ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

İlter Uzel

Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi-ANKARA

Anahtar Kelimeler: Manisa, Kütüphane, Zahravî, Yazma Eser, Tıp, Tercüme, Tarih

Manisa 11 Genel Kütüphanesi tıp yazmaları yönünden oldukça zengindir ve bunlar içinde tek nüsha olan eserler de mevcuttur. Bu nadir yazmalara hekim ve şair Ahmedî (1334?-1413)’nin Tarvih al-Ervah[1] ve Beyruni’ (973-1051)’nin Farsça Kitab-al Saydala Tercümesi[2] örnek gösterilebilir. Burada tanıtmaya çalışacağım kısaltılmış Zahravî tercümesi de bu ünik yazmalardan bir tanesidir. Asıl adı Abû’l Kâsım Khalaf İbn Abbas al- Zahrâvi olan ve İspanya’da Kurtuba’da 10. yüzyılda yaşayan (Ölm. 1013) ünlü İslâm cerrahı Abulkasım Zavrahî’nin 30 ciltten teşekkül eden Kitâb al-tasrif liman 'acaza 'an al-ta'alif eserinin cerrahiye ayrılan son cildi çok tanınmıştır[3]. Zahravî bir cerrahın anatomi bilmesini ısrarla isteyen ve yüksek bir gözlem kabiliyetine sahib olan, hastanın yalnız ameliyat anında değil, postoperatif safhada da takibini isteyen, prensip sahibi yüksek bir hekimdi. Yazmış olduğu eser, gelmiş geçmiş cerrahi eserler arasında üstün bir yer işgal etmiştir ve bulduğu bazı teknikler bugün bile geçerlidir. Kısacası kendisi bir cerrahta bulunması gereken bütün meziyetlere sahipti.

Tıp Tarihi incelendiğinde cerahinin bir tıp dalı olarak diğerleri arasında en geç gelişeni olduğu görülür. Anatomide 15-16. yüzyıllarda ilerlemeler; temel tıp bilimlerindeki gelişmeler ve nihayet asepsi ve antisepsi’nin keşfi ve bu sayede ameliyat sonu enfeksiyonlarının önüne geçilmesi cerrahiyi günümüzdeki seviyesine getirebilmiştir. Dolayısıyla yukarıda belirtilen bilgi ve teknoloji birikimine sahip olmayan ortaçağın cerrahı oldukça şanssız insandı, çünkü anatomik bilgisi sınırlı idi, ameliyat sonrası bakım yetersizdi ve hastaların çoğu ameliyat sonrası komplikasyonlar nedeniyle ölüyorlardı[4]. Cerrahi tedavi için böyle bir durum söz konusu olunca, buna paralel olarak çok az sayıda cerrahi eser kaleme alındığı görülmüştür. Kütüphanelerde yüzlerce tıbbî yazmaya karşılık çok az sayıda cerrahi eserle karşılaşmamız bunun bir kanıtıdır[5].

Yukarıdaki durum göz önüne alındığında XIV-XV yy. Türkçe yazılmış cerrahi eserlerin de çok az sayıda olduğunu görüyoruz. Bunlar Şerefeddin Sabuncuoğlu (1385-1465?)’nun Cerrahiyet al-Haniye'si (1468); Cerrah Mesud’un Hulâsa’sı (1502)[6] ve Dr. Yıldırım tarafından tanıtılan Cerrahnâme (1490) Alaîm-i Cerrahîn Tercümesi (1504) ve yine Yıldırım tarafından bulunan bunun cerrahi özetinden ibarettir[7][8]. Süleymaniye kütüphanesinde Kılıç Ali Paşa kitapları arasında bulduğum “Risale-i Tag ve Hacamat ve’l Fasd’ın ise Sabuncuoğlu’nun Cerrahiyat al-Haniye’sinin birinci babından derlenmiş olması muhtemeldir[9]. Kütüphane çalışmalarım sırasında rastladığım Zahrâvi ve ‘ilm Cerrah ise halen bilinen tek Türkçe Zahravî tercümesidir[10].

