ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Thomas D. Goodrıch

Anahtar Kelimeler: Osmanlı İmparatorluğu, Tarih-i Hind-i Garbi, Columbus, Pizarro, XVI. Yüzyıl

İtalya’nın ve Kutsal Roma İmparatorluğunun doğusunda, Yeni Dünya hakkında ilk kitabın, yaklaşık 1580’lerde İstanbul’da yazılıp çoğaltıldığı anlaşılmaktadır. Bu kitap, bugün Tarih-i Hind-i Garbi adı ile tanınmaktadır [1].Yüz yaprak kadar olan eser, henüz, kimliği kesin olarak belirlenmemiş bir yazar[2] tarafından kaleme alınmış Columbus’dan Pizarro’ya, yapılan keşifler ve fetihlerin olağanüstü öykülerini anlatmaktadır. Kitap üzerinde araştırmalarda bulunarak, Osmanlı dünyası hakkında bazı şeyler öğrenmek ve daima, Columbus ya da Cortes hakkında yeni ve olağanüstü bazı şeyler keşfetmek ümidi ile kitabın bilimsel bir çevirisini hazırladım [3]. Şunu tespit ettim ki Tarih-i Hind-i Garbi, Amerikalar ya da onların keşifleri hakkında yeni bir malzeme ihtiva etmemektedir. Bununla birlikte o, Hıristiyan Batı’dan İslâm dünyasına bilgi nakline ve Osmanlı İmparatorluğu içinde, ister Hıristiyan, ister İranlı, Çinli ya da Moğol olsun, kendi ülkesi dışındaki olaylarla ilgili bilginin yayılmasına bir örnektir[4]. Böyle örnekler çok nadirdir. Bu nedenle de, içeriğinden ziyade nadir rastlanan bir örnek olması bakımından Tarih-i Hind-i Garbi, önem taşımaktadır.

Giriş ve Zemin

Osmanlılara ulaşan, İslâmî ya da başka türlü, dünya hakkındaki haberlerin azlığı, imparatorluğun, etrafındaki bölgelerle devamlı bir şekilde bu kadar çok ekonomik, diplomatik ve askerî faaliyetler yürütmüş bulunması nedeniyle biraz hayret verici görünmektedir. XVI. yüzyıl boyunca, Osmanlı sülâlesinin kudreti, olağanüstü bir şekilde artmış ve 1580 ile birlikte devlet, beş siyasî - askerî bölge ile başa çıkmak durumunda kalmıştı. Üçü kara seferlerine dayalı idi: Kuzeyde Moskova ve Lehistan; doğuda Safevî imparatorluğu; batıda Habsburglar.İkisi de deniz seferlerine dayalı idi; Esas itibariyle Akdeniz üzerinde ve etrafındaki Habsburg bölgelerinde ve bazan Habsburgların yönetiminde olmak üzere Hind Okyanusu ve Basra Körfezinde Portekizlilerle.

Bu zamana ait yabancı bölgelerden gelen haberlerle ilgili basılı kaynakların kıtlığına rağmen biliyoruz ki, devlet adamları, kendilerine ulaşan başka kaynaklara da sahiptiler. Diplomatlar, tüccarlar, gezginler, maceraperestler, dininden dönenler, esirler ve mülteciler (özellikle İberya yahudileri ve Endülüs Müslümanları) sık sık İstanbul’a ulaşıyorlardı; Osmanlılar, yabancı ülkelere gittiler, oralardan ya arzularıyla ya da tutsak olarak döndüler. Ragusa ve Tuna sınır toplumları da Bab-ı Ali’ye muntazam raporlar gönderdiler. (Ayrıca) Osmanlı hizmetinde çalışan casuslar, başkente haberler gönderiyorlardı. Bütün bu bilgilerin ne olduğunu tespit etmek çok güçtür. Bütün bu bilgilerin intikal ettiği kurulu herhangi bir yol bulunmadığı anlaşılmaktadır ve tarihçiler, böyle bir yolla ilgili pek az iz, ipucu bırakmışlardır. Devlet adamlarının öğrendiği böyle bilgiler, öyle görünüyor ki, tamamıyla kişisel kalmıştır ve onların her birisi öldükçe de yok olup gitmiştir[5].

Sadece hükümet tarafından sağlanan bilgilerin toplandığı bir kuruluş, ya da bu bilgilerin birleştirildiği bir yer bulunmaması bir yana, genel bilimsel bilgi de, açıkça görülüyor ki Avrupa Hıristiyan dünyasından gelen bilgilerden etkilenmemişti. Her türden bilgi, İslâmî bilgiden ayrı olarak düşünülmemişti. Bütün bilgiler, bir tek olan bütünün bir parçası idi ve bu nedenle de, İslâm’ın görüşlerine, kozmolojisine ve dinsel anlayışlarına tabi idi. Osmanlı İmparatorluğu, İslâm’ın bir din ve uygarlık olarak gelişmiş olmasından çok sonra siyasal bir kuvvet olarak ortaya çıktı, öyle ki Osmanlılar, İslâm toplumlarından daha fazla yumuşak ve imparatorluk dışından gelen bilgileri benimsemeye daha fazla istekli bulunmalarına rağmen, İslâm’ın kültürel güçleri, kabul edilebilecek ve bilginin müşterek bünyesi içinde yer alabilecek şeyler konusunda gittikçe daha fazla sınırlayıcı oldular. Tartışılması istenmeyen sadece mukayeseli ilâhiyat (teoloji) değil, fakat felsefe, tarih, astronomi[6 ]ve öteki konulara dahi İslâm kaynaklarınca kabul edilmedikçe, son derece kuşku ile bakılıyordu. Tıp, mühendislik, askerlikle ilgili konular ve coğrafya gibi bazı çok pratik ve arzu edilebilir alanlarda, kültürel sınırları aşan bilgi birikimi vardı fakat bu husus da, çok nadir olarak söz konusu idi ve bu şekilde kazanılmış bilgiler, kabul edilebilir bilgi hamulesinin bir parçası haline getirilmemişti. Böyle bir ayırım, nadir olan bir şey değildir ve gerçekten bizim İçin de söz konusudur. Biz, bir ölünün ruhunun yeni bir vücuda girmesi (reincamation) şeklindeki Hindu düşüncesi (anlayışı), insanların yaşlanması ile ilgili Ik pratilderi (eksersizleri) ve Thai köpek (eti) yemekleri hakkında bir bilgiye sahip olabiliriz. Bununla birlikte, bizim kültürel görüşlerimiz öylesine şartlandırılmıştır ki, onları hemen reddederiz. Bir kültürün, daha fazla bir şuurla geleneğe saygılı bulunması, o kadar hayret verici bir şey değildir. Ancak, pek az kişi, kendi kültürel ortamı dışında bilgi aramaya ve onu kendisininkine katmaya cesaret edebilir.İşte Tarih-i Hind-İ Garbi'nin yazan, bu az'lardan birisidir[7].

Böyle meraklı, mütecessis kişiler, bu kadar nadir olunca, Osmanlılara ulaşmış olan Amerika hakkındaki malzemeyi değerlendirmek ve bu bilginin imparatorluk İçinde yayılışını ve etkisini izlemek kolay olacaktır. Yeter ki bu malzeme bir defa tespit edilmiş olsun. Bilginler, Osmanlıların, Yeni Dünya’daki keşifler ve Hindistan ile Doğu Asya’ya giden yeni Okyanus yollan hakkında ne kadar sik ve ne kadar çabuk bilgi sahibi olduklarım öğrendiklerinde hayrete düşmüşlerdir. Bununla birlikte, böyle haberlerin, Osmanlı edebiyatı üzerinde pek az bir etkide bulunmuş olması da ayni şekilde hayret vericidir. Amerika hakkındaki bu malzeme ne toplanmış, ne de bir bilgi birikimine yardımcı olmuştur. öyle görünüyor ki Osmanlı yazarları, kendilerinden önceki Türkçe yazılara dikkati çekmemişler ve gerçekten Yeni Dünya hakkında Türk dilinde pek az yazı bulunabilmiştir.

Tarih-i Hind-i Garbi’nin mevcut ve en eski yazması, 1583'de tamamlanmıştır. Şimdi yazacaklarımız, bu yıldan öncesine ait tespit edilmiş olan bir kaç yazılı kayıttır. Ünlü denizci ve kartoğrafyacı Pîrî Reis, İçinde Yeni Dünya ile ilgili kartografik ve tarihî bilgi bulunan iki harita hazırladı (1513 ve 1526) ve (1520 ve 1526'da tamamlanmış olan) Bahriye'sinin iki versiyonuna Columbus[8] ve Amerika hakkında kısa bir pasaj yazdı[9]. Bir nesil sonra Şeydi Ali Reis İbn Hüseyin, Muhit (1554) adlı eserinde Yeni Dünya hakkında bir kaç sayfalık bilgi verdi fakat onun eserinde daha fazla Hind Okyanusu ve Hind Yarımadası hakkında bilgi bulunmakta idi [10]. 1560’da Hacı Ahmet, içinde bir sayfadan daha az Yeni Dünya’ya yer ayırdığı bir coğrafya kitabı yazdı[11]. Nihayet deri üzerine yapılmış bir atlas halinde, içinde yeni coğrafi bilgilerin bulunduğu diğer bir dünya haritası, 1567 tarihinde[12] Ali Macar R e i s tarafından yapılmıştı. Tarih-i Hind-i Garbiyi istisna edecek olursak, ondan sonra Türkçede Yeni Dünya ile ilgili yaygın bilgiye önemli bir ilâve, 1691'de Ebu Bekir ibn Behramed-Dımışkî’nin yaptığı Blaeu’nun Atlas Majör adlı eserinin çevirisidir. Bundan hemen hemen iki yüzyıl, Tarih-i Hind-i Garbi'den üç yüzyıl sonra, ondokuzuncu yüzyılda, Osmanlı imparatorluğunda Amerika hakkında bilgi veren sadece bir kitap yayınlanmış bulunuyordu.

Açıkça anlaşılıyor ki, Osmanlılar, Atlantik ötesi ülkelere olan ilgilerim devam ettirmediler. Yeni Dünya hakkında Türkçe niçin bu kadar az eser yazıldığını ve bunların da birbirlerinden niçin bu kadar ayrı (izole) bir şekilde bulunduklarını anlamak için, bir kültürel bölgeden bilgi almak, ya da oraya bilgi göndermenin ve bu bilgiyi özümsemenin güçlüğü konularında daha fazla bilgiler edinmeye ihtiyacımız bulunmaktadır. Aynı şekilde tarihçiler, böyle bir bilginin, bir kültür içine süzülüşü ve değişikliğe uğramasının etkilerini araştırmak durumundadırlar. Bu konuda Lach ve D a n i e 1[13 ]tarafından kendi dönemleri ve araştırma alanlarında çok şeyler yapılmıştır. Berkes, Mardin ve Lewis[14], Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerini oldukça aydınlatmışlardır. Osmanlıların, kendilerini üstün hissettikleri, aşağı saydıkları kültürlerden bir şeyler öğrenmek yerine, kendi kültürlerine sahip olma konusu ile daha fazla ilgilendikleri dönem hakkında çok daha az (araştırma) yapılmıştır[15].

