ISSN: 0041-4255
e-ISSN: 2791-6472

Mahmut H. Şakiroğlu

Anahtar Kelimeler: Türk Tarihi, Türkler, Cağalazâde Yusuf Sinan Paşa, Visconte Cicala, Tarih

Gino Benzoni, “Cicala, Scipione (Cigala - zâde Yusuf Sinan)”, Dkionario Biografico degli itaatti, degli Italiani. c. XXV (1981) s. 320-340. ve"Cicala, Visconte", aynı cilt, s. 340-346.

Bizim neslimizin Venedik tarihi araştırı cilandan olan müellif, Türk tarihinde çok özel bir yeri bulunan Cağalazade Yusuf Sinan Paşa ile babası Visc.onte Cicala (okunuşu: Viskonte (kala) hakkında, İtalya’da yayınlanmakta olan “İtalyanların Biyografik Sözlüğü” sayfalarında önemli bir inceleme kaleme almış bulunuyor. Gerek çağında ve gerek sonraki dönem tarihçileri tarafından çok eleştirilen Cağalazade hakkında kaynaklarımızda ve batılı eserlerde ne kadar çok malumat bulunduğu uzun zamandan beri bilinmekteydi.Merhum hocam Prof. T. Gökbilgin tarafından İslâm Ansiklopedisi, ve, gene sonsuzluğa göçmüş bulunan, Parry tarafından Encyclo­paedia of Islam sütunlarında bu zat için epey sayfa ayrılması bir rastlantı değildir. Osmanlı sarayına küçük yaşta ayak bastıktan sonra çok muhteşem bir eğitimden geçen ve  parlak bir kariyer yapan Cağalazade, devrin entrikaları üstüne çıkıp büyük makamlara oturmuş ve zamanı gelince ayrılmayı bildiği için çok güzel ve rahat bir şekilde ömrünün son yıllarını geçirmiştir. Oğulları da, kendisi gibi parlak bir devir geçirmemekle beraber, yüksek makamlara çıkarak önemli görevler üstlenmişlerdi. Bu zatin ne diye İtalya'da çıkan bir sözlük (ansiklopedi demememiz daha doğru olur) de yer aldığı merak konusu olabilir. Acaba son devir araştırıcılarının haklı olup, doğduğu toprakların menfaatine mi çalıştığı ve münasebetle mi mükâfatlandırdığı akla gelebilir. Yazdığı her bir madde fevkalade değerli ve bol miktarda kaynak kullanan Benzoni (halen üniversitede kadrolu profesör olarak görevlidir), bir çok Venedikli kişiyi kaleme alırken Türk tarihi sorunlarına nasıl aşina olduğunu göstermiş ise de, bu maddeyi de ele alırken bilimsel tarafsızlıktan uzak kalmamış, tarifi İmkânsız bol malzemeden yararlanırken bizim kaynaklan da gözden uzak tutmamıştır. En küçük hurufatla iki tam sayfayı dolduran kaynakça tarayanların başını döndürecek kadardır. En baş sırada muhakkak Venedik kaynaklan yer almak­tadır. Devrin İstanbul temsilcileri (Bailo’lar) devamlı şekilde Cağalazade hak­kında bilgiler verdikleri gibi, memleketlerine dönüşte kaleme aldıkları sefaretnâmelerinde de epey bilgiler vermektedirler. Devrin papaları bir gün tekrar Hıristiyanlığı kabul eder de bize döner ümidini asla yitirmeyip hayaller kurdukları bu zat için, çok sonraları yapılacak hayali araştırmalara malzeme bırakmışlardır. Bütün bu gelişmelerden uzak bir tarzda devletin her kademesinde ilerlemeyi uygun gören Cağalazade’nin belki hemen hatırlanacak parlak başarılan bulunmamakla beraber, devletine ihanet ettiğini belirleyecek hiç bir iz de yoktur. Bozukluklar ve bozgunlar devletin sağlam yapısı içinde kısa zamanda giderilmekte Cağaloglunu da içinde bulunduğu kötü koşullar kısa bir süreç sonra telafi edilebilmektedir. Bu gibi yeni koşullan kendisine hazırlayan devlet adamı çok azdır, ikbal ile azilleri bir arada görüp, sonradan küsmeyip daha ileri çıkan kaç devlet adamı vardır? Çok büyük kargaşalığa yol açıp kellesini bile teslim edenlerin sayısının çokluğunu gördükten sonra bir kenara çekilmesini bilenlerin varlığını görmek pek az tarihçiye nasip olmuştur. Dostundan çok düşmanı bulunan devlet adamları arasında karşıt­larını en iyi susturanlardan birisi olan bu Messina’lı dönmenin babası hakkında da uzun bir bölüm kaleme alan Benzeni, Türk gemilerine karşı yaptığı girişimleri ve en sonunda 1561 yılında İstanbul’a getirilip Yedi Kule zindanlarına atıldıktan sonra Venedikliler ve Fransızlar tarafından nasıl bir ilgisizlikle karşılandığını Cenova temsilcisinin bile yanma uğramaya tenezzül etmeden yanından kaçtığına işaret ettikten sonra 12 Aralık 1564 yılında burada öldüğünü ve cenazesinin özel bir izin sonunda kaldırıldığını bildirir. Cağalazadenin parlak kariyeri hakkında kaynaklardan epey bilgiler veren ve Akdeniz tarihine katkıda bulunan kişilerin oynadıkları çok boyutlu rollerin incelenmesinin ne büyük çabalar gerektirdiğine işaret eden bu makale, Baffo maddesinden sonra (F. Babinger tarafından kaleme alınmıştı) Türk tarihini doğrudan ilgilendiren ikinci maddedir. Kaynak bilgilerimizi arttırmada büyük bir kılavuz olan böyle değerli bir maddeyi yazan prof. G. Benzoni’yi bu başarısından dolayı tebrik etmek kaçınılmaz bir görevdir.

Yrd. Doç. Dr. MAHMUT H. ŞAKİROĞLU