Üçüncü Mithridates harbini (M.Ö. 88-85) bitirmek üzere Küçük Asya’ya gelmiş olan Roma kumandanı Pompeius, Pontos kralı Mithridates VI. Eupator’u (M.Ö. 111-63) yendikten sonra 64’de Küçük Asya’ya yeni bir şekil verirken Galatia bölgesini de ele almış ve burada oturmakta olan üç büyük Galat kabilesinden Tolistobogların başına tetrarh Deiotaros’u; Tektosagların başına tetrarh Kastor Tarkondarios’u ; Trokmilerin başına ise tetrarh Brogitaros’u getirmiştir. Bu esnada bunlardan yalnız Deiotaros kral ünvanını almış[1], 59’da bu ünvan Roma senatosu tarafından da onaylanmıştır[2]. Brogitaros’un bu ünvanı aldığı tarih 58 senesidir (T. Burgon, Num.Chron. 1846, s. 70. Wroth, BMC Galatia s. XVII). Pompeius bunları, bu sırada Galatiada yaşamakta olan 12 tetrarh ailesinin içinden seçmişti ki bundan böyle her kabilenin başında bulunan 4 tetrarh’ın yerine birisi hüküm sürecekti[3]. Pontos topraklarından bazı parçalar da alan Deiotaros, kısa bir zaman sonra Küçük Ermenistanı da almış ve Pompeius daha hayatta iken Galatia’nın tamamını kendi hâkimiyeti altında toplamıştır[4].
M.Ö. 48 tarihli Pharsalos muharebesinde Deiotaros, Pompeius tarafını tutmuş ve 6000 atlının başında bizzat kendisi harbe katılmıştır[5]. 47’de ise Mısır’dan Küçük Asya’ya gelen Caesar’a Zela muharebesinde yardım etmiş, ve zaferden sonra yine onunla birlikte Batı Anadolu’ya hareket etmiştir. Buna rağmen Caesar Nikaiada bu bölge işlerini yeniden tanzim ederken, ona karşı pek sert davranmamakla beraber, Küçük Ermenistan’ın büyük kısmını Kappadokia’ya; Galatia’nın Trokmilere ait olan kısmını da dostu Bergama’lı Mithridates’e vermiştir[5a]. Fakat Deiotaros kısa bir zaman sonra Mitridates’in ölümü üzerine, bu toprakları tekrar Galatia’ya bağlamıştır[6].
M.Ö. 44’de Caesar’ın öldürülmesinden sonra Triumvir M. Antonius ilerde Doğuda dostlara ihtiyacı olacağını düşünerek Galatia’nın o andaki durumunu olduğu gibi kabul etmiş ve Deiotaros’un ölüm tarihi olan 41 veya 40 senesine kadar Galatia’yı idare etmesine razı olmuştur[7]. Deiotaros öldükten sonra, yine Antonius tetrarlı Kastor Tarkondarios’un oğlu Kastor’u Galatia kralı yapmıştır. Kastor aynı zamanda başındaki prens Attalos’un ölümü üzerine, Paphlagonia’yı da işgal etmiş ve bu durumu Roma senatosu da onaylamıştır[8].
Kastor’un ölümünden sonra, 37/36 da Galatia’nın başına yine Antonius tarafından getirilen kral, sikkeleri bu etüdümüze konu teşkil eden Amyntas’dır[9].
Amyntas’ı Galatiada ilk defa Kral Deiotaros I’in özel kâtibi, sivil ve askerî idarede yardımcısı ve onun güvenini kazanmış bir kişi olarak görüyoruz[10]. Kendisi aslında Galatialı değildir. Vatanı olan Pisidia’da Antiochia ile Apollonia arasındaki topraklarını babasından tevarüs etmiş, zengin ve kuvvetli bir adamdır[11]. 42 de Deiotaros I’in bu sırada Küçük Asya’da bulunan Caesar katillerinden Brutus’a gönderdiği Galatia’lı askerlerden müteşekkil yardımcı kuvvetlerin kumandanı Amyntas’dı[12]. Fakat daha Philippi muharebesi yapılmadan, başka milletlerden oluşan diğer bazı kuvvetler gibi, o da emrindeki askerlerle birlikte, Antonius ile Octavianus tarafına geçmiş ve bu harpte onlara yardım etmiştir[13].
