İlk ikisi Konya'da yapılan Tahrir Defterleri kongrelerinin (Defter Congress) üçüncüsü 18-19 Mart tarihleri arasında Almanya'nın şirin bir kenti olan Erlangen'da yapıldı. Katılım planlamanın üzerinde idi. Başta Türkiye olmak üzere Avrupa'nın bir çok ülkelerinden ilim adamları katıldılar. Ayrıca Filistin'den Kamal Abdulfattah ve Amerika'dan Heath Lowry ile Margaret Venzke katılanlar arasında idiler. Bildirilerin ve alınması gereken kararların çokluğu iki günlük ağır bir çalışma temposunu gerekli kıldı. Mamafih gerek seyahat gerekse bildirilerin çekici olmaları bir taraftan dinlenmemizi diğer taraftan tatlı bir yorgunluğun zevkini tatmamızı sağladı. Ben seya.hatime 16 Mart'ta başladım. Nisbeten temiz olan ama kirliliği heran hissedilen Ankara'nın havasından kurtulup Istanbul'un - bilhassa Boğaz'da henüz yanmakta olan petrol yüklü iki geminin arttırdığı - kirli havasını tenefüs edeceğim İstanbul'a varana kadar aldıma hiç gelmedi. 17 Mart'da Erlangen'a vardığımda Istanbul'un havasının ne derece kirli olduğunu artık tamamıyla anlamaya başladım. Münih'in kuzeyine düşen ve Almanya'nın ortalarında yer alan Nürnberg'e araba ile onbeş dakika uzaklıkta ki Erlangen küçük ama şirin bir Üniversite kasabasıdır. Ikiyüzelli yıllık mazisi olan Üniversite Oxford veya Cambridge kadar eski olmasa dahi klasik Avrupa üniversitelerinin en iyi örneklerinden biridir. Üniversite ortamı herhalde böyle sakin bir kasabada aranmalıdır.
Nürnberg'e öğleden sonra saat 5:30 civarında vardığımızda hava günlük güneşlikti. Bizi havaalanında Dr. Hutteroth'un eşi ve oğlu karşıladılar. Nürnberg'den Erlangen'a olan onbeş dakikalık seyahatimiz Almanya'nın kırsal kesimi hakkında az da olsa bir fikir veriyordu. Iki katlı ve çatısı son derece yüksek evler Istanbul'un beton bloklarına karşın insanın içine bir ferahlık veriyordu. Erlangen'da dahi yüksek binalara rastlamak pek mümkün değil. Kaldığımız otel (Rokoko haus)'in ön cephesi şehrin görünümünü bozmayacak şekilde yapılmış ve otelin diğer katları pek yüksek olmamalarına rağmen ön cephenin arkasına alınmış. Şehrin güzelliğini bozmadan otellerin veya çok katlı binaların yükselmelerinin mümkün olduğunun bir örneğidir Rokoko haus. Otelimiz üniversiteye beş-on dakikalık bir yürüme mesafesinde idi. Aynı akşam gidip üniversiteyi ve kongre salonumuzu ziyaret ettik. Ancak kongremiz 18 Mart Cuma günü başladı.
Kongreyi açan Dr. Hutteroth bu üniversitede bu gibi kongrelerde protokolun olmadığını bilhassa belirtmek istedi. öğlene doğru belirttiği bir diğer husus da Cuma namazının yaklaştığı ve Müslüman olanların namaza gitmesi gerektiği idi. Kongrenin son derece verimli geçtiği inkar edilemez, ancak Dr. Hutteroth'un beklediği kararların alındığını sanmıyorum. Kongrede okunan bildiriler ve kapanış gününde yapılan tartışmalar bir bütünlük sağlamakta idiler. Bu bildirilerin hepsini burada zikretmem mümkün değil, ancak öneminden ziyade aklımda kalanları burada zikretmek yararlı olabilir.
Konya'da yapılan toplantıda Tahrir Defterleri için bazı kararlar alınmıştı. Bu çerçevede ben ve daha sonra da Zeki Arıkan'ın katılmasıyla Tahrir defterleri terimleri sözlüğü üzerinde çalışacaktık. Yılmaz Kurt şahıs adları üzerine, Mesut Elibüyük haritalar üzerine ve Tuncer Baykara Tahrir Defterlerinde geçen yer adları hakkında çalışmalar yapacaklardı. Bu çalışmaların devam ettiği şüphesiz.