Öyle sanıyorum ki bu üstünlük duygusu, bir dünya üstünlüğü için gerekli hamlenin her hangi bir şekilde kesilmesi ya da bilgi için İslâmî bir araştırma içinde olduğundan daha belirgin bir şekilde bilgi kazanma ameliyesini engelleme şeklinde kendini gösteriyordu. Bu son sebeplerden herbirinin kabul edilebilmesi için tarihçi, yayılma için gerekli olan hamlede gerçekten bir yavaşlama olduğunu ve Osmanlı döneminden önceki ve Osmanlı dışındaki bilginin daha aktif bir şekilde ve daha fazla bilimsel bir tavırla elde edilmeğe çalışıldığını ortaya koymak durumundadır. J. J. Saunders’in görüşü, daha doğru olsa gerektir. “Müslüman halklar ... batının barbar Frenklerinden öğrenecekleri herhangi bir şey bulunmadığına inanmışlardı...” [16]. İslam geleneği “Çin’de de olsa, bilgiyi ara” sözünü sık sık tekrarlamakla birlikte, bunun, Daru’l-İslâm dışında Çin ya da bir başka ülkeden gerçekten bilgi alma konusunu, nadiren, içerdiği görülmektedir.

Bununla birlikte Osmanlı Amerika araştırmaları ya da imparatorluk dışında oluşmuş olan son olaylarla ilgili Osmanlıların sahip oldukları daha fazla bilgiler, ortaya konabilir ancak onların hiç birinin, ne genişlik ne de doğruluk bakımından Tarih-i Hind-i Garbiye yaklaşması olası değildir. Osmanlı bilginleri, 1492'den sonraki üçyüzyıl içinde bilgileri ele almak ve onları, esas yapısı Batlamyüs’cü (Ptolemaic) olan geleneksel İslâm coğrafya ve kozmolojisi içinde birleştirip, eritmek hususunda hemen hemen tek (yegâne) denebilecek bir gayret gösterdiler. XVI. yüzyılda Avrupalılar da yeni bilgileri benimsiyorlardı fakat onlar devamlı bir yayın faaliyetine giriştiler. Böylece bilgiler, basımevlerinin diziler halindeki yayınlan ve yayınevlerinin kazanma arzularının dürtüleri yolu ile yayıldı. Bu sonuçlar, ticarete, imparatorluklara ve bilgiye ilgi duyan geniş bir bilginler grubunca inceleme konusu yapıldı. Avrupalılar, Ramusio, Hakluyt ve Ortelius (öncülüğünde) yayınlar yaparken Osmanlılar, el-Kazwînî ve İ b n e 1 - Werdì’nin eserlerine benzer coğrafya ile karışık ekzotik hayvan hikâyelerine ait yazmaların kopya edilmesi ve pazarlanması işine devam ediyorlardı. Düşünce, siyaset ve ekonomi ile ilgili gerçek bilgilerin toplandığı ve ortaya konduğu tek sayılabilecek bir gayretin sonucu olan eser ise Tarih-i Hind-i Garbi idi ve bu eser, Osmanlı aydınları üzerinde, onları, buna benzer başka eserler yazmaya cesaretlendirmek hususunda yeterli bir etki yapmamış bulunuyordu. Bununla birlikte bir tarihçi için, onaltıncı yüzyıl içinde olmakta devam eden değişikliklerin hayret verici olan yönleri, Osmanlıların dünya ve evren hakkındaki görüşlerini değiştirmemiş, buna karşılık Avrupalıların değiştirmiş, olmaları değildir. Avrupa'daki değişiklikler, tarihte (birtakım) özelliklere sahiptirler. Bunlar öyle özelliklerdir ki Avrupa kültürünün sınırlarında durmamışlar ancak bu değişikliklerin (tam anlamıyla) gelişebilmesi, uzun bir zamanı gerektirmiş olmakla birlikte, bu özellikler, bazı hususlarda (hemen hemen) bütün dünyayı sarmıştır. Muhit ve evrene bakmak ve onları anlamak için gerekli matematiksel perspektif gibi daha katı yaklaşımların bile C o 1 u m b u s’dan önce tarihsel bir gelişmesi söz konusu idi ve belki de bu, onun ve onun denizci arkadaşlarının topladığı bilgilerinin kabulünü kolaylaştırmıştır. İslâm siyasal toplumları, böyle yeni düşüncelerin kabulünde, Avrupa uluslarından geride kalmış bulunmalarına rağmen, Osmanlılar, onların, yeni şeyleri ve yeni bilgileri en fazla kabul edenleri idi. Osmanlıların yüzyılın ortalarında Akdeniz (bölgesinin) çoğuna egemen olması, Avrupa politikası ile içli dışlı bulunması ve onların meselelere olan prağmatik (pratik) yaklaşımı, imparatorluk içine girmiş olan bilgileri, büyük bir ihtimalle, onaltıncı yüzyılda büyük Avrupa şehirlerinin çoğuna girmiş olan bilgilerle içerik ve miktar bakımlarından eşit bir duruma getirmişti; dil büyük bir engel teşkil etmiyordu. Çünkü bir çok gemiciler ve başkaları (bir çok) diller biliyorlardı ve İtalyanca, Akdeniz dünyasının ortak dili (lingua franca)'nin esasını teşkil ediyordu [17]. Bununla birlikte Osmanlı İmparatorlğuna girmiş olan bilgiler benimsenmedi ve daha sonraki nesle intikal ettirildi. Belli bilgileri öğrenmek ihtiyacını duyanları, (bilgiyi) toplayanlardan ayırmak gerekir ve intikal ettirilen bilgilerin, bu yüzyıllarda Avrupada olduğundan daha fazla söz konusu bulunduğu anlaşılmaktadır. (Bununla birlikte insan bugün Washington ve Moskova’ya hayret etmektedir).

Kitap

Kimliği hakkında herhangi bir bilgimiz bulunmayan bir Osmanlı coğrafyacısı (muhtemelen aynı zamanda uygulamalarda bulunan bir astronom), 1570’lerin ortasında Yeni Dünya, yeni ticaret ve deniz yollarının etkileri (konusuna) ilgi duymaya başladı. Benim bu konudaki varsayımım şöyle: O, bazı haritalar ve konu ile ilgili küçük ciltlerden oluşan İtalyanca bir kaç kitap bulmuş ve muhtemelen İtalyanca bilen aslında bir İspanyol aile ve muhiti eğitiminden geçmiş bir kimse ile tanışmıştı. (Ya da o, bu şeyleri ona açıklayacak bir kişi bulmuştu ve bu kişi sözü edilen harita ve kitaplara sahip bulunuyordu). Sonra o, gece lâmbasını yaktı. Kendisi bu konuda şöyle demektedir: İslâm kozmolojisi ve coğrafyasının bir özeti ile C o 1 u m b u s ve M a g e 11 a n’dan P i z a r r o’ya kadar büyük kâşifler hakkında bilgi vermek ve nihayet bu esere Yeni Dünya’yı ve onun insanlarını anlatan bölümler eklemek üzere “hayatımı ve sağlığımı harcadım Sözü geçen bölümler, Löpez de Gömara, Anghera, Oviedo ve Zârate’nin İtalyanca yayınlarından çevrilmişti. Sonuç, küçük bir kitaptı ancak bu çok seyrek rastlanılan bir Osmanlı eseri idi.

Amerika araştırmaları (Americana), ilk basılan eserler ve Doğu araştırmaları (Orientalia) gibi konuların bibliyografyacı ve katalogcuları, Tarih-i Hind-i Garbf den uzun zamandan beri haberdar idiler[18]. Bu eserin bir çok yazmaları, bilinmekte ve bunların, bir çok kimse tarafından okunmuş olduğu anlaşılmaktadır. En eski ve en gösterişli olan yazması, 991 / 1583-84 tarihli olup, İstanbul’da Beyazıt Kitaplığı’nda bulunmaktadır. Ancak ben çeşitli nedenlerle şu sonuca varmış bulunuyorum ki, aslına en yakın yazma, Newberry Kitaplığı’nda bulunanıdır ve yaklaşık 1600 yıllarında istinsah edilmiştir (bkz. şekil 1). 1720’lerde İbrahim M ü t e fe r r i k a, ilk Osmanlı basımevini kurdu ve burada basılan dördüncü ve resimli olarak basılan birinci kitap olarak Tarih-i Hind-i Garbi'yi seçti, (bkz. şekil 2) [19]. Müteferrika, ona şimdi tanınmış olduğu adını verdi ve 91 yapraklık beşyüz adet bastı. Columbus hakkındaki bölümler, biraz ilgi uyandırdı ancak onun Osmanlı okurlarına ne demekte olduğunu ortaya koymak, ya da kaynaklarını tespit etmek üzere onu, hiç bir bilgin ele alıp incelemedi [20].

Bu kitap üç bölüm (bâb)’e ayrılmıştır. Eserin üçte biri durumundaki ilk bölüm, yazarın, Osmanlı ülkeleri ile ilgili bildikleri ve Yeni Dünya ve M a g e- 11 a n’ın gemisiyle dünyanın etrafını dolaşması ile ilgili öğrendiklerine göre yaptığı düzeltmeler ile geleneksel İslâm kozmolojisi (yani evrenin niteliği ve kanunları ile ilgili bilgiler) ve coğrafyasının bir özetini vermektedir. Sadece iki yaprak daha fazla olan ikinci bölüm, okyanuslar hakkındaki bazı geleneksel bilgileri ele alır. Okyanusun yanı dünyanın üçte ikisini kaplayan su kıtasının büyüklüğü, yeni ülkeler ve onların halkları hakkında bazı yeni bilgileri dile getirir ve Atlas Okyanusu’nun bir tavsifi ile sona erer. Burada, en eski üç yazmada (aşağıdaki listeye bkz.), bir dünya haritası, diğer bir ifade ile batı yarımküresi haritası bulunmaktadır. Kitabın üçte ikisinden oluşan üçüncü bölüm, 1492’den 1552’ye kadar olan altmış yıllık süre içinde çoğu Columbus, Balboa, Magellan, Cortes ve Pizarro tarafından yapılmış keşifler ve fetihler üzerinde durmaktadır ve eserin Osmanlı bilimine olan başlıca katkısını oluşturmaktadır. Bu bölüm, iki kısım halindedir: Orta ve Kuzey Amerika ve Güney Amerika. Eserin genel anlatım tarzı, tek bir kişinin yaptığı keşif ve fetihlerle ilgili tarihsel bilgi verme şeklindedir. Bunu, coğrafya, tabiat bilgisi ve antropoloji ile ilgili malzemenin tavsifi takip etmektedir.

Tarih-i Hind-i Garbî’nin Kaynakları

Tarihçi, çoğunlukla mesleği ile ilgili bir çok sorun ile karşı karş.yadır. En çok ihtiyaç duyulan, hayal kırıklığı getirici olan, bununla birlikte ödüllendirici niteliği de bulunan uğraşlardan birisi, kaynaklan meydana çıkarmak için yapılan araştırmalardır[21]. Tarih-i Hind-i Garbi üzerinde çalışırken, hangi malzemenin özgün (orijinal) ve geri kalan kısmının da kaynağının ne olduğunu, olabildiğince kesin bir şekilde tespit etme ihtiyacını duydum. Bu kitaptaki bilginin çok az bir kısmı, orijinaldir ve kaynaklan açıklama işi henüz tamamlanmış değildir. Bununla birlikte ben, burada, hayal kırıklıklarından daha fazla, araştırıp didiklemenin başarılarını bildirmek istiyorum. Bu makalenin bundan sonraki kısmı, esas itibariyle, kaynakların araştırılması konusuna hasredilmiş bulunmaktadır. Fakat elbette bilgiyi izleme işi, -mantık, mutlu tesadüfler ki bunlar, sonuçlardan ayrılmazlar- aşikârdır ki belli bir eser, Tarih-i Hind-i Garbi'nin içerdiği edebî, kartografik ya da resimli bilgilerin bir kısmı için bir kaynak durumunda idi.