Bundan sonra Amyntas’ı Pisidia kralı olarak görüyoruz. Bu görev ona Antonius tarafından bir yandan Philippi muharebesinde yaptığı yardım için mükâfatlandırma, diğer taraftan 40 senesinde bütün Suriye ve Ionia’ya kadar Küçük Asya’yı işgal eden Partların geriye atılmasından sonra bu bölgenin yeniden tanzim edilmesi gerekeceğine inanmış olmasındandır. Antonius Octavianus ile yaptığı Brundisium (40) ve Misenum (39) anlaşmalarından sonra 40/39 kışını Atina’da geçirirken Parth mes’elesinin halledilmesi üzerine Suriye’ye gelmiş ve 39 senesinde yapılan diğer tayinlerin yanında[14] Pisidia’da yaşayan barbar ve çapulcu kabilelerin itaat altına alınması nedeniyle Amyntas’ı da Pisidia krallığının başına getirmiştir[14a].
M.Ö. 37’de Octavianus ile Tarent anlaşmasını yapan Antonius Suriye’ye dönünce, 36 senesinde Parth’lara karşı yapmayı plânladığı harpten önce, Küçük Asya’da yine bazı değişiklikler yapmış ve bu arada 37/36 kışında, Galatia’nın ölen kralı Kastor’un yerine, onun çocuklarından birini değil, Pisidia kralı Amyntas’ı kral yapmış (Magie, a.y. s. 434), ayrıca Lykaonia, İsauria ve Pamphyliadan bazı kışından da bu krallığa eklemiştir[15]. Böylece Amyntas’ın krallığı, Galatia’nın kuzey dağlarından Akdeniz kıyılarına kadar uzanmış olacaktı. Pamphylia’dan verilen kısım, bu bölgenin Side limanını içine alan doğu parçası idi. Bununla Antonius bundan sonra cereyan edecek olaylarda müttefiği Amyntas’ın kendisine hem kara hem deniz yoluyla yardım etmesini güven altına almak istemişti[15a]. Ayrıca Amyntas’ın, Toroslar’da yapacağı harpler için kolaylıkla yardım alabileceği bir limana ihtiyacı da vardı[16].
Bundan sonra Amyntas, 35 senesinde Mytilene (Midilli)’den Küçük Asya’ya geçen Sex. Pompeius’un takibi işinde vazife almış[16a], 31 de Antonius’un orduları yanında Actium savaşına katılmıştır[17]. Fakat Amyntas savaştan önce Octavianus tarafına geçtiği için[18], savaştan sonra tek başına hükümdar kalan Octavianus onun Pisidia ve Galatia krallığını olduğu gibi bırakmış, ayrıca Batı, yani dağlık Kilikia’yı da bu krallığa katmıştır[19]. Görüyoruz ki Amyntas savaşlarda hep zayıf taraftan kuvvetli tarafa geçerek ölümüne kadar idaresi altındaki toprakları elinde tutmasını bilmiştir.
Amyntas M.Ö. 30-25 arasındaki hayatını, Kilikia ile Pisidia dağlarında yaşayan ve zaman zaman ovalık kısımlara inerek yağma ve çapulculuklarda bulunan barbar kabileleri itaat altına almak için yaptığı savaşlarla geçirmiştir. Buralarda kendisine en son verilen ödev, bu kabilelerin içinde en önemlisi olan ve Toroslar’da İsauria’nın batısında veya güney batısında yaşayan Homonadens’leri ortadan kaldırmaktı[20]. Çünkü bunlar Lykaonia ve İsauria ile Side limanı arasında uzanan ve şehrin zenginliğini sağlayan unsurlardan birisi olan (Magie, a.y. s. 261) kara yolunu tehdit ediyorlardı. Amyntas bu kabilenin topraklarının büyük bir kısmını zaptetmiş ve başkanlarını öldürmüştü. Fakat 25’de yine bu harplerden birinde kendisi de esir edilerek öldürülünce, Galatia krallığı son bulmuş ve İmparator Augustus bu krallığın asıl Galatia ile Lykaonia kısmını birleştirerek yeni bir eyalet meydana getirmiş[21], dağlık Kilikia, Kappadokia kralı Archelaos’a verilmiştir. Pamphylia’nın durumu ise, hâlâ münakaşalıdır[22].
