Akdeniz'in güney kıyılarında önemli bir ticaret merkezi olan Trablusgarb, yapılan savaşlar sonunda 1551 yılı Ağustos ayında Malta şövalyelerinden alınarak Osmanlı topraklarına katılmıştı [1]. Bir beylerbeyilik haline getirilen Trablusgarb, 1564’te Turgut Reis’in ölümünden sonra bir süre Cezayir’e bağlanarak idare edildi. Uluç (Kılıç) Ali Paşa gibi kudretli beylerbeyilerin görev yaptığı eyaletin İstanbul’dan çok uzakta bulunması ve kontrolünün güçlüğü merkezî otoritede tedirginlik yaratınca 1587'de Trablusgarb ve Cezayir yeniden müstakil birer beylerbeydik oldu[2]. Sonraki yıllarda Trablusgarb’da, merkezî idarenin giderek zayıflaması karşısında, karışıklıklar çıktığı gibi yeniçerilerin kurduğu divan eyalet yönetiminde etkili olmaya başladı. Bu divan başkanlığına yeniçerilerin seçtiği başkanlar yani dayılar, XVII. yüzyıl başında eyaletin yönetiminde söz sahibi oldular.
Dayılar devrinde de karışıklıkların son bulmadığı 'Trablusgarb’da idare, Anadolu'da yerli ayan ve eşrafın taşra yönetimine hakim olmaya başladıkları ve mahallî hanedanlıklar kurdukları bir sırada[2a], 1711 yılında Türk asıllı Karamanlı ailesinin eline geçti. Eyaletteki kargaşayı ortadan kaldıran Karamanlı Ahmet Bey’in kurduğu ve Karamanlı ailesinden gelen valilerin devam ettirdiği yönetim, 1835 yılına kadar sürdü[3]. Bu tarihte Trablusgarb’da merkezî otorite tekrar etkili olmaya başladı ve vilâyet 1911’deki İtalyan işgaline kadar Bâb-ı âlî'nin temsilcileri tarafından yönetildi.
XX. Başında Trablusgarb
1881'de Tunus'un Fransa ve bir yıl sonra da Mısır'ın İngiltere tarafından İşgal edilmesi ile Trablusgarb, Afrika kıtasındaki tek Osmanlı vilayeti olarak kaldı. Sahra ve bilhassa Sudan'ın Akdeniz ile olan ticaretinin en kısa ve emniyetli yollarının Trablusgarb ile müstakil Bingazi sancağından geçmesi buraların coğrafi konumlarının ehemmiyetini açıkça ortaya koymaktadır[4]. Trablusgarb, tarıma elverişli topraklan çok az bir vilayet olduğundan buradaki zeytin ve hurma üretimi önemlidir. Başlıca ticaret ve ihracat maddeleri arasında çarşaf, kilim, battaniye, zeytinyağı, safra, sünger turunçgiller, incir, hurma Sudan'dan gelen fildişi ve devekuşu tüyü ile 1900 yılı civarında onemini kaybeden halfa otu mevcuttu[5]. Burası ayrıca zengin fosfat yataklarına da sahipti [6]. Bu durumuyla Trablusgarb, emperyalist devletlerin özellikle İtalya'nın ilgi ve dikkatini çekmekteydi.
İtalyanların Trablusgarb üzerindeki emelleri
XIX. yüzyılda İtalyanların dikkatini Trablusgarb üstüne çeken ilk devlet adamı, 1857 deki bir mülakatta buranın Sardinya'ya verilmesini ileri süren III. Napoleon’dur[7] . Ancak bu tarihlerde İtalyanlar millî birlikten yoksun bulundukları İçin Trablusgarb ile ilgilenecek durumda değillerdi. Millî birliğini 1870te tamamlayan İtalya, sömürgecilik sahasında geri kaldığından Almanya gibi diğer Avrupa devletlerine yetişmek üzere hızla faaliyete geçti. Başlangıçta Tunus ile ilgilenen ve burayı elegeçirmek isteyen İtalya’nın[8] dikkatinin 1878’de toplanan Berlin Kongresi’nde lord Salisbury tarafından Trablusgarb’a çekildiği öne sürülmektedir[9]. Fransa'nın 1881'de Tunus'u İşgal etmesi karşısında da İtalya, mecburen Trablusgarb’a yöneldi ve burasını elde etmek için gerekli ortamı hazırlayıp fırsat aramaya koyuldu [10]. 1883'ten itibaren İtalyan hükümetleri ve basını Trablusgarb’ın işgalini açıkça tartışmaya başladı[11].
İtalyanlar öncelikle Trablusgarb’ın deniz ticaretinde etkili olmaya çalıştılar. 1876'da Trablusgarb limanına giriş ve çıkış yapan 191.940 tonilatoluk 659 yelkenli ve vapurdan İtalyan bandıralı olan 99'u 55.678 tonilato ile ve ikinci durumdaki İngiliz gemilerine takriben 2.500 tonilâtoluk bir fark yaparak birinci sırayı İşgal etti [12]. İtalyanlar, sonraki yıllarda bu üstünlüklerini giderek artırdılar. 1905'te sözkonusu limana 326.570 ton yük getiren 730 gemiden 166'SI İtalyan bandıralı olup 182.681 ton yük taşımışlardır. Aynı yılda 329.368 tonluk mal ile limandan ayrılan 736 geminin 167’si İtalyanlara aitti ve 182.852 ton miktarı malla yüklüydüler. Bu suretle Trablusgarb limanından yapılan ticarette İtalyanlar, ilk sırada yer alarak Fransa’dan iki ve İngiltere'den dört kat daha fazla yük taşıyarak onları geride bırakmakta idi [13]. Nitekim İtalyanların Trablusgarb limanındaki faaliyetlerini yakından takip eden ve bu gelişmenin halk üzerinde yaratacağı olumsuz etkiden çekinen Osmanlı idarecileri, baz, tedbirlere başvurdular. Bu yöneticilerden biri, eğer Trablusgarb limanı bir yabancı şirket veya devlete verilecek olursa bunun İtalya, İngiltere ve Fransa dışından seçilmesi yolunda İstanbul'u uyardı [14].
İtalya'nın ilgi alanlarından birini de eğitim teşkil etmiştir. Bu devlet, 1884-1900'de Trablusgarb Vilayetinde dördü ibtidai ve biri rüşdî olmak üzere beş okul açmıştır[15]. 1911 yılında Trablusgarb'daki İtalyan okullarının sayısı 10’a ulaşmıştır [16].
