'Ia birlikte dilin ve kalbin diğer organlardan üstün olduğu ve insan düşüncesinin merkezinin kalb olduğu, onun tasavvurunu dilin yürürlüğe koyduğu düşüncesi yerleşmiş oldu. Ptah, ayrıca, "gözler sayesinde görmeyi, kulaklarla işitmeyi, burunla nefes almayı yaratmış ve bunları (organları, duyulan) kalbe kadar ileterek, kalbde bilginin oluşması mümkün olmuş, kalbin gerekeni tasavvur edip dile emretmesiyle ve dilin bunu yürürlüğe koymasıyla"[25] kutsal tasavvur ve yaratıcı kelam sayesinde tanrılar ve varlıklar yaşama gelmişlerdir. Işte tanrı Ptah'ın büyüklüğü, kendi adını koyacak bir annesi ve bu adı söyleyecek bir babası olmadan, kendi kendini yaratmasındandı. Zira Mısır'daki inançlara göre hiçbir şey adlandırılmadan var olamazdı. Zaten büyü aracılığıyla, bir insanın acı çekmesi ya da yok edilmesi, ilk önce adının söylenmesiyle gerçekleşebilirdi[26], ya da aksine Rk ve Izis efsanesinde görülebileceği gibi, tanrının bile bir büyüden kurtulması için gerçek adını ifşa etmesi gerekirdi. Bir varlığın etkinliğinin yok edilmesi ise onun ilk safhada adının silinmesiyle mümkün olabilirdi. XVIII. Hanedandan IV. Amenhotep'in tek tannlı din olan Aton dinini benimsetebilmek için tanrı Amon'un adını tapınaklardan ve resmi anıtlardan sildirmesinin kökeninde bu düşünce yatıyordu.
Kalbinde evrenle ve dünyayla ilgili bir model oluşturan[27] Ptah, kendi görünümünfın birer parçası olan insanlar için, yine "yaratıcı kelamla bütün yiyecekleri, faydalı besinleri yaratmış"[28] ve insanların yeteneklerini de saptamışur. Bundan itibaren insan düşüncesinin de "Ptah'ın kalbinde tasarlanan emre uygun olarak ve dili aracılığıyla gerçekleşen yaratıcılık"[29] doğrultusunda işlediği ve insanların düşüncelerini "ellerinin becerisi"[30] ile yürürlüğe koymaları gerçekleşmiştir. Böylece zenaatkârlıkla ilgili beceriler tanrı Nah tarafından yaraulmış olduğu gibi, sanatkârlar da resim yaparak, heykel yaparak, maddeye biçim vererek, yazarak, bir yerde tanrı Ptah'tan esinlenmiş oluyorlardı. Zaten bu tip çalışmalarda bulunan insanlar "Semih" (yaşatan kimse) olarak adlandınlmışlardır[31]. Onlar da kalblerinde beliren yaratıcılık tasawurunu değişik yollarla ortaya koyarak tanrının bir parçası olduklarını kanıtlamışlardır. Bu yüzden tanrı Nah ressam, heykeltraş, mimar, kuyumcu, dahası yazıcıların tanrısı olarak görülmüştür. Bu tip çalışmalarda bulunanlara Ptah, mimarlık ve el sanatları ile ilgili plan ve desenler konusunda, ilham veren tannydı. Memfis tapınağının atölyesinde Ptah'ın rehberliği altında incelikle işlenmiş görkemli heykeller, kültle ilgili gereçler, tapınak için sunaklar yapılmıştır. Eski Imparatorluk devrinden itibaren Nah din adamları "ver heperep hemut" (zenaatkârlann büyük şefleri) olarak adlandınlmışlardı , zaten zenaatkârlara ve sanatIcklara gerekli ham maddenin elde edildiği kireç taşı ocakları Mernfis'te Nah mabedinin yakınında bulunmaktaydı[32]. Memfis'ten itibaren tanrı Ptah'ın şöhreti tüm Mısır'a yaygınlaşmış ve tüm sanatkârlara ilham veren evrensel tanrı konumuna gelmiş, dahası, genel olarak, herkesin düşüncesine, tasawuruna, yaratıcı yetenegine hakim yüce kalb (deha) olarak kabul edilmişti[33]. O halde beceriyi gerektiren herşeyin ondan geldiği (Ptah'ın vergisi) düşiinülmüştür. Çünkü ellerin yorumladığı tüm eseri (kat) tüm sanatı (iaut) o yaratmıştır[34]. Zaten dünyada varolan her şey onun düşündüğü biçimde gerçekleşmiş, var olmuştur. Bir Ptah rahibi, bunu kısa bir manzume ile ifade etmiştir:
Yüce Ptah, tanrıların dili ve kalbidir,
Dil ve aklın gücü kendisinden gelen Ptah,
Her ağızdan, her kalbten meydana gelen
Yaşayan, düşünen, emreden
Bütün tanrılar, bütün insanlar, bütün hayvanlar, bütün sürüngenler
Herşey onun karar verdigidir (iradesiyle olur).
