ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Zeki Arıkan

Anahtar Kelimeler: Divriği, Sancak, Divriği Sancağı, Sivas, Kanunname, Mengücekliler, Osmanlı İmparatorluğu, Memlûk Devleti, Mercidâbık Muharebesi

Ortaçağlarda Mengüçükoğullarının[1] yönetimi sırasında parlak bir uygarlığın beşiği olan Divriği [2], Sivas ve çevresinde hükümet kuran çeşitli hanedanlar arasında el değiştirmiş[3] ve bir çekişme alanı olmuştur. 1381 yılında Memluk Sultanlığının topraklarına katılan[4] Divriği, 1398 yılında Sivas, Darende, Behisni, Malatya gibi şehirlerle birlikte Osmanlı topraklarına katılmışsa da [5]Timur tehlikesi karşısında yeniden Mısır sultanına geri verilmiştir. Divriği, Memluk egemenliği sırasında Halep eyaletine bağlı pek te önemli olmayan ileri bir karakol ödevi görmüş, 1516 yılında Mercidabik zaferinden sonra Osmanlı ülkesine katılmıştır [6].

Osmanlı yönetimine geçtikten sonra, bir sancak olarak örgütlenen Divriği, önce Vilayet-i Arab’a[7], bir süre sonra da Eyalet-i Rum’a bağlanmıştır[8].

Bir yüz yıldan fazla sürekli olarak Mısır sultanlığının yönetimi altında yaşayan Divriği’de Memluk sisteminden Osmanlı düzenine geçişin sarsıntıya yol açmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim Divriği’nin Osmanlı yönetimine geçmesinden hemen sonra burada sayım (tahrir) yapılmış[9], bütün vakıflar, mülkler yeniden yazılmış ve bunların eski hak ve ayrıcalıkları olduğu gibi tanınmıştır. Hemen hemen bütün vakıfların ve mülklerin Sultan Selim Han tabe serahu’dan mukarremameleri olduğu belirtilmekte, Memluk sultanları zamanında verilen hüccetlerin de onandığı anlaşılmaktadır. Bazı yerlerin “Mülkiyeti teftiş olundukta Merhum Sultan Hoşkadem’den ve Sultan Kayıtbay’dan ve İnal sultandan murabbaatı” olduğu anlaşılmış ve bunların ،،kadimüzzemandan ilâ yevmü’l feth mülkiyet üzre tasarruf oluna geldiğine vilayet halkının ehl-i vukufu... şehadet” eylemişlerdir[9a]. Yine Kanunî döneminde düzenlenen bir tapu-tahrir defterinde bulunan küçük fakat önemli kayıtlar, Osmanlı devletinin Memluk sultanlarının verdikleri beratları nasıl geçerli kıldıklarının canlı bir örneği olarak görülmektedir. Bu dağınık kayıtlardan anlaşıldığına göre, Memluk devleti zamanında sipahi ve sipahizade statüsünde bulunan bazı kimseler yine bu haklarını koruyorlardı: “Sipahiler idüklerine... Sultan-ı Mısır’dan menşurları... var; Sipahizade ba menşur-ı

Sultan-ı Mısır; Köhne sipahi idügüne elinde Sultan-ı Mısır'a menşuru var[10]gibi notlar Memluk sisteminin nasıl korunduğunu ortaya koymaktadır. Hatta Mısır sultanının menşuruyla Divriği'ye kadı olan Sadeddin oğlu Mevlana Mehmed'in rüsum ve avarız'dan tamamen muaf tutulduğu da anlaşılmaktadır [11]. Öte yandan Karaman, Sivas, Amasya, Tokat, Malatya ve Suriye taraflarında daha doğrusu on eden çeşitli İslam ve Türk devletlerinin eğemenliği altında bulunan yörelerde uygulanan ve Osmanlı, timarından farklı bir yapısı olan Malikane-Divani sisteminin [12], yani baştan tasarruf biçiminin Divriği'de de yaygın olduğu görülmektedir. Sistemin bütünüyle Memluk yönetiminden devralındığına şüphe bulunmamaktadır. Malikane-Divani hisselerine ilişkin kayıtların çok gerilere gittiğini tapu- tahrir defterlerindeki veriler açıkça ortaya koymaktadır.

Öte yandan aşağıda biraz daha ayrıntılı olarak üzerinde duracağımız gibi 937 (1530-31) tarihli Divriği livası kanunnamesi [13], Kanunname-i cedid-i pâdişâhı başlığını taşımakta ve zaman zaman kanun-ı kadim'e[14] atıflarda bulunmakta; birtakım bi'atlerin de ref olunduğunu belirtmektedir. Bütün bu açıklamaların Osmanlı öncesi Memluk yönetiminin etki ya da izlerini taşıdığına şüphe bulunmamaktadır. Kaldı ki Türk ve İslam devletlerinden alınmış olan ülkelerde öteden beri yürürlükte olan eski kanunların adlarının dahi değiştirilmeksizin olduğu gibi alınıp uygulandığım gösteren yığınla örnek bulunmaktadır.Nitekim Osmanlı imparatorluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'a ait pek çok kanunu Hasan Padişah Kanunu [15]adı altında aynen yürürlükte bırakmış, .Mısır sultani Kayıtbay [16], Dulkadıroğlu Alaüddevle Bey [17] kanunlarını da aynı şekilde benimsemiştir. Yıllardan beri yerli halkın alışık olduğu vergi düzeni ve kurallarının değiştirilmemesi, yerel bir takım gelenek ve dengelerin "ihtilalci” bir yöntemle alt üst edilmemesi o zamanın akılcı ve tutarlı bir siyasetinin sonucu olarak görülmektedir. Hatta Osmanlıların Balkan yarımadasındaki Kratova ve Novaberda (Novo Brdo) maden ocaklarıyla ilgili kanunları da eski Sırp ve Alman yasalarından çevirerek uyguladıkları bilinmektedir[18].

Konuya bu açıdan yaklaşınca Osmanlı sancak kanunlarının [19] önemi kendiliğinden anlaşılmakta, bunların Osmanlı öncesi sosyal ve ekonomik yapıya ilişkin zengin bir malzemeyi içerdiği görülmektedir. Bazı sancakların, tahririn yapıldığı koşullara göre derlenmiş ya da düzenlenmiş birden fazla kanunnamelerinin bulunduğu fark edilmektedir[20]. Bu kanunnamelerin zamanla biribirini tamamlayarak ortaya daha derli toplu bir metnin çıktığını görüyor; böylece Barkan’ın deyimiyle “tipik Osmanlı kanunnamelerine” geçişin sağlandığına tanık oluyoruz. Nitekim XVI. yüzyılın ortalarına doğru Doğu Anadolu’nun birçok yerinde Hasan Padişah kanunları yerlerini artık Osmanlı kanunlarına bırakmışlardı.

Öte yandan XV. yüzyılda yapılmış olan çeşitli yörelerin sayım sonuçlarını kapsayan mufassal defterler de bize Osmanlı kanunnamelerinin kökeni konusunda az çok bir fikir vermektedir. Sözgelimi XV. yüzyılda Hamid sancağının çeşitli nahilerinde uygulanmakta olan çift resmine ait deftere serpiştirilmiş olan kurallar, sonradan telif edilerek bir kanunname

haline getirilmiştir[21]. Aynı şekilde Aydın sancağının oldukça ayrıntılı olan kanunnamesine [22 ]esas olan bir takım maddeleri de dağınık olarak XV. yüzyıl tapu defterlerinde[23] bulmak mümkündür. Biribirine yakın olan sancakların kanunnameleri arasında büyük benzerlikler göze çarpmaktadır. Nitekim aşağıda göreceğimiz gibi Divriği kanunnamesiyle Gerger, Malatya sancak kanunları arasında farklar pek azdır. Aydın kanunnamesinin birçok hükümleri bu sancağa komşu olan livaların kanunlarına uymaktadır [24].

