Bu makalede konu edilen coğrafi alan, batıda Samsun ilinden doğuda Bayburt iline kadar uzanan bölgenin kara kesimini kapsamaktadır. Kabaca Doğu Karadeniz Bölgesi hinterlandı olarak da adlandırılabilecek bu bölgeyi konu olarak seçmemizin nedeni, sınırlı da olsa şimdiye değin yapılan arkeolojik çalışmaları bir araya getirmek ve bunların sonucunda bir yerleşme arkeolojisi değerlendirme çalışması yapmaktır. Konu edindiğimiz bölgenin en önemli akarsuyu olan Kelkit Çayı (Lykos), vadisinin coğrafi elverişliliği nedeniyle aynı zamanda Orta Karadeniz Bölgesi ile Kafkasya ve Batı İran arasında bir ticaret yolu olarak da kullanılmış olmalıdır. Yeşilırmak'ın (Iris) ana kollarından biri olan Kelkit Çayı'nın uzunluğu 320 km.'dir. Gümüşhane ili sınırları içinden doğan Kelkit Çayı, Giresun ilinin güneyinden geçerek Tokat ilinin Reşadiye, Niksar ve Erbaa ilçeleri üzerinden Amasya ilinin Taşova ilçesi yakınlarında Yeşilırmak’la birleşir. Kelkit Çayı Havzası’nın batı bölümünü (bkz. Harita 1) Taşova ile Sivas ilinin Koyulhisar ilçeleri arasındaki bölge oluşturur (Res.1). Bugüne değin arkeolojik açıdan iyi araştırılmış olan bu bölgede pek çok Tunç Çağı yerleşmesi saptanmıştır. Sivas ilinin Suşehri, Giresun ilinin Şebinkarahisar, Şiran ve Kelkit ilçelerinin oluşturduğu Kelkit Çayı havzasının doğu bölümündeki (bkz. Harita 2) araştırmalar henüz çok yetersiz olmasına karşın, Bayburt ilindeki araştırmalar söz konusu bu yöreye az da olsa ışık tutmaktadır.
Samsun
Samsun ilinde[1] Protohistorik Çağ’da en yoğun yerleşme Alaçam-Bafra19 Mayıs yöresindedir. Buradaki merkezler İlk Tunç Çağı ile Orta Tunç Çağı I ve II'de yerleşim görmüşlerdir. Bu yerleşim yerleri İkiztepe, Tedigün (Tödüğün) Tepe, Kel(e)beş Tepe, Azay Tepe, Tepe Tarla, Elmacık Tepe, Tepecik, Karaşeyh Tepesi, Ömer Usta Çiftliği (Evren Uşağı), Paşaşeyh Tepesi (Res.2), Katırdamı-Tepecik, Aşağı Tepe, Kızkayası (Gelinkayası), Kolay-Tepecik, Hacıbaba Tepesi ve Kirmencik-Tepecik’tir. Bafra Ovası çevresinde saptanan bazı yerleşmelerde ise yalnızca İlk Tunç Çağı iskânı olduğu gözlenmiştir. Bu yerleşmeler şunlardır; Bakırdere Tepesi ve Kocakaya. Bafra Ovası’nın doğu kısmında kalan Yiğitler Tepesi- ’nde ise Geç Kalkolitik Çağ’dan sonra İlk Tunç Çağı’nda iskân olmamış, sonraki yerleşim Orta Tunç Çağı’nda gerçekleşmiştir.
