Sinop, Karadeniz Bölgesi’nin önemli liman kentlerinden birisidir. Burası Kuzey Anadolu Dağları tarafından ikiye bölünen ve farklı coğrafi özellikler gösteren bir bölgedir (Harita 1). Bu çalışmamızda, Sinop’un en eski dönemlerinden başlayarak Roma egemenliği sonuna kadar olan yerleşmelerini ele almaktayız.
Burada, Sinop’da yapılan birkaç bilimsel araştırma ve kazının yanısıra bölgede sürdürdüğümüz araştırmalar ve müze çalışmaları sırasında edindiğimiz bilgiler de değerlendirmelerimizde önemli bir katkı sağladı [1]. Bu bölgede yapılan çalışmaların başlıcaları: Ch. Burney[2], M. A. Işın[3] ve Ş. Dönmez[4] gibi araştırmacıların bilimsel nitelikli yüzey araştırmaları ve buradaki malzemelerle ilgili değerlendirmeleri ile, E. Akurgal’ın Sinop’da yaptığı kazılardır[5]. Bunun yanında Karadeniz Ticari Projesi çerçevesinde bölgede çalışan bir ekibin değerlendirmeleri de gözönüne alınmıştır[6].
Sinop yerleşmelerini iki kısımda inceledik. İlk önce, genel yerleşim özellikleri ve bunun çerçevesinde Sinop yerleşmeleri üzerinde durduk. Daha sonra, Sinop’da araştırılmış yerleşmelerden yararlanarak yerleşmelerdeki kültürler, bu kültürler arasındaki ilişki ve sürekliliği ortaya koymaya çalıştık.
1. Yerleşim Özellikleri
Önceleri Karadeniz kıyılarındaki yerleşim şekilleri ile ilgili farklı düşünceler vardı. Bu düşünceler de, genel olarak bölgedeki araştırmaların yetersizliğinden kaynaklanmaktaydı. Nitekim, 1940’lı yıllarda E. Forrer, Karadeniz kıyılarında höyük tipi yerleşmelerin çok sık bulunamayacağı düşüncesindeydi. Ona göre, bu bölgede daha çok ormanlık bölgeye uygun, birbirinden uzak mesafelerde, yamaçlar üzerine kurulmuş yerleşmeler bulunmalıdır. Araştırmacıya göre bölgede ahşap malzemenin bol kullanıldığı küçük köy tipi yerleşmelerin yoğun olması gerekmektedir[7]. Aynı şekilde, K. Bittel da, bu bölgedeki höyüklerin kuzey sınırını, Amasya ve Çorum’dan daha yukarıya çıkarmamaktaydı [8]. Ancak, yapılan araştırmalarla bunun doğru olmadığını, biraz aşağıda da değinileceği gibi, özellikle bölgedeki derin nehir vadilerinde ve sahildeki geniş ovalarda yoğun bir höyük yerleşiminin olduğu anlaşılacaktır[9].
K. Kökten, sahil boyu araştırmaları sırasında, Samsun’dan itibaren Çarşamba Deltası doğusuna kadar olan alanın, verimli; delta doğusundan Ordu çevresine kadar şüpheli ve Ordu doğusundan Rize’ye kadar boş bir netice vermesi ve Kızılırmak deltasından batıya, yani Sinop dolayına silik bir sıçrayış göstermesinin, Samsun’un arkeolojik yönden önemini arttırmasına kanıt olarak göstermektedir[10].
Karadeniz Bölgesi’nin kuzey kesimlerindeki yerleşim yerlerini, güneyden kuzeye doğru uzanan nehirlerin açtığı derin vadilerde, K. Kökten’in de söylediği gibi, Kuzey Anadolu sıradağlarının arasından uzanan tarihi doğal yol güzergahında aramak gerekmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, bölgenin en erken dönemlerden itibaren ve yaygın olarak yerleşime sahne olduğunu göstermektedir[12]. Özellikle, ormanlık kesimlerde yerleşim yoğunluğunun azalması muhtemelen sosyokültürel yapıyla ilgili olmalıdır[13]. Kıyı kesiminde, yüksek sahadaki yeni yerleşmelerinin çoğunluğu, vadi yamaç ve içlerinde kaynaklara yakın yerlerde toplanmışlardır[14].
