ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Fethi Tevetoğlu

Anahtar Kelimeler: Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele, Yazı, Tarih

Atatürk’ün kıyıda-bucakta kalmış pekçok yazılan bulunmaktadır. Bu yazıların nerelerde ve kimlerde bulunduğunu, bulunabileceğini, konuyla ilgili daha önce yayımlanmış makalelerimizde belirtmiş, aynca kendi bulduğumuz, topladığımız yazılan sunmuştuk[1].

1939 yılından bu yana, kendi çıkardığımız Kopuz adlı Türkçü dergi ile, Türk Kültürü, önasya ve Hayat Târih Mecmuası dergilerinde ve Tercüman, Son Havadis gazetelerinde Atatürk’ün topladığımız yazılarını yayımlamıştık.

Bunlardan birkaçı eski gazete koleksiyonlarından aynen istinsah edilen, ondan fazlası ise ilk olarak tarafımızdan bulunan, devlet arşivlerinden veya şahıslardan asılları veya fotokopileri sağlanmak suretiyle “Atatürk ve Millî Mücâdele Târihi” mizi araştıranlara kazandırılmış belgelerdir.

Bütün bunları ve daha sonraki yıllarda topladığım "Atatürk’ün Toplanmamış Yazıları”nı hep bir arada ve ayrıntılı notlarıyla Belletende yayımlamaya çalışacağız.

Atatürk’ün 1919-1938 yılları içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ve Cumhuriyet Halk Partisi Kurultaylan’nda söylenmiş "Söylev ve Demeçleri" ile, bunlar dışında 1906’dan 1938’e kadar yaptığı konuşmalar, verdiği demeçler; 1918-1937 yıllarında yerli ve yabancı gazetecilere verdiği demeçler ve nihayet "Atatürk’ün Tâmim, Telgraf ve Beyannâmeleri", dört cild hâlinde toplanmış ve Türk İnkılâp Târihi Enstitüsü’nce yayımlanmıştır[2].


Bu dört cildlik değerli eserde, Atatürk’ün bütün konuşma, tamim, telgraf ve beyannâmelerinin noksansız, yanlışsız toplanmış bulundukları ve tam ilmi metodlarla ayırıma uğratılıp düzenlenerek hazırlandıkları iddia olunamaz. Bu dört cild dışında Atatürk’ün kıyıda-bucakta kalmış, yurd içinde ve yurd dışında bulunan daha pekçok yazıları, mektubları ve beyanları vardır. Bütün bu gibi resmî ve özel belgeler aranmalı, izlenmeli, bulunmalı ve İlmî bir incelemeye tâbi tutularak yayınlanmalı ve sergilenmelidir. Atatürk’e âid bu belgelerin asılları ve fotokopileri, ilgili kurum ve enstitülerde, Atatürk Evi ve Müzeleri’nde, Türk Millî Kütübhânesi’nde arşivlere ve camekânlara girmelidir.

Atatürk’ün doğum yeri olan, ilk ve ortaokul eğitimini gördüğü Selânik’den başlayarak bundan sonra Manastır, İstanbul, Şam, Yafa, Picardi, Beyrut, Kahire, Tobruk, Trablusgarb, Derne, Gelibolu, Sofya, Bükreş, Belgrad, Çetine, Eceabad, Silvan, Bitlis, Muş, Diyarbakır, Berlin, Viyana, Paris, Karlsbad, Haleb v.b., sonunda Samsun, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara v.b. gibi Atatürk’ün bulunduğu, vazife gördüğü ve ziyâret ettiği bütün kaza ve vilâyetlerde ayrıntılı incelemeler yapılmalıdır. Yurd içinde bütün vali ve kaymakamlara; yurd dışındaki bütün temsilcilerimize genelgelerle Atatürk’ün yazıştığı, Atatürk’le ilişkisi bilinen, kendilerinde Atatürk’ün yazı, ithaflı fotoğrafı ve belgesi bulunabilecek kimseler ve âileler tesbit olunmalıdır. Yaşayanların kendilerinden, ölmüşlerin âile ve evlâdlarından bu tür yazı ve belgeler sorulmalı, aranmalıdır.

Uygun duyurularla yurd içinde ve yurd dışında Atatürk’le ilgili, ona âid mektub ve başka şekillerdeki yazılara sâhib kimselere başvurulmalı ve bunlarda bulunan bu belgelerin alınması, toplanması başarılmalıdır.

Daha önce andığımız (Türk İnkılâp Târihi Enstitüsü) yayınları içinde bulunmayan, bizim bugüne kadar bulup, toplayıp daha eskiden ve şimdi yayınladığımız Atatürk’ün telgraf, mektub, ithaf ve hâtıra şeklindeki yazıları şunlardır:

1 - Millî Şâir Mehmed Emin Yurdakul’a, Millî Mücâdele’ye katılmak üzere İstanbul’dan gemi ile gelip İnebolu’ya çıktığı zaman, Mustafa Kemâl Paşa’nın çektiği i Nisan 1337 (1921) târihli telgraf (Kopuz, 15 Mayıs 1939, Sayı: 6, s. 215; Türk Kültürü, Kasım 1965, Sayı: 37, s. 57):

İnebolu’da Milli Şâirimiz Mehmed Emin Yurdakul Beyefendi’ye

Türk milliyetperverliğinin İlâhi mübeşşiri olan şiirleriniz bugünkü mücâdelemizin rûh-u-hamasetine ufk-u tulü olmuştur. Teşrifinizden duyduğum memnuniyeti beyan ile sizi milletimizin mübarek babası olarak selâmlarım.