Başarılı olan her şeyi meydana getiren kalbtir.
Kalbin düşüncesini tekrar eden dildir.
Bir zamanlar her tanrısal kelâmın,
Kalbin düşüncesiyle ve dilin emriyle
Var olduğunda[35]
O halde, başta firavun olmak üzere, tüm insanların yaşamları, başarıları Ptah'a bağlıdır. Ulkenin başında bulunan firavunun tanrı adına iktidara geldiği ve idaresini sürdürdüğü kabul edilmiştir. Memfis'in başkent olmas Ptah'ın kraliyet tanrım olmasının sebebi budur. Çünkü firavun, her konuda yaptığı işlerde, tanrının kelâmını yikürlüge koyan kişi olarak görülmüştür. Nasıl firavunun kararları çevresindekiler ve tebası tarafından bir emir olarak alınıyorsa, firavuna bu kararları ilham edenin de tanrı Ptah olduğu düşüncesi hakimdi. Ayrıca ilham ve lütuf diğer tanrılar Re ve Amon için de geçerliydi. Görüldüğü gibi her hareketin tanrı Ptah'ın hakim olduğu kalbte tasarlandığı, verilen her kararın da yine Ptah'ın harekete geçirdiği dil aracılığıyla yürürlüğe konduğu ifade edilmiştir. XVIII Hanedandan III. Tutmozis'in teşrifatçısı Intef mezar taşına "Başarısını kalbinin rehberligine borçlu olduğunu, tamamen onu dinlediğini ve insanların onun (kalb) için her bedende olan tanrının ilham kaynağı olduğunu söyledilderi "[36] ibaresini yazdırmıştır. Kalbi, düşüncenin ve her türlü hareketin merkezi olarak gören Mısırlılar belki bu yüzden kalbi[37]ayn bir biçimde mumyalayıp, vücudun konduğu tabuttan ayrı olarak, küplere koymuşlar, Selkis, İzis, Neftis ve Neit gibi tanrıçaların kanatlan arasında korunacağma inanmışlardır.
Diğer taraftan, Ptah, belirli amaçlarla "Şehirleri yaptı. Vılayetleri kurdu. Tanrılar' tapınaklanna yerleştirdi. Sunaklarını artırdı . Şapellerini kurdu. Vilcutlannı kalblerinin isteğine göre biçimlendirdi; ve tanrılar çeşitli ahşaptan, taştan, kil ya da başka şeylerden yapılmış vücutlanna (heykellerine) nüfuz edebildiler (...) ve onlarda tecelli ettiler"[38]. O halde tanrı Ptah insanlar ve tanrılar için gerekli herşeyi yaratmıştır.