Divriği livasının elimizde üç kanunnamesi bulunmaktadır[25]. Bunlardan birincisi 937 (1530-31) tarihli Malatya, Gerger, Behisni, Divrik, Darende ve Hısnımansur kazalarında bulunan evkaf ve emlakin tahrir defteri başında yer almaktadır[26]. İkinci kanunnamede yine aynı tarihli Malatya ve Gergerle birlikte yazılmış Divriği sancağının mufassal defteri içinde bulunmaktadır[27]. Üçüncü ve sonuncu kanunname ise Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi (Kuyud-ı Kadime)’ndeki Divriği mufassalının başına konulmuştur[28]. Şimdi sırasıyla bu kanunnameleri gözden geçirelim.

“Suret-i Kanunname-i Cedit” olarak adlandırılan birinci kanunname, Malatya, Gerger, Divriği sancaklarındaki evkaf ve emlak gelirlerinin tasarruf biçimine ışık tutmaktadır. Yukarıda değindiğimiz gibi Malikâne- Divanî sistemi Karaman, Suriye vilayetleriyle Amasya, Çorum, Tokat, Sivas, Divriği ve Malatya’yı kapsayan Rum eyaletinde oldukça geniş bir alanda uygulanmakta idi. Bu sisteme göre, imparatorluğun diğer yörelerinde gördüklerimizden farklı olarak, vakıf ya da mülk olan şey, topraktan ve toprak üzerinde yaşayan köylüden alman her türlü vergiler olmayıp, yalnızca toprağın kuru bir mülkiyet hakkidir. Bu bakımdan vakıf ve mülk sahipleri; bu topraklan işleyen köylülerden yalnız bir toprak kirası istemek hak ve yetkisine sahip bulunmaktadır. Malikâne hissesi denilen bu toprak kirası, elde edilen ürünün beşte, yedide, onda biri olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında toprağın ve toprak üzerinde bulunan köylülerin devlete vermek zorunda oldukları diğer bütün hak ve resimler Divani adı altında doğrudan doğruya devletin temsilcisi olan sipahiye ait bulunmaktadır[29] 982 (1574) tarihinde Rum eyaletini tahrir etmiş olan Trabzon sancakbeyi Ömer Beyin yaptığı açıklamaya göre, "...Mesela bir çiftliğin elli yedi akça ve nısfından yirmi sek akça harac-i muvazzafindan gayrı hububattan ve sair hasılattan iki öşür almup birine öşr-i divani derler Sipahi taifesi alur Birine örş-i Malikâne derler eshab-ı emlak ve evkaf alurlar.''[30] Yine Ömer Beyin verdiği bilgilere göre, bu gibi mülk sahipleri, topraklarını kendileri işlemeyip toprak üzerinde oturan reayaya kiralamış olduklarından reaya; bu çeşit mülk toprakların her türlü rüsum ve haracım devlete verdikten sonra, ayrıca bir hisse de toprak kirası olarak malikane sahibine demektedir: "...Her biri mülkü olan nahiyeleri evvelden tasarruf eden reayadan ne gayrılardan bazı taifelere icare tarikiyla virüb her biri elinde olan yeri eküb ne biçüb haraç-ı muvazzaf ne mukasemesin şifahiye verdukden sonra hububdan ne bağ ne bağadan ne bostandan hasıl olan gallatın öşrünü dahi icar-ı arz deyü maliklere vermek üzere...”[31]

İşte yukarıda sözünü ettiğimiz ve bir numaralı olarak ele aldığımız Gerger ve Malatya sancaklarım da ilgilendiren Divriği kanunnamesi, Malikane-Divani sistemini tanımlamakta, elde edilen haşılın bölüşümüyle ilgili kuralları kapsamaktadır. Buna göre, söz konusu sancaklarda bulunan köy, mezraa, çiftlik ve diğer yerlerden elde edilen üründen “kadimüleyyamdan ila yevmine hazâ iki baş öşür alunagelüb bir başına canib-i malikâne ne bir başına canib-i divani” denilmektedir. Bu kanunname, timar erbabının alacağı vergilere de açıklık getirmekte ve buna göre resm-i çift [32], resm-i bennak ve caba [33],

gerdek [34], ağnam [35] ve badihava gibi rüsum-ı örfiyenin timar sahibine ait olduğu belirtilmektedir. Bütün bu vergilere vak ve mülk sahipleri ،،dahledemezlerdi. Ancak “rüsum-ı örfiyesi” olmayan mezraa, arazi ve çiftlik gibi yerlerden alman öşrün vakıf sahibi, mülk sahibi ve timar sahibi arasında bölüştürülmesi öngörülüyordu. Bu kanunname Ömer Lütfi Barkan tarafından yayınlandığı için burada yeniden yayınlamak yoluna gitmeyeceğiz [36].

İki numaralı olarak adlandırdığımız Divriği livası kanunnamesinde Malikane-Divanl sistemi üzerinde pek durulmamakta, yalnız “kanun-t kadim üzre iki baş öşür alındukdan sonra salariye [37] deyü kırk kilede bir kile”[38]alındığını bunun da “bid’at olduğu sebebden ref''olunduğunu belirtmektedir. Bunun dışında Divriği sancağından alman vergiler, reaya, sipahi ilişkileri; cürüm ve cinayetten alman resimlerin ayrıntılı bir açıklaması yapılmaktadır. Dikkati çeken bir konu da Divriği sancağında sipahilerin reaya üzerindeki baskılarım önlemeye yönelik hükümlerin bu kanunnamede yer almış olmasıdır. Nitekim sancakbeyi ve sipahilerin raiyetlerini ot biçmeye zorladıkları, bu yüzden kendi iş ve güçlerinden ettikleri belirtilmekte bid’at olduğundan ötürü bunun yasaklandığı açıklanmakta, askeri sınıfın, akça ile rençber tutmaları gerektiği üzerinde durulmaktadır, öte yandan yılda bir kez reayadan yağ, keçe, odun, otluk, saman, kömür vb. alındığı fakat bunlara karşılık çok az bir para ödendiği dile getirilmekte, bunun da yasaklandığı ve bu gibi ihtiyaçların günlük narh[39]üzerinden satın alınması gerektiği hükme bağlanmaktadır. Sancak subaylarının reayanın evine kondukları ve onlardan zorla yem ve yiyecek aldıklarına ilişkin hükümler de göze çarpmaktadır. Üstelik sancakbeyi ve subayların ava çıktıkları zaman reayayı da birlikte götürdükleri böylece onları iş ve güçlerinden alıkoydukları gibi uygulamaların yasaklandığını yine bu kanunnameden öğreniyoruz.

Sancakbeyi, subaşı ve sipahilerin reaya üzerindeki baskılarının kaldırılmasına yönelik hükümlere daha başka sancak kanunnamelerinde de rastlanmaktadır[40]. Ancak 1530 tarihli Divriği kanunnamesinde bulunan, ehl-i örfün reayayı incitmesini yasaklayan buyruklarla daha sonra yayınlandığını bildiğimiz adaletnamelerde [41]yer alan hükümler arasındaki benzerlik gözden kaçmamaktadır. Bu hükümler en azından Divriği sancağında reaya-sipahi ilişkilerinin daha XVI. yüzyılın başlarında bozulmaya yüz tuttuğunu ve devlet merkezinin bunu önlemek için çaba gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu kanunname şimdiye kadar yayınlanmadığı için aşağıda olduğu gibi verilmesi yoluna gidilmiştir.