1 Nisan 337
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemâl

2 - İkinci tnönü Zaferi üzerine, Nâmık Kemâl’in oğlu Ali Ekrem Bolayır’ın kutlama telgrafına Mustafa Kemâl Paşa’nın to Nisan 1337 (1921) târihli karşılığı {Türk Kültürü, Kasım 1965, Sayı: 37, s. 57):

İstihbarat fâbiti vâsıtasıyla Dersaadet’te Nâmık Kemâl fâde Ali Ekrem Bey’e Anadolu’nun ruhu, bütün feyz-i mukavemetini âbâ-i târihinden almıştır. Bize bu mukaddes feyzi nefheden ervâh-ı ecdad arasında mükerrem babanızın pek büyük mevkii vardır. Mecruh vatanın halâs-ü istiklâli için ölmek yolunda bugünkü nesle ta’lim-i fedakârı eden Büyük Kemâl hakkında tekrîr-i tâ’zimata vesile olan lelgrafnâmenize arz-ı şükrân-ı mahsus eylerim efendim.

10 Nisan 337
T.B.M.M. Reisi
Mustafa Kemâl

3 - İstanbul’da Fransız Hastahânesi’nde ağır hasta yatan büyük Türk düşünürü Ziya Gökalp’a ölümünden dört gün önce (Gazi Mustafa Kemâl) imzasıyla çekilen 21 Ekim 1921 târihli telgraf (Türk Kültürü, Kasım 1965, Sayı: 37, s. 59):

Muhterem Ziya Gökalp Beyefendi’ye

Rahatsızlığınızdan çok teessürle haberdâr oldum. Sıhhat-ü âfiyetiniz haberine memleketçe intizar olunmaktadır. Sür’atle iâde-i âfiyetiniz için Avrupa’da tedaviye ihtiyâcınız varsa icab eden her şeyin tahsisini tekeffül ediyorum. Sıhhatiniz ve mahall-i tedaviniz hakkında iş’arınızı bekler, muhabbetkâr selâmlarımı beyan ederim.

21 Ekim 1921
Reisicumhur
Gazi M. Kemâl

4 - Büyük Türk düşünürü Ziya Gökalp’ın ölümü üzerine eşi Vecîhe Hanım’a (Reisicumhur Gazi M. Kemâl) imzası ile çekilen başsağlığı telgrafı {Türk Kültürü, Kasım 1965, Sayı: 37, s. 59):

İstanbul Vilâyeti vâsıtasıyla fiya Gökalp’ın Refikası Vecîhe Hanım’a

Muhterem zevciniz £iya Gökayp Bey'in bütün Türk âlemi için pek elim bir zıya’ teşkil eden gaybûbel-i ebediyyesinden mütevellid hissiyâl-ı tâziyetkârânemı ve Türk milletinin samimi teessürat-ı kalbiyesini zât-ı ismelânelerine arzeder ve Türk milleti ve hükümetinin büyük mütefekkirin dilesi hakkında hissiyâl-ı müşfikanesini te’min ederim efendim.

Reisicumhur
Gazi M. Kemâl

5 - 28 Aralık 337 (1921) günü (Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemâl) imzasıyla, Sinob’da bulunan Dr. Rıza Nur Bey’e çekilen telgarf (Kopuz, Eylül/Ekim 1943, Sayı: 5/6, s. 135; Dr. Tevetoğlu: Açıklıyorum!, Ankara 1965, s. 58):

Sinob Mebus-u Muhteremi Rıza Nur Beyefendi Hazretlerine
C 26 XII 37 şifreye.

Hastalığınızdan pek müteessirim. Ciddî bir tedaviye ihtiyacınız lüzumunu da kabul etmekle beraber Hey’el-i Vekile meyânında ifâ buyuracağınız vazifeyi mühim ve vaziyet-i hâztramızda sebkedecek hizmet ve muâvenelinizi elzem gördüğümden Ankara’da mümkün olan her türlü tedavi ve istirahatınıza rufakaca dayardım edilmek üzere her hâlde teşrifinizin ve hareketinizin makina başında inba’ buyurulmasın rica ederim efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemâl

6 - Bakû’da Türkiye îştirâkiyûn Komitesi Hey’et-i Merkeziye Reisi Mustafa Subhî’nin 15 Haziran 1920’de Moskova’dan yazdığı mektuba, 13 Eylül 1336 (1920) günü (Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemâl) imzasıyla verilen cevab (Türk Kültürü, Nisan 1967, Yıl: V, Sayı: 54, ss. 444-445; Dr. Fethî Tevetoğlu: Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faâliyetler, Ankara 1967, ss. 223-225; ilk kez tarafımızdan Dışişler Bakanhğ Arşivi, 42 A-ı, Kutu: 47’deki asılları bulunarak meydana çıkarılan bu mektublar, daha sonra Hikmet Bayur tarafından benim kitabım kaynak gösterilerek, Belletende yayımlanmıştır: Belleten, C. XXXV, Ekim 1971, Sayı: 140, ss. 622-623):

13/9/1336 (1920)
Ankara

Baku’da Türkiye Îştirâkiyûn Komitesi Hey’el-i Merkeziye Reisi

Mustafa Subhî Bey ve Azâdan Mehmed Emin Yoldaşlara

Süleyman Sâmi Yoldaş vedaaliyle gönderdiğiniz 15 Haziran 1920 tarihli mektubunuzu aldım. Milletimiz kendisini hiçbir suretle temsil etmeyen İstanbul

Hükümeti’nin kabul eylediği şerâit-i sulhiyeyi reddetmiştir. Ekseriyel-i azîmesi rençber ve köylüden müteşekkil olan milletimiz Garbın emperyalizm ve kapitalizm mahkûmiyetinden kendini kurtarabilmek için bunlara karşı müttehid olarak mücâdele ve mübârezeye karar vermiştir ve bu kararını tatbik etmektedir.

Türkiye Iştirâkiyûn Teşkilâtı’nın da aynı kanaat ve gaye ile çalışmakda olmasını büyük bir memnuniyetle telâkki ettik.

Milletimiz Ankara’da vücûda getirdiği Büyük Millet Meclisi ile mukadderâtına bizzat ve istiklâl-i tam dâiresinde vaz’iyet etmiştir. İşbu halk hükümetini vücûda getiren teşkilâtımızın köyden i’tibâren nahiye, kaza, liva ve vilâyet merkezlerine kadar her yerde halk tarafından intihab olunmuş birer hey'el-i idâresi vardır ve bu teşkilât Büyük Millet Meclisi Riyâseli'ne merbuttur. İşbu teşkilât Mütarekeyi müleâkib Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nâmı altında vücûda getirilmiş bir teşkilâttır. Bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti işbu teşkilâtlan doğmuştur ve binaenaleyh Sovyet teşkilât-ı idâriyesinden farksızdır. İçtimaî inkılâb dahi safahâl-ı lâzimesini geçirmekde olub bu inkılâbı halktan doğmuş olan Büyük Millet Meclisi sevk ve idâre etmektedir.