Kolay yakınlarında yer alan ve şimdi çok büyük bir kısmı Altınkaya Barajı’nın altında kalan Bengü Köyü, Kızılırmak’a (Halys) bakan son teraslar üzerinde konumlanmıştı. Burada yer alan düz yerleşim yerinde U.B. Alkım’ın araştırmalarından önce J.A. Dengate tarafından yüzey araştırması yapılmış ve tarla sürülürken ele geçtiği bildirilen birkaç tunç balta ile bir çift tunç çalpara araştırmacı tarafından Son Tunç Çağı’na tarihlendirilmiştir[2] . Bafra ile Alaçam arasında konumlanmış olan Sivritepe, Gökçeboğaz Tepe (Ali Osman Tepesi), Dedetepe ve Şirlek Tepe (Cirlek Tepe/Kuşçular Höyüğü/Hoşkadem Tepesi) (Res.3) gibi pek çok önemli yerleşmede de İlk ve Orta Tunç çağları yerleşimlerine işaret eden çanakçömlek parçaları ele geçmiştir. Aynı yörede C. Burney 1955 yılında bir yüzey araştırması yapmış ve Gökçeboğaz Tepe ile Şirlek Tepe’yi arkeoloji dünyasına tanıtmıştır[3] . C. Burney, Şirlek Tepe’de ele geçen çanak-çömlek parçalarının Dündartepe (Res.4), Tekkeköy ve İkiztepe ile tam bir benzerlik içinde olduğunu belirtmiştir. C. Burney, Gökçeboğaz Höyüğü’nde ise İlk Tunç Çağı ve Orta Tunç Çağı yerleşimlerine işaret eden çanak-çömlek parçaları bulduğunu belirtmiştir.
Samsun il merkezinde saptanan yerleşmeler Dündartepe (Res.4), Karasamsun Höyüğü (Res.5), Bağ Tepesi, Dedeüstü Tepesi, Akalan[4] , Göktepe, (Res.6), Diklim Tepe ve Kaleyeri Tepesi’dir. Bu yerleşmelerin tümüne İlk ve Orta Tunç çağlarında yerleşilmiş olduğu belirlenmiştir. Yalnızca Büyük Oyumca Tepe’de İlk Tunç Çağı’ndan sonra herhangi bir yerleşim olmamıştır.
Samsun’un doğusunda yer alan Yeşilırmak Havzası ve yakın çevresinde bugüne değin yoğun bir yerleşim dokusuna rastlanmamıştır. Yalnızca, Tekkeköy ile Çarşamba’nın güneyinde Tepecik (Res.6) ve Kilise Tepe, AyvacıkTünbü Tepe ve Asarcık-Koyuncuoğlu Höyük yerleşmeleri saptanmıştır. Tekkeköy hariç, diğer yerleşmeler doğal tepeler üzerine konumlanmışlardır. Tekkeköy’ün (Res.7) hem İlk ve hem de Orta Tunç çağlarında iskân edildiği bilinmektedir. Tepecik, Kilise Tepe ve Tünbü Tepe’nin ise yalnızca İlk Tunç Çağı’nda yerleşim gördükleri anlaşılmıştır.
Vezirköprü ilçesinin hem M.Ö. 3. binyılda ve hem de M.Ö. 2. binyılda yoğun olarak yerleşim gördüğü anlaşılmaktadır[5]. Vezirköprü yöresinde saptanan İlk Tunç Çağı yerleşmeleri Çörlen Tepe, Keltepe, Doğan Tepe, Kurudere, Yağınözü-Çakmak, Küçükkale, Oymaağaç Höyük (Höyük Tepe) (Res.8), Yeltepesi ve Sivri Tepe’dir. Bunların içinde yalnızca Oymaağaç Höyüğü, Keltepe, Küçükkale ve Sivri Tepe’de Orta Tunç Çağı yerleşimi saptanmıştır. Vezirköprü yerleşmeleri içinde Oymaağaç Höyük (Res.8) çok önemli bir yer tutmaktadır. J.A. Dengate burada bulduğu bir mızrakucu ile bir hançeri M.Ö. 3. binyılın ikinci yarısına tarihlemiştir. Vezirköprü şehir merkezinin kuş uçumu 7 km. kuzeydoğusunda ve Oymaağaç Köyü’nün 500 m kadar batısında konumlanmış olan Oymaağaç Höyüğü’nde (Res.9- 11) yasadışı kazılarla açığa çıkartılmış bulunan bir yer altı yapısının kalıntıları saptanmıştır[6] . Bu mimari bulgular ve yerleşme yüzeyinde ele geçmiş olan bazı çanak-çömlek parçaları, Oymaağaç Höyüğü’nün M.Ö. 2. binyılda yani Orta ve Son Tunç çağlarında savunma altına alınmış büyük ve önemli bir yerleşme olduğuna işaret etmektedir.
