ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Cahit Günbattı

Anahtar Kelimeler: Kültepe, Tablet, Kültepe Tableti, Kayseri, Hititler

Yazımıza konu olan tabletin [1]ilk parçası (g/t 42), diğer iki tabletle (g/t 35, 36) birlikte, Kültepe kazılarının 1955 döneminde, höyükte açığa çıkarılan Warsama Sarayında bulunmuşlardır. Buluntu yerleri ve g/t 35’in bir kraldan ötekine yazılmış bir mektup olması dolayısıyla, o tarihlerde kazı heyetinde yer alan meslek adamlarının dikkatleri hemen bu tabletler üzerinde toplanmıştır. Konusu bakımından bugüne kadar Kültepe'de ele geçmiş binlerce tablet arasında başka bir benzerine rastlanmayan bu mektubu hocamız Prof. Kemal Balkan neşretmiştir [2]. Diğer iki tableti de (g/t 36, 42), bunlardan bir yıl sonra ayni yerde bulunmuş olan bir başka tabletle (h/t 330) birlikte hocamız Prof. Emin Bilgiç, Anatolia VIII (1965)'de “Kültepe Höyüğünde Çıkan üç Tablet" başlığı altında ayrıntılı olarak yayınlamıştır.

Her iki yerde de kazı başkam Sayın Prof. Tahsin Özgüç’e atfen, tabletlerin höyükte bulundukları yer ve bazı arkeolojik delillere dayanarak, Karum'a göre ait olabilecekleri tabaka hakkında bilgi verilmiştir [3].

Burada işlediğimiz metin ve g/t 36, adı geçen sayın müelliflerce "şahıs ve işçi listeleri" olarak tanımlanmışlardır [4].

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde korunan Kültepe tabletleri üzerinde yaptığımız join çalışmaları sırasında, kırık ve noksan olan g/t

42’nin 16 yıl sonraki kazılarda ortaya çıkmış olan ve metnin ilk 9, son 3 satırını ihtiva eden diğer parçasını da (z/t 11) tesbit etmiştik. Fakat ne yazık ki, g/t 42 parçasının ön yüzündeki kırık ve noksanlara ilaveten, yeni parçadaki yer yer silikler ve arka yüzde, iki parçanın birleşme kısmındaki geniş kırık sebebiyle de, büyükçe bir yer yine eksik kalmıştır (res. 1-4).

z/t 11 ’de Kültepe metinlerinde ilk defa karşılaştığımız şahıs ve yer adlan ile, bir unvan geçmesi dolayısıyla bu tabletin yeniden ele alınmasının faydalı olacağı görüşündeyiz.

Diğer taraftan, elde binlerce yazılı belge bulunmasına rağmen, Eski Asur Ticaret Kolonileri devrinde Anadolu’nun siyasî durumu ve varlığından haberdar olduğumuz irili ufaklı devlet veya beyliklerin idari yapılan hakkında bilgilerimiz çok sınırlıdır. Bunun sebebi söz konusu belgelerin muhtevaları ile doğrudan ilgilidir. Çünkü, Eski Asurca yazılmış ve çoğu Kültepe’de bulunmuş olan tabletlerin büyük bir kısmı, birbirine benzer ve kalıplaşmış ifadelerle kaleme alınmış birtakım ticarî belgelerden ibarettir. Böyle olunca, işlediğimiz tabletle benzerlerinin konu bakımından önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Zira, meslek isimlerinin idari teşkilatlanma ile yakından ilgili olduğu bir gerçektir. Bu bakımdan, idari ve toplumdaki sosyal tabakalaşmayı yansıtan belgeler üzerinde çok daha dikkatle durularak, yapılacak isabetli yorumlarla bazı neticeler elde edilmesi mecburiyeti doğmaktadır.

Burada, incelediğimiz bu tabletin bir parçasını daha önce kendileri neşrettikleri halde, metnin bütün olarak tarafımızdan yayınına müsaade eden; Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki Kültepe tabletlerinin neşri için teşkil ettikleri heyete şahsımı da dâhil etme lûtfunda bulunarak, diğer heyet üyesi arkadaşlarıma olduğu gibi bana da geniş bir çalışma imkânı sağlayan sayın hocam Prof. Emin Bilgiç’e teşekkürlerimi sunmayı bir görev sayıyorum.


Metnin transkripsiyon ve tercümesi:

Filolojik açıklamalar:

a) Gerekli kelimeler hakkında izahlar:

St. 1 v.d. : qa٩qadâtum. qaqqadum “baş, sermaye” kelimesinin iki çoğul şeklinden birisi olan qaqqaqâtum’un “kişi” anlamı için bk. E. Bilgiç, Anatolia VIII, s. 140; von Soden, AHw, s. 900“.