Gerek şahsen ben ve gerekse bütün rüfeka-yı mesâim ekseriyeti rençber ve köylüden ibaret olan milletimizin istiklâlini te’sis ve te’min gaye-iyegânesini lâ’kib etmekleyiz.

Memleket ve milletimiz her taraftan emperyalist ve kapitalistlerin hücumlarına ma’ruz bir hâlde olduğu gibi fı’len bunlara işlirâk eden İstanbul Hükûmeti’nin pâdişâhına atfen memleket dâhilinde ika' edildiği ifsâdât-ı mütemâdiyeden mütevellid mahallî ihtilâflara da karşı koymak mecburiyetindedir. Binaenaleyh milletin vahdet ve mukavemetini ihlâl edebilecek zamansız ve fazla teşebbüslerden tevakki etmek milletimizin halâsı nokta-i nazarından elzemdir. Bu lüzûmu gözönünde bulunduran Büyük Millet Meclisi, İçtimaî inkılâbı sükûnetle ve esaslı sûrette tatbik etmekledir.

Gaye ve prensib i’tibariyle bizimle tamamen müşterek olan Türkiye Iştirâkiyûn Teşkilâtı’ndan maddeten ve ma’nen hakkıyla müslefıd olabilmekliğimiz için teşkilâtınızın münhasıran Büyük Millet Meclisi Riyâseti’yle te’sis ve muhafaza-i irtibat eylemesi lâzımdır. Türkiye dâhilinde tatbik edilecek her nevi’ teşkilât ve inkılâbât ancak bu kanal vâsıtasıyla yapılabilir.

Aynı hedef e yürüyen Türkiye Iştirâkiyûn Teşkilâtı’yla tamamen tevhid-i mesâi edebilmek üzere Büyük Millet Meclisi nezdine salâhiyel-i lammeyi hâiz bir murahhas göndermenizi ve Büyük Millet Meclisi tarafından Azerbaycan Hükümeti nezdine murahhas olarak Bakû’ya gönderilmiş Memduh Şevket Bey'le le’sis-ı irtibat ve tevhid-i mesâi eylemenizi rica eder ve bilvesiyle samimî hürmet ve selâmlarımı takdim eylerim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi

Mustafa Kemâl

Mektub ve cevâbının Memduh Şevket Bey'e de tebliğ edilmek üzere Şark Cebhesi Kumandanlığına

7 - 20/21 Mart 1339 (1923) gecesi Konya Türkocağı şeref defterine Gazi Mustafa Kemâl imzasıyla yazılmış târihî hâtıra (Türk Kültürü, Yıl: VII, Sayı: 73, ss. 57-58):

Konya, muhtelif Türk devletleri yaşamış öz Türk vatanıdır. Konya, asırlardanberi tüten büyük bir Türk Ocağı'dır. Türk harcının esaslı menba’larından biridir.

Konya Türkocağı, Konya Türklüğünün hakiki bir timsâli olmalıdır. Bu Ocak'dan milletin hissini, mefkuresini dâimi ısıtacak, nurlandıracak parlak alevler semâlara yükselmelidir; çok yükselmelidir.

O kadar ki, bu alev vatanın bütün ufuklarında aydınlıklar vücuda getirebilsin. Konya’nın genç dimağları! Müteşebbis, cesur, sebatkâr evlâdları! Ocağınıza sâhib olunuz!

Bütün mânialar Ocağınızın ateşi karşısında derhâl yanıp kara duman olmağa mahkûmdur.

20/21 Mart 1339 (1923)
Gazi Mustafa Kemâl

8 - 23 Aralık 1921’de Ankara’dan Mareşal Lyautey (1854-i934)’e gönderilmiş (Mustafa Kemâl) imzalı Fransızca mektubun fotokopisi ve Türkçcsi (Türk Kültürü, Kasım 1969, Yıl: VIII, Sayı: 895, ss. 6-7): [3]


Ankara, 23 Aralık 1921

Sayın Mareşal

Madame Berthe Georges-Gaulis, ricam üzerine, bu birkaç satır yazının size ulaşdırılmasını kabul etmekle, şimdiye kadar gösterdiği sayısız dostluk delillerine yeni bir tanesini eklemek nezâketinde bulundu.

İstiklâlimiz için girişdiğimiz savaşda bize karşı göstermek lûlfunda bulunduğunuz sempatiden dolayı en derin minnet hislerimi ifâde etmek için işte bu fırsattan faydalanıyorum.

Fransa, kendisinden umduklarımızda bizi hayâl kırıklığına uğratmdı ve enyetkili liderlerinin samimi sözleriyle, yaşadığımız o çelin anlarda bizi teselli etmeyi, mâneviyâtımızı yükseltmeyi bildi. Fransa'nın yüksek çıkarlarını ve Akdeniz de işgal ettiği husûsi mevkii idrâk etmek basiretini gösteren ve Fransa’nın Yakın-Doğu’da, geleneklere dayanan politikasını sürdürmeğe larafdar olan kimseler arasında Ekselânsmız birinci plânda yer almış ve hiç kuşkusuz ki,yüksek müdahaleniz, terazinin bizden yana ağır basmasına âmil olmuştur.

Her iki tarafın karşılıklı olarak harcadığı çabaların, Ankara Andlaşması’nın akdi suretiyle meyvelerini vermiş olduğunu görmekle mutluyuz. Ve iki millet arasında en geniş anlayış ve samimilikle yeniden kurulan yüzlerce yıllık geçmişe dayanan dostluk ilişkileri üzerine, en mutlu te’sirleri yaralmakdan geri kalmayacak olan bu belgeye büyük umudlar bağlamakdayız.

