TÂRİH- İ BEYHAK[1]
Beyhak, en önemli şehri bugünkü Sebzevâr olan Horasan’a bağlı bir bölgenin eski adıdır[2]. Tarihler, devlet adamlarından, şeyhlerden, hadis ve fıkıh âlimlerinden bahseden kitaplar, şair tezkireleri, her devirde bu bölgeden çok sayıda âlim ve yazarın çıktığını yazarlar. Bunlara ömek olarak, Sünen û delâilu’n-nubuvvet’in yazan, ehli sünnet âlimlerinin en tanınmışlanndan Ebû Bekr Ahmed b. el-Huseyin Beyhakî’yi; Tânb-i Beyhakî olarak bilinen Târib-i Mes’udî’nin yazan, Gaznelilerin saray kâtibi ünlü tarihçi Ebu’l-Fazl Muham- med b. el-Huseyin Beyhakî’yi; yazma bir nüshasının fotokopisi elimizde bulunan ve konumuz olan Târihi Beyhak’ın yazan Ebû l-Hasan cAli b. Zeyd Beyhakî’yi ve daha pek çoğunu gösterebiliriz.
Tânb-i Beyhak’ın konusu, adından da anlaşılacağı gibi, İran’ın bu bölgesinin tarihinden, oraya mensup olan âlim, edip, şair, seyyid, vezir, saray kâtibi, filozof, tabib gibi kimselerin tanınmışlannın hayat hikâyelerinden, eskiden beri orayı yurt edinmiş veya başka yerlerden oraya göçmüş büyük ailelerin soy kütüklerinden ve hatta bir ölçüde o bölgenin coğrafyası hakkında verilen bilgilerden ibarettir. Her ülkenin genel tarihi hakkındaki bilgiler, az çok o ülkenin muhtelif bölgelerinin özel tarihiyle tamamlanır. Bunun için, son zamanlarda çok konuşulan ve yakında gerçekleşeceğini ümit ettiğimiz İran’ın geniş kapsamlı ve mükemmel bir tarihinin yazılabilmesi için bu ülkenin muhtelif bölgelerine ait mevcut mahalli tarihlerin önem sırasına göre yayınlanması, en azından bunların yabancı kütüphanelerde bulunan yazmalarının (eğer İran’da mevcudu yoksa) mikrofilm veya fotokopilerinin alınarak bilim adamlarının hizmetine sunulması gerekir. Bu şekilde sözünü ettiğimiz genel tarihin yazılması için gerekli kaynaklar hazırlanmış olur.
Mahalli tarihler, Müslüman âlimler tarafından doğdukları yerlerde yetişmiş olanların eserlerini korumak ve çağdaşlarının hatıralarını yaşatmak amacıyla kaleme alınmışlardır. Bunlara ömek olarak Târîb-i Kum, Tânh-i Isfahan, Târıb-i Rey, Tânb-i Kazvîn, Tânh-i Nışâbür, Tânb-i Bubârâ, Târih-i Semerkand, Târih-i Bağdâd, Târih-i Dımeşk ve daha pek çoğunu gösterebiliriz. Eskiden sayılan çok daha fazla olan bu tür eserlerin çoğunun kaybolmuş olmasına rağmen bir kısmı elde bulunmaktadır. Mahalli tarihlerden Tevârih-i muhtelife-i Mâzenderân (Dom neşri, 4 cilt, Petersbourg 1850- 1858)[3], Kirman tarihi hakkında yazılmış olan cIkdu'lc-ulâ li’l-mevkıfi’l-calâ (Tahran 1293/1876)[4], Fars-nâme-i Nâşırî (Tahran 1313/1934), Fars-nâme-i İbnu’l-Belhî (Leyden 1921)[5], Şeref Hân Bidlisî’nin Şeref-nâme’si (Petersbourg 1276/1860)[6], yazan bilinmeyen lârih-i Sistân (H. 1296 yılında çıkan İran dergisinin sayılannda tefrika edilmiştir)[7], Narşebî’nin Târîb-i Buhârâ’sı (Paris 1892)[8] gibi en tanınmıştan basılmış, İbn İsfendiyâr’ın Tânb-i Taberis- tân’ı da 1905 yılında Brovvne tarafından özet olarak İngilizceye çevrilerek neşredilmiştir[9]. Bu tür tarih kitaplanndan bir kısmı daha az tanınmış olup, bun- lann yazma nüshalan azdır ve herkesin yararlanacağı yerde değildir. Bunlara ömek olarak Haşan b. Muhammed Kummî’nin Târîb-i Kum{10[, Londra ve Paris’te yazma nüshalan bulunan ve başka bir Kirman tarihi otan Semtu’l- culâ li’l-hazreti'l'culyâ*[11], yine Sistan tarihi hakkında yazılmış otan ve Londra’da bir nüshası bulunan İhyâu’l-mulük ve elimizde üçten fazla nüshası bulunmayan ve konumuz otan Târîb-i Beyhak[12] gibi eserleri verebiliriz. Bunlardan başka Şuster, Yezd, İsfahan, Kazvin, Kaşan, Belh, Semerkand, Herat gibi şehirlere ait tarih kitaplannın yazma nüshalan Avrupa'nın muhtelif kütüphanelerinde mevcuttur.