Bütün bu faaliyetlere paralel bir biçimde İtalyan siyasetçileri ile İş çevrelerinin, 50.000.000 frank sermayeli bir şirket kurarak Trablusgarb ve Bingazi'de arazi alıp imar işlerini yürütmek istedikleri ve Osmanlı idarecilerinin engellemeleri yüzünden başarı sağlayamadıkları da iddia edilmektedir [17].
Mahalli Osmanlı idarecileri yanında, muhtemel bir İtalyan saldırısını hesaba katan II. Abdülhamid'in [18] de desteklediği, Trablusgarb'da kurulmuş İslâmcı bir tarikat olan Medeniyye’nin faaliyetlerinin bir gayesi de sömürgecilikle mücadele etmekti [19].Bu durum karşısında adi geçen tarikatın İtalyan teşebbüslerini başarısızlığa uğratmak İçin gayret gösterebileceğini gözden uzak tutmamak gerekir.
Bölgede gerek İtalyanların gerekse Bâb-1 âlî'nin ilgisini çeken en güçlü tarikat üyeleri ise Sünûsîler ve şeyhleri idi. İtalyanlar Sunûslleri elde ederek bölgede etkili olmaya çalıştılar. Buna mukabil Sünûsîler İtalyanları Fransız tehlikesine karşı kullanmak istiyordu[20].Osmanlı Devleti ise Sunûsîleri İtalyan emperyalizmine karşı güçlü bir unsur olarak görmekteydi [20a].
Osmanlı Devleti'ne emperyalizmin giriş vasıtalarından birinin “mali sermaye: borçlandırma” olduğu bilinmektedir. Bu görüşe nazaran bankalar, devleti para ihtiyacı, borçlanma vb. hususlarla iflasa götürmüşler ve sömüren devletlerle şirketlerin vasıtası olmuşlardır[21] . Sömürücü devlet ve şirketlerin aleti durumundaki bankaların Osmanlı halkını da borçlandırarak belli bir bölgede önce ekonomik ve sonra siyasî üstünlük sağladıkları bir gerçektir. Nitekim bu gerçeği gören İtalyan Hükümeti, kendi siyasetçileri ve işadamlarının kurdukları şirketin başarısızlığa uğraması karşısında, aynı gayeye hizmet İçin Banco di Roma'yı devreye sokma kararma vardı.
Banço di Roma'nın Trablusgarb’da Şube Açması (1907)
Bilindiğine göre İtalyanlar, Trablusgarb'da bir banka açmak hususunda ilk defa 1905 yılında teşebbüse geçmişlerdir. Aynı yılda İngiliz yönetimindeki Mısır'da Banco di Roma'nın hir şubesini hizmete sokan İtalyanlar[22], bölgedeki nüfuzlarını arttırmak üzere Mısır'ın batı komşusu olan Trablusgarb’da da banka açmak İçin girişimde bulundular. Bu yılın Eylül ayı civarında Trablusgarb Valiliği, İtalyanların vilayette birer banka ile hastahane açmak niyetinde olduklarım Sadaret'e bildirdi. 21 Eylül 1905 .günü Sadrazam Avlonyalı Mehmed Ferit Paşa, bir yandan Hariciye Nazırı Ahmed Tevfik Paşaya İtalyanların Trablusgarb hakkındaki malûm nazariyelerine göre bu gibi durumlar ile onların “takrir-i nüfuz etmesindeki mahazir-i siyâsiye"yi hatırlatarak bu teşebbüsün engellenmesi gerektiğini ve yerli halka kötü yönde tesir edeceğinden bu İşten vazgeçilmesi İçin İtalyan Sefaretine tebligat yapılmasını veya başka bir biçimde önüne geçilmesini bildirirken [23], diğer yandan da Trablusgarb'a “İtalyanların men’i teşebbüsâtı içün Hâriciye Nezâreti ile muhabere” ve "oraca da mukilat tahaddüsüne meydan vermeksizin hüsn-i süret ile İşin önüne geçilmek rü'yet-i devletlerinde muntazır” olduğunu yazdı [24].
On gün sonra I Ekim 1905'te Bâb-1 âlî, Trablusgarb Vilâyetine İtalyan Hükümetinden alman cevaba .göre burada banka ve hastahane açılacağı şayialarının asilsiz olduğunu haber verdi [25]. Bundan, İtalyanların banka açma yolundaki teşebbüslerini bir süre İçin tehir etmiş oldukları anlaşılmaktadır.
Ancak İtalyanlar, malî bakımdan güçlü olmak üzere Trablusgarb'daki teşebbüslerini devam ettirdiler. 17 Şubat 1906'da Valilik, bu girişimlerin sonuçsuz bırakılması İçin, Trablusgarb’da ''Bank-ı Osmani”nin bir şubesinin açılmasını Sadaret'ten “te’kiden istirham” etti. Çok geçmeden Trablusgarb'da Osmanlı Bankasının bir şubesi açıldı. Fakat İtalyanlar bu bankanın gelişmesini önlemek amacıyla 1906 yazında Trablusgarb'daki İtalyan Postahanesi'nde bir “Posta ihtiyat Sandığı” kurdular. Bu sandığın % 2 frank 64 santim faizle halktan para topladığı, tüccar ve esnafı kazanarak, fazla faiz vererek Osmanlı Bankası'na sekte vurmak istediği, resmî izin almadan kurulan bu sandığın büyük sakıncalar yarattığı ilgililer tarafından Sadaret’e bildirildi [26].
İtalyanlar, Trablusgarb’da bir banka açmakta kararlıydılar. Nitekim 1907 yılı Şubatında Trablusgarb şehrinde bir ev kiraladılar. Trablusgarb’daki İtalyan Konsolosu, bu binada banka açmayacakları konusunda Vali Recep Paşa'ya [*] teminat verdi. Fakat İtalya'dan gelen Banco di Roma'nın adı yazılı bir levhanın Trablusgarb gümrüğünde takılması Vali ile Konsolos arasında bir anlaşmazlık yarattı. Konsolos, gümrükten geçirilmesine izin verilmemesi halinde, söz konusu levhanın, iki devlet arasında cansıkıcı durumlar yaratabileceğini ileri sürdü. Vali ise bu halin hukuka ve anlaşmalara aykırı olduğunu, banka açılmasının Osmanlı Devleti'nin iznine bağlı bulunduğunu konsolosa açıkça ifade etti ve nasıl davranılması gerektiğinin bildirilmesini de 8 Nisan 1907'de Bâb-1 âlî'ye yazdı[27].