Edebî Kaynaklar: İslamî ve batılı (avrupaî) (olanlar)

Tarih-i Hind-i Garbinin yazarı, bu araştırmasında iki grup yazılı kaynak kullanmıştır, ilk iki bölümde o, sık sık coğrafi bilginin örnek kitapları haline gelmiş Arapça, Farsça ve Türkçe eserleri zikreder. Bununla birlikte ara sıra, İslâm klâsiklerinin adlarını yazmayı ihmal eder. Son bölüm, Yeni Dünya hakkında İtalyanca kitaplardan çevrilmiş bölümlerden meydana gelmiştir. Bu İtalyanca kitaplar da İspanyolca ya da Latince’den çevrilmişlerdir. Fakat ne yazarların, ne de kitapların adlan zikredilmemişlerdir. Bu ihmaller, aşağıda açıklayacağım üzere, zamanımız araştırıcısı için, bir uğraş alanı sağlamaktadır.

Tarih-i Hind-i Garbide en çok adı anılan İslâm bilgini, ünlü el- Mes- ûdî'dir. Onun bugün mevcut olan her iki eseri de kullanılmıştır. Murûc el-Zeheb[22], Kitab el-Tenbih ve’l-lşrâf [23]’dun daha fazla kullanılmıştır. İbn el-

Werdî ve onun coğrafyası Haridal el-Acâ'ib[24] adeta bir çetele gibi zikredilmiş, ara sıra da sadece onunla aynı görüşü paylaşmadığı belirtilmiştir. Bazı hallerde yazar, Harîdat'da adı geçen öteki eserlerden yaptığı nakillerden yararlanmakta, yararlandığı bu yazarın adını zikretmekte, ancak îbn el-Werdî’den bahsetmemektedir. Böylece o, kaynakların kesin bir şekilde tespitini güçleştirmektedir. Metinleri verilen diğer bilginler, Tus’lu Nasır (Nasır-ı Tûsî)[25], el-Kazwînî[26] İmam Razı[27] ve el-Suyutî [28]'dir. Daha açık bir şekilde belirlenebilen yazarlar, Kurtubî[29], Tuhfe[30],nin kimliği tayin edilemeyen yazarı ve Mevlâna Nizam [31]’dır. Açık bir şekilde belirlenmiş eserlerin hepsi de Arapça yazmalar halinde İstanbul Kitaplıklarında bulunmaktadır. En azından el- Kazwînî ve İbn el-Werdî’nin eserleri Türkçeye çevrilmiş olmalıdır. Tarih-i Hind-i Garbi' nin yazarının, Arapça ve Farsça bilgisi konusunda pek az bir şüphe bulunduğuna göre, sözü edilen eserlerin herhangi bir nüshasını kullanmış olabilir.

Yeni Dünya hakkındaki malzemeye döndüğüm zaman, ilk ümidim, bu bilgilerin, tek bir Avrupalı kaynaktan gelmesi idi: İngilizce yapılmış olan bir tenkidi¡ basım, bu işi oldukça kolaylaştırdı. Bu ümidim, süratle kayboldu, zira anladım ki bu eseri yazan Osmanlı, dört yazar tarafından yazılmış, beş kitap kullanmıştı. Ben, bunu, 1583'de (yani Tarih-i Hind-i Garbinin yazılışını gösteren en geç tarihte) kaynak olarak kullanılmış olan bütün kitapları gözden geçirerek tespit ettim. Bu, başlangıçta düşünülebileceği gibi, o kadar güç bir şey değildi. Zira Yeni Dünya üzerine yazılmış genel nitelikte XVI. yüzyıl eserleri, o kadar çok değildi[32] . Amerika hakkında bilgi veren kitapların çoğu; - gezi, keşifler ve maceralar ile ilgili - tabiatı itibariyle kişisel bir durumdadırlar ve yazarın kendi görüşleri dışında fazla malzemeyi dikkate almazlar. Bununla birlikte (dikkate alınması gereken) iki sorun kalmaktadır: Evvelâ, genel nitelikli olan bütün eserler, çoğunlukla, aynı orijinal kaynakları kullanmakta ve birbirlerinden kopya etmekte ve böylece onları Yeni Dünya’nın tarihsel olaylarının kronolojik sırasında olduğu kadar, içerdiği olaylar bakımından da hemen hemen birbirine benzer hale getirmektedir[33], ikinci (olarak), Türk yazar, buradan bir cümle, öbür yandan kısa bir pasaj seçmek suretiyle söz konusu malzemeyi önemli ölçüde kısaltmış ve yeni bir zaman sıralaması yapmıştır. Sonuç, herhangi bir kaynak göstermeksizin ve derleyici tarafından pek az denebilecek açıklamalarla, makaslanmış ve tekrar yapıştırılmış bir sömestr tezi gibi bir şey olmuştur [34]. Bu işi yapan Türk’ün ruhu, Cennette, onun “hayatını ve sağlığım harcayarak” böyle bir şeyi aklından geçirmeden, yirminci yüzyıl araştırıcısının önüne serdiği bu uğraşlar için kıkır kıkır gülmekte olmalıdır. Mukayese yapmak üzere mevcut malzemenin ince bir cildini tertip etme teşebbüsünde, bu Türkçe eserde, onaltıncı yüzyıl Avrupa kitaplarında nadiren, belki de bir kez görünen ve bugün çoğunlukla doğru kabul edilmeyen belli bilgiler üzerinde, küçük ip uçları üzerinde durdum. Bu tip bilgiler, Tarih-i Hind-i Garbi'nin kaynaklarını, hatta (onların) belli yazmalarını tespitte çok faydalı oldu.

Türkçe metinde C o 1 u m b u s, Cenova’da Nervi’de doğmuştur. Daha sonra Madeira adasında yaşarken, Okyanusu geçmiş ve ölmeden önce ona öyküsünü anlatmış olan, gemisi batmış bir kaptana rastlar. C o 1 u m b u s’un bu doğum yerini [35], Amerika hakkında genel nitelikteki sadece iki eser verir ve her iki eserde bu “meçhul kılavuz” öyküsü de bulunmaktadır[36]. Gonzalo Fernandez de Oviedo y Valdes[37]’in De la historia naluraly general de las Indıas (Batı Hind Adalarının Doğa ve Genel Tarihi),ı ve Francisco Löpez de Gomara’nın çok tanınmış iki kısımlık bir eseri olan La Historia de las Indias (Batı Hind Adaları Tarihi)[38]. Türkçe eserin bu iki eserle bir mukayesesi, herşeyden önce, Tarih-i Hind-i Garbinin Löpez de Gömara’nın eserinin çok özetlenmiş bir versiyonu olduğunu telkin etmektedir. Genel yapı aynı gibidir. Sadece Cortes’in öyküsü ve Meksika’dan sonra Pizarro’nun öyküsü ve Peru’nun yerleştirilmesinin imkân nispetinde düzeltilmiş olması meselesi bundan müstesnadır. Bundan başka Türkçe eserdeki “meçhul kılavuz” öyküsü, Oviedo’nun eserinde olandan daha fazla Löpez de Gömara’nınkine yakındır[39].

Tarih-i Hind-i Garbideki bilgilerin belki de yüzde doksanı ya da daha fazlası, Löpez de Gömara’nın eserinde tespit edilebilmektedir. (Bu bilgilerin) yandan fazlası, onu yakın bir şekilde takip etmektedir: Cortés, Balboa, Magellan hakkındaki bölümler ve coğrafya, doğa tarihi (tabiat bilimleri) ve Amerika yerlileri hakkında verilen bilgilerin (tavsiflerin) bir çoğu. Dikkatli bir şekilde yapılacak araştırmalarla daha fazlası bulunabilecektir[40]. Bununla birlikte, bazı bilgilerin kaynağı, tespit edilememektedir ve eğer bunlar, İstanbul’da sözlü olarak edinilmiş iseler, gene de açıklanması güç hususlar bulunmaktadır. Bunlardan birisi, Matitina ya da Madadina (Martinique) adasında erkeksiz olarak yaşayan kadınların öyküsüdür. Bu hikâye, sadece Peter Martyr Anghera[41](Pietro Matire d’Anghi e r a)’nin De Orbe Novo ( Yeni Dünya )adlı eserinde bulunmaktadır. Columbus’un gezileri ile ilgili Türkçe eserde verilen bilgilerle Anghera’nın eseri arasında yapılan karşılaştırmalar, büyük bir benzerlik göstermektedirler. A n g h e r a’nın eserinde sözü edilen hemen her şey, Türkçe eserde de bulunmaktadır. Açıkça belli olmaktadır ki, adını bilmediğimiz bu Osmanlı, De Orbe Novo'yu kullanmıştır. Ayrıca bu Türk yazarının, birden fazla eser kullanmış olduğuna kesin olarak inanmaktaydım. Bu nedenle Löpez de Gömara’nın yazıları dışındakileri de gözden geçirmeye hazırdım, örneğin Peru hakkındaki tarihî bölüm, Historia'da bulunan bilgilere tamamıyla benzemektedir ancak bunlar yeniden düzenlenmiş ya da karma karışık bir hale getirilmiştir, öte yandan Tarih-i Hınd-i Garbi' nin çevrilmiş olan malzemesinde görülen en geç tarih 1552’dir. Bu tarih, Historia'nın ilk yayınlandığı yıldır, öyle görünüyor ki 1552 yılı olaylarını içeren daha sonraki yıllara ait bir cilt, bu Osmanlı yazarının kaynağı olmuş olmalıdır. 1552 ve 1583 arasındaki Peru ile ilgili malzemeyi gözden geçirirken, diğer bir cilt daha ortaya çıkmaktadır ki bu, düzenlenmesi, yapısı bakımından Türkçe esere çok daha yakındır. Hemen bütün cümleler, tercüme edilmişlerdir ve Peru hakkında bu eserde bulunmayan başka bir bilgi mevcut değildir. Bu ise, Agustin de Z à r a t e’nin Historia del descubrimientoy conquista del Peru (Peru’nun Keşfi ve Fethi Tarihi) adlı eseridir[42].

Araştırmalar sırasında çoğunlukla olduğu üzere, şans, rolünü oynadı. Bir rastlantı sonucu, araştırmalar sonunda Osmanlı yazarının kullandığı dördüncü yazan ve eserini tespit imkânı hasıl oldu. Tarih-i Hind-i Garbı'yi İngilizce’ye çevirdiğim sırada eserde adı anılan bitki ve hayvanların ne biçim bir bitki ya da hayvan olduklarını tespite çalışırken, zorluklarla karşılaştım. Örneğin yazar bize şöyle demektedir: “Bir tür bir bitki vardır ki ona “lekusanto” derler. Bu, frengi hastalığı için gayet yararlıdır”. Bu bitki, Yeni Dünya’nın doğa (tabiat) tarihi hakkındaki Oviedo’nun İspanyolca kitabının S t eri i ng S t o u d e m i re’in İngilizceye çevirisinde belirttiği üzere, “guayacan” idi[43]. Columbus öykülerinin ana kaynağının Lopez de Gömara olduğuna karar vermek üzere Oviedo’nun kitabını gözden geçirdim. Bu gözden geçirme, sadece, ilk bölümlerdeki bilgilerin tespiti bakımından yararlı olmadı; böylece hemen anlaşıldı kı, Oviedo’nun kitabı, I'ürkçe eserin son bölümü için de kaynak olmuştu. Böylece bitkiler ve hayvanlar hakkındaki belli bilgilerin niçin tekrar edilmiş olduğu ve ayrıca son sayfaların kaynaklan tespit edilmiş oldu. Bu tekrarların nedeni, bu bilgilerin, ilkin, Lopez de Gömara yolu ile Oviedo’dan, ikinci olarak da, doğrudan doğruya O v i e d o ve eserinden alınmış olması idi.