Coğrafi konum ve özellikler bakımından Sinop’la yakın olan Kastamonu da, yerleşim özellikleri bakımından önemli bir yerdir. Burada da, bölgenin önemli nehirleri olan Gökırmak, Daday, Araç/Ilgaz vadilerindeki yerleşim yoğunluğu açık bir şekilde gözlenmektedir[15].
Yerleşim yerlerinin seçiminde belirleyici unsurların gözardı edilmediği bir gerçektir. Bir başka deyişle, insanlar yerleşmelerini oluştururken rastlantılarla değilde bazı belirleyici unsurlarla hareket etmektedirler. Bu unsurların en başlıcaları: su, toprak, coğrafi konum, tarihi doğal yollar, maden yatakları vb.’dir[16]. Nitekim, bu kesimde yer alan Samsun-İkiztepe[17] ve Kastamonu Kınık yerleşmeleri[18] bu özelliklerin hemen bütününü bünyelerinde toplamaktadır.
Durağan’ın güneydoğusunda yer alan Uluköy-Çay yerleşmesi de bu yerleşim seçimi ile ilgili güzel bir örnektir (Harita 2; no: 46). Burada Kalkolitik ve İTÇ dönemlerinde yerleşilmiştir[19]. Durağan’ın 7 km. doğusunda ise Durağan-Alaçam karayolu üzerinde arsenik cevherleşmesine rastlanmaktadır[20]. Bu yerleşme aynı zamanda Kızılırmak yakınlarında ve Kızılırmak Vadisi’ne olduğu gibi DurağanAlaçam yoluna da yakın bir konumdadır (Harita 2; no: 46)[21].
Özellikle su, toplumsal yaşamın en önemli parçalarından birisidir. Bu yüzden yerleşmelerin kurulmasında su kaynakları ya da verimli nehir vadileri öncelikli tercih sebeplerinden birisi olmuştur. Nitekim Sinop yerleşmelerinin de Sarımsak, Erfelek, Kabala ve Karasu gibi başlıca ırmak vadilerinde ya da su kaynaklarının yakınlarında kurulduğu görülmektedir. Bu durum, özellikle Kalkolitik ve İTÇ yerleşmelerinde daha belirgin olarak gözlenebilmektedir (Harita 2)[22].
Bu kesimde yer alan önemli yerleşmelerden Kocagöz Höyük, yerleşim özellikleri bakımından önemli bir örnektir. Bu höyük, iki tarafından vadilerle çevrilmiş hâkim bir tepe üzerindedir ve doğusunda verimli Taşmanlı Ovası uzanmaktadır (Harita 2)[23].
Erken Kalkolitik döneme tarihlenen Kabalı ve Kıran Höyükleri de Kabala Çayı Vadisi’nde yer almaktadırlar. Aynı şekilde, Sinop’daki başlıca yerleşmelerden Habuhaş Tepe, Kahkül Tepe, Üvez Tepe, Gavur Tepe Erfelek Çayı kenarında olan yerleşmelerdir. Çimbektepe de Kabalı Çayı Vadisi’ne hâkim bir yamaçtadır (Harita 2; Levha I: 1)[24].
İTÇ’ın sonlarında başlayan siyasal ve ekonomik değişimler, OTÇ/STÇ’da en üstdüzeye ulaşmıştır. Sonuçta, insanların birarada yaşama ihtiyaçlarının daha da artması, o dönemin küçük kentlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu dönemde, özellikle, suyu artan nüfusa yetebilecek daha verimli bölgeler, arazinin artan nüfusa yetecek nitelik ve genişlikte olması, diğer yerleşmelerle bağlantının rahat sağlanması ve askeri-stratejik bakımdan korunaklı noktaların tercih sebebi olduğu görülmektedir[25]. Bu yüzden, OTÇ/STÇ yerleşmelerinin debisi çok yüksek su kaynakları, verimli tarım arazileri ve korunaklı tepecikler ya da tepeler üzerinde kurulduğu gözlenir[26].
Yukarıda, yerleşmelerin kurulmasında savunmanın önemli bir yer tuttuğundan sözetmiştik. Asayişin bozuk olduğu ve istila tehlikesinin hüküm sürdüğü devirlerde ve yerlerde, özellikle yüksek mevkilerin tercih edildiği görülür. Ancak, bu yüksek mevkiler, ticari bakımdan elverişli olmamasından dolayı, sadece savunma amaçlı olarak ve asayişin bozuk olduğu dönemlerde önem kazanır[27].