Sadaret, 12 Nisan 1907'de Trablusgarb'dan aldığı haberleri ve burada banka açılmasının uygun olmayacağım Hariciye Nezareti'ne bildirdi [28], Bir hafta geçmeden adi geçen Nezaret'ten gelen cevapta, Trablusgarb'da banka gibi kuruluşların bulunmaması sebebiyle İtalyanların kuracağı bankaya engel olunmaması ve “orada Bank-ı Osmanı tarafından bir şube küşadıyla” rekabete başlanarak yabancı bankanın muamelelerinin akamete uğratılacağı görüşlerine yer verilmiştir [29]. Hariciye Nezareti, Osmanlı Bankası'nın Trablusgarb'da şube açmasını bir alternatif olarak ileri sürerken bankanın adi geçen vilayette yaklaşık bir seneden beri faaliyette bulunduğundan habersiz görünmektedir[30]. Hariciye Nezareti'nin bu teklifleri yanında, İtalyanların ard niyetlerini ve siyasi emellerini gayet iyi bilen Trablusgarb Valiliği, müstakbel tehlikeyi sezerek daha gerçekçi ve ciddi tedbirlerin alınmasını 18 Nisan 1907 tarihinde Sadaret'ten istedi. Buna göre İtalyanlar, özel maksatlarla ve çeşitli adlarla “temettü ve ticarethaneler” kurarak halka % 4'e kadar faizle para İkrazı ile birçok gayelerine varmak İçin fazla düşkünlük göstermektedirler. Valilik tarafından eşraf ile ulemaya açık ve gizli olarak bu kuruluşlarla İşbirliği yapmamaları bildirilmiştir. Bu kuruluşların faaliyetlerinin önünü almak İçin Ziraat Bankası'nın [31]tarımla uğraşanlar dışındaki emlak sahiplerine emlak rehiniyle borç para verilmesi bir çare olarak gösterilmiştir. Trablusgarb’daki Ziraat Bankası’na merkezden para gönderilirse, muhtaç kimseler, ecnebi müesseselere başvurmaktan kurtulacaktır. Sadaret, Valiliğin bu görünüşünü benimsedi[32].
Bu arada Hariciye Nezareti, 20 Nisan 1907 günü, İtalyan Sefareti vasıtasıyla ulaştırılan İtalya Dışişleri Bakanı TommasoTittoni’nin Bancodi Roma’nın Trablusgarb’da açılması ile ilgili olarak bilhassa gümrük idaresinde yapılan engellemelere son verilmesini isteyen bir telgrafını Sadaret’e gönderdi [33]. Bu sıralarda gümrük resminin arttırılması için yabancı devletlere karşı mücadele vermekte olan Osmanlı Hükümeti [34], işe İtalya Dışişleri Bakanlığı'nın karışması üzerine meselenin büyütülmeden çözümlenmesi yoluna gitti. Bâb-ı âlî, Banco di Roma’nın açılması hakkındaki Hariciye Nezareti’nin teklifi ile aynı görüşlerin yeraldığı 17 Nisan 1907 tarihli Meclis-i Mahsus zabıtnâmesine uygun olarak aldığı kararını 22 Nisan 1907’de Trablusgarb Valiliği’ne şifre ile bildirdi. Bu yazıya göre, İtalyan bankasının kurulmasını engellemek maddeten gayr-ı kabil olduğundan daha fazla ısrar edilmeden Banco di Roma’ya ait tabelânın gümrükten çıkarılmasına izin verilmesi, Osmanlı Bankası şubesi vasıtasıyla halka ve ticaretin yaygınlaştırılmasına kolaylıklar gösterilerek sözkonusu yabancı bankanın çalışmalarının akamete uğratılması gerekeceği ve aynı bankanın emlâk ve ticaret muamelelerinin incelenip bir nizâmnâmesinin gönderilmesi Meclis-i Vükelâ kararıyla istenmekteydi [35]. Böylece Banco di Roma, Trablusgarb’da 44 milyon frank sermaye [36] ile 1907 ilkbaharında açılmış oldu.
İtalyanlar, Trablusgarb’da tesisine muvaffak oldukları Banco di Roma’nın bir şubesini de Bingazi’de açmak istediler ve derhal harekete geçtiler. Bingazi Mutasarrıfı Ömer Ali Bey, daha 14 Mayıs ve 27 Haziran 1907 tarihlerinde İstanbul’a çektiği şifre telgraflarla, İtalyanların bu maksadını ve Trablusgarb’dan Bingazi’ye bir banka direktörü yolladıklarını bildirdi ve nasıl davranması gerektiğini sordu. Sadaret üç gün sonra 30 Haziran 1907’de verdiği cevapta, daha önce Trablusgarb’da olduğu gibi bir İtalyan Bankası açılmasına karşı koymanın imkânsızlığını haber verdi.
Bunun yanında Ziraat Bankası şubesinin [37 ] açılarak halka emlak rehiniyle borç para verilmesini, tarım ve ticaret muamelelerinde kolaylık gösterilerek İtalyan bankasının işlerinin akim bırakılması yolunda alınacak tedbirlerin Bâb-ı âlî’ye yazılmasını istedi [38]. Böylelikle Osmanlı Hükümeti, Bingazi'de de Banco di Roma'nın bir şubesinin açılması halinde, buna razı olmak zorunda kaldığını belirtmekteydi. Osmanlı Hükümeti, bir yıl sonra Derne'de bir İtalyan vatandaşının öldürülmesinin ciddi milletlerarası tepkilere yol açmasını önlemek üzere. Banco di Roma'nın Trablusgarb ve Bingazi şubelerinin açılışını resmen tanımak zorunda kaldı. Faaliyetini kesintisiz sürdüren banka, daha sonra Zlitin, Homs ve Misrata'da yeni şubeler açtı [39].