Galatia krallarından sikke basmış olanların başında Deiotaros (64-40) gelir. Deiotaros’un bastırdığı ve zamanımıza kadar gelen sikkeleri bronzdandır[23]. Pompeius tarafından Trokmilerin başına geçirilmiş olan Brogitaros’un bastırmış olduğu tek sikkesi ise gümüştendir[24]. Her ikisinin sikkeleri üzerinde “kral” ünvanları da yer almıştır.
Amyntasın ilk sikkeleri de bronzdandır[25] ve bunların bir kısmı, bir çok Numizmat’ın kabul ettiği gibi, Antonius’un onu Pisidia kralı yaptığı 39 senesinde veya bunu takibeden yıllarda, bir Pisidia şehri olan Kremna’da basılmıştır[26]. Bu sikkelerin bazıları üzerinde Amyntas’ın ismi ve kral ünvanı mevcuttur. Fakat bazılarında yoktur. Buna rağmen bu sikkelerin yine de Amyntas’a ait olduklarının kabul edilmesinin sebebi, sikkelerin üzerindeki tiplerin eşitliği ve ön veya arka yüzlerindeki monogramların “kral Amyntas” şeklinde çözülmüş olmasıdır[27].
Kral Amyntas’ın stator ve hekte olarak basılmış tipleri, tetradrahmilerininkilerle eşit olan altın sikkeleri ise, genellikle modern zamanlarda yapılmış sahte sikkeler olarak kabul edilmektedir[28].
Amyntas’ın asıl önemli olan sikkeleri, krallığının en önemli şehri olan Side’de, bu şehrin bu sırada basmakta olduğu tetradrahmilerinin tipleri ve sistemiyle (Attika sistemi) basılmış olan gümüş tetradrahmileridir. Side’nin çok meşhur ve yaygın olan bu tetradrahmi ve drahmilerinin ön yüzünde İskender staterlerinde olduğu gibi, şehrin baş tanrıçası olan Athena’nın sağa dönük, üç sorguçtu korinth miğferli başı vardır. Bu tanrıça’nın limana hâkim bir yerde (Mermerlik) ve Apollo tapınağı yanındaki tapınağı, 1947-1967 yılları arasında yapılan kazılarla (A. M. Mansel, Die Ruinen Von Side, s. 77) ortaya çıkarılmıştır. Sikkelerin arka yüzünde ise, sola doğru bazen hızla, bazen daha yavaş yürüyen, hiton ve himation ile giyimli zafer tanrıçası olan Nike tasvir edilmiştir. Nike’nin ileriye uzattığı sağ elinde çelenk, sol eli Nike’nin kalça kısmını saran ve uçları sol tarafta toplanmış olan himation’u tutar. Sol boşlukta şehrin simgesi olan mar (= Side) ve yıllık memurlarının isimlerinin ilk iki, üç dört veya beş harfi yer almıştır (Lev I A-H, II I-K). Bu tetradrahmilerin ilk basılmış olanlarının bazılarında memur isimlerinin yanında miğfer, çelenk ve şimşek demeti gibi semboller de yer almıştır.
Sidenin bu meşhur tetradrahmilerinin kısa bir zaman öncesine kadar hemen bütün Numizmatlar tarafından M. Ö. 190-36 arasında basıldıkları kabul edildikleri için, hemen belli başlı bütün sikke kataloglarında bu tarihler arasına konmuşlardır[29]. 190 tarihi, bütün Küçük Asya’ya hâkim olan Seleukoslar kralı Antiochos III (223-187) ile Romalılar arasında Manisa (Magnesia ad Sipylum) ovasında yapılan meydan muharebesinin tarihidir[30]. Suriye kralı bu muharebede büyük bir yenilgiye uğramış ve 188 de yapılan Apameia (Dinar) barış anlaşması ile Torosların kuzeyinde kalan bütün topraklarını kaybetmiştir. Bu muharebeden önce Roma, Yunanistan ve Küçük Asya’daki grek şehirlerine kendi taraflarına geçtikleri takdirde savaştan sonra özerkliklerine kavuşturulacaklarını vaadetmiş olduğu için, Apameia’dan sonra buna kavuşmuş olan Yunanistan ve Küçük Asya’daki 40’a yakın şehir bu özerkliği belirtmek maksadıyla, büyük gümüş tetradrahmiler basmışlardır[31], işte Numizmatlara göre Side’nin tetradrahmileri de aynı nedenlerle bu tarihlerde basılmaya başlamıştır. 36 tarihi ise, Galatia kralı Amyntas’ın Side’yi ele geçirdiği ve burada kendi sikkelerini basmağa başladığı için, şehir darplarının son bulduğu tarihtir.