Doğrudan doğruya Divriği sancağına ait üçüncü bir kanunname yukarda belirttiğimiz gibi Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunan Divriği mufassalının başında bulunmaktadır, önce bu kanunnamenin hangi tarihte çıkarıldığını tespit etmeye çalışalım. Gerek Barkan[42], gerek Tuncer[43] söz konusu kanunnamenin tarihsiz olduğunu belirtmişlerdir. Ne var ki bu kanunnamenin yer aldığı defterin baş tarafında tarih olmamakla birlikte, ilk sayfada Sultan II. Selim’in (1566-1574) tuğrası bulunmaktadır. Bu bize gerek tahririn yapıldığı gerekse kanunnamenin düzenlendiği tarih hakkında bir fikir vermektedir. Kaldı ki defterin içinde bu konuda bizi aydınlatacak tarihler de bulunmaktadır. Nitekim Divriği livasında bulunan memlehaların (tuzla) [44] tahririn yapıldığı sırada düzenli bir işletme haline konulması için yapılan yeni uygulamayla ilgili kayıtların altında fi 22 Şabanülmuazzam 976 (12 Şubat 1569) tarihi yazılmıştır[45]. Burada bulunan iki kaydın da defterin sürekli bir parçasını oluşturduğu ve sonradan eklenmediği kesin olarak anlaşılmaktadır.

Öte yandan Divriği sancağının sayım işleminin yukarıda verdiğimiz tarihte yapıldığını başka kaynaklarla da doğrulamak mümkün görülmektedir. Şöyle ki bu mufassal defterin icmalinin son yaprağında bulunan bir kayıt[46], Divriği livasının 976 tarihinde tahrir ettirildiği ve il yazıcısının da Sadık Çelebi olduğu konusunda şüpheye yer bırakmamaktadır. Bununla ilgili olarak elimizdeki bir başka önemli kanıt ta Mühimme kayıtlarıdır. Burada 976 tarihinde Divriği sancağını tahrir eden “ Muharrir-i vilayet Sadık Çelebi”'ye gönderilen bir hüküm sureti yer almaktadır[47]ki bütün bunlar sancağın 1568 /1569 tarihinde yeniden yazıldığını, kanunnamesinin de aynı sırada yeniden düzenlenerek defterin başına konulduğunu ortaya koymaktadır[48].

Üçüncü olarak adlandırdığımız bu sonuncu kanunname, yukarıda içeriklerini tanıtmaya çalıştığımız diğer iki kanunnamenin yeni birtakım hükümlerle derli toplu bir ifadesi, bir bileşkesi olarak görülmektedir. Başka bir deyimle bu kanunname, hem kendinden öncekilerde bulunan hükümleri kapsamakta hem de birtakım yeni maddelerin yürürlüğe konulduğunu göstermektedir. Böylece Osmanlı yönetiminin başlamasından aşağı yukarı yarım yüzyıllık bir dönemde Divriği livası kanunnamesinin kesinleştiğini, Barkan'ın anlatımıyla “tipik Osmanlı kanununa’’ geçiş sürecinin tamamlandığı anlaşılmaktadır.

Bu kanunnamenin ilk maddelerinde tıpkı Malatya-Gerger-Divriği sancaklarının ortak evkaf ve emlak kanununda olduğu gibi Malikane Divani sisteminin işleyişine ilişkin bilgiler verilmektedir. Ancak bu sonuncu kanunnamedeki bilgilerin oldukça kapsamlı ve ayrıntılı olduğu açıkça görülmektedir. Bu hükümlere bakılırsa Malikâne-Divanl sisteminin iyice oturmuş olduğu sonucuna varılabilir.İl yazıcılarının ya da kanun koyucuların, değişik sancaldarda uygulanmakta olan sistemin İşleyişin¡ ayni kalıplaşmış formüllerle anlattıkları gözden kaçmamaktadır. Nitekim 967 (1559) tarihli Malatya livası mufassalında [49]bulunan kanunname de [50] Malikane-Divani sistemiyle ilgili olarak yer alan fıkralar hiç bir değişikliğe uğramaksan 1568/1569 tarihli Divriği kanunnamesinde de yer almış bulunmaktadır. Böyle bir kanunun ortaya çıkışında her iki sancağın biribirine yakın oluşunun yanında diğer ortak tarihsel, sosyal ve ekonomik koşulların da rol oynadığını belirtmek gerekir.

önceki kanunnamede olduğu gibi bu sonuncu kanunname de Divriği sancağındaki tuzlalardan[51] reayanın evlerine tuz götürebileceğine ilişkin bir fıkra yer almaktadır. ٥te yandan bu kanunname Divriği livasındaki raiyet rüsumunu da ayrıntılı olarak tespit etmiş bulunmaktadır. Bunu şöyle özetleyebiliriz:

Buradaki rakamlar hem 1530 hem de 1568/1569 tarihli kanunnamelerde aynidir. Bu da bize Divriği sancağında raiyet rüsumunda XVI. yüzyıl boyunca önemli bir değişikliğin söz konusu olmadığını ortaya koymaktadır.

Divriği’de alman çift resmi ve türevlerinin XVI. yüzyılda Malatya, Diyarbekir, Erzurum, Musul, Harput, Çemişgezek ve Mardin sancaklarıyla ayni olduğu gözden kaçmamaktadır [52]. Söz konusu livalarda çift resminin Anadolu ve Rumeli sancaklarından biraz daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Bu, Osmanlıların belirtilen yörelerde çift resmini birtakım ağır vergilere karşılık tutarak koymuş olmalarından ileri gelmektedir[53].

Yukarıda belirttiğimiz gibi bu kanunname hem Barkan hem de Hadiye Tuncer tarafından yayınlanmış bulunmaktadır. Ancak Barkan, bu kanunnameyi bütün olarak vermemiş, birçok maddelerini yayınladığı metne almamıştır. Bu konuda herhangi bir açıklama da yapılmamıştır. Hadiye Tuncer'in yayınladığı metinde de birçok yanlışlıklar bulunduğu İçin kanunname anlaşılmaz bir kılığa bürünmüştür. Bu yüzden iki numaralı kanunname yanında bu üçüncü kanunnameyi de bütün olarak yayınlama yoluna gitmeyi uygun bulduk. Böylece iki kanunname arasındaki fark ve benzerlikler kolayca anlaşılacaktır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tapu-Tahrir Defteri 408, 576-577.