Yüksek değerini takdir ettiğimiz bu kıymetli sempatiyi, sayın Mareşal, bizden esirgememekde devam edeceğinizi ümıd ederim.

En derim saygılarımın kabulünü rica ederim, sayın Mareşal.

Mustafa Kemâl

9 - Atatürk'ün Türk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunu tarifeden târihî yazısı (Türk Kültürü, Kasım 1969, Yıl: VIII, Sayı: 85, ss. 8-10):

Bu memleket, Dünyânın beklemediği, aslâ ümid etmediği bir müslesnâ mevcudiyetin yüksek tecellisine,yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en şağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı; o çocuk tabiatın şimşeklerinden,yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek,yıldırım, güneş oldu; Türk oldu.

TÜRK BU DUR: YILDIRIMDIR, KASIRGADIR. DÜNYAYI A YD1NLA TAN GÜNEŞTİR.

10-Atatürk’ün, 4 Mart 1936 târhinde, o sırada Londra Büyükelçisi bulunan Ali Fethi Okyar’a, en yakın ve çok sevdiği silâh arkadaşı ve Kırşehir

Milletvekili Mülıd Özdeş’in oğlu Deniz Ataşesi Rifat özdeş (1903-1 Ocak 1966) için yazdıkarı kısa tavsiye mektubu [Türk Kültürü, Kasım 1970, Yıl: IX, Sayı: 97, ss. 45-48):

Bay Fethî Okyar
Türkiye Büyükelçisi
Kardaşım,

4.III.1936

Büyük Elçilik Ataşenavalliğine tâyin edilerek Londra’ya hareket eden Bahriye Erkânıharb zâbılı Rifat özdeş, çok sevdiğimiz kardaşımız Müfıd özdeş’in oğludur ve benim de oğlum demektir.

Kendisi ile her hususla yakından alâkadar olmanızı rica eder, sevgi ile gözlerinizden öperim.

K. Atatürk

Gerçek bir Atatürk hayranı bulunan rahmetli Kocaeli Senatörü Amiral Rifat özdeş’in sık sık ziyâret ettiğim İstanbul’da Osmanbey’deki dâiresinin salonunu, Atatürk’ün, 7 Aralık 1936 târihinde "Rıfat Özdeş’e! K. Atatürk" diye imzalanarak armağan ettiği bir fotoğrafı süslemekteydi.

11 - (Üçüncü Ordu Müfettişi Mustafa Kemâl) imzası ile 15 Haziran 35 (1919) târihinde Amasya’dan, Diyarbakır’a gelen Iraklı aşiret reislerinden Uceymî Sâ’dûn Paşa'ya gönderilen mektub son derce önemlidir.

Diğer bütün yazılarında da görülen son derece üstün üslûb yeteneğine tipik bir örnek olan bu mektubda Atatürk’ün Türk-Arab ilişkilerine değinen ve özellikle “Mukaddes Hilâfet Makamı” ve Müslümanlar, “Ümmet-i Muhammed” içün kullandıkları yüksek sözler, birçok karanlıkları aydınlatacak, üzerinde dikkat, takdir ve titizlikle durulacak niteliktedir.

Türk İnkılâp Târihi Enstitüsü arşivlerinde bulunan (nu. 4/3207) ve yine Amasya'dan 21 Haziran 1919 târihinde gönderilmiş bir şifre de bu konu ile ilgilidir. Mustafa Kemâl Paşa’nın Uceymî Sa’dûn Paşa’ya yazdığı mektubdan altı gün sonra Erzurum Vâliliği’ne gönderdiği şifre şudur:

Erzurum Vilâyeti Alektûbi Kalemi

3. Ordu Müfettişliği'nin 21.6. 333
târih ve 186 adedli şifresi
mahlûludur.

Bütün Harb-ı Umûmi zamanında devlete sâdık kalmış ve pek büyük hizmetler etmiş olan Irak rüesâ-i aşâirinden Uceymî Paşa Diyarbekir’e gelmiştir. Müşârünileyh Makam-ı Hilâfel-i Sadâret’e Hâriciye Nezâreti vâsıtasıyla itilâf mümessillerimümanaatlarına ve muhabereyi kesmelerine rağmen kırkbeş günde çölü hicinsuvâr olarak katederek İraklıların hakiki vicdânını âlem-i insâniyet ve medeniyete ilelebed Makam-ı Hilâfet’e merbut bulunduklarını, bunun bitaraf hükümetler tarafından bir hey’et gönderilerek ledkik edilmesini ve ancak ondan sonra Irak’ın mukadderâtına karar verilmesini işar ve taleb eylemiş ve hâiz olduğu vekâleti mutazammın bâzı mazbata suretlerini de telgrafla keşide etliği.

Mustafa Kemâl Paşa’nın kendi el-yazısı ile yazılmış mektubu ise aynen şöyledir (Önasya, Şubat 1966, Sayı: 6, ss. 2-3); Türk Kültürü, Kasım 1970, Yıl: IX, Sayı: 97, s. 48):

Irak Şeyhülmeşâyihi Uceymi Paşa Hazretlerine

Diyârbekir'e teşrifinizi istibşâr ile harb-i-zâilde ikinci Ordu Kumandanlığıyla Diyârbekir’de ve Dördüncü Ordu Kumandanlığıyla da Haleb'de bulunduğum Zamanlarda nesl-i necibinize hâs olan evsâfı merdânelerini ve Makam-ı Mukaddes-i- Hilâfet’e karşı merbûliyel-i diniyyelerini duymuş, aynelgıyâb şahsıyet-i muhleremelerine karşı büyük bir muhabbet-i kalbiye hâsıl eylemişdim.