Ancak son zamanlarda özellikle definelere dayanılarak yapılan araştırmalara göre[32], Side tetradrahmileri 205-190 arasında basılmıştır ve 190 tarihi şimdiye kadar yapıldığı gibi, bu sikkelerin başladığı değil, son bulduğu tarihtir. Bu tarihte Side’de Eponym olan ve sikkeler üzerinde yer alan memurun adı Kleuchares’dir ve ismi sikkeler üzerinde ΚΛΕ, ΚΛΕΥ veya ΚΛΕ YX şeklinde gösterilmiştir. Fakat bu memur isminin bulunduğu sikkelerin sayısı o kadar çok ve aralarında stil, teknik ve ağırlık bakımından o kadar büyük ayrılıklar vardır ki hepsinin aynı zamanda basılmış olmalarına imkân yoktur (Lev. I A-H, II 1-0). Bu sebepten ΚΛΕ X lü sikkeler uzun zamandanberi 1- ΚΛΕ XI li, 2- ΚΛΕΥΧ—II li sikkeler olmak üzere iki gruba ayrılmıştır[33]. Bu taksimi ilk defa yapan Regling’e göre birinci grup (Lev. I A-C) 2. yüzyılda, ΚΛΕΥΧ-ΙΙ ise 1. yüzyılın 2. yarısı yani Amyntas zamanında basılmıştır (Lev. II 1-0). Fakat geç gruba ait olması gerekenlerden birisi olan D, son zamanlarda ortaya çıkan ve 150 sıralarında gömülmüş Küçük Asya menşeli bir definede bulunmuştur. Binaenaleyh bu sikkelerin bu tarihte veya biraz evvel basılmış olmaları lâzımdır[34]. Lev. II 1-0 ile gösterilmiş olanlar teknik, üslûp eşitliği ağırlıkları ve bazılarının geçen yüzyılda Anadolu’da bulunmuş bir definede[34a] Amyntas sikkeleri ile bir arada görünmüş olmaları ve hattâ bunlara ait bir önyüz kalıbının (Lev. II O) Amyntas sikkeleri için de kullanılmış olması yüzünden, Amyntas sikkelerinden bir az önce veya Amyntas zamanında basılmış olmaları gerekmektedir. Buna göre E-H ile göstermiş olduğumuz Side tetradrahmileri 150 ile 37/36 arasında, fakat her halde ikinci tarihe daha yakın bir zamanda tedavüle çıkarılmışlardır[35]. Çünkü bunların stillerinin daha kaba ve çirkin olmalarına rağmen, işçilik ve ağırlık bakımından (Amyntas sikkelerinin bir kaçı dışında ağırlıkları, Side’nin ΚΛΕΥ—XII li sikkeleri gibi 15,98-15,40 arasında değişir) yine de bu gruba daha yakın görünmektedirler.
Amyntas tetradrahmileri, eski çağlardan kalma diğer grek sikkelerine nazaran oldukça geç bir tarihte, 1845 lerde Küçük Asya’da bulunmuş bir definede ortaya çıkmışlar (Noe, Greek Coin Hoards No. 72) ve aynı tarihde Duc de Luynes ve Th. Burgon tarafından ayrı ayrı yapılan etüdlerle ilim dünyasına tanıtılmışlardır[36]. Noe 72 ye göre definede bulunan 500 civarındaki gümüş sikkeden ibaret olan bu definede en azından 5’i Amyntas’ın, ikisi de Side tetradrahmilerinin kralın buraya gelmesinden biraz önce basmakta olduğu tetradrahmilerdendir. Bu kadar geç ortaya çıkmalarına rağmen bu gün çeşitli müzelerde bulunan sayıları azımlanacak durumda değildir. Buna rağmen resmî sikke koleksiyonlarının bazılarında sayıları fazla (British Museumda 7; Berlin’de 18), bazılarında hiç yoktur (İstanbul, Viyana, Glasgow, Boston gibi)[36a].
