Bilindiği gibi Yahudiler yüzyıllar boyunca sürgün hayatı yaşamış bir toplumdur. M. Ö. 586'da önce Babil'e sürülmüşlerdir. II. ve IV. asırlarda ise Romalılar ve Hıristiyanlar tarafından ikinci defa ülkelerinden kovul-muşlardır. Böylece, Yahudiler için "Diaspora” hayatı başlamış ve bunun neticesinde de Asya, Avrupa ve Afrika kıtalanna dağılmışlardır. Ancak git-tikleri pek çok yerde, özellikle Hıristiyan ülkelerinde daima ikinci sınıf va-tandaş muamelesi görmüşler ve horlanmışlardır. İş bununla da kalmamış, 129o'da İngiltere'den, 1394'de Fransa'dan (kısmen), 1492'de İspanya'dan, 496'da ise Portekiz'den tamamen kovulmuşlardır. Bu baskılar ve sürgünler sonunda pek çok Yahudi Doğu Avrupa'ya ve bilhassa Osmanlı İmparatorluğu'na sığınmıştır. [2]Demekki, Rönesans ve Reform gibi hareketler de Yahudilerin durumunu düzeltmeye yetmemiştir. Nihayet XVIII. yüzyı-la, yani Aydınlanma Çağı ha gelindiğinde Yahudilerin durumunda kısmi bir iyileşme başladı. 1789 Fransız İhtilali'nde ilin edilen ve hümyet, kardeşlik ilkelerini ihtiva eden İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi'yle açılan liberalizm çağı Yahudilere hukuki, iktisadi ve dini haklar sağlamıştır.Bu-nunla birlikte, Avrupa kamuoyu Yahudilere karşı önyargılarını tamamen terk etmemiştir. Nitekim, liberalizmin rasyonel (akılcı) ve maddeci görüşü yanında duygu ve manâya önem veren düşünce akımlarının canlandırdığı milliyetçilik, hatta ırkçılık teonfrrinin ön plana çıkmasıyla, Avrupa'da Tahudiler için yine zor günler başlamış oldu. [3] Bu gelişmeler sonunda, laiklik sayesinde Yahudilere karşı azalmış gibi görünen dini düşmanlık yerini, milliyetçiliğin ve ırkçılığın devreye girmesiyle siyasi, sosyal ve iktisadi yönü ağır ba-san Yahudi aleyhtarlığına bırakıyordu. Böylece Fransa, Almanya, Ingilte-re, Avusturya, Polonya ve Rusya gibi Hıristiyan ülkelerde teoriye dayandı-nlan, örgütlerce desteklenen siyasi bir Yahudi düşmanlığı başlatılmış oldu. Bunun sonucu, Avrupa'da halledilmesi gereken önemli bir rahudi Meselesi ortaya çıktı.
Avrupa'nın bu meseleyi çözmesi gerekiyordu. Ama nasıl? Akla gelen çözüm yollarından bazıları şunlardır: Asimilasyon, yok etme (soy kınmı), baskı ve zulüm uygulayarak kaçmalannı sağlama ve nihayet siirgiin. Bun-lardan asimilasyonun netice vermeyeceğine inanılıyordu. Soykırım ise bi-raz imkansız görünüyordu. Baskı ve zulüm uygulandı ise de dünya ka-muoyunda tepkilere yol açtı. O halde en iyi yol, Yahudileri toptan bir ye-re sürmek idi. Ama nereye? Afrika'daki Uganda'ya mı?yoksa, Osmanlı sı-nırları dahilinde bulunan Filistin'e mi? Uganda'yı Yahudiler istemedi. Bu durumda geriye Filistin kalıyordu. Bu çözüm yolu hem Yahudilere hem de Düvel-i Muazzama'ya uygun görünüyordu. Zira, hasta adam olarak ni-telendirdikleri Osmanlı imparatorluğu nasıl olsa dağılmaya veya ölmeye yüz tutmuştu. Onun mirasından ayrılacak bir toprak parçasına Yahudile-rin yerleştirilmemesi için önemli bir engel görünmüyordu.
Siyasi Siyonizm: Avrupa'daki Yahudi aleyhtarlığı karşısında Yahudile-rin, özellikle Yahudi aydınlann durumuna da bakmakta mutlaka zaruret vardır. Bilindiği üzere, yirmi asırlık bir sürgün döneminde Yahudiler dini Siyonizın[4] inancını ve umudunu daima muhafaza etmişlerdir. [5] Ancak, Av-rupa'da ortaya çıkan Yahudi aleyhtarlığının kökeninde tarihten gelme bir Musevi düşmanlığı olduğu biliniyordu. Ayrıca, dini bir zemine oturtulmuş bir idealin (dini Siyonizm) Avrupa kamuoyuna pek hoş gelmeyeceği, dola-yısıyla bu idealin gerçekleşmesi için Avrupa'nın destek vermeyeceği de Ya-hudi aydınları tarafından görülüyordu. O halde, Siyonizm dini hüviyetin-den soyutlamak ve çağın icabına göre siyasi ve milli hüviyet ve görünüm kazandırmak lazımdı. Zira, XIX. yüzyıl, milletler ve milliyetçilik çağıydı. Dolayısıyla, Yahudi aydınları politik faaliyetlerini dini cemaat zemininde değil, etnik veya milli cemaat yani millet zemini üzerinde yürütmeleri-nin,hedeflerine yarma açısından daha çağdaş bir yaklaşım olacağına maniyorlardı. Bunun için ise, ilmi ve siyasi yayın yoluyla propaganda ve siyasi örgütlenme şarttı. Zira, Yahudi meselesini enternasyolize ve politize ede-rek diplomasi sahasına intikal ettirmenin önemli yollarından biri bu idi. Bu takdirde, Avrupa'nın diplomatik ve entellektüel çevrelerine, Yahudi milletinin olduğu, dolayısıyla bir vatana ve devlete ihtiyaçları bulunduğu ve bu ihtiyaç giderildiğinde, yani Yahudilere bir yurt te'min edildiginde , Avrupa için Yahudi Meselesihin ortadan kalkacağı kolaylıkla anlatılabilirdi. Nitekim, bu yolla Yahudiler kendilerinin millet olduğunu Avrupa'ya ka-bul ettirdiler. Şimdi sıra önce yurt yani yatan edinmelerine, sonra devlet kurmalanna gelmişti. Vatanlan nere olacaktı? Bu sorunun cevabı şüphesiz Filistin'dir. Ancak, diplomatik ve politik faaliyetlerine dayanak teşkil edecek şekilde Filistin'de ne toprakları ve ne de nüffıslan vardı. Bu iki temel unsuru Filistin'de temin etmek için ise takip edilecek yol şu idi:
1— Osmanlı Devleti'ni, çeşitli yollarla ikna ederek Yahudilerin Filis-tin'e göçetmelerine razı etmek.