Bütün Cihân-ı Islâm’ın iki gözbebeği olan Türk ve Arab milletlerinin iflirak yüzünden ayrı ayrı düçâr-ı za’f olması Ümmet-i Muhammed içün şanlı bir hâlde buna karşı etele vererek Ümmet-i Muhammed'in hürriyet ve istiklâliydi uğrunda mücâhede eylemek bizler içün farz-ı-ayndır. Unsurların safvel ve an'anâtını sıyânel ile Makam-ı Mukaddes-i Hilâfet etrafında toplanarak küffar esâretinden tahlis-i giribân eylemeğe ma’lâf mücâhedâlınızda zâl-ı necibâneleriyle beraber olduğumu arzederim. Bu babdaki mülalââl-ı aliyelerinin 13’üncü Kolordu vâsıtasıyla iş’arı süreliyle müdâvele-i efkâr etmeği re’y-i necibânelerine terk ile takdim-i ıhlâs eylerim.

15/Haziran/35
Üçüncü Ordu Müfettişi

Mustafa Kemâl

12 - Atatürk’le ilgili mektublardan çok önemli biri de, “Musul, Süleymâniye ve Kerkük” hakkındadır. 1 Ağustos 341 (1925) târihini taşıyan bu târihî belge, sağ-üst köşesinde Atatürk'ün Millî Mücâdele yıllarındaki kalpaklı bir resmi bulunan ve altında “Cumhuriyet Reisi Mustafa Kemâl Paşa Hazretleri” yazılı, sol üst köşesinde de Türk sancağı ve arması basılı bir kâğıt üzerinde kaleme alınmış (Mücâhid-i muhterem Sâdâtdan Seyyîd Muhammed ve akrabâlarına) yazılmış bir mektubdur.

Millî Mücâdele yıllarında aşiretin reisi Seyyîd Muhammed Cebbârî idi. O zaman, Uceymi Sa’dûn Paşa ile birlikte Musul dâvâsı içün çalışan Seyyîd Muhammed Cebbârî, Musul’un Türk idâresinde kalmasına büyük çaba harcamıştır. Irak’daki Türk kardeşlerimizden fotokopisi alınarak ilk kez Türk basınında tarafımızdan yayımlanan bu târihî belgenin aslı, Kerkük’de Cebbâri âilesi mensublanndan biri elindedir. Bu târihî mektubun fotokopileri ise Kerküklü Türklerin elinde, Atatürk’ün bir aziz hâtırası ve bir millî vasiyeti olarak taşınmakta ve saklanmaktadır.


Bilindiği gibi Atatürk, “Türk milletini teşkil eden Müslüman unsurlar” hakkında i Mayıs 1336(1920) târihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmasında da millî sınırlarımızı çizerken, “Musul, Süleymâniye ve Kerkük” üzerindeki düşüncelerini, Hatay’ı zikrettiği gibi, çok açık olarak şöyle belirtmiştir[4].

"Hep kabûl ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudud meselesi ta’yîn ve lesbit edilirken Hudûd-ı Millîmiz, İskenderun’un cenûbundan geçer, Şarka doğru uzanarak Musul’u, Süleymâniye’yi, Kerkük’ü ihtiva eder. İşte Hudûd-ı Millîmiz budur dedik!"

T.B.M. Meclisi’nde yaptığı bu konuşmadan beş yıl sonra yazılmış olduğu anlaşılan aşağıdaki mektubda da Atatürk, Musul, Süleymâniye ve Kerkük’ün Türk vatanının bölünmez bir parçası olduğu inancını ve yakın bir gelecekde kurtularak Anayurd’a katılacağı umudunu taşımakda ve tekrarlamakdadır (Hayal Târih Mecmuası, Kasım 1972, Yıl: 8, Sayı: 10 (94), s. 7):

Mücâhid-i Muhterem Sâdâttan Seyyîd Muhammed ve Akrabâlarına,

Memleketin bir cüz’i lâyenfekki olan Musul’un ahâlisinin karîben halâs bulacağına i'tikad ve i’tımadolunarak ötedenberi devam eden mücâhedâlınızda ber-karar olmanızı selâmet ve saâdet-ı âliyeniz nâmına hamiyyet-i mâlûmenize terk eylerim.

Türkiye Hükümeti'nın şefkati ve Musul'un Hükümetimize âidiyyeli hasebiyle âtî-i karîbden aslâ kal’ı ümid etmeyerek zulümlere karşı yüksek bir cidâl ile münevver bir istikbâl te’mın olunması din kardeşlerimizin huzur ve saadeti içtin kıymeldârdır. Halâs günleri karîbdir. Şems-ı istihlâsın tulûuna sabûrâne müterakkib bulunulmasını hatırlatır, Cenâb-ı I âcib-ül-vücûd’dan cümleye muvaffakiyetler temenni eylerim.

1 Ağustos 341 (1925)
Mustafa Kemâl

13-Anadolu’ya geçmeden kısa bir süre önce Mustafa Kemâl Paşa'nın İstanbul basınında yayınlanan bir yazısı O’nun bir iftira, bir hakaret ve haksızlık karşısındaki kükreyişini ve yüksek karakterini göstermek açısından büyük önem taşımakdadır.


150’lik vatan hâinlerinden biri olan, Serbesti Gazetesi sâhibi, Hürriyet ve î’tilâf Fırkası üyelerinden Kürtçü Mevlanzâde Rıfat’ın çıkardığı, Radikal Avam Fırkası yayın organı ve Sosyalist Fırkası destekçisi (Hukuk-u Beşer} gazetesinde, Ordu komutanları aleyhinde çıkan iftira ve hakaret yazısına Mustafa Kemâl Paşa tepki göstermişdir. Konu ile ilgili olarak Mustafa Kemâl Paşa’nın Harbiye Nezâreti’ne başvurması ile ilgili bu târihî yazının aslı, Harbiye Nezâreti’ne âid belgeler arasında bulunabilir. Bizim, Vakit Gazetesi kolleksiyonları içinde rastlayıp ilk kez gün ışığına çıkardığımız bu son derece değerli ve târihî belge şudur (Hayat Târih Mecmuası, Ağustos 1972, Yıl: VIII, Sayı: 7 (91), ss. 17-18):[5]

“Hukuk-u Beşer Gazetesi’nin 14 Mart 333 tarihli nüshasında, Damad Ferid Paşa kabinesine hitâben tevcih edilen “esbâb-ı mûcibeli suallarden” 3 numaralısında “evrâk-ı nakdiyenin gûyâ revaç bulmadığı mahallerde Ordu, hattâ cihet-i mülkiye ihtiyâcâtının tesviyesi bahânesiyle Meskukât Müdüriyeti tarafından milyonlarca altun ve gümüş akça darbedilerek bâzen vagon vagon Ordu Kumandanı denilen âli sefillere, daha doğrusu haydud başılara teslim edildi...” denilmektedir.