Böylece Tarih-i Hind-i Garbî’de bulunan Amerika ve Magellan’ın gezisi ile ilgili bilgilerin edebî kaynaklarını toparlamak gerekirse diyebiliriz ki: Türk yazar, dört Avrupalı yazar tarafından yazılmış, beş ayrı kitap kullanmıştır: Bunlar, Francisco Lopez de Gömara’nın iki ciltlik La Hisloria de las İndias (Batı Hind Adaları Tarihi), (Historia = Tarih ve Conquista = Fetih),Peter Martyr Anghera’nın De Orbe Novo (reni Dünya),su, Ağustin de Zârate’nin Historia del descubrimientoy conquista del Peru ( Peru’nun Keşfi ve Fethi Tarihi)’su ve Gonzalo Fernandez de O v i e d o’nun çoğunlukla Sumaria ( Özet) adı da verilen De La Historia naturai y general de las indias (Batı Hind Adalarının Doğa ve Genel Tarihi) adlı eseridir.

İtalyanca Yayınlar

Osmanlı bilginin kullandığı belli yayınların tespit edilip ortaya çıkarılması, her zaman olumlu olmamaktadır ve bu, aslında önemli de değildir. Fakat yayını bildiğimiz zaman, bilgiyi nakletmek için kullanılan dili tayin edebiliriz ve İstanbul’da bulunan Batı Avrupa’dan gelmiş kitapların bir listesini yapmaya başlayabiliriz, özel adlar ve sayılarla ilgili ayrıntıların devamlı bir karşılaştırması, dilin, hatta bazen bizzat yayının tespiti için yeterh bir delil oluşmasını sağlamıştır. Kaynakların çoğunluğu, aslında, İspanyolca yazılmış olmasına rağmen, İtalyanca yayınların kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. İspanyolca Santandres, İtalyanca Santo Andrea, Türkçe Santanderez; İspanyolca Sant Juan, İtalyanca Sen Giovanni, Türkçe Senjuan örneklerinin gösterdiği üzere Türkçe eserdeki bazı yer adları, İtalyancadan fazla İspanyolca söyleyişe uygun bulunmasına rağmen, ben, İtalyanca çevirilerin kullanılmış olduğu kanısındayım. Bu çelişkinin cevabı verilebilir sanıyorum. Muhtemelen, Türk yazarın, İtalyancadan çeviri yaparken, kendisine yardım eden bir yardımcısı vardı ve bu yardımcı, İspanyalı idi ve bu isimler için kendisine daha fazla yakın gelen İspanyolca söyleyişi (telâffuzu) tercih etmişti.

Çeşitli şeyler, çeviricinin, kaynakların özgün metnini kullandığı hususunda beni şüpheye şevketti. Türkçe metinde, ara sıra İspanyolca metinlerde olmayan bilgiler bulunmaktadır. Adlar ve sayılar ile ilgili gerçekler söz konusu olursa, bunlar, Türkçeye çeviri sırasında eklenmiş olamaz. Bu husus, genel bilgi için söz konusu olabilir, örneğin Türkçe metin, Columbus’un ilk seferinde, otuz üç gün ve 3800 mil seyahat ettiğini belirtmektedir. Ne Löpez de Gömara, ne de Oviedo, bu olaylardan bahseder ve sadece A n g h e r a seyahat ettiği zamanı verir. Daha sonra Columbus, bazı adalara ulaşmış ve sekiz mil daha gitmiştir. Bu mesafe, Löpez de Gömara ya da Oviedo’nun metninde bulunmamaktadır ve Anghera, seksen fersahlık (320 mil) ya da 800.000 adımlık bir mesafe vermektedir. Ayrıca şu husus da ilâve edilebilir ki, Türkçe kitap yazıldığı sırada, Anghera’nın De Orbe Novo’su İspanyolca yayınlanmamıştı. İlk dönem Amerika araştırmalarının basımı ile ilgili garipliklerden birisi şudur ki Anghera’nın kitabı, onaltıncı yüzyıl boyunca Latinceden bir çok dillere çevrilmiş, ancak 1892’ye kadar İspanyolcaya çevrilmemişti. Türkçeye yapılan çevirinin, birden fazla kitaptan yapıldığına inanmaya başladığım zaman, onun özellikle biri Latince olan birden fazla dilden çevrilmiş olduğu hususunu ihtimal dışı buldum. Bu düşünceler, Türkçe metni, içerik bakımından karşılayacak bir tek dilde bir grup yayın bulmak umudu ile Avrupa dillerine yapılan çevirilerin yayınlarım gözden geçirmem hususunda beni cesaretlendirdi.

De Orbe Novo'nun bir çok yayını arasında, ilk üç on yıla ait İtalyanca çevirilerinin adi anılabilir ki bunları, Ramusio'nun Navigationi et Viaggi (Denizcilik ve Seyahatler)III (Venezia: Giunti 1556; 1565; 1606) adil eserinde görebiliriz 44. Orijinalinde olmayan, Türkçe metinde görülen ayrıntılar, bu İtalyanca çeviride bulunmaktadır. (İtalyanca olamn, Latinceden niçin farkh olduğunu bilmiyorum). Benim, Türklerin, İtalyanca çeviriyi kullandığına dair vardığım sonucu destekleyen diğer bir ip ucu da, (yukanda da İşaret edildiği üzere) Türkçe kitapta görülen Matitina adaşının yazılışı, Ramusio’nun eserindeki İtalyancasına daha yakindir. Osmanlı yazan tarafından bu çevirinin kullanılmış olması, ayni zamanda, niçin, sadece A n g h era'nin ilk üç on yılının kullanılmış olduğu hususunu da açıklamış olmaktadır.

De Orbe Novo'nun Ramusio'nun kitabında bulunan kısmî çevirisinden sonra Oviedo'nun De la Historia natural'i İtalyancaya çevrilmiştir [45]. “Savaş gemisi” kuşu, armadillo ve papaya (ağacı) gibi bazı deyimlerin Türkçe karşılıkları onların İtalyan kaynaklı olduğunu göstermektedir[46]. Bu deliller, Osmanlı yazarının, bu İtalyanca çevirileri kullandığını telkin etmektedir. Fakat eğer öyleyse, o, o zaman büyük ciltteki öteki malzemeye niçin önem vermedi ş (Zira orada) daha fazla İlginç bilgiler, bir çok resimler - özellikle de bitki resimleri - ve Gastaldi tarafından yapılmış çok güzel bir Yeni Dünya haritası bulunmaktadır. Bununla birlikte Tarih-i Hind-i Garbi' de görünen tek resimli malzeme, bir muz yaprağıdır (şekil 1). New York Genel Kitaplığı (Public Librarynda 1534 yılında basılmış, daha sonra Ramusio’nun Navigationi adlı eserinde yer almış olan, Angherave Ovied o’nıın ayni çevirilerini İçeren Libro primo della historia de l'Inde occidentalli della maestra de l’imperotore (Büyük İmparatorun Batı Hind Adaları Tarihinin ilk Kitabi)adlı küçük bir kitap buluncaya kadar buna hayret etmiştim [47]. Bu küçük ciltte bir kaç harita ve bir kaç resim bulunmaktadır. Bunlardan biri bir muz yapağıdır, (Şekil 3). Bunun damar çizgileri Türkçe eserdeki çizgilere Ramusio'nun resmindekilerden daha yakındır. (Bkz. şek. 4). Bundan başka iki yerin Galitave Sanluka şeklindeki Türkçe yazılışı - ki, bu yerlerin şimdiki adlan (Maria) Galante ve San Eucar şeklindedir - Navigationi'deki Marigalanteve s. Lucaar şekillerinden daha fazla 1534 yayınındaki Galante ve s. Luca şekillerine yakındır. Maalesef, öteki deliller, kesin bir sonuca varmayı engellemektedir. 1534 yayınının ifadesine göre Columbus, Eylül I492'de 220 kişi ile yola çıkmıştır; daha sonraki bir yayında Ağustos 1493 tarihi ile 120 kişi kaydı bulunmaktadır. Türk tarihçisi ise c o 1 u m b u s'un herbirinin İçinde kırk kişi bulunan üç gemi ile yola çıktığını yazmaktadır. Bu hale rağmen, ben, Osmanlı mütercimin 1534 yayınını kullandığını sanıyorum. Zira, kısmen de olsa, bu kitap hacim bakımından, onun kullandığı öteki İtalyanca kitaplara benzemektedir.

Lopez de Gomara'nm Yeni Dünya hakkındaki iki ciltlik eserinin lıangisinin çevirisinin kullanıldığını tespit, bir durumda, ötekinden daha kolaydır. O, çok tanınmış bir yazardı ve eserleri 1580’den önce bir çok dillerde yayınlanmıştı. Bunların herbirini kontrole gerek yoktur zira birbiri peşi sıra görülen bu başarı, diğer bir meseleyi halletmektedir ki o da, Tarih-i Hind-i Garbi'deki bizon resminin kaynağıdır. En eski basılı bizon resmi, Historia de las Indias (Batı Hind Adaları Tarihi)'da bulunmaktadır.Ancak bu resim, eserin bütün yayınlarında yoktur[48]. Onların hepsini gözden geçirdim ve Türkçe çevirideki gibi ayni yöne bakan bizonlu sadece bir tane buldum. (Şek. 7). 1556 İtalyan baskısı, Agostinodi Cravaliz tarafından çevrilmiştir, (Şek. 6). İtalyanca yayının kullanıldığına dair iki İşaret daha bulunmaktadır. Bunlardan birisi, Balboa'nın keşifleri ile ilgilidir. Coiba adlı bir kasabanın zaptından sonra o, İspanyolca metne göre seksen millik, fakat İtalyanca ve Türkçe çevirilerin her ikisine göre altmış millik bir mesafe daha gitmiştir. Daha sonra Historia'nın 69’uncu bölümünde kuyumcuları ile tanınan bir kasabanın, Cenu adlı ırmağa on fersahlık bir mesafede olduğu söylenmektedir. Halbuki İtalyanca ve Türkçe çevirilerde bu mesafe otuz mildir.