2 — Bu olmazsa Avrupa devletlerinin baskısıyla Bâbıâli'yi, Yahudi göçmenleri Filistin'e kabule zorlamak.
3 — Bu iki yol sonuç vermez ise, gizli ve kaçak yollardan Filistin'de toprak satın almak ve Yahudi muhacirleri bir an evvel yerleştirmek.
Bu yolların üçü de değişik tarihlerde ayrı ayrı veya birlikte, 184o'da Şam'da Hıristiyanların Yahudileri kat! etmelerinden itibaren uygulamaya konulmuştur. Nitekim, Yahudileri Filistin'e yerleştirmek amacıyla çeşitli projeler hazırlanmış ve hattâ Bâbıâli'ye takdim edilmiştir. Muhtemelen bu projelerin ilki, 1879 yılında II. Abdulhamid'de takdim edilen Laurence Oliphant'ın layihasıdır. [6]
Laurence Oliphant ve Projesi: Laurence Oliphant'ın kimliği de ilgi çekici-dir. L. Oliphant, 1829 yılında Güney Afrika'da İngiliz sömürgesi Kap'ta doğmuştur. İngiltere'de yazarlık, avukatlık, gazetecilik, diplomatlık ve mil-letvekilliği görevlerinde bulunmuştur. Aynı zamanda önemli seyyahlardan biridir. Bir ara Amerika'da Hıristiyan mistiği olarak bulunmuştur. 1865'te Muhafazakâr Parti'den Parlementoya girmiştir. 1882 yılında kansıyla birlikte göçmen sıfatıyla Osmanlı memleketinde bulunan Hayfa'ya yerleşip siyonizmin kuruculan arasında yer almıştır. [7] Görüldüğü gibi L. Oliphant, oldukça ilginç ve maceralı bir hayat yaşamış ve 1888'de ölmüştür. [8]
L. Oliphant, Berlin Kongresi'nden (1878) bir yıl sonra Yahudi göçmenlerin Filistin'e yerleştirilmesiyle ilgili layihasını II. Abdülhamid'e takdim etmiştir.Bu layihada, Yahudilerin Arz-ı Filistin'e[9] yerleştirilmeleri teklif ediliyordu. Layihanın başında dört gerekçe bulunmaktadır:
1— Anadolu ve Rumeli Yahudileri için Filistin'de bir göçmen merke-zi kurulmalıdır. Burası, Berlin Andlaşması'nda bahsedilen Yahudiler için de bir iltica yeri olacaktır. Bu durumun gerçekleşmesi halinde Yahudiler hem zulüm ve adaletsizlikten kurtulacaklar ve hem de Düvel-i Muazzama için gaile olmaktan çıkacaklardı.
2 — Boş ve verimli arâzlnin bulunduğu Filistin'de ziraatı geliştirmek, bedevi Arapları medenileştirmek ve asayişi te'min etmek için Yahudileri yerleştirmek lâzımdır. Avrupalı devletlerin ve Avrupa'daki Yahudilerin ser-maye ve teknik yardımları sayesinde Yahudi göçmenler bölgede sanayii, ziraati ve sanatı geliştirebilir. Ayrıca Müslüman göçmenler de iskân edilebilir.
3 — Devlet hazinesi, muhacirlere verilecek arâzInin karşılığı olarak külliyetli miktarda bir para alacaktır. Ayrıca, göçmenlerin idaresi için bir kumpanya teşkil edilecektir.
4 — Filistin'deki ıslahat ve uygulamaların faydası görüldüğünde, aynı ustillerin diğer vilâyetlerde de uygulanabileceği muhakkaktır. Böylece devletin vergi gelirleri artabilecektir.
Görüldüğü üzere, Yahudi göçüne izin verildiği takdirde bölgeye sermaye ve teknoloji akışı olacak, bunun neticesi verim ve vergi artışından hazine istifade edecektir. Nihayet faydası görüldüğünde aynı usüller diğer vilâyetlerde de uygulanarak devletin gelirlerinde önemli bir artış sağlanacaktır. Bu teklif ve gerekçeler, Bâbıâli'yi ve II. Abdülhamid'i ikna edebile-cek nitelikte görülmüştür. Zira, 1879 yılında Osmanlı Devleti'nin mali durumu ve ıslâhât ihtiyacı dikkate alınırsa, bu tekliflerin oldukça cazip olduğu muhakkaktır.