Orta Karadeniz Bölgesi’ndeki, Phryg ya da Demirçağı yerleşmelerinin de, yerleşim modellerinin bu yönde değiştiği görülür. Bunlar, özellikle, doğal bakımdan korunaklı, dağlık kesimlere doğru yönelmişlerdir. Bu durum da, sözü edilen dönemde duyulan savunma ve korunma ihtiyacıyla ilgili olmalıdır[28].
Demir Çağı’nda Orta Karadeniz Bölümü’nde yerleşmelerin kentleşme özelliklerinin fazla olmadığı anlaşılmaktadır[29]. Ancak, bu bölgedeki kıyı yerleşmeleri, ekonomik faaliyetlerinden dolayı biraz daha iyi durumdadır.
Yine, başta Sinope olmak üzere, bu bölgedeki Grek koloni yerleşmelerinin, ana kentlerin bazı özelliklerini taşıdıkları görülmektedir. Nitekim, Sinope bir yarımada kıstasında kurulması ve çift limanı ile bunun kanıtıdır (Levha II-III; Plan). Ancak bu yerleşmelerin, kapladıkları alan ve mimari özellikler bakımından, Batı Anadolu kentlerinden çok geri oldukları görülmektedir[30].
Bölgedeki kıyı yerleşmeleri, topoğrafyaları bakımdan üç grupta incelenmektedir. Bunlardan bir grup da: Yarımada, kıyıya birleşmiş ada, dil ya da burun üzerine kurulmuş şehirlerdir. Savunması kolay olan bu, tipik denizaşırı yerleşmelere Sinope güzel bir örnektir (Levha II-III; PLAN). Nitekim, A. Akarca, Sinope kentini burun tarafı dağlık bir yarımadanın boynu üzerine kurulmuş yerleşmeler arasında saymaktadır[31].
Sinope, Bozburun yarımadasının boynu üzerine kurulmuştur. Bu yarımada, çepeçevre dik kıyılarla çevrilidir[32]. Burası, bölgedeki en önemli liman kentlerindendir. Burada, iki liman bulunmaktadır. Bu limanlardan, batıda yer alanı, kuzeybatıdan esen sert rüzgarlara açık olduğundan daha az kullanışlıdır. Doğu limanı ise, kış fırtınalarında bile gemilere güvenli bir korunma imkanı sağlamaktaydı (Levha II-III; Plan: 2-3)[33].
Buradaki, Hamsilos (Hamsaros) Burnu, kuzeydoğu yönüne doğru, Akliman’ın kuzey tarafına yakın sahilden, kısa bir çıkıntı teşkil eder ve kayalık kıyıdan yarım mil uzağa kadar uzanır. Biraz ileride, tepe ve kayalıkların kenarında bulunan alçak kumsalın kuzeybatı sınırında ise Akliman (Harmene: Akliman) yeralır. Bu liman, Sarıada ve Karaada isimli iki ada tarafından korunmaktadır. Bunlardan, Karaada kuzey başlangıç noktasına, Sarıada ise güney başlangıç noktasına yakındır. Batıda yer alan İnceburun Yarımadası, Akliman kesimine doğru, kuzey rüzgarlarının neden olduğu etkili dalgaları önlemektedir[34].
Sinope, Yunan kolonizasyonu sırasında önemli bir rol oynamıştır. Kentin en önemli özellikleri: liman olarak konumu, Kuzey Anadolu’nun en uç noktasında bulunması ve Orta Anadolu’yla olan bağlantısıdır. Ancak, Sinope gücünü, kara bağlantılarından daha çok denize borçludur. Ayrıca, bu kent, açık havalarda Kırım ile yapılan deniz seferlerinden dolayı, uzun zaman önemini korumuştur. Kent, konumundan dolayı Akdeniz ticaretinde önemli bir yer kazanmıştır[35].
Sinope’nin bir diğer önemli özelliği, çok iyi bir şekilde tahkim edilmiş olmasıdır. Kentin, Pontos Kralı II. Mithradates’in yaptığı (M. Ö. 220) saldırıya ve Roma kuşatmasına karşı direnmesi bu tahkimatlı yapıyla ilişkilidir. Sinope’yi, ana karaya bağlayan dar boğaz, büyük duvarlar tarafından korunmaktaydı. Denizden yapılacak saldırılar da, yarımadayı çevreleyen dik kayalardan dolayı imkansızdı [36].