St. 3 v.d.; urki. (w)arki “arkasında, sonra, sonradan” kelimesinin diğer bir variyantıdır. Sonraki devir metinlerinde alâku “gitmek” kelimesi ile birlikte “birisinin hizmetinde olmak” anlamında kullanılmıştır [5]. Metnimiz ve aynı yazılışla geçtiği g/t 36,6, urki’nin Kapadokya tabletlerinde de bu anlamda kullanılmış olduğu hakkındaki iki örnektir.

St. 7: Önceden farklı değerlendiriğimiz usappit/t-sunu (sapât/tu “sevketmek", “tanzim etmek”) okunuşunu K. Hecker’in ikazı üzerine yazdık.

St. 33: şuhârum hakkında Anatolia VIII, s. 141-142’de geniş bilgi verilmiştir.

St. 43-44: urdum. ÏR veya IR ideogramı ile de yazılan wardum “köle” kelimesinin (yukarıdaki urki/(w)arki örneğinde olduğu gibi) daha seyrek rastlanan bir yazılış şeklidir [6].

b) Şahıs ve yer adları:

St. 2: Duruduruwa. Kültepe metinlerinde ilk defa burada rastladığımız bu yer adı, Bilgiç, AfO XV, s. 13’de örnekleri verilen hece tekrarı ile teşkil edilmiş yer adlan grubuna sokulmalıdır.

Bu şehir Hititçe iki Boğazköy metninde (KUB VI 45 II 62; KUB VI 46 III 29) geçen Duruwaduruwa [7]ile aynı yer olmalıdır. Burada, tekrar halinde birincisi wa hecesinin (eğer unutulmadı ise) telaffuz bakımından kolaylık için atılması söz konusu olabilir[8]..

Hadudu. Kapadokya metinlerinde birçok örneği bulunan, hece tekrarı ile meydana getirilmiş şahıs adlarındandır [9]. Kök bakımından Hadu ve Haduwa adları (Stephens, PNC, s. 39) ile karşılaştırılabilir.

St. 3: Hapuwasu. Metinlerimizde Ha-pu-a-su yazılışıyla da geçen bu şahıs adı[10], Bilgiç, AfO XV, s. 3’de -asu elemanını ihtiva eden isimler arasında gösterilmiştir. (Krş. Anatolia VIII, s. 133.). Garelli, Hititçe happu “sığınak” ve assu “iyi” unsurlarına ayırmaktadır (AC, s. 142).

St. 4: I-kà-ri-im. Bildiğimize göre, ikkarum “çifçi” kelimesi şahıs adı olarak[11] Kültepe’de ilk defa burada geçmektedir.

St. 6: Armamana. Bu yer adı ile de ilk defa karşılaşıyoruz. Atmamana, Hitit metinlerinde geçen ve Hititçe arma “ay” kelimesi ile teşkil edilmiş olan Armani ve Armatana gibi yer adları [12]ile karşılaştırılabilir (Bilindiği üzere, Hititçe metinlerde arma elemanı taşıyan birçok teofor isim de bulunmaktadır[13])..

Yine Hititçe metinlerde, (Amana, Halimana, Parmanna, Sarmana ve Tummana gibi[14])-mana elemanı üzerine biten yer adlan da vardır.

Ni-ki٠l[i-it] . St. 18’de de geçen bu şahıs adı için bk. Anatolia VIII, s.134.

St. 10-42: Tabletin neşredilen parçasını teşkil eden bu satırlarda geçen şahıs ve yer adları üzerinde etraflı olarak durulduğu için, aşağıdaki dördü dışında bunları yeniden ele almıyoruz.

St. 20: Adudu[15]. Yine hece tekrarı ile yapılmış tanıdığımız şahıs adlarındandır (Stephens, PNC, s. 9). Garelli hipokoristik isimler arasında saymaktadır (AC, s. 128).

St. 22: Harha[ran] . Bilgiç kelimeyi, geçtiği iki metin yerine dayanarak şahıs adı olarak almış ve AfO XV, s. 6’da bazı örneklerini verdiği, bir hecenin tekrarı suretiyle meydana getirilmiş isimlerden olduğunu kaydetmiştir (Anatolia VIII, s. 134).