Mesut Bey Osmanlı devrine ait bazı haritalar üzerinde durdu. Bunların arasında 1907 ve 1913 tarihli ve köylerin % 6o'ını gösteren Osmanlı idari yapısı cep haritalar', 1909 tarihli olup Osmanlı Imparatorluğu'nun tümünü kapsayan bir harita, ve ayrıca Hatay, Bağdat ve Basra arasını, Hicaz ve Bulgaristan', ayrıntılarıyla gösteren birer harita üzerinde kısa da olsa bilgi verdi. Yılmaz Kurt defterlerde geçen bazı şahıs adlarının çeşitli şekillerde okunuşu ve adların etnik ve dini açıdan incelenmeleri üzerinde durdu. Tuncer Baykara Anadolu'da kökeni Türkçe olan bazı köy adlarının tahlilini yaptı. Zeki Arıkan şimdiye kadar yapılan bilhassa Arşiv terimleri sözlüklerine değindi, bu konuda yapılan çeşitli araştırmaları değerlendirdi ve terimler sözlüğünün hazırlanabilmesi için takip edilecek bir önmetodu açıkladı.
İlhan Şahin tahrir defterlerinin ebatlannın ve herbir satıra düşen kişi adlarının örneğin Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devirlerinde değişiklikler arzettiğini belirttikden sonra tahrir defterlerinde geçen rakamlar (normal ve divani) ve harfler (cim—çift veya müzevvec) üzerinde durdu. Melek Delibaş' 1564 ve 1579 tarihli tahrir defterlerine göre Yanya'nın mahalleri ve nüfusu hakkında bilgi verdi. Margaret L Venzke tahrir defterlerinde ki verilerden yararlanarak nüfus hesaplamalannın nasıl yapılacağı ve bunların Bilgisayar Programına uygulanmasında ortaya çıkan eksikliklerden bahsetti. Ilgi çeken konulardan biri de Bilgisayar ile siyakatın öğretilmesi idi. Kendim Başbakanlı k Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün yayınladığı "438 numaralı Muhasebe-i Vilayet- i Anadolu Defteri (937-1530). I" (Ankara 1993) adlı eseri tanıttım ve metnin ilk dört sahifesinin değerlendirmesini yaptı m. Bildiriler 19 Mart Cumartesi günü de devam etti. Birbirinden değerli olan bu bildiriler dinleyicilerin kafalarında bir çok sorulara yol açlığından aynı gün öğleden sonra yapılan değerlendirme ve kararlar alma safhası ilginç tartışmalara yol açtı ve kongrenin son derece verimli olduğunu gözler önüne serdi. Bu safha için Heath Lowıy, "tahrir" tabirince, emin, ben ise katip olduğumdan bu haber yazısı ortaya çıktı.
Kongrenin değerlendirme ve kararlar safhası Dr. Hutteroth'un defterler üzerinde yapılacak araştırmalarda göz önünde bulundurulması ve hatta mutlak suretle işlenmesi gereken oniki maddelik bir tahrir paketini açmasıyla başladı. "Flexible" olan bu maddeleri sıralamak ileri sürülen fikirleri ve münakaşaları anlamak açısından gereklidir kanımca.
1- Kaynakların yani kullanılan defterlerin ve bu defterlerin yıl, sahife ve numaraları.
2- Aile statüsü (hane, mücerred, bennak v.d.) demografik hesaplamalar için gereklidir.
3- Arazi nevileri ve ölçütleri. Örneğin çift, mezra'a zemin, edna, evsat, a'la v.d.
4- Sosyal grup statüleri. Örneğin Müslim, Gebran, Askeri, v.d.
5- Fertlerin özel ve dini statüleri. Örneğin a'ma, pir-i fani, şeyh, müezzin imam, hatip müderris, v.d.
6- Gelir ve nereye gittiği, Örneğin timar, has, ze'amet mülk, vakıf v.d.