Bu bakımdan araştırmamda öteki kaynaklara şöyle bir bakarak çalışmalarımı İtalyanca çeviriler üzerinde yoğunlaştırmıştım. Lopez de Gömara’nın Yeni Dünya hakkındaki kitabının ikinci kısmının La Cronica de la Nueva Espana ( Yeni İspanya’nın Kroniği٨ ya da Historia de la conquista de Mexico (Meksika’nın Fethi Tarihi) şeklinde ayrı bir başlığı vardır ve bu, Cortés’in bir biyoğrafisi ile Meksika’nın fethinin tarihidir. Bu kısmı, Lucio Mauro gibi, Cr ava 1 i z de İtalyancaya çevirdi. Onları, Türkçe ve İspanyolcası ile olduğu kadar birbirleriyle de karşılaştırdım. İtalyanca çeviriler arasındaki önemli sayılabilecek bir fark, mesafe ile ilgilidir. Cravaliz fersahları (leagues) (İspanyolcası: legua) “mil’e” (İtalyanca: miglia) çevirmiş, ve bunu bir fersahı, üç mil olarak hesaplamıştır. Halbuki genel olarak bir fersah, daha fazla dört mil hesabı ile uygulanmaktadır, öte yandan Mauro, mesafe ölçüsü olarak fersahı (İtalyanca: leghe) muhafaza etmiştir. Türk çevirici ise, mesafeleri, bilinen İslâmî ölçülere çevirerek kendi hesabını bir fersahı dört mil kabul ederek yapmıştır. Bu durum, onun mesafeleri fersah olarak hesaplayan Mauro’nun metnini kullandığını göstermektedir.

Mauro’nun kaynak olarak kullanıldığını gösteren diğer bir delil de, Türkçe çevirinin 112. bölümünde bulunmaktadır. Cortés, Meksika şehrine karşı giriştiği savaş için, T1 a x c a 1 a’dan G ó m a r a’nın İspanyolca orijinaline göre muhtemelen seksen bin yerli arasından yirmi bin kişi seçmiştir. C r a v a 1 i z, onun seksen bin; Mauro ve Türk çevirici ise kırk bin kişi seçtiğini yazmaktadırlar. Bütün deliller, bu sonucu desteklememekle birlikte, Mauro’nun çevirisinin bütün yayınlan (1566, 1573 ve 1599), aynı şekilde basılmışlardır. Sözü edilen ilk iki baskıdan birisi kullanılmış olmalıdır.

Fetihlerin en fazla heyecan verici, hatta masalımsı olaylarından birisi, P o t o s i’de gümüş madeninin bulunması idi. Madenin bulunması ve onun zenginliği, Tarih-i Hind-i Garbî’de, bir resim ile birlikte anlatılmıştır. Bu, gözle görülebilir, üstün çıkmak için dilin araç olarak kullanılmadığı, benim sevdiğim türden bir ip ucudur. 1583’lerde Zârate’nin Peru fethi tarihinin İspanyolca, İtalyanca, Felemenkçe ve İngilizce yayınları bulunmakta idi. Gerçekten sadece Felemenkçe yayında Potosi’nin bir resmi vardır ve bu Türkçe kitaptaki resme benzemektedir (şek. 9). Ancak bunu, Felemenkçe kitabın Tarih-i Hind-i Garbiiçin bir kaynak olduğu şeklinde düşünmemek gerekir. P o t o s i’nin bütün resimleri birbirine benzemektedir ve hepsinin de

Cieza de L e o n’un La Cronica del Peru (Peru Kroniği)adlı eserindeki resmi esas aldığı anlaşılmaktadır (bkz. şek. 8) [49]. Ve hatta Zârate’nin kitabının S. Alfonso Ullao tarafından yapılan İtalyanca çevirisinde (1563) Po٠ tosi’nin resmi bulunmamasına rağmen, yer adları, bunun, Türkçe çevirinin esasını teşkil ettiğini göstermektedir, örneğin Chachapayos, İspanyolca bir yer adıdır; bu Felemenkçe Chichapoyas, İtalyanca Chiapoias ve Türkçe K a p u a z’dır. Aynı şekilde İspanyolca Benalcazar, Felemenkçe Benalcazar, İtalyanca Benalcazare, Türkçe Benal Kasarah’dır.

Söz konusu beş cildin çevirilerini oldukça doğru bir şekilde tespit ettiğime inanarak, onların, Yeni Dünya üzerine bir malzeme grubu oluşturup oluşturmadığını düşünmeye başladım. Onaltıncı yüzyılın ikinci yarısı boyunca, uyanık bazı yayıncılar, keşifler ile ilgili üç kısımlık bir kitap grubu yayınladılar: Cieza de Le6n’un La Cronica del Peru (Peru Kroniği) adlı eseri ile Löpez de Gomar a’nın iki cildi, öyle görünmektedir ki aynı şekilde uyanık, müteşebbis bir kitapçı (kitap satıcısı), bu üç kitaplık ayrı tek ciltleri, aynı büyüklükte olanları kolayca biraraya getirmiş, hatta ciltlemiş ve özel bir takım olarak onları satmış olabilir. Böyle bir takım, Tarih-i Hind-i Garbi için kaynak olarak kullanılmış olan bütün yayınları içine almış olabilir.

Kartoğrafya ile ilgili kaynaklar

Çeşitli yazmalarda bulunan Türkçe haritaların kaynaklarını araştırmak edebî kaynaklar için olandan biraz farklıdır. Bir metin içinde bende bulunan sekiz harita birbirinden çok farklıdır. Onların altısı onaltıncı yüzyıldan, ikisi de onsekizinci yüzyılın ilk yıllarına aittir. Bulabildiğim Yeni Dünya’yı gösteren bütün onaltıncı yüzyıl haritalarını gözden geçirdim ve onları Türk haritaları ile mukayese etmek istedim. Osmanlı yazarı, “ülkenin bilginleri, bölgeleri birbirinden farklı bir şekilde çizerler’’ yorumunun da gösterdiği üzere, Kartoğrafya konusunda zamanın kargaşasını yansıtır. Bazı yazmalarda görülen hal tarzı, gerçekten birbirinden farklı olan iki dünya haritasını birlikte vermektedir. Orijinal yazmaya sahip olmaksızın, yazarın hangi haritayı seçtiğini takip etmek mümkün değildir. Ancak onun dahi, birbirinden farklı iki haritayı seçmiş olması ihtimali vardır. Bütün bu haritalar, İstanbul’a olan Kartoğrafya ile ilgili bilgi akımını ortaya koymaktadır. Ben, başlangıçta, Avrupa harita ve atlaslarının basılmış olmasının, sadece Osmanlı imparatorluğundaki harita çokluğunun değil fakat ayni zamanda Pîrî Reis ile ulaştığı zirvesinden Osmanlı kartografyacılığının gerilemesinin sebebi olduğunu düşünmüştüm. Ancak kaynakların çoğu yazma haritalardır ve basılmamışlardır.

En erken doneme ait bilinen bir yazmadaki iki harita muhtemelen İstanbul’da saraya ait bir atölyede yapılmış olmalıdır. Onlardan biri, bir dereceye kadar, Chester Beatty Kitaplığı'nda bulunan bir yazma eser olan Zubdet el-Tevârih’deki bir haritaya benzemektedir[50]. ikinci yazmada, dördüncüde bulunanlarla ayni olan iki yarim küre haritası bulunmaktadır ki bunlar, Juan Martinez tarafından 1562'de yapılmış olan iki yazma haritaya çok yakındırlar. ل. Martinez'in yaptığı bu haritalar şimdi, Amerika İspanyol Araştırmaları Derneği Müzesi (Museum of the Hispanic Society of America)’nde bulunmaktadır ve onun 1577 ve 1578 tarihli iki haritasına benzemektedirler, üçüncü yazmada dik dörtgen şeklinde bir harita bulunmaktadır. Bu harita Gastaldi tarafından yapılan ve ilk kez La Geographia di Claudia Ptolemeo (Claudia Ptolemeo’nun Coğrafyası) (Venezia : G. B. Pedrezano I548)'da ve onu takip eden bir çok yayınlarda görülen haritanın bir kopyasıdır[51]. Ayni yazmadaki iki yarim küre, henüz tespit edilmiş her hangi bir diğer yarim küreye benzememektedir ve belki, kaybolmuş bir Avrupa yazma haritasının kopyalarıdır. 1730'da basılmış olan yayın da, iki dünya haritasını İçine almaktadır. Bunlardan birisi oval yani yumurta şeklinde, öteki de iki yarım küre halindedir [52]. Her ikisi hakkında verilen bilginin ayni olmasına bakılırsa, birine ait olan bilginin öteki için de kullanılmış olması mümkündür. Bu da, İbrahim Müteferrika basımevinde çalışan gayretkeş bir harita yapımcısının işi olsa gerektir. Bu iki yarim küre 168da Nicolas Sanson tarafından çizilmiş olanlara çok benzemektedir[53]. (1580 ve 1730 yılları arasındaki bir buçuk yüzyıllık süre içinde dünya hakkındaki bilgiler hayret verici bir gelişme göstermiş ve bu bilgiler, haritalara yansımışlar, ancak metinler, ayni kalmışlardır. Bilgilerin

benimsenmesi ile ilgili bu şaşırtıcı ikilem, haritaların kopya edilmelerinin, kitapların çevrilmesinden daha kolay olmasından ileri gelse gerektir. Belki de, İslâm kültüründe kutsal yazılara karşı gösterilen saygı, coğrafî de olsa bir metnin değiştirilmeden korunması eğiliminin sebeplerinden birisidir. Harita gibi değiştirilen bir şey ise, aslında metnin bir parçası değildir.

Resimli Kaynaklar

Tarih-i Hind-i Garbi'nin çeşitli nüshalarında bulunan resimler, içerik ve sayı bakımlarından birbirlerinden farklıdırlar. Newberry Kitaplığı'ndaki yazmada ve 1730 baskısında onüç resim bulunmaktadır. Belki de orijinal (özgün) sayı yani resimlerin tamamı bu idi. Bu minyatürlerin çoğu, yazarın anlattıklarını, bir Türk sanatçısının çizmek için gösterdiği gayreti açıkça göstermektedir. Metin, bir tapir'i yani Güney ve Orta Amerika’da yaşayan, yaban eşeğine benzeyen boz renkli, kıvrık burunlu, kuyruksuz ve ürkek hayvanı anlatırken, o, fil burunlu bir at gibidir demekte, ressam da bir filin hortumuna benzeyen çok uzun bir burunla bir at çizmektedir. Sonuç olarak Avrupalı bilginler ''Tarih-i Hind-i Garbi'deki bütün resimleri hayalî ve masalımsı olarak nitelendirmişlerdir. Onlar, bu yargılarını, sadece, resimlere dayandırmış olmalarına rağmen daha sonra bütün kitabı da bu şekilde değerlendirmişlerdir. Gerek resimlerde ve gerekse metinlerde görülebileceği üzere İslâm ve Akdeniz dünyasında hayalî ve masalımsı olana bir ilgi söz konusu bulunmasına rağmen, Türk yazar ve sanatçısı, bu yeni bilgileri, mümkün olduğu kadar doğru bir şekilde ortaya koyabilmek için ciddî bir gayret göstermişlerdir.

Türkçe eserde bulunan resimlerden sadece üçü, bir Avrupalı kaynağa dayanmaktadır. Bir çok onaltıncı yüzyıl eseri ile yirminci yüzyıl derlemelerini zevkle okuyarak gözden geçirdiğim için bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunların her birisi, yukarıda belirtilmiştir. Bizon (şek. 7) ve muz yaprağı resmi (şek. t) üzerinde durulmuştur. Yukarıda belirtildiği üzere son resimlerden birisi, Potosi’de dağdaki gümüş madenini göstermektedir (şek. 9) ve bu Potosi’nin bir çok onaltıncı yüzyıl basılı eserinde bulunan resimlerine benzemektedir ve bunların hepsinin de dayanağı, Cieza de Leön’un La Cronica del Peru (Peru Kroniği) adlı eserindeki resimdir, (şek. 3). Bu resim, 1555 tarihli İtalyanca yayında olduğu kadar, hemen hemen İspanyolca her yayında bulunmaktadır. Cieza de Leön’un kitabının herhangi bir yayınının, Tarih-i Hind-i Garbi metni için bir kaynak olarak kullanıldığına dair herhangi bir iz bulamamış olmama rağmen, öyle inanıyorum ki de Leön’un eserinin bir cildi,










Türk çeviricinin eli altındaki kitap paketinin içinde bulunmakta idi ve bu, Türk ressam için bir kaynak olmuştu.