Suret-i

Kanunname-i cedid-i pad ahidir ki zikr olunur

Livay-ı

Divriği

  1. Divriği ve Darende kazalarında resm-i yatak[54]kaydolunan mahallerde sancakbeyi ve sipahiler yerlü
  2. raiyyet kışlattığı koyundan resm-i yaylak [54a] alurlar İmiş bid'at olduğu sebebden ref olundu
  3. Kanun-ı kadim[55] üzre haricden kışlayanlardan [56] alma yazılu raiyetlerden resm alınmaya
  4. Resm-i yaylak kayd olunmayan yerluden resm alınur İmiş resm-i yaylak kayd olunan yaylak
  5. yaylaklarda yayılan kimesnelerden kanun üzre resm alma yaylak kayd olunmayub reaya kadimden
  6. yaylayu geldigü yerlerde yaylasalar resm-i yaylak alınmaya ve livay-i mezkurda kanun-i
  7. kadim üzre iki baş öşr alındukdan sonra salariye deyü kırk kilede bir kile alinur İmiş
  8. bid'at olduğu sebebden ref olundu iki baş öşrlerin aldukdan sonra artuk nesnelerin
  9. almayalar ve sancakbeyi ve sipahiler raiyetlerin bir nice gün ot biçmeye deyü alub gidüb işlerinden
  10. korlar İmiş bid'at olduğu sebebden ref olundu Akçalanyla rençber tutub biçdüreler
  11. raiyeti incitmeyeler ve zikr olunan sancakda reayadan yılda bir kere yağ ve keçe ve odun
  12. ve arpa ve otluk ve saman ve kömür salmub cüz'i nesne virürler İmiş bid'at olduğu
  13. sebebden ref olundu Her ne hacetleri olur ise narh-, ruzi üzre pazardan satun
  14. alalar Reayayı incitmeyeler ve sancak subaşılar! reaya taifesine konub cebrle yem ve yemek
  15. alurlar İmiş bid'at olduğu sebebden ref olundu Güçle kimesnenin evine konub yem
  16. ve yemek almayalar ve alduklarında her ne alurlar ise değer bahalarıyla alalar Reayadan güçle
  17. nesne almayalar ve sancakbeyleri ve subaşılar ve sair sipahiler av murad edüb nice
  18. defa reayayı sürüb işlerinden korlar İmiş ve nice günler dahi tutub güçle atların
  19. bekleturler İmiş bid'at olduğu sebcbden ref olundu Sayd murad edinduklerinde
  20. halka nida edeler Kendü ihtiyarıyla varan vara Güçle kimesneyi ava surmeyeler ve at dahi
  21. bekletmeye ve resm-i asiyab yıl yürüyen değirmenlerden altmış akça ve alt! ay yürüyen değirmenlerden
  22. otuzar akça ve üç ay yürüyenlerden on beşer akça alma Ziyade alınmaya ve irer ne alınur ise
  23. sahib-i mülk ve sahib-i timar beraber üleşeler ve livay-i mezburda memleha olub reaya ol memlehadan
  24. evlerine yemek içün tuz getürseler ol yerin amili tuz getürdün deyü bac857]alur,armış
  25. ve kendü bağından ve bağçesinden hasıl olan yemişlerden [58] yükledüb ahar yere satmağa gider
  26. olduklarında amilleri bac alurlar İmiş Kadimden olagelmedük bid'at olduğu sobeden ref
  27. olundu Ol asil evleri harcı içün tuz alsalar ve kendü yemişleri a Irar yere satmağa
  28. gitseler anlarun gibilerden bac alınmaya ve resm-i çift tamam çift yazılan reaya ellişer
  29. akça ve nim çift yazılanlardan yirmibeşer akça ve evlü bennakdcn on İkişer akça ve ekinlü
  30. bennakden on sekizer akça ve mücerredden altışar akça alma artuk alınmaya ve şol deftere yazılmayan
  31. mücerredler ki madem ki ataları liidmetlerinde olalar ve ataları etmeklerin yiyeler Anların gibilerden
  32. nesne alınmaya ve şol mücerred ki defterde mücerred kayd olunmuş ola veyahut müstakil kisbi ola ve raiyet ki
  33. fakir ola anlarun gibilerden altışar akça resm alına ve cürm-i cinayet hususunda [59] bir kimesne katl-i nefs etse
  34. yerine kısas olunmaya dört yüz akça cürüm alına ve kılıç ve bıçak çıkarsa ikişer yüz akça
  35. cürüm alına Amma mecruh edüb döşeğe düşürse iki yüz akça cerimeden gayrı mecruhun
  36. melhem bahasın ve ücret-i tabibin vere ve baş yarılsa otuz akça cerime alına ve reaya biri
  37. biriyle döğüşseler kadı katında sabit olub tazir olunsa iki ağaca bir akça cürüm alına
  38. Ve âdet-i ağnamdan iki koyuna bir akça resm alına amma mevsimi mayısdır mayıs girüb
  39. koyun kuzuya karıştukda ikisinden bir akça resm alına Ve resm-i küvare[60]kadim
  40. ül-eyyamdan kovan başına ikişer akça alurlar imiş yine öyle ahna amma öşr mikdarı bal
  41. eyleyen kovanlardan alına öşr mikdarı eylemeyen kovanlardan hesabınca resm alına artuk
  42. alınmaya Ve resm-i küvarei sahib-i mülk ile sahib-i timar nısf alalar ve kovan balı ne yerde
  43. eyler ise resm-i kovan bal eyledüğü yerindür. Raiyet sahibi benim raiyetim kovanıdır deyü
  44. resm taleb eylemeye Ve livay-ı mezburda olan kura ve mezari sınurlarında hariç
  45. reaya ziraat etdükleri yerlerden kanun-u kadim üzre iki
  46. dönüme[61]bir akça resm
  47. alına ziraat olunmayan yerlerden resm-i zemin
  48. alınmaya ve kazay-ı Darende’de olan
  49. mülk debbağ dükkânlarından resm alurlar
  50. imiş bid’at olduğu
  51. sebebden ref olundu
  52. nesne alınmaya ehl-i örf
  53. olanlar kanun-ı
  54. mezburdan
  55. tecavüz etmeyeler
  56. ederler ise
  57. hakimü'l vakt
  58. olanlar
  59. yazub
  60. der-i devlete
  61. arz
  62. ede
  63. 1er

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi, no 153, ıb- 5b Kanunname-i Livay-ı Divriği