L. Oliphant'ın layihasında, dört maddelik girişten sonra 33 maddelik ayrıntılı bir uygulama planı yer almaktadır. Buna göre:
1 — Filistin topraklarına göçmen yerleştirmek amacıyla ""Arı-t Filis-tin'de İskin-ı Muhlicirin Osmanlı Kumpanyast" adıyla merkezi Istanbul'da olmak ve Avrupa'da şubeler açmak üzere Padişahın himayesinde bir teşkilât kurulacaktır.
2 - Bâblâli, kumpanyaya Belka Sancağı'nın Ürdün ile Darbü'l hac (?) arasında bulunan topraklardan 4.356.000 dönüm arâziyi taksitle satma-yı taahhüd edecektir. Kumpanya bu arâzIyi istediği gibi .satmaya, müba-dele veya ipotek etmeye yetkili olacaktır. öte yandan, Babıâli, kumpan-ya'ya teklif etmeksizin başka bir şahsa veya kumpanyaya arâzi satmaya-caktır. Satması halinde kumpanya'ya rüchan hakkı tanıyacaktır.
3 — Kumpanya, satın alacağı arâzlnin orman, bina ve madenlerini ta-sarrufunda bulunduracaktır. Bu madenler, hususi bir nizamâtla idare edi-lecektir. Öte yandan, kumpanya, Hayfa-Taben:ya-Liit Gölü arasında bir de-miryolu inşa edecektir. Buna karşılık demiryolunun her iki tarafında bir kilometrelik arz i ve bölgedeki boş ve harabe hâline gelmiş köyler kum-panya'ya verilecektir.
4 — Kumpanya'ya devredilecek arâzkle Suriye vilâyetine bağlı ayrı bir mutasamflık kurulacaktır. Bu idari birimin müdür, muhasebeci ve mal müdürü gibi kamu görevlileri göçmenler tarafından seçilecek ve Bâbıâli'ce tasdik olunacaktır. 5 — Mutasamflık dahilinde yerleşen göçmenler, tâbiyeti hangi millet-ten olursa olsun Osmanlı vatandaşı kabul edilerek devlet hizmetinde ve sair yerlerde istihdam olunacaklardır. Göçmenler, Osmanlı kanun, mua-hedat ve mahkemelerine tabi olacaklardır. Bu bölgedeki mahkemelerde görülen davâlarda bir üst mahkemeye itiraz hakkı tanınmayacaktır. Kum-panya, göçmenleri teftişe, tard ve tebide yetkili olacaktır. öte yandan, bölgenin yerli ahâlisi de Kumpanya'nın idaresine geçecektir. Göçmen topluluğunun umumi asayişi, kendi aralarından seçilecek olan mutasarrıfa bağlı piyade ve süvari kuvvetince te'min edilecektir. Bu askeri birliğin ku-mandanlığına kumpanya ve mutasarrıfın üzerinde ittifak ettiği bir kişi ta-yin edilecektir. Göçmenler iki sene müddetle askerlik hizmetinden veya bedel-i nakdiden muaf tutulacaktır.
6 — Kumpanya, göçmenlerin yerleştiği bölgelerde her türlü ıslahat ve bayındırlık hizmeti yapabilecek, lüzum göreceği miktarda vergi alabilecek-tir. Buna mukabil, Osmanlı Devleti'nin bölgeden te'min ettiği geliri 12 se-ne müddetle Osmanlı maliyesine ödeyeeektir. Bu müddetin bitiminde em-lak ve ağnam resminin tediyesine devam edilecektir.
7 — Emlak, maden, orman, biçilmemiş mahsulat, çiftlik edevatı ve saire mukabilinde faiz nizamı ile borç vermek gibi Ziraat bankalarına mahsus olup şartnâmede tayin olunacak muameleyi icra eylemek üzere bir Ziraat Sandığı kurulması hususunda Babıali, kumpanya'ya izin verecektir.
8 — Kumpanya ile devlet arasındaki yazışmaların Fransızca veya İngi-lizce yapılmasına izin verilecektir.
9 — Babıali ile Kumpanya arasındaki anlaşmazlıklar tarafların tayin edeceği iki temsilci tarafından hal edilecektir.
33 maddelik bu plandan Düvel-i Muazzama'nın, özellikle İngiltere'nin Siyonist teşkilatlarmın, Yahudi muhiplerinin haberi olduğu muhakkaktır. [10] Bu çevreler 1492'de olduğu gibi, Yahudileri yine Türk devletinin müsa-mahasına dayanarak Filistin'e yerleştirmeyi düşünüyorlardı. Bu planın gerçekleşmesiyle evvela Avrupa, Yahudilerden ve Yahudi meselesinden kurtulacak, sonra Yahudiler bir vatana, ileride muhtemelen bir devlete ka-vuşacak ve nihayet Avrupa Osmanlı işlerine veya Ortadoğu meselelerine müdahale hakkı elde edebileceği yeni bir etnik veya dini bir toplumu Fi-listin'e yerleştirmiş olacaktı. Demek ki, planın uygulanmasında Avrupa'nın ve Yahudilerin yararı olduğu şüphesizdi. özellikle Batılı devletler, Osman-lı İmparatorluğunu parçalamak ve kendi menfaatlarını koruyabilmek için nasıl Sırplardan, Bulgarlardan, Rumlardan ve Ermenilerden istifade etmiş ise aynı şekilde Yahudilerden de faydalanmayı düşündükleri muhakkaktır. Yahudiler de Avrupa'nın bu zaafından yararlanarak kendilerine bir vatan ve devlet kurmak istemişlerdir. Böylece batı bir taşla iki kuş, Yahudiler ise pek çok taşla bir kuş vurmuş olacaktı.