Yerleşimle ilgili bir diğer belirleyicinin, tarihi doğal yollar olduğu bilinmektedir. Sinop da, önemli tarihi doğal yollar üzerinde yer almaktadır. Sinop’un başlangıç noktası olduğu önemli tarihi doğal yol güzergahı, buradan Akdeniz kıyılarına kadar uzanan Kuzey-Güney Yolu’dur[37].
Yukarıda bu yol bağlantılarının, yerleşme yerlerinin seçiminde de önemli rol oynadığından sözetmiştik. Nitekim, Sinop’daki bazı yerleşmelerin batıda Ayancık, doğuda Gerze ile bağlantının sağlandığı yollar üzerinde kurulduğu görülür. SinopGerze arasındaki bağlantı, buradan Samsun’a uzanan tarihi doğal yolun bir kısmını teşkil etmektedir (Harita 2)[38].
Sinop’un hinterlandla ilişkisini sağlayan en önemli bağlantılarından birisi Boyabat’a kadar uzanan yoldur[39]. Burası, muhtemelen Sinop’u güneye doğru inen bir yol ile Amnias (Gökırmak) Ovası’ndan Doğu-batı yoluna bağlayan tarihi yoldur[40]. İncelediğimiz yerleşmeler içerisinde de Sinop-Boyabat arasındaki yol bağlantısı belli kesimlerde açık bir şekilde gözlenebilmektedir (Harita 2).
Yukarıda da sözettiğimiz gibi, coğrafi yapı özelliklerinden dolayı Sinop’ un yol bağlantılarının çok güçlü olmadığı görülmektedir. Bu yüzden, Sinop’ un dış dünyayla deniz yolu ile olan bağlantısı da gözardı edilmemelidir[41]. Nitekim, Güney Karadeniz kıyılarındaki en önemli limanın bu kesimde bulunduğu görülmektedir. Burada, iki liman bulunmaktadır. Bunlardan, batıdaki, kuzeybatıdan esen sert rüzgarlara açık olduğundan daha az kullanışlıdır. Ancak, doğu limanı kış fırtınalarında bile gemilere güvenli bir korunma imkânı sağlamaktaydı. Sinope, çift limanıyla, Hellen dünyasında görülen kentleri andırmaktadır[42].
2. Yerleşmelerdeki Kültürler*
Sinop’daki yerleşim durumuyla ilgili olarak toplam 53 yerleşmeyi esas aldık. Bunlar arasından da Kalkolitik Çağ’dan Hellenistik Dönem’e kadar olan kültürleri içinde barındıran 50 yerleşme esas alındı (TABLO 1-6; Harita 2: 1-4) [43]. Ayrıca, OTÇ ile STÇ, sözedilen dönemlerdeki siyasal ve sosyal karışıklıklar ve bazı problemlerden dolayı birlikte ele alınarak değerlendirildi[44]. Yine, Hellenistik Dönem ve sonrası da yerleşim durumuyla ilgili verilerden dolayı harita ve grafiklerde verilmemiştir.
Sinop’un bu erken yerleşmelerinde en yaygın kültür İTÇ’a ait olanıdır. Buradaki İTÇ kültürleri bütün höyükler içinde % 57,3’lük bir oranda (47 tane) yer almaktadır (Tablo 1, 3-6; Harita: 1-2). Bu, Sinop yerleşmelerindeki en yaygın kültürün İTÇ’a ait olduğunu açıkça göstermektedir. Bunu, % 18,2’lik oranla Kalkolitik (15 adet), % 15,8 ile OTÇ/STÇ (13 adet) ve % 8,5 ile DÇ (7 adet) yerleşmeleri takip eder (Tablo 1, 3-6; Harita: 1-2).
Kalkolitik Çağ’dan İTÇ’a geçişte yerleşmelerin sayısının yaklaşık 3 kat artması, nüfustaki artışı göstermektedir. Ancak, bu dönem yerleşmelerinin genelde küçük ve orta boy höyükler olduğu da gözardı edilmemelidir.