Çeviriler

Bir çok Avrupalı, Tarih-i Hind-i Garbi'de bulunan Columbus ile ilgili bölümlere özel bir ilgi göstermiştir. Bibliyografyacılar için kısmî çevirilerin bir listesini veriyorum:

Fransızca: 1732’de Jean Baptiste Defiennes, Col u m bus’dan C o r t é s’e kadar bilgi veren üçüncü bölümü kopya ederek Fransızcaya çevirdi. Bu 270 sahife, şimdi, Bibliothèque Nationale’in Türkçe Yazmalar Kolleksiyonu içinde bulunmaktadır [54].

İtalyanca: 1492 Seferinin yıldönümü törenleri sırasında Columbus ile ilgili kısa bölümler (pasajlar) çevrilmiştir[55].

İngilizce: 1891’de Cyrus Adler, Columbus ile ilgili giriş bölümünü, Newberry Kitaplığı için, İngilizceye çevirdi[56]. Benim kendi Osmanlı Amerika Araştırmaları (Ottoman Americana)’nın büyüklüğü ise, eserin tamamının çevirisidir (bkz. not 3).

Metinler ile ilgili açıklamalar

Ben, Tarih-i Hind-i Garbi'nin tam ve eksikli olmak üzere onüç yazmasını, ilk baskıya ait sekiz, İkinciye ait iki nüshasını tespit ettim, özellikle Türkiye’de özel ellerde daha bir çok nüshasının bulunması mümkündür. Umulur ki asıl nüshada mevcuttur ve bir gün bulunacaktır. Yazmaların pek azı, tamdır ve verdiğim listede sadece iki ve üç numaralı olanların tamlığını kesinlikle belirtebilirim. Bununla beraber muhtemelen 7, 8 ve 12 numaralı olanların da metinleri tamamdır, sadece harita ve resimleri eksiktir. Basılı nüshaların bazılarının da harita ve resimleri kaybolmuştur.

En eski ve en güzel yazma 1 numaralı olanıdır. Bu nüsha, III. Murad’a sunulmak üzere çok güzel bir şekilde yeniden yazılmıştır. Daha sonra ciltlendiği zaman, yapraklar karıştırılmış, bir kaçı da kaybolmuştur [57].

İkinci yazmanın kenarlarında çeşitli okuyucular tarafından yapılmış bir kaç açıklama bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı, müstensih tarafından dördüncü yazmanın kenarlarına da alınmıştır; sekizinci yazmada da bunlar, asıl metne alınmıştır. İhtimal müstensih, bunların ekleme bilgiler olmaktan çok düzeltme bilgiler olduğunu düşünmüştür[58]. Bazı yanlışlara ve eksiklere rağmen Newberry Kitaplığı’nda bulunan yazma, orijinaline (aslına) en yakın olanıdır ve benim İngilizceye olan çevirimin esasını da bu yazma teşkil etmiştir. (Bu husus, böylece bana, bu kuruluşa teşekkürlerimi sunmam için de bir fırsat vermektedir).

İlk üç yazma, diğerlerinden oldukça daha eski yani daha erken tarihlere aittir ve kağıtlarında herhangi bir işaret (fligran) yoktur. Dördüncü yazma, 1640 yılına ait olup ötekilerin çoğu, belki de hepsi, Lâle Devri (118-30)’nden biraz öncesine, 1667-1703 yıllarına ait bulunmaktadırlar. Bütün bunlar, henüz açıklanmamış ancak anlaşılmasında yarar bulunan bu kitaba karşı gösterilmiş olağanüstü ilginin delillerini ortaya koymaktadır ki, bu aynı zamanda, 1730’da basılmak üzere niçin bu kitabın seçilmiş bulunduğunu da açıklamış olmaktadır.

Yazma metinlerinin hiç birisi tam ve doğru değildir. Tama ve doğruya en yakın olanı, 1730’da basılmış olanıdır. Ancak bunun da bazı küçük eksikleri vardır ve sanırım, bu nüshadan asıl metne bazı malzeme eklenmiştir; dahası Amerikan yer isimlerinin yazılışı ile ilgili sayısız yanlışlar bulunmaktadır. İbrahim Müteferrika, basımevi ile ilgili amaçlarından birinin doğruluk olduğunu belirtmiştir, öyle sanıyorum ki, o, bu amaca, aşağıdaki listede ikinci sıradaki de dahil, birden fazla yazmayı kullanmak suretiyle varmaya çalışmıştır.

1- İstanbul : Beyazıt Kitaplığı, no. 4969 (1583).
2- İstanbul : Topkapı Sarayı Müzesi Kitaplığı; Revan no. 1488 (yakl. 1600).
3- Chicago : Nevvberry Library: Edvvard E. Ayer Collection, Ms. no. 612 (yakl. 1600).
4- Ankara : Milli Eğitim Genel Kitaplığı: Eski Eserler bölümü, no. 10024 (*640).
5- New Haven : Yale Univ.: Library of the American Oriental Society, no. JKn/N22 (17. yüzyıl sonları).
6- Paris : Bibliotheque Nationale: Manuscrit turc, no. 521 (1667).
7- İstanbul : Nur-ı Osmaniye Kitaplığı, no. 2571/3007 (1669).
8- İstanbul : Nur-ı Osmaniye Kitaplığı, no. 2572/3219 (1673).
9- İstanbul : Topkapı Sarayı Müzesi Kitaplığı: Revan no. 1644 (1703)- .
10- İstanbul : Süleymaniye Kitaplığı: Esat Efendi, no. 3715/3.
11- İstanbul ; İstanbul Üniv., İbnu’l-Emin Mahmut Kemal Kitaplığı, no. T 3380/4.
12- İstanbul : Topkapı Sarayı Müzesi Kitaplığı: Revan no. 1499 (17. yüzyıl sonları).
13- İndiana : Pennsylvania: Yazarın, Jon Mandavillein cömertliği sayesinde sahibi bulunduğu nüsha (17. yüzyıl sonları).

Basılmış Nüshalar

A- Tarih-i Hind-İ Garbi(Istanbul 1730), 500 nüsha basılmıştı:

İstanbul: İstanbul üniversite Kitaplığı 5 nüsha; Topkapa Sarayı Müzesi Kitaplığı, 2 nüsha; Beyazıt, Fatih (Millet), Nur-İ Osrnaniye: Süleymaniye: Esat Efendi ve Beşiraga; Ayasofya, Belediye ve Bogaziçi Üniversitesi Kitaplıkları.

Amerika Birleşik Devletleri: New York Public Library, 2 nüsha; John Carter Brown Library, Brown Univ.; Clements Lilay, Univ. of Michigan; Newberry Library, Chicago, 2 nüsha; The Hodgson Collection, Smithsonian Institution, Washington, D.C.; Yale Univ.; Columbia Univ.; Lilly Library, Indiana Univ.; Univ... of California, Los Angeles; ve Richard B. Arkway (Kitapçı), NY (٥zel listede yer almıştır. Şubat 1981).

Kanada: McGill University.

Hollanda: Leiden Univ., 2 nüsha, ve E.J. Brill (Kitapçı), Leiden, 2 uh) 484 no.’da yer almıştır (1976). .

İngiltere: British Library, 2 nüsha; Cambridge Univ.; School of Oriental and African Studies, Univ, of London.

Fransa: Bibliothèque Nationale.

B- Hadis-i nev, Tarih-i Hind-i Garbi,(İstanbul 1875)"

Ankara: Türk Tarihi Kurumu kitaplığı.

Amerika Birleşik Devletleri: Univ, of California, Los Angeles; Indiana University of Pennsylvania.

* Bu yazının aslı için bkz. ٠. Ottoman Americana: The Search For , the Sources of the Sixteenth-century Tarih-i Hind-İ Garbi,Bulletin of Research in the Humanities, (Autumn 1982), pp. 269-294. Bu çevirinin yayınlanmasına izin vermesi İçin yazarın İstanbul adresine yazılmış ancak bu güne kadar herhangi bir yanıt alınamamıştır. Yazarın yeni adresini de bilmediğimiz İçin, böyle bir izni, memnuniyetle vereceğini düşünüyor ve çeviriyi yayınlıyoruz.

Yazarın teşekkürü:

Bu yazı İçin gerekli araştırmalar. New York Genel Kitaplığının geniş kaynaklan ve onun Nadir Kitaplar Bölümü’nde bulunanların yıllarca süren yardımları olmaksızın çok güç olurdu. Maud c. Cole ve Philomena c. Houlihan’a özellikle teşekkür etmek isterim. Çeşitli zamanlarda New York İspanyol Araştırmaları Kurumu (New York Hispanic Society), The John Carter Brown Kitaplığı, The British Kitaplığı ve Newberry Kitaplığında bulunan koleksiyonlardan yararlandım. Böyle muhitlerde çalışmanın, gerçekten, özel bir zevki bulunmaktadır. Bu araştırma ve yazılı malzemenin hazırlanması İçin gerekli olan cömertçe denebilecek mali destek, Newberry Kitaplığı Fullbriglit - Hays programı. Amerikan Felsefe Kurumu (The American Philosophical Society) ve Pennsylvania’daki Indiana üniversitesinden gelmiştir.