7- Gelirin kaynağı. Örneğin hububat, bağ veya bağçe, ağaç hayvanat, v.d.
8- Vergi nevileri. örneğin öşür, hums, v.d.
9- Yayın dili. Verilerin ve bulguların daha ziyade İngilizce veya Türkçe yayınlanmaları.
10-Sıra numaralı. Defterlerde her ünitenin (şehir, köy ve mezra'a gibi) başına konan (daha ziyade kırmızı mürekkeple yazılan) numaraların belirtilmesi.
11- Lokalize: defterlerde geçen şehir, kasaba, köy, mezrada ve hatta mümkün olduğunda zemin ve çiftliklerin harita üzerinde yerli yerince tesbit edilmeleri.
12- Sembol tipleri: Harita üzerinde nüfus, hububat gibi benzeri şeylerin oranlarının ve nehir, kanal, mezra'a ve çiftlikler gibi arazi şekillerinin gösterilmeleri.
İleri sürülen fikirlerin tamamı bu maddelerin etrafında dı5nmemelde birlikte tahrir defterleri üzerinde ki çalışmaların önemine ve kapsamlarının geniş tutulmalarına dikkat çekmekte idiler. Ben bu fikirleri özetliyerek not aldığımdan kongre üyelerinin fikirlerini olduğu gibi aktarmam mümkün olmadı. Ancak ileri sürülen fikirleri burada özetleyip her konunun akabinden katkıda bulunanların adlarını dipnot olarak vermekle yetineceğim.
Dr. Hutteroth'un ileri sürdüğü maddelere ek olarak daha önce Ankara'da Prof. Halil İnalcık'ın başkanlığında toplanan ve Ankara üniversitelerinde ki bazı öğretim üyelerinden oluşan Ankara heyetinin almış olduğu bazı kararlara - örneğin üzerinde çalışılan defterin tarihi, ebadı, kağıdının cinsi, transkripsiyonu, defterde geçen yer, şahıs ve terimleri içeren bir fihristi ve hatta bölgenin tarihçesine -değinildi ve bu kararların neticesinde yukarıda zikredilen 438 numaralı muhasebe defterinin yayınlandığı belirtildi[1]. Ancak 438 numaralı muhasebe defteri gibi transkribe yayının pahalı olacağı, bu tip yayının her ülkede yapılamayacağı ve dolayısıyla defterlerde ki verilerin tablolaştırılmaları ve tablolaştırmanın mümkün olamadığı yerlerde notlarla izah etme yoluna gidilmesi ileri sürülen görüşlerden biri idi[2]. Bir sancak üzerinde yapılan mukayeseli bir çalışma ile tek bir defterin neşri arasında şüphesiz fark vardır [3]. Ancak tek bir defter neşri araştırmalara sunulmuş bir kaynatır. Bu kaynakların çokluğu araştırmancının işini kolaylaştırır sanırım. Bir diğer konu defterlerin edisyonları yapıldığında şahıs adlarının çalışma kapsamı içine alınıp alınmaması idi [4]. Kanımca şahıs adları defterlerin en önemli verilerinden biridir. Zira Yılmaz Kurt'un hazırlayacağı şahıs adları bu adların okunmalarıyla ancak mümkün olabilir. Ayrıca şahıs adları etnik grupların kültürlerini muhafaza etmelerinin ve hatta diğer kültürlerin tesiri altında kalmalarının bir kanıtı olduğu gibi dini ve etnik grupları klasifikasyonda yardımcı olacak en sağlam verilerdir.
Tahrir defterleri üzerinde yapılan çalışmalarda üzerinde çalışılan bölgeye müteallik diğer tarihi kaynakları - örneğin şer'iyye sicillerini, vakıf, mühimme, ruus, ruznamçe defterlerini, ve hatta tarihi abidelerini ve kitabelerini - gözardı etmemek gerek. Tabii ki bölgenin tarihini ve Osmanlı İmparatorluğu'nun idari yapısını da unutmamalıyız. Okumakta güçlük çektiğimiz bir köyün adını, açıklayamadığımız bir terimi tahrir defterlerinin dışında veya yukarıda saydığımız herhangi bir kaynakta bulabiliriz. Örneğin Varna sancağı ancak aynı sancaga ait vakıf defteri ile bir bütünlük sağlayabilmekte: tahrirler ile ilgili kayıtlara bazen XIII. yüzyıl vakıflarında rastlamaktayız; 929/1522-23 tarihli Ankara kanunnamesine Kırşehir'deld Caca Bey camii kitabeşi (671/1272-73) ışık tutmaktadır[5]. Aynı zamanda vakanüvislerin eserleri, daha doğrusu bölgenin siyasi tarihi müphem kalan bazı noktaları izah etmemizde ve tahrir defterlerinin sıhhatlerini ölçmemizde yardımcı olacaklardır[6].