Buna rağmen benim mulaj ve satış kataloglarındaki resimlerinden faydalandığım ve kataloga geçirdiğim Amyntas tetradrahmilerinin sayısı 98’dir*. M.Ö. 37-25 arasında, yani 13 sene içinde basılmış olmaları gereken bu sikkelerin baskısında 6 önyüz kalıbı ile 33 arkayüz kalıbı kullanılmıştır[37]. Bu miktar bu kadar kısa bir zaman için azımsanacak bir sayı değildir. Çok daha çabuk yıpranan arkayüz kalıbının sayısı da, zamanında bu sikkelerin bol mikdarda basılmış olduğunu göstermektedir. Ortalama her önyüz kalıbına 6 arkayüz kalıbı düşmektedir.
6 önyüz kalıbının birbirini takip zorunluğu, 33 arkayüz kalıbının eşit kalıplarla birbirine bağlanması sonucunda elde edilmiştir. Böylece Ö1 ile Ö2 birbirine A1 ile A8; Ö2 ile Ö3, A8 ile A11; Ö1 ile basılmış sikkeler Ö3 e A4 ile; Ö1, Ö2 ve Ö3, Ö4 ile basılmış olanlara A8 ile bağlıdır. Ö4 lü sikkeleri Ö5 lilere A19 bağlar. Ö6 ile basılmış seri, kendinden önceki Ö5 e yalnız bir arkayüz (A22) ile bağlı olduğu için, Amyntas sikkelerinin sonuncuları olarak kabul edilmiştir. Bu duruma dayanarak Amyntas sikkelerinin tek bir atelyede basıldıklarını ve bir arkayüz kalıbı iyice eskiyip atılmadan bir yenisinin kesildiğini söyleyebiliriz.
Önyüzüne AΔ mongramı, arka yüzüne de IB = 12 rakkamı ilâve edilmiş olan No. 24, No. 23 ün kalıplarıyla basılmış bir sikkedir. Bu sebepten katalogda No. 22 ile 23 ün önyüzleri Ö4, monogram ilâve edilmiş önyüzlerde (24-28) Ö4a ile; arkayüzler ise A17, A17a şeklinde gösterilmişlerdir. Amyntas’ın daha önce başka şehirlerde basılmış bakır sikkelerinin de ön ve arka yüzlerine çeşitli monogramlar konmuş ve bunların bir kısmı “kral Amyntas” olarak çözülmüştür (krşl. dipnot 27). Fakat buradaki önyüz monogramı onlara pek benzememektedir. Esasen bu ünvan ve isim burada yazı ile gösterilmiştir. Binaenaleyh bu monogramın daha başka bir çözümü olmalıdır. (De Luynes. Rev. Numis, 1845, s. 263/64 de bunu Magydos olarak çözmek ister, krşl. ZfNI/1874, s. 333)· Arkayüzdeki IB = 12 rakkamıî büyük bir ihtimalle kralın 12. saltanat senesini göstermektedir. Böyle bir sayı, diğer bir Galatia kralı olan Brogitaros’un unikum olan bir gümüş sikkesinin arka yüzünde kesit kısmında yer almış ve bu da kralın 6. cı saltanat yılı olarak değerlendirilmiştir[37a]. Kappadokia gümüş veya bakır sikkeleri (BMC Galatia... s. XXXV/VII, s. 31 v.d) ile Mısır'da İskenderiye’de basılan İmparator sikkeleri üzerinde de aynı şey yapılmıştır. 37/36 senesinde, yani Pers harplerine gitmeden önce Antonius tarafından Galatia krallığı başına getirilen ve bu sırada diğer bölgeler ile birlikte, Pamphylia’nın Side ile birlikte doğu kısmını da alan Kral Amyntas’ın 12. saltanat senesi, M.Ö. 25’in onun ölümünden önceki aylara rastlar. Şu halde No. 1-23, M.Ö. 37-25 arasında; No. 24-43 de 25 senesinin onun ölüm gününden önceki aylarında basılmış olmalıdır. Çünkü 6 önyüz kalıbının üçü bu devrede değişmiştir.