Havza yöresinde saptanan höyüklerin yedi tanesine İlk Tunç Çağı’ndan sonra Orta Tunç Çağı’nda da yerleşildiği anlaşılmıştır. Bu yerleşmeler Tepecik, Çeştepe, Patlanguç Tepe, Dökme Tepe I, Hakim Tepe I ve Cin Tepe I’dir. Bu yörede yer alan İlk Tunç Çağı’ndan sonra terk edilmiş bulunan diğer höyüklere ise ya bir daha hiç yerleşilmemiş ya da Orta Demir Çağı’nda yerleşilmiştir[7] . Söz konusu bu İlk Tunç Çağı yerleşmeleri düz bir yerleşme olan Manevra Tepe, Cin Tepe II, Hakim Tepe II (Bekdiğin Tepe), Cevizbaşı Tepesi, Çam Tepe, Bacas Tepe, Kayalı Tepe, Garco Tepe, Ören Tepe, Şeyh Safi Tepesi[8] , Kömürlük Höyüğü, Muhlis Tepe ve Boyalı’dır.
Ladik ilçesinde yer alan yerleşmelerin yalnızca birkaçı İlk Tunç Çağı’ndan sonra terkedilmiş ve yeniden iskan edilmemiştir[9] . Bunlar Ağcıtepe, Aşağı Belenaca Tepe, İnkaya, Kurban Tepe, Dolma Tepe, Kireçlik, Çakır Höyük, Açıklı Eşme Höyük, İnboynu Höyük, Dökme Tepe, Kahpe Tepe, Destimen Tepe, İbi, Alabaş Tepe, Doğankaş ve Kemalyeri’dir. Ladik yöresindeki diğer höyüklere İlk Tunç Çağı’ndan Orta Tunç Çağı’na kadar kesintisiz olarak yerleşilmiştir. Bu yerleşmeler şunlardır; Dedealtı Tepesi, Tombul Tepe, Kaletepe, Kümbet Tepe, Kilise Tepe, Devşerkaya Tepesi, Sarıgazel, Köyiçi Tepesi/Ikizari[10] (Res.12), Salur-Yüktepe, Budakdere-Köyyeri Höyük ve Mıhlı Tepe. Ayrıca, M.Ö. 2. Binyılda surla çevrili olan Salur Höyük’ün Son Tunç Çağı’nda yani Hitit İmparatorluk Çağı’nda da iskân edildiği düşünülmektedir[11].
Kavak ilçesinde ise, Güney Tepesi, Tepesidelik Tepe ve Kaletepe olmak üzere 3 yerleşme İlk Tunç Çağı sonunda terk edilmiş ve bunlar bir daha iskan edilmemiştir. Diğer yerleşmelere hem İlk Tunç hem de Orta Tunç Çağı’nda yerleşildiği saptanmıştır. Bunlar Kaledoruğu (Res.13), Dingilkalecik Tepe, Danabasan Tepe, Hacıbaba Tepesi ve Aytepe’dir (Res.14). Çoğu Samsun-Kavak yolu üzerinde ya da yakınında yer alan bu yerleşmeler, olasılıkla Orta Karadeniz ile Orta Anadolu bölgeleri arasındaki bu ana yolu kontrol altında tutuyorlardı[12].