ZAHRÂVİ VE’ILM-İ CERRÂH

Adı zahriyesinde “Hazâ kitâb-ı Zahravi” olarak kaydedilen yazmanın maddi tarifi şöyledir: Anadolu işi kâğıda yazılmış; sayfa boyutu: 198 x 48 mm; iç yazı 130 x 98 mm; 218 yaprak; bab başları kırmızı mürekkepli; yazı harekeli nestalik; resimler mavi mürekkeple çizilmiş; metin dışı 134 adet resim ve 23 şema var. Sırtı kırmızı meşin ebru ciltli; yıpranmamış bir nüsha baş sayfası “Zahravi ve ilm-i cerrâh. Bismillahirrahmanirrahim rabbi agfir ve an yessir” biz makali-i aşiri ihtisâr itdük... Yazar eseri 10 yılda yazdığından ve açıklayıcı şekiller koyduğundan bahseder. Daha sonra tıp için anatominin öneminden bahseder ve Hipokrat’ın “Adı hekim olan çok kimse vardır pek azı gerçek hekimdir, çok azı da cerrahtır” sözünü kaydeder. Eser Abulkasım’ın Tasrifi gibi üç ana bölüme ayrılmıştır.

1. Birinci bab : Key (Dağlama-koterizasyon) (Sh. I a’dan 38 a. yk).

2. İkinci bab : Bat (İnsizyon ve perforasyon) (Sh. 38a’.dan 179 b. yk).

3. Üçüncü bab : Kırık ve çıkıkların yerine konması (Sh. 180 a’dan 220b.yk).

Eserin başlangıcı ve sonu şöyledir:

Zahrâvi ve ilm-i cerrâh

Bismillahirrahmanirrahim

Rabbi agfir ve an ve yessir.

Biz makali-i aşiri ihtisâr itdük. Kitab-i Zahrâvi’den kim amel-i bi’l-yedi mutezammındır. Key gibi, şak gibi bat gibi, cebir gibi. Bu kitâb munkasımdur, üç baba Musannif eydür amel-i bi’l-yed yokdur. Bizüm zamanımızda elbetde, hatta yakındur ki amel ilmiyle eseri kesile, baki kalmıya. Andan kakezce desinler kütübü o (?) yılda yazdum. ilerde hatasın ikâ eyledüm, hatta manasını bagladum ve iayıdasını ırâg eyledüm. Amel-i bi’lyedi etıbbada yani tabibler çokdur, gele suvatı had idügi dahi sair alâtı amel.... imdi ol ziyâde beyandadur. nice nesne âna muhtacdur. Şol sebebi kim ânun içündür, bulunmaz hüsn olmakda ve işlemekde, ol bizüm zâmânımızda yeni olur niçün ânun içün sanâat uzun olurda muhtaç olur. Riyazata ilm-i teşrihde dahi azalar menfâat bulmakda dahi vazilerde dahi kemüklerde ve sinirlerde tamarlarda dahi ne kim bunlara benzer vârise yine ancılayın. Bukrât eydür tabiblerin adı çokdur. Evit kendüler şimdi azdır husûsâ ki sanâati elde, şol kimesne kim alim-i bi’t-teşrih olmasa elile amel itmekde hatası olur. Elile amel itmek ikidür bir amel oldur ki sağlığa irüşdürür ve bir amel oldur ki anun ile atâb ola, ekser marazı göresin ve fikir idesin dahi korkasın ta ki câhil kişi sîzlere yolu bula korkuda nefsinüz için hazar ile dahi rızanuz yumuşaklığı ile işleyesiz, yakın yollan dutasız kim size selâmete ilede. Dahi sarb zahmet ve sovuk zahmet dahi sizün nefislerünüzü arıda. Şol nesnekim ânunile sîzlere şübbe vire dahi yaramazlık vire. Calinus eydür. Yaramaz hastaya timar itmekdür zira kim agu ider yaramaz hekim işbu makâlat üç bâb üzre mebnidir.