  1. Livay-ı mezburda vaki olan ekserya kura ve mezari ve kıt’a-ı arazide
  2. hisse-i malikâne ve divanî deyü ziraat ve hıraset ile hasıl olan gallatın
  3. beşte birisi çıkub iki defa öşr alınmak beynennas âdet-i kadimeleri olmuşdur
  4. Mesela külliyen ziraat olunan yerlerde tasarruf-ı arz malikâne ile tabir olunur ki
  5. bıhasbeşşer’ı şerif mülk ve vakıf etdükleri ol tasarruf-ı arzdır ve meunet-i
  6. arz divani deyü tahrir olunur ki beytülmal-i müslimine aid olacakdır
  7. Pes her karye ve mezari ve arazideki malikâne ve divanî deyü işaret olunur bihas
  8. beşşer’ mülkiyeti ve vakfıyeti sabit olanlara hisse-i malikâneden istihkakı
  9. her ne ise tayin olunur İstihkaklarından zaid malikâneden hisse kalursa
  10. ol zaid kalan hisse-i malikâne ile canib-i divanisinin bazı hisse-i hümayuna
  11. ıı. ve bazı timara kayd olunmuşdur Reayanın cümle hasıl olan gallatı beşte bir kısmı
  12. olunub vakıf ve mülk olan kura ve mezaride ne hasıl olursa
  13. iki bölük olub bir bölüğünden evkaf ve emlak sahihleri
  14. badessubut defter-i cedide kayd ettürdükleri hisselerine
  15. göre mahsullerine mutasarrıf olalar Ve beşte bir hasıldan gayrı
  16. sabıka kırk kilede bir kile salariye deyü alınurmış mukaddema
  17. vilayet kitabet olundukda bid’atdir deyü ref olunmuş
  18. vakıa salariye yalnız öşr alınan yerlerde lazım olub
  19. livay-ı mezburda ziraat olunan gallat beşde bir kısım olunmağla
  20. salariye zulm olmağın geru merfu kayd olunmuşdur reayaya
  21. asla salariye teklif olunmaya ve livay-ı mezburda vaki
  22. olan bağçeler öşrü defter-i atikde ekserya maktu’ kayd
  23. olunub sâl be sâl bağçe öşrün bervech-i nakd vere
  24. gelmişler sebebi meyve zamanında ekser reaya evladile bağçelerin- de
  25. mütemekkin olmağla öşr-i meyve hak üzre zabt olunmağa
  26. kabil olmayub ol ecilden bervech-i nakd yazılmış haliya
  27. dahi mütehammil olduğu üzre giru bervech-i nakd kayd olunub
  28. kura ve mezari mahsulatı içinde mahalline kayd olunmuşdur
  29. ana göre amel oluna Ve resm-i yatak kayd olunan mahallerde sancakbeyi
  30. ve sipahiler yerlü raiyet kışlatduğu koyundan resm-i yatak
  31. alurlar imiş Bİd’at olduğu sebebden defter-i atikde ref
  32. olunub kanun-ı kadim üzre haricden kışlayanlardan alına
  33. Yazılu raiyetlerden resm alınmaya deyü kayd olunmağın ohgeldüğü
  34. üzre ibka olundu Ve resm-i yaylak kayd olunmayan yerlerden
  35. Zulmen resm-i yaylak taleb ederler imiş Ol dahi bid’at ve zulm-i
  36. sarih olmağın ref olundu Minbaad defter-i cedide resm-i
  37. yaylak kayd olunan yaylaklardan alınub defter-i cedide resm-i
  38. yaylak kayd olunmayan yerlerden alınmayub yerlü reaya kadimden
  39. yaylayu geldüğü yerlerde yaylayub defter٠i cedide ve olıgelene
  40. muhalif ve resm-i yaylak taleb olunmaya Ve sancakbeyleri ve sipahiler
  41. raiyetlerin birkaç gün ot biçmeğe deyü alub gidüb işlerin
  42. battal ederler imiş Bid’at olduğu sebebden ref olundu
  43. Akçalarıyla rençber tutub biçdüreler raiyeti incitmeyeler ve zikr
  44. olunan sancakda reayadan yılda bir kere yağ ve keçe ve odun
  45. ve arpa ve otluk ve saman ve kömür salub cüz’i nesne verürler imiş
  46. Bid’at olduğu sebebden ref olundu Her ne haccetleri olursa
  47. narh-ı ruzi üzre pazarda satun alalar Reayayı incitmeyeler
  48. Ve sancak subaşıları reaya taifesine konub yem ve yemek
  49. aiurlar imiş Bid’at olduğu sebebden ref olundu Güçle
  50. kimesnenin evine konub yem ve yemek almayalar Alduklarında her ne
  51. olursa değer bahalarile alalar Reayadan güçle nesne almayalar
  52. Ve sancakbeyleri ve subaşıları ve sair sipahiler av murad
  53. edinüb nice defa reayayı sürüb işlerinden korlar؛ imiş
  54. Ve nice günler dahi tutub güçle atların bekledürler imiş
  55. Bid’at olduğu sebebden ref olundu Sayd murad etdüklerinde
  56. halka nida edeler kendü ihtiyarile varan vara Güçle
  57. kimesneyi ava sürmeyeler Ve at dahi bekletmeyeler Ve livay-ı mezburda
  58. memleha olub reaya ol memlehadan evlerine yemek için
  59. tuz götürseler yerün âmili tuz götürdün deyü bac aiurlar imiş
  60. Ve kendü bağından ve bağçesinden hasıl olan yemişlerden
  61. yükledüb ahara satmağa gider olduklarında âmilleri
  62. bac aiurlar imiş Kadimden ohgelmedüğü sebebden ref olundu
  63. Ol asıl evleri harcı içün tuz alsalar ve kendü yemişlerin
  64. ahara satmağa gitseler anların gibilerden bac alınmaya
  65. Zikr olan merfuatın cümlesi defter-i atikde merfu’ kayd olunub
  66. ve hakikat-i hal zulm olmağın girü merfu’ kayd olunmuşdur
  67. Ehl-i şer’ olan mucibile amel edüb hilafına cevaz
  68. göstermeye Ve resm-i çift tamam çift yazılan reayadan ellişer akça ve nim çift yazılanlardan yirmi beş akça
  69. ve evlü bennakden on İkişer aka ve ekinlü bennakden on sekiz akça
  70. ve ekinlü bennakden on sekiz akça ve mücerredden altışar akça
  71. alma Artuk alınmaya Deftere yazılmayan mücerredler madem ki
  72. ataları hizmetinde olalar Ve ataları etmeklerin yiyeler anlarun
  73. gibilerden nesne alınmaya Ve ؛ol mucerred ki defterde miicerred kayd
  74. olunmuş ola veyahut müstakil kisbi olanların gibilerden
  75. altışar akça resm alma Ve livay-! mezburda olan kura ve mezari
  76. Sinorlanndan haric reaya ziraat etdukleri yerlerden
  77. kanun-! kadim üzre iki dönüme bir akça resm alma Ve âdet-i
  78. ağnamdan iki koyuna bir akça alma amma mevsimi mayısdır mayıs
  79. girub koyun kuzuya karuşdukda ikisinden bir akça resm alma
  80. Ve resm-i kuvare kadimü'1 eyyamdan kovan başına İkişer akça resm almurmuş
  81. yine öyle alma Amma öşür mikdan bal eyleyen kovanlardan alma
  82. öşür mikdarı bal eylemeyen kovanlardan hesabınca resm alma Artuk
  83. alınmaya Ve bir raiyet mülk kovanın kendu karyesi toprağından Çikarub
  84. ahar toprağa İledüb anda yaylayub bal verse nısf resmin raiyet
  85. sahibi ve msf resmin toprak sahibi alur tki resm taleb etmeyeler
  86. Ve resm-i asiyab yıl yürüyen değirmenlerden altmış akça ve alt! ay
  87. yürüyen değirmenlerden otuz akça alma Ziyade alınmaya Ve cürüm ve cinayet
  88. hususunda bir kimesne katl-i nefs etse yerine kısas olunmasa
  89. dört yüz akça cürm alma ve kılıç ve bıçak çıkarsa İkişer yüz akça
  90. cürm alma Amma mecruh edüb döşeğe d üşürse iki yüz akça
  91. cerimeden gayri mecruhun mellrem bahasın ve Ücret-İ tabibin vere ve baş
  92. yarsa otuz akça cerime alma ve reaya biribirile döğüşseler
  93. kadı katinda sabit olub tazir olunsa iki ağaca bir akça cürm alma
  94. Ehl-İ örf olanlar kanun-i mezburdan tecavüz eylemeyeler ederlerse

NOT

Bu yazımızı basıma verdikten sonra, Başbakanlık Osmanlı Arşivi (Mâliyeden Müdevver, no 3332)’nde Akçadağ, Divriği ve Darende’nin “merkez, muhtelif nahiye ve köylerinde bulunan cami, mescit, medrese, zaviye ve diğer bazı evkaf, emlak ve akaratın... hasılatını ve yekûnlarını ihtiva” eden bir defter bulduk. Defterin baş tarafı eksik olup 925/1519 tarihini taşımaktadır. Ayrıca il yazıcısı defterin Yavuz Sultan Selim zamanında düzenlendiğini belirtmektedir (s. 16). Bu belge, fetihten sonra Divriği’de yapılan vakıf ve mülklerin ilk teftişinin sonuçları olarak görülmektedir. Bu açıdan büyük bir değer taşımaktadır. Ayrı bir araştırma konusu olarak ele alacağımız bu defterin şimdilik varlığım bildirmekle yetiniyoruz.