Osmanlı Devleti ve Laurence Oliphant'm Pliinz: II. Abdülhamid, impara-torluk dahilinde bulunan boş arâzilere muhacir yerleştirilmesine taraftardı. Ancak, göçmenlerin münhasıran Filistin topraklarına yerleştirilmesi fikrine karşı çıkıyordu. Çünkü o, böyle bir planın uygulanması halinde, ileride Filistin topraklarında müstakil bir Yahudi devletinin kurulabileceği görüşünde idi. Bununla beraber, 9 Ekim 1879 tarihli iradesiyle L. Olip-hant'ın layihasını, müzakere edilmek üzere Sadrazam'ın başkanlığında Da-hiliye, Adliye ve Ticaret nazırlanndan oluşan özel bir komisyona havale etmiştir. [11] Bu komisyonda ne konuşuldu, ne gibi kararlar alındı bilemiyo-ruz. Buna dair elimizde bir belge şimdilik yoktur. Ancak, aynı konunun 9 Mayıs 1 88o tarihinde Meclis-i Vıikelâ'da tartışıldığını biliyoruz. Meclis-i Vükelâ'da, L. Oliphant'ın planı uygulandığı takdirde, Belka Sancağı'nda müstakil bir idarenin kurulacağı, bölgede Arap aşiretleriyle Yahudi muha-cirleri arasında düşmanlığın doğacağı, neticede önlenmesi mümkün olma-yan hadiselerin çıkabileceği görüşü ağır basmıştır. Bu sebeplerden ötürü İngiliz parlamenteri L. Oliphant'ın teklifi reddedilmiştir. [12]
Bu esnada, Avrupa ve Rusya'da Yahudi aleyhtarlığı şiddetlenmiş ve Yahudilere karşı yapılan saldırılar tahammül sınırını aşmıştır. Bunun üze-rine Avrupa ve Rusya'da bulunan Yahudiler göç etmeye başladılar. "Ali-yalı" adı verilen bu göçlerin ilk dalgası 1881-1891 tarihleri arasında olmuş ve takribi 145.000 Yahudi, Rusya'yı terk ederek başka ülkelere göç etmiş-tir. İkinci göç dalgası 1892'de Yahudilerin karşılaştığı yeni baskılar sonu-cunda ortaya çıkmıştır. Nitekim, Doğu ve Güney-Doğu Avrupa ülkelerin-den 500.000 kadar Yahudi Amerika, İngiltere, Kanada ve Osmanlı toprak-larına göç etmeye başlamıştır. '[13]
Türk topraklarına yerleşmek isteyen göçmenler iki kısımdır. Birinci grup, Osmanlı tâbiyetinde olanlar; ikinci grup ise ecnebi devletlerin tabi-yetinde olan Yahudi göçmenleridir. Bâbıâli, Osmanlı tâbiyetinde olan Ya-hudilerin Türk topraklarında yerleşmesini kabul ediyordu. Meselâ, Akker-man ve Kalas'tan gelen Yahudi göçmenlerin Hüdavendigar, Aydın ve İzmir vilâyetlerinde müteferrik olarak yerleştirilmeleri benimsenmişti. [14] Oysa, Yahudiler Filistin'e veya Filistin'e yakın bölgelere yerleşmeyi arzu ediyorlardı.
1881 yılında Yahudi göçü başlayınca, Yahudi göçmenlerinin bir kısmı Filistin topraklarında mesken tutmaya çalışmıştır. Bu durumu siyasi ve sosyal açıdan uygun bulmayan Osmanlı Devleti, Yahudi göçmenlerini Fi-listin'e yerleştirrneme kararına varmıştı. Bunun üzerine Yahudi göçmenle-ri, bu bölgeye yakın Türk sancak ve vilayetlerine gitmeye çalışmışlardır. Mesela, Eflak'tan göç eden üç-dört yüz hane ecnebi uyruklu Yahudi, Osmanlı tabiyetini kabul etmek suretiyle Suriye topraklarında yerleşmeye ça-lışmıştır. [15]
Yahudilerin Filistin ve Suriye topraklarına yerleşmesini önlemek amacıyla, Babıali'nin izini olmaksızın Yahudi göçmenlerinin kabul edilmeme-si, izinsiz Suriye vilayeti limanlanna gelenlerin vapurlardan indirilmeksizin geri gönderilmesi, Akka'ya gelenlerin başka bölgelere sevk edilmesi, &ablali'nin tasdiki olmaksızın hiç kimsenin Osmanlı tabiyetine kabul edilmemesi, miri arazinin ecnebilere ve tabiyeti tasdik olunmamış kişilere satılma-ması, bu hususlara riayet etmeyen Defter-i Hakani memurlarının mesül tutulması kararlaştırıldı. Bu hususlar tamamen vilayetlere tebliğ edildi. [16] öte yandan Yahudilerin bölgeye yerleşmesine engel olmak, asayişi sağlamak ve bölgede artan yabancı nülüsa karşı bir denge unsuru olmak üzere bölgeye önemli miktarda Rumeli ve Kafkas göçmeni yerleştirilmeye çalışıl-mıştır. [17]