Üzerinde durulması gereken konularından biri ve bu kongrede üzerinde durulan, defterlerin çeşitli arşiv ve hatta kütüphanelerde dağınık halde bulunması ve arşivlerde kataloglann yeterli olmamasıdır. Bunların bir envanterinin yapılmasının gereği inkar edilemez. Böyle bir çalışma tahrir defterleri üzerinde çalışan bir ilim heyeti veya Osmanlı arşivlerine sahip ülkelerden birer temsilcinin katıldığı bir heyet tarafından malzemeyi tasnif etmeyi üstlenecek gönüllü bir kişinin başkanlığında yürütülebilir[7]. İstanbul Başbakanlık Arşivinde tasnif ve katalog çalışmalarının eskiden beri yürütüldüğünü ve son on senedirde bu işin hızlandırıldığını biliyoruz. Ayrıca İstanbul Başbakanlık Arşivi için yayınlanmış kılavuzları da gözardı etmememiz gerek [8]. Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-i kadime Arşivinin eski harfler ile yazılı bir kataloğu bu arşivde çalışma yapan tüm araştırmacılar tarafından kullanılmaktadır. Ancak bu arada Aslıhan Doğan tarafından nisbeten detaylı bir katalog mezuniyet tezi olarak hazırlandı. İstanbul Başbakanlık Arşivinde ki kataloglann hemen hemen tamamına yakınının fotokopilerini Ankara'da Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Arşivinde de görmemiz ve kullanmamız mümkün. Pek yakın zamanda İstanbul Başbakanlık Arşivinin tüm kataloglarının buraya gönderileceklerini sanıyorum. Ancak yapılması gereken işlemlerden biri, ve belki de yapılması planlanan, bu katalogların bilgisayara geçirilmesi ve böylece sadece Türkiye'nin her tarafında değil,bilgisayar ağı ile tüm dünya ülkelerinde kullanılmalarını mümkün kılmaktır. Tabii bu katalogların yayınlanması ve dünyanın tüm kütüphanelerine satılmaları da mümkün. Ancak bunları yapmadan önce katalogların tashihi ve belki bir kısmının tamamlanmaları gerekebilir. Bu gibi çalışmaların bilhassa İstanbul Başbakanlık arşivinde istihdam edilen arşivistler tarafindan yürütülmeleri mümkündür [9]. Aynı zamanda araştırıcıların farkına vardıkça kataloglarda yapılan hataları arşivde ki görevlilere bildirmeleri ve dolayısıyla düzeltilmelerini sağlamaları şüphesiz yararlı bir girişim olur. Çeşitli ülkelerde dağın* halde bulunan araştırmacıların birbirlerini yayınlarından haberdar etmeleri herhalde bir başka yararlı girişim olur. Mamafih Konya ve Erlangen'da yapılan bu kongreler herhalde aynı amacın mahsulüdür [10].
Kongre, kaynak buldukları takdirde, Heath Lowry'nin Pencylvania'da ve Çetin Varlık'ın İstanbul'da bizleri ağırlama vaatleriyle kapandı. Vedalaşma ise aynı akşam bir Türk lokantasında akşam yemeği yemenin akabinde başladı. Mamafih Dr. Hutteroth devirsi günü sabahı otele kadar gelip bizleri yolculadı ve böylece misafirperverliğini sergiledi. Yabancı bir ülkede ilim adına dostça karşılanıp ağırlanmak ve dostça uğurlanmak ilmin insanların ortak bir malı olduğunun en büyük kanıtıdır bence.