Konumuz olan Tânb-i Beyhak 6/12. yüzyılın tanınmış âlimlerinden Ebû’l-Hasan cAlı b. Ebı’l-Kâsım Zeyd b. Muhammed b. el-Huseyin el-Bey- hakî tarafından yazılmıştır. 490/1096-7 yıllannda doğmuş (I) ve 565/1169’da vefat etmiş olan Beyhakî, Milel u Nahl’ın yazan Muhammed b. cAbdu’l-Ke- nm Şehristânî (ö. 548/1153) ile Z ab ire-i H arzemşâhî’nin yazan Seyyid ts- macıl Curcânî’nin (ö. 531/1136) çağdaşı ve arkadaşı idi. Daha sonra da bahsedeceğimiz gibi genç yaşında cömer Hayyam’ın zamanını idrak etmiş ve onun meclisinde bulunmuştur. Kendi ifadesine göre (II), Tânb-i Beyhak’ı Sultan Sencer’in (511-552/1118-1158) memurlanndan olan ve onun ölümünden sonra Horasan’ın yönetimini eline geçiren Ay Âbe zamanında, 563/1167, yılında yazmıştır. Zamanının tanınmış âlimlerinden olan Beyhakî çok sayıda Arapça ve Farsça eserler vermiştir. Yâktıt,Muccemu’l-udebâ adlı kitabında (c. 5, s. 208-218), Beyhakî’nin hayatını anlatırken onun 74 eserinden söz etmiştir. Hâcî Halife de Keşfu’z-zunûn’un muhtelif yerlerinde onun eserlerini zikretmiştir. Maalesef bugün bu değerli eserlerden yalnız Târib-i Beyhak ve konusu filozoflar tarihi olan Tetimmet Şivânu’l-hikmet elde bulunmaktadır.
Beyhakî’nin adı en çok duyulan eserlerinden birisi, Tânb-i Yemınî’ye yazdığı zeyil olan Meşâribu’t-tecârib ve ğarâibu’l-ğarâib’dir (III). Bu zeyil, Tânh-i Yemınî’nin sona erdiği zamandan itibaren 150 yıl zarfında, yani 410/1019 ile 560/1164-5 yıllan arasında meydana gelen tarihi olaylan konu ahr. Başka bir deyişle Gazneliler ve Selçuklular devirlerinin aşağı yukan tamamı ve Harzemşahlılar devrinin de ilk yansı hakkında bilgi verir. Yâktıt, Mu'cemu’l-udebâ’nın birkaç yerinde; tbnu’l-Eşir, Tânb-i Kâmil’de; îbn Ebi Usaybiac, Tabakâtu’l-etibbâ’da, cAtâ Melik Cuveynî, Tânh-i Cihân-gu- şâ’da bu kitaptan naldller yapmışlardır. Hamdullah Mustavfî deTârih-i Güzide adlı eserinin önsözünde onu kaynaklan arasında saymıştır. Buradan kitabın 8/14. yüzyılın ortalanna kadar elde bulunduğu anlaşılıyor. Maalesef bugün ne İran’da, ne de basılı katologlan bulunan diğer ülkelerin kütüphanelerinde, onun izine rastlanamamıştır. Ancak Türkiye, İran, Hindistan, Afganistan, Türkistan ve öteki İslâm ülkelerinde bu kitabın bir veya birkaç yazma nüshasının mevcut olması ve bir gün ortaya çıkacağı ihtimali hiç de uzak bir ihtimal değildir.