Side ile birlikte doğu Pamphylia, Galatia’ya verildiği esnada şehir otonomisine sahipti ve yukardanberi bahsettiğimiz ΚΛΕΥΧ—II li sikkelerini basmakta idi (Lev. II I-K). Fakat K nın baskısından hemen sonra, 205 denberi basılagelmekte olan tetradrahmilerin arkayüzlerindeki Nike de ilk defa büyük bir değişiklik yapılmış ve sağ elindeki çelengin yerini, kralı bir diadem almıştır (Lev. II L-O). Bu değişikliği Side yetkilileri şehrin Galatia kralına verildiğini öğrenmeleri üzerine muhtemelen yaklaşmakta olan krala hoş görünmek için yapmışlardır. Fakat kral şehre girdiği anda, Side darphanesini kendi adına bastırmayı düşündüğü sikkeleri için kullanmaya karar verince, Side şehir sikkelerinin baskısı durmuş, ve Amyntas’ınkiler hemen başlamıştır. Bunu kralın ilk sikkeleri için bir Side önyüz kalıbının kullanılmış olması göstermektedir (Lev. II, O).
Amyntas gümüş tetradrahmileri, Sideninkilerin arka yüzlerinde yapılan değişikliklerle meydana gelmiştir. Evvelâ bunların Sideye ait olduğunu gösteren nar ortadan kalkmış, onun yerini “kral Amyntas’ın = ΒΑΣΙΛΕΩΣ AMYNTOY” yazısı almıştır. Nike artık sağ elinde çelenk değil, Hellenistik devir krallarının başlarına, hattâ bazen miğferleri üzerine bağladıkları uçları püsküllü kralî bir diadem’in çeşitli şekillerde bağlandığı kını içinde bir kılıç (Lev. II, 1-3, III, 9) veya asâ (No. 4-43) tutmaktadır. Kılıç, bütün ömrü harp etmekle geçmiş ve çeşitli savaşlara katılmış bir kralın zaferlerini gösteren bir Nike’nin eline verilmesi, çok yerinde bir olaydır. Böyle kını içinde bir kılıç motifi, Galatia kralı Deiotaros’un bastırdığı bronz bir sikkesinin arkayüzündc bir kartalın ayakları altında yer aldığı gibi[38], Pontus’un kral Mithridates VI. Eupator (111-63) zamanında basılmış birçok şehrin bronz sikkelerinin de arkayüz tipidir[39]. Kılıca veya asaya bir kral diademinin bağlanma motifine, Galatia ile birlikte başka şehirlerde ve memleketlerde çeşitli cisimlere bağlanmış olarak rastlamaktayız. Galatia da Amyntas sikkelerinde kılıç dışında asaya; Deiotaros’un bronz bir sikkesinde[40] ve Mısır’ın ptolemaioslar devri kral veya kraliçelerin genellikle altın sikkeleri üzerinde tek veya çift bereket boynuzuna[41] bağlanması ile, kazanılan zaferin, memleketteki bolluk ve bereketin doğrudan doğruya söz konusu olan kral veya kraliçeye ait olduğu bir kere daha belirtilmek istenmiştir[42].
A8 e gelince; (Lev. VIII) bu kalıpta Nike’nin başı bir fil postunun içine alınmıştır ve bunun için de enteresandır. Grekler fili bir harp silâhı olarak ilk defa Büyük İskender’in Pers Büyük Kralı Darcios III ile Gaugamela (M.Ö. 331) mevkiinde yaptıkları muharebede tanımışlardır. Ondan sonra fil, hellenistik devri krallıkları ordularının hemen çoğunda önemli silâhlarından birisi olmuş, oradan Kartaca ve Roma’ya geçmiş ve bu sonuncuda yalnız harplerde değil, circus oyunlarında da kullanılmıştır[43]. Bu olayın sonucunda fil bu devletlerin diğer san’at eserlerinde (zafer takları üzerinde, fresklerde, av sahneli mozayıklarda ve Cemme’lerde) olduğu gibi, bastırdıkları sikkeler üzerinde de çeşitli şekillerde tam (bazan yalnız, bazen iki veya dörtlü olarak zafer veya ölüm arabalarını çekerlerken) veya yalnız başlan tasvir edilmeye başlanmıştır[44].