El Bâb-ı evvel: key nardur dahi key devâdur dahi hadd-i mebûmdur. Mürettebdur, kanndan kademedek suver-i alât-ı hadid dahi key dahi cemi nesnekim amelde âna muhtacdur. El Bâb-ı sani: Şaktadır, dahi battadur hacamettedur dahi kan aldırmaktadur. dahi cerrahattadur dahi oklar ve demir neler çıkarmaktadur. bunun küllisi mabüdur ve suveri alettir. Elbâb-ı sâlis: Cebirdedür dahi kesirdedur dahi hilligdedur ilacı veyyidedur dahi ne kim bunlara benzer vansa murettebdur baştan ta ayagadek….

Sonu :

... Verem-i hâz sakin ola dahi cerhi ilâç eyle neyle sâlih olursa merâhim-i muhafazdan eğer fekk-i kesirle olsa dahi izmada şetâyâ-yı mütebberriyle hadis olsa sencek dahi imtisal eyle ne kim biz emrâzda zikr itdük dahi bahr-i ... nefsünde duhüldan basitde taraf-i gırazda bahrâyet biz sana vasfittigümüzleyn amma câhinden ötürü yola yâhud sâkim ola senün garazından ötürü ola.

AT’TASRÎF TERCÜMESİNİN DİLİ VE TARİHLENDİRİLMESİ

Her ne kadar yazmanın zahriyesinde “Zahravi kitabı” olarak kayıt düşülmüşse de bu metin içinde eserin asıl adı olan “at’Tasrif’e sadık kalmayı uygun buldum.

Zahravî tercümesinin yapıldığı tarih veya mütercim bilinmediğine göre, doğru bir tarihleme yapabilmenin tek yolu yazının kaligrafik özellikleriyle gramer özellikleri ve kelimelerin çoğunlukla kullanıldığı yüzyılı tesbit edebilmektir. Elde bu tercümenin bir başka nüshası bulunmamasına karşın metnin istinsah olup olmadığım kesinlikle bilmek te mümkün değildir. Dolayısıyla kaligrafik özelliklerden de yola çıkılamaz. Bu nedenlerden dolayı, yaklaşık tarihleme yapabilmek için, yazının gramer özellikleri ve kullanılan kelimelerden yola çıkmak gerekir Bunun için XV. yy. eserlerinin ortak gramer özelliklerin tesbit eden ve XV. yüzyılda kullanılan bazı kelimelerden bir lügatçe hazırlamış olan Prof. Dr. Faruk K. Timurtaş’ın “Eski Türkiye Türkçesi” isimli[11] eseri esas tutulmuştur.

Zahrâvi tercümesinden verdiğimiz örnekler ise, XV. yy. metinlerinde aynen geçen kelime ve özelliklerden seçilmiş, benzerlikler dikkate alınmamıştır.

A'T-TASRİF TERCÜMESİ VE ÖZELLİKLERİ

Bazı kelimelerde bugün “e” olarak telaffuz edilen “i”ler bulunmaktadır[12]. (İrüşdürür. ZT*, v, 2, s, 6; vire. ZT. v. 9 s. 11; ider. ZT. v. 3. s. 2) Bu kelimelerde “e" düşmüş “i” olmuştur.

Bazı kelimelerde, dudak konsonantları “b m p” tesiriyle yuvarlaklaşma görülür.[13] (Kemük. Z.T.v.2 s. 2.).

XV. yüzyıl Türkçesinde kullanılan bazı kelimelerdeki vokaller yuvarlaktır. Vokal âhengine uyum sonraki yüzyıllarda olmuştur[14] (Kendü. ZT. v. 2. s. 4).

Günümüzde kullanılmayan “ancılayın” kelimesi (ZT. v. 2. s. 3). XV. yüzyılda “Hüsrev ve Şirin”de geçmektedir[15].

XV. yüzyıl metinlerinde görülen çoğul 2. şahıs dilek eki[16] de Zahravî tercümesi içinde geçen bazı kelime eklerinde görülmektedir. (Eşleyesiz, tutasız. ZT. v. 2. s. 9.10).

Zahrâvi tercümesinde geçen, XV.yy.da kullanılan bazı kelimeler şunlardır:

arıt — (arınma): ZT.v. 2. s. 11.

dut —— Zt. v. 2, s. 10.

eydür — ZT. v. 1, s. 5; v. 2. s. 3; s. 1.

suvar — ZT. v. 2, s. 9.

işle — ZT. v. 2, s. 9.

key — ZT. v. t, s. 4.

kimesne — ZT. v. 2, s. 5.