Dipnotlar

  1. Eserin metni İçinde verilen ünvan “Hadis-i Nev (Yeni Haberler ya da Yeni Bilgiler)’dir. Yazmalarda bulunan öteki Unvan (ad) ar şöyledir: Tarih-i Hind-i Garbi el-müsemmâ be Hadis-i Nev; Kitab-ı İklim-i Cedid; Tarih-i Yeni Dünya; Beyan-ı Ahval-i Alem-i Cedid; Kutr-i Nev.
  2. Yazarın kimliği ile ilgili çeşitli adlar önerilmiştir: Emir Mehmed b. Emir Hasan el-Suudi; Emir Mehmed b. Hasan Mesudi; Katip Çelebi; Mehmed b. Yusuf Herevi; Emir Mehmed ibn Emir Huseyn el-Suudi. Çeşidi Unvanlar ve yazar adlan, A.A. Adi var m Osmanlı Türklerinde İlim(İst. 1943), 78 ve Cevdet Türkay'ın Osmanlı Tarihinde Coğrafya (1st. 1943), s. 23'de verilmiştir. Buradaki resimler İçin kullanılan Newberry nüshası, katalogda Mustafa b. Abdullah (Katip Çelebi) adına kayıtlıdır.
  3. Tarih-i Hind-i Garbinin incelenmesi ve çevirisi, tezimin esasım teşkil etmektedir (Columbia Univ. 1968, Üniversite mikrofilm sıra no. 69-3070). Düzeltmelerden sonra T. H a I asi - K u n ve P. Oberling tarafından yayınlanan The Near and Middle East Monographs dizisinde yayınlanacaktır.
  4. Osmanlı imparatorluğu dışındaki hareketler hakkında bilinen Osmanlı malzemesinin şahane bir özeti, yazarın biraz övgülü davranışına rağmen, Andrew H ess’in Piri Reis and the Ottoman Response to the Voyages of Discovery", Tcrrac Incognitae 6 (1974), 19-37, adlı makalesinde bulunmaktadır.
  5. Osmanlı arşivlerinde bulunan yığınlar halindeki malzeme ve onlar hakkında yapılmış çok sınırlı durumdaki araştırmaları dikkate alarak, biz Osmanlılara dışardan gelen ve Osmanlılar taralından kullanılan haberler hakkında çok şey öğrenmeye mecburuz. Ayni şekilde Safevilerin de Osmanlılar hakkında habersiz (,)ilgisiz) oldukları anlaşılmaktadır. J R . Wals h'in yorumları için bkz. T he Historiograph, of the Ottoman-.SaJaord Relations in the Socteenth and Seventeenth Centuries, Historians of the Middle East, ed. by. B. Lewis and P.M. Holt (London 1962), 206 vdd. Aynı ciltde bkz. B. Lewis, The Use by Muslim Historians of Non-Muslim Sources, 184 vdd. Korktukları Osmanlılar hakkında Avrupalıları n neler yazdıklarını mukayese etmek için Char les Gölln e r'in iki ciltlik bibliyografyasına bakı nız. Turcica, dze europazschen Türkendrucke des XVI. Jahrhunderts, (Berlin, Akademie Verlag, 1961- 68).
  6. Astronomi, İslam dünyasında, en azından, Tycho Brahe'ninAvrupasının bilgi ve teknolojisine eşit, son derece gelişmiş bir araştırma alam idi. Bununla beraber İslâm dünyasında astronomi, coğrafya ve denizcilikle ilgili amaçlan hemen hemen dışlayarak, dini ve astronomik amaçlar İçin kullanılmıştı. 1580 yılında İstanbul'daki üç yıllık rasathane, dini birtakım gerekçelerle, o fevkalade araçlar ile birlikte tahrip edildi. Diğer büyük bir teknolojik gelişme, 1494 de İstanbul’da İslâm dışı eserleri basmak üzere ilk kez Yahudiler tarafından kurulmuş olan matbaa (basımevi), 1726 yılına kadar herhangi bir Müslüman kitabim basmadı.
  7. Osmanlı sanatı gibi alanlarda devamlı bir şekilde artan olağanüstü araştırmaların aksine Osmanlı entelektüel (düşünce) tarihi üzerindeki araştırmalar yetersizdir. Genel yorum, değerlendirme ve bibliyografya Halil İnalcık, The Ottoman Empire: The Classical Age, 1300--1600(London 1973), Çevirenler: N. Itzkowitz ve c. Imber; R. Mantra n, La Vie quotidienne ä Constantinople an Imps de Soilman le Magnijique et des suecesseurs (Paris 1965) ve B. lewis, Istanbul and the Civilisation of ،Ar Ottoman Empire (Norman 1963) adil eserlerinin özel bölümlerinde bulunabilir.
  8. Diger Yakin Doğu dillerindeki Columbus ile ilgili haberleri İçin bkz. Henry Harrisse, Christoph Columbusun Orient, Zentral blatt flir Bibliothekswesen 5 (1888), 133-38. (İtalyanca: Gİornale linguistco di archeologia storia e letterature 15 [1889], 211-18) ve G. Levi Della Vida, La Menzione del America in un manoscritto Siriaco, Studi Colombiani 2 (Genoa 1952), 589-92.
  9. Piri Reis hakkında daha fazla bilgi ve bibliyografya için Svatopluk Soucek'in araştırmalarına bakınız. A propos du livre d'instructions nautiques de Piri Reis, Revue des €tudes İslamiques 41 (1973), 241- 55 ve Tunusia in the Kitab-ı Bahriye by Piri Reis, Archivum Ottornanicum, 5 (1973 [1976]), 1-120.
  10. Bkz. Hess, 25 ve Fr. Taeschner, Djughrafiya, VI: The Ottoman Geographers", The Encylopaedia of İslam, new ed. 11.
  11. Bilinen tek yazması, Bodleian Kitaplığı, Marsh 454. bkz. yaprak 41a - 56b. Bkz. B. Şehsuvaroğlu, Türkçe Çok İlginç Bir Coğrafya Yazması, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 2 (,967), 64-71.
  12. Bu haritanın, J. Gastaldi tarafından yapılmış basılı olmayan bir haritanın kopyesi olduğu anlaşılmaktadır. Tommaso Porcacchi bunun minyatür (küçük) bir formunu, L'lsole piufamose del mondo(Venezia, .Simon Calignari - Girolamo Poro 1572)'da kullanmıştır. Atlas İçin bkz. Svatopluk Soucek, The Ali .Macar Reis Atlas and the Deniz Kitabi: Their place in the Genre of Portolan Charts and Atlases, Imago Mundi 25 (1971),17-27
  13. DonaldF. Lach, Asia in the Making of Europe (Univ, of Chicago Press ,965-); Norman Daniel, İslam and the West, Making of an lmage, (Univ, of Edinburg Press 1966) ve The Arabs and Medieval Europe (London, Longman 1979).
  14. N . Ber kes, The Development of Secularism in Turkey, (Montreal, McGill Univ. Press 1964); Şerif Mardin, The Genesis of Toung Ottoman Thought, (Princeton Univ. Press 1962); B. Lewis, The Emergence of Modern Turkey, (Oxford, Oxford Univ. Press 1968).
  15. Bugünkü Amerikalılar için de böyle bir yaklaşıma katılmak mümkündür.
  16. John Joseph Saunders, The Müslim World on the Eve of Europe’s Expansion, (Englewood Cliffs: Prentice Hall 1966), 8.
  17. Bkz. Henry ve Renee K a hane ve Andreas Tietz e. The Lingua Franca tn the Levant,(Urbana: Univ, of Illinois Press ,958).
  18. Bu konu ile ilgili olarak aşağıdaki eserlerin adı anılabilir: Joseph Sabin, A Dictionary of Books Relatıng to America, (NY: Bibliographie Society of America 1928-36) no. 32122 ve 94396; Brown Univ., John Carter Brown Kitaplığı, Bibliotheca Amcrıcana,(Providence 1865-71, birinci kısmın ikinci baskısı 1875-82) 1730; Franz B a b i n g e r, Geschichtsschreiber der Osmanen und ihre Werke, (Leipzig: Harrossowitz 1927).
  19. Eserin diğer bir baskısı 1292/ 1875-76’da İstanbul’da yapıldı. Bu kez de çok az sayıda basıldığı anlaşılmaktadır. Çünkü ben, biri Ankara’da Türk Tarih Kurumu Kitaplığı, öteki Los Angeles, California Üniversitesi Kitaplığında olmak üzere, sadece iki nüsha tespit etmiş bulunuyorum. İslâm dünyasında basılmış olan ilk resimli kitabin, çıplak kadın figürlerini ¡؟ermesi hayret vericidir. Bazı nüshalann sansür edildiği görülmektedir. John Carter Brown Kitaplığı ndaki nüshada itiraza uğraması ihtimali bulunan bölümler, mürekkeple karalanmış tir. Bazı nüshalarda bulunan resimler, nefis renklerle boyanmıştır. William Watson, basılmış olan kitabin maddi bir tavsifini vermiştir. Bkz. İbrahim Müteferrika and Turkish Incunabula, Journal of the American Oriental Society 88 (1968), 437.
  20. Bkz. J. Gildemeister, Orientalische Literatur über die Entdeckung Americas, Zentralblatt für Bibliothekswesen 5 (1888), 303-06; Harrisse, Christoph Columbus; L u i gi Bonelli, La Scoperta dell'America secondo un'opera turca del secolo XVI, (Verona 1892); E. R ossi, Scritti Turchi su Christoforo Colombo e la scoperta dell'America, Studi Colombiani, 2 (Genoa 1952), 553-66.
  21. Onun haritalarından bir kaçı incelenmiştir. Bkz. Lawr enc e C. Wroth, The Early Cartography of the Pacific, Biblographical Society of America, Papers 38 (NY 1944.), 215; A. Sayı l ı, Üçüncü Muradin Istanbul Rasathanesindeki mücessem yer küresi ve Avrupa ile kültürel temaslar, Belleten 25 (1961), 397-445. Bu makalenin sonunda listesi verilmiş olan ikinci yazmadan çıktığı anlaşılan, dördüncü ve altıncı yazmalarda görülen kenar notları, Afrika yolu ile Hindistan'a giden yeni ticaret yolunun etkileri üzerine yorumlan içermektedir. Bkz. A.Z.V. Togan, Bugünkü Türkili ( Türkistan) ve Yakın Tarihi, (Istanbul: Arkadan, I. Horoz ve Güven Basımevleri 1942 - 47); V. V. Bar thol d, IsIdm Medeniyeti Tarihi, (Ankara: T.T.K. Bas~mevi 1963), M . F u ad K öprü I ü'nün 91 no:1u notu.
  22. Bu konu ile ilgili olarak tarihsel araştırmaların bütün alanlarında örnekler vardır. Bkz. R o b in W. Winks, ed., Historian as Detective: Essay on Evidence, (NY: Harper and Row 1970). J os ep hine Tey, konu üzerinde tarihçilerin, ilk kaynaklardan daha fazla son araştırmalara öncelik tanımadığını kabul etmek suretiyle biraz niteliğini yitirmiş şahane bir roman yazmıştır: Daughter of Time, (London, P. Davies 1951).
  23. Ebu'l-Hasan Ali b. el-Hüseyn el-Mesc 'udi (ölm. 34.5/956). Muruc' el-Zeheb ve ma'adin el-Cevher; Mesc üdT (Maçoudi), Les Prairies d'or, ed. et tr. Charles Adrien Casimir Barbier de Meynard et Pavet de Courteille,(Paris:ImprimerieImperiale 1861-77); Charles Pe I a t, gözden geçirilmiş ve düzeltilmiş yeni baskısını yaptı. (Üç cilt, Paris 1961 ).
  24. 23el-Tenbih ve’l-Israf; Mnçoudi, Le Livre de l’avertissement et de la révision,tr. Bernard Carra de Vaux, Paris: lmp. Nat. 1896).
  25. Sirac el-Din Ebû Hafs Umar b. el-Werdi(ölüm. 861/1457)’nin Harïdat el'Acâ'ib ve ferïdet el- Garâ'ib'ın yazarı olduğu sanılmaktadır. Kahire’de 1280/ı863-64٠dc basılmıştır).