Bir kral başının fil postu içinde tasvir edilmesi şekline ilk defa Mısır’da Ptolemaios I (303-285) devrinde rastlıyoruz. Burada gümüş tetradrahmiler evvelâ İskender tipleriyle basılmış, sonra ilk defa 316 ya tarihlenen bir tetradrahmi üzerinde Büyük İskender’in başı bir fil postu içinde gösterilmiştir, her halde kralın Hint seferini hatırlatması maksadıyla (Lev VIIIa)[45]. Bundan sonra yine İskender’in başı, Seleukoslar kralı Seleukos I Nikator’un (312- 280) Doğuda (Babil?) basılmış altın bir çift staterinin önyüzünde Mısır’dakine benzer şekilde tasvir edilmiştir (Lev. VIII b). Basıldığı tarih 306 dan biraz öncedir. Yine Doğuda bunları takip eden bir tarihte başı bir fil postu içinde gösterilen Kral, Hind-Baktria devleti kralı Demetrios’tur (Lev. VIII c)[46]. Demetrios her halde Hindistan’a yaptığı seferi hatırlatmak maksadıyla sikkesinde başını İskender gibi, bir fil postu içinde tasvir ettirmiştir (M.Ö. 190).
Batı Akdeniz memleketleri içinde böyle bir başın tasvirine ilk olarak Sicilya’da Syraguz tiranı Agathokles (317-289) zamanında rastlıyoruz[46a]. Agatokles 310 da Afrika’da Kartaca’ya karşı barbetmiş, bu sırada dostu Mısır Kralı Ptolemaios I den de yardım görmüştür. Hellenistik devir kralları gibi o da 304 de “kral” ünvanını almıştır. Söz konusu olan sikke (Lev. VIII d), 8,45 gr. ağırlığında altın bir staterdir ve bugün Viyana Müzeleri sikke koleksiyonunda bulunmaktadır. Üzerinde henüz kral ünvanı bulunmadığı için M.Ö. 310-304 arasında Afrika’da veya 307 de Sicilya’ya döndükten sonra Syrakuz’da basılmıştır. Bu sikke üzerinde Afrika’yı temsil eden kadın başı bir fil başının postu içinde gösterilmiştir ve Seltman’a göre bu tip, bu sırada gayet iyi ilişkilerde bulunduğu Mısır’dan, yani Ptolemaios I’in İskender başını bir fil postu içinde gösteren gümüş tetradrahmiden alınmıştır.
Bu tarihten sonra Roma Cumhuriyet devri sikkeleri üzerinde Afrika ve İskenderiye fil postu içinde kadın başı ile gösterilmişlerdir. Bu devirde basılanların hemen hepsi Consul sikkeleridir ve bunların muhakkak Afrika ile ilgileri olmuştur[47]. Caesar’a karşı olan Pompeius taraftarlarının bu çeşit sikkeleri olduğu gibi, Caesar’ı öldürenlerin ve onların taraftarlarının da başında fil postu ile tasvir edilmiş (44-35) Afrika büstlü sikkeleri de vardır[48]. İmparatorluk devrinde durum aynıdır. Hadrianus’un (117-138) Doğu gezilerini canlandırmak maksadıyla Roma’da basılan hatıra sikkelerinden birinde Mısır gezisi, bir nehir tanrısı gibi uzanıp yatmış Afrika’nın (Lev. VIII f) başında yine fil postu vardır ve bunun hortumu yukarıya doğru, Side’de basılmış Amyntas sikkeleri Nikesinde (No. 8) olduğu şekilde kaldırılmıştır[49].
A8 bütün eski çağ eserleri içinde Nike başını fil postu içinde gösteren tek örnektir[50]. Amyntas’ın Afrika ile herhangi bir ilişkisi olmamıştır. Bunu ancak Amyntas’ın ya ordusunda fil kullanan bir düşmana karşı kazandığı bir harbi veya kendi ordusunda kullanılan fillerin ona kazandırdığı bir zaferi belirtmek için koydurduğu şeklinde değerlendirebiliriz, ama bu hususta da kat’î bir bilgimiz yoktur. En son ihtimal olarak bu kalıbı hazırlayan kalıpçının ecdadı içinde Afrika ile yakın ilgisi olan birinin bulunmuş ve kalıpçının bunu hatırlamış olmasını ve yahut ta herhangi bir yerden meselâ bir Consul sikkesi üzerindeki Afrika başından (Bak. Not. 41) kopye etmiş olacağını kabul etmemiz gerekmektedir.