ötürü —— ZT. v. 4, s. 7.8.

suvar — ZT. v. 2, s. 9.

işle — ZT. v. 2, s. 9.

şol[17] - ZT. v. 2, s. 5.

Bu gibi örnekler, Yıldırım’ın belirttiği gibi eserin 17. yüzyılda yazılmış bir kısaltma olmadığını; aksine büyük ihtimalle 15. yüzyıla ait olduğunu ortaya koyar[18].

AT TASRİF TERCÜMESİNDEN BAZI KARŞILAŞTIRMALI ÖRNEKLER

At’ Tasrif gibi geniş kapsamlı bir eserin tercümesini onu sadece ana hatlarıyla tanıtmaya çalıştığım bir incelemede ayrıntılı olarak kritik etmem imkansızdır. Bu nedenle, tercümenin aslı ile olan ilişkisi hakkında bir fikir verebilmek için aşağıdaki örnekleri vermekle yetiniyorum.

— Key (dağlama) bahsinde, hastalıklar ve tedavisi baştan ayağa sıra ile verilmiştir[19]. Bunun yanında dağlama aletleri de eksiksiz olarak verilmiştir[20].

— At ‘Tasrifin ikinci babının 31. faslında yer alan çene içinde kalan kök ve kemik parçasını çıkarmak için kullandığı kerpeten Manisa yazmasında yer almamıştır. Ayrıca, kök çıkarma bahsi de atlanmıştır[21]. Aynı babın 32. faslındaki artı dişi (sürnümerer dişi) koparmak için kullanılan kerpetenler[22] ve törpülemek için kullanılan eyeler de Manisa at’Tasrif tercümesinde yoktur[23].

— At’ Tasrifin 33. faslındaki dişlerin altın telle bağlanması da Manisa At’Tasrif tercümesinde çok karışık bir ifade ile anlatılır[24]. Bademcik abselerinin tedavisinde kullanılan alet de Manisa nüshasında yoktur[25]. Buna karşılık tonsillotom ve uvula tümörünü çıkartmak için kullanılan alete yer verilir[26].

— Zahravi’nin eserinde 2. babın 86. faslında yer alan kemik cerrahisinde fistül tedavisi ile ilgili bahisler Manisa At’Tasrif tercümesinde anlatılır, bu müdahalede kullanılacak aletlerin şekline yer verilir[27].

Halbuki varis ameliyatı ve bu işlemde kullanılan aletlere yer verilmez[28]. Ayrıca ok çıkartma pensi ve teknik Manisa nüshasında da yer alır[29].

SONUÇ

Görülüyorki, incelenen cerrahi eser, Abulkasım’ın cerrahi eserinin geniş bir Türkçe özetidir. Fakat orijinal eserde görülen sistematik babların ve fasılların işaretlenmesi bu tercümede yoktur. Ayrıca cerrahi müdahalelerin tekniğinin açıklanmasında çok önemli olan alet resimlerinin bir kısmı da yer almamıştır. Mütercimin önemli bir bilimsel eseri kaynak olarak benimsemesi ve Türkçeye çevirmesi dikkate değer. Eserin yazı dilinden, çevirinin 15. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Kesin tarihlendirmesi yapılır, mütercimin kimliği ve şahsiyeti ortaya çıkarılırsa XV. yüzyıl Türk Tababetinde cerrahi müdahalelerin ne ölçüde yapıldığı daha iyi anlaşılabilecektir.

* ZT-Zahravi’nin cerrahi eserinin Türkçe tercümesi.