Ptah, bir kefene sarılı biçimde resmedilmesine rağmen cenaze kültilyle ya da ölüler dünyasıyla ilgili bir tanrı değildir. Ptah-Sokaris adı altında, Sokaris'in öteki dünya tannsı olmasından dolayı az da olsa ilgisi vardır. Esas olarak mumyalanan ölü ya da ölülerin heykelleri üzerinde sembolik olarak ağızın açılması[39] işleminde etkili bir tanndır. Bu işlem Ptah rahipleri tarafından, keskiyi andıran, ucu kıvrık uzun saplı bir bıçakla yapılırdı[40]. Ptah'ın insanları yarattığı zaman, onların ağzını açarak canlandırdığı düşünülerek böyle bir ayin düzenlenmiştir. Oteld dünyada ise Ptah'ın aktif bir rolü yoktur. Yeni Imparatorluk devrinde yazılan Olüler Kitabı'nda tanrı Ptah'ın adı fazla geçmemektedir. Sadece ölüyü rahatlatıcı davranışı görülmektedir. Bir ölü tanrıya şöyle seslenmektedir.
Aslında, Duat (öteki dünya), benim için, bir dinlenme yeridir.
Sılunusız oraya giriyorum ve oradan çıkıyorum.
Yatmış şeldimi ayakta dik tutarak,
Ey tanrı (Ptah), Ta-tenen, işte sen kollarını bana doğru uzauyorsun[41]'.
Bununla birlikte, Ptah, insanları davranışlarına göre ödüllendiren ya da cezayı öngören tanndır. "Genellikle sevilen şeyi yapan kimse için karşılığında ödülü ve nefret edilen hareketlerde bulunan kimse için cezayı yaratmıştır. Hayat barışçı insana, ölüm ise suçluya verilmiştir"[42].
Bunun yanında, Ptah, aşıkların da kendisine başvurduğu bir tanrıdır. Memfis'te oturan ve kendisini bekleyen sevgilisine kavuşmak isteyen genç, tanrının buluşmayı kolaylaşurmasmı dilemek için, şöyle demektedir:
"Küreklerin gürültüsünde tekneyle nehirden iniyorum,
Sadık demeti omuzlarımda.
Memfis'e gideceğim ve gerçeğin senyörü Ptah'a
Bu gece bana kız kardeşimi[43] ver diyeceğim''[44].
Tanrı Ptah, her ne kadar Orta ve Yeni imparatorluk devrinde ikinci pozisyonda görülen bir tannysa da, dindarlar Ptah tapınağına gidip dileklerini yerine getirmesi için ona dua etmişlerdir. üzerinde kulak ya da göz, bazen göz oyması bulunan adak tabletleri bırakmışlardır. Kulakların tanrı Ptah'ın kulakları olarak tanrının kendilerini işiteceğini, gözlerinin onları göreceğini düşünmüşlerdir[45]. Teb'de Ptah'ın adlarından biri "Mesecer Sedem" (işiten kulak) 'tır. [46]
Diğer yandan tanrı Ptah'ın vücudunun altından oluştuğu da tasavvur edilmiş ve tannya Nefer-Her (yüzü güzel) sıfau verilmişti. Ptah'ın diger bir sıfau Heri Bakef (Ben ağı ağacının altında olan)'tir[47]. Bununla yeryüzünde kutsal bir ağaç tanrı Ptah'a maledilmiş ve insanların bu ağaç altında tannya dileklerini sunabilecekleri ifade edilmiş oluyordu. Belki de Nah sembolü Ben ağı ağacı olan bir tanrıyla özdeşleştirilmişti[48]. Benzer biçimde, Ptah'ın yeryüzüdeki cisimlenmiş şekli, erkeklik ve verimliliği temsil eden bir öküzdil. Bunun için çok eski devirlerden itibaren Memfis civarı nda yetiştirilen öküzlerden biri Ptah'ın "kutsal ruhu" olarak görülür[49] ve ayrı bir ihtimama tabi tutulurdu. Bunun, tanrı Ptah'Ia insanlar arasında aracı olduğu kabul edilir ve ölünce tannsal bir varlı k olarak mumyalanır, büyük bir lahite konulur ve törenle gömülürdü. Hap adı verilen bu öküzle yine Memfis'te tapı lan, Yunanlılar tarafından Apis olarak adlandırılan tanrının sembolü öküzün aynı olup olmadığı net olarak bilinmemektedir, ya da tanrı Ptah'Ia Apis özdeşleştirilmiştir. Bu şekliyle Hap öküzünün anası olan ineğin bir güneş ışını tarafından döllendiği Herodot tarafından anlatılmıştır."