Ebûfl-Hasan Beyhakî’nin diğer bir eseri de, Vişâh Dumyatu’l-kaşr veya kısa adıyla Vişâhu’l-dumyat adındaki Baberzî’nin Dumyatu’l-kaşr’ına yazdığı zeyildir. Bu zeylin konusu yazarın çağdaşı şairlerin biyografileridir. Yâküt, Mu'cemu’l-udebâ’mn birkaç yerinde bu kitaptan nakiller yapmış, fbni Hallikân, Bâberzî’nin hayatını anlatırken ona değinmiş, Hâcî Halîfe de ondan Vişâh Dumyatu’l-kaşr ve likâh ravzatu’l-caşr adıyla söz etmiştir. Kitabın tam adının bu olduğunu söylerler.
Beyhakî’nin bir başka eseri Arap atasözleri hakkında yazdığı 2 ciltlik Gureru’l-emşâl ve dureru’l-akvâl’dir (IV). Hâcî Halîfe, Keşfu’z-zunün’da Meydânî’nin Mecmau’l-emşâl’inin kaynağının bu kitap olduğu hakkında şunları söylemiştir: "... yılında ölen Ebi’l-Hasan cAlî b. Zeyd el-Beyhakî, Gureru’l-emşâl ve Dureru’l-akvâl adlı eserinde, atasözlerini harf sırasına göre dizmiş, söyleniş sebeplerini zikretmiş ve daha sonra da açıklamıştır. O, Meydânî’nin kaynağıdır.” Hâcî Halife’nin bu sözü yanlıştır. Bu yanlışlık onun Beyhakî’nin yaşadığı devri bilmediğinden kaynaklanıyor. Çünkü Beyhakî, Yâküt tarafından Mu'cemu’l-udebâ’da bir bölümü nakledilen Meşâribu’t- tecârib adlı eserinde Meydânî’nin öğrencisi olduğunu, ondan onun eserleri Sâmı fı’l-esâmî ve Mecmau’l-emşâl’i okuduğunu söylemektedir (V). Meydânî’nin ölüm tarihi 518/1124, Beyhakî’ninki ise 565/1169’dur. Bu tarihleri gözönünde bulundurursak, gençliğinin ilk yıllarında bulunan Beyhakî’nin ömrünün son yıllarındaki Meydânî ile karşılaştığı anlaşılır. Yaşlı bir hocanın genç bir öğrencisinden iktibasta bulunması uzak bir ihtimaldir. Belki de bunun tam tersi, yani Beyhakî’nin Meydânî’den iktibas etmiş olması akla daha yakındır. O halde Hâcî Halife’nin bu sözü gerçeğe dayanmamaktadır.
Beyhakî’nin bir başka eseri de, Ebû Suleymân Muhammed b. Tahir b. Behrâmu’s-Secezî’nin filozoflar tarihi hakkındaki Sivânu’l-hikmet adlı kitabına yazdığı zeyildir. Beyhakî’nin bu zeyli Tetimmet Şivânu’İ-hikmet adıyla bilinir. Bu kitabın biri Berlin’de tam, diğeri Hollanda’nın Leydan şehrinde özet olmak üzere iki yazma nüshası vardır[13].
Beyhakî’nin daha önce de sözünü ettiğimiz Târîb-i Beyhak adlı eserinin yazma nüshalarının sayısı çok azdır. Bildiğim kadarıyla elde üç nüshası bulunmaktadır. Bunlar arasında en eskisi, en mükemmeli ve en doğru olanı elimizde fotokopisi bulunan Londra’da Britanya Müzcsi’ndekidir. 835/1431-2 yılında istinsah edilmiş olan (bkz. s. 170 b) bu nüshanın 171. sayfasından sonraki kısım, kitabın aslından olmayıp muhtemelen nüsha sahipleri tarafından ilave edilmiştir. Çünkü bu kısımda ele alınan tarihi olaylar, Beyhakî’nin ölümünden sonra meydana gelen olaylardır. Esas nüshada kırmızı mürekkeple yazılmış olan konu başlıkları fotokopiye siyah olarak çıktığından, fotokopide konu başlıklarını ayırt etmek zorlaşmaktadır. Rieu, Britanya Müze- si’nde bulunan Farsça yazmalar katalogunun ekinde bu nüshanın kısa bir tanıtımını yapmış ve önemli gördüğü konu başlıklarını zikretmiştir (s. 60-61).