Genel olarak, Anadolu’da olduğu gibi[45] Sinop’da da İTÇ’dan OTÇ/STÇ’a geçişte yerleşmelerin sayı olarak azaldığı görülmektedir. Sinop’ta İTÇ’dan OTÇ/STÇ’a geçişte, yerleşmelerinin sayısının yaklaşık 1/4 oranında azaldığı görülür (Tablo 1, 3-6; Harita 2). Bu durum muhtemelen OTÇ/STÇ içindeki sosyal ve siyasal değişim ve gelişmelerle ilgili olmalıdır. Nitekim, genel olarak İTÇ sonları ve OTÇ başlarında Anadolu’da başlayan ekonomik ve ticari değişim ve gelişim muhtemelen bu yerleşmelerde de kendini göstermiş, tarihi doğal yollar üzerindeki yerleşmeler daha da önem kazanmışlardır. Bunun yanında siyasal problemler ve küçük krallıkların (ya da kent devletleri) kurulmasıyla ilk siyasal yapılanmalar da ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu siyasal ve ticari değişim, insanların küçük köyleri terkederek, sözettiğimiz merkezi-büyük yerleşmelere yönelmelerine neden olmuş olmalıdır[46].
Bölgenin, özellikle kuzey kesimlerindeki M.Ö. II. bin yıl yerleşmelerinin çoğunun, Hitit İmparatorluk Çağı kültürlerini vermemesi ise, bölgedeki Kaşka egemenliği ve Kaşka saldırıları ile ilgili olmalıdır (Tablo 3-6)[47].
Sinop kesiminde bilinen DÇ yerleşmelerinin de sayı olarak çok az olduğu görülür (Tablo 1, 3-6; Harita: 1-2). Bu durum, Anadolu’da bu dönemde görülen karışıklıklarla ilgili olmalıdır. Muhtemelen DÇ halkları, kendilerini bu karışıklıktan koruyacak, dağlık veya daha korunaklı bölgelere yönelmiş olmalıdır.
Bölge yerleşmeleriyle ilgili olarak değerlendirme yaparken ele aldığımız ikinci bir husus ta, kültürlerdeki süreklilik idi.
Sinop’ta ele aldığımız 53 yerleşme içinde yaklaşık 82 kültürün bulunduğu görülmektedir (Kalkolitik’ten Hellenistik Dönem başına kadar) (TABLO 2, 3-6; Harita: 3-4).
Bunlar arasında, İTÇ kültürleri, bir höyükte tek başına en yüksek oranda bulunan kültür durumundadır. Bunun oranı % 44’dür (22 adet).
Bunun yanında, höyüklerde Kalkolitik ve İTÇ yerleşmelerinin birarada bulunma oranları da % 28 idi (14 adet). Buradaki 15 Kalkolitik kültürden 14’ünün üzerinde İTÇ’ın devam etmesi (% 93,3), Kalkolitik’ten İTÇ’a geçişteki sürekliliği göstermektedir (Tablo 2, 3-6; Harita: 3-4)[48].
Ayrıca değerlendirmeye aldığımız yerleşmelerden üçü dışındaki diğer bütün merkezlerde İTÇ kültürlerine rastlandığı görülmektedir.
Sinop yerleşmelerinde süreklilik gösteren ikinci kültür grubu: İTÇ ile OTÇ/STÇ kültürleridir. Bunlar da, toplam içinde % 26’lık bir orana (13 adet) sahiptir (Tablo 2, 3-6; Harita: 3-4).
Bu yerleşmeler arasındaki bütün OTÇ/STÇ kültürlerinin, İTÇ kültürleri üzerinde kurulduğu görülür (13 adet; Tablo 2, 3-5; Harita: 3-6).
DÇ yerleşmelerinin de 3/4’lük bir oranı İTÇ kültürleriyle birlikte yer almaktadır (Tablo 2, 3-6; Harita: 3-4).
Karadeniz Ticari Projesiyle ilgili çalışmaları değerlendiren Amerikalı bir ekip, Sinop İTÇ yerleşimlerinin yoğunluğunun daha sonraki dönemlerde azaldığını bildirir. Hellenistik Dönemde ise, iç kesimlerde az olmakla beraber, kıyı şeridindeki yerleşimlerde önemli bir gelişmenin varlığı saptanmıştır. Roma ve Erken Bizans dönemlerinde o zamana kadar görülmeyen bir gelişme gözlenmektedir. Bu dönemlerde, iç kesimlerde de nispi bir gelişme olmuştur. İç kesimlerdeki gelişmeyi, kıyıdaki gelişmeyle ilgili görmek gerekmektedir. Çünkü, iç bölgeler, kıyıdaki hammadde ihtiyacını desteklemektedir[49]. Demirci Vadisi ve Sinop çevresi Hellenistik-Roma yerleşmelerinin yoğunluğu da siyasal, sosyal ve ekonomik değişim ve gelişmelerle ilgili bir durumdur[50]. Nitekim, Sinop’un batısındaki Bafra Ovası’nda da Hellenistik Dönem boyunca yaygın olarak yerleşilmiştir[51].