Biz cümlenin gelişine göre, (21. satırı “ina alimKI” şeklinde tamamla dığımız için) Harharan’ı yer adı olarak aldık. Eğer 21. satırın tamamlanması isabetli ise, g/t 36, 13’deki Warsama (metinde yer adı), metnimizin 40. satırında geçen Peruwa [16] (Anatolia VIII, s. 137) ve Ank. 14-1-80 [17], 4’ deki Zubana [18]örnekleri gibi, Harharan da hem şahıs, hem de yer adı olarak kullanılan kelimelerden olmalıdır. Ancak burada, Harharan yerine bir başka şehir adının da yazılı olabileceğinin ihtimal dışı olmadığını söylemeliyiz. Kapadokya metinlerinden, kelimenin başlangıç hecelerine göre herhangi bir şehir tanımıyoruz. Fakat tabletimizdeki yer adlarından bazılarının Hitit metinlerinde de geçtiğini göz önünde bulundurarak, biz de Garelli gibi (AC, s. 158), kelimenin Harhama [19]Hitit şehir adı ile ilgili olabileceğini düşünüyoruz.

St. 32: Kipitta. Bilgiç bütün yer ve şahıs adlarının tek tek tahlilini yaptığı halde, gözünden kaçtığından olacak, bu yer ismi üzerinde durmamıştır. -ta sufıksi taşıyan yerler (AfO XV, s. 10-11) arasında sokabileceğimiz Kipitta, bir Hitit metninde (KBo XII 53 Vs I 16) [20] [Ki]-pi-it-ta, neşredilmemiş a/k 1435, 2’de ise Ki-p'ı-tâ yazılışları ile geçmektedir.

St. 38: Lâ-ma-[x] . Bu şahıs adı, Kültepe metinlerinde birçok kere geçen Lamassi veya Lamasa isimlerinden (Stephens, PNC, s. 55) birisi olabilir.

St. 43: Arassu. İlk defa metnimizde geçen bu şahıs adı, ara-[21]elemanı ile teşkil edilmiş isimlere[ 22] yeni bir örnektir.

c) Unvanlar:

Metnimizin neşredilmiş kısmında bulunan rabi re’im “çobanlar başı" (St. 11,26) ve rabi hursâtim “depolar âmiri” (St. 36) dışında, aşağıdaki unvanlar da geçmektedir:

St. 4:5. satırda yeni bir cümlecik başladığı için, Ikkarum şahıs adından sonra gelen kelimenin bu şahsın unvanı olduğunu düşündük. Bitiş hecelerine ve silik kısımda iki işaretlik yer bulunmasına dayanarak, kelimeyi GAL sikkitim olarak okumayı uygun bulduk.

rabi’li unvanların en tanınanlarından olan ve GAL si-kâ-tim şeklinde de yazılan rabi sikkitim askeri bir rütbe olarak alındığı gibi [23]maden ticaretini denetleyen yüksek dereceli bir memur olarak da tanımlanmaktadır [24]. Asur’da da kullanılan bu unvanın sikkatum “çivi" kelimesi ile olan ilgisini şimdilik tayin edemiyoruz.

St. 8: rabi abullâtim. İlk defa metnimizde rastladığımız bu unvanı, abullum “şehir kapısı" kelimesine göre, “şehir kapılan âmiri" şeklinde tercüme ediyoruz [25].

Bu kişilerin, şehir kapılarında güvenliği sağlayan görevlilerin şefi olmaları yanında; şehre giren ve çıkan ticari malların kontrolundan da sorumlu oldukları düşünülebilir.

St. 44: rabi saqe . sâqûm "İçiren" kelimesi ile teşkil edilmiş olan bu memuriyet “sakiler başı" olarak tercüme edilmektedir [26].

Metinden çıkan bazı idari neticeler:

Metnimizin önemi, başlangıçta da belirttiğimiz gibi, Kültepe'deki idarî belge kısırlığından ileri gelmektedir. Bu tablet, bazılarının unvanları da belirtilen ve birer kamu görevlisi oldukları anlaşılan kişilerin emrinde bulunan adamlarla, bunların dağılmış oldukları çeşitli şehirlerin isimlerinin yazıldığı bir çeşit kayıt listesi veya emre adam tahsisi belgesidir. Burada önemli olan bu tahsis işinin doğrudan Kanis sarayından yapılmasıdır.

Ünvanların veya mesleklerin çeşitliği, İdarî teşkilatlanmanın ve aynı zamanda ekonomik faaliyetlerin ölçülerini yansıtması bakımından dikkate değerdir. Bunlar bize, daha tarihî devirlerin başlangıcında, Anadolu'da merkeziyetçi ve iyi organize olmuş bir devletle karşı karşıya olduğumuzun şimdilik kapalı delillerini vermektedir.