Diğer Mısır tanrılarından pek çoğu gibi, Ptah ta tanrıça Sehmets[51] ve tanrı Nefertumla[52] birlikte kutsal aileyi teşkil ediyordu. Ptah'ı n diğer bir oğlu II. Hanedandan firavun Cozer'in Memfis'teki ünlü Sakkara Primidinin mimari Imhotep[53] idi. Aynı zamanda, Cozer'in veziri olan Imhotep yarattığı eserden ve Ptah'ın yaratıcılıkla ilgili özellikleri nedeniyle zamanla kutsallaşunlmışur[54].
Tanrı Ptah'ın zihinsel yarancılığı yanında, en önemli tarafı kraliyet tanrım olmasındaydı. Hanedan devrinden çok önceleri Mısır'da kabile reislerinin iktidarı sürerken yaşlandıklannda siyasi ve bedensel yönden zarfiadığı kabul edilenlerin katledilmesi ayinleri clüzenlenirdi[55]. Bu ayinlerin tersine bir yansıması olarak Tinit devrinden itibaren Memfis'te tanrı Ptah'ın gözetiminde, iktidarının otuz yılını doldurmuş her firavun için Heb-Sed (Jübile) törenleri dilıenlenir ve firavunun iktidarının, dolayısıyla ömrünün uzun olması için, büyü yoluyla, hayati güçlerinin yenilenmesi sağlanırdı[56]. Bu törenlerde saray erkanı, din adamları ve kalabalık halk topluluğunun nezdinde, ilk önce firavunun tahta çıkışı yinelenirdi. Bu amaçla tılsımlı bir biçimde yeni tahta çıkıyormuş duygusunu yaratmak için firavuna bir pelerin giydirilir[57]; firavun, bir palatform üzerine kurulan biri Yukarı Mısır krallığını diğeri Aşağı Mısır krallığını temsil eden bölmelere sokularak[58], her iki krallığı yönetecek güçte olduğu belirtilmiş olurdu. Bunun ardından, firavun Memfis duvarları çevresinde koşar, turunu tamamlayınca, her iki ülkenin başkenti olan şehri yeniden zaptetmiş ve yönetimi altına almış olurdu. Bununla birlikte, firavun koşacak durumda değilse, yerine başka birini koşturabilirdi. Ikinci olarak Eski Mısır'da kadınlar sayesinde verasetin sağlandığı kabul edildiği ve çocukların da gelecekte hanedanı sürdürme gibi bir role sahip oldukları düşünfıldüğünden kraliçe ve çocukları görünürdü[59]. Böylece iktidarının uzun sürmesi temenni edilen firavunun yerine geçecek veliahtının da bulunduğu belirtilmiş olurdu. üçüncü olarak firavun Ozirisle özdeşleştirilirdi. Bu törene firavunun şahsi üzerinde tanrı Oziris'in ölümü taklit edilir, sonra tanrı Oziris ayinleriyle vilcudu ölümsüz kılınır ve milyonlarca yıl sürecek yepyeni hayati bir güç kazandınlırdı. Ayinlerin sonunda firavunun yeni doğmuş gibi "yenilendiği" ilan edilirdi[60]. Bu şekilde yaşlanmış kralların gerçekten katledilmesi yerine yaşlanmış firavunun üzerinde yapmacıktan ölüm töreni uygulanarak Oziris'in mucizeyi canlanış' ona maledilirdi. Bundan sonra tanrı Ptah'ın adına "Sâhâ Ced" denilen ve Ced'in[61] dikilmesi anlamına gelen tören gerçekleştirilirdi. Bir halatla bağlı olan Ced'in dikilmesini firavun tek başına değil de çevresindekilerin yardımıyla