Târih-i Beyhak’ın ikinci nüshası Berlin Genel Kütüphanesi nde bulunmaktadır. Çok yeni olan bu nüsha, 1265/1848 yılında Luknovv’da istinsah edilmiştir. Kitabın başında birkaç sayfa eksiktir. Fakat istinsah eden veya bu kitabın sahiplerinden biri, eksik belli olmasın diye, birkaç satırlık bir önsöz yazarak kitabın başına eklemiştir. Alman müsteşriki Pertch, Berlin Devlet Kütüphanesi’nde bulunan Farsça yazmalar katalogunda bu nüshanın kısa bir tanıtımını yapmıştır.
Târih-i Beyhak’ın üçüncü nüshası ise Taşkent'te, Türkistan Genel Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Berlin’dekine nazaran nisbeten eski, Lon- dra’dakine nazaran çok yeni olan bu nüshanın istinsah tarihi 1057/1647 olup, baş kısmı eksiktir. Ünlü Rus müsteşriki Barthold, İslâm Ansiklopedi- si’nin “Beyhakî" maddesinde ve Türkistan adlı eserinin İngilizce çevirisinde (s. 31-32) bu nüshaya kısaca değinmiştir.
Son iki nüsha, yani Berlin ve Taşkent nüshaları, hakkındaki bilgileri halen Tânh-i Beyhak î tez konusu olarak araştıran genç Hint bilginlerinden Kelimullah Kâri Haydarâbâdî’den aldım. Kendisine burada teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
KAYNAK
Târih-i Beyhak’ın yazarı Ebû’l-Hasan Beyhakî’nin hayatı ve eserleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için onun kaynaklarından da kısaca bahsedelim:
- Yâkût, Mu'cemu’l-udebâ’da (c. 5, s. 208-218)[14], Beyhakî’nin Meşâribu’t-tecârib ve ğarâibu’l-ğarâib adlı eserinde kendi hakkında söylediklerine dayanarak onun hayatını ve eserlerini geniş olarak anlatmış, aynı kitabının bir başka yerinde ise, Meşâribu’t-tecârib ve Vişâhu’l-dumyat’ten muhtelif bölümler nakletmiştir. Bu nakillere örnek olarak Şâhib b. 'İbâd’ın (VI), 'Ali b. Ahmed Fancekerdî’nin (VII) ve ünlü Dumyatu’l-kaşr’ın yazarı Baberzî'nin (VIII) hayatını anlatan bölümleri gösterebiliriz. Yine Yâkût diğer eseri Muccemu’l-Buldân’da[15] Kari, Beyhak ve Nişâbür bölgelerinin yerleşim yerlerinin coğrafyası ile ilgili bölümleri kaynak göstermemesine rağmen büyük bir ihtimalle Târih-i Beyhak’tan almıştır (IX), Çünkü o, kitabının bir yerinde Târih** Beyhak ı gördüğünü söylemiştir (X). O halde ondan yararlanmamış olması imkânsızdır. Eğer Yâküt’un yukarıda sözünü ettiğimiz bölgeler hakkında verdiği bilgileri Târib-i Beyhak’ınkilerle karşılaştırırsak,bu sözümüzün doğru olduğu kolayca anlaşılacaktır.
- —İbnu’l-Eşir, Târib-i Kâmil’deki[16] Harzemşahhlar ile ilgili bölümde, 568/1172 yılında meydana gelen olayları anlatırken Beyhakî’nin Meşâribu’t- tecârib’inden nakiller yapmıştır (XI).
- —İbn Ebi L'şaybia', ‘Uyûnu’l-enbâ fi tabakâti’l-etibbâ[17] adlı eserinde Beyhakî’nin Meşâribu’t-tecârib’inden isim vererek nakil yapmıştır (XII).
- İbni Hallikân[18] kendi ifadesine göre, Şeyhu’r-reis Ebû cAli Sina’nın hayatı hakkındaki bilgilerin tamamını Beyhakî’nin Tetimmet Şivânu’l-hik- met’inden almış (XIII), Dumyatu’l-kaşr’m ünlü yazan ‘Alî b. Haşan Baber zî nin özgeçmişini anlatırken Beyhakî’nin Vişâhu’l-dumye’sine kısaca değinmiştir (XIV).