Banco di Roma’nın Trablusgarb’da Arazi ve Emlak Satın Alması ( 1907-1908) 1867 yılına gelene kadar Osmanlı memleketinde ecnebilerin gayr-ı menkul satın almaları ve bu kimselere arazi ve emlak satılması yasaktı. 9 Haziran 1867 tarihinde çıkarılan bir kanunla belirtilen yasağa son ve yabancılara gayrı-ı menkul satılmasına izin verildi[40].Bu kanunun çıkmasından kısa bir sure sonra 1868'de, İtalya, Tunus'la İmzaladığı bir antlaşma ile vatandaşlarına burada emlak edinme hakkını sağladı[41]. Ayni devlet, 23 Mart 1873'te Bâb-ı âlî ile İmzaladığı bir protokol ile de Osmanlı ülkesinde gayr-1 menkul edinme imkânını temin etti [42].
İmzalanan protokolden sonra, bilhassa XIX. yüzyıl sonlarında, Osmanlı vilâyetlerinde, daha çok da Trablusgarb’da, İtalyanların arazi ve emlâk satın almaları gittikçe hızlandı[43]. Geniş ölçüde arazi alınması maksadıyla ,890'1, yıllarda Roma'dan Trablusgarb ve Bingazi'ye önemli mikdarda paralar gönderilmesine başlandı [43a]. Trablusgarb'da iktisadi yönden güçlü olma istekleri ve siyasi emelleri iyice anlaşılan İtalyanların bu siyasetinin önüne geçmek üzere, 29 Mayıs 1900'de Dahiliye Nezareti, ilgili makamlara sözkonusu yabancıların emlak satın almalarına meydan verilmemesi yolunda tavsiyelerde bulundu. 26 Mart 19030m'te İtalya'nın istimlâk protokolünü imzalamasından dört gün sonra yani 30 Mart 1903'te ise Sadaret, adı geçen devlet tebaasının emlak aliminin yasaklanamıyacağını, fakat kontrol altında bulundurulması gerektiğini Trablusgarb idarecilerine duyurdu [44]. Kendilerine ulaşan emirler doğrultusunda hareket eden ilgililer, daha önceleri İtalyanlar tarafından satın alman ve içinde eski eserler bulunan Trablusgarb'ın Karkariş köyündeki araziyi 1903 yılının Mayıs ayında geri almayı başardılar [45].
İtalyan Hükümeti, Trablusgarb'da açılır açılmaz Banco di Roma'yı arazi satın almaya yöneltti. Uzun bir süre geçmeden de sözkonusu bankanın Trablusgarb şubesi müdürünün emlak alımı, ile ilgilendiği İstanbul'da duyuldu. Bu konu ile alakalı olarak Sadaret, 11 Aralık 1907 tarihli bir yaz, ile Defter-i Hakani Nezaretinden bilgi istedi. Nezaretin 24 Aralık ,907 günkü cevabında, Trablusgarb Defter-i Hakani Müdürlüğü'nden ulaşan açıklamalara göre, 1907 yılı Haziran ayında İtalyanlar tarafından 341.000 kuruşa altı mağaza, bir ev ve bir de han satın alındığı, hepsinin toplam 12.000 küsür zira' raddesinde olduğu, daha pek çok yerin satın alınmak istenildiği, Banco di Roma'nın resmî ruhsatının bulunmadığı, İtalyan Hükümetinin Trablusgarb’da emlak alımı İçin 10.000.000 franklık bir kredi açtığına dair rivayetin konsolosun bu husustaki İşleri takip etmesiyle doğrulandığı ve banka müdürünün yürüttüğü muvazaalı emlak ticaretinin Sadaret'in kararıyla yasaklanabileceği bildirildi [46].
İtalyanların Trablusgarb'da sürdürdükleri emlak alımı faaliyetleri çok geçmeden Meclis-i Mahsus'un gündemine girdi. Meclis-i Mahsus, 8 Ocak 1908 günü yaptığı toplantıda ''bankanın muvazaa süretiyle ve külil sermaye vaz'ıyla öyle vasî bir mikyasda emlak ve arazi-ı cesîme iştirasına devam etmesi de ahval-i husûsiye-i mahalliye nokta-i nadanca caiz olmadığına ve ma’-zalik diğer vilâyât-ı şahanede sair tebaa-i ecnebiye hakkında mer'î olan usûl ve ka'ide dairesinde olmak ve herhalde emakin-i emiriye ve askeriyeye ve mahcurdan salim olmayan mevakie yakın olmamak ve mikyâs-ı âdi ve tâbi’îden ziyâde vüs’at ve cesâmetde bulunmamak üzere Trablusgarb’da bulunan İtalyanluların dahi emlâk istimlâk etmeleri bi’t-tabi’ men’ olunamıyacağına binâen muâmele-i istimlâkiyenin bu şart ve esasa tevjıkıyla mezkûr bankanın muvâzaa sûretiyle kendi nâmına ve husûsiyle mahzûrdan gayr-ı sâlim mevâki’de emlâk-i cesime iştirâ etmesine meydan verilmemesin”ni kararlaştırdı. Dört gün sonraki Meclis-i Vükelâ toplantısında da aynı karara varıldı[47].
Banco di Roma, özellikle emlâkini rehin olarak vermesi karşılığında yerli halka kredi açma yolunu seçmişti. Bâb-ı âlî, bu durumu daha 1908'in ilk aylarından itibaren dikkatle takip ediyor iken[48], İtalyanlardan diğer ecnebiler gibi emlâk istimlâk edemedikleri hakkında şikâyetler almaya başladı. Yıldız Sarayı’ndan Trablusgarb’a çekilen 23 Nisan 1908 tarihli bir telgraf ile satın alma işleminin mülk sahiplerinin rızasıyla yapılması duyuruldu ve Bingazi’de hariçten gelmiş göçmenler varsa da Trablusgarb’ın bütün halkı yerli olduğundan arazilerinin yabancıların eline geçmesine muvafakat etmiyeceklerinin bilindiğine göre İtalyanların adıgeçen vilâyette sahibi bulundukları arazilerin “devâir-i belediye uhdesinde bulunub mevki-i müzâyede ve füruhta çıkarılanlar mı...yoksa ahâli-i müslime uhdesinde olub medyûn olmaları hasebiyle hükmen füruht edilmek istenilen mi” olduğu soruldu[49]. Üç gün sonraki cevabî telgraftan anlaşıldığına göre, Trablusgarb’da en çok emlâk ve bina satın alanlar İtalyanlardır ve onların ticaret ile servetleri çoğunluktaki diğer ecnebilerden daha fazladır. Ayrıca bir seneden beri İtalya’nın siyasî emellerine hizmet eden Banco di Roma, nâm-ı müstearla, değer ve kıymetine bakmayarak arazi ve emlâk satın alımına fazla ilgi göstermekte ve kural tanımayarak konsoloslarının da nüfuzundan yararlanmaktadır. Bankalarının imza ve muamelesi Osmanlı Hükümeti tarafından onaylanmayan İtalyanlar, emlâk tasarrufu protokolüne uymayarak geniş ölçüde arazi ve emlâk edinmek için halk arasında arbede çıkarmaktan çekinmediler[50] ve sahipleri ellerindeki tapu ve hüccetleri ortadan kaldırıp mülklerini makbuz karşılığında satın aldılar[51]. Trablusgarb Valisi Recep Paşa, banka hakkındaki kesin teşhisini koydu: “Roma Bankast’nın te’sîsinden maksad, Trablus Vilâyeti’nde değerinden kıymetle arâzi ve emlâk almak ve buraca şu meblâğ ile zarara bakmayarak ticareti tevsi eylemek"tir.[52]..