Bu ifâde ile Ordu Kumandanlarının sefil ve haydud başı ve dolayısıyla orduların haydud oldukları ilân edilmiş oluyor. Müdafaalarına hiç bir vakit lüzum görmeyeceğim bâzı eşhas hakkında ta’rizatta bulunmak isterken, vatan ve millet için kemâl-i safvet ve ma’sumiyelle ve her türlü mahrumiyet ve müşkilâl içinde vazife-i nâmusunu bihakkın iyfâ eden Osmanlt Ordularını haydud ve aynı mahrumiyet ve müşkilâla ma’ruz ve yegâne müttekâsı nâmus ve haysiyetinden ibâret olan mezkûr ordular kumandanlarını sefil ve haydud başılıkla tavsif ve teşhir etmek ne büyük ahlâksızlık ve ne sefil vicdansızhkdır.

Osmanlı Ordularinı, onun nâmuslu kumandanlarını bu sûretle teşhir edebilmek kabiliyeti ancak vatan ve milletin mahv ve izmihlâlini arzu eden bir alçakta bulunabilir. Ben, Fevzi Paşa, Nihad Paşa, Tâkub Şevki Paşa, İhsan Paşa, Cevad Paşa ilâh, gibi nâmus ve istikametlerinden aslâ şübhe edilemeyecek olan Ordu Kumandanı arkadaşlarımın bu rezilâne teşhire karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi nam ve hesâbıma beyan ederim ki, benim Anafartalar’da, Kürdislan’da, Suriye’de başlarında bulunmakla müftehir olduğum kahraman ordular, haydudlardan değil, necib Osmanlt milletinin nâmuskâr evlâdından müteşekkildi. O sefil müfteri şunu da kat’î olarak bilmelidir ki, ben de hiç bir vakitle vagon vagon altun tesellüm eden sefil ve haydud başılardan değilim. Binâenaleyh Harb-ı Umûmi içinde kumanda etliğim Anafartalar Grubu, ikinci Ordu, Yedinci Ordu ve en nihâyel Yıldırım Orduları Grubu ve şahsım nâmına bu nâmussuzca iflirâyı red ve sâhibini lel’in ederim.

Müfteri-i merkum hakkında icabeden muâmele-i kanûniyenin Nezâret-i çeliklerince tatbik ve iyfâsinin te’min buyurulması miisterhamdır.”

14 - Gazi Mustafa Kemâl’in, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurulması hakkında Ali Fethi Okyar’a yazdığı cevab mektubu[6], Atatürk’ün çok partili gerçek demokrasi rejimine nasıl gönülden ve samimî olarak tarafdar bulunduğunun bir belgesidir (Hayat Târih Mecmuası, 1 Ağustos 1972, Yıl. VIII, Sayı: 7 (91), s. 18):

"Azizim Fethi Beyefendi,

9-8-930 târihti mektubunuzu aldım ve dikkatle okudum. Kendimi mütalâalarınıza ve suallerinize Reisicumhur ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Umûmi Reisi olarak iki sıfatla muhâtab gördüm.

Ma'lumdur ki, resmi vazifem dolayısıyla ben bugün Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Umûmi Reisliğini fi'len iyfâ etmemekteyim. Fiili riyâset, İsmet Paşa tarafından iyfâ olunmaktadır. Reisicumhurluk vazifesinin hitâmında bizzat teşkil ettiğim Cumhuriyet Halk Fırkası reisliğini fi'len idâre edeceğim tabiidir.

Hükümetin icrââtına müteallik olarak serdeylediğiniz nokta-i nazarların, Zamanında mevzu-u bahs oldukça cevablarını vermek Hükümete âid olacaktır. Bu suretle hakikallartn daha açık olarak meydana çıkacağına şüphe yoktur.

Büyük Milet Meclisi'nde ve millet muvacehesinde, millet işlerinin serbest münakaşasını ve hüsn-ü-niyet sahibi zatların ve fırkaların iclihadlarını ortaya koyarak, milletin âli menfaatlerini aramaları, benim gençliğimden beri âşık ve tarafdar olduğum bir sistemdir. Reisicumhur olmayarak yalnız fı’len Cumhuriyet Halk Fırkası Reisi bile bulunsaydım, fırka programını ve icrââtını lenkid eden ve insani ve siyasi ahlâkına emin olduğum sizin gibi bir zâtın mütalâalarını dikkat ve muhabbetle dinlerdim ve istifadeli bulurdum.

Memnuniyetle tekrar görüyorum ki, lâik Cumhuriyet esâsında beraberiz. fâlen benim siyasi hayatla bir taraflı olarak dâimâ aradığım ve arayacağım temel budur.

Binaenaleyh, Büyük Meclis’de aynı temele ıstinad eden yeni bir fırkanın faâliyete geçerek millet işlerini serbestçe münakaşa etmesini Cumhuriyet esaslarından sayarım. Bu i'lıbarla, nokta-i nazarlarınızı lâkib içün siyasi mücâdeleye girmenizi bittabi' hüsn-ü telâkki eltim.

Reisicumhur bulunduğum müddetçe Reisicumhurluğun uhdeme tevdi’ eylediği yüksek ve kanuni vazifeleri, hükümete muhalif olan ve olmayan fırkalara karşı âdilâne ve

bilarafâne iyfâ edeceğime ve lâik cumhuriyet esâsı dâhilinde fırkanızın her nevi’ siyasi faâliyet ve cereyanlarının bir maniaya uğramayacağına emniyet edebilirsiniz efendim.