Bu gibi tedbirlerle Yahudilerin Filistin'e gitmeleri yasaklanınca, Yahu-diler, Hac bahanesiyle bölgeye gelmeye çalışmışlardır. [18] Kendilerine Hacı süsü vererek Filistin'e girmeyi başaranlar daha sonra izlerini kaybettirmeyi başarmışlardır. Bunun üzerine Babıali, yeni bir önlemler paketini uygula-maya koydu. Buna göre, Osmanlı temsilciliklerinde pasaportlannı vize ettirmeyenler, Hacı adayı dahi olsalar Filistin'e giremiyecekler ve Hacı aday-larından dönüşlerinde iade edilmek üzere büyük ölçüde bir depozite alı-nacaktır. [19] Alınan bu tedbirlere rağmen Yahudilerin Kudüs'e gelmeleri önlenememiştir. Bu yolla her hafta Kudüs'e gelenlerin sayısı ı 5o kişiyi bu-luyordu. Hacı olmak bahanesiyle gelenlerin ileride bölgeden çıkarılması-nın zorlaşacağı görüşünde olan II. Abdülhamid, konunun Meclis-i Vülce-rd'da acilen görüşülmesini istedi. [20] Meclis-i Vükela ise, Hacı adaylarının en fazla üç ay ikamet etmelerini ve daha fazla kalanlann mahalli otorite-lerce bölgeden çıkanlmalannı kararlaştırdı. [21]
Babıali'nin aldığı tedbirlere rağmen gizli ve kaçak yollardan Filistin'e gelenler, yerli ahâliye değerinden fazla para vermek suretiyle arazi satın almaya başladılar. [22] Mevcut Arazi Kanunnâmesi'nde Yahudilerin toprak satın almalarını yasaklayan herhangi bir hüküm yoktu. Bu kanunun ikinci maddesine göre, ecnebiler mülkiyet hakkına sahip olduklarından toprak satın alabilirlerdi. Kısacası bu hususta ecnebi-Osmanlı ayırımı yoktu. An-cak, Mart 1883 tarihinde kanunun ilgili maddesi değiştirilmek suretiyle ecnebi uyruklu Yahudilerin emlak satın almaları yasaklandı. [23] Bu husus Suriye ve Beyrut vilayetleriyle Kudüs mutasarnflığına tebliğ edildi. [24] Fa-kat, Osmanlı tabiyetinde olan Yahudilerin benzer bir kısıtlamaya tabi tu-tulmaması ve Ingilizlerin Yahudiler adına arazi satın almaları gibi sebep-lerden dolayı Yahudilerin Filistin'e yerleşmeleri önlenemiyordu.
Sonuç: Avrupa'daki Yahudi düşmanlığı, Siyonizmin hedefleri, Avru-pa'nın emperyalist niyetleri ve Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalama arzu-ları bir araya gelince önce bir Yahudi meselesi çıkarılmış, daha sonra bu-nu halletmek için Yahudilerin Filistin topraklarına yerleştirilmesi meselesi gündeme getirilmiştir. Bu konunun müteşebbisleri düvel-i Muazzama ile Siyonist teşkilatlardır. Osmanlı Devleti bu meselede zorla taraf yapılmış-tır. Dolayısıyla kendini savunmak durumunda bırakılmıştır. II. Abdülha-mid'in devlet ve hakimiyet anlayışı, Müslüman Arapların tepkileri Yahu-dilerin münhasıran Filistin'e yerleştirilmelerine mani olmuştur. Bu demek değildir ki, Osmanlı Devleti Yahudileri istemiyordu. 1492'de Avrupa'nın zulmünden kaçan Yahudileri kendi topraklarına kabul eden Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'dan kovulmak istenen Yahudi-leri de Anadolu'da ve Irak'ta bizzat kendi göstereceği bölgelere yerleşmele-ri şartıyla kabule hazırdı. Ancak, Filistin'de bizzat kendi iradesiyle yeni bir huzursuzluk kaynağı yaratmamak için Yahudilerin toptan Filistin toprak-larına yerleşmesini arzu etmemiştir. Ayrıca, XIX. yüzyılın son çeyreğinde-ki sosyal ve siyasi şartlanyla 1492'nin şartlarının bir olmadığı unutulma-malıdır. 1492'de Osmanlı Devleti, kendi iradesiyle Yahudi göçmenlerini kabul etmiştir. 1879-1892'de ise Bâbıâli'ye zorla empoze edilmek istenmiş-tir. Dolayısıyla Bâbıâli, Düvel-i Muazzama'nın ve Siyonist teşkilâtlarmın işbirliğinden korkmuştur. öte yandan, Bâbıâli, Rumeli ve Kafkas göçmen-lerini de iskân politikası gereği müteferrik olarak yerleştirmişti. Bu sebep-lerden dolayı Laurence Oliphant'in planı Osmanlı Devleti'nce kabul edilmemiştir.
1908 yılında Filistin'de yaşayan Yahudi nüfilsu göçmen akınları saye-sinde, ı 876'ya kıyasla üç misli artmış ve 80.000'e yükselmiştir. Bu arada Siyonistler 40.000 dönüm toprak satın almışlar ve 33 yerleşim merkezi kurmuşlardır. Yukarıda açıklanan tedbirlere rağmen Yahudiler "Arz-t Fi-listin »e girebilmişlerse bunun nedeni Avrupa'nın Siyonistler lehine Bâbıâ-li'ye müdahale etmesi ve siyasi nüfüzlannı kullanarak kısıtlama ve yasakla-rı uygulanamaz hale getirmeleridir.
LAURENCE OLIPHANT'IN LAYİHASI
Evvela: Arazi-i Filistin'de Anadolu ve Rumeli Yahudileri içün bir merkez-i hicret ihdâs olunmak. Burası Berlin Mu'âhedesi'nin azâd etmiş olduğu Yahudiler içün dahi bir melce' olur. Ve Yahudiler orada mezâlim ve ta'addiyâtdan masiin oldukları ve Mu'âhede-i mezküreyi imza eden devletler içün gavâil-i cedide ika' etmek tehlükesi olmadığı halde sermaye-lerine bir mahrec ve san'at ve zirâ'atlerini icra edecek arazi bulurlar.