Bu gelişmeler karşısında Dalıiliye Nazırı Mehmet Memduh Paşa işe karıştı. Paşa, İtalyanlara satılan arazinin yeri ve mikdarı ile yeni sahiplerinin adlarının belirlenmesini Trablusgarb Valisi’nden istedi. Dahiliye Nazırı ayrıca, ecnebilere Hicaz haricindeki vilâyetlerde istimlak hakki verildiğini, yabancı bankaların Osmanlı şirketlerinden fazla bir haklan bulunmadığım, ecnebi muhacirlerin arazi alarak vatan edinmelerinin yasak olduğunu, hangi cins mülkün satılmayacağım ve bunların dışında kalanların İtalyanlar tarafından alınmasının engellenmemesi gerektiğini, konu ile ilgili muamele ve neticelerin kendisine yazılmasını bildirdi[ 53].
4 Mayıs 1908'de Trablusgarb'dan Dahiliye Nezareti’ne yazılan cevapta İtalyanların emlak ve ticaretinin yerli halktan çok olduğu ve arazi alımında müşkilâtla karşılaştıklarına dair onların herhangi bir şikayetine rastlanmadığı anlatıldı. Ayrıca şikayetlerin hep “Roma Bankası’nın buradaki şubesinin edinmek istediği emlak ne buna mümasil şeylerden”ileri geldiği Banka Direktörünün istimlak hususundaki aşırı düşkünlüğü ve bunun için konsoloslarını nizam ve kaideler bakmayarak nüfuz kullanmaya yönelttikleri,'' Bank Heye'tiyle Konsolos’un şu meramlarını gayr-ı meşrû' bir suretle edinecekleri emlake muhacir celb ne Sicilya anarşistlerini İskân ile İhdas-ı ganaile istidadı te’min içün bir tarik” olduğu belirtildi. Sonunda usulsüz yollarla ve sahte belgelerle arazi almasına engel olunan Banco di Roma'nın, şikâyetlerini Roma'ya yaptığı ve normal biçimde arazi edinenlere karşı konulmadığı gibi işlemlerinin de geciktirilmediği haber verildi [54].
Buna rağmen kendilerini imtiyazlı görmekte ısrar eden İtalyanlar, emlak alımı ile ilgi şikayetlerini İstanbul’daki sefaretleri vasıtasıyla sürdürdüler [55]. Trablusgarb'dan Dahiliye Nezareti’ne bu şikayetlerin asılsızlığı “Roma Bankası ile me’mâllarının istimlak-i emlak hususundaki inhimaklan ue kanun oe ka’ide hilafina hareketle îka’-ı mukilata çalışmaları sebebini”n araştırıldığı ve “bankanın merbut olduğu İtalya’daki müessese-i maliye ueya bankanın reis-i sanisi Roma’ca en büyük bir makam-ı siyasi İşgal etmelide olan zatin biraderi” olduğu duyuruldu [56].
Trablusgarb Valiliği, İtalyanların şikayetlerinin asilsiz olduğunu ve hiçbir mesnede dayanmadığım 13 Mayıs 1908'de Hariciye Nezareti ne de bildirdi. Bunun yanısıra İtalyanların her tebaadan daha fazla servet ticarete sahip bulundukları anlatıldıktan sonra “Buradaki Bank di Roma’nın hakikatde direktörü Hâriciye Nazırı Titloni’nin İtalya’daki birâderi” olduğu “servet ve nüfuz larîkıyla tedrici bir istilâyı te’mine burada kırkdört milyon frank sermaye ile küşâd etdikleri banka nâmına zarar ve ziyâna bakmayarak kıymetinden birkaç misli fazlasıyla arazi ve emlâk edinmek ve bu tarzda nâm-1 müsleâr ile o gibi şeyler istihsjâline çalışmak olduğu katiyen hafi ve mektûm bir ciheti“ kalmadığı, Roma’da oturan [Ernesto] Pacelli ٠ adlı biri Bancodi Roma Direktörü [Enrico] Bresciani’yi sınırsız ölçüde arazi ve emlâk almaya tevkil ve memur ettiği ve bankanın bir memurunun da Roma'dan aldığı gizli talimatla Homs Livası’ndaki münâzaalı arazi ve emlâk ile ilgilendiği belirtildi [57].
Trablusgarb Valiliği’nin yazılarından İtalyanların siyasî emel ve niyetlerini kesinlikle öğrenen Bâb-ı âlî, bir yandan onları tecavüzkâr davranışlarından caydırmak üzere Trablusgarb ve Bingazi’ye top, tüfek ve cephane gönderilmesi ve asker toplatılması gibi tedbirlere başvururken, öte yanda da yabancıların eline geçmesinde sakınca görülmeyen mîrî emlâk ve arazilerin muamelelerinin tehir edilmemesini ve “yalnız arâzi-i cesimenin ve mebâni-i askeriye civarındaki yerlerin eyâdi-i ecânibe intikaline husûsiyle banka nâmına gerek terhin süreliyle emlâk ve arâz¡ alınmasına meydan verilmemesi”ni ilgililere bildirdi [58].
23 Mayıs ıgo8’de Trablusgarb’dan Dahiliye Nezareti’ne ulaşan bir yazıda, teklif edilen yüksek hatlara rağmen yerli halkın mülklerini İtalyanlara satmadığı, yabancılara zayıf ve tamahkâr kimselerin topraklan ile münâzaalı arazinin satıldığı, hattâ bu işlerde sahte evrak düzenlendiği ve emlâk alımında en çok faaliyet gösteren [Ugo] Baldari’nin Roma İşgal-i Umûmî Nezâreti mühendisi olduğunun belirlendiği anlatıldı[59].