11-Vlll-1930
Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemâl

15- Atatürk'ün Toplanmamış Yazıları üzerindeki araşdırmamızın bu birinci bölümünü, Mustafa Kemâl Paşa tarafından biri Haleb ve üçü Ankara’dan Nakşibendî Şeyhi Küfrevî-zâde Abdülbâkî Efendi’ye yazılmış, son derece değerli dört mektub ile tamamlayacağız.

Değerli ilim ve politika adamı arkadaşım eski Ağrı Senatörü Kasım Küfrevî’nin lütuflarıyla ilk kez tarafımızdan yayınlanan bu târihî belgeler, Mustafa Kemâl Paşa (Atatürk)’nın Millî Mücâdele’yi kazanmak içün çeşidli bölgelerdeki liderlerle, dinî otoritelerle iyi ilişkiler kurduğunu göstermekdedir.

Nakşibendî Şeyhi Abdülbâkî Efendi, sayın Kasım Küfrevî’nin babasıdır ve 1872'de Bitlis'de doğmuş, 1943'de İstanbul’da vefat etmiştir. Abdülbâkî Efendi'nin babası ise, Siird'in bir kazası olan Küfra’dan Bitlis'e gelmiş Nakşibendî Şeyhi Mehmed Küfrevî Efendi'dir ki, Şâziliye Tarikatı Şeyhi Zâhir Efendi’ye bağlıdır.

Mustafa Kemâl Paşa (Atatürk)’nm Şeyh Abdülbâkî Efendi ile tanışması ve dostluğu, 1916’da Bitlis'e teşriflerinde olmuştur. Yine o sırada Kafkas Cebhesi 11. Ordu Komutanlığına ve daha sonra Kafkas Orduları Grubu Komutanhğı’na gelen ve Mustafa Kemâl Paşa’nın da komutanı bulunan Ahmed İzzet (Furgaç) Paşa (sonra Sadrâzam) (1864-1937), Küfrevî Dergâhı’na gelmiş ve Nakşibendî tarîkatine girmiştir.

Mustafa Kemâl Paşa ile komutanı Ahmed İzzet Paşa arasında Bitlis’de başlayan dostluğun, son Osmanlı Hükûmeti'nde vazife görürken Millî Mücâdeleyi silâh, cebhâne ve haber ulaşdırma suretiyle destekleyen vatansever komutanın davranışında başlıca sebeb olduğunu düşünmek isabetlidir.

Abdülhâlik Renda ve Kâzım Dirik’in Bitlis Valisi olarak çözüm yolu aradıkları direnme ve ayaklanma hareketlerinin sona erdirilmesinde, Mustafa Kemâl Paşa’nın bu bölgede geniş ve büyük nüfuz sâhibi dostlarından, bu meyanda Şeyh Küfrevîzâde Abdülbâkî Efendi’den sağladığı destek ve yardım, çok mühim bir rol oynamışdır.

Yıllar sonra meydana çıkan ve ilk kez fotokopileriyle tarafımızdan yayınlanan bu târihî belgeler, Atatürk'e âidiyeti bakımından taşıdığı büyük

değer kadar, Millî Mücâdele târihimizi aydınlatmaları ve gerçek, samimî din adamlarımızın vatanın düşman istilâsından kurtarılışındaki hizmetlerini ortaya koyması bakımından da çok önemli bulunmaktadır.

Atatürk’ün el-yazısı ile yazılmış, (M. Kemâl) diye de imzasını taşıyan bu dört mektub, târih sırası ile aynen şöyledir [Hayat Târih Mecmuası, Aralık 1973, Yıl: IX, Sayı: 12 (108), ss. 22-24):

Haleb
27/8/33 (1917)

Küfrevî Şeyhi Abdülbâkî Efendi Hazretlerine

Muhterem Efendim

3-Ağustos-33 târihli mektubunuzu yirmiüf gün sonra Haleb’de aldım. Matlûbunuzun husûlünü arzu ettiğime elbette emniyet edersiniz. Mektubunuzu İstanbul’da iken alamamış olduğumdan müteessirim, tâverım vâsılasayla Sadrâzam Paşa Hazretlerine gönderilen mektubunuzun daha o zaman takdim edilmiş olduğunu mûmâileyhden anladım. Her hâlde arzunuzun is’af edileceğini ümid ile zât-ı-âlilerine ve rüfekanıza takdîm-i selâm ederim efendim.

Yedinci Ordu Kumandanı
Mirlivâ
M. Kemâl

Büyük Millet Meclisi
Kalem-i Mahsus
Aded
Husûsîdir

Ankara
24/Ağustos/336

Bitlis’de Küfrevîzâde Şeyh Abdülbâkî Efendi Hazretlerine

Efendim;

Bu mektubumu bu kerre Van Vilâyel-i aliyyesine tâyin edilen atûfellu Kadri Beyefendi’ye tevdian gönderiyorum. Mîr-i mumâileyh ahvâl-i hâzıra-i umûmiye hakkında zât-ı-âlilerine tarafımdan ma’lûmâl vereceklerdir. fâl-ı-âlilerı gibi vatanperver dindaşlarımızın vatanî ve fedâkârâne olan muâvenet ve hizmetleriyle vatanımızın ve Makam-ı Hilâfetimizin tahlîsine ma’tuf mesâi-i meşruamızda er-geç nâil-i muvaffakiyat olacağımız hakkındaki kat’i kanaatim lâyetezelzcldir. An-karib ümmel-i Islâmiyenin Avrupalı müstevlilerden tahlîsi hususundaki muvaffakiyat haberlerini zât-ı- âlînize inşallah tebliğ ederim. Ahvâl-i mahalliye hakkında beni sık sık tenvir ve oledenberı devam edegelen hidemâl-ı vataniyede ve bilhassa ahâlimizin irşâdı hususunda kemâl-ı azm-ü sebat ile devam buyurmanızı rica eder gözlerinizden öperim efendim.