  26. Nasır cd-Dîn et-Tüsi (ölm. 672/1274). Onun Kitab el-Tezkıre el-Nasîriyye basılmamıştır. Tahran Üniversitesinin yayınladığı Tezkire (No. 301), başka bir eserdir.
  27. Zekeriya b. M. b. Mahmüd Ebü Yahya el-Kazwînî (ölm. 682/1283): Kılâb acâ-ıb el-mahlûkâl. Tahran 1961).
  28. İmam Fahr ed-Din er-Râzî (ölm. 606/1209). Onun Mabahis-i Meşrikiyye sı basılmamıştır.
  29. Ebu'l Fadl Abd el-Rahman b. Ebî Bekr Celal e 1 -D i n el -S u y ü t i (ölm. 911 /1505). Onun birçok eserinden hangisini kullandığı açık değildir. Belki de el-Hi'aes- Seniyefi'l-Haı'a es-Sunnıye'yi kullanmıştır. (Basılmamıştır).
  30. Metinde K u r t u b i, Mesâlık adlı kitap dolayısıyla zikredilmiştir. D. M. Dun lop, onun Kitab-i el-Mesalik ve'l -Memalik'i yazmış olan Ebu Ubeyd el-Bekri(ölm.487-1094)olduğuna inanmaktadır.Bu eserin kısmi tenkildi baskısı ,Djugbrafiyal al-Andalus wa Urubbâ adı ile yayınlanmıştır. (Yay. A. A. al-Hajji, (Beirut: Dar el-Irşâd 1968..)
  31. İbn el-Werdi, el-Kaz wîni’nin yaptığı gibi arasıra Tuhfet el-Garâ'ib'’ın yazarını zikreder, öyle görünüyor ki kaynak budur. Yazarın kimliği belli değildir. G. Ferrand, Le Tuhfat al-Albâb. Journal Asiatique, 207 (1925), 231ve 239 -41 .
  32. Mevlânâ Nizam’ın Tuşlu Naşir (not 25)’ın bir çok şerhleri olan Tezkire’sinin şarihlerinden biri olabileceği ima edilmektedir. Ancak bu bilginin, kimliği tesbit edilememiştir. Paris’le Bibliothèque Nationale’de Keffu’l-Hakiyik adını taşıyan Farsça bir yazma bulunmaktadır. Bu yazma, Nizâm adı ile tanınmış Haşan b. Muhammed el- Nişâburi el-Kummî’nin Nasır ed-Dîn et-Tûsi üzerine yaptığı bir şerhtir. 750/1349 'da yazılmıştır.Diğer bir ihtimal ,bunun,Nizam ed-Din el- Hu,el-A'rac el- Kummi en-Nisabüri'nin yazdığı bir 14.yüzyıl eseri olduğudur.Bkz.Carl Brockclmann, Geshichte der arabischen Literatür,(Leiden: E.J. Brill 1937-49) II, 237. Her iki eseri de görmedim.
  33. Amerika araştırmaları ve bir bütün olarak tslâm araştırmaları için mevcut malzemenin çeşitliliği, nicelik ve nitelik arasındaki zıtlık insanı etkilemektedir. Ve elbette altıyüzyıllık Osmanlı yönetiminden kalmış, yararlanılan malzemenin miktarı, halâ az sayılabilir. Amerika araştırmaları ile ilgili eserlerin de hemen hepsi 1500’lerin başlangıcısında basılmıştı; bu sebeple de geniş ölçüde elde edilmesi mümkün nüshalardan araştırma için yararlanılabilir. Halbuki İslâm dünyasında basım işi, 1726'ya kadar başlamadı ve XIX. yüzyıla kadar yaygın bir hale gelmedi.
  34. Bu noktada bana İspanyolca ve İtalyanca metinleri okumuş olan Bayan Elena M a h dj o u b i a n'a olan takdirlerimi ve teşekkürlerimi belirtmem gerekmektedir. Onun yorucu gayretleri, yararlı sonuçlar vermiştir.
  35. Türkçe derleme, söz konusu dönemde Yeni Dünya’da olan belli başlı olayların, ilginç tavsifler ve pek az denilebilecek açıklamalarla (yorumlarla) açık, kısa ve sade bir özetini vermek bakımından, iyi bir şekilde düzenlenmiştir.
  36. Columbus’un doj؛um yeri ile ilgili pek çok araştırma vardır. Ancak onlardan hiç birisi Nervi üzerinde durmaz. Benim ifade ettiğim bu yer, sadece bu iki eserde bulunmaktadır ve bunu belirtmem, konu ile ilgili kaynaklan makûl denebilecek bir ölçüde incelememin sonucu olmuştur.
  37. J osé A. A boal Amaro, bu meçhul gemici ile ilgili bütün öyküleri. El Piloto desconocido (Montevideo: Publicaciones de la Biblioteca Colombina t957)’da toplamıştır.
  38. O ve eserleri ile ilgili kaynaklar (bibliyografya ) için bkz. bu eserin Sterling A. S to u d e m i re tarafından yapılan çevirisi: Natural History of the West Indies, (Chapel Hill: Univ, of North Carolina Press 1959), 129-31; Daymond Turner, Gonzalo Fernández de Oviedo y Waldis, An Annotated Bibliography, University of North Carolina Studies in the Romance Languages and Literatures, No. 66 (Chapel Hill: Univ, of North Carolina Press 1967).
  39. Kısım I: Historia de las Indias;Kısım II: Historia de la conquista de México. XVI. yüzyıl yayınlan: 13 İspanyolca, 1552-55; 15 İtalyanca, 1556-76; 9 Fransızca, 1568-88; 2 İngilizce, 1578 ve 1596, [Henry Raup Wagner, The Spanish Southwest, 1542-1794 (Albuquerque: Quivira Society 1937)]. İngilizce çeviriler: 1555 (Richard Eden, The Decades of the New World, yaprak 240a-44b ve 300-24; Edward Arber tarafından Birmingham’da 1885’de yeniden yayınlanmıştır); Almanca, A pi a nus’un çeşitli yayınlarında (bkz. Fernand Graıten van Ortroy, “Bibliographic de I’oeuvre de Pierre Apian”, Bibliographe moderne 1901); basılmamış bile olsa, İbrani diline bir çevirisi hazırlanmıştır ( H ar ri sse, "Christoph Columbus” 217); ve şimdi biliyoruz ki yaklaşık 1580’de yapılmış kısmî bir Türkçe çevirisi vardır.
  40. Gerçekten en yakını, Fructoso’nun eseridir fakat bu eser, yayınlanmamıştır (Amaro). 40Lopez de Gömar a'nın bu eserinin bir dizini olmadığı için bu kolay değildir. Bununla birlikte Lesley Byrd Simpso 'nın yaptığı , eserin ikinci kısmının kısmi çevirisinin dizini bulunmaktadır. Bkz. Cortis, The Life of the Conqueror by His Secretary, Francisco Ldpez de Gdmara, (Berkeley: Univ. of California Press, 1966).
  41. Angher a'nın biyografi ve bibliyografyalar, eserinin Latince'den yapılan çevirilerin, de bulunabilir. İngilizce çevirisi: F . A . MacNutt.fi، Orbe Novo,TA، Eight Decades oj Pelee Martyr d'Anghera, (NY: Putnams 1912); İspanyolca çevirisi: Agustin Millares Cario, lid mondo o Gormann'in araştırmaları ile: Décadas del Nuevo Mundo (Mexico: J. Porrua 1964). XVI. yüzyılda İtalyanca ve İngilizceye çevirileri yapılmıştı. İngilizceye olan Eden'in Decades adi ile yaptığı kısmî bir çeviri idi.
  42. Zârate’nin bir biyografisi ve onunla ilgili bibliyografya, onun R. P. Barrancchca'nın bir önsözü île Jan M. K ermen ic tarafından notlu bir şekilde yayınlanmış olan eserinde bulunmaktadır (Lima: D. *Miranda [1944]). İspanyolca, Fransızca, Hollanda dilinde, İngilizce ve İtalyanca XVI. yüzyıl yayınlan vardır. (Yeni bir yayını Dorothy MacMahon tarafından tamamlanmıştır ؛Buenos Aires: L’niversidad Nacional, Instituto de Historia Argentina, no. 106a, 1965). John Michael Cohen, onun çoğunu, Penguin Klâsikleri için İngilizceye çevirdi (Baltimore 1968 .
  43. Bkz. not 37.
  44. Bu eserin bibliyografik bir incelenmesi İçin bkz. George p. Parks, The Contents an Sources of Ramusio'sNavigationİ, Bullelin of the New York Public Library, 59 (1955), 279313. Ay", bilgin, Ispanya sarayında Venedig elçisi olan çevirici Andrea Navagero’nun yaptığı İtalyanca yayındaki ekler ve düzeltmeler üzerinde de çalıştı: Columbus and Balboa in the Italian Revision of Peter Martyr, Huntington Library Quarterly, 18 (1955), 209-25. Ramusio’nun bu cildinin, bir zaman Osmanlı imparatorluğunda mevcut bulunduğu, aşağıdaki listede 2 no.’da kayıtlı yazmanın yazışız İçgömleğinde onun içindekilerin tam bir çevirisini bulunmakta oluşundan anlaşılmaktadır.
  45. Ana Lopez de Mentses, Andrea Navagero’nun, ayni zamanda Oviedo’- nun çeviricisi olduğuna inanmaktadır. (Turner).
  46. Kısaltmalar: T (Türkçe), I (Italyanca), S. (ispanyolca). SavaŞ gemisi kuŞu-T: Kudeyin-furkata;I: Coda inforcata; S: rabihorcados. Armadillo-T: ertati; I: bardati; S: encubertados. Papaya-T: fiko nasturso; I: fİsco del nasturciso S: higo del masturerço.
  47. 534 baskılı ciltte laikli olan tek malzeme, Pizarro ile birlikte olan bir kişinin raporudur. (Bütün harita ve resimler ile bugün mevcut olan nüshanın, New York Public Library'de bulunan uç nüshadan biri olduğu anlaşılmaktadır). Kitapla ilgili bazı bilgiler. The I homas Winthrop Streeter Collection of Americana' da bulunabilir, [)erleyen: .ل. E. Patterson ve 1). Lasswell, (NY: Parke - Bernet tpbfi), 11.3.
  48. Bir Amerika Bizonu ile olan teki yayınlar, wa g n e r'in The Spanish Southwest, 2, 2a, 2b, 2f, 2h'de yer almış olan listesinde bulunmaktadır.
  49. Çeşitli yayınları Pedro de Cieza de Leön’un Incas (Inkalar)’ında liste halinde verilmiştir, (Norman: Oklahoma Univ. Press I9٩Q)٠ çev. Harriet de Onis; yay. ve giriş: v . VVolfgang von Hagen.
  50. V 1 a d i m i r F . M . M i n o r s k y, The Chester Beatty Library. A Catalogue of the Turkish Manuscripts and Miniatures, Dublin: Hodges riggis 19.58), no. 444, p. 4.
  51. Bu haritanın diğer bir kopyesî, Harıla-ı Ekalım başlığı ile Topkapı Sarayı Müzesi Kitaplığı’nın, Bağdad Ktişkü bölümündeki 190 haritalık tarihsiz Atlas’da bulunmaktadır. Bu, E . H . van de Wa I Tin Manuscript Maps in the Topkapı Saray Library adlı makalesinde yayınlanmıştır. Bkz. Imago Mundi.23 (1969), şek 4.
  52. Haritalar, İbrahim Müteferrika Basımevi’nde basılan öteki kitaplarda da çıkmıştır.
  53. Nicolas Sanson, Atlas nouveau contenant toutes les partes du monde,! Paris: Hubert Jaillot 1961)
  54. Edgar BIOr h e t, Catalogue des manuscrits turcs,(Paris: Bibliothèque Nationale 1932-33), supplément goi; ve 271.
  55. B o n e ll i, La Scoperta; Rossi, “Scritti Turchi".
  56. Ad ler'in daktilo yazısı ile Ayer Koleksiyonu 07/M9A23/1891; Duncan Black Macdonal ,The Arabic and Turkish Manusripts in The Neuberry Library Chicago: The Newberry Library [1912], 14-18),
  57. Yaprakların doğru bir sırasını tespit ile onun bir listesini ve boşluklar, gösteren bir yazıyı yazmanın İçine bıraktım ve bu listeyi araştırmamda dikkate aldım. ٠ 58 Araştırmamda bulunan bir ek, bu kenar notlarına tahsis edilmiştir.

Şekil ve Tablolar