Aynı zamanda Banco di Roma’nın memurlarından biri olan Baldari’nin[60], protokol hükümlerine uygun düşmeyen toprak parçalarını satın almak istemesi ve mahallî idarecilerin bu duruma mâni olmaya çalışmaları üzerine İtalya Sefareti meseleye karışmaktan çekinmedi. Nitekim 6 Haziran 1908’de Hariciye Nezareti’ne anılan Sefaret tarafından bir muhtıra verildi. Bunda Homs yakınlarındaki Lebde’de sahibinin Baldari’ye terk ve ferağ ettiği üç hektarlık bir arsanın satış işlemlerine muhalefet edildiği hatırlatıldı, bu ve benzeri engellemelere son verilmesi istendi. Durumun doğruluk derecesini soran Dahiliye Nezareti’ne, 27 Haziran 1908’de Trablusgarb Valiliği verdiği cevapta, öncelikle Lebde’nin eski eserler bakımından önemli, alınmak istenen bölgenin ise kimseye satılamaz bir yer ve mîrî arazi olduğu, Padişah’tan irade çıkmadıkça bir yabancıya satılamıyacağı üzerinde durdu. Daha sonra da Baldari’nin uyuşma yoluyla birkaç hisseden ibaret bir bahçe satın aldığı etrafına hakim bu yerin sahilde bulunmasından dolayı ferağının mümkün olmadığını, öteki ortakların bu araziyi alabileceklerini, adıgeçen kimsenin hep münazaalı yerleri uyaşarak hükümetin bilgisi dışında elegeçirmek istediğini, herhangi bir İtalyana tasarruf hakkı için engelleme ve baskı yapılmadığını ve diğer devletlerin tebaası gibi bunlara da protokol hükümleri dairesinde kolaylık sağlandığını bildirdi[61].
Trablusgarb Valisi’nin bu açıklamalarına rağmen Baldari’nin meselesi ve yazışmalar devam etti. Bu arada Homs’ta iki arsayı mülk edinen Baldari, yine aynı yerde 5 dönüm arazi, 84 kadem arsa ve tahminen 10.400 m2 lik bir bahçeyi satın almak istedi. Ancak Vali Recep Paşa, yüzölçümü belirtilen arazinin bir kısmının vakıf araziye komşu olduğunu, diğer bir bölümünün satışının sahte belge ile yapıldığını, arsanın bitişiğindeki evin sahibi tarafından alındığını bahçenin ise sahilde bulunduğunu ve Sultan’ın iradesi ile satılabileceğini bildirerek buraların Baldari’ye mülk olarak verilemiyeceğini 1908 yılı Temmuzunun son günlerinde Bâb-ı âlî’ye duyurdu[62].
Trablusgarb Valisi Recep Paşa’nın, Banco di Roma yöneticileri ile emlâk satın alanların kişiliklerini ve faaliyetlerini bu derece titiz bir şekilde araştırıp yakından takip etmesi, onların anlaşmalara aykırı hareketlerinin önüne geçmesi, onun meselenin önemini müdrik biri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Paşanın konuya vukufu ve hukukî yollarla işe çözümler bulması yanında yazdığı raporlarla, Bâb-ı âlî’yi aydınlattığı gibi hükümet üzerinde tesirli olduğu muhakkaktır. Gerçekten de 16 Haziran 1908’de Sadaret’ten kendisine gönderilen yazı bunun en açık delilidir. Burada ilkin İtalyanların sürdürdüğü siyaset ve teşkil ettikleri tehlike bütün açıklığı ile belirtilmekte ve sonra da alınacak tedbirler sıralanmaktadır. İtalyan siyaseti ve tehlikesi "Bingazi hakkında bazı amâl-i siyâsîyi lâ'kîb ve ihdâs-ı ihtilâfât ve müşkılâta dâima vesile taharri etmekde olan ba’zt ecânibin tevessül eyledikleri teşebbüsâtın başlıcaları oralarda eşhâs ve bankalar ve şâir müessesât nâmlarına arâzî-i cesime ve nikal-ı mühimme istimlâk ve mektebler ve hastahaneler te’sis ve bankalar ve postahaneler vesâir müessesât küşad etmek ve ahaliye emlâk ve arazî islirhanıyla para ikraz etmek ve hitâm-ı vâFdede le'dîye-i deyn edemeyenlerin emlâk ve arazîsini uhdelerine geçirmek ve sevâhilde vapurları işletmek ve her vesileden bi'l-istifâde ahâliye hilâfet-i muazzama hakkında perverde etdikleri ihtisâsât-ı sadıkaneyi tevhine ve /talyanlara temayüllerini le’mîne ve İtalya nüfuzunu te’sise çalışmak”, “Külliyetli bir sermaye ile teşkil edilen bir sendika ve Roma Bankası hesabına nâm-ı müstearla birçok arâzî mübâyaa olunmak”ve “ecnebi muhacir iskânı maksadı ta’kîb edildiğine şüphe bırakmıyacak sûretde emlâk ve arazi mübâyaasına teşebbüsleri” ile ifade edilmektedir. Gösterilen tedbirler arasında ise çocukların ecnebi okullarına gönderilmemesi, halkın İtalyan hastahanelerinde tedavilerine mahal bırakılmaması, yabancılara karşı ihtiyatlı davranılması, emlâk ve arazilerini Osmanlılar dışındakilere satarak veya rehine vererek borçlanmamalarına ihtimam olunması hususları dikkati çekmektedir[63].
Banco di Roma’nın Trablusgarb’da Vapur İşletmesi (1907-1908)
İtalyanların Trablusgarb’da ı883١ten beri dış hatlarda çalışan bir denizyolu acentası sahibi oldukları[64] ve vilâyetin dış ticaretinde birinci sırayı işgal ettikleri bilinmektedir[65]. Böyle olmakla beraber onlar, Trablusgarb Vilâyeti kıyılarında (karasularında) gemi veya vapur işletme hakkına sahip değillerdi.