Amasya
Yakın yıllara değin Amasya[13] ili sınırları içinde bilinen M.Ö. 3. binyılı ve M.Ö. 2. binyılı yerleşmelerinin sayısı çok sınırlıydı. Bunlardan üçü Suluova’da bulunan ve İ.K. Kökten tarafından rapor edilmiş olan Kümbet Tepe (Alevi Tepe), Kilise Tepe ve Kurnaz Tepe’dir[14]. Diğeri de Amasya’nın güneyinde yer alan Mahmatlar’dır[15]. Bu yerleşmelerin ortak özelliği hepsinde güçlü bir İlk Tunç Çağı iskânının olmasıdır. Ancak, önce M. Özsait daha sonraları da tarafımdan geliştirilen yüzey araştırmaları sonucunda, İlk, Orta ve Son Tunç çağlarında yani M.Ö. 2. binyılın Demir Çağı başlangıcı olan M.Ö. 1200 yıllarına değin Amasya’nın yoğun olarak iskân edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Kelkit Nehri’nin batıdan gelen Yeşilırmak’la birleştiği ve gerçek Yeşilırmak’ı oluşturduğu yer olan Amasya’nın Taşova ilçesi ile Tokat’ın Erbaa ilçesi arasındaki alanın batısında, Amasya’nın Gümüşhacıköy, Hamamözü, Merzifon ve Göynücek ilçeleri ile Merkez İlçe bulunur. Söz konusu bu ilçelerde saptanan yerleşmelerin önemli bir bölümüne Tunç Çağı’nda yalnızca İlk Tunç Çağı’nda yerleşilmiştir. Bu yerleşmeler şunlardır; Gümüşhacıköy İlçesi’nde Hacıpınarı (Karacaören II), Demirci Tepe I, Demirci Tepe II, Çıkrıkçının Tepe, Niyazbaba Tepesi, Asarcık-Çaltepe, Kartalkaya, Akkaya, Fatma Pınarı, Gaffar Dede I, Gaffar Dede II, Kızlarkayası, Sultançayırı, Çömezler ve Sallar Höyük; Hamamözü İlçesi’nde Tekke Tepesi, Yeniköy, Çittirin Bayır, Paralı Tepe II, Karataş Tepe II, Terebağı ve Ekinalanı; Merzifon İlçesi’nde Hacıbayramın Tepe, Bel Höyük, Mercan Suyu, Yukarıbük Yayla Höyük, Hıdırlık-Akkaya, Kara Mustafa Paşa Höyük, Maltepesi, GöletüstüKelitbaşı, Çobanören, Bakacaklar Mevkii, Kayadüzü Yayla Höyük, Civek Tepe, Üçtaş Höyük, Kötüköy Yayla Höyük, Kurt Sivrisi, Ortaova Höyük, Tavuk Tepesi, Çipil ve Çayırbaşı; Suluova İlçesi’nde Oğulbağı, Kanatpınar (Devret), Aşıtepe Kalesi, Türkmenlik, Bekçi Tepesi, Göllübağlar, Eğrektepe, Sarıkaya, Ahlatlık Mevki ve Sırt Mevki; Merkez İlçe’de Dökme Tepe; Göynücek İlçesi’nde Çaylak Değirmeni, Yalnıztepe, Kavançayır ve Ayvalıpınar II; Kelkit Nehri’nin Yeşilırmak’la birleştiği bölge olan Taşova İlçesi’nde ise Ilgıncak I, Bıdak, Korama Pınarı, Çambükü, Çömleklik, Akyazı Tepesi, Umutlu Höyük ve Belevi-İkiztepe I’dir. Geriye kalan yerleşmelere hem İlk Tunç Çağı hem de M.Ö. 2. binyılda yerleşildiği anlaşılmaktadır. Bunlar Gümüşhacıköy İlçesi’nde Karacaören I, Kadimpınarı, Selçuk, Gevron, Kalecik Tepe, İsmail Pınarı, Kabalak Deresi, At Ağılı, Susuz Tarla, Kayabaşı I, Kayabaşı II ve Bekçi Tepesi; Hamamözü İlçesi’nde Kale Tepe, Paralı Tepe I ve Karataş Tepe I; Merzifon İlçesi’nde Alıcık Höyük, Onhoroz Tepe, Büyük Küllük Tepe, Küçük Küllük Tepe, Onhoroz Pınarı, Aliağa Pınarı, Karatepe-Büyüktepe, Alacapınar Tepe (Hayrettin I), Delicik Tepe (Hayrettin II), Samadolu Höyük, Mercimekli Tepe, Kocatepe, Aksungur Höyük, Tilki Tepesi, Kavakpınarı, Hamam Tepesi, Küçük Tepe, Altıntepe ve Körceviz; Suluova İlçesi’nde, Yoğurtçubaba ve Dereağıl Tepesi (Res.15); Merkez İlçe’de Oluz Höyük (Yassı Höyük) (Res.16), Doğan Tepe, Türkmenlik Tepe (Res.17), Sarımeşe Tepesi ve Gökhöyük; Göynücek İlçesi’nde Gediksaray Höyüğü, Kocamantepe, Toklutepe, Cinlitepe ve Ayvalıpınar I ile Taşova İlçesi’nde Sonusa-Kabayar Höyük, Mülkbükü, Ekiztepe, Kuş Tepesi, Ansar Kalesi, Yenipınar, Kütüklük ve Kale-Hızarönü Tepe’dir (Res.18). Amasya İli yerleşmeleri içinde özellikle tarafımdan saptanan 3 yerleşme olan Merzifon-Alacapınar Tepe (Hayrettin I)[16], Merkez İlçe-Oluz Höyük (Yassı Höyük) (Res.16) [17] ve Göynücek-Gediksaray Höyüğü[18] hem boyutları bakımından ve hem de İlk Tunç Çağı başından Roma Çağı içlerine değin uzanan tabakalaşmalarıyla dikkati çekmektedir. Yaklaşık olarak 200 m. çapları ve 10-15 m. civarındaki yükseklikleriyle çok yoğun M.Ö. 2. binyıl iskanlarına sahip bu büyük yerleşmeler, büyük olasılıkla Hititler’in Kaşkalar’a karşı askeri amaçlarla kurmuş oldukları ileri karakollardı[19].