Öte yandan, Kapadokya metinlerinde rastladığımız ve bugün sayıları 35 civarında bulunan rabi’li unvanlardan pek çoğunun Mezopotamya'da da kullanılması, Mezopotamya-Anadolu arasındaki canlı ticari ilişkinin saray teşkilatlarına varıncaya kadar, iki ülkenin birbirlerini derinden etkilediğinin bir diğer işaretidir.

İleride, eldeki henüz işlenmemiş olan binlerce tabletin değerlendirilmesi ile, bu konuda daha geniş ve sağlam bilgiler elde edileceğinden şüphe etmiyoruz.


Dipnotlar

  1. Ölçüleri ; 10x6,,3x 2,9 cm.; aç~k kahverengi hamurlu ve sarımtırak astarlı.
  2. Mama Kral, Anun-Hirbi’nin Kaniç Kral, Warşama’ya Gönderdiği Mektup (Türk Tarih Kurumu Yayınlan, VII/31), Ankara, 1957.
  3. K. Balkan, Mektup (1957), s. 3-4; E. Bilgiç, Anatolia VIII (1965), s. 127.
  4. K. Balkan, Mektup, s. 3; E. Bilgi؟, Anatolia VIII. s. 126.
  5. Bk. W. von Soden, AHw, s. i468b.
  6. K. Balkan, Mektup, s. 24; von Soden, AHw, s. 1464 b -1465.
  7. Bk. H. Ertem. Dizin (1973), s. 28; G. F. del Monte-J. Tischler, Die Orts-und Ge٠ wâssernamen hethitisehen Texte (1978), s. 445.
  8. Tabletimizi gören K. Hecker, bu yer adını Duruduru olarak almakta ve -wa hecesi¬ni “ve” olarak değerlendirmektedir.
  9. Bazı örnekler için bk. E. Bilgiç, AfO XV (1951), s. 6.
  10. F. J. Stephens, PNC (1928), s. 39’daki yerlere metinimizden başka g/t 36.4; h/t 330, 12 ve a/k 483 b, 4, a, 2, 6 da ilâve edilmelidir.
  11. Kelimenin şahıs adı olarak kullanıldığı hakkında bk. CAD, I-J, s. 52b.
  12. Bk. H. Ertem, Dizin, s. 16-17; G. F. del Monte-J. Tischler, Die Orts-und Gewâs- semamen der hethitisehen Texte, s. 38.
  13. Bk. E. Laroche, Les Noms (1966), Nr. 131-142, s. 290. Ayrıca bk. E. Laroche, Les Hiéroglyphes Hittites (i960), s. 103; P. Garelli, AC (1963), s. 136.
  14. Bk. H. Ertem, Dizin, s. 9, 37, 108, 123, 146.
  15. Krş. E. Bilgiç, Anatolia VIII, s. 130.
  16. Şahıs adı olarak geçtiği bazı metin yerleri için bk. F.J. Stephens, PNC, s. 26.
  17. İçinde tableti bulunan bu zarf, bir diğer açılmamış zarf (Ank. 14-2-80) ve tabletle (Ank. 14-3-80) birlikte. 1980 yılında Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi tarafından satın alınmıştır. Bu grup. Cumhuriyetin 60. yılı münâsebetiyle. D.l’.C. Fakültesince çıkarılacak ‘"Anma Kitabı’nda neşredilmek üzere tarafımızdan işlenmiştir. Maalesef, bugüne kadar ki¬tabın basım işi gerçekleşmemiştir.
  18. Metinde şahıs adı (Us١vana'nın oğlu) olarak geçmektedir. Yer adı olarak geçtiği metin yerleri için bk. E. Bilgiç, AfO XV, s. 35.
  19. Bk. H. Ertem. Dizin, s. 42.
  20. Bk. H. Ertem. Dizin, s. 75.
  21. Anlamı hakkında bk. J. Tischler. HEG (1979). s. 50.
  22. E. Bilgiç, AfO XV, s. 4; E. Laroche, Les Noms, Nr. 113-118.
  23. Bk. E. Bilgiç, DTCFD VI/5 (1948). s. 507; L.L. Orlin, ACC (1970). s. 78.
  24. Bk. P. Garelli, AC, s. 217; W. von Soden, AHW, S.1042“.
  25. Bu unvan Mezopotamya’da geç devir metinlerinde Sumerce olarak yazılan LÛ. KA. GAL ve bilhassa LÛ, GAL. KA. GAL ile karşılaşıtırılmalıdır (CAD A/I, s. 88; AHw, 938.a).
  26. p. Garelli, AC, s. 216; ١١'.von Soden, AHw, s. 1182“.

Şekil ve Tablolar