ZEKÎ ARIKAN

* Bu çalışma, X. Türk Tarih Kongresi’ne sunulan “XVI. yüzyılda Divriği” başlığı taşıyan bir bildirinin yan ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Tapu-tahrir defterlerinde bulunan Divriği sancağı kanunnamelerinin incelenmesi, söz konusu bildirinin sınırım aştığından ayn bir başlık altında ele alınması yoluna gidilmiştir. Çalışmalarım sırasında bu güzel yurt kesini yakından tanımama yardımcı olan Divriği Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığına teşekkür etmeyi borç bilirim.

Dipnotlar

  1. Bu beylik İçin bk. F. Sümer, “Mengücügulları”, İslâm Ansiklopedisi(IA), VII, 713-18; N. Sakaoğlu, Turk Anadolu'da Mengucükoğullan,Istanbul, 1971: o. Turan, Doğu Anadolu Türk devletleri tarihi,İstanbul, 1973; C.E. Bosworth, İslâm devletleri tarihi(çev. E. Merçil, M. Ipşirli), Istanbul, 1980, 279-82.
  2. Bu uygarlığı kanıtlayan eserler günümüze kadar ulaşmıştır. Bunların en önemlisi Mengücük Beyi Süleyman'ın oğlu Ahmet Çah'ın 620 (1228/29) yılında yaptırdığı Ulucami ile buna bitişik olarak Fahreddin Be liram Şah’n kızı Turan Melik tarafından 628 (1231) tarihinde yaptırılan da u İfadır. XVII. yüzyılda Evliya Çelebi (Seyahatname, Istanbul, 1314, III, 210- I4)'nin ve geçen yüzyılda da birçok seyyallin dikkatini çeken Divriği'deki bu ve diger eserler ٦\\١:٦١٦٦ل،ا١v؛٦٦٦'١٧٠٦٦١٦١٦١\١٦\ ١٦٠١٦١,Matériauxpour un Corpus Inrriptionum Arabicarum, ٦١١١\e Caire, 1910) ile Albert Gallriel (Monuments turcs d’Anatolie,Paris, 1934, II) tarafından aynntili bir şekilde incelenmiş ve yakin zamanlarda bu konuda epeyce araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalar İçin bk. Y. önge, 1. Ateş, s. Bayram, Divriği Ulucami ve Darüşşifası,Ankara, 1978. “XVI. yüzyılda Divriği” başlıklı bildirimizde, bu eserlerin vakıflarıyla ilgili daha ayrıntılı bilgiler verilmiştir.
  3. Rıdvan Nafiz, Ismail Hakki, Sivas jehri,Istanbul, 1928; Y. Yücel, Kadi Burhaneddin Ahmed ve devleti, Ankara, 1970.
  4. I. Hakki Uzunçarşılı, Anadolu beylikleri, Anltara, 19692 163.
  5. Aşıkpaşazade, Tevarih-i Âl-i Osman (yay. Âli), Istanbul, 1332, 73-74; Neşri, Kitab-I Cihannuma(yay. M.A. Köyrnen, F.R. Unat), Ankara, 1949-1957, 1, 334-340.
  6. Hoca Sadeddin, Tacii’t-Tevarih,Istanbul, 1279-80, II, 339; j. von Hammer, Devlet-i Osmaniye tarihi (çev. M. Ata, Istanbul, 1330, V, 195.
  7. ö. Iütfi Barkan, “H. 933-934 (1527-1528) mali yılına ait bir bütçe örneği”, iktisat Fakültesi Mecmuası (IFM), XV/1-4 (1954), 306. Kanuni Sultan Süleyman’ı ilk yıllannda düzenlenen bir cetvele göre Divriği, Vilayet-i Arab’a bağlı bulunuyor ve 330.000 akça ile Okçu Sinan Bey tarafından tasaiTuf ediliyordu.
  8. M. Tayyip Gökbilgin, “XV ve XVI asırlarda rum eyaleti”. Vakıflar Dergisi, VI (1965), 51-61; M. Kunt, Sancaktan eyalete, İstanbul, 1978, 128, 139, 157. Divrigi, 1632-41 tarihli listelerde (M. Kunt, ayn. rar., 188) Sivas eyaletine bagil görünmektedir. Aynca bk. Ayn-ı Ali Efendi, Kavanın-ı Âl-i Osman der hülasa-1 mezamin-i defter-i Divan, İstanbul, 1280, 51.
  9. Malatya, Gerger, Kahta, Behisni (Besni), Divrigi ve Darende kazalarında bulunan evkaf ve emlakin yazılı bulunduğu 937 (1530-31) tarihli tapu defteri sik sik Iptidaifelhde ketb olunan defterden alıntılar yapmakta, hatta sonraki defter’ den de söz edilmektedir. Köhne defter, eski defter terimlerine de rastlanmaktadır (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Tapu-tahrir defteri no. 156, s. 180-234, bundan böyle TT). Oysa bugün elimizde bulunan Divriği’ye ait en eski defter Kanuni zamanından öteye gitmemektedir. Anlaşıldığına göre fetihten hemen sonra Divriği’de bir tahrir yapılmış, bir süre sonra yeni bir sayım yapılması yoluna gidilmiş, 1530 yıllanna doğru da sancagin evkaf, emlak, nüfus ve timarlan yeni bir tahrir konusu olmuştur. Osmanlı imparatorluğunda yapılan tahrir işlemleri İçin bk. 0. Lütfi Barkan, “Türkiye’de imparatorluk devirlerinin büyük nüfus ve arazi tahrirleri ve hakana malisus istatistik defterleri”, İFM, II ١،١ا٢\ة١آل.٩٦٦١٩اج١ت ١وذ٠٠ا١٠ا٩و٦لم Hicri 835 tarihli suret-i deftrr-i sancak Arcanıd, KnVara, ٩ذلآ١, XVIII-XXIII. 9a TT,56,234 ٠
  10. TT 584-581, hu defter, 937 ([.530-31) tatilidir.
  11. TT'584.
  12. Bu konuda bk. ö. Lutfi Ba kan, “Türkdslam toprak hukuku tatbikatının Osmanl imparatorlusunda aldığı şekiller I: ,Malikane-Divani sistemi”, Türk Hukuk 0، iktisat Tarihi Mecmuası, 11 (|()39), 119-184; 1. Beldiecanu-Steinherr, *'Fiscalit¿ et formes de possession de la ٦٢١٦٢ arakAe ؟٦١١١٠١٦،١١١٢'١٠١٠٦١١٦,١rteıUornarre", ]ournal أ؛ the Eronomü andsocial History of thi Orroit \١١
  13. TT-7405,576-77.
  14. ''Kadim knk elli ytla denilmez, kadim oldur ki anm evvelin kimesne bilmeye”. Milli Ttlebbular ,Meemua.٠٢٦١١٠١١١,١١ ,؛؛
  15. ö. I utfi Barkan, “Osmanl devrinde Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Beye ait kanunlar”. Tarih Vesikaları,I (1941), 91-106, 184-197; Ayn. yazar, XV ve XVI. asırlarda OsmanlI imparatorluğunda rai ekonominin hukuki ٦١،mali ،saslart, 1, Kanunlar, \١٦0-٦٩١ ,٦٦١٩٦١سةاًع٧لآ(Bundan ikiyle, kanunlar; N. Güyün7'1'ا. ,؟. .Vardı„ sancağı, İstanbul, 1969, 157-168.
  16. Barkan, Kanunlar,200-203.
  17. Barkan, Kanunlar, 119-124.
  18. N. Beidiceanu, Les Actes des premiers sultans, II, Règlements miniers (1390-1512), Paris-La Haye, 1964, 53-74.