Saniyen: El-yevm metrilk kalup Muhacirin-i İslâmiyye içün dahi emin bir melce' olabilecek olan arazi-i münbite-i cesimeyi zira'ate tahsis ve memleketin menâbi'-i zer'iyyesini teysi' etmek ve orada sakin urban aşair-i bedeviyyesini hall-i medeniyyete koymak ve ol-civarda (fırak) gibi serkeşlikde bulunan kazalarda emniyyet ve asayişi i'âde eylemek ve Muha-cirin-i İsrailiyyenin Avrupa'da bulunan mezhebdaşları tarafından ve onla-rın Filistin'e avdetlerini iltizarn eyliyen milel-i Hıristiyaniyye cânibinden bâligan mâ-belag tedariik olunacak ve sana'at ve zira'atde funün-i hazıra- nın gösterdiği usüllerin icrasından ve böyle bir teşebbüs-i azimin hüsn-i idâresinden hasıl olacak sermâyelerle sanayi'-i mahalliyeyi ihyâ eylemek.
Sâlisen: Hazine-i celile muhacirinin ikamet edeceği arazinin bedelâtı olmak üzere derhal verilecek mebaliğ-i külliyeden başka cemi'iyyet-i mu-hâcirenin idâresi içün ihdâs olunacak kumpanyanın mu'âmelâtından doğ-rudan doğruya veya bi'l-vasıta hissedâr olacak eyâletlerin ale'd-devam te-zâyüd edecek vergüleriyle külli istirade etmek.
Râbian: Devlet-i Aliyye içün ecnebi sermayeleri vasıtasıyla niyyat-ı se-niyye-i cenab-ı padişahiyye ve âma-i düvel-i garbiyyeye muvalık ve muhsintı bi-tecrübe sabit oldukdan sonra eyalat-1 sâire-i şahaneye dahi ta'mi- me sâlih ıslahâtın icrası mümkün olmak.
1-Mâdde: Hükümet-i seniyye Belka Sancağı'nda kin arâzi-i miriyeyi mübâya'a ve arz-ı Filistin'in iş bu kısmını millet-i Museviyye ve sâireden muhâcirler iska.myla tevsi' ve i'mâr edecek bir kumpanya teşkili içün sâhib-i imtiyaza salâhiyyet-i lazime i'tâ buyuracaktır.
I-: İş bu kumpanya arz-z Filistin'de, iskân-ı mulidcirin Osmanlı Kumpanyan nâmıyla yâd olunacakdır.
II-Mâdde: Kumpanya zât-ı Şevket-simit Hazret-i Padişahinin himâ-yet ve sahâbeti ve Hükümet-i seniyyenin nezâreti tahtında olacak ve Bâb-ı âli işbu imtiyâzın şerit-i esâsiyesiyle kavânin ve nizâmât-ı seniyye ahkâmı-nın tamamen icrasına dikkat etmek üzere bir müdir ile bir müdir mu'âvi-ni ta'yin edebilecekdir.
III. Mâdde: Kumpanya zât-ı Şevket-simit Hazret-i Padişahinin himâ-yet ve sahâbeti ve Hükümet-i seniyyenin nezâreti tahtında olacak ve Bâb-ı âli işbu imtiyâzın şerit-i esâsiyesiyle kavânin ve nizâmât-ı seniyye ahkâmı-nın tamamen icrasına dikkat etmek üzere bir müdir ile bir müdir mu'âvi-ni ta'yin edebilecekdir.
IV. Mâdde: Hükümet-i seniyye şimdiki Belka mutasarnflığına halel gelmeksizin orasını doğrudan doğruya Suriye Vilâyeti'ne tabi' ayrı bir mu-tasarnflık hey'etine vaz' buyuracakdır.
V. Madde: Kumpanyanın merkezi Dersaadet'de olacak ve fakat münâsib göreceği bir veya bir kaç pây-ı tahtlarda şu'beler te'sisine salâhi-yeti olacakdır.
VI. Madde: Hükümet-i seniyye işbu imtiyâzın teshil-i icrâsıçün Belka Sancağı'nın Ürdün ile Darbül hac arasındaki vaki' kısmını ilerüde ta'yin olunacak ve şartnâmede muharrer şerit mücebince tekasit-i mu'ayyenede te'diye kılınacak bir meblağa mukabil kumpanyaya fürüht etmekliği ta'ahhüd eder. Salt şehriyle ona mülhak arâzi kumpanyaya verilecek arz?-ye dahil olmayacaktır.
VII. Madde: Hükümet-i seniyyenin Belka sancağı'nda kumpanyaya fürüht edeceği arz i bir milyon akr ya'ni 4.356.000 dönüm ve her bir ak-nn fiyatı dahi ... guruş olmak üzere ta'yin lalınmışdır. Ma'mâfill Salt şeh-riyle arâzisi müstesnâ olmak üzere Belka Sancağı'nın huclâd-ı mezküre dâhilindeki kısmı bir milyon akrdan ziyâde arâziyi şâmil ise Hükümet-i seniyye şu fazlayı kumpanyaya terk ve kumpanya ilk bir milyon akrı ne fiyâta almış ise o fazlayı dahi yine o fiyata mübâya'a edecekdir. Ve Belka Sancağı'nda bir milyon akrdan noksan arâzi var ise Hükümet-i seniyye noksanı Aclun Sancağı'nın Belka Sancağı'na muttasıl arâzisinden ikmâl eyliyecekdir.