Tokat
Tokat ilinde Kelkit Vadisi’ndeki en önemli yerleşme Horoztepe’dir[20]. Horoztepe düz bir İlk Tunç Çağı yerleşmesi ile aynı döneme ait yakınındaki yerleşim dışı bir mezarlıktan oluşmaktadır. Buradaki kazı 1956 yılında T. Özgüç tarafından yapılmıştır. Yalnızca iki küçük sondaj çukurunda (H ve I) çalışmaların yapıldığı düz yerleşmenin üzeri modern mezarlarla kaplıdır. Yapılan kazı çalışmalarında herhangi bir mimari kalıntıya rastlanmamıştır. Horoztepe’nin M.Ö. 2. binyılda da önemli bir merkez olduğu İlk Tunç Çağı Mezarlığı’nın 400 m. kuzeyinde yer alan bir höyükten anlaşılmaktadır. Höyük üzerinde Hitit İmparatorluk Çağı’na tarihlenen çok sayıda çanak-çömlek parçaları bulunduğu bildirilmiştir[21]. Tokat ilinde[22] bugüne değin gerçekleştirilmiş olan yüzey araştırmaları ile Horoztepe kazısı değerlendi-rildiğinde, İlk, Orta ve Son Tunç çağları yerleşmelerinin daha çok Kelkit havzası üzerinde yer alan Erbaa Ovası’nda konumlanmış oldukları ortaya çıkmaktadır. Niksar’dan Reşadiye’ye kadar uzanan dar vadi boyunca ise söz konusu dönemlere ait yerleşmelere bugüne değin rastlanmamıştır. C. Burney’in Erbaa ve yakın çevresinde gerçekleştirmiş olduğu yüzey araştırmaları sırasında topladığı çanakçömlek parçalarının yalnızca Demir Çağı’na ait olanlarını yayınlamış olan G.E.S. Durbin, C. Burney’in söz konusu kesimde 11 adet M.Ö. 2. binyıl yerleşmesi saptadığını ve söz konusu bu yerleşmelerden 9 adedinin İlk Tunç Çağı’nda da iskan edilmiş bulunduğunu belirtmektedir[23]. Tokat ili sınırları içinde Kelkit Vadisi civarında yerleşmelerden önemli bir kısmına İlk Tunç Çağı’ndan sonra yerleşilmemiştir. Bu yerleşmeler şunlardır; Erbaa İlçesi’nde Kabatepe, Komşutepesi, Kömüşlük, Çernik (Bölücek), Teveri (Koçak), Tepecik, Untepe, Boğazkesen; Niksar İlçesi’nde Niksar Höyük ve Reşadiye İlçesi’nde ise Çağşak, Tilkitepe, Dolmatepe, Köyiçi Höyüğü ve Kömüşarmudu. Hem İlk Tunç Çağı ve hem de M.Ö. 2. binyılı iskanlarına sahip yerleşmeler yalnızca Erbaa İlçesi’nde saptanmıştır. Bunlar; Hüseyingazi-Kaletepe, Çobantepe, ve Köyönü’dür.