  19. Sancak kanunameleri genellikle her sancağın mufassal tapu tahir defterinin başında yer alırdı. Bu kanunnamelerin yüzden fazlası ö. Lütfı Barkan (Kanunlar..) tarafından yayınlanmıştır. Ayrıca Hadiye Tuncer (Osmanlı İmparatorluğunda toprak hukuku arağı kanunları ve kanun anıklamaları, Ankara, 1962) Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi’ndcki defterlerde yer alan kanunnameleri yayınlamıştır. Ancak bu yayında bilimsel yöntemlere bağlı kalınmamış, metinler çoğu kez eksik verildiği gibi bir çok terimler de yanlış okunmuştur. Sancak kanunnameleriyle ilgili çeşitli incelemeleri burada teker teker belirtmeyeceğiz. Kanunnamele¬rin toplu bir listesi için bk. Heat ١V. Lowry, “The Ottoman liva kanunnames contained in the Deftcr-i Hakan¡", Osmanlı Araştırmaları (OA), II (1981), 43-74.
  20. Krş. R. Mantran-J. Sauvaget, Règlements fiscaux ottomans les provinces syriennes, Beyrouth, 1951; R. Mantran, “Règlements fiscaux ottomans. La province de Bassora", JESHO, X/2-3 (1967), 224-277; N. Göyünç, Mardin, 157-175, N. Beidiceanu = î. Beidiceanu Steînherr, “Recherches sur là province de Qaraman au X١'I e siècle", JESHO, XI /1 ( 1968), 1-129; Heat W, Lowry, “A corpus of extant kanunnames for the island of Limnos as contained in the Tapu- Tahrir defter collection of the Başbakanlık Archives”, OA, I (1980), 40-61.
  21. TT no 30, 994, 121. Krş. z. Ankan, XV-XVI. yüzyıllarda Hamid sanıağ,Izmir, 1982 ؛basılmamı؛ doçentlik tezi).
  22. VVarkan. Kanunim,1-18, H. Akin, Aydınoğuiları tarihi hakkında biraraştırma, إ
  23. ل'ı/tM; ٦٦٠8: Başbakanlık OsmanlI Arşivi, Mâliyeden Mudiller (MM), 232.
  24. Saruhan sancağının kanunnamesi şimdiye kadar bulunamamıştır. Manisa'nın I numaralı ؛er’iye sicilinde (Manisa Müzesi) bulunan başı ve sonu eksik bir metnin buraya ait olduğunu sanıyoruz (Z. Ankan, “Bir kanunname sureti". Tarih incelemeleri Dergisi, III (1987), 49-61). Krş. E. Ziya Karal, "Yavuz Sultan Selim'in oğlu şehzade Süleyman'a Manisa sancağını idare etmesi İçin gönderdiği siyasetname''. Belleten, VI/21-22 (1942), 37-44; Hadiye Tuncer, Osmanh imparatorluğunda toprak kanunları, 1299-1730, Ankara 1965, 127-148.
  25. Krş. Heat w. Lowry, “The ottoman livas kanunnames...'', 59-60.
  26. TT 156.
  27. TT408, ٦7٠ذ-ة7لآ
  28. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi (Kuyud-, Kadime), Defter-i mufassal-¡ Uvay-ı Divriği (TK) 153, ıb-5b.
  29. Barkan, “Malikane-Divani”, 122.
  30. Metin için bk. Barkan, “Malikine-Divant”, 126-27.
  31. Göst,yer., 127
  32. Çift resmi: OsmanlI imparatorluğunda bir ؟iftlik yer tasarruf eden reayanın sipahisine ödediği vergidir. Bunun İ؟in bk. H. İnalcılı, “OsmanlIlarda raiyet rüsumu”. Bellilen, XXIII/92 (1959). 577-586; Ayn. yazar, “Çift resmi”. Encyclopédie٥، l’Islam (El)’, II, 32-33
  33. Bennak resmi: Yanm çiftlikten az yer tutan ya da hi؟ toprağı olmayan evli raiyetin ödedigi vergidir. Elinde toprağı olan raiyete ekinli, hi؟ toprağı olmayana f٠i٥ bennak denirdi. TK 153'Ae Divrigide ekinli ve ؟aba bennaklerin kesin olarak biribirinden ayırt edildiği görülmektedir. Buna göre ekinli bennak 18, caba bennak 12 altça ödüyordu. Bennak İ؟in bk. H. İnalcık, “Bennak’*, El ’, I, 1204. Bennak teriminin kökeni konusunda yeni bir açıklama İ؟in bk. L. Bazin, “Note sur... bennak”, Turcica, XVI (1984), 129-130.
  34. Gerdek resmi: Evlenme vergisi anlamma gelen bu vergiyi hem musluman hem de gayrimüslim reaya ödemek zorunda idi. Bk. N. Beldiceanu, Us Ades...,II, 302.
  35. Ağnam resmi ya da âdet-i ağnamın hesaplanmasında, kuzulu koyun kuzusuyla bir kabul edilmekteydi. Genellikle iki koyuna bir aka almıyordu. Bk. c. Orhonlu, Osmanh imparatorluğunda aşiretim ıskân teşebbüsü. 1691-1696, İstanbul, 1963, 21. Aynca bk. Kanunname-i Âl-i Osman (yay. M. Arif), İstanbul, 1329, 30.
  36. Barkan, “Malikane-Divani”, 163-164.
  37. Salariye, salari ve bazan da salarlık denilen bu vergi o ur gibi ürünün miktarına ve öşüre katılmış olarak alınmaktaydı. OsmanlIlara herhalde ilhanhlardan geçmiş bir terim olup köye gidip harman başında, sipahiler adına ürünü ölçerek bunların öşürlerin؛toplayan bir memurla ilgili vergi olarak görünmektedir. Bu bakımdan salariyenin öşür toplama giderlerine karşılık köylüden alman bir vergi oldugu anlaşılmaktadır. Bazı sancaklarda salariyenin yemlik adi altında toplandığı belirtilmektedir. Bk. I.. Güçer, XV-XVII. asırlarda Osmanh imparatorluğunda hububat meselesi ve hububattan alman vergiler, İstanbul, 1964, 52-53; Krş Barkan, A*٥„u„/ar, 66-78, 198.
  38. Kilenin ölçüsü yöreden yöreye değişebiliyordu. İstanbul kilesi 20 okka (25, 656 kg.) idi. Amid ve Çermik kilesinin İstanbul kilesinin yarısı olduğu anlaşılmaktadır (Barkan, “Uzun Hasan'a ait kanunlar", gost.yer., I, 103, 194. Kile İçin aynca bk. w. Hinz, Islamische masse und Geu’ichte umgereehner ins metnsehe System,Leiden, 1955, 41-42; H. İnalcık, “Introduction to Ottoman metrology'', Turcica,XV (1983), 311-348.
  39. Narh için bk. ١٦ Yücel, 1640 tarihli Es’ar defleri, Ankara, 1982; Mübahat S. Kütükoğlu, Ormanlılarda narh müessesesi ve 1640 tarihli narh defleri, İstanbul, 1983, 3-34.
  40. “Ve Çelebi Sultan ve Karaman ve Hamid sipahileri Konya’ya gelicek cebr ile şehürlünün evlerine konmayalar... “Barkan, Kanunlar, 43).