- Alâuddin Atâ Melik Cuveynî, Târib-i Cihân-guşâ’nın[19] ikinci cildinde Harzemşahhlar tarihi ile ilgili bölümün ilk sayfasında Beyhakî’nin Meşâribu’t-tecârib’inden alıntı yapmıştır. Fakat burada Cuveynî yanlış olarak Me- şâribu t-tecârib in, Miskaveyh in Tecâribu’l-imem’inin zeyli olduğunu söylemiştir. Meşâribu’t-tecârib’in Tecâribu’l-imem’in değil, Târib-i Yemînî’nin zeyli olduğunu Beyhakî nin Târib-i Beyhak’ta söylediği şu sözlerden anlıyoruz: “Ben Yeminî’nin kitabının sonuna bir tarih kitabı yazarak ekledim. Onun adı Meşâribu’t-tecârib ve ğarâibu’l-ğarâib’dir. (s. 12)”. Burada Cuvey- nî’yi “tecârib” kelimesi yanıltmış, bu kelimenin Miskaveyh’in eserini gösterdiğini sanmıştın Zaten bu iki kitabın, yani Târih-i Yemınî ile Tecâribu’l- imem’in, konulan tarih olup yazılış tarihleri de birbirine yakındır. Tecâri- bu l-imem 370/980, Târib-i Yemınî ise 410/1019 yılında yazılmıştır. Meşâri- bu’t-tecârib’deki “tecârib” kelimesi hiç şüphesiz tecrübenin çoğulu anlamında kullanılmıştır.
- Hamdullah Mustavfî, Târib-i Güzide [20] (yazılış tarihi 730/1329-30) adlı eserinde Meşâribu’t-tecârib’i kaynaklan arasında saymıştır.
- Hacî Halife, Keşfu’z-zunün’da[21] Beyhakî ve eserleri Dumyetu’l- kaşr, Gureru’l-ems âl ve DureruTakvâl, Kitâbu’l-Carüz, Kenzu’l-haccac fı’l- uş'ül, Meşâribu’t-tecârib ve ğarâibu’l-ğarâib, Vişâh Dumyatu’l-kaşr, Kavâm cülim’t -tıbb’dan bahsetmiştir.
- Ünlü HollandalI müsteşrik R. Dozy[22], Leiden’de (Hollanda) bulunan Türkçe-Arapça ve Farsça yazmalar katalogunda (c. II, s. 294-295) Tetimmet Şivânu’l-hikmet’in özet yazması ve yazan hakkında değerli açıklamalarda bulunmuştur.
- Tanınmış Alman müsteşriki E. Sachau[23], Asâru’l-bâkiye’ye yazdığı girişte (s. 60-61) kitabın yazarı Ebû Reyhan Birûıî’nin hayatını anlatırken Tetimmet Şivânu’l-hikmet’teki bilgileri aynen nakletmiş, bu vesileyle Beyhakî’nin hayatına da kısaca değinmiştir.
- Ünlü İngiliz müsteşriki Charles Rieu[24], Britanya Müzesi’nde bulunan Farsça yazmalar kataloğunun zeylinde (s. 60-61) Târih-i Beyhak ve yazan hakkında değerli bilgiler verirken kitabın önemli konu başlıklarını da zikretmiştir.
- Tanınmış Alman müsteşriki VVilhelm Pertche[25], Berlin Devlet Kütüphanesi’nde bulunan Farsça yazmalar kataloğunda (s. 516) Târib-i Beyhak ve yazarından söz etmiştir.
- Tanınmış Alman müsteşriki W. Ahhvardt[26], Berlin Devlet Kütüphanesinde Arapça yazmalar kataloğunda (c. 9, s. 457-458) orada bulunan Tetimmet Şivânu’l-hikmet’in bir yazma nüshası dolayısıyla Beyhakî’nin hayatı ve konu başlıklarından seçmeler yaparak eser hakkında değerli bilgiler vermiştir.