Ordu
Kelkit Nehri Ordu ili sınırları içinden geçmemekle birlikte, Mesudiye ilçesinin güney kısmında yer alan yerleşmeler Kelkit Çayı’na coğrafi yakınlıkları nedeniyle Kelkit Havzası içinde değerlendirilebilirler. Bu bölgede Mehmet Özsait yüzey araştırmaları gerçekleştirmiştir[24]. M. Özsait tarafından Mesudiye’de saptanan İlk Tunç Çağı yerleşmelerinin hiçbirinin M.Ö. 2. binyılda yeniden iskân edilmediği gözlenmektedir. M. Özsait konum ve isimlerini vermeksizin Mesudiye yöresinde Hitit Çağı buluntularını veren yerleşim yerlerinin de bulunduğunu belirtmektedir[25]. İlk Tunç Çağı yerleşmelerinin 2/3’ünden fazlası M.Ö. 3. binyıl sonunda terk edilmiş ve Demir Çağı’na değin tekrar iskân edilmemiştir[26]. Özellikle Mesudiye’nin güney ve güneybatısında bulunan yerleşmelerin Geç Kalkolitik Çağ’dan sonra yoğun bir nüfusla iskan edildiği ancak İlk Tunç Çağı sonunda terk edildiği sonucu çıkmaktadır[27]. Bu yerleşmeler şunlardır; Harmancık, Kırıklar, Körüktepesi, Karga Tepesi, Meydandüzü, Çamarası I, Çamarası II, Güleyanı Tepesi, Çağlayankaya, Bektaş Tepesi, Esmahan Pınarı, Ziyaret Tepesi, Naltepesi, Tepedibi, Karapınar I, Karapınar II, Tepetarla, Maltepesi, Söğütözü, Ziraat Tepesi, Yazıtarla, Çukurçayır, Hohurdan Tepesi, Kuzuluk Boğazı, Çiftlik Sarıca, Pilav Tepesi, Yayla Höyük, Harmanyeri Tepesi, Çamaşluoğlu Tepesi, Sayaca Tepesi, Ilışar I, Ilışar II, Ilışar III, Atyolu, Dığılkaya, Fırışlık, Abdili Yayla Höyük, Azmikale, Yardere-Bahçeler (Uzunkavak), Çöplük Bostanı, Üçyol, Sahanlı, Aşağı Güngörmez I, Aşağı Güngörmez II, Yukarı Güngörmez I, Yukarı Güngörmez II, Yukarı Güngörmez III, Kıyan, Karababa, Küllüce, Evliya Tepesi ve Buzluk.
Sivas
Kelkit Çayı Sivas ilinin kuzeyinde yer alan Koyulhisar ve Suşehri ilçerinin yakınlarından geçer (Res.1). Özellikle Koyulhisar İlçesi sınırları içinde[28] daha yoğun yerleşmeler olduğunu M. Özsait’in araştırmaları sonucu bilmekteyiz. Yalnızca İlk Tunç Çağı iskânları saptanmış olan bu yerleşmeler şunlardır; Yeniaslan I, Yeniaslan II, Yeniaslan III, Eğriçimen Yayla Höyük, Kuruseki, Kalacuk I, Kalacuk II ve Kalacuk III.
Giresun
Kelkit Çayı Giresun ilinin güneyinden Şebinkarahisar ve Çamoluk ilçeleri yakından geçmektedir. Ancak bu bölgelerde bugüne değin herhangi bir araştırma yapılmamış olması nedeniyle, yörenin yerleşmeleri hakkında bilgi sahibi değiliz.
Erzincan
Kelkit Çayı Erzincan ilinin Refahiye ilçesinin kuzeyinde Koymat ve Seme dereleri ile birleşmektedir. Bu alanda bugüne değin sadece iki yerleşme saptanmıştır; Cengerli ve Tombultepe. Söz konusu bu yerleşmelerin yalnızca İlk Tunç Çağı’nda iskan edildiği anlaşılmıştır.