Dipnotlar

  1. 973’de yaptığım çalışmada Manisa'da 171 tıp yazması tespit ettim. Bunlardan 98’i Arapça, 20’si Farsça, 53’ü de Türkçedir. Kütüphanede Klasik İslâm Tıbbının hemen hemen bütün kaynak eserleri ve bu arada İbni Sina'nın üç tane Kanun istinsahı vardır.
  2. Tarih alArvah. (Ahmedi) Manisa İl Genel Kütüphanesi Kayıt no: 0.1852 Kitab al Saydala. (Beyruni) Kayıt no: 1789
  3. Bu cerrahi eser 1519’da Augsburg’da “Liber Theoricae Nec non Praticas Alsaharavii” adıyla basılmıştır.
  4. Bkz. Gurt. E: Geschicte der Chirurgie, Georg Olms Verlag. Hildesheim 1964.
  5. Gerçekten Manisa'da taradığım ikiyüze yakın eser arasında sadece üç tanesi cerrahi ile ilgilidir. Bunlardan bir tanesi bu yazıda tanıtılan At’Tasrif tercümesidir. Kalan ikisi de Alaimi Cerrahin tercümeleridir. Zaten AtTasrif’in Arapça nüshalarının adedi de İstanbul kütüphanelerinde 5’i geçmez.
  6. Cerrahiyet alHaniye: Şerefeddin Sabuncuoğlu. Fatih Millet Küt. Ali Emiri Küt. No: 79. Ayrıca Paris Bibi. Nat. Suppl. Turc. No: 693 ve İ.Ü. İstanbul Tıp Fak. Tıp Tarihi Küt. No: 35’te birer yazma nüshaları vardır.
  7. Yıldırım N: Alâimi Cerrahîn üzerine bazı yeni bilgiler. I. Türk İslam Bilim ve Teknoloji Kong. C: 2 (5), S: 169181.
  8. Yıldırım N: Alâimi Cerrahîn bilinmeyen bir özeti. Tıp Tarihi Araştırmaları, s: 100¬104, İstanbul 1986.
  9. Bkz. Süleymaniye Kılıç Ali Paşa 714/2. Nüshada resim ve şekil bulunmamakla beraber, ifade aynen Cerrahiyat alHaniye’deki gibidir. Muhtemelen müstensih bilgileri bu eserden derlemiştir.
  10. Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun Cerrahiyet alHaniyesi de eksiksiz bir At’Tasrif tercümesi olmakla beraber eserde Zahrâvi’nin adı alıntı yapılmış gibi geçer. Ayrıca müdahale resimleri ve diğer katkıları nedeniyle Sabuncuoğlu’nun bu eserini telif eser saymak doğru olur.
  11. Timurtaş, Faruk. Eski Türkiye Türkçesi XV. yüzyıl (Gramer Metin Sözlük). 2. Bas¬kı İ.Ü.E.F. Yayın no: 2157, Edebiyat Fak. Bas. İstanbul. 1981.
  12. Timurtaş a. g. e. S: 22.
  13. Timurtaş a. g. e. S: 29.
  14. Timurtaş a. g. e. S: 30.
  15. Timurtaş a. g. e. S: 85.
  16. Timurtaş a. g. e. S: 128.
  17. Timurtaş a. g. e. S: 278, 289, 291, 296, 297, 301, 302, 306, 309, 310’da geçmektedir.
  18. Bkz. Yıldırım N. XV. yüzyıla ait bir cerrahnâme. Doktora tezi özeti, İstanbul, 1981.
  19. Karşılaştırmalarımı M.S. Spink ve G.L. Lewis tarafından “ALBUCASIS” On Surgery and Instruments, Wellcome Institute, London 1973" adıyla hazırlanan tenkitli ve Ingilizce Arapça açıklamalı çalışmayı esas atarak yaptım.
  20. Bkz. Manisa 1844 S: 1 a dan S: 5.
  21. Bkz. Spink a. g. e. S: 280 ve S. 287’de Şekil: 79.
  22. Bkz. Spink a. g. e. S: 288 ve S. 289 Şekil: 74.
  23. Bkz. Spink, a. g. e. S: 288 ve S: 289 Şekil: 75.
  24. Bkz. Manisa 1844 S: 70b ve Spink, a. g. e; S: 292 ve Şekil: 76.
  25. Bk. Spink a. g. e. S: 300.
  26. Bkz. Manisa, 1844 S; 70, a ve Spink a, g, e. S: 300 ve Şekil 77 ve Şekil: 78.
  27. Bkz. Manisa 1844 S: 155 a.
  28. Bkz. Spink. a.g.e.,S: 594, Şekil: 176.
  29. Bkz, Manisa 1844 S: 161 a, ve Spink a g e., S: 608 ve Şekil: 178.