  41. H. İnalcık, "Adaletnaler”, Belgeler, II/3-4 (1965), 49-145: “...Vüzera ve beylerbeyiler ve voyvodaları ve sancakbeyleri ve subaşılar ve emlak ve evkaf ve başmaklık karye zabitleri ve ümena ve ummal ve mübaşirin-¡ emval daima [on] on beş atlu ile üzerlerine çıkub ve naibler dahi hevalanna tabi olub vilayetdan müft ve meccanen yem ve yemeklerin ve sığır ve koyunlann ve kuzu ve tavukların ve cebren emval ve esbabların ve mal buldun deyü bıgayr-ı subut-ı şer’ akçalann alub ve oğlanların ve kızların çeküb... “(s. 105); “...Reaya ve berayanın müft ve meccanen at ve katır ve deve ve kul ve esbab ve malların ve arpa ve saman ve odun ve otluk ve koyun ve kuzu ve tavuk ve yağ ve bal vesair mckalat kısmın çeküb alub ve bunun emsali nice salgunlar salub...” (s. 126). Ayrıca bk. M. Akdağ, Türk halkının dirlik ve düzenlik kavgası, Ankara, 1975, 330-333, 337-343, 382. Ayrıca bk. t. Beldiceanu-Steinherr, J.-L. Bacquë- Grammont, “A propos de quelques causes de malaises sociaux en Anatolie centrale aux XVIe et XVII siècles”, Archivum Oltomanicum, VII (1982), 71-115.
  42. Kanunlar, 118.
  43. Ormanlı imparatorluğunda toprak hukuku, 246.
  44. Aşağıya bk.
  45. TK 133, 65b, iki kayıt ve iki tarih söz konusudur.
  46. TK 334,40b: “Hurin bemarifet-i Ez’afü'l ibadSadık elfakirfı evahır-i Ramazanü’l mübarek mın şuhur sene ğjfj"
  47. Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Mühimme Defteri, no 7, s. 777, hüküm no. 2127.
  48. Gerek mühimme defterlerinde bulunan dağınık kayıtlar, gerekse incelediğimiz tapu- tahrir ve evkaf defterleri, Sultan II. Selim’in saltanatının ilk yıllarında Osmanlı imparatorluğunda genel bir sayımın yapıldığını doğrulamaktadır.
  49. Barkan. Kanunlar, 115-117; Refet Yinan؟, Mesut Elibuytlk, Kanuni devri Malatya tahnr defteri (1560). Ankara, 1983, 3-7.
  50. Barkan, “Malikane-Divani”, 164; Barkan, Kanunlar, 115.
  51. Evkaf kayıtlarından anlaşıldığına göre Divriği’de “Merhum Sultan Hoşkadem ve Sultan inal ve Sultan Kayıtbay” zamanlarında işletilen tuzlalar bulunuyordu (7-7156, 232). Fakat 976 tarihli defter kayıtlarına göre bu tuzlalardan" iptidai fetihden ila yevmune heza bir akça hasıl" olmamıştı. Hatta “ihya” edilmesine de kimse “talib ve ragib” olmadığı İçin battal kalmışlardı. 976 tahriri Sirasmda Sevir nahiyesinde bulunan üç kıt’a tuzlayı Hacı Ali Bey, Mevlana Sinan (müderris) ve Mevlana Hacı Mehmed (hatip) “kendü aklarıyla ihya ve abadan" etmek İçin başvurmuşlardı. Ayni şekilde Divriği'de bulunan üç kıt’a tuzla suyu da Sivas'ta oturan zaviyedar Ali Baba'ya “humas-! miri içün zabt olunmak üzre" verilmişi (Bk. TK 153, 65b), ٥te yandan XVI. yüzyılda Divriği'de işletildiğini bildiğimiz (Bk. Muhimme Defteri, n. 7, s. 725, 777), XVII. yüzyıldada Katip ؟clebi (Cihannuma,İstanbul, 11٠5, 624)'nin “yer yer hufr' edildiğini, yerli beylerin başlıca gelir kaynağı olduğunu söylediği demir madeninden kanunnamelerde ve tapu-tahrir defterlerinde soz edilmemektedir.
  52. H. inalcılt, “Raiyet rüsumu", ،585-584 ,."
  53. H. inalok, “Raiyet rüsumu”, 585.
  54. “Ve taşradan gelen koyundan ve keçiden restn-i yatak deyü her sürüden ki üç yüz ola bir alinub..."(Barkan, Kanunlar, 68, 146, 200, 206).<br>54a Sürü sahiplerinin timar ya da miri yaylaklarda yaylayan sürüler İçin yılda bir defa olmak üzere kimi yerlerde sürü başına, kimi yerlerde ise koyun başına bir resim alınırdı. Bazı doğu illerinde sürü başına yani ü؟ yüz koyuna oluz akça alınmaktaydı. Bk. c. Orhonlu, Osmanlı imparatorluğunda aşiretleri İskân..., 23; H. tnaleik, Arvanid, XX\'IH, XXXIV; Barkan, Kanunlar, 190 , 2,134 )
  55. Burada Memluk yönetimi zamanında yürürlükte olan hükümlerden söz edildiğine şüphe yolttur.
  56. Delter kayıtlarından anlaşıldığına göre. Çam dolaylar ndan gelen yörüitler, Divriği çevresinde yaylamaktaydılar. Bunlardan yılda 10.000 akça tutarında bir yaylak resmi ,ذ١\١آ١ا٦١٦١١١١. Resm-İ yaylak ySrükdn-, Şam 11؛ gayrihi de, kaai Divriği, hadimden alma geldiğinden ziyade alınmayaji sene 10.000 (TK 153, 14b; krş. 77 408, 587.
  57. Bac, pazarlarda satılan eşyadan yerel geleneklere göre belirli oranda altnan bir muamele ٦اً١ةة١خاًءلآ"V،dahi h،, kim bahara „،sn، grthrs، kanunnamem mutebmce adet ü؛rr bacrn nere” لآ؛. Anhegger, H. inalctk. Kanunname-¡ sultaniber muceb-t örf-iOrman؛, Ankara, 1956,59; F. Köprülü, “Bac”, t A, II, 187-190.
  58. Divriği şehri ve ؟evresi meyveleriyle ünlüydü. Evliya Çelebi (111,213) Divriği'nin siyah, mor, beyaz dutlarının “rubu, meskunda” bulunmadığım yazmaktadır. Krş. B. Darkot, “Divriği”, /A, III, 596-99.
  59. Burada cürüm ve cinayet resimleriyle ilgili olarak yer alan hükümler, diğer kaynaklarda verilen bilgilere uymaktadır: Â'anunname-i Al-i Osman (yay. M. Ârif), 3-4; N. Beldiceanu, Code de lois coutumières de Mehmed II, Wiesbaden, 1967, 3V-4V; U. Heyd (yay. V.L. Ménage), Studies in old Ottoman criminal law, Oxford, 1973, 64-72.
  60. Krş. h'anunname-i Äl-i Osman (yay. M. Ârif), 37-38.
  61. Dönüm resmi, zemin resmi aynı anlama gelmektedir. Bir dönüm aşağı yukarı 1000 m 2 lik bir toprak parçasına eşittir. Timar sahipleri kendilerine ait bir köyün sınırları içinde dışardan gelip ziraat edenlerden öşür ve dönüm resmi ahyorlardrı. Â'anunname-i Âl-i Osman (yay. M. Ârif), 16; Beldiceanu, Code..., 14c

Şekil ve Tablolar