A8, Amyntas tetradrahmileri için bu şekilde kesilen tek kalıptır ve her önyüz serisinde Ö4, Ö5 ve Ö6 ile basılanlar hariç, bu kalıp kullanılmıştır. Herhalde bu gruplar basılırken A8 kullanılmayacak kadar eskimiş bulunuyordu ve bunun için de baskıdan çıkarılmıştır.
Arkayüzler daha başlangıçta belirttiğimiz gibi, Nikeının giyimi, saçların taranışı, hiton ve peplos’un işlenişi ile, Side tetradrahmileri Nike’sinin aynıdır. Yalnız bu sonuncularda Nike bazen sola daha hızlı hareket ettiğinden, hiton’un etek kıvrımları arkaya daha frzla uçmaktadır. Bütün bunlar Amyntas tetradrahmilerinin kalıplarının Side’de aynı darphanede ve aynı san’atkârlar tarafından hazırlandığını göstermeye yeterlidir.
Sikkelerin ön yüzlerine gelince; bunlar’da son Side tetradrahmilerinin teknik ve stilindedirler. Ö1, Lev. II O nun ön yüzüdür ve bu kalıp Amyntas sikkelerini son Side tetradrahmilerine bağlamaktadır. Ö2 ve Ö3, özellikle saçların taranması bakımından Lev. II İ ve M in ön yüzlerine benzer. Yalnız bu Amyntas sikkelerinde Athena daha güler yüzlüdür. Ö4, miğferin ve sorguç uçlarının işlenmesi bakımından L in (Lev. II) önyüzüne; Ö5 yine aynı hususlardan K nın; Ö6 da çenesi daha öne uzatılmış olmasına rağmen N nin (Lev. II) önyüzüyle benzerlik gösterir.
Amyntas, dışardan gelerek Side’de kendi adına sikke basan kralların dördüncüsüdür:
1 — Lykia dinastı Artumpara (M.Ö. 370)[51].
2 — Büyük İskender (M.Ö. 328-323).
3 — Kardeşi Philippos III (M.Ö. 323-317)[52].
4 — Galatia kralı Amyntas (M.Ö. 37/36-25).
SİKKELERİN KATALOĞU*
Ö Athena başı sağa, başında üç sorguçlu korinth miğferi, miğfer yüzlüğünün enseye kıvrıldığı yerde ve kulağın üst kısmında köşeleri sert veya yuvarlanmış dikdörtgen düğmeye benzer bir kabartma, bunun hemen sağ tarafında yer almış küçük bir saç dalgası, sol ve alt kısmında es şeklinde kıvrılmış bir bukle; saçların diğer kısmı soldan sağa bükülen dalgalar halinde ensede aşağıya düşmüştür.
Λ ΒΑΣΙΛΕΩΣ AMYNTOY sağdan sola yürüyen bir Nike, saçları arkaya taranmış ve uçları ensede bir topuz halinde toplanmış, başında diadem, üzerinde ayak bileklerine kadar inen, göğüslerin altından kemerlenmiş, yürüyüş halinde olduğu için arkada pililer yaparak dalgalanan ince ve kolsuz bir hiton, bunun üzerinde vücudun kalçalar kısmını sardıktan sonra uçları sol tarafta toplanıp sol kola dolandıktan sonra aşağıya sarkmış bir himation vardır. Sol kanat bütünü ile, sağ kanat bazen sağ omuz üzerinden biraz, bazen hiç gösterilmemiştir. Sol el himation’un uçalrım, ileriye uzatılmış, bileğinde bir bilezik bulunan sağ el, bir kıralı diademin çeşitli şekillerde bağlanmış, kını içinde bir kılıç veya asâ tutar. Yazı sikkelerin hepsinde aynı yerde ve aynı şekilde yazılmıştır.