- Ünlü Rus müsteşriki Barthold[27], İslâm Ansiklopedisi’nin “Beyhakî” maddesinde, Beyhakî’nin hayatını anlattıktan sonra onun Meşâribu’t-tecârib ve Tân|j-i Beyhak adlı eserlerini tanıtarak, Târîb-i Beyhak’ın İran tarihi bakımından son derece önemli olduğunu ve mutlaka basılması gerektiğini söylemiştir. Yine Barthold, son zamanlarda Rusçadan İngilizceye çevrilen ve Gibb Vakıfları serisinde yayınlanmış olan “Türkistan” adlı eserinde Târîb-i Beyhak, Tetimmet Şivanu’l-hikmet ve Meşâribu’t-tecârib hakkında değerli bilgiler vermiş, kitabının birkaç yerinde Tânb-i Beyhak’tan bölümler nakletmiş veya o kitaba başvurulmasını istemiştir.
- Bu satırların yazarının Kitâbu’l-muzafferiye’den, onun da Mevlâna Husrev Ebrkûhî’nin Firdevsu’t-tevârib’inden aldığı bir bilgiye dayanarak Nizâmî Semerkandî’nin Çehâr Makale’sine[28] yazdığı dipnotta, Târib-i Bey- hak’ın yazan Ebu’l-Hasan Beyhakî’nin 505/mı yılında 'Ömer Hayyam’la görüşmesi ve cömer H ayyam’ın ondan bir destanın beyitlerini açıklamasını istemesi hakkındaki bir hikâyeyi nakletmiştir. Fakat Firdevsu’t-tevânb’te ve Kitâbu’l-muzafferiye’de kaynak gösterilmediği için bu hikâyenin Beyhakî’nin hangi eserinden alındığı belli olmamıştır. Daha önce de belirttiğimiz gibi 490/1096-7 yılında doğan Beyhakî’nin, görüşmenin yapıldığı 505/ ıın’de 15,16 yaşlarında bir genç olduğu ortaya çıkıyor. O sırada cömer Hayyam yaşlı biridir. Çünkü tbnu’l-Eşir, 467/1074 yılının olaylannı anlatırken 'Ömer H ayyam’ın zamanının tanınmış müneccimlerinden olduğunu, Selçuklu Sultanı Melikşah’m (465-485/1072-1092) bir rasathane kurmak ve Celali takvimini düzenlemek için tanınmış müneccimlerden meydana gelen grupla beraber 'Ömer Hayyam’ı görevlendirmişti (XV). O halde o tarihte 'Ömer H ayyam’ın yaşım 30 kabul edersek, görüşmenin yapıldığı 505/1111 tarihinde en azından 70 yaşlarında yaşlı biri olması gerekir. Buna göre 'Ömer Hayyam’m Beyhald’den bir destanın beyitlerinin anlamım sorması, hiç şüphesiz yaşlı bir bilginin genç bir öğrencinin gönlünü alması ve onu teşvik etmesi içindir. Yoksa böyle durumlarda adet olduğu üzere bu sorunun, bir bilginin bir bilginden, aynı seviyede olan iki insanın birbirinden bir şeyler öğrenmesi için sorulduğunu sanmamak gerekir.
- Mu'cemu’l-udebâ’da Beyhakî’nin doğum tarihi olarak verilen 499/ 1105-6 tarihi, bu kitabın özensiz baskısı nedeniyle rakamların yer değiştirmesinden doğan bir hatadır. Kitapta buna benzer yanlışlıklar pek çoktur. Bey- hakî, 499/1105-6 yılından en az 10 yıl önce doğmuştur. Bunu, Târih-i Bey- hak’ta söylediği şu sözlerden karine yoluyla çıkarıyoruz: “Fahru’l-Mulk’un öldürülüşü 500/1106 yılının aşure günü oldu. Ben onu hatırlarım. O tarihte küçüktüm ve Nişabur’da okula gidiyordum, (s. 42 b)” 1 yaşındaki bir çocuğun okula gidemeyeceğine ve aklında bir şey kalamayacağına göre 500/1106 yılında onun 10,12 yaşlarında olması gerekir. Buna göre, söylediğim gibi Beyhakî’nin doğum tarihi 490/1096-7 civarında veya bu tarihten biraz önce veya sonra olabilir.