Büyük Millet Meclisi Reisi
M. Kemâl

Ankara
27/2/338 (1922)

Bitlis’de Küfrevî Şeyhi Abdülbâki Efendi Hazretlerine

O havâli ahvâl-i umûmiyesi hakkındaki iş’ârâtınıza ve bu babda tatbikini lüzumlu göreceğiniz tedâbır ve icrââta dâir mütalâat ve teklifâtmıza intizar ediyorum. Devâm-ı âfiyetinizi temenni eylerim efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan

M. Kemâl

Türkiye
Büyük Millet Meclisi Riyâseti
Baş Kitâbeti
Zabıt ve Kavânin Kalemi

Aded

Ankara
4-3-338 (1922)

Bitlis’de Küfrevizâde Şeyh Bâkî Efendi’ye

Harb-ı l mûmi esnasındaki temas ve münâsebâtımızm hâsıl eylediği meveddet ile Zâl-ı âlîlerini dâima tahattur etmekteyim.

Bütün milletin düşman ve ecnebi te'sirât ve lazyikatmdan lahlîsi içün bugün devam eden mesâi meyânında zâl-ı âlîlerinin de mühim bir hissesi vardır. Hizmet-i vatan uğrunda ihtiyâr-ı muhâceret ederek bizimle berâber karargâhda imrâr-ı hayat eyleyen Zât-ı-âlîlerınin şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da memleketin halâs ve le'min-i vahdetine müteveccih mesâide ayni hararet ve arzu ile devam eyleyeceği şüphesizdir.

Müşterek mesâi-i vataniyemizin muvaffakiyetine mânı' olmak ve memleketi müteferrik kısımlara ayırarak hepimizi birbirimize düşürmek suretiyle millet ve memlekete felâket getirmek isleyen düşmanlar, ma'lûm olduğu üzere ortaya bir Kürdistan meselesi çıkarmışlardı.

Düşmanların bu nam altında parlak vaidlerle devam eden zehirli teşvıkat ile bâzı câhil insanları iğfal için bugün dahi çalışmakda oldukları görülmektedir.

Nüfuzunuzun câri olduğu mıntakada, bütün memleketi mahvetmek maksadıyla vuku’ bulan bu nevi’ teşvikal ve te’sirâtı ibtal ile saâdet-i memleket yolundaki hidemâta keremiyetle devam buyurulmasını rica ederim.

Buradan bâzı arkaraşlar da aynı maksadla çalışmak üzre o havâliye gönderilmişlerdir. Gözlerinizden öper ve muvaffakiyet temenni eylerim efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
M. Kemâl

Dipnotlar

  1. 1 Dr. Fethi Tevetoğlu: Milliyetçi Atatürk, Türk Kültürü, Kasım 1965, Sayı 37, ss. 55-62; Türkiye Komünist Partisi II, Tiri Kültürü, Nisan 1967, Sayı 54, ss. 434-445; Atatürk’ün Toplanmamış Yazılan, Türk Kültürü, Kasım 1968, ss. 54-58; Atatürk’ün Türk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti'ni Tarifi, Türk Kültürü, Kasım 1969, ss. 5-10; Atatürk'ün Toplanmamış Yazıları, Türk Kültürü. Kasım 1970, ss. 45-48; Atatürk’ün Toplanmamış Yazıları, Hayat Târih Mecmuası, Ağustos 1972, Sayı 7, ss. 16-18.
  2. 2 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I, (1919-1938), 2 bs., Ankara 1959; III, (1918-1937), 2. bs., Ankara 1961; IV, (Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri), Ankara 1963.
  3. Dört yıl süre ile Başkanı bulunduğumuz ( Türkiye-Avrupa Ekonomik Topluluğu Karma Parlâmento Komisyonu )'nun 14-18 Mayıs 1969 târihinde Paris'de yapılan VII. Dönem Toplantısı sırasında (16 Mayıs '9^9- Cuma), (Fransız- Türk Dostluğu Komitesi) Başkanı ve (I.a Socıetldes Gens de Lettres de France) ’ın bahri Başkanı M. Pıerre I.yautey’nın, Türk Parlâmenterleri onuruna Hâtel Royal-Monceau’da düzenledikleri şölende. Atatürk'ün Türk-Fransız dostluğuna verdiği değeri belirtmiş ve Hopa'da küçük bir ilkokul öğrencisi bulunduğum sırada. Fransız Generali Moujen ile aramda geçmiş bulunan bir konuşmanın hâtırasını nakletmiş tim. Değerli Türk dostu M. Pıerre l.yautey. Atatürk ve Milli Mücâdele târihimiz üzerindeki çalışmalarımıza büyük bir ilgi göstererek, amucası ünlü Fransız Mareşali Hubert I.yauley'ye Atatürk ün yazdığı bir târihi mektubdan bahsetmişler ve bunun bir fotokopisini bana yollayacaklarını vaad buyurmuşlardı. M. Pierre I.yautey’nın 9 Haziran 1969 tarihli mektublarıyla bana lütfettikleri bu yazı. Mustafa Kemâl imzasını taşıyan, 29 Aralık 1921 târihinde Mareşal I.yauley'ye gönderilmiş Fransızca bir mektubdu.<br> M. Pıerre I.yautey’nın açıkladığına göre Thorey Şatosu kıtablığmda ve kendisinde bulunan belgeler, Mustafa Kemâl Paşa’nın Mareşal l.yautey ile mektublaşdığını; Mareşal’in Milli Mücâdele yıllarında Türk dâvâsını desteklediğini ve Atatürk'ün bu vesiyle ile yazdığı teşekkür mektubunu da Mme Berthe G. Gaulis’le kendisine yolladığını ortaya koymakdadır. Bu önemli belgeden daha önce Fuad Pekin'in değerli araştırmasında da bahsedilmiş bulunmaktadır (bk. Belleten. C. XX. Ekim 1956, Sayı: 80,, ss 677-657).
  4. Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri I, Ankara 1961, s. 74.
  5. Vakit, 25 Mart 1919 Salı, A'u. 5/z, s. 1.
  6. Yarın, 12 Ağustos tyyo Salı, ,\ü. 2‘j.f. s. 2; Ayrıca bk. Ahmrd Ağaoğlu: Serbest Fırka Hâtıraları. İstanbul 1949, ss. 20-23.