İtalyanlar, Trablusgarb’daki İktisadî üstünlüklerini pekiştirmek için posta, nakliye ve seyahat işlerine de ilgi gösterdiler. Nitekim onların bu konudaki niyetlerini sezen Trablusgarb Valiliği, 1906 yılı ortalarında, vilâyetin kalkındırılması hakkında alınması gereken tedbirler arasında belli mesafelerde işletilmek için tramvay ve sahillerde çalıştırılmak üzere vapurlar satın alınması gibi hususlara yer vermiştir[66].
Bâb-ı âlî, Trablusgarb Valisi’nin alınmasını istediği tedbirleri gerçekleştiremeden İtalyanlar harekete geçtiler. Banco di Roma müdürü Bresciani, 1908 yılı Mart ayında Trablusgarb Valiliği’ne verdiği bir istidada, haberleşmeyi kolaylaştırmak için vilâyet kıyılarındaki limanlar arasında bir vapur çalıştıracağını ve Osmanlı postalarının ücretsiz olarak taşınmasına rıza ve kendilerine kolaylıklar gösterilmesi hususunda ilgililere emirler verilmesini istedi .Bu İsteği reddeden Vali, 2 Nisan 1908 tarihli bir şifre telgrafla Sadaret'i durumdan haberdar ederek bankanın ticari amaçla değil de siyasî gayelerle açıldığını, bankanın bu maksatlarının desteklenmesine izin verilmeyeceğini, vapurun ruhsat alınmadan işletilmek istenmesi halinde yerli halkın "ana muamele etmemeleri ve rükâblarına müsâade olunmayacağı”nı bildirdi [67].
11 Nisan 1908'de Banco di Roma'ya ait bir vapur Trablusgarb limanına geldi ve ayni gün Vali, ne yapılması gerektiğini İstanbul'a sordu [68]. Hükümet merkezinden derhal cevap alamayan Vali, İtalyan Konsolosuna sahillerde işletilmek üzere vapur getirilmesinin hukuk dışı olduğunu ve halk ile memurlara da vapura binmemelerini ve yük vermemelerini duyurdu. Sadaret ile Hariciye Nezareti’nin vapur konusunda yazıştıkları [69] bir sırada 17 Nisan 1908'de Marco Aurelio adlı vapur ilk seferine yolcusuz çıktı. Çünkü yerli halk, Vali'nin İsteği istikametinde hareket etmişti [70].
Nihayet 21 Nisan 1908'de, Bâb-1 âlî'nin kararı, Trablusgarb'a ulaştı. Bu kararda sözkonusu vapurun seyahat ve seferden çekilmesi mümkün görünmüşse de Trablusgarb'da Osmanlı, gemilerinin bulunmayışından dolayı, Meclis-i Vükelâ'nın karan ve Pâdişâhın iradesi ile İtalyanların belirli rüsûmu ödemeleri şartıyla vapur işletmesine “müsamaha” olunduğu ifade edilmiştir[71]. Böylece Osmanlı Hükümeti, bir emr-i vakiye daha boyun eğmiş olmaktaydı. İtalyanlar ise Trablusgarb'da bir deniz ulaşım ve nakliye hattı, kurmayı başarmış bulunmaktaydı [72]. Bunun sonunda onlar, vilayetin iktisadi hayatına daha da çok nüfuz ederek üstünlüklerini iyice arttırma ve pekiştirme yolunda mühim bir adim atmış oldular.
Çok geçmeden Bâb-1 âlî, Trablusgarb'da vapur işletmekle İtalyanların yerli halkı kendilerine meylettirmek istediklerini ve siyasi maksatlı bu gelişmelere karşı tedbirler alınması gerektiğini Valiliğe bildirdi [73]. Valinin bir yazışına göre, 1908 yılı ortalarında müslüman ve sadık tebaa, ecnebilerin bu faaliyetleri karşısında, vapur ve otomobil işletmek hususunda istekli görünerek tepkilerini gösterdiler [74]. Ancak halkın bu isteklerini ne ölçüde gerçekleştirebildikleri şimdilik tesbit edilememiştir.
II. Mesuliyetin İlânından Somaki Gelişmeler
İtalyan Hükûmeti’nin siyasî amaçlarına vasıta olarak kullanıp desteklediği, yöneticileri ile sermayedar ve siyasîler arasında akrabalık ve İşbirliği bulunan Banco di Roma, halka arazi ve mülkünü rehin etmesi karşılığı borç para vererek ve normal bedeli üstünde fiyat biçerek, emlak ve arazi alımı ile vapur işletmeciliği sahalarında kısa sürede önemli ilerlemeler kaydetti. Banka bütün bu faaliyetlerini ticareti geliştirmek amacıyla yaptığım İlân ve ifade ediyordu. Hatta buna kısmen de olsa inanan Osmanlı idarecileri vardı. Oysa İtalyanların Trablusgarb ve Bingazi'deki bütün bu faaliyetleri, ticarî nüfuz sağlayarak İtalyan Hükûmeti'ni askerî bir İşgal hareketinin gerektireceği emek ve masraflardan kurtarmak amacım güdüyordu[75]. Gerçekten de savaşın çıktığı 1911 yılı güzüne kadar Trablusgarb'm iktisadi ve sınaî hayati İtalyanların eline geçmişti[76]. Buradaki sanayi kuruluşları arasında Banco di Roma'ya ait olanlar da mevcuttu [77].
1907'de Trablusgarb'da44 milyon frank sermaye ile açılan Banco di Romadort yıl sonunda yani 1911'de, İtalya Dışişleri Bakanı San Giuliano'nun ifadesine göre para muamelesini 244 milyon, kasa mevcudunu 38 milyon, cüzdan mevcudunu 31 milyon ve cari hesaplarını 80 milyon franka ulaştırmıştı [78]. Bu durum, zamanı İçinde bankacılık bakımından önemli bir gelişmedir.
Banco di Roma, Trablusgarb’da bir taraftan iktisadi üstünlük kurarken öte taraftan da İtalyan nüfuzuna muhalefet etmemeleri İçin halk arasında itibarlı kimseleri elde etmeye çalıştı. Banka bu maksatla Sünûsî şeyhlerine hediyeler gönderdi. Hediyeleri kabul etmelerine rağmen şeyhlerin çoğu İtalyan faaliyetlerini Osmanlı idarecilerine bildirdiler[79] .