Burada dikkat çekici bir diğer konu da, saydığımız kültürlerin bütününün hemen hiçbir yerleşmede bir arada görülmemesi; ya da bu yerleşmelerdeki kültürel sürekliliğin çok az olmasıdır (Tablo 2, 3-6).
Bütün bunlardan, yerleşim şekillerinin oluşmasında insan iradesinin ve coğrafi özelliklerin belirleyicilikleri ortaya çıkmaktır. İnsanlar, yerleşim yerlerini seçerken tesadüflerle hareket etmemişlerdir. Su kaynakları, verimli tarım arazileri, doğal yol güzergahları, nehir vadileri, maden yatakları vb. bu seçimde etkili olmuştur[52]. Siyasal, askeri ve ekonomik yapı özellikleri ve değişimler de bu tercihlerde belirleyici olmuştur. Sinop yerleşmelerinde de, söylediğimiz bu tercih sebepleri aranmıştır. Harita üzerine yaptığımız yerleştirmede bütün bu unsurların önemi açık şekilde görülmektedir (Harita 2).
KISALTMALAR
AJA: American Journal of Archaeology, Baltimore, 1885 vd.
An.Ar.: Anadolu Araştırmaları, İstanbul, 1955 vd.
AS: Anatolian Studies, Journal of the British Instituteof Archeology at Ankara, London, 1951 vd.
AST: T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Araştırma Sonuçları Toplantısı, 1983 vdd.
Belleten: Türk Tarih Kurumu, Belleten, 1937 vd.
DTCFD: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Ankara, 1942 vd.
JHS: Journal of Hellenic Studies
TAD: Türk Arkeoloji Dergisi, Ankara, 1950 vd.
TTKong.: Türk Tarih Kongresi Raporları, Ankara, 1932 vd.
Diğer Kısaltmalar:
İTÇ: İlk Tunç Çağ
OTÇ: Orta Tunç Çağ
STÇ: Son Tunç Çağ
DÇ: Demir Çağı
GDÇ: Geç Demir Çağ
HARİTA, LEVHA VE PLANLARIN LİSTESİ
HARİTA 1
Orta Karadeniz Bölgesi’nin topografik durumu (S. Gözenç- N. Günal, “Türkiye’nin Coğrafi Bölgelerinde Kır-Şehir Nüfusu Ayrımı ile Şehir Nüfusunun 1/ 200.000 Ölçekli Haritada Yükselti Kademelerine Göre Tespiti”, İ.Ü. Deniz Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Bülten, 3/4, 1987 (1988), 27-37, topoğrafi haritası).
HARİTA 2
Harita Genel Müdürlüğü, Zonguldak 1:500.000, 333 C Harita Paftası, Ankara; Harita Genel Müdürlüğü, Samsun 1:500.000, 324 D Harita Paftası, Ankara.
LEVHA I
1. Sinop- Merkez Lala Tavukçuluğu’nda yer alan Çimbektepe Yerleşmesi (Işın vd. 1992, 6).
2. Sinop- Erfelek Hasandere’de yer alan Halil Usta Tepesi Yerleşmesi (Işın vd. 1992, 6).
LEVHA II
1. Sinop’un hemen girişindeki Pervane Dede Tepesi’nden Sinop’un güneyinde yer alan Aşağı Liman.
2.Sinop Yarımadası boynunun kuzeyinden Yukarı Liman.
LEVHA III
1. Sinop’un hemen girişindeki Pervane Dede Tepesi’nden Sinop Yarımadası ile Kuzey ve Güney Limanları.
2. Sinop’un hemen girişindeki Pervane Dede Tepesi’nden modern SamsunGerze yolu, Akliman ve Hamsalos Burnu.
PLAN
1. Wycherley 1986, Şekil 3, Miletos.
2. Y. Garlan- D. K. Tezgör, “Prospection d’ateliers d’amphores et de Ceramiques de Sinope”, Anatolia Antiqua- Eski Anadolu, IV (1996), 325-334, Figür 1.
3. Işın vd. 1992, 50. 13. yüzyıl Selçuklu onarımından sonra Sinop kale surları.