VIII. Madde: Kumpanya imtiyâz-ı fermân-ı âlisi tarihinden i'tibâren üç sene zarfında Hayfa'dan Taberiya'ya ve oradan dahi Ürdün vâdisinden geçerek Bahri Lüta kadar bir timur yol ameliyâtına mübâşeret edecekdir. Hükümet-i seniyye dahi miriye aid arâzi-i hâliye ve gayr-i mezrü'anın kâf-fesini ve timur yolun geçeceği kaimekamlıklardan bulunup harb olmuş bi'l-cümle karyeleri Belka arâzisi ne fiyata satılmış ise o fiyata kumpanya-ya fürüht ve bir de yolun her iki cihetinde miriye aid araziden meccânen birer kilometre arazi terk eyleyecekdir. Şu kadar ki bu bir kilometre mesâ-fe arasında efrâda aid arazi var ise o arâzi tazminat mukabilinde i'tâ olu-nacakdır.
IX. Madde: Hükümet-i Seniyye arz-ı Filistin'in hiç bir cihetinde evvelce maru'z-zikr iskân-ı Muhacirin Kumpanyası'na teklif etmeksizin sair kumpanyaya arazi terk ve umür-ı nafıa havale etmemekliğe ve yeni sancakda müzâyedeye konulacak emlak hakkında kumpanya'ya hakk-ı rüchan i'ta eylemekliğe muyafık buyurulur.
X. Madde: Hükümet-i seniyye emlak ve ma'den ve orman ve sâireyi rehn makamı nda alarak faiz nizamı ile akça ikraz ve biçilmemiş mahsülat ile çiftlik edevatı ve sâire mukabilinde muvakkaten pare idâne etmek ve'lhasıl zira'at bankalarına mahsus olup şartnâmede ta'yin olunacak mu'amelat-ı saireyi icra eylemek üzere bir zirâ'at sandığı teşkili içün kumpanyaya lazime i'ta eder. Merkez-i hicret neresi ise zira'at sandığı şirketinin merkezi dahi orada olacak ve fakat şirket mu'âmelâtını tevsl" ile arz-ı Filistin'in her bir cihetinde şu'beler ihdâ edebilecekdir.
XI. Madde: Müdir ve muhasebecilerle mal müdirleri muhacirler tarafından intihâb ve cânib-i hükümet-i seniyyeden tasdik olunacakdı r. Bab-ı Ali bunlardan sü-i hareketleri tebeyyün edenleri azl edebilecekdir.
XII. Madde: Kumpanya idare mesârifiçün Hükümet-i seniyyeye ilerüde kendü arâzisi nisbetinde ta'yin olunacak hisse-i mesarifi te'diye eylernekliği tahaddüt eder.
XIII. Madde: Merkez-i livada kumpanya tarafından hiç olmaz ise bir vekil bulunacak ve bu vekil mutasamfla icra-yı muhâbere eyliyecekdir.
XIV. Madde: Muhacirler her hangi milletden olur ise olsun teb'a-i Devlet-i Aliyye'den addolunacak ve'l-yevm Memalik4 Sahnede mer'iyyü'l-icra olan kavânin ve mu'ahedat ile tayin olunmuş mehakime tabi' olarak hidemat-ı mülkiyye ve sâirede istihdam olunacaklardı r.
XV. Madde: Muhacirlerin meskün oldukları arazide teşkil edilecek mehâkimin cümlesi muhacirleden mürekkeb olacağından bu mehakimde fasl u rü'yet olunacak de'avi kabil-i istinaf olmıyacakdı r.
XVI. Mâdde: Kumpanya mübaya'a eyliyeceği bi'l-cümle arâziyi süret-i dâimede tamamen tasarruf etmek hakkını haiz olacağı gibi inde'licat) menafı'-i umümiyyeye müte'allik kumpanyalara nez'-i emlak hakkında verilen hukukdan dahi müstefid olacakdı r.
XVII. Madde: Arazi-i mezkilrenin fürühtu orada mevcCıd olan orman ve ebniye ile sath-ı arzda veya zir-i zemindeki bi'l-cümle ma'denler dahişâmil olacakdır. Bu ma'denlerin işledilmesi hususu nizarrıat-ı mahsüsiyeye tabii olacakdır.
XVIII . Mâdde: Kumpanya mübâya'a eyleyeceği araziyi istediği gibi senedat-ı meşrü'a ile fürüht ve istiğlal veya mübâdele edebilecekdir. Senedatın kayd ve mübâdelerine mahsüs kalem merkez-i livada bulunacakdı r. Maarnafih araziyi iştir â edecek âdem nizamat-ı mahalliyyeye teba'iyyete
mecbür olacakdır.
XIX . Madde: Kumpanya kabul olunacak muhacirlerin ahvallerini teftişe ve kendü nizamatı na mugayir hareket edenler mahkeme tarafından ta'yin edilecek mikdar tazminat te'diyesiyle oradan tard ve teb'ide salahiyen olacakdır. Fakat hükümet-i seniyye bir veya bir çok muhacirlerin kabülüne karşu süret-i mahsüsada i'tiraz buyuracak olur ise kumpanya bu i'tirazı nazar-ı i'tinaya almağa mecbür olacakdır.
XX. Mâdde: Arazi kumpanyaya terk ve teslim olundukdan sonra orada kalacak ahâliye kumpanyanın hükrn ve nüfüzunu kabül ve tasdik etmiş nazanyla bakılacak ve ahali-i merkume işbu imtiyaznâme mücebince muhacirlere verilen imtiyazata ve tahmil edilen vezâif ve taahhüdâta iştirak
eyliyecekdir.
XXI. Madde: Hükümet-i seniyye kumpanyaya terk ve fürüht eylediği araziden el-yevm ne mıkdar N/and:at almakda ise kumpanya 12 sene müddetle kendüsüne o varidat nisbetinde bir meblağ te'diye etmeğe müteahhid olub bu para son 7 senenin hesab-ı mutavassıt üzere varidat-ı seneviyyesi üzerine ta'yin olunacakdı r. Hükümet-i seniyye dahi cem'iyyet-i muhacireye verilen araziyi kumpanyaya terk olundukları vakt tedâhülde kalmış bi'l-cümle vergü ve tekâlifi var ise onlardan azade eyliyecekdir.