Banco di Roma, daha 1890 yılında Trablusgarb'ın İtalyanlar tarafından İşgal edilmesine taraftar olan, bu İşgal hareketine yardim etmek isteyen, bunun İçin de Dalyanlardan para talep eden, Trablusgarb'da Tunus’taki idarenin bir benzerinin kurulmasını arzulayan ve hareketlerinin Valilik tarafından takip edildiğini bilen Trablusgarb şehri Belediye Başkanı
Karamanlı Hassune Paşa’yı[80] elde etmekte zorluk çekmedi. Bir yabancı yazarın dit ifade ettiği gibi Banka, Hassune Paşa’yı her ay ödediği 4.000 lira gibi küçük bir meblâğ karşılığı kazandı[81]. Hassune Paşa’nın 1908 inkılâbından sonra Trablusgarb’da karışıklıklar çıkartması[82], Banka’nın 1910 yılında Belediye’ye 100.000 franklık hesap açması [83] onun İtalyanlarla işbirliği yaptığına delâlet etmektedir. Vali İbrahim Paşa’nın Hassune Paşa’ya bu hesabı kapattırıp yerine aynı şartlarda Osmanlı Bankası’nda hesap açtırmaya mecbur etmesi [84]ise Vali’nin 20 yıl önceki Trablusgarb Valisi Kâmil Paşa gibi Belediye Başkanı’nın İtalyanlar lehine faaliyetlerinden haberdar olduğunu ortaya koymaktadır.
Banco di Roma ve İtalya Krallığı, Trablusgarb Vilâyeti’nin diğer bölgelerindeki yerli halkla da, işbirliği yapmış ve onlara para dağıtmıştır[85].
Bu arada Trablusgarb basınında, İtalyanlarla işbirliği yapan yöneticiler ve bu devletin baskılarına karşı yetersiz kalan kişiler aleyhinde yazılar çıkmaya başladı. Bu yazılarda ayrıca, Trablusgarb üzerindeki Avrupa emperyalizmine karşı takip edilmesi gereken yol gösterilmeye çalışıldığı gibi bölgedeki siyasî faaliyetlerinden ötürü İtalya’yı protesto etmek için grev çağrısı dahi yapıldı[86]. İtalya’nın Trablusgarb’daki ekonomik ve politik gücünü gün geçtikçe arttırması, bu vilâyette sürgünde bulunan Genç Türkler tarafından da üzüntü ve endişe ile gözlenmekteydi[87].
Diğer yandan bölgedeki Osmanlı idarecileri, gerek II. Meşrutiyet’in ilânım takiben Harbiye Nazırlığı’na getirilen ve ciddi tedbirler alınmasından yana olan Recep Paşa gerek halefi olan valiler, Banco di Roma’yı ve Vilâyet’te kendilerini diğer devletlerin tebaalarından daha imtiyazlı gören İtalyanların kontrol altında tutmaya çalışmışlardır[88]. Ancak bu durumdan rahatsız olan İtalyanlar, 1911 yılı Ağustos ayında İbrahim Paşa’yı vazifesinden yani valilikten azlettirmeyi başardılar[89].Bununla da yetinmeyen İtalya, Osmanlı yönetiminin yaptığı müdahalelerin Banco di Roma'yı zarara soktuğunu iddia ederek 29 Eylül 1911 tarihinde Osmanlı Devleti’ne savaş açarak asil niyetini belirtmekten kaçınmamıştı [90]. İtalyan Hükümeti, Bâb-1 âlî'nin savaşı önlemek İçin Trablusgarb'daki İtalyanlara daha geniş iktisadi imtiyazlar vermeye razı olduğunu bildiren bir teklifini de nazar-, dikkate almayarak kararından dönmemiştir [91].
Çıkan savaşta, 1911 yılı Ekim ayında, 'Prablusgarb şehri. Belediye Başkanı Hassune Paşa tarafından İtalyan askerî birlilderine teslim edildi. İtalyan işgalinden sonra Hassune Paşa, makamım korudu [92]ve onun gibi işbirlikçiler de işgalcilere yardim teklif ettiler[93] . Bu durumlar, Banco di Roma ve İtalyanlar ile Hassune Paşa ve öteki işbirlikçiler arasında organik bir bağın varlığını daha da pekiştirmektedir. Ayrıca Banco di Roma'nın, Trablusgarb'ın işgalinde önemli payı olduğunu gözler önüne sermektedir. Zaten Trablusgarb harbinin (1911-1912) başlıca destekleyicileri arasında adı geçen bankanın bulunduğu bilinmekledir [94].
Sonuç
Netice itibariyle iktisadi ve kültürel gayelerle geldiği ileri sürülen bankalardan biri olan Banco di Roma'nın[95], siyasî amaçla kullanılarak hakimiyet ve sömürü vasıtası olduğu bir gerçektir. Bunun İçin de Banco di Roma, Bâb-1 âlî'nin muhalefetine rağmen Trablusgarb'da şubeler açmış, kanuni veya gayr-1 kanunî yollara başvurarak arazi satın almış, düşük faizle kredi vermiş, sanayi, ticaret ve ulaşım sahasında yatırımlar yapmış, İtalyan nüfuzunun yayılmasına engel olmamaları yahut İtalyan etki ve işgalini kolaylaştırmaları İçin vilayetin tanınmış kimselerine para ve hediyeler vermiştir. Diğer taraftan İtalya, banka kurmadan uyguladığı benzeri politika ile Tunus'u elde etmeyi başaramamakla beraber tecrübe kazanmış olmalıdır. İtalya, bu tecrübenin ışığı altında Banco di Roma'yı da vasıta olarak kullanarak Trablusgarb'da hakimiyet kurmayı başarmıştır.
Diğer ecnebi bankaların hemen hepsinin aksine ilk şubesini Osmanlı Devleti’nin merkezi ve en büyük şehri olan İstanbul’da değil de taşrada yani Trablusgarb’da hizmete sokması, Banco di Roma’nın siyasî hedefini açıkça gösteren bir başka husustur[96]. Kısacası Banco di Roma’nın Trablusgarb’da açılış sebebi ve faaliyetlerinin amacı; bankacılıktan çok politika, emperyalizm ve sömürü ile yakından ilgilidir. Banka, bölgede İtalyan nüfuzunun hızla yayılmasına yardımcı olmuş, savaş ve işgal için gerekli ortam ve bahaneleri yaratmıştır. Bu sebeple bazı yabancı yazarlar, Banco di Roma’nın Trablusgarb’ın işgaline yönelik bu faaliyetlerini dürüst bulmadıklarını açıkça ifade etmişlerdir[97].