yapardı. "Istikrar" anlamını taşıyan Ced töreni[62] bir taraftan Mısır'ın tek bir krallık altında birleştiğini hatırlatmak ve aynı krallık altında devamını temenni etmek amacını giidilyor, diğer yandan, Mısır'da kıtlık, açlık olmaması , iklimin ya da Nil'in her yılki taşmasmın tarıma elverişli olması, dolayısıyla iktidarın herhangi bir nedenle sarsılmaması esasına dayanıyordu. Ced töreni firavunun yönetime gelişinde ve iktidarını yenilemek için düzenlenen Sed töreninde yapılırdı. Bazı firavunlann iktidarlan süresince bu törenleri iki, üç, dört kez yineledikleri görülmüş ve Mısır Imparatorluğu'nun son bulmasına kadar sürmüştür.
Tanrı Ptah'ın siyasi üstünlüğü bu şekilde asırlar boyu devam ederken, dini üstünlüğü III. Hanedandan itibaren azalmaya devam etmiş ama Yeni Imparatorluk devrinde yeniden gündeme gelmiştir. Memfis'ten başka hemen her yerde, özellikle Abidos, Teb ve Nubya'da tapılan tanrılardan biri olmuştur. Dahası, XIX. Hanedan firavunlarından II. Ramses (M.Ö. 1298- 1232) tanrı Ptah'a ayrı bir özen göstererek adına Nubya'da Gerf Hüseyin, El Der ve Abu Simbel'de tapınaklar yaptırmışur. Ptah'a Gerf Hilseyin'de tanrıça Hathor'la El Der ve Ahu Simbel'de Re-Horakti Amon-Re ve hatta tanrılaşmış II. Ramsesle birlikte tapılıyordu[63]. Bu dönemde tanrı Ptah'ın firavunları yarattığı yeniden gündeme gelmiş ve II. Ramses'in viicudunu gümüş altın karışımıyla, kol ve bacaklarını da bakır ve demirden biçimlendirdigi ifade edilmiştir[64].
Aslında II. Ramses devrinde dini yönden gelişmeler olmuştur. Çünkü, bir yandan Teb'deki din adamları, yazdıkları Amon ilahilerinde, tanrı Amon'u yüceltmek için onu yalnızca R ile özdeşleştirmekle yetinmemişler, Ptah'ın da onun bir görünümü olduğunu öne sürüp Amon'u Ptahlaştırmışlardır. Böylece Heliopolis'in olduğu kadar Memfis'in de Amon'a ait olduğunu öne sürmüşlerdi. Diğer yandan da o zamana kadar firavunlar, hem Amon'un hem de Re'nn oğlu olarak adlandırılırken bu defa Ptah'ın da firavunun babası olduğu ortaya konmuştur. II. Ramses devrinde (M.Ö. 1298- 1232) yazılan ve III. Ramses tarafından da benimsenen, Abu Simbel'de dikilmiş dikilitaş üzerindeki dini metinde tanrı Ptah II. Ramses'e şöyle seslenmektedir: "Senin babanım. Seni dünyaya getiren benim. Öyle ki bütün vücudun tannlardandır. Zira Mendes Senyörü koç biçimini[65] aldım ve senin firavıın olarak şeklini dünyaya getirmek için yüce annenle birleştim. Çünkü benim Ka'm için yararlı şeyleri yapmak için eşsiz olduğunu biliyordum. Seni Re gibi görünerek dünyaya getirdim ve seni tanrılar arasında yücelttim" (...) "Ptah'ın mekanının yüce tanrıçaları ve Atum'un mekamndan Hathor bayram ediyorlar. Kalbleri sevinç içinde... muhteşem görünümünü gördüklerinde sevinç içindeler... Tanrılar ve tanrıçalar güzelliğinden övgüyle söz