XXII. Madde: Hükümet-i seniyye cem'iyyet-i muhâcireye âid bi'lcümle arazinin defterini tanzim edecek ve bu arazi üzerine a'şar bedelini tecavüz etmemek üzere bir emlak vergüsü ta'yin eyliyecek kumpanya dahi mezkür 12 sene müddetin inkızasından sonra emlak vergüsüyle agnam resmini te'diyeye mecbür olacakdır.
XXIII. Mâdde: Muhacirler iki sene içün hidmet-i askeriyye veya bedel-i nakdiden mu'âf olacak ve bu müddetin inkizadından sonra sair bi'lcümle teba'a-i sahne misüllü hidemet-i mezküre ile mükellef bulunacakdır.
XXIV. Madde: Hükümet-i seniyye cem'iyyet-i muhâcirenin mu'âme-latı netice-pezir olduğu halde ilerüde arz-ı Filistin'in sair cihetlerine dahi tevessü'nü aynı şeritle teshil buyuracakdır.
XXV. Madde: Kumpanya cem'iyyet-i muhâcirenin temekkün edeceği arazi üzerinde her nev' ıslahât ve umûr-ı nafianın lüzûm ve ehemmiyetini ve sûret-i icrasını hükümet-i seniyye tarafından mensûb mühendis ile bi'l-ittifak kararlaşdıracakdır. Bundan başka lüzüm göreceği rüsûmu dahi ahz ve istifa eyleyeceğinden bu rüsûmun cem'iyyet-i muhacire varidatından add ve i'tibâr olunacağını şartnâmede tasrlh eylemek lazım gelecekdir.
XXVI. Madde: Zat-ı Şevket-simit hazret-i padişahide mücerred mem-leketin ve ahatisinin menafi'ni vikayeten kumpanyaya bu imtiyaz' i'ta bu-yurmuş olmağla kumpanya dahi mu'âmelat-ı seneviyyenin icmâlini ve iş-bu imtiyaz-1 şerit-i muhtelifesinin sûret-i cereyan' hakkında müdirlerin mütalaatını havi olarak her sene hükûmet-i seniyyeye hal ve mevki'ne müte'allik ve müdirler tarafından mümza bir defter takdim eyliyecekdir.
XXVII. Mâdde: Zat-ı şevket-simit hazret-i padişahi kumpanyanın mu'âmelatını te'min veya teshil içün ilerüde şerit-i imtiyaziyyesince arz eyliyeceği ta'dilatı lütfen nazar-ı i'tibara almaklığı taahhüd buyurur.
XXVIII. Mâdde: Kumpanyanın sermayesi işbu mukavele-nâme ile 50.000 ta'yin olunmuş ise de anı istediği gibi tezyide salâhiyyeti olacak. Şu kadar ki ez-ser-i nev mevki'-i tedâvüle çıkarılacak senedatin bedel-i i'ti- birisi kamilen te'diye ve istifa kılınmak lazım gelecekdir.
XXIX. Mâdde: Cem'iyyet-i muhâcirenin intizâm ve asâyiş-i umûmisi muhacirlerin içinden müntahab piyâde ve süvâri bir kuvvet ile te'min olu-nacak. Ve bu kuvvetin mesârifi cem'iyyet-i mezkûre tarafından tesviye kılı-nacakdır. Kuvve-i mezkûre mutasarrıfin emri altında bulunub reisini dahi kumpanya idaresiyle müttefiken mutasamf nasb edecekdir. Hükümet-i se-niyye ahval-i âcilede kumpanya tarafından vuku'bulacak taleb üzerine ve her ne vakt münâsib görür ise cem'iyyet-i muhâcireyi askerle dahi himâye eyliyecekdir.
XXX. Madde: Kumpanyanın me'mGrin-i Devlet-i Aliyye ile cereyan edecek münasebâtında mutasamfin intihabına göre Fransız veya İngiliz li-sanlannı isti'mâl etmesine müsâ'ade olunacakdır.
XXXI. Mâdde: Kumpanya imtiyaz fermân-ı i'ta ve nizamat-ı dahiliy-yesi tasdik buyurulduğu tarihden i'tibâren bir sene zarfında teşkil oluna-cak ve Filistin'de işlemeğe başlıyacakdır.
XXXII. Madde: Işbu imtiyâzın şerit-i mündericesinden ba'zılarının tefsirinden veya mesâil-imühimme-i sâireden dolâyı Hükümet-i seniyye ile kumpanya beyninde bir ihtilâf zuhûr eder ise keyfiyyet hükümet-i seniyye ile kumpanya tarafından iki mâh müddet zarfında nasb edilecek mümey-yizlere havale olunacakdır. Bu müddetin inkizâsında tarafeynden yalnız biri mümeyyizini intihâb eylemiş bulunur ise bu mümeyyiz mes'eleyi fasl u rü'yet edecekdir. tesâvi-i ârâ vuku'u mülâhazasına mebni mümeyyizler mes'eleyi tedkike ibtidâr etmezden evvel ... müddet zarfında kat'iyyen i'tâ-yı hülem eylemek üzere bir üçüncü mümeyyiz intihâb eyliyeceklerdir.
XXXIII. Madde: Işbu imtiyâz tasdik buyurulacak ve taraf-ı eşref haz-ret-i mülûk-âneden kumpanyaya terk olunacak arâzinin bedel-i maktu'una mahsüben tarafeynden kararlaşdırılacak bir meblağın hükümet-i seniyyeye te'diyesi üzerine kumpanyanın malı olacakdır.