Gümüşhane
Gümüşhane ili sınırları içinden kaynaklanan Kelkit Çayı, nehire adını veren Kelkit ve Şiran ilçeleri yakınlarından geçer. Ancak bu yörelerde de kayda değer araştırmalar yapılmadığından dolayı, bölge yerleşmeleri hakkında bilgi sahibi değiliz.
Bayburt
Bu yazının konusu dışında olmasına karşın, Kelkit Vadisi’nin doğusunda yer alan Bayburt ili, Çoruh Vadisinin batı bölümünü kapsamaktadır. Hiç araştırılmamış olan Giresun ve Gümüşhane illerine karşın, önce İ.K. Kökten ve daha sonra A. Sagona tarafından araştırılan Bayburt ili[29] coğrafi yakınlığı nedeniyle Giresun ve özellikle Gümüşhane kültürleri hakkında bilgi vermeye oldukça müsaittir. İ.K. Kökten ve A. Sagona’nın gerçekleştirmiş olduğu yüzey araştırmalarına dayanarak genelde İlk Tunç Çağı’ndan sonra Demir Çağı’na kadar yörede bir yerleşim kopukluğu olduğu gözlenmekte, Orta ve Son Tunç çağlarında yöreye sık olarak yerleşilmediği anlaşılmaktadır[30]. Özellikle A. Sagona’nın gerçekleştirdiği yüzey araştırmaları sonucunda Bayburt ilinin İlk Tunç Çağı’nda Erken Transkafkasya olarak bilinen kültürün yayılım alanı içinde yer aldığı anlaşılmıştır. Bölgede ele geçen çanak-çömleğin hem Transkafkasya ve Kuzeybatı İran, hem de Doğu Anadolu Bölgesi İlk Tunç Çağı yerleşmelerinde bulunan örneklerle benzer olduğu belirlenmiştir[31]. A. Sagona tarafından kazılan ve Bayburt ili sınırları içindeki Büyüktepe Höyük’ün İlk Tunç Çağı tabakalarında çadır mimarisinin uygulandığına işaret eden mimari izlerin bulunmuş olması, Erken Transkafkasya Kültürü’nü meydana getiren insanlar için önerilen “Göçebe Halklar” görüşünü destekler görünümdedir[32].
Sonuç
Bu çalışmada konu edindiğimiz ve bugünkü bilgilerimizin ışığında ilk olarak Geç Kalkolitik Çağ’da iskân gördüğünü bildiğimiz bölgenin batısını oluşturan Samsun ili sınırları içinde yapılmış olan yüzey araştırmaları sonucunda Samsun’un özellikle Kızılırmak Vadisi ve yakın çevresinin hem İlk Tunç ve biraz azalarak hem de Orta Tunç çağlarında yoğun olarak yerleşim gördüğü anlaşılmıştır. Samsun’un doğusunda yer alan Yeşilırmak Vadisine doğru yerleşimlerin oldukça azaldığı, var olanların da yalnızca İlk Tunç Çağı’nda iskan gördüğü gözlenmektedir. Samsun ilinde M.Ö. 2. binyılda görülen en önemli değişim, yerleşim yerlerinin sayısının İlk Tunç Çağı’na oranla belirgin bir şekilde azalmış olmasıdır. Bunu da yöredeki yoğun İlk Tunç Çağı yerleşmelerinin bir kısmına Orta Tunç Çağı’nda yeniden yerleşilmemesinden anlamaktayız. Orta Tunç Çağı’nın ortalarından itibaren ise çok büyük oranda yerleşim yeri azalması ve buna bağlı olarak da önemli bir nüfus kaybının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Buna neden olarak da bugüne değin arkeolojik bulgularla saptanamamış olmakla birlikte, Hitit yazılı belgelerinden Anadolu’nun kuzeyinde yaşadıkları anlaşılan göçebe ve yarı-göçebe Kaşka halkı gösterilmektedir. Zaten A. Dinçol ile J. Yakar, Kaşka ülkesi olarak Amasya-Merzifon hattının kuzeyini, yani Sinop-Samsun-Ordu illerinin kapsadığı alanı işaret etmişlerdir[33]. Hatta J. Yakar konuyla ilgili son yazısında bu hattı daha da genişleterek Kargı - Merzifon - Taşova ya da Taşköprü - Boyabat - Durağan - Vezirköprü şeklinde belirlemiş ve söz konusu bu hatların Hitit kralları tarafından Kaşkalar’ın saldırılarına karşı bir tampon bölge olarak kullanılmış olabileceğini vurgulamıştır[34]. Bunlara ek olarak araştırmalarımız sonucunda tampon bölge olarak gözlemlediğimiz Vezirköprü - Merzifon - Suluova - Amasya - Taşova hattının güneyinde kalan yerleşmelerde, M.