ediyorlar. Ka'm için dua edip "sen bizim yüce babamızsın ve bizim için sana benzeyen bir tanrı dünyaya getirdin" diyerek bana sunaklar sunuyorlar"[66]. Burada tanrı Ptah'ın sözleriyle büyüklük kompleksine kapılan II. Ramses'in yaşarken bile tannlaştınlmış olduğunu görmek mümkündür. II. Ramses ise tanrı Ptah'a cevaben şöyle söylemektedir: "Senin oglunum. Beni tahtmın üzerine yerleştirdin. Kraliyetini bana teslim ettin. Şekline benzer biçimde beni dünyaya getirdin ve yaratığın şeyi (kraliyet) bana ayırdın. ... beni Mısır'ı normal duruma getirmek için kral yaptın. Vücudundan yaşama gelen tanrılar, şekillerine, viicutlanna ve renklerine göre şekillendirdim. Onların isteklerine göre onlar için Mısır'ı teşkilatlandırdım ve tapınaklar (...) inşa ettim"[67].Bu metinden Ramses'in güneyde Abu Simbel'den Delta Bölgesi'nde Memfis ve yeni kurduğu kraliyet şehri Per-Ramses'e (Ramses'in sarayı Ramses'in şehri) kadar yücelttiği tanrı Ptah'ın yarattığı tanrıların mabetlerine önem verdiğini ve kültleri için gereken özeni gösterdiğini bunun için de heykellerinin yapımını gerçekleştirdiğini anlamak mümkündür. Bu dönemde, Amon-Re'nin önderliğinde iktidarını sürdüren Ramses'in tanrı Ptah'a önem vermesinin sebeplerinden biri iktidarını bütün tanrıların onayladığını ortaya koymaktı. Çünkü tanrı Ptah, insanları yönetmesi ve yönlendirmesi için hem onu yaratmış hem de onu gerekli bütün tanrısal özelliklerle donatmış tı r[68]. Diğer bir sebebi XVIII. Hanedan devrindeki gibi başkent Teb'de Amon din adamlarını n her şeye müdahale etmeleriydi. Zaten Ramses bu yüzden ve askeri ve stratejik amaçlarla Delta'nın doğu bölgesinde ikinci bir başkent olarak Per-Ramses'i kurdurmuştu.
Bundan başka, yine aynı dönemde, tanrı Ptah'ın öneminin artması evrensel bir tanrı niteliğinin vurgulanması ile olmuştur. Bu da Karnak'ta söylenen Ptah ilahilerinde de görüleceği gibi tanrı Re ve Amon'un özelliklerinin Ptah'a maledilmesiyle gerçekleşmiştir. Tanrı Re ile özdeşleşmesi ve onun özelliklerini benliğinde toplaması şu şekildedir:
Tanrıların hayatını sürdüren panitı,
Ufkunda ışıl ışıl doğan,
Lütfuyla iki ülkeyi aydınlatan nurun senyörü.
...............................................................
Karanlıklar' açan menşe, parlayan güneş diski
..................................................................
Gözlerinin ışınlarıyla
Zifiri karanlıklar' uzaklaştirdın[69].
Diğer yandan, Ptah Amon'un kendine özgü özelliklerini de benliğinde taşımaktadır:
Ağzının nefesiyle boğaza nefes aldırmak için
Uyamyor rüzgarı yaratan[70]
Huzur içinde!
Selam sana, Ptah-Tatenen
Şekli gizli olan Büyük tanrı.
Özdeşleştirmeden öte, Ptah, gerçek bir evrensel tanrı olarak da gösterilmiş ve bu dünyaya ve öteki dünyaya hakim yüce tanrı olduğu vurgulanmıştır.