- s. 170 b’de “Müellif bu kitabı yazmayı 5 Şevval 563/11 Haziran 1167 tarihinde tamamladı" ve s. 166 a’da da : “Allah devletini daim etsin, devleti ve dini güçlendiren Horasan padişahı, doğunun meliki Ay Âbe 10 Muharrem 561/ 20 Kasım 1165 tarihinde süvari ve piyadeden meydana gelen kahredici bir ordu ile kasabanın kapısına geldi...” diyor.
- Bkz. Târîb-i Beyhak, s. 12 a; 568/1172 yılı olayları hakkında Ib- nu’l-Esir tarihine (Mısır bs. c 11, s. 170), İbn Ebi Uşaybia1, c. 1, s. 72, Hâcı Halife’nin “Meşâribu’t-tecârib" başlığı altındaki bölümü ve daha sonra değineceğimiz kaynaklara. İbnu’l-Esîr ve İbn Ebi Uşaybia'da “meşârib" kelimesindeki ş harfinin üzerindeki üç nokta konmamış “meşârib” şeklinde yazılmıştır. Diğer kaynaklarda metinde olduğu gibi “meşârib” olarak yazılmıştır.
- Muccemu'l-udebâ, c. 5, s. 211 satır : 3 ve Hâcî Halife, c. 2, s. 153, gayın bölümünde.
- “Sonra hocaların imamı, bilginlerin sadrı Ahmed b. Muhammed el- Meydânî’nin dersinde 516/1122 yılının Muharrem (Mart) ayında hazır bulundum. Ondan, onun yazdığı Kitabu’l-esâmî, Kadı’nın kitabu’l-meşâ- dir’ini, Ebi cUbeyd’in Muntehil ve Garibu’l-hadis kitaplarını, onun yazdığı Islâhu’l-mantık ve Mecmu’l-emsâl kitaplarını okudum (Mu'cemu’l-udebâ c. 5, s. 209, Beyhakî’nin Meşâribu’t-tecârib’inden naklen).
- Mu‘cemu’l-udebâ, c. 2, s. 314-315, Meşâribu’t-tecârib’den naklen.
- Aynı eser, c. 5, s. 103, Vişâhu’l-dumye’den naklen.
- Aynı eser, c. 5, s. 121, kitabın adını zikretmeden ve s. 124-128, Me şâribu’t-tecârib’den naklen.
- Mu'cemu’l-buldân'ın Beşt, Beştenfrüş, Bışek, Tekâf, Rob, Rıvend, Zâm, Zâvet, Züzen başlıkları altındaki kısımlara ve bu kitabın Leipzig baskısının “El-Beyhakî, Ebu’l-Hasan (Ali b. Zeyd)” başlıklı fihristine (s. 353) bakınız.
- Mu’cemu l-udebâ da (c. 5, s. 213) Beyhakî’nin hal tercümesi hakkında şöyle diyor: “Onun Farsça Târib-i Beyhak ve Lubâbu’l-ensâb kitaplarını buldum.”
- Ibnu’l-Eşir’in Târib-i Kâmil’inin tamamlanış tarihi 628/ 1230-1’dir.
- ‘Uyûnu’l-enbâ, Mısır bs. c. 1, s. 72. ‘Uyü nu’l-enbâ fi tabakâti’l- etibbâ’nm yazılış tarihi 643/1245’tir.
- “Dedi : Bunun tamamını Şeyb Zahiru’d-dın Ebi’l-Hasan b. Ebi’l- Kâsım El-Beyhakî’nin Tetimme Şivânu’l-hikmet adlı kitabından aldım.” (İbn Hallikân, Tahran bs. c. 1, s. 169).
- “Ebû ’l-Hasan ‘Ali b. Zeyd el-Beyhakî bu kitaba Vişâhu’l-dumye adını verdiği bir zeyil yazmıştır.” (Aynı eser, s. 395).
- O tarihte yani 467/1074 senesinde Sultan Melikşah ve Nizâmu’l- Mulk, müneccimlerin ileri gelenlerinden bir grubu takvim düzenlemek ve rasathane kurmak için topladı. (....) Bu müneccimler arasında cömer b. İbrahim el-Hayyam, EbuTMuzaHer el-Isfezâri, Meymûn b. el-Necı b. el-Vâsıtî vb. vardı. Çok para harcandı. Rasathane 485/1092 yılında sultan ölünceye kadar ayakta kaldı. Onun ölümünden sonra da yok oldu (İbnu’l-Esir 467/ 1074 olayları hakkında).