Ebubekir Ratip Efendi Tosya’da doğmuş; ûlemadan Çilingir Ali Efendi’nin oğlu olup, bulûğ devrine eriştiği zaman İstanbul’a gelerek, Divan٠ı Hümayun Amedcisi (Bâbıâlî’de mabeyn hümayunda olan muhabere kaleminin reisi ve meclis-i has vükelâ baş kâtibi) Edhem Efendi dairesinde mülazım Tüye adayı) olarak okuyup yazmaya başlamış; az zamanda gösterdiği olağanüstü başarı ile öğrenimini bitirmiş ve devam ettiği kalemde hüner ve bilgisi ile şöhrete erişmişti. Halil Hamit Paşa amedici iken Amedi odasına memur, Halil Paşa tezkireciliğe nakil olunca da, onun yerine Amedici olmuştu. Ratip Efendi’nin bilgisi ve memuriyette gösterdiği üstün başarı Sultan Selim’in kulağına kadar gitmiş ve onun teveccühüne mazhar olmuştu [1].
Ebubekir Ratip Efendi, birkaç kez Viyana’ya ad hoc (olağanüstü, fevkalâde) elçi olarak gönderilmiş; orada da kendini sevdirmiş ve hakkında Bâbıâlî’ye sitayişkâr mektuplar gelmişti.
Ratip Efendi Viyana elçiliği görevini tamamladıktan sonra, önce Cizye muhasebecisi, sonra Başmuhasebeci, 1793 sonlarında Zahire Nâzırı, 1795’te de Reisülküttab (Dışişleri Bakanı) oldu. Ancak, Ratip Efendi düşmanları tarafından olmadık iftiralara uğramış ve bu iftiralar onun önce görevinden azledilmesine, daha sonra Rodos’a sürülmesine ve daha sonra da idamına (1799) neden olmuştur[2]. Halbuki, Ebubekir Ratip Efendi bütün bu suçlamalardan uzak, dünyada eşine az rastlanılır, işinin ehli, geniş bir kültüre sahip, ozan ruhlu, olgun bir kişiydi.
Ebubekir Ratip Efendi, Viyana elçiliği sırasında burada gördüğü , çeşitli kurumlan izlemiş ve yazdığı takrirleri ve sefaretnâmesinde bunlardan uzun uzadıya bahsetmiştir. Biz burada, Ratip Efendi’nin bu kurumlardan biri hakkında yazmış olduğu ve ülkemizde hiç bilinmeyen bir şiirini tanıtmaya çalışacağız. Bu şiir, günümüzde “Viyana Diplomasi Akademisi” olarak bilinen[3 ]o günlerin “Şark Dilleri Akademisi” (Orientalische Akademie) üzerine yazılmıştır. Bu Akademi, 1753 yılında Avusturya - Macaristan İmparatoriçesi Maria Theresia tarafından Osmanlı İmparatorluğu nezdindeki Avusturya Elçiliğine ve konsolosluklarına[4]dil bilen tercümanlar yetiştirmek amacıyla kurulmuştu. Akademi’de okutulan başlıca yabancı diller Türkçe, Farsça ve Arapça idi.
1792 yılında bu Akademi’yi ziyaret eden Ebubekir Ratıp Efendi, burada gördüklerinden çok etkilenmiş ve burası üzerine bir şiir kaleme almıştır. Bu şiirin Viyana Diplomasi Akademisi arşivlerinde bulduğumuz Almanca metninden dilimize tercümesi aşağıda sunulmuştur[5]:
O, Sultan Selim’in,
En yüce Sultan’ın kuluydu.
Dünyada Ratip Efendi
Ünüyle tanınırdı.
Elçi olarak gönderilmişti
1206 yılında[6]
İttifak’ı yenilemek üzere,
Viyana’ya.
Hayranlıkla izledi orada
Sarayları, Üniversiteleri
Ve yüzlerce harika şeyi.
Davet edildi
“Şark Dilleri Akademisi”ne de
Onur konuğu olarak.
Burada gördü
Bilimin öğretildiğini,
Türkçe olarak,
Bilginler tarafından.
Bilgili ellerini
Ve yüce ruhlarını övdü
Akademi’yi kuranların,
Bilim yuvası yapanların.
Burada gençler,
Kısa zamanda ve temelden öğreniyordu
Asya dillerim,
Arapça, Farsça ve Türkçe’yi.
Öğrencileri bizzat sınadı,
Gelişmelerine tanık oldu,
Ve onlarda
Büyük yetenek ve üstünlük buldu.
Övgüyle söz etti
Seçkin kitap, yazı, para,
Anayasa, pedagoji bilimi hazinelerinden
Ve tüm öğrencilerden.
Ve kendi eliyle kaleme alınan
Bu dizelerle,
Bu bilim kurumunu
Övgüyle yüceltti.
Ah, bu güzel yapı daima yaşasın,
Şimdi olduğu gibi, daima bilgiyle yeşersin
Ve bu ozanın ismi,
Bu dizeleri okuyan her kişiyle birlikte,
Daima anılarda yenilensin.
(Recep ayı, Yıl 1206)
(Şubat, 1792)