Ayakların yeryüzündedir, başın uzak gökte.
Oysa, varlığın Hades'te (yeraltı dünyası) olandır. Sadece kendi gücüne dayanarak,
Kollarının sağlamlığı sayesinde kendi kedine yükselerek,
Yaptığın eseri (güneş) yükseltirsin[71].
Aynı Hanedandan Merenptah devrinde, firavunun adından da anlaşılacağı gibi, Ptah'ın yüceltilmesi devam etmiştir. Onun zamanında, Mısır deniz kavimleri denilen Yunan adalarından gelen istilacılarla itifak yapan Libyalıların ortak saldırısına uğramış ve Delta bölgesi tehlikeye düşmüştür. Saldırılar Memfis'e kadar uzanmış, dahası şehrin duvarlarını zorlamaya başlamışlardır. Merenptah iktidarının 5. yılında Ptah'ın önderliğinde ülkesini savunmuş ve müttefik kuvvetleri püskürtmeyi başarmıştır (M.Ö. 1227) [72]. Merenptah için dikilen zafer dikilitaşmda tanrı Ptah'ın firavun hakkında düşüncelerini aksettiren şöyle bir yazıyı görmek mümkündür: "kalbi adil, iyiliksever oğlum, Memfis'e ihtimam gösteren Merenptah'a kılıç verilsin.. Oğlu Merenptah, Yukarı ve Aşağı Mısır tahtma henüz çıktığında, Libyalı asi, sefil Mâryay Libya'nın senyörü olan hükilmdann (Ptah) duvarlarını istila etmek için geldi". Ayrıca Ptah, Libyalı asi konusunda şöyle der: "Bütün cinayetlerinin toplamı kendine döndü. Bir timsah gibi yuttuklarını ona kusturmak için Merenptah'a teslim edilsin[73].
XX. Hanedan devrinde, Ptah'ın yüce tanrı konumu III. Ramses'le (M.Ö. 1198-1168) de devam etmiştir. III. Ramses'in oğullanndan Amonhepshef in mezar resminde görüldüğü gibi, o zamana kadar, genellikle başı traşh olarak resmedilen Ptah, bu kez kefensiz ve başında tanrı Amon'a ait iki uzun tily ve tanrı Re'nin sembolü güneş diskinin bulunduğu taç olan bir insan olarak resmedilmiştir. Böylece onun, benliğinde diğer iki önemli tannyı taşıdığı vurgulanmak istenmiştir[74].
XXV. Kuş Hanedarundan olan sofu bir firavun olan şabaka (M.Ö. 716- 702) ve ailesi antik ilahiyata özel bir ilgi duyup Mısırlılann ataları tarafından yazılan, yukarıda söz konusu olan Ptah'la ilgili Menıfıs kozmogonisini güncel hale getirerek[75] Ptah'ın Mısır tanrılan arasında önemini artırmıştır.
Kamak'taki Arnon tapınağında Ptolemeler devrinden (M.Ö. 306-168) kalma bir metin bize tanrı Ptah'ın, gerçekleşmesi gereken şeyler için, "Ol" deyince hemen gerçekleştiğini iletnıektedir[76]. Bu da tanrının kalbiyle tasavur ettiği şeyleri kelamıyla yürürlüğe koyduğunu ve hâlâ güncel bir tanrı olmaya devam ettiğini göstermektedir. Yunanlılar tanrı Ptah'ı kendi tanrıları Hefaistos'la eşit tutmuşlardır. [77]
Tanrı Ptah, Roma Imparatorluğu hakimiyetine kadar ilahiyatçılarını dikkatini çekmiştir. Trajan devrinde (M.S. 9817) Yukarı Mısır'da Dendera'da küçük bir mabette kutsal doğumun sırlarına katılmıştır[78]. Bununla birlikte, Mısır'ın sınırları ötesinde tapılan bir tanrı olamamıştır.