Ö. 2. binyılı Orta Anadolu Bölgesi’nde olduğu gibi tüm dönemleriyle karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda Hititlerle büyük bir mücadele içinde oldukları bilinen Kaşkalar'a karşı Hititlerin Orta Karadeniz Bölgesi'nin Kara Kesimi'ni Eski Hitit Çağı’ndan itibaren bir tampon bölge olarak kullanmış oldukları özellikle Vezirköprü Oymaağaç Höyük, Merzifon Onhoroz Tepe ve Alacapınar Tepe (Hayrettin I) ile Amasya Oluz Höyük (Yassı Höyük) (Res.16) ve Doğantepe gibi önemli olduğu gözlenen yerleşmelerden anlaşılmaktadır. Söz konusu bu yerleşmelerin Hitit İmparatorluk Çağı'nda da yerleşim görmüş olduğu göz önünde tutulursa, aynı politikanın Son Tunç Çağı'nda da (M.Ö. 1450- 1190) sürdürülmüş olduğu düşünülebilir.
Amasya ve Tokat illerinde de Samsun ilinde olduğu gibi İlk Tunç Çağı’nda yoğun bir iskan olduğu gözlenmektedir. Ancak, bu İlk Tunç Çağı yerleşmelerinde izleyen dönem olan M.Ö. 2. binyılı iskânları hakkında çok fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte, bu yörelerin ve özellikle Amasya’nın Hititlere olan coğrafi yakınlığı nedeniyle Orta ve Son Tunç çağlarında Samsun iline oranla biraz daha fazla yerleşim gördüğünü söyleyebiliriz.
M. Özsait’in Ordu’nun Mesudiye ilçesinde çok sayıda İlk Tunç Çağı yerleşmesi saptadığını, bunun yanısıra Hitit Çağı buluntuları veren merkezler de görmüş olduğunu, ancak bu merkezlerin konum ve isimlerinin araştırmacı tarafından belirtilmemiş olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bu nedenle Mesudiye yöresinin ve hatta Sivas-Koyulhisar yöresinin M.Ö. 2. binyılda da iskân edildiği ya da Hititlerin Ordu ilinin güneyi ve Sivas ilinin kuzeydoğusu kadar doğuda da yerleşmeler kurmuş oldukları gibi bir varsayımı öne sürmek için elimizde henüz yeterli kanıt bulunmadığını belirtmek isteriz. Diğer taraftan daha doğuda Büyüktepe Höyük dışında Bayburt yöresinde de Orta ya da Son Tunç çağlarına tarihlenen buluntular ve yerleşim yerleri bulunamadığı bildirilmektedir[35]. Bayburt ilinin M.Ö. 2. binyıldaki yerleşim azlığı, henüz tam olarak araştırılamamış olmakla birlikte Kelkit Nehri’nin geçtiği Sivas ilinin kuzeyindeki Koyulhisar ve Suşehri, Giresun ilinin güneyindeki Şebinkarahisar ve Çamoluk ile Gümüşhane ilinin Şiran ve Kelkit ilçeleri içinde geçerli olabilir. Nedeni tam olarak çözülememiş olmakla birlikte, zayıf bir olasılık da olsa, bu durum Trialeti Kültürü’nü oluşturan halklara bağlanabilir. ErzurumPulur’un M.Ö. geç 2. binyıl mezarlarında ele geçen madeni eserler (Res.19) ile Ordu (Res.20) ve Artvin buluntuları (Res.21-22) arasında yer alan tunç silahların, Trialeti M.Ö. 2. binyıl mezarlarında bulunan örneklerle koşutluk göstermesi zayıf da olsa bu varsayıma bir kanıt olarak değerlendirilebilir[36].